e-Bülten Haberleri

sorun“Küresel atık yönetiminde aksiyon alınmaması durumunda 2050 yılında maliyet yıllık 640 milyar dolara çıkabilir. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından yayımlanan “Küresel Atık Yönetimi Görünümü 2024” raporu, küresel atık yönetiminde aksiyon alınmaması durumunda atıkların insan sağlığına, ekonomilere ve çevreye olan maliyetinin 2050 yılında yıllık 640 milyar dolara ulaşabileceğini tahmin ediyor. Raporda, belediye katı atık üretiminin 2023 yılında 2,3 milyar tondan 2050 yılına kadar 3,8 milyar tona çıkacağı öngörülürken, 2020 yılında küresel atık yönetiminin doğrudan ve dolaylı yıllık maliyetinin 361 milyar dolar olduğu belirtiliyor.”

Raporun tamamı için tıklayınız.

Kaynak : TSKB Bülten

kompostFransa'da 1 Ocak'tan itibaren vatandaşların gıda ve bitki atıklarını kompost etmesi zorunlu oldu.

Belediyeler, Fransa'nın 2 milyar euroluk Yeşil Fon desteğiyle vatandaşlara sebze kabukları ve son kullanma tarihi geçmiş yiyecekler gibi biyolojik atıkları ayırmaları için yardımcı oluyor.

Organik atıkların belediyenin dağıttığı plastik çöplerde ya da toplama noktalarında biriktirilmesi gerekiyor. Yerel yönetimlerin topladığı kompost kimyasal gübre yerine kullanılacak veya biyogaza dönüştürülecek.

Tesisler yaygınlaşana kadar para cezası uygulanmayacak ve gelecekte daha katı kurallar getirilip getirilmeyeceği henüz belli değil. Karardan önce, sadece yılda beş tondan fazla organik atık üretenlerin çöplerini ayırması gerekiyordu.

Evsel atıkların üçte biri biyolojik

Evsel atıkların neredeyse üçte birini oluşturan gıda ve bahçe atıkları, diğer çöplerle karıştığında düzenli depolama alanlarında veya yakma fırınlarında metan ve karbondioksit gibi sera gazları üretiyor.

Avrupa Komisyonuna göre gıda atıkları, AB'nin gıda endüstrisinin ürettiği toplam emisyonlarının yaklaşık yüzde 16'sından sorumlu. Birleşmiş Milletler ise gıda israfı ve kaybının küresel emisyonların yaklaşık yüzde 8'ini oluşturduğunu söylüyor.

Organik atıklar ayrıca kağıt, plastik ve cam gibi geri dönüşüme gönderilecek ambalajları da kirletebilir.

Zero Waste Europe adlı STK'ya göre, 2018 yılında AB'nin toplam biyolojik atığının sadece yüzde 34'ü toplandı ve 40 milyon ton potansiyel gübre kullanılmadan atıldı.

Fransa'da her yıl kişi başına tahmini 82 kilo kompost çöpe atılıyor.

Diğer Avrupa ülkelerinde biyolojik atığın ayrılması zorunlu mu?

Avrupa'da bu yıldan itibaren biyolojik atıkların ayrılması AB direktifine dayanıyor ama zorunlu hedef konulmadı.

Birçok Avrupa ülkesinde organik atıkların geri dönüştürülmesi belediyelerin yetki alanında.

İtalya'nın Milano kenti 2014 yılından bu yana konutlarda gıda atığı toplama programı yürütüyor. Programın başında evlere özel çöp kutuları ve kompost için torbalar verildi.

Biyolojik atıkların yakılması yasağı ya da vergilendirilmesi gibi benzer programlar Avrupa'nın dört bir yanında teşvik edildi. Avusturya, Hollanda ve Belçika'da ayrı çöp kutuları ve evde toplanan kompost yaygın durumda.

Birleşik Krallık 2023 yılında gıda atığı toplama uygulamasını başlatmayı planladığını duyurdu. Katılımın gönüllü olmasına rağmen, Galler'de ve iş yerlerinde yaygın.

Biyolojik atık nasıl ayrılır?

İdeal olarak, organik maddeler de dahil olmak üzere tüm atıkların asgari düzeyde tutulması öneriliyor.

Bu dikkatli bir yemek planlamasıyla sağlanabilir. Yiyecekleri son kullanma tarihleri geçmeden tüketmek, dondurmak veya muhafaza etmek ve bir malzemenin tümünü kullanmak da israfı azaltmaya yardımcı olabilir. Bazı gıda atıkları hayvan yemine bile dönüştürülebilir.

Saklanamayan ya da yeniden değerlendirilemeyen gıda atıkları kompost haline getirilmeli ya da toplanmak üzere ayrılmalıdır.

Bu atıklara yenmemiş gıda, unlu mamuller, süt ürünleri, yumurta kabukları, meyve ve sebze kabukları, küflenmiş yiyecekler, evcil hayvan yiyecekleri, çiğ ya da pişmiş et ve balık, kemikler, çay ve kahve telvesi dahil.

Sıvılar, gıda dışı ürünler ve ambalajlar biyolojik atık kutularına atılmamalıdır.

Kaynak: Euronews

 

EY Ece SevinDünya genelinde şirketler, iklim değişikliği stratejilerini eyleme geçirme konusunda yetersiz

EY (Ernst & Young), tüm dünyada şirketlerin iklim değişikliği alanında gerçekleştirdiği çalışmaları ortaya koyan Küresel İklim Riski Barometresi’nin 2023 versiyonunu yayımladı. EY’ın 51 ülkede 1500 kuruluşu inceleyerek hazırladığı raporda; şirketlerin iklim değişikliği konusundaki taahhütleri, bu taahhütlerin kapsamı ve detaylarının yanı sıra süreçle ilgili kamuoyuna yaptığı açıklamalar mercek altına alınıyor. Rapora göre; şirketler, iklim değişikliği stratejilerini kurumsal olarak ele alma, bu stratejileri eyleme dökme ve planlarını açıklama konusunda yetersiz kalıyor.

Uluslararası danışmanlık, denetim ve vergi şirketi EY (Ernst & Young) tarafından hazırlanan Küresel İklim Riski Barometresi raporunun beşincisi yayımlandı. Raporda yer alan bilgiler, iklimle ilgili finansal verilerin raporlanmasını teşvik etmek için kurulan “İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü (Task Force on Climate-related Financial Disclosures, TCFD)” tarafından belirlenen 11 temel tavsiye ekseninde inceleniyor. Barometre, şirketleri kapsam ve kalite bağlamında değerlendiriyor.

Şirketler iklim taahhütlerini destekleyecek planlarını açıklamıyor

Bu yılki rapor, kuruluşların iklim taahhütleri ile kurumsal stratejileri arasında derin bir kopukluk olduğunu ortaya koyuyor. Rapora göre; çalışmaya katılan şirketlerin neredeyse yarısı (%47) iklim taahhütlerini açıklamalarına rağmen bu taahhütleri hayata geçirecekleri yol haritasını açıklamıyor. %74’ü ise iklim riskinin ölçülebilir etkilerini iklim değişikliği stratejileriyle ilgili açıklamalarına dahil etmiyor, bu da konunun kurumsal düzeyde yeterli değeri görmediği gerçeğini ortaya koyuyor.

Barometre, şirketlerin iklim değişikliği ile ilgili beyanlarını hem sayısal hem de kapsam açısından değerlendiriyor. Buna göre açıklamalarını paylaşan şirket oranında ilerleme kaydedilirken (2022'de %84, 2023'te %90'a yükseliyor), paylaşılan beyanların kapsamı ise yüzde 50 gibi görece düşük bir düzeyde kalıyor. Bu konuda sadece yıllık bazda +%6 oranında artan bir iyileşme sağlandığı tespit edilmiş durumda.

Ülkeler arası karşılaştırma yapıldığında, iklimle ilgili en detaylı ve geniş kapsamlı açıklama konusunda Birleşik Krallık (%66), Almanya (%62), Fransa (%59), İspanya (%59) ve ABD (%52) öne çıkıyor. Hindistan (%36), Çin ve Filipinler (her ikisi de %30) ve Endonezya'nın (%22) önemli ölçüde iyileştirmeye ihtiyaç duyduğu belirtiliyor. Bu noktada ülkelerin, Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (International Sustainability Standards Board, ISSB) düzenlemelerinde otaya konan gerekliliklere hazırlanma ihtiyacı olduğu görülüyor. Bununla birlikte iklimle bağlantılı beyan gerekliliğinin bulunmadığı pazarlar ortalamayı aşağı çekiyor ve bu durum çözülene kadar ortalamaların düşük kalacağı belirtiliyor.

Kurumsal performans

Barometreye göre; iklimle ilgili risk ve fırsatların şirketlerin mali tablolarına yansıtılma düzeyi; bir şirketin iklim değişikliği konusundaki anlayışının bir göstergesi niteliği taşıyor.Ankete katılan üç şirketten yalnızca biri, mali tablolarında iklim riskleri ve yaratacağı etki arasındaki niceliksel veya niteliksel bağlantıları açıklıyor. Bu da iklim riski ve etkisinin mali performans kapsamında eşit derecede dikkate alınmadığını gösteriyor. Ayrıca ankete katılan şirketlerin %42'si, şirketin değer zinciri ve daha geniş pazar dinamikleri için senaryo analizi yapma konusunda başarısız oluyor. İklim değişikliğini hâlâ ticari büyüme kapsamında ele almayan çoğu şirket, iklimle ilgili fırsatlara ilişkin stratejilerini açıklamaktansa (%68) riskleri açıklamaya (%77) daha eğilimli. İklim riski ile iş büyüme stratejisi arasındaki bağlantıyı anlayan şirketler, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (International Financial Reporting Standards, IFRS) S2 gibi iklimle ilgili yeni raporlama gerekliliklerini karşılamakta daha iyi bir konumda.

Geçiş planlaması

Ankete katılan şirketlerin neredeyse yarısı (%47) iş modellerini ve operasyonlarını verilen iklim taahhütlerine nasıl uyumlu hale getireceğini açıklamıyor. Planlarını açıklayan şirketlerin (%53) ise ayrıntı düzeyi sınırlı kalıyor. En fazla iklim riskine maruz kalan sektörlerden, enerji (%60), madencilik (%60), ulaştırma (%58), telekomünikasyon ve teknoloji (%57) sektörleri en ayrıntılı planlara sahipken tarım sektörü bu konuda geride kalıyor. Tarım sektöründen ankete katılanların sadece %43'ü iklim konusunda bir geçiş planı açıklıyor.

Şirketlerin acilen alması gereken üç önlem

EY Küresel İklim Riski Barometresi, şirketlerin acilen alması gereken üç kritik önlemi sıralıyor:

Niyeti eyleme dönüştürün: En iyi performans gösteren şirketlerde, iklim riskine uyum, eyleme dönüştürülebilir bir fırsat olarak görülür. Bu şirketlerde ayrıntılı ve titiz bir şekilde hazırlanan iklim değişikliği stratejisi, kamuoyuna açıklanarak eyleme dökülür.

Düşük karbonlu bir gelecek için veri yönetimini sağlayın: Eylemleri teşvik etmek ve emisyonları azaltmak için veriler toplanmalı, risk yönetimine entegre edilmeli, karbon azaltımını teşvik etmek için kullanılmalı. Verileri her zaman stratejik ve operasyonel risk yönetimine entegre olacak şekilde kullanmak ve yönetmek için etkin yönetişim yapılarını hayata geçirin.

Dönüşümde yönetim kurulunun itici gücünü kullanın: İklim verileri, kurumsal stratejiye bilgi sağlamak için yönetim kurulu düzeyinde kullanılmalı. Liderler tüm kuruluş genelinde iklim etkisine bütüncül bir yaklaşımı benimseyerek; iklim değişikliği çalışmalarında temel uyumun ötesine geçme ve karbondan arındırma gündemini gelecek stratejisinin itici gücü olarak kullanmalı.

EY Türkiye İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Hizmetleri Lideri Ece Sevin bu yılki EY Küresel İklim Riski Barometresi ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu yılki EY Küresel İklim Risk Barometresi; net sıfır ekonomiye geçişimizi önemli ölçüde hızlandırmamız gereken bir dönemde, belirtilen iklim hedefleri ile bunları gerçekleştirmeye yönelik kurumsal eylemler arasında bir kopukluk olduğunu gösteriyor. İklim riskinin açıklanması; ayrı bir onay kalemi olarak değil, daha kapsamlı bir stratejinin parçası ve rekabet avantajı elde etmek için bir fırsat olarak görülmelidir. Bu, özellikle gerçek değişimi benimsemesi ve gerçekleştirmesi gereken liderler için çok önemli bir fırsat olabilir. İş dünyası, taahhüt zihniyetinden, karbonsuzlaştırma stratejilerinin operasyonlarının tamamında uygulandığı bir eylem planına geçmelidir."

Raporun tamamına EY Web sitesi üzerinden ulaşılabilir.

 

001 3Küresel yenilenebilir enerji kapasitesini 2030'a kadar 3 katına çıkarma taahhüdüne ulaşmak için yıllık 2 trilyon dolar yatırıma ihtiyaç duyulduğu hesaplandı.

Küresel yenilenebilir enerji kapasitesini 2030'a kadar 3 katına çıkarma taahhüdü, 30 Kasım-12 Aralık 2023 tarihlerinde Dubai'de düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı'nda (COP28) 100'ün üzerinde ülke tarafından kabul edildi.

Uluslararası düşünce kuruluşu Climate Analytics'in yeni raporunda, söz konusu hedefe ulaşmak için ihtiyaç duyulan yatırımlar hesaplandı.

Buna göre, 2030'a kadar küresel yenilenebilir enerji kapasitesini 3 katına çıkarmak için toplam 12 trilyon dolar yatırıma ihtiyaç duyuluyor. Bu yatırımın 4 trilyon doları, şebeke ve depolama altyapısı için gerekiyor.

Toplam yatırım ihtiyacı 2030'a kadar yıllık 2 trilyon dolar olarak hesaplanırken, bu rakam mevcut yatırım seviyesinin de 2 katına çıkarılması gerektiği anlamına geliyor.

Ancak, küresel yenilenebilir enerji kapasitesini 3 katına çıkarmak için atılması gereken adımların hızı bölgelere göre değişiyor. Bu kapsamda, Sahra Altı Afrika'da söz konusu hedefin dünya ölçeğiyle uyumlu olması için yenilenebilir enerji kapasitesinin 7 kat artması gerekiyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkelerinin 2030'a kadar yenilenebilir enerji kapasitesini 2 katına çıkaracağı tahmin ediliyor ancak bu durumda OECD ülkeleri COP28'de verilen taahhüdün gerisinde kalıyor.

Asya bölgesinde ise yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030'a kadar yaklaşık 4 katına çıkarılmasına ihtiyaç duyuluyor. Çoğunlukla Çin ve Hindistan'daki politikaların etkisiyle Asya'nın yenilenebilir enerji kapasitesini 3 katına çıkarma hedefine büyük ölçüde ulaşan tek bölge olacağı tahmin ediliyor. Ancak, bu ülkelerdeki önemli kömür ve doğal gaz boru hatları atıl varlık riski yaratıyor veya dönüşümü yavaşlatıyor.

Rapora göre, küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için dünyada yenilenebilir enerji kapasitesinin güçlü şekilde büyümeye devam etmesine ve 2035'e kadar 2022'deki seviyesine göre 5 kat artmasına ihtiyaç duyuluyor.

"Yenilenebilir enerji en güvenli seçenek"

Raporun başyazarı ve Climate Analytics Uzmanı Neil Grant, rapora ilişkin değerlendirmesinde, "Yılda 2 trilyon dolar kulağa maliyet gibi geliyor ama bu aslında bir seçim. Bu 10 yıl içinde fosil yakıtlara 6 trilyon doların üzerinde yatırım yapılacak ki bu rakam yenilenebilir enerji kapasitesini 3 katına çıkarma hedefine ulaşmada gereken yatırım açığını kapatmak için fazlasıyla yeterli. Bu seçimle karşı karşıya kaldığımda, ben en güvenli ve en değerli seçenek olan yenilenebilir enerjiyi seçerdim." ifadelerini kullandı.

Climate Analytics Politika Başkanı Claire Fyson ise OECD'nin yenilenebilir enerji kapasitesini 3 katına çıkarması gerektiğinin altını çizerek, "Ancak şu anda hedefin çok uzağında iklim lideri olduğunu iddia eden bölge ülkelerinin, sadece kendi ülkelerinde yenilenebilir enerjiyi artırarak değil, aynı zamanda 3 katına çıkarma hedefine katkıda bulunmak için finansmana ihtiyaç duyan diğer bölgeler için de harekete geçmeleri gerekiyor." uyarısında bulundu.

Global Renewables Alliance Üst Yöneticisi Bruce Douglas, yenilenebilir enerji sektörünün söz konusu hedefi gerçekleştirmeye hazır olduğunu ancak bu hedefe zamanında ulaşabilmek için hükümetlerin yenilenebilir enerji yatırımlarını daha da hızlandırmak üzere acilen harekete geçmesi gerektiğini belirtti.

Douglas, kamu finansmanının önemine işaret ederek, "Özellikle de gelişmekte olan pazarların yenilenebilir enerji çağına katılması için düşük maliyetli sermayeye erişim sağlayacak uluslararası destek, herkes için temiz, güvenli ve adil bir geçiş sağlamak için kilit önem taşıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Kaynak : AA 

7590ab13353567f25500da09bbc56a2aad3525baEY (Ernst & Young), iklim değişikliği odaklı çalışmalar yürüten ve temel sürdürülebilirlik olgunluğuna sahip şirketlerin katıldığı "2023 Sürdürülebilir Değer Çalışması"nı yayımladı.

Şirketten yapılan açıklamaya göre, dünya çapında 520 katılımcıyla hazırlanan EY Sürdürülebilir Değer Çalışması, iklim değişikliği çalışmaları konusunda ilerlemenin yavaşladığını, sera gazı emisyonlarının azaltılmasında ortalama yüzde 30'dan yüzde 20'ye düşüş yaşandığını ve iklim hedeflerine ulaşmak için belirlenen tarih olan 2036'dan 2050'ye bir gecikme söz konusu olduğunu ortaya koyuyor.

Türkiye'de sürdürülebilirlikten sorumlu 105 üst düzey yöneticiden elde edilen bilgilerle düzenlenen EY Sürdürülebilir Değer Çalışması Türkiye ise Türk şirketlerinin iklim taahhüdü verme konusunda küresel şirketlere göre daha önde olduğunu ancak taahhütleri yerine getirme ve aksiyon almada küresel şirketler kadar hızlı olmadıklarını gösteriyor.

Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 90'ının kamuya açık iklim değişikliği taahhüdü bulunuyor. Şirketler emisyonlarını ortalama olarak yüzde 34 azaltmayı planlıyor ancak şimdiye kadar sadece yüzde 23 azaltıldığını belirtiyor. Dünyanın, 1.5 santigrat emisyon azaltım hedefini yakalayabilmesi için 2030 yılına kadar yüzde 45'lik azaltıma ihtiyaç duyuluyor. Ancak mevcut taahhütler bu hedefe ulaşma konusunda yetersiz kalıyor. Şirketlerin sadece yüzde 19'u karbon negatif ve yüzde 12'si net sıfır karbon taahhüdünde bulunurken, yüzde 27'si emisyonlarını yüzde 45 veya daha fazla azaltmayı planlıyor ve sadece yüzde 55'inin 2030 yılına kadar bir emisyon azaltma taahhüdü bulunuyor.

Türkiye'de durum nasıl?

Şirketler taahhütleri aksiyona dönüştürmenin ilk aşamalarında en fazla ilerleme ise ölçüm ve yönetişim konularında kaydediliyor. Bunun yanı sıra, Türkiye'deki şirketler hükümetler ile özel sektör işbirliğinin iklim değişikliği hedeflerine ulaşma konusunda yeterli olmadığını düşünüyor.

Katılımcıların yüzde yüzde 40'ı iklim değişikliği girişimlerinin, kuruluşlarının finansalları üzerinde olumlu bir etki yaratacağını belirtiyor, olumsuz bir etki yaratacağını düşünenlerin oranı ise yüzde 15 olarak ölçülüyor.

Her 10 kuruluştan 6'sı iklim değişikliği konusunda geçtiğimiz yıla kıyasla daha fazla yatırım yapmayı planlıyor. Şirketlerin iklim değişikliği girişimlerine yatırım yapması için en önemli motivasyonu ise gelecekte oluşabilecek risklere karşı dayanıklılığının artırılması olarak belirtiliyor.

Dünya çapında iklim değişikliği hedefleri geriledi

Devam eden enflasyon ve tedarik zincirleri üzerindeki önemli baskıyla birlikte mevcut jeopolitik çalkantılar, beş şirketten birinin son 12 ay içinde iklim taahhütlerini revize etmesine yol açan faktörler arasında. 2023 ile karşılaştırıldığında, kuruluşlar arasında giderek artan bir kutuplaşma görülüyor. İklim değişikliği konusunda en fazla eyleme geçen "lider" şirketler ile "gözlemciler" yani en az eylemde bulunanlar arasındaki fark önemli ölçüde artıyor.

Bu konuda önemli adımlar atan kuruluşların yüzde 95'i kamuoyu ile paylaşılmış iklim taahhütlerine sahip olmaya devam ederken, gözlemciler arasında bu oranın yüzde 94'ten yüzde 67'ye düştüğü görülüyor.

Küresel sıcaklık artışını 2099 yılına kadar 1,5 santigrat ile sınırlı tutmak için küresel karbondioksit emisyonlarının 2034 yılına kadar net sıfıra ulaşması gerekiyor. Ancak EY 2023 Sürdürülebilir Değer Çalışmasından elde edilen sonuçlar, sürdürülebilirlik konusundaki ilerlemenin küresel hedeflere ayak uydurmak için gerekenin gerisinde kaldığını gösteriyor.

"Küresel ölçekte ortaya çıkan birçok krizle mücadele etmek zorundayız"

Açıklamada görüşlerine yer verilen EY Türkiye iklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Hizmetleri Lideri Ece Sevin, 2023 Sürdürülebilir Değer Çalışması ile Türkiye'deki şirketlerin iklim değişikliği kapsamında yürüttükleri çalışmaları, belirledikleri hedefleri ve bu hedeflere ulaşmada karşılaştıkları zorlukları ortaya koymayı amaçladıklarını belirtti.

Sevin, COP 28'den çıkan sonuçların da küresel çabalarda gerekli hızlanma olmadığı takdirde, sera gazı emisyonlarının bu yıl tarihi bir zirveye ulaşacağını göstermekte olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:

"Türkiye, 2022 yılında 400 milyon ton karbon emisyonu ile küresel olarak en yüksek emisyona sahip ülkeler sıralamasında 15'inci olarak yer alıyor. Hızla büyümeye ve tüketmeye devam ederken küresel ölçekte ortaya çıkan birçok krizle mücadele etmek zorundayız. Bazı krizleri durdurmak alınacak önlemlerle mümkünken, maalesef iklim krizini ancak yavaşlatmak mümkün. Hükümetler seviyesinde açıklanan stratejiler ve atılan adımlar, kurumları dönüştürmekte önemli bir itici güç olarak görülüyor. Ancak yapılan analizler bu hedeflerin iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini önlemek için yetersiz olduğunu gösteriyor. Bu noktada kurumlara düşen sorumluluk çok büyük. Risklerini ve fırsatlarını doğru belirlemek ve buna göre ileriye dönük stratejiler kurgulamak işin başlangıç noktası olmalı. Geç kalmadan dönüşüm adımları atılmalı. Vakitlice bu dönüşümü sağlayıp adapte olmayı başaranlar ise artan rekabet gücü, marka imajı ve finansal performansları ile krizi fırsata dönüştürmüş olacak."

Kaynak: Dünya Gazetesi

emisyonEmisyonların tedarik zinciri boyunca ölçülmesi ve raporlanması sürdürülebilirlikte önemli rol oynuyor.

Doğrudan emisyonlar ve enerji satin alımlarından kaynaklanan dolaylı emisyonları içeren Kapsam 1 ve Kapsam 2 raporlamalarının yanı sıra, değer zinciri faaliyetlerinden kaynaklanan Kapsam 3 emisyonlarının da takibi gün geçtikçe önem kazanıyor.

OECD ve Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum, WEF) tarafından hazırlanan “Tedarik Zincirlerinde Emisyon Ölçümü” raporu, tedarik zincirlerindeki emisyon ölçümlerinde işletmelerin karşılaştığı zorlukları ve sahip olduğu fırsatları ele alıyor.

Kapsam 3 emisyonlarının raporlanması genellikle yatırımcı ve sivil toplum beklentilerine cevap verme amacıyla gönüllülük esasına dayanırken, bunu zorunlu hale getirmek için girişimler de devam ediyor. Ancak küresel ölçekli bir standart oluşturmak, yaygın olarak kullanılan raporlama standartları arasındaki veri çeşitliliği ve farklı hesaplama yöntemleri nedeniyle zorlu bir süreç haline gelmiş durumda.

Özellikle tarım ve gıda sektöründe coğrafi farklılıkların emisyon tahminlerini karmaşık hale getirdiği, madencilik sektöründe ise aşağı akış emisyonları raporlamasının doğrulanmış veri eksikliği ve standart çeşitliliği nedeniyle zorlayıcı olduğu belirtiliyor.

Sektörel farklılıklar nedeniyle tek bir standartın her sektöre uygulanamaması, endüstri inisiyatiflerinin farklı ölçüm yaklaşımlarını test ettiği bir ortamı doğuruyor. Ancak bu durum, tedarik zincirleri üzerindeki maliyetleri artırma potansiyeli taşıyor.

Küresel ekonomide karbon azaltımını desteklemek adına işlevsel ve birlikte çalışabilen sistemlere ihtiyaç duyuluyor. Bu durumun, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler ile gelişmekte olan ülkeler tarafından dikkate alınması gerekiyor. Aksi takdirde ölçüm ve raporlama yükümlülüklerinin getirilmesinin rekabet gücünü azaltabileceği ve ticari engeller doğurabileceğine dikkat çekiliyor.

Özel ve kamu iş birliği önemli rol oynuyor

Özel sektör ve kamu arasında kurulacak iş birliği, emisyon azaltımında kritik bir rol oynuyor. Bu doğrultuda her sektörün farklı yapılanması göz önünde bulundurularak, uygulanması basit stratejilerin hayata geçirilmesi gerekiyor.

Raporlamada bildirilen emisyon miktarının üçüncü taraflarca doğrulanması güvenilirliği artırıyor. Süreçte dijital araçların kullanılması da gerekli hesaplamalar ve veri iletimlerini otomatikleştirerek, akışın izlenebilmesine olanak tanıyor.

Kaynak: İSO Yeşil Blog

 

Stratejik Plan 1 970x780İklim Değişikliği Başkanlığı 2024 – 2028 Stratejik Planı yayımlandı

“2024 – 2028 Stratejik Plan” belgesi, 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi doğrultusunda Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele stratejilerini ortaya koyuyor.

T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından yayımlanan “2024 – 2028 Stratejik Plan” belgesi, “2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi” doğrultusunda yeşil dönüşümün tüm paydaşları kapsayarak gerçekleştirilmesi ve iklim dirençliliğinin inşa edilmesine öncülük eden bir yol haritası sunuyor.

“2024 – 2028 Stratejik Planı; iklim değişikliğiyle mücadelede tüm paydaşların katılımıyla bilimsel yöntemlere dayalı, çevresel, sosyolojik, ekonomik, teknolojik ve finansal unsurları içeriyor. Plan ile; politika ve stratejilerin belirlenmesi, iklim değişikliğine uyum ve sera gazı emisyon azaltım hedefleri çerçevesinde piyasa mekanizmalarının kurulması başta olmak üzere ulusal ve uluslararası çalışmaların yürütülmesi hedefleniyor.

Stratejik plan kapsamında 2028’e kadar sağlanan sera gazı azaltım miktarının %39 seviyesine ulaşması, hibe programı kapsamında verilen hibe miktarının bir milyar iki yüz otuz milyon liraya ulaşması ile Türkiye’nin İkinci Ulusal Katkı Beyanı ve Ulusal Yeşil Taksonomi Mevzuatı’nın tamamlanması planlanıyor.

Stratejik planda üç temel amaç yer alıyor.

“2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi” doğrultusunda yeşil dönüşümün gerektirdiği adımların atılması için;

  • İklim Değişikliği Stratejileri hazırlanarak izleme mekanizması oluşturulacak ve eylemler izlenecek,
  • Türkiye’nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Paris İklim Anlaşması kapsamındaki ulusal raporlama ve bildirim yükümlülükleri süresi içinde yerine getirilecek,
  • Sanayi tesislerinden kaynaklı sera gazı emisyonları izlenecek, ozon tabakasını incelten maddelerin ithalatı ve kullanımı kademeli olarak sonlandırılacak,
  • Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi (Emission Trading System, ETS) kurulacak, gönüllü karbon piyasası ve ulusal denkleştirme konusunda altyapı oluşturulacak,
  • İklim değişikliği ile mücadele kapsamında iklim finansmanı kapasitesi arttırılacak.

Ulusal ve yerel ölçekte iklim değişikliğine uyum kapasitesinin arttırılması kapsamında;

  • Türkiye’nin iklim modeli çalışılacak, model sonuçları ile 12 NUTS 1 (Türkiye İstatistiki Bölge Birimleri Sınırlandırması) bölgesi için etkilenebilirlik ve risk analizleri yapılacak,
  • İklim değişikliği ile yerel ölçekte mücadele kapsamında tüm iller için Yerel İklim Değişikliği Eylem Planlarının (YİDEP) hazırlanması ve İl İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu oluşturulması sağlanacak,
  • Ulusal İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı (2024-2030) eylemlerini izlemek üzere çevrimiçi bir izleme mekanizması oluşturulacak ve eylemler izlenecek,
  • Yerel düzeyde iklim değişikliği ile mücadelede alınacak önlemleri belirlemek üzere interaktif karar destek araçları geliştirilecek,
  • İklim değişikliğine uyum konusunda farkındalık ve eğitim faaliyetlerinin yapılması sağlanacak, iklim değişikliği ile mücadelede kapsamında hibe programları uygulanacak.

Kurumsal kapasite ve kabiliyetin artırılması için ise;

  • Stratejik yönetim anlayışı güçlendirilecek,
  • Personelin niteliği ve yetkinliği arttırılacak,
  • Kamuoyu farkındalığının oluşturulması, bilgi kirliliğinin önlenmesi ve kurum faaliyetlerine ilişkin bilgilendirme çalışmaları yapılacak.

Stratejik Plan kapsamında ilk altı ayın sonunda belirlenen hedeflerin ne ölçüde gerçekleştiğine ilişkin olarak ilgili birim yöneticilerinden veriler istenecek ve bu veriler değerlendirilerek altı aylık rapor hazırlanacak.

Kaynak : İSO Yeşil Blog

sürdürülebilirlik raporlama standartlarıSürdürülebilirlik Raporlama Standartları, Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK), sürdürülebilirlik raporlamasında uyulması gereken ilkeleri belirleyen Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları’nı yayımladı.

Standartlar, TSRS S1 Sürdürülebilirlikle İlgili Finansal Bilgilerin Açıklanmasına İlişkin Genel Hükümler ve TSRS S2 İklimle İlgili Açıklamalar başlıkları altında detaylandırıldı. Uluslararası alanda geçerliliği sağlamak adına TSRS S1 ve TSRS 2, Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (ISSB) tarafından belirlenen IFRS S1 General Requirements for Disclosure of Sustainability-related Financial Information ve IFRS S2 Climate-related Disclosures standartlarından türetilmiş ve Kasım 2023’te kamuoyu görüşüne açılmıştı.

Düzenleme, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bünyesinde olanlar dışındaki tüm bankaları kapsayacak. Ayrıca aktif değerleri 500 milyon TL’yi, yıllık net satış hasılatı 1 milyar TL’yi ve istihdam ettikleri kişi sayısı 250’yi aşan işletmelerin de raporlama standartlarına uymaları gerekecek.

Standartlar kapsamında geçiş dönemi kuralları da belirlendi. Özellikle ilk uygulama döneminde, karşılaştırmalı bilgilerin sunulma zorunluluğu olmayacak. Benzer şekilde Kapsam 3 emisyonlarının raporlanma zorunluluğu da ilk iki yıllık dönemde bulunmayacak.

TSRS 1 ve TSRS 2 standartlarına buradan ulaşabilirsiniz.

Soru ve Cevaplarla Sürdürülebilirlik Raporlaması

Kaynak : İSO Yeşil Blog

Tetrapak 1Tetra Pak, Birleşmiş Milletler tarafından Birleşik Arap Emirlikleri'nde düzenlenen COP 28 İklim Değişikliği Konferansı'nın Gıda, Tarım ve Su Günü çerçevesinde gıda sistemlerinin dönüşümü için detaylı bir plan açıkladı. Bu kapsamda Tetra Pak, dört temel yol haritası belirledi.

Tetra Pak, COP 28’in Gıda, Tarım ve Su Günü çerçevesinde daha güvenli, sürdürülebilir ve dayanıklı gıda sistemlerine geçişi sağlamak için bütünleşik yaklaşımını ortaya koydu. Gıda sistemlerindeki acil dönüşümü hızla gerçekleştirmek adına Tetra Pak, gıda işleme ve paketleme sektöründe öncü rol üstleniyor.

Tetra Pak’ın COP 28 doğrultusunda açıkladığı yaklaşım, şirketin Küresel Süt Ürünleri İşleme Çalışma Grubu’ndaki (Global Dairy Processing Task Force) liderliğini de pekiştirecek. Süt Ürünleri İşleme Çalışma Grubu, “Süt Ürünlerinde Net Sıfıra Giden Yol Haritaları” (Pathways to Dairy Net Zero) girişiminin bir parçası olarak, süt ürünleri işlemede sera gazı emisyonlarını daha da azaltmak için gereken yenilikçi sistemleri ve teknolojileri keşfetmeyi amaçlayan bir oluşum çerçevesinde faaliyet gösteriyor.

“Gıda değer zincirleri, iklim değişikliğinin ele alınmasında en kritik ikinci alan”
Tetra Pak Gıda İşleme Çözümleri ve Ekipmanlarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Charles Brand, gıda sistemlerinin dönüşümüyle ilgili "Yaşanabilir bir gelecek için gıda sistemlerini dönüştürmek kritik önem arz ediyor. Günümüzde bu sistemler verimsiz ve sürdürülemez olup, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 34’ünden sorumlu. Üstelik üretilen gıdanın üçte biri kayboluyor veya israf ediliyor. Dünya nüfusunun yüzde 9'unun aç olması ve yüzde 30'unun yetersiz beslenmeye maruz kalması nedeniyle gıda sistemleri, insanları yarı yolda bırakıyor. Ayrıca gıda değer zincirleri, ormansızlaşma ve biyoçeşitlilik kaybına neden oluyor ve enerjiden sonra iklim değişikliğinin ele alınmasında en kritik ikinci alan olduğu tahmin ediliyor. Gıdaya duyduğumuz ihtiyaca son veremeyiz; ancak bu sistemleri daha güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir hale getirecek şekilde dönüştürebiliriz" yorumunda bulundu.

Charles Brand, sözlerini şöyle noktaladı: "Tetra Pak olarak yalnızca vaatlerde bulunmuyoruz, sağlam delillere dayanan dönüştürücü bir gündem izliyoruz. Hedeflerimizi ve bunları nasıl gerçekleştireceğimize dair stratejik planımızı ortaya koyarak özel sektör katılımı çağrısına yanıt veriyoruz. COP 28'de ve sonrasında, gıda sistemlerini dönüştürmeye ve gıdayı ileriye taşımaya yardımcı olmak için kamu paydaşları, karar vericiler, sektör paydaşları, müşteriler ve kilit kanaat önderleriyle etkileşim kurmaktan gurur duyuyoruz."

Tetra Pak, gıda sistemlerinin dönüşümünü hızlandırmak için dört temel yol haritası belirledi. Ayrıca gıda ve arazi dönüşümü için Gıda ve Arazi Kullanımı Koalisyonu (FOLU) tarafından önerilen öncelikli değişimlerle paralel olarak, belirlenen her yol için haritalar ve ölçülebilir hedefler ortaya koydu.

Daha sürdürülebilir süt ürünlerine geçişin sağlanması
Güvenle beslenme olanağının yarınlara taşınması ve gelecekte bir milyar insanın geçimini sürdürebilmesi için süt ürünleri endüstrisinde üretim ve işleme alanlarında teknoloji, doğru ekipman ve en iyi uygulamalardan yararlanarak daha az sera gazı salınımının hedeflenmesi gerekiyor. Tetra Pak, daha sürdürülebilir süt ürünlerine ulaşıma katkıda bulunmak amacıyla, süt ürünlerini işlemenin çevresel etkilerini de göz önünde bulundurarak küçük çiftçilerin üretkenliğini, kârlılığını ve geçim kaynaklarını desteklemeyi amaçlıyor. 

Yeni gıda kaynakları için inovasyon
Tetra Pak, yeni gıda kaynakları oluşturmak için inovasyonlarına hızla devam ederken, özellikle daha az kaynak kullanan tedarik zincirlerini mümkün kılan alternatif protein kaynaklarına yöneliyor.

Gıda kaybının ve israfının azaltılması
Üretim sırasında gıda israfını azaltmaya yardımcı olan gıda işleme teknolojileri geliştirerek gıda kaybını ve israfını azaltmak, Tetra Pak'ın dört temel yol haritası arasında yer alıyor. İsraf olacak düşük değerli yan ürünleri katma değerli ürünlere dönüştürmek için yeni çözümler geliştirmek, bu yoldaki başlıca adımlardan biri olarak öne çıkıyor. Diğer yandan aseptik paketleme çözümleri de bozulabilir ürünlerin raf ömrünü koruyucu madde veya soğutucuya ihtiyaç duymaksızın uzatarak gıda israfını azaltmaya yardımcı oluyor. Böylece, soğuk zincir altyapısının yetersiz olduğu uzak coğrafyalarda bile dağıtımın yaygınlaştırılması mümkün kılınıyor. 

Sürdürülebilir paketleme sayesinde güvenli beslenmeye erişimin yaygınlaştırılması
Tetra Pak; güvenli beslenmeye erişimi yaygınlaştırmak için gıda kalitesini koruyan, güvenli gıdaya erişimi artıran sürdürülebilir gıda ambalajlama çözümleri tasarlamak ve uygulamak gerektiğine inanıyor. 

Tetra Pak, dört temel yol haritasını açıklarken, aynı zamanda küresel strateji danışmanlığı şirketi EY Parthenon iş birliğiyle hazırladığı ve 2040 yılına kadar gıda sistemlerinin hem insanları hem de gezegeni daha iyi bir şekilde desteklemesi için yapılması gerekenleri inceleyen raporunu da yayınladı. Rapora göre 2040 yılına kadar ulaşılması gereken hedefler arasında; dünya genelinde açlığın sıfıra indirilmesi ve yetersiz beslenmenin önüne geçilmesi, uygun fiyatlı sağlıklı beslenme için tüm tüketicilerin bilinçli gıda seçimleri yapmaları konusunda desteklenmesi, tarım arazilerinin biyoçeşitliliğinin ve ekolojik sağlığının güvence altına alınması, değer zinciri boyunca gıda kaybı ve israfının azaltılması, küresel gıda sistemlerinin neden olduğu sera gazı emisyonlarının yarıdan fazla azaltılması yer alıyor. Rapor, bu amaçlara yalnızca kolektif aksiyon ile ulaşılabileceğinin altını çizerken, Tetra Pak’ın dört temel yol haritasıyla tüm hedeflere sağladığı önemli katkıları vurguluyor.

ŞişecamSürdürülebilirlik çalışmalarını tüm iş süreçlerinin merkezine koyan Şişecam, TÜBİTAK desteği aldığı yapay zekâ projesiyle cam üretimi sırasında oluşan renk sorunlarını ortadan kaldırarak hem üretimdeki fire oranını hem de karbon salımını azaltacak.

Sürdürülebilir bir dünya ve daha verimli üretim süreçleri için çalışmalarına tüm hızıyla devam eden Şişecam’ınYapay Zekâ ve Makine Öğrenmesi Yöntemleri ile Cam Rengi Optimizasyonu Projesi (CROP), üretim sırasında oluşan renk sorunlarını ortadan kaldırırken üretimdeki fire oranını ve buna bağlı karbon salımını azaltacak.

Şişecam’ın Koç Üniversitesi, TÜBİTAK Yapay Zekâ Enstitüsü ve Analythinx Bilişim Hizmetleri ile konsorsiyum ortağı olduğu proje kapsamında, renk farklılıklarının en aza indirilmesi ve cam üretiminde yaşanması muhtemel renkle ilgili sorunların kök nedeninin yapay zekâ modelleriyle tespit edilerek hızlı çözüm önerileri getirilmesine olanak sağlayan bir altyapı geliştirilecek. Cam endüstrisindeki renk kalitesini artırmaya yönelik geliştirilen projeyle, yapay zekâ alanındaki teknoloji ve bilgi birikiminin üretime entegrasyonu ve ulusal bilgi birikimine katkı sağlaması hedefleniyor.

İlk çalışmalarına Şişecam Eskişehir Cam Ev Eşyası fabrikasındaki başlanacak proje 2 yıl sürecek. Şişecam'ın inovasyon ve sürekli gelişime verdiği değeri bir kez daha ortaya koyan projenin tamamlanmasının ardından, elde edilen bilgilerin diğer fabrikalara aktarılmasıyla büyük bir etki yaratması bekleniyor.

TÜBİTAK'ın 2023'teki 1711 Yapay Zekâ Ekosistem Çağrısı sonucunda desteklenen 17 projeden biri olan CROP, yapay zekânın yarattığı değişimi yönetmek, insanlık yararına neticeler elde etmek, yapay zekâdan değer üretmek ve kritik teknolojilerde tam bağımsızlık hedefine katkı sağlayacak nitelikte bir modelleme içeriyor.

migrosSürdürülebilirlik stratejisini iş yapış biçiminin ana eksenine alan Migros, aynı zamanda hem dünya kaynaklarına hem de finansal verimliliğe katkı sağlıyor. Sürdürülebilirlik etkisine İyi Gelecek Planı çerçevesinde tedarikçilerini de dahil ederek tüm ekosistemine yayıyor.

Migros, bu kapsamda iklim değişikliği ve su güvenliği alanında önemli bir başarıya imza attı. Dünyanın en itibarlı çevresel raporlama platformu olan Karbon Saydamlık Projesi (CDP) kapsamında gerçekleştirilen İklim Değişikliği ve Su Güvenliği programının her ikisinden birden en yüksek not olan “A” alarak ‘Global A Listesi’ne girdi. Türkiye'de her iki programdan da “A” alan sadece 5 şirket olurken, Migros tek gıda perakendecisi olarak yer aldı.

İklim değişikliğiyle mücadele, su ve enerji tüketiminin verimli hale getirilmesi, sürdürülebilir tarımın desteklenmesi ve gıda israfıyla mücadele alanlarında 2030’a endeksli hedeflerinin yanı sıra 2050 karbon net sıfır hedefine de emin adımlarla ilerleyen Migros, önemli bir global başarıya imza attı. Migros, Karbon Saydamlık Projesi (CDP) kapsamında gerçekleştirilen İklim Değişikliği ve Su Güvenliği programlarının her ikisinden de en üst seviyeyi temsil eden “A” puanını alan Türkiye’den tek gıda perakendecisi oldu. Global A listesinde her iki programdan da “A” alan sadece 5 Türk şirketi bulunuyor.

Sürdürülebilirlik stratejisini iş yapış biçiminin ana eksenine alan Migros, aynı zamanda hem dünya kaynaklarına hem de finansal verimliliğe katkı sağlıyor. Sürdürülebilirlik etkisine İyi Gelecek Planı çerçevesinde tedarikçilerini de dahil ederek tüm ekosistemine yayıyor. Karbon ayak izini 1,5 derece senaryosu ile uyumlu şekilde, bilime dayalı hedefler kapsamında 2030 yılına kadar yüzde 42 azaltmayı taahhüt eden Migros, her yıl büyüyen bir şirket olmasına karşın son 3 senede yüzde 12’yi aşan bir azaltıma imza attı. 2050 yılına karbon net sıfır yolunda ilerleyen Migros, yenilenebilir enerji yatırımları ve iş birliklerine ağırlık veriyor. Migros, bu doğrultuda tüm elektrik tüketiminin 1/3’ünü GES yatırımları ile kendi üretme kararı aldı.

Karbon salımını yüzde 90 azaltan ve patenti Migros’a ait sulu soğutma sistemini yaygınlaştırma çalışmalarının yanı sıra düşük karbon salımı etkili soğutucu gaz denemelerini sürdürüyor. 10 yılı aşkın bilgi ve deneyimini ‘Sürdürülebilir İş Ortakları Ağı’ ile tedarikçilerine de açan Migros, dolaylı etki ile de olsa satıştaki ürünlerin karbon ayak izini tedarikçileriyle birlikte azaltmayı hedefliyor.

Migros’un kendi operasyonlarında sadece hijyen amaçlı kullanılmasına karşın su kullanımını 2030’a kadar yüzde 10 azaltım hedefi bulunuyor. Tüm operasyonlarında yeni teknolojilerle su tüketimini azaltan Migros, ayrıca suyun kirlenmesini de önlüyor. Su ihtiyacı açısından bölgesine göre doğru ürün üretilirken verimli sulama teknikleri kullanılmasına yönelik olarak çiftçilerde farkındalık sağlanmasını destekleyen Migros, mağazalarında olduğu kadar alım bölgelerinde de çalışmalar yürütüyor.

Entegre faaliyet raporu hazırlayan Türkiye’den tek gıda perakendecisi olan Migros, CDP İklim Değişikliği ve Su Güvenliği programının her ikisinden birden en yüksek not olan A alarak ‘Global A Listesi’ne girdi ve böylece 5. Kez İklim Liderleri, 3. Kez Su Liderleri arasında yer aldı.

LOREAL foto 1L’Oréal Grup, çevresel raporlama platformu olan Carbon Disclosure Project (CDP) tarafından bu yıl 8. kez üst üste üç çevre temasının tamamından A notu alan tek şirket ve bu yıl değerlendirilen 21 bin şirket arasında tüm temalarda A notu alan 10 şirketten biri oldu.

Sürdürülebilirlik konusunda 2030 yılına yönelik önemli hedefler belirleyen L’Oréal Grup, bu hedefleri “Gelecek İçin L’Oréal” sürdürülebilirlik programı altında bir araya getirmişti. L’Oréal Grup, bu program kapsamında hedeflerini kapsayıcılığı ön planda tutarak “Kendimizi dönüştürerek​ gezegenimizin sınırlarına saygı duymak”, “İş ekosistemimizi güçlendirmek” ve “Dünyanın acil çözüm bulması gereken sorunlarına destek olmak” olmak üzere 3 ana başlıkta toplamıştı.

“Ortak çabaya katkıda bulunmakta kararlıyız”

CDP’nin değerlendirmesi ile ilgili açıklama yapan L'Oréal Grup CEO'su Nicolas Hieronimus, “L'Oréal için, art arda sekizinci yılda üç kategoride de 'A' notunu korumak hem büyük bir onur hem de büyük bir gurur kaynağı. Bu başarı, güzellikte dünya lideri olarak başlattığımız dönüşüm çalışmalarının bir sonucu. Bu başarıyı aynı zamanda işimizi iklim biliminin en güncel trendlerinin gerektirdiği şekilde derinlemesine dönüştürme kararımızın teşviği olarak görüyoruz. 2030 yılına yönelik iddialı hedeflerimiz bulunuyor. Tüm L'Oréal ekiplerinin özverisi ve tüm ekosistemimizle kurduğumuz yakın iş birliğimiz sayesinde şimdiden önemli kilometre taşlarına ulaştık. Önümüzdeki sosyal ve çevresel zorlukların büyüklüğü göz önüne alındığında, uygulanabilir tek yanıt kolektif bir çalışmadır ve biz de bu ortak çabaya aktif olarak katkıda bulunmakta kararlıyız" dedi.

“L’Oréal Türkiye Avrupa’nın 1 numarası oldu”

Gerçekleştirilen değerlendirme sonucunda 3A notu almalarının, “Gelecek için L’Oréal” programlarının başarısını vurguladığını anlatan L'Oréal Türkiye Ülke Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen de, “Sürdürülebilirlik alanında L’Oréal Türkiye, 2023’te grubun her ülkeye özel belirlediği hedeflere göre tüm ülkeler arasında en yüksek gerçekleşme oranına ulaşarak, grubun hedeflerine en çok katkı sağlayan ülke oldu. L’Oréal olarak varoluş amacımız “Dünyayı Harekete Geçiren Güzelliği Yaratmak” ve bunu üç ana devrime liderlik ederek hayata geçiriyoruz: Dijital Devrim, Yeşil Devrim/Sürdürülebilirlik Devrimi ve Anlamlı Markalar Devrimi. Bunlar arasında Sürdürülebilirlik Devrimi grubumuzun en fazla önem verdiği konulardan. Amacımız güzelliği sorumlu, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir hale getirmek. CDP değerlendirmesindeki başarılarımız da bu kararlılığımızı ortaya koyuyor. Dünyamıza ve yarınlarımıza karşı bir sorumluluğumuz var. Bu sorumluluğumuz ile hayata geçirdiğimiz projelerle sürdürülebilirlik konusunda öncü olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

cARREFOURSA fOTO2020 yılından bu yana, çevresel raporlama platformu olan Carbon Disclosure Project (CDP) kapsamında raporlama yapan CarrefourSA, Orman Programı’nda Türkiye’den raporlama yapan tek gıda perakendecisi olarak 1 yıl içinde palm, kereste ve soya faaliyetlerindeki skorunu B seviyesinden A- seviyesine yükseltirken büyükbaş hayvancılık faaliyetleri raporlamasında B seviyesini ve İklim Değişikliği skorunda A- seviyesini korudu. Su Güvenliği skorunda ise üst üste iki yıl Global A List içerisinde yer alarak bu konudaki başarısını devam ettirdi.

Çevresel raporlama girişimlerinden biri olan Carbon Disclosure Project (CDP), şirketlerin çevresel risk yönetimini teşvik etmek ve bu alanda liderlik etmelerini sağlamak amacıyla yaptığı İklim Değişikliği, Su Güvenliği ve Orman Programı 2023 raporlama sonuçlarını açıkladı.

Dünyadaki en geniş iklim veri tabanına sahip olan CDP bünyesinde 23 bine yakın şirketin çevresel alanındaki çalışmaları değerlendirildi. Toplumsal ve çevresel duyarlılıkla, doğayı merkezine alan bir yaklaşım geliştiren, Türkiye’nin öncü organize gıda perakendecisi olan CarrefourSA, Su Güvenliği skorunda dünyadan sadece 101 şirketin yer aldığı Global A List içerisinde yerini A liderlik seviyesi ile bu sene de korurken; 2021 yılında ilk kez raporlama yaptığı Orman Programı’na Türkiye’den raporlama yapan tek gıda perakendecisi olarak notunu 1 yıl içinde palm, kereste, soya faaliyetlerinde B seviyesinden A- (liderlik) seviyesine yükseltmekle birlikte büyükbaş hayvancılık faaliyetleri raporlamasında B seviyesini, İklim Değişikliği skorunu da A-(liderlik) seviyesini korumaya devam etmiştir.

Dünya genelinde liderlik seviyesine ulaşan şirketlerin arasında CarrefourSA, Su Güvenliği skoru ile %21’in, İklim Değişikliği skoru ile %23’ün, Orman Programları modülünde soya ile %8’in, palm ile %6’nın, kereste ile %7’nin, büyükbaş hayvancılık faaliyetleri ile Yönetim seviyesinde %29'un içesinde yer aldı.

Uluslararası standartlarda şeffaf raporlama

CDP raporlamasının şirketlerin risk ve şeffaflığı kapsamında büyük önem taşıdığını belirten CarrefourSA CEO’su Kutay Kartallıoğlu, şunları söyledi: “2023 yılı raporlarında Su Güvenliği modülünde A liderlik seviyemizi korumayı başardık. CarrefourSA olarak tüm iş süreçlerimizde, attığımız her adımda doğayı merkeze alan bir yapıyla çalışıyoruz ve çevresel etkileri en aza indirgemeye özen gösteriyoruz. Bunun bir parçası olarak da 'Doğrusu CarrefourSA’da' söylemimiz çatısı altında ‘Yaşam İçin Doğrusu’ adına yaptığımız çalışmaları ve çevresel etkimizi uluslararası standartlarda şeffaf bir şekilde raporluyoruz. 2020'den bu yana CDP bünyesinde gerçekleştirdiğimiz raporlamalar ile bu kapsamda farkındalığımızı ortaya koyduğumuza inanıyorum. Elde ettiğimiz başarılarımızı her sene daha da ileriye taşımayı hedefliyoruz. 'Global A-List'e giren dünyadaki sayılı firmalardan biri olmak bizim için gurur verici. Sektörümüzden bu listeye giren ve Orman Programı modülünde raporlama yapan tek gıda perakendecisi olarak bu modülde palm, kereste, soya faaliyetlerinde B seviyesinden A- seviyesine ulaşmamız ve büyükbaş hayvancılık faaliyetleri raporlamasında B seviyesini, İklim Değişikliği skorumuzu A- seviyesinde korumamız da bizim için oldukça önemli bir başarı. Bundan sonraki yıllarda da çalışmalarımızı tüm şeffaflığıyla raporlayarak bu başarımızı devam ettirmeyi çok önemsiyoruz.”

cevko29Değerli Okuyucular,

ÇEVKO DÖNÜŞÜM’ün bu sayısında da her zaman olduğu gibi “İklim Krizi”, “Döngüsel Ekonomi”, “Sorumlu Sanayi ve Sürdürülebilirlik”, “Yeşil Nokta”, “Atık Yönetimi ve Geri Dönüşüm” ve “Sürdürülebilir Yaşam” başlıkları altında güncel ve önemli konulara yer verdik.

Nisan ayında kurulan Türkiye’nin ilk Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi (GETAM) sanayinin taleplerini almaya başlamak üzere. GETAM’da yapılacak test ve analizler, döngüsel ekonomiye geçiş süreci içinde, dünyada sürdürülebilirlik kaygısıyla ekonomik işletmeler tarafından gereksinim duyulmaya başlanan “geri dönüştürülebilirlik”, bir ürün içindeki “geri dönüştürülmüş malzeme miktarı”, “biyobozunurluk” gibi yeni test ve analizler olacak. ÇEVKO Vakfı ve Yıldız Teknik Üniversitesi işbirliğinde kurulan GETAM, özellikle geri dönüşüm alanında araştırma-geliştirme çalışmaları yapılması, akademik bilgi birikiminin sağlanması ve sanayinin taleplerinin karşılanması bakımından yenilikçi ürünlerin geliştirilmesine katkı sağlayacaktır.

ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle gerçekleştirdiği ve iklim krizi konusunu tüm yönleriyle ele alan 2023 ÇEVKO Vakfı Söyleşileri "İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığıyla gerçekleştiriliyor. Bu yıl söyleşilerimize öğretim üyelerimizi ve üniversite öğrencilerimizi de dahil ettik; söyleşileri sanayi kuruluşlarımız ve üniversitelerimizle birlikte yapıyoruz.

Ağustos ayında bize ulaşan üç önemli yasal düzenleme var. Bunlardan ikisi eylem planı hazırlığı, diğeri de iklim yasa taslağı. İklim krizi ile savaşımda bizim bir iklim yasamızın olması, karbona bir bedel ve bir sınır konulması oldukça önemli. T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından, muhtemelen çeşitli paydaşların katkısıyla hazırlanan eylem planları ise, belli bir başlık altındaki her bir eylem için, hedef yıl, çıktılar ve performans göstergeleri, sorumlu kuruluş, ilgili kuruluşlar gibi ayrıntılı bilgileri içeriyor. Sera gazı salımını azaltacak, atıkla ilgili iklim değişikliği eylem planındaki alt başlıklar şöyle: “Katı atıkların ve atık suyun oluşmadan önlenmesi ve azaltılması”, “atıkların geri dönüşümü ve geri kazanım oranlarının arttırılması”, “düzenli depolama tesislerine ön işleme tabi tutulmadan gönderilen atık oranının azaltılması”, “atık su yönetiminin ve arıtma altyapısının iyileştirilmesi”, “sıfır atık uygulamaları ve sera gazı emisyon azaltımı kapsamında toplumsal farkındalığın artırılması”, “atık yönetiminin döngüsel ekonomi prensipleri ve sera gazı emisyon azaltımı dikkate alınarak iyileştirilmesi için teşvik ve finansman mekanizmalarının geliştirilmesi”, “bununla ilgili Ar-Ge faaliyetlerinin artırılması ve teknolojik altyapı geliştirilmesi”, “atıkların üretimde hammadde/kaynak olarak kullanımının arttırılması” ve “atık yönetiminde kullanılan taşıtlardan kaynaklanan sera gazı salımlarının azaltılması”.

ÇEVKO Vakfı olarak, sera gazı salımlarının azaltımına yönelik, atıkla ilgili iklim değişikliği eylem planının hazırlık aşamasına geldiğini görmekten memnuniyet duyuyoruz. Avrupa Birliği’nde döngüsel ekonomi eylem planı; ardından da yasal düzenlemeler yapıldığı zaman biz de buna bir şekilde uyum sağlamak, kendi eylem planlarımızı ortaya koymak zorundayız, diyorduk ve çağrıda bulunuyorduk. Şimdi hazırlık aşamasına gelindiğini memnuniyetle görüyoruz. Burada hep sözünü ettiğimiz, atıkların birer kaynak olduğu, hammadde olduğu; geri dönüşümün önemi, geri dönüşümün arttırılması, hedeflerin buna uygun halde yükseltilmesi. Bizim baştan beri, özellikle atık yönetiminde savunduğumuz, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) modeliyle finansmanın sağlanması finansman mekanizmaları arasında sayılıyor. Benzer şekilde hazırlanmış bir de döngüsel ekonomi eylem planı taslağı var. Elbette bu planlar kesinleştikten sonra önemli olan, bu eylemlerin uygulamaya konulması; belirlenmiş tarihler gelince eylemlerin gerçekten sonuca ulaşmış olması. Tabii, bu çok kapsamlı bir iş ve bu konuda başarıyı bir bakanlıktan veya sadece bakanlıklardan, devlet kurumlarından beklemek haksızlık olur. Onun için, sanayi kuruluşları, sivil toplum, üniversiteler, bireyler, yani tüm paydaşlar olarak hepimiz bu konuda destek olmalıyız. İklim kriziyle mücadele anlamında artık bütünsel olarak, farklı bir ekonomik modele geçmemiz gerekiyor. Öncelikle bunun farkına varmalı, bunun ne anlama geldiğini tüm taraflarla paylaşmalı ve birlikte çalışmalıyız.

ÇEVKO DÖNÜŞÜM’ün bir sayısını daha sizlere sunmaktan mutluluk duyuyor, e-dergimizin hazırlanmasında emeği geçenlere gönülden teşekkür ediyorum.

Mete İmer

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri

ÇEVKO Dönüşüm dergimizin 29. sayısını okumak için tıklayınız.


 

Etkinlik Görseli 2İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONUSUNDA TÜRKİYE’NİN YÜKSELEN SESİ: İKLİM ELÇİLERİ

ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle düzenlediği "ÇEVKO Vakfı COP28 Sonrası İklim Elçisi Gençlerle Buluşuyor" başlıklı çevrimiçi söyleşide üniversitelerin iklim elçileri bir araya geldi. Hacettepe Üniversitesi’nden Elif Ayhan, Antalya Bilim Üniversitesi’den Büşra Gül İnal, Türk Alman Üniversitesi’nden Ege Büyük, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Sevda Has, Bahçeşehir Üniversitesi’nden Tarık Deveci, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi’nden Tuğba Cengiz ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden Yusuf Dursun Durmuş’un katıldığı söyleşide ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ve Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak da yer aldı.

ÇEVKO Vakfı Söyleşilerinde bu ay kürsüde gençler vardı. “COP 28 Sonrası İklim Elçisi Gençlerle Buluşuyor” başlıklı 2024’ün ilk buluşmasında, kendi üniversitelerinde iklim krizi konusunda koordinasyon yürüten iklim elçileri, seslerini duyurmak ve görüş alışverişinde bulunmak üzere ÇEVKO Vakfı’yla bir araya geldi. Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın moderasyonunda başlayan söyleşide ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer aldı.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “İklim değişikliğinden en çok etkilenecek gençler olduğu için, seslerinin duyulması çok önemli!”

Yılın ilk söyleşisini iklim elçileriyle yapmaktan memnuniyet ve heyecan duyduklarını belirten İmer “Bir bakıma Paris iklim Anlaşması’nın izlenmesi için her yıl toplanan Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansları’na devletler, belediyeler, STK’lar gibi pek çok farklı aktörün, kurum ve kişinin yanında gençler de katılıyor. İklim krizinden uzun vadede en çok etkilenecek kesim gençler olduğu için, gençlerin düşünce ve hareket tarzlarını anlamak; uyarı, görüş ve önerilerinin, yani seslerinin duyulmasını istiyoruz” şeklinde konuştu. İmer, iklim elçilerinin yalnızca bulundukları üniversitedeki öğrencileri değil, ülkemizin gençlerini temsil ettiğinin altını çizdi.

Elif AyhanHacettepe Üniversitesi İklim Elçisi ve İklim Elçileri Platformu Koordinatörü Elif Ayhan: “COP28 katılımımız sayesinde yaptığımız çalışmaları karar vericilere ulaştırdık”

İklim Elçileri Koordinatörlüğü görevini de üstlenen Hacettepe Üniversitesi İklim Elçisi Elif Ayhan, birbirinden kıymetli 200 öğrenciyi bu kapsamda bir araya getirdiklerini belirtti. 2021 yılından bu yana hem üniversite öğrencileri arasında hem de kamuoyunda iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmaya çalıştıklarını, bu çalışmaları çeşitli etkinlikler ve öğrenci kulüpleri üzerinden yürüttüklerini söyledi. Ayhan, Taraflar Konferansı’na katılımlarının en önemli eğitim süreci olduğunu, COP27 ve COP28 katılımı sayesinde yaptıkları bildiri, çalışma ve dokümanları karar vericilere ulaştırabildiklerinin altını çizdi. “İklim kriziyle mücadelede kurumların desteği çok önemli. Farklı kültürlere sahip, multidisipliner bir grubuz. İklim değişikliği farkındalığı ve gezegenimizin geleceğiyle ilgili desteklenmeye devam edilmemiz en büyük temennimiz” dedikten sonra bu desteğin sadece kamu yöneticilerinden değil, kamuoyundan da gelmesi gerektiğini vurguladı.

dikey2Antalya Bilim Üniversitesi İklim Elçisi Büşra Gül İnal: “Çocukların formal ve informal etkinliklerle eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum. İklim değişikliği konusunun müfredatlara eklenmesi gerektiğini savunuyorum”

Antalya Bilim Üniversitesi İklim Elçisi Büşra Gül İnal ise iklim değişikliğinden etkilenen çocuklar ve kadınların durumu üzerinde durdu. İnal, “Yerel iklim değişikliği eylem planlarında, belediyelerde ve merkezi yönetimlerde çocuklarla ilgili çalışmaların çoğalması gerektiğini düşünüyorum. Gıda ve enerji gibi sektörlerde yaşanacak değişikliklerden en çok etkilenenler çocuklar. Çocukların formal ve informal etkinliklerle eğitilmesi gerektiğini düşünüyor, iklim değişikliği konusunun müfredatlara eklenmesi gerektiğini savunuyorum” şeklinde konuştu.

Türk Alman Üniversitesi İklim Elçisi Ege Büyük: “Geri dönüşüm konusunda ufacık bir çaba bile büyük resimde katkı sağlıyor”

Türk Alman Üniversitesi İklim Elçisi Ege Büyük, iklim elçiliği programının en önemli tarafı, iklim değişikliğiyle mücadele etmek isteyen öğrencilere yol gösterilmesi ve bu sayede insanlığın geleceğinde söz sahibi olmalarının sağlanması olduğunu belirtti. Büyük “Geri dönüşüm konusunda ufacık bir çaba bile büyük resimde katkı sağlıyor. Karar mercilerinde olsam plastik kullanımına karbon vergisi koyardım. Çevre zararlarının ekonomik kayba dönüşmesi iklim krizinin gerçek çözümü. İki üründen biri çevreye daha az zarar veriyorsa, tüketicilerin oraya yönlendirilmesi gerekiyor” dedi.

Ege Büyük “Şirket davranışlarının değişmesiyle döngüsel ekonomiye geçiş olacak. Şirketler kar amacı olan kurumlar olduğu için, tüketici talebiyle bu geçiş sağlanacak” şeklinde sözlerini sürdürdü.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İklim Elçisi Sevda Has: “İklim değişikliği mücadelesi bir tercih değil, mecburiyet”

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İklim Elçisi Sevda Has, programın geliştirdikleri projeleri doğru kanallara ulaştırma fırsatını verdiğini belirterek sözlerine başladı. Has “Görevli olduğumuz kulüp ve topluluklar aracılığıyla bilinç geliştirmeye çalışıyoruz. Bireysel taleplerimiz ve ihtiyaçlarımız geleceğimizi belirliyor. Karbon ayak izini azaltacak şeyler talep ettiğimizde daha iyi bir geleceğe sahip olacağız. Yetkililerden istediğim atık yönetiminin doğru bir şekilde sağlanması. Atıkların çok az miktarı kontrol altında. Geri dönüşüm, atık kutuları konuyor ama hangisine ne atılacak insanlar da bilmiyor” dedi. Sevda Has, iklim değişikliği mücadelesinin bir tercih değil mecburiyet olduğunu söyledi ve iklim değişikliği kaynaklı göçlerinin yaşanmaya başladığının altını çizdi.

Zoom Toplu FotoBahçeşehir Üniversitesi İklim Elçisi Tarık Deveci: “Atık yönetimi ve sıfır atık konusunda toplumu bilinçlendirmek kilit bir rol oynayacak”

Bahçeşehir Üniversitesi İklim Elçisi Tarık Deveci ise iklim elçiliğinin en önemli faydasının 200’ü aşkın öğrencinin iklim krizi sorununun çözümü için dayanışma içinde çalışarak, seslerini duyurup projelerine destek bulmak olduğunu belirtti. Deveci “program takım olarak çalışma becerimi çok geliştirdi. COP 28 bildirimizi hazırlarken yaptığımız takım çalışması bana çok şey kattı. İklim krizi konusunda endişe duyan benim gibi çok insanın olduğunu öğrenmek de çok şey kattı. Atık yönetimi ve sıfır atık konusunda toplumu bilinçlendirmek kilit bir rol oynayacak. Fosil yakıtların kaldırılması konusunda net bir söylem olmaması endişe verici. İklim değişikliği çok önemli bir sorun. Bu konuda kararlılığımızdan vazgeçmeyeceğiz” şeklinde konuştu.

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi İklim Elçisi Tuğba Cengiz: “Ağaçlandırma ve ormanların korunması konusunda yetersiz kalınıyor”

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi İklim Elçisi Tuğba Cengiz, ağaçlandırma ve ormanların korunması konusunda yetersiz kalındığını düşündüğünü belirterek sözlerine başladı. Atık yönetimi konusuna da vurgu yapan Cengiz “atık yönetimi konusunda üniversitelerdeki yemekhanelerde atık yemeklerin ve plastik ürünlerin ayrıştırılmasına yönelik önlemlerin alınabileceğini düşünüyorum. Bunun yanı sıra farkındalık çalışmalarının artması, müfredatlara iklim değişikliği konusunun daha etkin eklenmesi yoluyla çocukların ve gençlerin daha fazla ses çıkarabileceğini düşünüyorum. Sürdürülebilir tarım ve beslenme konusunda ise sürdürülebilir tarım yöntemlerine teşviki artırarak gıda üretimindeki çevresel etkileri azaltabilir ve böylelikle dengeli ve sürdürülebilir bir beslenme alışkanlığını benimseyebiliriz.” şeklinde konuşmasını tamamladı.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi İklim Elçisi Yusuf Dursun Durmuş: “Bu işin yüzde 80’i farkındalık. Konunun ne kadar farkındaysanız o kadar önlem alabilirsiniz”

Ondokuz Mayıs Üniversitesi İklim Elçisi Yusuf Dursun Durmuş, iklim elçisi olarak çalışmanın en büyük avantajının, iklim değişikliği konusunda kaygılanan diğer insanlarla birlikte çalışma fırsatı olduğunu belirtti. Durmuş “iklim değişikliği 80’lerden beri konu olan bir başlıkken bir yerden sonra iklim krizine dönüştü. Ama insanların bunu bir kriz gibi görmediğini görüyoruz. Bu konuların diplomatik, bilimsel ve siyasi anlamda konuşulduğu bir toplantıya katılma fırsatı oldu bu ekibin. Karar mekanizmalarında rol oynamış olmak çok önemli. Bu işin yüzde 80’i farkındalık. Konunun ne kadar farkındaysanız o kadar önlem alabilirsiniz. Etkiler yaşandıkça önlem alınıyor. Döngüsel ekonominin temelinde atık yönetimi bulunuyor. Bu konuda bilinç düzeyinin yükselmesi lazım” şeklinde görüş bildirdi.

meteÇEVKO Vakfı’ndan gençlere destek mesajı

Toplantının sonunda tekrar söz alan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer “İklim elçisi gençlerin gerçekçi yaklaşım ve çözüm önerilerinden çok mutlu oldum. Kendilerini kutluyorum. Özellikle döngüsel ekonomi konusunda söylediklerine katılıyorum. İklim krizine çözüm olarak ortaya çıkan döngüsel ekonominin felsefesinde insanın iş yapma biçiminde değişiklik, kaynak israfının önlenmesi, daha uzun ömürlü, dayanıklı ürünler, paylaşım ekonomisine geçiş var. Bilimin öncülüğünde mevcut kısıtları ve çerçeveleri aşmak, değiştirmek mümkün. Fakat zaman hızla geçiyor. Oysa Dünya iklim krizi ile mücadelede yavaş ilerliyor, Türkiye daha da yavaş gidiyor. Bu konuda bilinçli gençlerin dinamizmi, öncülüğü ve birlikte hareket etmeleri ile hızlanacağımızı düşünüyoruz. ÇEVKO Vakfı olarak, gençlerimizin temsilcisi iklim elçilerini desteklemeye hazırız.” diyerek söyleşiyi sonlandırdı.

ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle hazırladığı “ÇEVKO Vakfı COP28 Sonrası İklim Elçisi Gençlerle Buluşuyor" başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=Kz6-wE4csII

 

 

meteÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “Yerel Seçim Gündeminde ‘Atık Yönetimi’ne Daha Fazla Ağırlık Verilmeli”

Çevre sürdürülebilirliğinde gönüllü sanayi inisiyatifi ve geniş kitlelere dokunan sivil toplum kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ve özellikle son yıllarda “iklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş” konularına odaklanan ÇEVKO Vakfı’nın Genel Sekreteri Mete İmer, yaklaşan yerel seçimler gündeminde “Atık Yönetimi” konusuna daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğinin altını çizdi.HiRes4 003

Atıkların ekonomiye kazandırılması, çevre kirliliğinin ve sağlık risklerinin azaltılması ve son dönemde gündem oluşturan atık ithalatının önüne geçilmesi için, özellikle üretici kuruluşlar ve yerel yönetimler arasında etkin iş birliğinin önemini vurgulayan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “Dünyada döngüsel ekonomiye geçişle birlikte ürünlerin en az atık oluşacak şekilde üretilmesi, tekrar kullanılması, geri dönüşümü ile kaynak israfının önlenmesi hedeflenmektedir. Büyük bir nüfusa sahip ülkemizde Sanayinin hammadde gereksinimi haline gelen geri dönüştürülebilir atıklarımızı toplayıp değerlendirebildiğimiz takdirde ülkemizdeki geri dönüşüm kapasitesini atık ithalatını en aza indirecek şekilde kullanabiliriz. Bu önemli süreç, tüketicilerin atıklarını kaynağında ayrı biriktirmesi ve belediyelerin sorumluluğunda olan kaynağında ayrı toplama uygulamasıyla başlıyor. Bu bakımdan belediyelerin kaynağında ayrı toplama uygulamalarının sürekliliğinin sağlanması, büyük önem taşıyor” dedi.

Türkiye’de tüketim sonrası atıkların kaynağında ayrı toplanıp geri dönüştürülmesi konusunda sorumluluğun, yasalar çerçevesinde büyük ölçüde belediyelere verilmiş olduğunu vurgulayan Mete İmer, “Öte yandan elbette üreticinin sorumluluğu da var ve özellikle ambalajlı ürün üreticileri, bu sorumluluğu ciddiyetle sahiplenmektedir. Ambalaj atıkları konusunda dünyanın geliştirmiş olduğu çözümlerden birisi, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) sistemleridir. GÜS, üreticinin ürünle ilgili sorumluluğunu, tüketim sonrası evreye genişlettiği bir çevre politikasıdır. Türkiye’de Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS)’ü benimseyen şirketlerin girişimiyle kurulan ÇEVKO Vakfı, bu çalışmaların önderliğini üstlenmiştir. Vakfımız, toplumda geri dönüşüm kültürünün oluşması için eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları, kamu otoritesiyle yasal alt yapı için iş birliği, belediyeler ve lisanslı toplama ayrıma ve geri dönüşüm tesisleriyle birlikte ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanarak geri dönüşümünü gerçekleştirmiştir” şeklinde konuştu.

Mete İmer sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya genelinde kullanılan bir model olan GÜS, ülkemizde de 3-4 yıl öncesine dek uygulandı, ancak sonrasında terk edildi. 2020 yılından itibaren ambalaj ve diğer atıklar için ekonomik işletmeler Hazine ve Maliye Bakanlığı’na GEKAP ödüyorlar. Oysa GÜS, doğası gereği bir vergi değildir. GÜS modelinin, ülkemizde finansal bir model olarak atıkların kaynağında toplanması için kullanılabilecek verimli bir yöntem olduğunun altını özellikle çizmek isterim. Elbette bu çözüm, denetim, yaptırım, teşvik ve farkındalık çalışmalarıyla desteklenmelidir.”

Mevcut durumda belediyelerin tüketim sonrası değerlendirilebilir atıkları kaynağında ayrı toplama uygulamalarında kopukluklar yaşanabildiğini ifade eden Mete İmer, “Uygar ülkelerde sürdürülebilir atık yönetimi, illerin, ilçelerin, mahallelerin ve hane halklarının en önemli beklentileri arasındadır. Atıkların belediyelerce toplanması, lisanslı geri dönüşüm tesislerinde geri dönüştürülmesi ve tüm süreçlerin alanında disiplinli çalışma geçmişine ve nitelikli insan kaynağına sahip geri kazanım örgütlerince koordine edilmesi önem taşıyor. Öte yandan toplum nezdinde farkındalığın artması için iletişim, eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları da gerekiyor. Ülkemizin yerel seçimler gündemine girdiği bu günlerde Büyükşehir, İl ve İlçe Belediye adaylarının şehircilikte temel öneme sahip “sürdürülebilir atık yönetimi” konusuna daha fazla vurgu yapmalarını, bu konunun seçim ve hizmet vaatleri ile faaliyet programları arasında daha fazla yer almasını bekliyoruz” dedi.

 

webkapak

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye Sanayisinin “Yeşil Nokta”larını Seçiyor

“Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri” başvuruları 4 Mart 2024’de başladı.

ÇEVKO Vakfı olarak bu yıl yedincisini düzenlediğimiz Türkiye ve dünyanın önde gelen şirketlerinin katıldığı “Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri’nin” başvuruları 4 Mart 2024 tarihinde başladı.

Yeşil Nokta Marka Alt Lisans Sözleşmesi olan tüm firmaların katılabildiği ödül süreci başvuruları 5 Temmuz 2024 Cuma günü saat 17:00’a kadar devam edecek.

Yeşil Nokta Nedir?

Yeşil Nokta ilk olarak 1990 - 1991 yıllarında Almanya'da Yeşil Nokta Sistemi olarak adlandırılan ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplama sistemine giren ambalajların belirlenmesi için kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle konutlardan, ayrı toplanarak geri dönüşümünü sağlayan bir grup sanayi şirketinin ambalajlarını diğerlerinden ayırmak için kullanılmaya başlandı. Bu şirketlerin bir araya gelerek kurdukları DSD tarafından tescil ettirilen “Yeşil Nokta” markasının Avrupa ve çevresindeki ülkelerde kullanımını sağlamak için 1995 yılında “Packaging Recovery Organization Europe – PRO Europe” kuruldu. Almanya’da ve serbest ticaret sayesinde, başta diğer Avrupa Birliği ülkelerinde olmak üzere, tüm dünyada hızla yaygınlaştı. PRO Europe, kar amacı gütmeksizin, bu ülkelerin geri kazanım sistemlerine, her ülkeden bir sistem olmak üzere, Yeşil Nokta lisansı kullanım hakkını vermektedir. Yeşil Nokta; sanayi sorumluluğu simgeleyen, uluslararası bir model haline gelmiştir. Bir ambalajın üzerinde yer alan "Yeşil Nokta" işareti, o ambalajlı ürünü piyasaya süren ekonomik işletmenin ambalaj atıklarının geri kazanımı ile ilgili yasal yükümlülüklerini yerine getirdiği ve geri dönüşüm sisteme mali katkı sağladığı anlamına gelmektedir.

Günümüzde Yeşil Nokta;

• Çoğunluğu AB üyesi 31 ülkede geçerlidir.

• 150.000'den fazla kuruluş ambalajları üzerinde Yeşil Nokta markasını kullanmaktadır.

• Yeşil Nokta'nın kullanıldığı ambalaj miktarı yıllık olarak 400 milyar adede ulaşmıştır.

• Yeşil Nokta sistemi 540 milyon tüketiciyi kapsamaktadır.

•140’dan fazla ülkede tescilli bir markadır.

“Yeşil Nokta” markasının kullanım hakkı ÇEVKO’da!

ÇEVKO Vakfı olarak 2003 yılında PRO-Europe’la yaptığımız sözleşme ile uluslararası “Yeşil Nokta” markasının Türkiye’deki kullanım hakkını aldık. Avrupa’da çok yaygın olan bu markayı ülkemizde de geri kazanım konusunda yasal sorumluluklarını yerine getiren ve ambalajlarında kullanmak isteyenler, ÇEVKO Vakfımız ile alt lisans sözleşmesi yaparak “Yeşil Nokta” markasını kullanabiliyorlar.

Türkiye’de 1400’e yakın firma “Yeşil Nokta” markasını kullanıyor!

Türkiye’de 1400’e yakın firma piyasaya sürdüğü ürünlerinin ambalajında Yeşil Nokta markasını kullanmakta ve tüketicilere bu sayede ambalaj atıkları ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve geri dönüşüm sistemine mali katkı sağladığını göstermektedir.

Tüketiciler Türkiye’de Yeşil Nokta kullanan şirketleri önemsiyor!

ÇEVKO Vakfı olarak, “Yeşil Nokta”nın tüketiciler nezdindeki bilinirliğini ölçmek için bir araştırma yaptırdık. Hem İstanbul’daki satış noktalarında yüz yüze yapılan görüşmeler, hem de Türkiye genelinde internet yoluyla yapılan bu araştırmada, her 10 kişiden 7’sinin “Yeşil Nokta” işaretini tanıdığı; “Yeşil Nokta”yı tanıyan her 3 kişiden 1’nin de alışverişlerinde satın aldığı ürünlerin “Yeşil Nokta”lı olmasına dikkat ettiği ortaya çıktı. Araştırmada “Yeşil Nokta” markasının şirketlere önemli bir değer kattığı da gözlemlendi.

Araştırma kapsamında tüketiciler, “Yeşil Nokta” kullanan şirketleri;

ü        Çevreye saygı duyan,

ü        Sorumluluk bilinci yüksek,

ü        Geri dönüşüme destek veren şirketler olarak tanımladılar.

Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri Katılımı Hakkında

Sürdürülebilir bir geri kazanım sisteminin Türkiye’de gelişimini sağlamak için 33 yıldır çalışan ÇEVKO Vakfı olarak, Yeşil Nokta’yı daha çok duyurmak ve daha fazla firmanın bu markayı kullanmasını teşvik etmek istiyoruz. Bu kapsamda, PRO Europe – Packaging Recovery Organization Europe tarafından desteklenen Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerini de, hem bu yönde sorumluluk alan firmaları takdir etmek, onların sürdürülebilirlik alanındaki çalışmalarını kamuoyuna duyurmak, yasal sorumluluklarının ötesinde gerçekleştirmekte oldukları örnek çalışmaları ödüllendirmek hem de piyasaya süren konumda olan tüm firmaları benzer çalışmalara özendirmek amacıyla veriyoruz.

Ödül süreci takvimi aşağıdaki gibidir;

  • Başvurular Başlıyor 4.03.2024
  • Son Başvuru Tarihi 5.07.2024
  • 1. Jüri Toplantısı 23.07.2024
  • 2. Jüri Toplantısı 20.08.2024
  • Ödül Töreni 17.12.2024

Başvurular 3 kategoride gerçekleşecek:

AMBALAJDA ÖNLEME UYGULAMALARI KATEGORİSİ

Her türlü hammadde, enerji ve doğal kaynağın azaldığı ve döngüsel ekonominin değer kazandığı günümüzde; piyasaya sürülecek ürünün daha üretim aşamasında tüketici beğeni ve konforundan ödün vermeden ambalaj üretiminde; hammadde, enerji, su, depolama, lojistik vb. kaynakların azaltımı, geri dönüştürülmüş madde ve malzeme kullanımı, ambalajın yeniden kullanımı, depozito gibi yöntemlerle fazla ambalaj kullanımının önlenmesi ile toplumsal, çevresel ve ekonomik yönde birçok yarar sağlanmaktadır. Bu nedenle bu konuda faaliyet gösteren firmaların yaptığı örnek uygulamaların Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

Bu başlık altında;

• Yapılan çalışmaların temel amacı ve hedefi,

• Uygulamanın nasıl yapıldığı (ürün özellikleri),

• Yapılan uygulama ile sağlanan toplumsal, çevresel ve ekonomik yararlar değerlendirilecektir.

Yurt içinde veya yurt dışında başka bir yarışmaya katılmış olan uygulamalar daha önce ÇEVKO Vakfı tarafından düzenlenen Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerinde ödül almamış olmak kaydı ile katılabilirler.

ATIK YÖNETİM SİSTEMİ VE UYGULAMALARI

Gün geçtikçe gelişen ve çeşitlenen sanayi faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan atıklar, gerek ilgili mevzuattaki gelişmeler, gerekse de artan çevresel hassasiyet nedeni ile ilgili kuruluşlarca her geçen gün daha da büyük bir ciddiyetle takip edilmekte ve bu yönde çeşitli iyileştirmeler konu olmaktadır. Bu nedenle bu konuda faaliyet gösteren firmaların yaptığı örnek uygulamaların Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

Bu başlık altında ana hatları ile atıkların kurum içerisinde;

• Azaltımı (Daha az atık üreten süreçlerin tercihi / geliştirilmesi),

• Sıfır atık çalışmaları,

• Kaynağında ayrı toplanması, taşınması, depolanması, geri kazanımı ve bertarafı,

• Yönetiminde mevzuatla tariflenen gerekliliklerin ötesinde yapılan çalışmalar değerlendirilecektir.

Başvuru sahibinin yukarıda özetlenen konularda son 3 yıllık bilgilerini paylaşması istenmektedir.

Yurt içinde veya yurt dışında başka bir yarışmaya katılmış olan uygulamalar/projeler daha önce ÇEVKO Vakfı tarafından düzenlenen Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerinde ödül almamış olmak kaydı ile katılabilirler. ÇEVKO Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerine katılan ve ödül alan firma takip eden yıllarda aynı fabrikası ile katılım sağlayamaz ancak farklı fabrikaları ile katılım sağlayabilir.

ÇEVRE KONULU SOSYAL SORUMLULUK UYGULAMALARI

Firmaların yükümlülüklerinin ötesinde, gönüllü ve stratejik olarak gerçekleştirdikleri sürdürülebilir çalışmalar önem kazanmaktadır. Bu kapsamda çevresel, toplumsal ve ekonomik yarar sağlayan sosyal sorumluluk uygulamaları toplum ve tüketici nezdinde gün geçtikçe değer kazanmakta ve takdir görmektedir. Bu nedenle bu konuda faaliyet gösteren firmaların yaptığı örnek uygulamaların Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

Bu başlık altında;

• Yapılan uygulamayı tetikleyen etkenler, neden yapıldığı,

• İçeriği, hedef kitlesi, ulaşılan kişi sayısı ne kadar süredir yapıldığı, ne kadar devam edileceği,

• Uygulama sırasında kullanılan malzemeler için çevre faktörlerinin dikkate alınıp alınmadığı,

• Yapılan uygulama ile sağlanan toplumsal, çevresel ve ekonomik yararlar değerlendirilecektir.

Başvuru sahibinin yukarıda özetlenen konularda son 3 yıllık bilgilerini paylaşması istenmektedir.

Yurt içinde veya yurt dışında başka bir yarışmaya katılmış olan uygulamalar/projeler daha önce ÇEVKO Vakfı tarafından düzenlenen Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerinde ödül almamış olmak kaydı ile katılabilirler.

yesil nokta sanayi toplu

 

 

 

 

 

 

 

 

Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri Jüri Üyeleri

Alphan Eröztürk / ÇEVKO Vakfı / Kamu, Dış İlişkiler ve Projeler Müdürü / Kalite ve Çevre Yönetim Temsilcisi (Çevre Yüksek Mühendisi)

Aslıhan Arıkan /ASD Ambalaj Sanayicileri Derneği - Genel Sekreter (Kimya Yüksek Mühendisi)

Celal Toprak / Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı

Prof. Dr. Ece Ümmü Deveci /Niğde Ömer Halis Demir Üniversitesi - Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi – Atık Yönetimi Koordinatörü - Çevre Sorunları ve Araştırma Merkez Müdürü

Erbil Büyükbay /İSO İstanbul Sanayi Odası - Çevre ve Enerji Şube Müdürü (Çevre Yüksek Mühendisi)

Murat Körük / TÜDAM Değerlendirebilir Atık Malzemeler Sanayicileri Derneği - Genel Sekreteri (Maden ve Çevre Yüksek Mühendisi)

Dr. Öykü Özden Gül / İstanbul Bilgi Üniversitesi - İletişim Fak. Öğretim Görevlisi

Ödül sürecinin başvuruları https://yesil.cevko.org.tr/ web sitesi üzerinden alınacaktır. Önden hazırlık yapmak için başvuru kategorileri ve sorularına bu link üzerinden ulaşabilirsiniz.

“Yeşil Nokta” markasını kullanan tüm firmalar katılabileceği ödül sürecinde Küçük ve Orta Ölçekli İşletme ve Büyük Ölçekli İşletme olmak üzere 2 ayrı sınıfta ödüller verilecektir. Ödül sürecinin kazananları ise yapılacak özel bir ödül töreniyle duyurulacak.

Ödül sürecimizde önceki yıllarda Yeşil Nokta Sanayi Ödülünü almaya hak kazanan Abdi İbrahim, Akçansa, Anadolu Efes, Anadolu Isuzu, Bayer, Boyner, Carrefoursa, Coca-Cola, Danone Hayat, Eczacıbaşı Girişim, Frito Lay, Hidropar, Kampotu İlaç, Korozo Ambalaj, Kurtsan İlaçları, Loreal, Mey/Diageo, Migros, Mondi Tire Kutsan, Nestle Waters, PepsiCo Türkiye, Procter & Gamble, Reckitt Benckiser, Sarten Ambalaj, Sırma Grup, Şişecam, Tat Gıda, Tetra Pak, Tofaş, Unilever ve Vestel Beyaz Eşya, Vodafone’u tekrar tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz.

Sadece Yeşil Nokta kullanıcılarının katılabildiği “Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri”nde sizi de katılımcılar arasında görmek istiyor ve yasal yükümlülüklerinizin ötesinde geliştirdiğiniz projelerinizi ve sosyal sorumluluk çalışmalarınızı kamuoyuna duyurmaya güzel bir vesile olacağını düşündüğümüz bu prestijli ödül sürecine sizi davet ediyoruz.

2022 Yılı Sonuçları

2020 Yılı Sonuçları

2018 Yılı Sonuçları

2016 Yılı Sonuçları

2015 Yılı Sonuçları

2014 Yılı Sonuçları

Sıkça Sorulan Sorular

Yarışma Sekreteryası:

Merve Gümülcine Kar

ÇEVKO Vakfı Kurumsal İletişim ve Eğitim Sorumlusu

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

yesilnokta logokücükYeşil Nokta Sanayi Ödüllerine kimler katılabilir?

Yeşil Nokta Marka Alt Lisans Sözleşmesi olan tüm firmalar katılabilir.

Yeşil Nokta sözleşmem yok Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerine nasıl katılabilirim? Sözleşme yapabilmenin ana koşulu nedir?

Ödül Sürecine katılabilmek için Yeşil Nokta Marka Alt Lisans Sözleşmesi yapmanız gerekmektedir. Yeşil Nokta Sözleşmesi yapabilmenin ana koşulu firmanın Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesidir. Detaylı bilgiye ÇEVKO’dan (This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.) ulaşabilirsiniz.

Katılmak ücretli midir?
Hayır, ücretsizdir.

Kaç kategori var?

Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerinde 3 kategori var;

 -Ambalajda Önleme Uygulamaları,

 -Atık Yönetim Sistemi Uygulamaları,

 -Çevre Konulu Sosyal Sorumluluk Uygulamaları.

 

Birden fazla kategoride katılabilir miyiz?

Evet, katılabilirsiniz.

Aynı kategoride birden fazla başvuruda bulunabilir miyiz?

Evet, farklı projelerle başvuruda bulunabilirsiniz.

Katılımda sınıf var mı?

İki sınıf var.

  1. Küçük ve Orta Ölçekli İşletme (249 çalışan ve altı)  
  2. Büyük Ölçekli İşletme (250 çalışan ve üzeri)

Daha önce herhangi bir yarışmaya katılmış veya ödül almış olmak, Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerine katılmaya engel midir?
Yurt içinde veya yurt dışında başka bir yarışmaya katılmış olan uygulamalar daha önce Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerinde ödül almamış olmak kaydı ile katılabilirler.

Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerine Atık Yönetim Sistemi ve Uygulamaları kategorisinde ödül alan firmalar takip eden yıllarda aynı fabrikası ile aynı kategoride katılım sağlayamaz ancak farklı fabrikaları ile katılım sağlayabilirler.

Başvuruları nasıl gerçekleştiriyoruz?

Başvurular http://yesil.cevko.org.tr/ web sitesi üzerinden elektronik ortamda yapılacaktır.

Başvuru web sayfası için şifremize nasıl ulaşacağız?

Şifreniz ile ilgili ödül süreci sekretaryasından bilgi alabilirsiniz.

Başvuru sorularının tamamını cevaplamak zorunda mıyız?

Evet, tamamı cevaplanmalıdır. Soruyla ilgili bir çalışma yok ise bu yazılı olarak cevap bölümünde belirtilmelidir.

Başvuru bilgilerinin hepsini bir defada mı girmeli ve kaydetmeliyiz?

Hayır, girdiğiniz bilgileri kaydederek daha sonra devam edebilirsiniz. Ancak başvuruyu tamamlayıp başvuruyu gönderi onayladıktan sonra değişiklik ve ilave yapılamayacaktır.

Başvuru için hazırlamam gereken bilgi ve belgeler nelerdir?

ü  Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliği kapsamında alınan Geçici Faaliyet Belgesi veya Çevre İzni belgesi. Yönetim sistemleri belgeleri.

ü  Firma Tanıtım Yazısı: Başvuruda bulunan tüm firmalardan firmalarını anlatan 300 kelimelik bir tanıtım yazısı.

ü  Taahhütname: Taahhütname de gerekli kısımlar doldurulmalı ve orijinali kaşeli imzalı olarak imza sirküleri ile birlikte ödül süreci sekretaryasına ulaştırılmalıdır. Ayrıca başvuru sistemine de yüklenmelidir.

ü  Ödül Yazısı: Firmanın 1. değerlendirmeyi geçerek finale kalması durumunda ilgili mecralarda kullanmak üzere başvuruyu anlatan 150 kelimeden oluşan yazı.

Başvuru ile ilgili firma belgelerimizi ve sorularla ilgili dokümanları nereye, nasıl yükleyeceğiz?

İlgili tüm dokümanlarınızı başvuru sayfası üzerinden yükleyebileceksiniz. Her sorunun cevap kısmına varsa ek dokümanlarınızı yükleyebilirsiniz. O soru ile ilgili birden fazla doküman var ise tüm dokümanları birleştirip bir dosya olarak yüklemelisiniz.

Ödüller nelerdir?

İki türlü ödül var;

  1. Yeşil Nokta Sanayi Ödülü
  2. Yeşil Nokta Teşvik Ödülü

Ödüller ne zaman açıklanacak?

Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri, takvimde belirtilen ödül töreni ile sahiplerini bulacaktır.

 

ynsöAMBALAJDA ÖNLEME UYGULAMALARI

Her türlü hammadde, enerji ve doğal kaynağın azaldığı ve döngüsel ekonominin değer kazandığı günümüzde; piyasaya sürülecek ürünün daha üretim aşamasında tüketici beğeni ve konforundan ödün vermeden ambalaj üretiminde; hammadde, enerji, su, depolama, lojistik vb. kaynakların azatlımı, geri dönüştürülmüş madde ve malzeme kullanımı, ambalajın yeniden kullanımı, depozito gibi yöntemlerle fazla ambalaj kullanımının önlenmesi ile toplumsal, çevresel ve ekonomik yönde birçok yarar sağlanmaktadır. Bu nedenle bu konuda faaliyet gösteren firmaların yaptığı örnek uygulamaların Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

Bu başlık altında;

• Yapılan çalışmaların temel amacı ve hedefi,

• Uygulamanın nasıl yapıldığı (ürün özellikleri),

• Yapılan uygulama ile sağlanan toplumsal, çevresel ve ekonomik yararlar değerlendirilecektir.

Yurt içinde veya yurt dışında başka bir yarışmaya katılmış olan uygulamalar daha önce ÇEVKO Vakfı tarafından düzenlenen Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerinde ödül almamış olmak kaydı ile katılabilirler.

Başvuru Soruları

1. Kurumunuzun önleme konusunda çalışma yapmasındaki temel motivasyon nedir, neden bu çalışmaya yönlenilmiştir? (20 Puan)

2. Kurumunuzun önleme konusunda yapılan çalışmaları detaylı olarak anlatınız, hangi ambalaj veya ambalajlarda nasıl bir önleme çalışması yapılmıştır, aşağıdaki başlıklarda detaylandırınız, (raporlar, analiz ve test sonuçları, teknik çizim deklarasyon/uygunluk beyanı, kontrol listeleri ve güvenlik bilgi formları, vb. dokümanlarınızı ekleyiniz) (30 puan)

a. Ürünü koruma özellikleri

b. Ürünü kullanım özellikleri (kullanıcı / tüketici kabulü; emniyet belirteci / kolay açma ve tekrar kapatma)

c. Dolum ve ambalajlamada çarpma dayanımı / mekanik kararlılık

d. Lojistikte Çarpma dayanımı / mekanik kararlılık

e. Ambalaj veya bileşenindeki ağır metaller gibi tehlikeli madde veya preparatlar azaltılmış mı, detaylandırınız.

f. Diğer.

3.Doğal kaynak/hammadde korunumu ve geri dönüşümün yaygınlaşması amacıyla ambalaj üretiminde geri dönüştürülmüş madde veya malzeme kullandınız mı? Açıklayınız. (10 Puan)

4. Yeniden kullanım, depozito, fazla ambalaj kullanımının azaltılması vb. uygulamalarınız var mı? Açıklayınız. (10 Puan)

5. Yaptığınız önleme çalışmalarının sosyal, çevresel ve ekonomik faydaları ölçümlendi mi? Ölçümlendi ise faydalarını aşağıdaki başlıklarda detaylandırınız; (azaltma trendini kapsayan bir periyodda veri paylaşınız) (30 puan)

a. Sağlanan azaltım ile tasarruf edilen hammadde, enerji ve su miktarları hesaplandı mı? Yapılan hesaplamada kullanılan referans değerler nelerdir?

b. Nakliye ve istiflemede sağladığı avantaj ölçüldü mü? Ölçüldü ise çıkan değerleri nelerdir? Sağlanan taşıma kaynaklı karbondioksit azaltımı ne kadardır, kullanılan referans değerler nelerdir?

c. Tüketici ve diğer paydaşların memnuniyetine yönelik bir ölçümleme yapıldı mı? Yapıldı ise açıklayınız.

d. Hammadde ithalatında azaltıcı bir etki sağladı mı? Açıklayınız.

 

ATIK YÖNETİM SİSTEMİ VE UYGULAMALARI

Gün geçtikçe gelişen ve çeşitlenen sanayi faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan atıklar, gerek ilgili mevzuattaki gelişmeler, gerekse de artan çevresel hassasiyet nedeni ile ilgili kuruluşlarca her geçen gün daha da büyük bir ciddiyetle takip edilmekte ve bu yönde çeşitli iyileştirmeler konu olmaktadır. Bu nedenle bu konuda faaliyet gösteren firmaların yaptığı örnek uygulamaların Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

Bu başlık altında ana hatları ile atıkların kurum içerisinde;

• Azaltımı (Daha az atık üreten süreçlerin tercihi / geliştirilmesi),

• Sıfır atık çalışmaları,

• Kaynağında ayrı toplanması, taşınması, depolanması, geri kazanımı ve bertarafı,

• Yönetiminde mevzuatla tariflenen gerekliliklerin ötesinde yapılan çalışmalar değerlendirilecektir.

Başvuru sahibinin yukarıda özetlenen konularda son 3 yıllık bilgilerini paylaşması istenmektedir.

Yurt içinde veya yurt dışında başka bir yarışmaya katılmış olan uygulamalar daha önce ÇEVKO Vakfı tarafından düzenlenen Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerinde ödül almamış olmak kaydı ile katılabilirler. ÇEVKO Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerine katılan ve ödül alan firma takip eden yıllarda aynı fabrikası ile katılım sağlayamaz ancak farklı fabrikaları ile katılım sağlayabilir.

Başvuru Soruları

1. Atıklar ofiste ve imalathanede kaç farklı kategoride biriktirilmektedir? Bu kategoriler neye göre belirlenmektedir? Kullanılan konteynırların yer, kapasite ve özellikleri neye göre tespit edilmiştir? (20 Puan)

2. Firma dahilinde, kurulan atık yönetim sistemine ilişkin eğitimler veriliyor ve eğitimin etkinliği takip ediliyor mu? Sonuçlar nelerdir? Aşağıdaki başlıklarda detaylandırınız. (30 Puan)

a. Eğitimin içeriği nedir, eğitim materyalleri nelerdir, eğitim tarihlerini ve katılan kişi sayılarını paylaşınız, eğitimleri ne sıklıkta tekrarlıyorsunuz?

b. Atık yönetimi konusunda faaliyet gösteren personelinizin bilgilendirilmesine yönelik eğitimler verilmekte midir? Eğitimin içeriği nedir, eğitim materyalleri nelerdir, eğitim tarihlerini ve katılan kişi sayılarını paylaşınız. Eğitimleri ne sıklıkta tekrarladığınızı belirtiniz.

3. Toplanan atıklarla ilgili olarak aşağıdaki soruları cevaplayınız. (50 Puan)

a. Atık miktarları ne şekilde ne periyotlarda raporlanıyor? Kullandığınız izleme ve raporlama metodu hakkında detaylı bilgi veriniz.

b. Atıklarınızın depolanması, taşınması, geri kazanımı ve bertarafı için yaptığınız çalışmaları detayları ile anlatınız. İş birliği yapılan işletmelerin lisans belgelerini paylaşınız.

c. Üretilen atık miktarının azaltılması için bir çalışma yapıyor mu? Tek kullanımlık bardak, tabak, pipet vb. malzemelerin azaltılmasına yönelik çalışmalarınız var mı?   Çalışmalarınız ve ulaştığınız sonuçlar nelerdir? Detaylandırınız.

d. Yönetmeliklerce tariflenen yasal zorunlulukların ötesinde atıkların toplanması, taşınması ve tesis içi depolanması konularında çalışmalar yapılmakta mıdır? Detayları ile paylaşınız.

e. Yapılan çalışmaları ve sonuçlarını raporluyor musunuz, yayınlıyor musunuz, kamuoyu ile paylaşıyor musunuz? Örneklerini paylaşınız (örneğin; atık beyan formu, yıllık rapor, sürdürülebilirlik raporu, motat vb.).

 

ÇEVRE KONULU SOSYAL SORUMLULUK UYGULAMALARI

Firmaların yükümlülüklerinin ötesinde, gönüllü ve stratejik olarak gerçekleştirdikleri sürdürülebilir çalışmalar önem kazanmaktadır. Bu kapsamda çevresel, toplumsal ve ekonomik yarar sağlayan sosyal sorumluluk uygulamaları toplum ve tüketici nezdinde gün geçtikçe değer kazanmakta ve takdir görmektedir. Bu nedenle bu konuda faaliyet gösteren firmaların yaptığı örnek uygulamaların Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

Bu başlık altında;

• Yapılan uygulamayı tetikleyen etkenler, neden yapıldığı,

• İçeriği, hedef kitlesi, ulaşılan kişi sayısı ne kadar süredir yapıldığı, ne kadar devam edileceği,

• Uygulama sırasında kullanılan malzemeler için çevre faktörlerinin dikkate alınıp alınmadığı,

• Yapılan uygulama ile sağlanan toplumsal, çevresel ve ekonomik yararlar değerlendirilecektir.

Başvuru sahibinin yukarıda özetlenen konularda son 3 yıllık bilgilerini paylaşması istenmektedir.

Yurt içinde veya yurt dışında başka bir yarışmaya katılmış olan uygulamalar daha önce ÇEVKO Vakfı tarafından düzenlenen Yeşil Nokta Sanayi Ödüllerinde ödül almamış olmak kaydı ile katılabilirler.

Başvuru Soruları

1.Bu uygulamayı tetikleyen etkenler nelerdir, neden bu uygulamaya başladınız? Detaylı anlatınız. (10 Puan)

2. Uygulamanızı aşağıdaki başlıklarda açıklayınız; (40 Puan)

a. Hangi ilgi gruplarına yönelik ne tarz bir çalışma yaptınız?

b. Bu çalışma ile kaç kişiye ulaştınız?

c. Çalışma ne kadar süredir yapılıyor ne kadar süre devam edecek?

d. Projede iş birliği yaptığınız paydaşlarınız var mı, bilgi veriniz.

3. Faaliyet gerçekleştirilirken kullanılan malzemelerin çevre dostu olmasına dikkat edildi mi, atık oluşumunun engellenmesi, ürün ve malzemelerin yeniden kullanılması, atıkların maddesel ve enerji geri kazanımı ile ekonomiye geri kazandırılması gibi çevresel faktörler dikkate alındı mı? Detayları ile paylaşınız. (20 Puan)

4. Bu uygulamanın çevresel ve sosyal etki analizleri yapıldı mı? ekonomik katkıları ölçümlendi mi? Sonuçları nelerdir? Detayları ile paylaşınız. (30 Puan)

YesilNokta Sanayi GenelÇEVKO VAKFI YEŞİL NOKTA SANAYİ ve BASIN ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU

ÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı’nın 31. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlediği “Döngüsel Ekonomiye Geçişte Avrupa'da Son Durum, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu ve Atık Yönetiminde Dijital Çözüm Önerileri” konferansı kapsamında, Yeşil Nokta Ödülleri Töreni de düzenlendi.Türkiye'de sürdürülebilir gelişmeye katkı yapan Yeşil Nokta Sözleşmesi’ne sahip sanayi kuruluşları ile toplumu çevre ve geri dönüşüm konusunda bilinçlendirmeye, bilgilendirmeye yönelik duyarlılık gösteren basın-yayın kuruluşları ve haberciler, Yeşil Nokta Sanayi ve Yeşil Nokta Basın Ödüllerini aldılar.

ÇEVKO Vakfı’nın, Türkiye’deki tek temsilcisi olduğu ve çoğunluğu AB üyesi 31 ülkede, 540 milyon tüketiciyi kapsayan Yeşil Nokta markasının, genişletilmiş üretici sorumluluğu modelinin en başarılı uygulama örnekleri arasında yer aldığını belirten ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “Yeşil Nokta, sorumlu üreticiyi ve tüketicinin üretici sorumluluğuna gösterdiği saygı ve beğeniyi simgeliyor. Çevre ile ilgili sürdürülebilir çalışmalarında, belirlenen kriterleri en yüksek oranda sağlayan kuruluşların yasal sorumluluklarının ötesinde gerçekleştirmekte oldukları örnek çalışmaları ödüllendiriyor tüm ekonomik işletmeleri benzer çalışmalar yapmaya özendirmeyi ve teşvik etmeyi hedefliyoruz” dedi.

Mete İmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Medya, çevre duyarlılığı ve geri dönüşüm kültürünün toplumsal bilinç olarak yaygınlaşması konusunda en önemli paydaşlarımız arasındadır. Topluma ve toplumun geleceğine karşı sorumluluk hisseden medya mensuplarının, çevre ve geri kazanım konularına verdikleri önem kurumlara, bireylere ve topluma ulaşmamıza büyük katkı sağlıyor. Yaşanabilir bir çevre için birer iyi niyet elçisi olarak gördüğümüz değerli medya mensuplarına, bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz.”

Türkiye'de Yeşil Nokta Marka Alt Lisans Sözleşmesi olan firmaların katılımına açık olarak düzenlenen ÇEVKO Vakfı Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri, sanayi kuruluşlarının çevre sürdürülebilirliğine katkılarını teşvik etmeyi amaçlıyor ve Ambalajda Önleme Uygulamaları, Atık Yönetim Sistemi ve Uygulamaları, Çevre Konulu Sosyal Sorumluluk Uygulamaları olmak üzere üç kategoride veriliyor. Ödüller büyük ölçekli işletmelerin olduğu gibi, ayrı bir sınıflandırmada küçük ve orta ölçekli işletmelerin de katılımına açık olarak düzenleniyor. Yeşil Nokta Basın Ödülleri ise toplumu çevre ve geri dönüşüm konusunda bilinçlendirmeye, bilgilendirmeye yönelik duyarlılık gösteren basın-yayın kuruluşlarına, habercilere ve toplumun takdirini kazanmış kurumlara veriliyor.

ÇEVKO Vakfı 2022 yılı Yeşil Nokta Sanayi ve Basın Ödülleri Töreni, PRO EUROPE Genel Müdürü Ursula Denison’un yaptığı konuşmayla başladı, Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri Jüri Başkanı Ambalaj Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri Aslıhan Arıkan’ın süreci anlatan konuşmasının ardından, Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri proje sunumlarına geçildi.

Ambalajda Önleme Uygulamaları kategorisinde “% 100 Geri Dönüşümlü Pet Şişe Kullanımı ve Ambalaj Gramaj Azaltım Projeleri” ile Pepsi-Co ve “Sırma Ecofriendly Ulw” projesiyle Sırma Grup, Yeşil Nokta Sanayi Ödülüne uzanırken, “Doğa Dostu Tabak” ve “Çok Kullanımlık Kasa” isimli iki projesiyle CarrefourSA iki Teşvik Ödülü’nün sahibi oldu. Bir diğer Teşvik Ödülü'nü ise “Monocorr Boiler Box” projesiyle Mondi Tire Kutsan kazandı.

Atık Yönetim Sistemi ve Uygulamaları kategorisinde, “Sürdürülebilir ve Dijital Sıfır Atık Yönetim Sistemi” projesiyle Anadolu Isuzu, “Kampotu Atık Yönetimi Uygulamaları” projesiyle Kampotu İlaç, “Ambalaj Atıklarını Kaynağında Ayırma Projesi” ile Migros, ve “Su ve Buhar Geri Kazanım Projeleri ile Atık Azaltımında Dijitalleşme” Pepsi Cola Servis ve Dağıtım ise projeleriyle Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri’ne layık görüldüler. Bu kategoride Frito Lay de “Frito Lay Suadiye Fabrika Atık Yönetim Sistemi ve Uygulamaları” ile teşvik ödülü sahibi oldu.

Çevre Konulu Sosyal Sorumluluk Uygulamaları kategorisinde, “Vestel Beyaz Eşya Yürüteç Projesi” ile Vestel ve Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesi ile Vodafone, Yeşil Nokta Sanayi Ödülü’ne layık görüldü. “Kendi Kabınla Gel” projesi ile CarrefourSA, “Kiehl’s Future Made Better Programı” ile L’Oréal Türkiye ve bir diğer projesi “Yeşil Gezegen” ile Vodafone, bu kategoride Teşvik Ödülü kazandılar.

Yeşil Nokta Basın Ödülleri’ni kuruluşlarını temsilen alan isimler de şöyle sıralandı: Capital Dergisi   adına Editör Tuba İlze, İhlas Haber Ajansı (İHA) adına Ekonomi Haberleri Müdürü Zafer Okay, Çevre TV adına Haber Koordinatörü Orkun Yazgan, Dünya Gazetesi adına Editör Didem Eryar Ünlü ve Sabah.com.tr internet sitesi adına Lifestyle İçerik Müdürü Gökçen Kökden.

Uzman sanayi inisiyatifi ve etkin sivil toplum kuruluşu kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ve son yıllarda “İklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş” konularında fikirsel önderlik üstelenen kurumların başında gelen ÇEVKO Vakfı’nın, 31inci kuruluş yıldönümünde düzenlediği uluslararası konferansta kamu, STK, iş dünyası temsilcileri güncel bilgiler aktardılar.

Ülkemizden ve yurt dışından konuşmacıların yer aldığı “Döngüsel Ekonomiye Geçişte Avrupa Birliği'nde Son Durum, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu ve Atık Yönetiminde Dijital Çözüm Önerileri” konulu konferans, yoğun bir katılımcı ilgisi çekti. Konferans, fiziksel katılım ve internet üzerinden Türkçe / İngilizce canlı takip alternatifleriyle hibrit yapıda düzenlendi.

Yeşil Nokta Sanayi Ödülü Kazanan Kuruluşlar

AMBALAJDA ÖNLEME UYGULAMALARI KATEGORİSİ

PEPSİ COLA SERVİS VE DAĞITIM LTD. ŞTİ. / %100 Geri Dönüşümlü Pet Şişe Kullanımı ve Ambalaj Gramaj Azaltım Projeleri

PepsiCo olarak gelecek nesillere yaşanabilir bir Dünya sağlamak için doğal kaynakların etkin kullanımı ve hammadde korunumu yaygınlaştırma çalışmalarımızı sürdürüyor ve planlarımızı bu doğrultuda yapıyoruz. Yapılan %100 geri dönüşümlü PET şişe kullanımı ve ambalaj gramaj azaltımı projeleri ile daha az doğal kaynak ve hammadde hedeflerimize her geçen sene yaklaşmış oluyoruz.      

DanoneSIRMA GRUP İÇECEK SAN. VE TİC. AŞ.  / Sırma Ecofriendly ULW

Danone olarak gerek cam şişelerde gerekse PET şişelerde sürekli olarak daha düşük gramajların peşindeyiz. Bunu yaparken rakipleri de göz önünde bulunduruyor ve teknik olarak mümkün olanın sınırlarını zorluyoruz. Bu projede Şişecam ile bir araya gelerek en hafif şişeyi istediğimizi belirttik. 0,33L cam su şişemiz neredeyse %20'lik bir hafifletme ile 180 gramdan 148 grama düşmüş oldu. Çok daha belirgin gramaj düşüşünü 0,75L cam su şişemizde hayata geçirmiş olduk. Burada %30un üzerinde bir hafifletme ile 430 gramdan 295 grama indik. Şişelerimiz büyük oranda hafifledi, bunun için de üretimlerinde kullandığımız teknolojilerin ve şişe şeklimizin değişmesi gerekti. Ama biz bu bilgileri kendimize saklamıyoruz, tüketicilerimizle de paylaşıyor çevreye olan duyarlılığımızı etiketlerimiz üzerinden de beyan ediyoruz. Hafifletmelerin bütçesel etkilerinin yanında en önemli etkilerinden bir tanesi de çevresel etkisi. Zaten Ecofriendly tanımını da bu sayede hak ediyor. Karbon ayak izi açısından cam, biraz daha gezegenenimizi zorlayan bir ambalaj. Gerek üretimi sırasında, gerekse boş ya da dolu transferi sırasında çok daha fazla karbondioksitin salınmasına yol açıyor. Biz Sırma Ecofriendly şişemiz ile çok daha az karbondioksitin salınmasını sağlamış olduk. Bu proje sadece Sırma'nın marka gücünü arttırmakla kalmıyor, aynı zamanda cam ambalajdaki suyu daha geniş tüketici kitlesi için daha uygun fiyatlı hale getiriyor.

ATIK YÖNETİM SİSTEMİ VE UYGULAMALARI KATEGORİSİ

AnadoluIsuzuANADOLU ISUZU OTOMOTİV SAN. VE TİC. A.Ş / Sürdürülebilir ve Dijital Sıfır Atık Yönetim Sistemi

Dünyada yaşanan teknolojik gelişmeler ve sanayileşme ile paralel olarak yaşanan hızlı kentleşme ve nüfus artışı, insan faaliyetlerinin çevre üzerindeki baskısını hızla artırmaktadır. Bu süreç, üretim faaliyetlerinde doğal kaynakların daha yoğun kullanımını kaçınılmaz kılarken, sürekli artan tüketim eğilimi ile birlikte oluşan atıklar, hem miktar hem de içerikleri nedeniyle çevre ve insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmaktadır.

Anadolu Isuzu olarak sürdürülebilir üretim bakış açısı ile tüm operasyonel faaliyetlerimizde çevresel etkilerimizi en aza indirmeyi hedefliyoruz. Çevre Yönetim Sistemi kapsamında ofis alanlarında ve üretim hatlarında bulunan atık kutularını dijitalleştirerek oluşan atıkların maksimum geri kazanımı sağlanmakta; geri dönüştürülemeyen atık oluşumu en aza indirilmektedir. Sıfır Atık Yönetmeliğini temel alarak, hammadde ve doğal kaynakların etkin yönetimi ile sürdürülebilir çevre ve insan sağlığının korunmasını sağlayacak olan sıfır atık yönetim sistemi çalışmaları sürdürülmektedir.

Sürdürülebilir ve dijital sıfır atık yönetim sistemimiz atıkların kaynağında ayrıştırılması, azaltılması, envanter sistemi ile takip edilmesi, toplanması ve taşınması büyük bir organizasyon yapısını içermektedir. Anadolu Isuzu Sıfır Atık Yönetim sistemi projesi ile araç başı tehlikeli atık miktarımız son 3 yılda %52 azalma sağlanmıştır. Sıfır Atık Sisteminin uygulanması ile toplam atık miktarımızın %96 sı ise geri dönüşüme kazandırılmaktadır.

MigrosMİGROS TİC.A.Ş. / Ambalaj Atıklarını Kaynağında Ayırma Projesi

Migros Ticaret A.Ş. , yurtiçinde 81 ilde 2.638 mağazayla hizmet veriyor olup, çevreci yaklaşımımız ve doğaya olan saygımız çerçevesinde Sıfır Atık yaklaşımını benimseyerek faaliyetlerimizi gerçekleştiriyor,. Faaliyetlerimizden kaynaklı çevresel etkileri sorumluluk bilincimiz ile yönetiyoruz. 2021 yılı içerisinde, iklim kriziyle mücadele ve çevre yönetimi kapsamında, toplamda 119,57 milyon TL’lik çevre yönetimi yatırımı gerçekleştirdik. Carbon Disclosure Project (CDP) kapsamında her yıl düzenli olarak karbon ve su ayak izi raporlamalarımızı gerçekleştiriyoruz

İlgili proje kapsamında, mağazalarımızdaki atıklar kategori bazlı, operasyonel faaliyetlerimiz sonucu oluşan Kağıt Karton ve Plastik olarak toplanmakta ve kaynağında ayrıştırılarak, geri dönüşüm firmasına teslim edilmektedir. Ambalaj Atıkları toplama operasyonumuz kapsamında yürütmekte olduğumuz projeye istinaden, 2021 yılından bu yana toplamda 8.900 Ton ambalaj geri dönüşüme kazandırılmış olup, ekonomiye ve doğaya fayda sağlanmıştır.

 

PepsiCo 2PEPSİ COLA SERVİS VE DAĞITIM LTD. ŞTİ. / Su ve Buhar Geri Kazanım Projeleri ile Atık Azaltımında Dijitalleşme

Gezegenimizin sınırlarını dikkate alıyoruz ve dünyamız ile insanlar için olumlu değişimi teşvik ederek değer yaratma şeklimizi PepsiCo Pozitif (pep+) ajandamız ile dönüştürüyoruz. Sürdürülebilirlikte kaydettiğimiz ilerlemeye dayanarak, Pozitif Tarım, Pozitifi Değer Zinciri, Pozitif Seçenekler olmak üzere 3 ayrı kategoride net hedefler belirledik. Bu doğrultuda sürdürülebilirlik yolculuğumuzda atık yönetiminde azaltımın yanı sıra, her sene su ve enerji geri kazanım projeleri ile sürdürülebilirlik çalışmalarımız devam etmektedir. Ayrıca pandemi ile birlikte son birkaç yılda önemli konulardan biri haline gelen, dijitalleşme ajandasına odaklanarak kağıt kullanımının önüne geçecek projeleri şirketimize dahil ettik.

KAMPOTU İLAÇ GIDA SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ / Kampotu Atık Yönetimi Uygulamaları

Dünyamızı sahiplenmek ve korumak, kurumsal vatandaşlık bilinciyle dünyanın ihtiyaçlarına çözüm üretmek olduğunun bilincindeyiz. Dünyadaki kaynakları gelecekte de verimli şekilde kullanmak için şirketimizde sürdürülebilir yaşam için projeler yaratıyoruz. Kaynakları tasarruflu kullanmak, gereksiz enerji harcamalarından kaçınmak ve geri dönüşüme destek vermeye gönüllüyüz. Tüm stratejilerimizi sürdürülebilirlik ve doğanın iyileşmesine yönelik belirledik. Dünya sürdürülebilirlik hedeflerine odaklanmış durumda, dünyamızın buna ihtiyacı var. Bizde kurumsal stratejimizi her anlamda sürdürülebilirlik üzerine kurduk.

Kampotu olarak ‘’Kurumsal Sosyal Sorumluluk’’ bilinciyle çıktığımız bu yolda ‘’Sürdürülebilir Dünya Hedef’' lerinin peşinden koşuyoruz. Bu kapsamda birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. Önümüzdeki tüm projelerde ve süreçlerde sürdürülebilirlik ve globalleşmeye yönelik hedeflerimizin peşinden koşmaya ve daha ileriye taşımaya devam edeceğiz.

ÇEVRE KONULU SOSYAL SORUMLULUK UYGULAMALARI KATEGORİSİ

VestelVESTEL BEYAZ EŞYA SAN. VE TİC. A.Ş. - Vestel Beyaz Eşya Yürüteç Projesi

Vestel Beyaz Eşya olarak amacımız; doğanın, gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçları temin ederek, kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahip olmaktır. Sürdürülebilirlik hedefiyle şekillenen gelecek vizyonumuz “Akıllı Hayat 2030” çerçevesinde çalışmaya ve gururla yerli teknolojimizi, ülkemiz ve yaşayan her canlının geleceği için geliştirirken geri dönüşüme ayrılan beyaz eşya ürün malzemelerinden ürettiğimiz yürüteçlerin engelli hayvan dostlarımızın engelsiz koşullarda yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlamak en önemli unsurlarımızdan biri oldu. Kullanım ömrü bitmiş olan ürünleri teknik olarak incelenir ve inceleme sonrası ilgili malzemeleri hurdaya ayrılır. Hurdaya ayrılan malzemeler geri dönüşüm tesislerine gönderilir ve enerji, iş gücü vb. harcamalar yapılarak tekrar kullanılabilir hammadde haline getirilir. Bu hususta, bir çalışanımız tarafından “Bir Fikrin Mi Var?” platformuna iletilen engelli köpekler için yürüteç yapma fikri değerlendirilerek şirket içerisinde projede çalışmak isteyen gönüllü arkadaşlarımıza Veterinerler eşliğinde en uygun prototip belirlenerek yürüteç tasarımı oluşturuldu. Manisa Büyükşehir Belediyesi ve MOSTEM Meslek Lisesi gönüllü öğrencileri işbirliği ile proje hayata geçirildi. Türkiye ve yurtdışından gelen talepler doğrultusunda 30 adet yürüteç talebi karşılandı. Projemiz birçok platform tarafından beğenilmiş ve ödül almıştır.

Vodafone 2VODAFONE TELEKOMÜNİKASYON A.Ş. / Bu Atıklar Kod Yazıyor

E-atıkların geri dönüşümünü teşvik etmek ve farkındalık yaratmak amacıyla hayata geçirdiğimiz projede, Türkiye’nin farklı noktalarına yerleştirdiğimiz e-atık kutuları ile e-atık topluyor, geri dönüştürüyor ve e-atıkların geri dönüşümünden elde ettiğimiz gelirle okullarda kodlama sınıfları açıyoruz.

E-atık sorununun çözümüne katkıda bulunmak ve çevre hedeflerimiz doğrultusunda farkındalık yaratmak için Bu Atıklar Kod Yazıyor sürdürülebilirlik projesini geliştirdik. Haziran 2019'da, projenin ilk fazında, çalışanlarımızdan evlerinden getirdikleri e-atıkları toplamaya başladık. Daha sonra lisanslı geri dönüşüm firması olan Akademi Çevre aracılığıyla bu e-atıkları geri dönüştürdük. E-atıkların geri dönüşümünden elde edilen ekonomik geliri Vodafone Vakfı'na dijital dünyaya erişim imkanı olmayan çocuklara kodlama sınıfı açması için bağışladık. İkinci fazda ise projeyi bayilerimize yaygınlaştırdık ve tüm Türkiye’yi gezecek Vodafone Dijitalleşme Tırı’na entegre ettik. Üçüncü fazda ise ekosistemimizi, iş ortaklarımızı ve kurumsal müşterilerimizi projeye davet ettik. Projeye katılmak isteyen ortaklarımıza e-atıklar hakkında bilgi veren videolar, dijital içerikler, e-atık toplama kutuları ve iletişim malzemeleri sağlıyoruz. Proje ortaklarımızın çalışanları projemize destek olmak için e-atıklarını bulundukları yerdeki e-atık kutusuna getiriyorlar. Sadece kodlama sınıflarının oluşturulmasını desteklemekle kalmıyor, aynı zamanda geri dönüşüm ve e-atık konusunda farkındalık kazanıyorlar.

Yeşil Nokta Teşvik Ödülü Kazanan Kuruluşlar

AMBALAJDA ÖNLEME UYGULAMALARI KATEGORİSİ

CarrefourSaCARREFOURSA CARREFOUR SABANCI TİCARET MERKEZİ A.Ş. / Doğa Dostu Tabak

CarrefourSA olarak “Doğrusu CarrefourSA’da” vizyonumuz çerçevesinde ve sürdürülebilir kalkınma, döngüsel ekonomi ilkeleri doğrultusunda çevre performansımızın sürekli iyileşmesi ve çevrenin korunması amacıyla çalışmalarımızı düzenliyoruz. CarrefourSA ailesi olarak tüm müşterilerimiz ve çalışanlarımızla çevreci bakış açısını yaymak ve bu duyarlılığı paylaşmak önceliğimizdir. Tüm mağaza ve depolarımızda atık oluşumunu en aza indirecek aksiyonları alıyoruz, Sıfır Atık yaklaşımını benimseyerek geri dönüşüm / geri kazanım oranlarımızı sürekli iyileştirmeye çalışıyoruz. Çevre dostu ürünler üretilmesi konusunda gönüllü olur, tedarikçilerimizi de bu konuda destekler ve yönlendiriyoruz.

Sektörde sürdürülebilir çalışmalar konusunda öncü olmaya ve ""Doğrusu"" vizyonumuzu yaymaya devam edeceğiz.

CARREFOURSA CARREFOUR SABANCI TİCARET MERKEZİ A.Ş. / Çok Kullanımlık Kasa     

CarrefourSA olarak “Doğrusu CarrefourSA’da” vizyonumuz çerçevesinde ve sürdürülebilir kalkınma, döngüsel ekonomi ilkeleri doğrultusunda çevre performansımızın sürekli iyileşmesi ve çevrenin korunması amacıyla çalışmalarımızı düzenliyoruz. CarrefourSA ailesi olarak tüm müşterilerimiz ve çalışanlarımızla çevreci bakış açısını yaymak ve bu duyarlılığı paylaşmak önceliğimizdir. Tüm mağaza ve depolarımızda atık oluşumunu en aza indirecek aksiyonları alıyoruz, Sıfır Atık yaklaşımını benimseyerek geri dönüşüm / geri kazanım oranlarımızı sürekli iyileştirmeye çalışıyoruz. Çevre dostu ürünler üretilmesi konusunda gönüllü olur, tedarikçilerimizi de bu konuda destekler ve yönlendiriyoruz.

Sektörde sürdürülebilir çalışmalar konusunda öncü olmaya ve ""Doğrusu"" vizyonumuzu yaymaya devam edeceğiz.

MondiMONDİ TURKEY OLUKLU MUKAVVA KAĞIT VE AMBALAJ SAN. A.Ş. / MonoCorr Boiler Box           

Oluklu mukavva çözümler iş birimi altında yer aldığımız Mondi Group, tüm operasyonlarında bu bakış açısıyla hareket eder.

Mondi, sürdürülebilirliğe giden tek bir yol olmadığına inanır. Döngüsel ekonomiye hizmet eden EcoSolutions yaklaşmıyla müşterilerine mümkünse kâğıt, gerekliyse plastik kullanılan çözümleri sunarak onlar için en sürdürülebilir ve uygun çözümü bulmakla ilgilenir. Mondi, sürdürülebilirliğin tasarımıyla ambalajlar geliştirmek için üç eylemi rehber alır: Değiştir, Azalt, Geri Dönüştür.

Warmhaus, kombilerini paketlerken düşük geri dönüşüm oranına sahip olan ve atıldıktan sonra genellikle atık depolama tesislerine giden EPS köpük kullanmaktaydı. Mondi, kendi sürdürülebilirlik hedeflerinin yanı sıra yerli ve ihracat müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılayacak çevreci ambalaj çözümü arayan Warmhaus için %100 geri dönüştürülebilen bir çözüm yarattı.

MonoCorr Box’ın düz sevk edilen parçaları taşıma ve depolama sırasında EPS köpük parçalara göre %94 daha az yer kaplar. Kompakt yapısıyla kutunun boyutu %6 azalır ve her taşıma paletine %20 daha fazla ürün istiflenmesine olanak tanır. EPS köpüğe ikame oluklu mukavva koruyucular, CO2 ayak izini %57 azaltır.

Yeşil Mutabakat’ı rol model alarak tasarlanan MonoCorr Box, beyaz eşya ve EPS ambalaj kullanılan sektörlerde çevreci bir alternatif olan öncü örneklerdendir. Farklı ürün gruplarında yaygınlaştırılabilme potansiyeliyle bu ödülü almaya hak kazanmıştır.

ATIK YÖNETİM SİSTEMİ VE UYGULAMALARI KATEGORİSİ

FritolayFRİTO LAY GIDA SAN. VE TİC. A.Ş. / Frito Lay Suadiye Fabrika Atık Yönetim Sistemi ve Uygulamaları          

Frito Lay ailesinin atık yönetimi, sürdürülebilirlik ve çevre konularında mükemmele ulaşma hedefi ve kültürü ile Suadiye fabrika sahasında örnek projeler hayata geçirdik. Sürekli iyileşmeye olan inancımız ile de her geçen gün daha başarılı sonuçlar elde edip çevremiz için olumlu etkiler yaratma peşinde koşmaya devam edeceğiz.

 

 

 

 

 

ÇEVRE KONULU SOSYAL SORUMLULUK UYGULAMALARI KATEGORİSİ

LorealTRLOREAL TÜRKİYE KOZMETİK SAN. VE TİC. A.Ş. / Kiehl’s Future Made Better Programı     

Çevrede bıraktığımız etkiyi azaltmak ve parçası olduğumuz toplumu daha iyiye taşımak için çıktığımız bir yolculuk. Yenilenebilir yollarla üretilen içerikler ve sürdürülebilir paketleme kullanarak daha sorumlu ürünler üretmenin yanında, mağazalarımızda kullandığımız materyalleri iyileştiriyoruz.

CARREFOURSA CARREFOUR SABANCI TİCARET MERKEZİ A.Ş. / Kendi Kabınla Gel 

CarrefourSA olarak “Doğrusu CarrefourSA’da” vizyonumuz çerçevesinde ve sürdürülebilir kalkınma, döngüsel ekonomi ilkeleri doğrultusunda çevre performansımızın sürekli iyileşmesi ve çevrenin korunması amacıyla çalışmalarımızı düzenliyoruz. CarrefourSA ailesi olarak tüm müşterilerimiz ve çalışanlarımızla çevreci bakış açısını yaymak ve bu duyarlılığı paylaşmak önceliğimizdir. Tüm mağaza ve depolarımızda atık oluşumunu en aza indirecek aksiyonları alıyoruz , Sıfır Atık yaklaşımını benimseyerek geri dönüşüm / geri kazanım oranlarımızı sürekli iyileştirmeye çalışıyoruz. Çevre dostu ürünler üretilmesi konusunda gönüllü olur, tedarikçilerimizi de bu konuda destekler ve yönlendiriyoruz.

Sektörde sürdürülebilir çalışmalar konusunda öncü olmaya ve ""Doğrusu"" vizyonumuzu yaymaya devam edeceğiz.

VodafoneVODAFONE TELEKOMÜNİKASYON A.Ş. / Yeşil Gezegen    

Vodafone olarak amaç odaklı şirket yaklaşımımızın temelinde telekomünikasyon ve iletişim teknolojileri sektörünün küresel ve yerel sorunlara çözüm olma potansiyelini ortaya çıkarmak yer alıyor. Vodafone Türkiye olarak işimizi yaparken paydaşlarımız için de değer yaratmayı etki odaklı ürün ve hizmetler, program ve projeler geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu doğrultuda sürdürülebilirlik konusuna büyük önem veriyor ve öncelikli konularımız arasında görüyoruz. Dünyamıza ve çevremize bilinçli bireyler yetiştirmeyi amaç edindik ve çocuklarımızda çevre bilinci oluşması ve sürdürülebilirlik konusunda yetkin bireyler olmaları için ""Yeşil Gezegen"" projesini hayata geçirdik. Bu kapsamda 7-14 yaş aralığındaki ğrenciler için iklim değişikliği, elektronik atık dönüşümü, geri dönüşüm, sürdürülebilirlik ve afet konularında farkındalık kazandırmak amacıyla senkron ve asenkron eğitimler düzenleniyoruz. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin farklı illerinden öğrencilerin projemize katılmasını ve etkimizi büyütmeyi hedefliyoruz.

Detaylı bilgi için: https://yesilgezegen.yarinikodlayanlar.com/

Proje Tanıtım Filmi: https://www.linkedin.com/feed/update/urn:li:activity:6863816733799534592/

iklim ve afetDünya Bankası’nın raporu, Türkiye’nin iklim değişikliği ve doğal afetler karşısındaki risklerini inceliyor ve çözüm önerileri sunuyor.

Dünya Bankası’nın hazırladığı Ülke İklim ve Kalkınma Raporları (Country Climate and Development Reports, CCDRs), 2021 yazında 54 ilde 139.500 hektar ormanı etkileyen yangınları, Karadeniz bölgesinde şiddetli fırtınaların ardından yaşanan sel ve toprak kaymalarını hatırlatarak Türkiye’nin iklim değişikliği karşısında kırılgan olduğunu belirtiyor. Raporda sıcaklıkların artmaya devam etmesinin Türkiye’yi olumsuz etkileyeceği belirtilirken, gerçekleşecek olan kuraklık, su kıtlığı, deniz seviyelerindeki yükselme ve seller gibi afetlerin kamu sağlığı, iş gücü verimliliği, tarım, altyapı ve ekosistemlere karşı büyük risk oluşturduğu ifade ediliyor.

Rapor, Türkiye’nin uyum ve dayanıklılık hedeflerine nasıl ulaşabileceği konusunda beş ana madde altında bir yol haritası sunuyor.

Makroekonomik istikrarın sürdürülmesi ve uyum ile dayanıklılığın sağlanması için yönetimin güçlendirilmesi: Raporda, makroekonomik dalgalanmalar ve COVID-19 pandemisinin kalkınma stratejilerini olumsuz yönde etkilediği belirtilirken, ekonominin güçlendirilmesi ve potansiyel risklerin azaltılması için iklim hedeflerinin kamu finans yönetim araçlarına entegre edilmesi gerektiği vurgulanıyor. Aynı zamanda iklim değişikliğinin sosyal ve ekonomik boyutlarının göz önüne alınarak, mali planlamaya iklim risklerinin ve uyumun dahil edilmesinin önem taşıdığı ifade ediliyor.

Kapsayıcı ekonomik büyümenin sağlanması ve kırılgan grupların desteklenmesi: Raporda, kadınların iş gücüne katılımına engel olan kısıtlamalar ve ücret farklılıkları gibi engellerin kaldırılması, kadınlar ve çocuklar için eğitim fırsatlarının artırılmasının Türkiye için önem taşıdığına değiniliyor. Yoksul ve kırılgan kesimlerin faydalanabilmesi için sağlık hizmetleri, sosyal güvenlik ve finansal hizmetlere erişimin genişletilmesinin Türkiye’nin sosyoekonomik dayanıklılığını artırabileceği belirtiliyor.

Altyapı dayanıklılığının artırılması için kapsamlı bir stratejinin geliştirilmesi: Raporda, Türkiye’nin iklim değişikliği ve doğal afetlere dayanıklı ulusal altyapı stratejisi oluşturması gerektiği belirtiliyor. Bu doğrultuda kapsamlı risk değerlendirmelerin yapılması, inşaat standartlarının güncellenmesi, finansmanın sürdürülmesi ve afet risk finans araçlarının geliştirilmesi etkili adımlar arasında sıralanıyor.

Tarım, gıda ve su dayanıklılığının artırılması: Raporda, Türkiye’de tarım sektörünün su kıtlığı dahil iklim tehlikelerine karşı oldukça hassas bir durumda olduğu vurgulanıyor. Tarım sektörü için kapsamlı bir iklim değişikliği uyum stratejisinin geliştirilmesi ve su kaynaklarının yönetimi ile toprak, su ve gıda sistemlerinde dayanıklılığın artırılmasının mümkün olduğu belirtiliyor. Türkiye’nin kuraklık erken uyarı sistemleri, sulama yönetimi bilgi sistemleri, Ar-Ge yatırımları ve özel sektörle iş birliği içerisinde risk yönetim mekanizmalarını genişletme potansiyeline sahip olduğu aktarılıyor.

Ekosistemleri korunması ve doğa temelli çözümlerin uygulanması: Ekosistemlerin korunmasını sağlamak iklim değişikliğiyle mücadelede maliyet etkin bir çözüm sunarak çok yönlü sosyoekonomik ve çevresel fayda sağlıyor. Raporda, Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında ekosistem sağlığı ve biyoçeşitliliğin korunması konularında düşük puana sahip olduğu ancak sürdürülebilir deniz ve kıyı yönetimi stratejilerini uygulayarak ve ekosistemlerin korunması için ulusal bir strateji oluşturarak ekosistem dayanıklılığını artırabileceği belirtiliyor.

Kaynak : İSO Yeşil Blog

enerjiSHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin, ‘Net Sıfır 2053: Enerji Sektörü İçin Politikalar’ raporuna göre, enerji dönüşümünün başarılabilmesi için teknolojik atılımlar, politika ve düzenlemeler gibi pek çok farklı öğenin bütüncül olarak ele alınmasına ihtiyaç duyuluyor.


SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi, ‘Net Sıfır 2053: Enerji Sektörü İçin Politikalar’ 
raporunu 13. Türkiye Enerji Zirvesi’nde açıkladı. Raporda, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında ekonominin tüm sektörlerinde enerji dönüşümünün gerçekleşmesi için değer zincirinin tüm aşamalarında köklü değişiklikler gerektiği vurgulandı. 

Çalışmada, enerjiye ekonomik erişim ve enerji arz güvenliği sağlanırken ekonominin de karbonsuzlaşması için üç temel strateji olarak yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve elektrifikasyona dikkat çekiliyor. Bu kapsamda net sıfır hedefine ulaşılabilmesi için elektrik sektörü kapsamındaki politika önerileri, ‘Toptan Elektrik Piyasası Tasarımı’, ‘Karbon Fiyatlandırması’, ‘Yenilenebilir Enerji’, ‘Enerji Depolama’, ‘Talep Tarafı Katılımı’, ‘Elektriğin Form Değiştirmesini Sağlayan Teknolojiler’, ‘İletişim Şebekesi ve Enterkonneksiyonlar’ ile ‘Dağıtım Sistemi ve Dijitalleşme’ başlıkları altında toplandı. Raporda elektrik sektörünün yanı sıra enerji tüketiminde başı çeken sanayi, konutlar, ulaştırma, hizmet ve tarım sektörleri için de politikalar öneriliyor.

Enerji dönüşümü tüm sektörleri kapsamalı

Raporda, değişken üretim yapabilen rüzgâr ve güneş enerji santrallerinin elektrik sistemine entegrasyonunu hızlandırmak ve artırmak için elektrik piyasalarında, kapasite mekanizmalarında temiz ve esnek kaynakların önceliklendirilmesi, Gün İçi Piyasaları’nda kapı kapanış sürelerinin gerçek zamana yaklaştırılması, asgari ve azami fiyat limitlerinin sistem maliyetlerini yansıtacak şekilde belirlenmesi, negatif fiyatların oluşmasına imkan tanınması ve azami fiyatın kayıp yük değerine (VoLL) göre belirlenmesi gibi iyileştirmeler yapılması gerektiği vurgulanıyor. 

Enerji tüketiminin en yüksek olduğu sanayi sektöründe emisyonların düşürülmesi ve enerji yoğunluğunun azaltılması için yüksek katma değerli ve karbon yoğunluğu düşük ürün ve sektörlere geçilmesi öneriliyor. Bununla birlikte sanayide enerji verimliliği, kaynak verimliliği ve elektrifikasyonun azami seviyelerde uygulanmasının bu sektör kapsamında salınan sera gazlarının azaltılmasındaki önemi vurgulanıyor. Karbonsuzlaşması zor sektörlerde ise belirtilen stratejilerin yanında yeşil hidrojen kullanımıyla net sıfır hedefine ulaşılabileceği belirtiliyor. 

Raporda, ulaştırma sektöründe emisyon azaltımı için karayolu taşımacılığının ağırlığının azaltılarak düşük karbonlu alternatifler olan demiryolu ve denizyolu taşımacılığı paylarının artırılmasının önemi belirtiliyor. Ayrıca, düşük karbonlu taşıma modlarının teşviki ile karayolu taşımacılığının optimizasyonuna yönelik önlem ve yaptırımların değerlendirilmesi öneriliyor. 

Konut, hizmet ve tarım sektöründe enerji verimliliğinin önemli olduğunun altı çizilerek eğitim ve finansal desteklere dikkat çekiliyor. Diğer yandan Türkiye’de enerji dönüşümünün, tüm ekonominin karbonsuzlaşmasının etkin ve daha az maliyetli gerçekleşebilmesi için uygulanabilecek politikaların bütüncül olarak değerlendirilmesi gerektiği ifade ediliyor. Belirlenen politikaların sektörlere olan etkileri de analiz edilerek doğru bir bileşimin oluşturulmasının kritik olduğu vurgulanıyor.

Enerji dönüşümü için koordinasyon kurulu gerekli

SHURA’nın raporunda, enerji dönüşümünü gerçekleştirecek politikaların belirlenmesi ve uygulanması için karar verme gücüne sahip, iklim değişikliği konularına bütüncül bir yaklaşım getirerek kapsamlı bir koordinasyon sağlayacak, mevcut ve gelecek fonların doğru yönetimi ve dağıtımı için etkili uygulamalar yapabilecek, tüm sektör paydaşlarını kapsayıcı, kurumlar üstü bir ‘koordinasyon kurulu’ yapısının oluşturulması öneriliyor.

Rapora ilişkin değerlendirme yapan SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü, enerji dönüşümünün başarıya ulaşabilmesi için ulusal hedefler doğrultusunda dönüşümün yönünü, hızını planlamaya yönelik stratejilerin ve güvenilir otoriteler aracılığıyla yürütülen iyi tasarlanmış enerji politikalarının son derece önemli olduğunu söyledi. 

Güllü, “Sera gazı emisyonlarının büyük bir bölümünden sorumlu olan enerji sektörünün dönüşümü, hem ülkemizin enerji arz güvenliği ve enerjiye ekonomik erişimi, hem de 2053 yılı net sıfır hedefine ulaşmak için en önemli unsur. Bu dönüşüm, enerji üretiminin yanı sıra enerji tüketiminin de karbonsuzlaştırılmasını ve fosil yakıt ağırlıklı, merkezi bir enerji sisteminden yenilenebilir enerji ağırlıklı, dağıtık, üreten tüketicilerin olduğu, dijital bir enerji sistemine geçişi içeriyor. İlgili Bakanlıklarımız, Türkiye’nin net sıfır hedefi doğrultusunda hem ara hedefleri hem de temel stratejileri açıklamaya başladılar. Enerji dönüşümü kapsamındaki hedeflerimize ulaşabilmek için bir yandan enerji sektörü bir yandan da sanayi, binalar, ulaştırma, tarım gibi enerji yoğun son kullanıcı sektörler için gerekli politikaları belirleyerek hızlı ve etkin bir şekilde hayata geçirmemiz gerekiyor” diye konuştu. 

Küresel ve bölgesel jeopolitik ve ekonomik koşulların yarattığı zorluklara da dikkat çeken Güllü, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dönüşümü başarmak için bütüncül bir bakış açısıyla hazırlanmış kapsamlı politikalar son derece önemli. Bu çalışmamızda hem uluslararası uygulamaları inceleyerek hem de kapsamlı paydaş toplantıları ile Türkiye’nin kendi koşullarını ve önceliklerini dikkate alarak enerji dönüşümü için kısa, orta ve uzun vadede hangi politikaların gerekli ve önemli olduğunu ortaya koymaya çalıştık.”

Kaynak : Temiz Enerji

1566194668959 233223Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, “Türkiye’deki mevcut konutları dayanıklı hale getirmek için 500 milyar dolar harcamak gerekiyor” dedi.

“9. Sürdürülebilir Finans Forumu”nda konuşan Lopez, şubat ayında yaşanan deprem felaketinin maliyetine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Lopez, “Strateji ofisimizle görüştüğümüzde tekrar inşasının 81 milyar dolar olduğunu, ekonomik kayıplarla beraber yaklaşık 100 milyar doların üzerine çıkan bir maliyetin olduğunu hesapladık” ifadelerini kullandı.

Lopez, “Bu, Türkiye’nin GSMH’sinin yüzde 10’undan daha fazla. Gerçekten büyük bir rakamdan bahsediyoruz” dedi.

Mevcut evlerin dirençli hale getirilmesinin maliyetinin yaklaşık 465 milyar dolar olduğunu aktaran Lopez, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dünya genelinde yüksek sıcaklıkta da Türkiye rekorlar kırdı. Türkiye’de 20 yıl önce yaklaşık 200 ekstrem hava olayı oluyordu. Birkaç yıl önce bu rakamın bine çıktığı tespit edildi. Peki iklim değişikliğine adaptasyon maliyeti nedir? İklim değişikliğini azaltma maliyeti, Türkiye’de 600 milyar doların üzerinde bir maliyet bekliyor. Yani 100 milyar dolar deprem, 500 milyar dolar evlerin, konutların güçlendirilmesi ve iklim değişikliği ile beraber 1 trilyon doların üzerine çıkıyor. Bu noktada yüzde 100 ülkenin GSMH’si demek. Bunu bağlama oturtmak gerekirse bütün Dünya Bankası Grubu’nun dünyaya sağlamış olduğu kredi 168 milyar dolar. 6 Şubat depremi sonrası 1 milyar dolarlık bir program duyurduk.”

Kaynak: Politikyol

meteimerKüresel özel sektörün 17 BM Sürdürülebilir Kalkınma Amacı’na (SKA) etkisini analiz etmek içinBirleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact) ve Accenture tarafından Ekim 2023'ün başında "ÖZEL SEKTÖRÜN GÖZÜNDEN SKA DEĞERLENDİRMESİ" adlı bir rapor yayımlandı.

Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi Genel Sekreter Yardımcısı, İcra Direktörü ve CEO'su Sanda Ojiambo, raporun ön sözünde "Yolun yarısına gelindiğinde dünya, 2030’da ulaşılması 2015’te kararlaştırılan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'na (SKA'lar) ulaşmak için planlandığı gibi ilerlemiyor. Kritik bir andayız ve sürdürülebilir kalkınmayı tekrar rayına oturtmak için dünyanın rotasını değiştirmesi gerekiyor," diyor. Ojiambo, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi - Accenture ‘Küresel Özel Sektör Durum Değerlendirmesi’ raporunun, özel sektörün, gelecek için bir vizyon olarak SKA'ları benimsemeyi sürdürdüğünü, ancak kalan sürede SKA'lara ulaşma yeteneğimize olan güvenini yitirdiğini ortaya çıkardığını sözlerine ekliyor. Özel sektörün ekonomik büyümeye ve istihdam yaratmaya güçlü ve olumlu katkısına karşın, bu katkının iklim, doğa, su ve atıklar aleyhine sağlandığını ve küresel sağlık, yoksulluk ve açlık üzerindeki net olumsuz etkileri şiddetlendirdiğini belirtiyor. Raporda, özel sektörün eylemlerini, büyük bir etkiye sahip olabileceği yerlere odaklamasının önemine değinildiğine ve işletmelere 17 SKA için 10 yol önerildiğine dikkat çekiyor. Ojiambo geleceğe yönelik değişimin ancak özel, kamu ve kar amacı gütmeyen kuruluşlardan tüm paydaşların net bir planla birlikte ve daha yakın çalışmasıyla mümkün olduğuna inanıyor. İş dünyası liderlerinin kamu sektöründen ve tedarik zincirlerinden paydaşları daha iddialı olmaya, politika ve ortaklıklar yoluyla değişimi gerçekleştirmeye çağırdığını belirterek, 2030'a az zaman kaldığı ve risklerin yüksek olduğu konusunda uyarıyor. Ojiambo, daha hızlı ilerleme için özel sektöün cesur ve iddialı adımlar atmasının zamanının geldiğini sözlerine ekliyor.

Accenture Sürdürülebilirlik Hizmetleri Lideri Stephanie Jamison ve Kapsayıcı İş Küresel Lideri Anastasia Marceau, özel sektörün SKA'lara ulaşmada kritik bir paydaş olduğunu ve bu amaçları gerçekleştirmek için yolun yarısına gelindiğini söylüyor; işletmelerin 17 SKA'nın tümüne katkıda bulunduğunu ve eylemlerinin 2030 yılına kadar hedeflere ulaşmanın veya kaçırmanın anahtarı olacağını savunuyorlar. Jamison ve Marceau, "Bugün, teknoloji ve veri analitiğindeki ilerlemelerle, binlerce şirketin SKA etkisini tutarlı bir şekilde ölçmenin yeni yollarını keşfedebiliyor ve ESG raporlamasıyla ilişkisini kurabiliyoruz, " diyor. Raporun, bu yeni araçların, şirketlerin güçlü katkılarını ve olumsuz etkilerini daha iyi anlamak için nasıl kullanılabileceği konusunda iyi bir örnek olduğunu öne sürüyor; onun aynı zamanda özel sektörden beklenen iddialı eylemi hızlandırmak için geliştirilen planları ifade etmek bakımından iyi bir araç olduğu sonucuna varıyorlar. Jamison ve Marceau ayrıca rapor için ESG Book, Impaakt ve Util'in veri sağladığını belirtiyor.

Raporun ilk bölümü, özel sektörün 17 SKA'ya olan katkısına ayrıntılı bir bakış sunuyor. Rapor, SKA etki analizinin yeni ölçümlerini, ESG raporlaması, ekonomik etki değerlendirmeleri ve 2.800'den fazla iş liderinin katıldığı bir anketle birleştirerek, özel sektörün şimdiye kadar SKA'lara nasıl katkıda bulunduğuna dair kapsamlı bir bakış sunuyor.

Raporun ikinci yarısı, 2030'a yönelik bir eylem planının ana hatlarını çiziyor. Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (Global Compact) ‘İleriye Doğru Daha Hızlı’ önceliklerini temel alan rapor, iş liderlerine büyük bir etki yaratmak için pratik bir çerçeve sunuyor. Rapor, SKA eylemini hızlandırabilecek bir dizi kamu politikası hakkında önerileri sıralayarak sona eriyor.

SKA İŞ RAPORU: ÖZEL SEKTÖRÜN SKA'LARA KATKILARINA GENEL BAKIŞ (2015-2022)

Yenilikçi veri kaynaklarına dayanan rapor, küresel özel sektörün SKA'lar üzerindeki etkisini ilk kez ölçüyor. SKA etki verileri analiz edildiğinde, özel sektörün SKA'lara en büyük katkısının istihdam fırsatları yaratmak ve ekonomik büyümeyi ilerletmek yoluyla olduğu ortaya çıkıyor. Ancak, bu büyümenin çevre açısından olumsuz bir bedeli olduğu ve olumsuz çevresel faktörlerin de yoksulluk, açlık, sağlık hizmetleri ve küresel barış ile ilgili toplumsal bozulmayı daha da artırdığı öne sürülüyor. 2023 Sürdürülebilir Kalkınma Raporu'nda, 2015 ve 2030 arasında gelinmiş olan orta noktada, SKA göstergelerinin %85'inin planlananın gerisinde kaldığı ve böyle giderse SKA'ların hiçbirine 2030 yılında ulaşılamayacağı ortaya konuyor.

Rapor, iş dünyası liderlerinin SKA'lara olan ilgisinin son yıllarda düştüğünü; SKA'lara ulaşmanın mümkün olacağına dair güvenin azaldığını öne sürüyor. İş dünyası liderlerinin neredeyse tamamı (%94) SKA vizyonuna inanırken, yalnızca yarısı (%49) dünyanın 2030 yılına kadar SKA'lara ulaşacağına inanıyor.

İş liderlerinin çoğunluğu (%81) kendi işletmelerinin SKA'lara katkıda bulunmak için yeterince çaba harcadığına inanırken, %62’si sektörlerinin bu konuda başarılı olduğunu ve yalnızca yarısı (%48) özel sektörün bu konuda yeterince başarı gösterdiğini belirtiyor. Ayrıca, iş dünyası liderlerinin neredeyse yarısı (%44), SKA eylemi söz konusu olduğunda, konuya daha fazla dahil olmasını istedikleri kilit paydaşın hükümetler olduğunu söylüyor.

Rapor, önde gelen sanayi kuruluşlarının şimdiden harekete geçtiklerini belirtiyor: Bu kuruluşların %95'i işlerinin SKA'ları nasıl etkilediğini anlıyor. %91'inin bir veya daha fazla SKA'ya yönelik kamu taahhüdü bulunuyor. %79'u en az bir SKA'ya ulaşmak için bir iş gerekçesi belirlediğini bildiriyor. %78'i ise ürün veya hizmetlerinde en az bir SKA ile uyumlu olacak şekilde değişiklik yapmış durumda.

Rapora göre, SKA'lar, bu konuda artan odaklanmaya karşın, birçok iş lideri için hala bir öncelik değil. Mali sonuçların tartışıldığı çevrim içi toplantılarda gelişmekte olan yeni teknolojilere kıyasla SKA'lara çok az atıfta bulunulduğu bu yargıya kanıt olarak sunuluyor.

Rapora göre, dünyada sürdürülebilirliğin yükselişine karşın, iş dünyası liderleri işletmelerinin SKA’lar üzerindeki etkisini ölçmek ve anlamakta zorlanıyor. Özel sektörün sürdürülebilir kalkınmaya odaklanması, ağırlıklı olarak ESG düzenlemeleriyle (Çevre, Toplum, Yönetişim esaslı düzenlemeler) sınırlı. İş dünyası liderlerinin, işletmelerinin SKA'ları nasıl etkilediğini anlamak için araçlara ve eğitime gereksinimleri var.

Rapor, SKA'lara bağlı net bir iş ölçütü ya da SKA etkisine ilişkin standartlaştırılmış raporlama olmadığından, 'SKA yıkama' denilen bir çeşit ‘yeşil aklama’da artış olduğunu iddia ediyor. Rapora göre, etkinin yanlış hesaplanması, iş dünyasının eylemlerinin SKA'larla nasıl ilişkili olduğuna dair bir yanlış anlamanın yanı sıra, etki verilerinin düzgün izlenememesi ve ölçülememesinden de kaynaklanıyor olabilir. Hatta bu durum, mevcut sistemin ürünü de olabilir. Bilindiği gibi, özel sektördeki teşvikler, genellikle, kısa vadeli karlılığa yönelik olup uzun vadeli etkiyi teşvik etmez. Rapora göre, kısa vadeli kârlara uzun vadeli etkiden daha fazla değer verme eğilimi, SKA'lara anlamlı katkıların önünde yapısal ve psikolojik bir engel oluşturuyor. Bu durum, işletmelerin, nispeten küçük, olumlu etkilerin önemini abartmasına yol açarken, daha büyük, olumsuz etkilerle mücadele etmek için ölçüm ve önemli yatırım eksikliklerini göz ardı etmesine neden olabiliyor.

Rapora göre, iş liderlerinin, işletmelere yönelik sürdürülebilirlik risklerini azaltmaya odaklanan ESG ölçümlerini, olumlu katkıları optimize etmeye odaklanan SKA etki ölçümleriyle tamamlaması gerekiyor. ESG ve SKA arasındaki boşluğu kapatmak, SKA’ların daha çabuk benimsenmesini, etkilerinin daha iyi ölçülmesini ve raporlamasını sağlayacaktır. Bunun sonucunda işletmeler muhasebe ve vergilendirme sistemlerine entegre edilebilecek net, ölçülebilir hedeflere kavuşacaktır. Bu nedenle birçok kuruluşun artık sadece ESG ölçümünde değil, aynı zamanda SKA'larla bağlantı kurma konusunda da çalıştığı belirtiliyor. Rapora göre bu durum, sürdürülebilirlik ölçümü konusunda, pek çok yeni sanayinin ve yenilikçi oyuncunun doğmasına yol açmış.

2030'A GİDEN YOLUN HARİTASININ ÇIKARTILMASI: ÖZEL SEKTÖR İÇİN SKA EYLEM PLANI (2023-2030)

Rapor, 2030 yılına kadar SKA’lara ulaşmanın, dünyanın modası geçmiş doğrusal ekonomiden daha adil ve daha sürdürülebilir bir ekonomik sisteme geçmesini gerektireceğini savunuyor. Raporda, bu geçişi etkili bir şekilde gerçekleştirmek ve 2030 yılına kadar SKA'lara ulaşmak için özel sektörün üç temel ilkeyi benimsemesi gerektiği belirtiliyor. Rapora göre, iş liderleri her bir işletmenin olumsuz etkisini en aza indirirken, olumlu etkisini en üst düzeye çıkarabileceği yerlere odaklanarak 2030 gündemini ilerletmek için hesaplanmış riskler alabilir.

Üç temel ilke şunlar:

I) Sosyal Sorumluluğu Gerçekleştirmek için PİYASALARIN YARARLARINI GENİŞLETMEK

“Ekonomik faaliyet ve inovasyonun etkilerinden yararlanın, adil ve kapsayıcı bir toplumu teşvik edin!”

II) Çevresel Sürdürülebilirliği Sağlamak için İŞİ TEMELDEN DÖNÜŞTÜRMEK

“Çevresel etkileri azaltmak için iş modellerini uyumlu hale getirin ve geleneksel ekonomik büyüme ölçütlerini çevresel sürdürülebilirlikle eşleştirin!”

III) Başarıyı Risk, Getiri ve Etki Açısından Yeniden Tanımlamak için YENİ TEŞVİK SİSTEMLERİ KURMAK

“Özel sektörün SKA'larla uyumunu teşvik etmek için yönetişim ve kurumsal finansman stratejilerini şirketinize uyarlayın!”

2030 Planı’nda, her işletmenin kendi katkısını şekillendirmesi için 10 yol ortaya konuluyor. Bu 10 yol, özel sektörün SKA'ları temel operasyonlarına dahil etmesini sağlayabilecek sektörler arası eylemleri temsil ediyor. Tüm SKA'lar birbirine bağlı olduğundan, bu 10 yol birçoğunu desteklemeye hizmet eder nitelikte. Bazı yollar zaten başlamış, ancak hızlandırılması gereken eylemleri ifade ederken, diğerleri yeni ve iddialı eylemleri içeriyor. Rapora göre, sektöre, endüstriye ve bir şirketin sürdürülebilirlik yolculuğunun neresinde olduğuna bağlı olarak, yollar önem açısından farklılık gösterebiliyor.

Raporda, SKA'lara ulaşmak için daha hızlı ilerlemenin, özel sektörün piyasaların yararlarını daha fazla insana yaymasını, ekonomileri daha sürdürülebilir olacak şekilde dönüştürmesini ve risk, getiri ve SKA etkisinin uzun vadeli dengelenmesine odaklanan yeni teşvik modelleri oluşturmasını gerektireceği belirtiliyor.

Raporda, 2030'da amaçlara ulaşabilmek için, daha önce belirtilen üç ana ilke altında, ileriye dönük önerilen “10 emir” şunlar:

I) Sosyal Sorumluluğu Gerçekleştirmek için PİYASALARIN YARARLARINI GENİŞLETMEK

1. “İnsan haklarına ve ilkeli iş ahlakına saygıyı içeren temel taahhütlerinizi yineleyin.”

2. “Çalışanlara geçinmelerine yetecek ücreti verin.”

3. “Cinsiyet eşitliğini teşvik edin.”

4. “Yeniliklerde sorumlu davranın.”

II) Çevresel Sürdürülebilirliği Sağlamak için İŞİ TEMELDEN DÖNÜŞTÜRMEK

5. “İklim eylemini hızlandırın.”

6. “Su dirençliliğini artırın.”

7. “Doğayı koruyun ve onarın.”

8. “Döngüselliğe yatırım yapın.”

III) Başarıyı Risk, Getiri ve Etki Açısından Yeniden Tanımlamak için YENİ TEŞVİK SİSTEMLERİ KURMAK

9. “Sürdürülebilir kurumsal finansmana geçin.”

10. “Sürdürülebilirlik liderliğini güçlendirin.”

Hükümet politikalarındaki değişikliklerin SKA'lara iş katkılarını artırmak için kritik öneme sahip olduğu belirtilen raporda, kalan yedi yıl içinde önemli bir ilerleme kaydetmenin ancak kamu, özel ve kar amacı gütmeyen oyuncuların net bir planla birlikte, daha yakın çalışmasıyla mümkün olacağı savunuluyor. Raporda, ayrıca, özel sektörün tüm potansiyelinden yararlanmak için, 10 önerinin tamamında eylemi teşvik edecek doğru politikaların yürürlüğe konulması gerektiği de vurgulanıyor.

İşletmelerin hükümetlerin katılımına gereksiniminin olduğu bildirilen raporda, ankete katılan işletmelerin %44'ü, politika yapıcılarını, daha fazla katılımlarının gerekli olduğu, en önemli paydaş grubu olarak sıralıyor. Hükümetler, iş dünyası liderlerinin SKA’lara olan etkilerini artırmak için daha fazla desteğe gereksinim duyduklarını söyledikleri grubu temsil ediyor. 2030'dan önce gerekli değişime öncülük etmek için işletmeler, hükümetlerin kendileriyle etkileşim kurduğunu, desteklediğini ve ortaklık içine girdiğini hissetmek istiyor.

İşletmelerin teşviklerle ilgili de değişiklik talepleri var. %80'i, SKA'ları iş stratejisine dahil etmek için yetersiz politika teşviklerinin ilerlemeyi engellediğini iddia ediyor; hükümetlerin SKA’ları iş stratejilerine ve operasyonlarına entegre etmeye yardımcı olacak politika teşvikleri koymasını talep ediyor. Bu, tüm işletmeler arasında eşit bir oyun alanı yaratacak, eylemleri yaygınlaştıracak ve onlara, aynı zamanda, çabalarını nereye yoğunlaştıracakları konusunda rehberlik sağlayacak.

İşletmelerin net bir rehberliğe gereksinimi var. Ankete katılanların %84'ü, SKA'lara yönelik etkilerin ölçülmesi ve hesaplanması konusundaki belirsizliğin önemli bir engel olduğunu belirtiyor. Rapora göre işletmeler, SKA'lar üzerindeki etkilerini nasıl hesaplayacaklarını anlamakta zorlanıyor. Yalnızca ilerlemeyi doğru bir şekilde raporlayabilmek için değil, aynı zamanda bu konuda bilinçli kararlar alabilmek için net ölçüm kriterleri ve hesaplama yöntemleri isteniyor.

İŞLETMELER, POLİTİKA YAPICILARINI ŞU ALANLARDA SKA EYLEMLERİNİ HAREKETE GEÇİRMEYE ÇAĞIRIYOR:

İş liderleri yukarıda belirtilen önerilerin gerçekleşmesine yardımcı olacak politikaları destekleyeceklerini belirterek şunları talep ediyorlar:

BAŞARIYI RİSK, GETİRİ VE ETKİ AÇISINDAN YENİDEN TANIMLAMAK İÇİN YENİ TEŞVİK SİSTEMLERİNİN OLUŞTURULMASI:

Rapora göre iş liderlerinden gelen en büyük talep (%76), tutarlı sürdürülebilirlik raporlaması ve beyan zorunluluğu. Bunlar, tüm işletmelerin hem ulusal, hem de küresel olarak, aynı standartta tutulmasını sağlamaya yardımcı olacak.

TOPLUMSAL SORUMLULUĞU SAĞLAMAK İÇİN PAZARLARIN YARARLARININ GENİŞLETİLMESİ:

İkinci talep (%71), ulusal asgari ücretin eşit yaşam ücreti düzeylerine getirilmesi - işveren açısından bir maliyet olarak görünen bu talebin ancak herkesin bedeli adil bir şekilde paylaşması durumunda kabul edilebilir olduğu belirtilmiş. Buna ek olarak, iş dünyasından ankete katılanların çoğunluğu, cinsiyet eşitliğini teşvik etmeye yardımcı olacak politikaları, yani cinsiyete dayalı ücret farklarının zorunlu olarak açıklanmasını (%65) ve zorunlu olarak şirket tarafından karşılanacak ücretli ortak ebeveyn iznini (%58) destekliyor.

ÇEVRESEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ SAĞLAMAK İÇİN İŞİN TEMELDEN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ:

Son olarak, rapora göre işletmeler çevrenin korunmasını güçlendirmek için bir dizi, daha güçlü politikayı desteklemekteler. İşletmeler, sübvansiyonların fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjilere kaydırılması (%68), tüm işletmelerin 2050 yılına kadar net sıfır salıma ulaşması (%62) ve fosil yakıt kullanımını azaltmak ve yenilenebilir enerjiye geçiş (%60) için karbon fiyatlandırması gibi politikaları savunarak politika yapıcılardan ‘temiz enerjiye geçiş’i desteklemelerini istiyor. İşletmeler ayrıca, su çekilmesi ve tüketiminin zorunlu olarak açıklanması (%64) ve doğayla ilgili risklerin ve etki raporlamasının zorunlu olarak açıklanması (%61) dahil olmak üzere zorunlu beyanları savunuyor. Rapora göre, daha fazla saydamlığı savunmak, hem birer birer şirketler, hem de tüm özel sektör için daha iyi karar vermeyi sağlayacak.

Mete İmer

abedeABD ile Çin, iklim değişikliğiyle mücadelede iş birliğini sürdürmede anlaştı

Dünyanın en büyük iki ekonomisi ve en fazla karbon emisyonuna yol açan iki ülkesi Çin ve ABD'in, küresel iklim değişikliğiyle mücadelede yenilenebilir enerji ve karbon emisyonlarının azaltılması hedefleri için birlikte çalışma konusunda mutabakata vardığı bildirildi.

İki ülkenin yaptığı ortak açıklamaya göre, ABD’nin İklim Değişikliği Özel Temsilcisi John Kerry ile Çin’in İklim Değişikliği Özel Temsilcisi Şie Cınhua’nın Çin’de ve ABD’de yaptığı görüşmelerin ardından, iki ülke arasında iklim işbirliği çalışma grubunu yeniden faaliyete geçirme kararı alındı.
Anlaşma kapsamında iki ülkenin, “2030’a kadar yenilenebilir enerji kapasitesinin küresel ölçekte artırılması” ve “kömür, petrol ve doğal gazın ikamesinin hızlandırılması” için birlikte çalışacağı belirtildi.
Anlaşmayla iki ülkenin, metan gibi sera etkisine yol açan karbondioksit dışındaki gazların kontrolünü, karbon emisyonlarının azaltılmasına yönelik 2035 vadeli planlarına dahil edeceği kaydedildi.

Metan gazı kontrolü

Çin, emisyon azaltma stratejisi kapsamında ilk kez metan gazının kontrolüyle ilgili taahhütte bulundu.
Ülkeler, ayrıca orman kaybına ve plastik kirliliğine karşı da ortak mücadele kararı aldı.
İklim değişikliği mutabakatı, ABD Başkanı Joe Biden ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in San Francisco’da yapacağı ikili görüşmeden saatler önce duyuruldu.
Mutabakatın, bu ay Dubai’de düzenlenecek 2023 BM İklim Değişikliği Konferansı (COP28) öncesinde, dünyanın en fazla karbon emisyonuna yol açan iki ülkesi arasında önemli bir ortak zemin oluşturacağı öngörülüyor.
Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, Çin 2022’de 12,1 gigatonla en fazla karbon emisyonuna yol açan ülke olurken, onu 4,7 gigaton ile ABD izledi.
Pekin yönetimi, iklim hedefleri kapsamında karbon emisyonlarını 2030’dan itibaren azaltmayı ve 2060’ta “karbon nötr” olmayı hedefliyor.

Kaynak: Temiz Enerji

Mete İmerBirleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde 30 Kasım -13 Aralık 2023 tarihleri arasında gerçekleşen BM 28. Taraflar Konferansı’nın ana gündemi Paris İklim Sözleşmesi’nde ortaya konulan hedeflerin neresinde olduğumuzu belirlemek ve bu kapsamda dünyamız için bir durum değerlendirmesi yapmaktı. Gözlemciler fosil yakıtlardan çıkılıp çıkılmayacağının konferansta yapılan toplantılar sırasında görüş ayrılıklarına neden olduğunu belirtirken konferans bu konuda bir uzlaşı ile son buldu ve fosil yakıtlardan çıkış için bir söz verilmese de ‘fosil yakıt döneminin sonunun başlangıcı’ olarak nitelendirilebilecek bir yorum yapıldı. Enerji sistemlerinde kullanılan fosil yakıtların, gelişmiş ülkelerin liderliğinde, “adil, düzenli ve eşitlikçi” bir şekilde kullanımının azaltılması metne girmiş oldu.

İlk kez yapılan küresel durum değerlendirmesi aslında olumsuz bir sonucu da gözler önüne serdi; ne yazık ki, Paris İklim Sözleşmesi’nde sözü edilen taahhütleri yerine getirme yolunda istenilen hızla ilerlenmediği görülüyor. 2030’a kadar sera gazı salımlarının 2019 düzeylerine göre %43 azaltılması gerekiyor ki Paris İklim Sözleşmesi’nde belirlenen 1,5 C derece artış sınırı tutturulabilsin. Ek olarak belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi için 2030’a kadar yenilenebilir enerji kapasitelerinin 3 kat, enerji verimliliği iyileştirmelerinin 2 kat artması gerekiyor! Daha kısa vadede, Taraflar, 1,5 C sınırını dikkate alan, tüm sera gazı salımlarını, sektörleri ve kategorileri kapsayan ve tüm ekonomiye yaygınlaşmış, “ulusal katkı payları” olarak bilinen iklim eylem planlarını 2025 yılına kadar daha iddialı hale getirmeye davet edildiler.

Ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerine karşı dirençlerinin arttırılması, yani “iklim değişikliğine uyum” çabaları kapsamında iklim krizi nedeniyle ortaya çıkan hasarların karşılanması için oluşturulan Kayıp ve Zarar Fonu’nun yürürlüğe girmesi ise sevindirici bir gelişme oldu. Taraflar, ayrıca, ‘Küresel Uyum Amacı’ adı altında ülkelerin dayanıklılık ve uyumunun artırılması için mali, teknolojik ve kapasite geliştirme çabalarının destekleneceği çerçeve ve hedeflerin belirlenmesinde mutabık kaldılar.

İklim kriziyle başa çıkmada iklim finansmanının hedeflenen yeterli miktara ulaşmamış olması en büyük sorun olarak karşımızda duruyor. Yapılan küresel durum değerlendirmesi, gelişmiş ülkelerin finansal taahhütlerinin, gelişmekte olan ülkelerin temiz enerjiye geçiş, ulusal iklim planlarının ve uyum çabalarının uygulanabilmesi için hesaplanan trilyonlarca dolarlık gereksinimin çok altında kaldığını ortaya koydu. Değerlendirme, bu miktarda bir fonlamanın sağlanabilmesi için çok taraflı finans mimarisinde reform yapılmasına, sürmekte olan yeni ve yaratıcı finans kaynakları oluşturulması eyleminin ise hızlanmasına gerek olduğunun altını çizdi. Konferansta ‘iklim finansmanında yeni, toplu, somut hedef’ 2024’ten başlamak üzere, yılda en az 100 milyar dolar olarak belirlendi.

İki hafta süren konferansta 154 devlet ve hükümet başkanı; sivil toplum, iş dünyası, yerel halk, gençler, yardımsever kuruluşlar ve uluslararası örgütlerden yaklaşık 85.000 katılımcı yer aldı. Konferans, ayrıca, devletler ve taraflar arasında çeşitli yeni girişim, kulüp ve ortaklıkların oluşmasına; mevcut girişim, kulüp ve ortaklıkların yeni katılımcılarla genişlemesine sahne oldu.    

2024 yılındaki 29. BM Taraflar Konferansı’nın Azerbaycan’da, 2025 yılındaki 30. Taraflar Konferansı’nın ise Brezilya’da yapılmasına karar verildi. COP 29’da hükümetlerin iklim krizinin boyut ve aciliyetinin gerektirdiği yeni bir finansal hedef belirlemeleri gerekiyor. COP 30’da ise 1,5 C sınırını dikkate alan, daha iddialı, yeni ulusal katkıların ana gündemi oluşturması hedefleniyor.

Uluslararası toplumun gözü önünde gerçekleşen Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansları ve diğer benzer toplantılar iklim krizine karşı yapılanları ve yapılamayanları ortaya koyarak sürprize yer bırakmıyor. İnsanlık olarak bu savaşı kazanmak için hala zamanımız olsa da bu süre çok azaldı. Bu bakımdan her birimize düşen sorumluluk da o denli artmış durumda.

Mete İmer

Kaynak: UNFCCC

tat logo yeni“Herkesi iyi ve sağlıklı gıdaya ulaştıracak dönüşüme öncülük etmek için varız” misyonuyla sürdürülebilirliği tüm iş modellerinin odağında yer alan Tat Gıda, ilk Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayımladı.

Tat Gıda, kurumsal kültürünün temellerini oluşturan “Kökümüz Değerler, Toprağımız Dünya, Emeğimiz İnsan ve Paylaştığımız Toplum” dört ana başlıktaki sürdürülebilirlik faaliyetlerini ve hedeflerini paylaştığı Sürdürülebilirlik Raporu’nda 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefini ortaya koydu.

Tat Gıda, “Herkesi iyi ve sağlıklı gıdaya ulaştıracak dönüşüme öncülük etmek için varız” misyonuyla sürdürülebilirliği, stratejisinin, değerlerinin ve iş modellerinin merkezine yerleştirerek çevre, toplum ve ekonomi için değer yaratmayı hedefliyor.

Sürdürülebilirlik yaklaşımını anlatan, “Kökümüz Değerler, Toprağımız Dünya, Emeğimiz İnsan ve Paylaştığımız Toplum” olmak üzere dört ana başlıktaki faaliyetlerini ve hedeflerini paylaştığı ilk Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınlayan Tat Gıda, kaynakların korunması, sağlıklı gıdaya erişim ve gelecek kuşaklara karşı sorumluluk bilinciyle çalışmalarına yön veriyor. Raporda 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefini ortaya koyan Tat Gıda, toprağın, çiftçinin ve toplumumuzun refahına hizmet edecek şekilde, sorumlu üretim ve yönetim anlayışını çalışmalarının her alanına yaygınlaştırdığının altını çiziyor.

Türkiye’nin geleceği, kaynakların korunması ve sağlıklı gıdaya erişim kapsamında iş yapış biçimlerini değiştirmenin, şirketlerin faaliyetlerinin odağına sürdürülebilirliği koymalarının önemine dikkat çeken Tat Gıda CEO’su Evren Albaş, tarımda sürdürülebilirlik ve gıda arzının devamlılığı için akıllı tarım uygulamaları ve üretimde dijitalleşmeye büyük önem verdiklerini söyledi. Albaş, “Yarım asrı aşkın süredir Türkiye’de her eve, her restorana, her mutfağa girmeyi başarmış, adı güven ve kaliteyle birlikte anılan ürünlere sahibiz. Gıda güvenliğini ve tarımın geleceğini destekliyoruz. Tarım ve gıda alanında uzmanlığımızla toprağın, çiftçinin ve toplumumuzun refahına hizmet ediyor, tarımda sürdürülebilir gelecek adına Mustafakemalpaşa, Karacabey ve Torbalı’daki tesislerimizde öncü çalışmalara imza atıyoruz. Sosyal etkisi yüksek bir şirketiz; tüm paydaşlarımızı sürdürülebilirlik yolculuğumuzun bir parçası olarak konumluyoruz. Hayata geçirdiğimiz ilk stratejik sürdürülebilirlik yol haritamızla dokunduğumuz her alanda Türkiye’ye iyi bakan bir marka olduğumuzun altını çizmek istiyoruz. Daha yaşanabilir bir dünya için çevresel, sosyal ve yönetişimsel çerçevede etki alanımızı genişletmek için çalışıyoruz” dedi.

Faaliyette bulundukları tüm bölgelerde, ziraat ve gıda üretiminin geleceğe hazır olmasını sağlayacak köklü projeler yürüttüklerini söyleyen Albaş, “Türkiye’nin küresel gıda şirketi olma hedefiyle, teknolojiyi insan ve çevreye fayda sağlayacak biçimde odağımıza alarak, geleceği bugünden tasarlayan iş modelleri geliştiriyoruz. Tat Gıda olarak, su, gübre ve kimyasal kullanımını azaltırken karbon ayak izini azaltma ve sürdürülebilirlik konularında da sektörümüze liderlik etmeye kararlıyız” dedi.

Hedef, 2050’ye kadar karbon nötr olmak

1993 yılından bu yana BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde yer alan Tat Gıda, tarımda verimlilik projelerinin yanı sıra, dijitalleşmeye ve akıllı teknolojilere yatırım yapıyor. BM Kadının Güçlenmesi İlkelerinin imzacısı olarak iş hayatında çeşitliliğe ve çoksesliliğe önem veriyor. Faaliyetlerini, imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin (UNGC) insan hakları, çalışma yaşamı, toplumsal cinsiyet eşitliği, çevreye duyarlı sürdürülebilir üretim, yolsuzlukla mücadele gibi başlıkları kapsayan ve “ekosistem ekonomisi” metrikleri ile uyumlu şekilde yürütüyor"

Son yıllarda sürdürülebilirlik performansını ivmeli bir şekilde artıran Tat Gıda, 2016’dan beri Borsa İstanbul’un Sürdürülebilirlik Endeksi’nde yer alıyor. 2022 yılında tüm ESG performans alanlarında gerçekleştirdiği çalışmalarla, Refinitiv değerleme sistemi üzerinden ESG notunu 100 üzerinden 71 puana yükseltti. Şirket, 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefini ortaya koyan Koç Holding’in başlattığı Karbon Dönüşüm Programı’nda yer alıyor.

“Ürünlerimizin tarladan tabağa kadar yolculuğunu izlenebilir hale getirdik”

Üretimde izlenebilirlik, otomasyon ve yapay zekâ uygulamaları gibi birçok alanda transformasyon projelerini devreye aldıklarını belirten Albaş, şu bilgileri verdi:

“Üretim tesislerimizin dijital dönüşümü için global ölçekte en etkili dijital olgunluk değerlendirme programlarından biri olan SIRI (Smart Industry Readiness Index) değerlendirmesinden geçtik. Yapay-zekâ destekli akıllı su kaynakları yönetim sistemimiz ile üretimdeki elektrik tüketimimizi %15 oranında azalttık. Blockchain altyapısına sahip izlenebilirlik platformu TTRACE aracılığıyla, ürünlerimizin tarladan sofraya gerçekleşen yolculuğunun tamamını izlenebilir hale getirmek için ilk adımı attık. Karacabey fabrikamızda domateslerimizin tarladan tesise takip sürecini başlattık.”

Tarımda dijitalleşmeye, akıllı teknolojilere yatırım yaptıklarını ifade eden Albaş, “Kendi sahamızda elde ettiğimiz başarılı uygulamalarımızla, çiftçinin daha verimli, daha kazançlı bir üretim modeliyle üretim yapabilmesi için rol model oluyoruz. 55 yıldır kesintisiz devam eden “Sözleşmeli Tarım” uygulamamız kapsamında 500’e yakını sözleşmeli olmak üzere 1000’in üzerinde çiftçiyle çalışıyoruz. Halen 2 bin 600 dekarlık alanda yürüttüğümüz dijital tarım uygulamaları ile dekar başına 10-11 ton seviyelerinde domates verimi elde ettik. Bu uygulamaları çiftçilerle paylaşarak, verimi arttırmalarını sağladık. Akıllı Sulama Teknolojilerimizle yaklaşık %30 su tasarrufuna ulaştık. Uydu ile takip sayesinde yüzde 10’a varan verim artışı sağladık. Tarımsal İklim İstasyonları aracılığıyla hava durumu yerel bazda tahmin edilebiliyor ve ürünü etkileyecek hastalıkların risk analizi yapılabiliyor. Bu istasyonlardan alınan veriler ve analizler sonucunda, hastalık riskleri çiftçilere “Tat Lider Çiftçi” mobil uygulaması üzerinden gönderiliyor. “Tarım Değer Zinciri” projesiyle 476 çiftçinin, limit çalışmasına gerek duymadan ve piyasa şartlarına göre uygun koşullarda tarımsal finansman imkanından yararlanmasını sağlıyoruz” dedi.

Tat Gıda’nın üretim, ihracat ve sürdürülebilirlik alanlarında güçlü performansla 2024’e giriş yaptığını söyleyen Albaş, ihracatın, şirketin sürdürülebilir ve kârlı büyüme hedefleri içerisinde önemine işaret etti. Albaş, “Ülkemizin bayrağını dış pazarlarda başarıyla dalgalandırmaya devam ediyoruz. Başarımızın temelinde ürünlerimizin sahip olduğu küresel çapta gıda güvenliği sertifikaları ve yüksek kalitenin yanı sıra bulunduğumuz ülkelerin damak tadına, yerel reçetelerine uygun ürünler çıkartabilme kabiliyetimiz yer alıyor. Bu başarının bir diğer nedeni ise, sürdürülebilirlik konusunda net pozitif etkiyi esas alan çalışmalarımızdır” dedi.

Rapora aşağıdaki link üzerinden ulaşabilirsiniz.

https://tatgida.azureedge.net/wp-prod/wp-content/uploads/2023/11/Tat-Gida-2022-Su%CC%88rdu%CC%88ru%CC%88lebilirlik-Raporu.pdf

Kaynak : Haberler.com

süperfilm

Süper Film’in sürdürülebilir büyüme ilkeleri odağında yer alan kurumsal karbon ayak izinin düşürülmesi, enerji ve kaynakların sorumlu kullanımı, üretim süreçleri ve ürün portföyünde sürdürülebilirlik konularındaki detaylı performans ve hedeflerinin yer aldığı Sürdürülebilirlik Raporu yayımlandı.

Rapor için tıklayınız.

 

emekyağEmek Yağ 2022 Sürdürülebilirlik Raporu Yayımlandı

Emek Yağ’ın kuruluşundan bu yana benimsediği etik, hesap verebilir ve sorumlu yönetim anlayışıyla hazırladığı ilk sürdürülebilirlik raporu yayımlandı.

Bu rapor ile, şirketin sürdürülebilirlik yaklaşımı, hayata geçirdiği çalışmaları ve ESG performansı GRI (Global Reporting Initiative) standartları çerçevesinde kamuoyu ile ilk kez paylaşıldı.

Rapora aşağıdaki link üzerinden ulaşabilirsiniz.

pepsico yatırım 1PepsiCo'nun Manisa'daki fabrikasında, organik atıktan enerji üretmek üzere kurulan "biyometanizasyon tesisi" hizmete girdi.

Tesisin açılış törenine Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkan Yardımcısı Zeynel Kılınç, Manisa Vali Yardımcısı Erhan Günay, Yunusemre Kaymakamı Atilla Kantay, Manisa Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Metin Memiş de katıldı.

Açılışta konuşan PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen, "PepsiCo ekosisteminde" bir ilke imza attıklarını söyledi.

Diğer fabrikalarındaki kojenerasyon tesislerinde, organik atıklardan elektrik ürettiklerini dile getiren Şen, şöyle devam etti:

"Bu projemizde ise Manisa fabrikamızda elektrik değil, doğal gaza emsal biyometan üretecek ileri teknoloji ve mühendislik içeren bir sistemi ilk kez uyguladık. Böylece organik atıklarımızdan yüzde 99 saflıkta biyometan gazı ürettik. Bu işlem sayesinde ürettiğimiz biyometanı üretim hatlarımızda doğal gazın yerine yakıt olarak kullanılabiliyoruz. Türkiye'de ve PepsiCo ekosisteminde bir ilk olan projenin ülkemizde ve dünyada diğer şirketlere de ilham vereceğine inanıyoruz. PepsiCo Türkiye olarak, Cumhuriyetimizin 100. yılında 250 milyon lirası güneş enerji panelleri, 100 milyon lirası ise biyometanizasyon tesisi olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına, 350 milyon liranın üzerinde yatırım gerçekleştirmiş olmaktan gurur duyuyoruz."

"Başkasının atığı bizim hammaddemiz olacak"

Kendi organik atıklarının yanı sıra başka kaynaklardan da organik atık almayı hedeflediklerini belirten Şen, şu bilgileri verdi:

"Dışarıdan atık almak için bakanlığa başvurduk. Fizibilite yapılıyor. Çevresel izinleri bekliyoruz. Manisa fabrikamızın yakınındaki diğer fabrikalarla görüşmeye başladık. Endüstriyel işbirlikleri geliştireceğiz. Başkasının atığı bizim ham maddemiz olacak. Dolayısıyla projenin hem çevremize hem de döngüsel ekonomiye katkı sağlamasını bekliyoruz. Planımız, gerekli izinler çıktıktan sonra 2024'te endüstriyel simbiyoz (ortak yaşam) ile biometan üretmeye başlamak. Böylece tükettiğimiz doğal gazın yüzde 40'ını aşan kısmını bu yolla karşılayabileceğiz."

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkan Yardımcısı Zeynel Kılınç da Türkiye'nin son 20 yılda büyük bir atılım yaptığını ifade etti.

Her başarılı yatırım hikayesinin yeni yatırımların önünü açtığını kaydeden Kılınç, "(Türkiye'ye yatırım yapın) mesajımızı sıklıkla duyurduğumuz bugünlerde ülkemizin yatırım ortamına güvenerek yatırım yapan PepsiCo ailesini tekrardan tebrik etmek istiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyonuyla Türkiye Yüzyılı'nı 'yatırım yüzyılı' yapma gayemize ortak oldukları için kendilerine bir kez daha buradan teşekkürleri bir borç biliyorum." ifadelerini kullandı.

Protokol üyeleri kurdele keserek tesisin açılışını gerçekleştirdi.

Tesis projesi

Verilen bilgiye göre, biyometanizasyon tesisinin kurulumunda 50 kişilik alanında uzman PepsiCo Türkiye ekibiyle Almanya ve Portekiz'den gelen uzmanlar çalıştı.

Endüstri 4.0'a uygun olarak çalışan PepsiCo Manisa Fabrikası'nda, Biyometanizasyon Tesisi de buna uyumlu olacak şekilde tasarlandı. Tesiste dünyanın en ileri teknolojileri kullanıldı.

Tesiste patates, cips, nişasta, yağ, arıtma çamurları ve benzeri parçalanabilir organik atıklar, 25-30 günlük süre içinde oksijensiz ortamda fermente edilerek biyogaza, biyogaz da bir dizi saflaştırma işlemine tabi tutularak yüzde 99 saflıkta biyometana dönüştürülüyor.

Tesisle yılda yaklaşık 10 bin ton organik atıktan yaklaşık 1,2 milyon metreküp biyometan gazı üretilmesi, PepsiCo Manisa Fabrikası'nın yıllık doğal gaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 30'unun karşılanması ve yılda ortalama 1237 ton sera gazı emisyonu azaltımı hedefleniyor.

Kaynak : AA

süperfilmÇEVKO Vakfı olarak aramıza yeni katılan üyemiz Süper Film Ambalaj San. ve Tic A.Ş.'ye hoş geldiniz diyor ve birlikte nice başarılara imza atmayı diliyoruz. Aramıza yeni katılan üyemiz ile üye sayımız 57'ye ulaşmıştır.

Sanko Holding bünyesinde 30 yılı aşkın tecrübesi ile sektörde öncü konumda bulunan Süper Film Ambalaj, bir dünya şirketi olma yolunda sürdürülebilirlik ilkesini benimseyerek örnek bir başarı hikayesi yazmaktadır.

Şirket, kurumsal değerlerini bütünleşik olarak sunulan ambalaj çözümleriyle taçlandırırken, Dünya’daki güncel gelişmeleri yakından takip edip hizmetlerini ve ürünlerini "döngüsel ekonomi" yaklaşımıyla üretmektedir. Yenilikçi düşünce, teknolojik altyapı ve sürdürülebilirlik ilkelerine uygunluk, Süper Film'in temel iş stratejilerinden biridir.

Süper Film Ambalaj'ın sürdürülebilirlikteki liderliği, atık yönetimi ve geri dönüştürülmüş hammadde kullanımını teşvik eden döngüsel ekonominin prensiplerine olan bağlılığını yansıtmaktadır. Bu yaklaşım, ambalaj sektörünü etkili bir şekilde yönlendirirken, esnek ambalaj malzemelerinin üretiminde geri dönüştürülmüş hammadde kullanımı, üretim zincirinin kaynaklarını daha verimli bir şekilde kullanmalarına olanak tanımaktadır.

Şirketin kazandığı çeşitli ödüller, yüksek kalite standartlarına olan bağlılığını ve sektördeki güçlü konumunu kanıtlamaktadır. Dünya Ambalaj Organizasyonu (World Packaging Organisation – WPO) tarafından 1970 yılından bu yana düzenlenmekte olan ve dünyanın en prestijli ambalaj yarışmalarından WorldStar Ambalaj Yarışması 2023 finalinde ödüle layık görülmüştür. WorldStar yarışmasında, Süper Film’in geliştirmiş olduğu SUPEX 2011 ALG BOPP filmi ile “Ambalaj Malzemeleri ve Bileşenleri” (Packaging Materials and Components) kategorisinde ödül almıştır.

2022 yılında ürün tasarımı alanında bir diğer önemli kazanım da Ambalaj Sanayicileri Derneği’nin (ASD) Türkiye'yi ambalajda küresel bir çekim merkezi yapma hedefiyle, 2010 yılından bu yana düzenlediği Ambalaj Ay Yıldızları Yarışması’nda Süper Film Ambalaj, Flexible Ambalaj Kategorisinde Algal Biyopolimer içeren SUPEX 2011 ALG BOPP filmi ile yetkinlik ödülü almıştır.

Süper Film Ambalaj, sadece Türkiye'de değil, 175'ten fazla ülkede ve 200'den fazla sektörde 100.000'den fazla şirket arasında Ecovadis tarafından verilen ESG sürdürülebilirlik konusundaki Gümüş Madalya ise şirketin çevre, sosyal sorumluluk, insan hakları, etik ve sorumlu satın alma konularındaki başarılarını doğrulamıştır.

Süper Film Ambalaj, artan kapasite ile bir dünya şirketi olma yolunda ilerlerken dünya genelinde daha yeşil ve sürdürülebilir bir geleceğe katkıda bulunmaya devam edecektir.

1330ÇEVKO Vakfı’nın gerçekleştirdiği kampanyayla temin edilen 50 adet evsel atık konteyneri deprem bölgesinde kullanıma alındı. Çevresel temizliğin halen büyük bir sorun olduğu bölgede, evsel atıkların toplanması, toplum sağlığı açısından büyük önem taşıyor.

6 Şubat 2023 tarihinde merkez üssü Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesi olarak gerçekleşen ve ülkeyi yasa boğan deprem felaketi sonrasında, afet bölgesinde tüketim sonrası atıkların toplanması ve yönetilmesi önemli bir ihtiyaç halini aldı. ÇEVKO Vakfı, bu ihtiyaca yanıt vermek amacıyla İstanbul Ataşehir Belediyesi ile iş birliği içinde 'Deprem Bölgesine Evsel Atık Konteyneri Kampanyası' adıyla kampanya başlattı. ÇEVKO Vakfı’nın yanı sıra ÇEVKO Vakfı üyeleri Sarten Ambalaj, GCA ve P&G Türkiye’nin de katkılarıyla, bölgeye sevk edilen 50 adet evsel atık konteyneriyle, deprem sonrası temizlik ve çevre koruma çabalarına önemli bir destek sağlandı.

Bölgede yaşamın normale dönmesi için çalışmalar sürerken, atık yönetimi konusunun da giderek daha önemli hale geldiğini söyleyen ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “6 Şubat 2023’te yaşadığımız deprem, hepimizi derinden yaraladı. Bu yaraları sarmak ise, uzun soluklu çalışmalar ve iş birlikleri gerektiriyor. İstanbul Ataşehir Belediyesi iş birliğinde başlattığımız kampanyamızda odağımıza çevresel temizliği aldık. Vakfımızın ve Vakıf üyesi üç değerli şirketin katkılarıyla, bölgedeki atıkların toplanması için paydaşlarımızla birlikte 50 adet evsel atık konteynerinin bölgeye gönderimini sağladık. Ataşehir Belediyesi’nin desteğiyle Kahramanmaraş-Nurhak Belediyesi’ne 25 adet ve Adıyaman-Gölbaşı Belediyesi’ne 25 adet atık konteyneri teslim edilerek, ilgili noktalara yerleştirildi. Vakfımız, tüm paydaşlarımızla iş birliği içerisinde, gelecekte de çevre koruma ve temizlik projelerini desteklemeyi sürdürecektir. Ataşehir Belediyesi’ne ve tüm destekçilerimize teşekkür ediyoruz,” şeklinde konuştu.

Deprem sonrasında barınma, gıda ve suya erişim gibi ortaya çıkan temel sorunların yanı sıra, temizlik ve evsel atıkların yerinde toplanması gibi gereksinimler de önem kazandı. Yürütülen kampanya atıkların toplanması için altyapı sağlamanın yanında bölgede ortaya çıkan hijyen sorununun çözümüne katkı sağlamayı da amaçlıyor.

Kampanya kapsamında bölgeye iletiden 50 konteynerden 40’ı ÇEVKO Vakfı İktisadi İşletmesi tarafından karşılanırken, Vakıf üyesi üç kuruluşun katkıları, 10 konteynerin daha teminini mümkün kıldı.

İKLİM KRİZİYLE MÜCADELE VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİKTEKİ SON GELİŞMELERids soylesılerı Kasım 03

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu tarafından düzenlenen "İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlıklı çevrimiçi söyleşide Migros Sürdürülebilirlik Yönetimi Grup Müdürü Cansu Ergün, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Ardalı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İklim Elçisi Batuhan Ateşli ve ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde bir araya geldi.

Bu yıl beşincisi gerçekleşen ÇEVKO Vakfı Söyleşisi Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın moderasyonunda başladı. Söyleşide ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer aldı. “Yeşil Aklama” konusunu gündeme getirerek sözlerine başlayan İmer, çevre, sürdürülebilirlik ve benzeri konularda kişi ya da kurumların veriye dayanmayan iddiaları olarak kavramı tanımladı. Mete İmer, bu konu üzerinde oluşan tepkiler üzerine dünyadaki kamu otoritelerinin düzenlemeler yapmaya ve önlemler almaya başladıklarını hatırlattı.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: Çevresel iddianın tüketiciyi yanıltmaması gerekiyor1

Mete İmer sözlerine şöyle devam etti: “Bir ürünün, hizmetin, sürecin, markanın veya işletmenin çevre için daha iyi olduğunu öne süren çevresel iddiaların tüketicileri yanıltmaması gerekiyor.” Çevresel iddianın yeşil aklamaya neden olmaması için altı ilke sayan İmer, bu ilkeleri “İddialar ‘gerçeğe uygun ve kesin olmalı’, ‘açık ve net olmalı; belirsiz olmamalı’, ‘önemli bilgileri saklamamalı veya atlamamalı’, ‘yapılan karşılaştırmalar adil ve anlamlı olmalı’, ‘bir ürün ya da hizmetin tüm yaşam döngüsünü dikkate almalı’ ve ‘kanıtlanabilir olmalı’dır” şeklinde sıraladı.

Türkiye’de Ticaret Bakanlığı tarafından yeşil aklamanın önlenmesi için hazırlanan Çevreye İlişkin Beyanlar İçeren Reklamlar Hakkında Kılavuz’un 13 Aralık 2022 tarihinde yürürlüğe girdiğini anımsatan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri, “Kılavuzda reklamlarda bir mala veya ambalajına ilişkin olarak belirtilen sertifika ve onayların yetkili kurumlardan, üniversitelerin ilgili bölümlerinden veya akredite araştırma, test ve değerlendirme kuruluşlarından alınan bilgi ve belgelerle doğrulanmış olması gerektiği bildirilmekte; bozunabilirliğe ilişkin beyanların kamu kurumlarından, üniversitelerin ilgili bölümlerinden veya akredite araştırma, test ve değerlendirme kuruluşlarından alınmış kanıtların bulunması halinde kullanılabileceği belirtilmektedir. Kılavuza göre "geri dönüştürülebilirlik” ve “geri dönüştürülmüş malzeme içeriği” konularında yapılan beyanlarda tüketiciler yanıltılmamalıdır, denilmektedir,” şeklinde açıklamada bulundu.

Yıldız Teknik Üniversitesi ve ÇEVKO Vakfı işbirliğinde faaliyete yeni geçen Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM’da Türkiye’de ilk kez geri dönüştürülebilirlik, geri dönüştürülmüş malzeme içeriği, biyobozunurluk, kompostlanabilirlik, vb. konularda test ve analizlerin yapılabileceğini belirten İmer, “Bu alanda ÇEVKO’nun başlattığı üniversite ve STK işbirliğinin diğer üniversite ve STK’lara örnek olmasını diliyorum” şeklinde sözlerini bitirdi.

Prof. Dr. Yüksel Ardalı: Eko kırım bundan sonra suç sayılacak

Mete İmer’in ardından Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yüksel Ardalı, söyleşide söz alan diğer katılımcı oldu. İklim Krizi ve Yeşil Dönüşüm başlıklı bir sunum gerçekleştiren Ardalı Dünya’daki sıcaklık değişimlerine dikkat çekerek sözlerine başladı.

Prof. Dr. Yüksel Ardalı, iklim değişikliğiyle gelen değişimin önemli çevre sorunlara yol açtığını belirterek sözlerine başladı. 1850’li yıllarda karbondioksit ölçümlerinin başladığını belirten Ardalı, o günden bugüne karbondioksit ölçümlerinin yüzde 40 oranında arttığını söyledi. Hiçbir çevresel sorunun kendi başına ve bağımsız olmadığını belirten Ardalı, insanların kendi yok oluşuna neden olduğunu belirtti.

AB’nin yakın zamanda aldığı bir karardan söz eden Ardalı, eko kırımın bundan sonra suç sayılacağını söyledi. Prof. Dr. Yüksel Ardalı sözlerini şöyle sürdürdü: “İklim kriziyle ilgili korkma ve endişe etme aşamasından harekete geçme zamanına geçtik. Kuzey Kutbu’nda olan Kuzey Kutbu’nda kalmıyor. Herkesi etkiliyor.”

Gıda, su ve enerji kısıtlarıyla ilgili sorunlar yaşandığını belirten Ardalı, canlı türlerinin yaşadığı bölgeleri terk etmeye başladığını belirtti. Sürdürülebilirlik kavramının altını çizen Ardalı, Yeşil Mutabakat çerçevesinde sürdürülebilirlik konusunda tüm başlıkların aynı anda uygulanması gerektiğini hatırlattı.

2Migros Sürdürülebilirlik Yönetimi Grup Müdürü Cansu Ergün: Sürdürülebilirlik stratejimiz ve yol haritamızı Migros İyi Gelecek Planımız ile sunuyoruz

Söyleşiye özel sektörü temsilen katılan Migros Sürdürülebilirlik Yönetimi Grup Müdürü Cansu Ergün, şirketin sürdürülebilirlik konusunda yaptığı çalışmaları anlattı.

Cansu Ergün “Migros’ta Sürdürülebilir Gelecek Bugünden Başlar” başlıklı sunumuyla, bu alandaki çalışmaların ertelenmeden, bugün başlaması gereken konular olduğu vurgusuyla söze başladı. Migros’un dört ana stratejisinden birinin “sürdürülebilir ekosistem” olarak belirlendiğini aktaran Ergün, Migros’un büyürken sadece kendi değil, tüm ekosistemiyle birlikte büyüdüğünün altını çizerken, şirketin “sürdürülebilir ekosistem” tanımını “Migros İyi Gelecek Planı” olarak belirlediklerini aktardı.

Cansu Ergün: “Sürdürülebilirlik stratejimiz ve yol haritamızı Migros İyi Gelecek Planımız ile dört değer alanı altında sunuyoruz. Çalışanlarımızın iyi bir geleceğe sahip olması, müşterilerimizin ve paydaşlarımızın iyi bir geleceğe sahip olması, insan unsurundan bağımsız göremeyeceğimiz dünyamızın iyi bir geleceğe sahip olması, bütün bunlar gerçekleşirken teknolojik imkanlardan yararlanmak”.

Gezegenimizi kurtarmadan faaliyetlerimizin devamlılığını sağlamanın mümkün olmadığını belirten Ergün; ölçümleme, hedefleme ve iyileştirme alanında bilimden yararlanmanın gerekliliğini vurguladı. Karbon net sıfır hedefinin yanı sıra gıda israfıyla mücadele ve plastik kullanımının azaltılması alanında da bilime dayalı, zorlayıcı hedefler doğrultusunda çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti.

Söyleşide son sözü Ondokuz Mayıs Üniversitesi İklim Elçisi Batuhan Ateşli aldı. Üniversitedeki saha çalışmalarını aktaran Ateşli sıfır atık çalıştaylarıyla yola çıktıklarını belirtti. Çalıştaydan yola çıkarak kampusun her yerinden veri toplayarak çalışmalara başladıklarını ve bunun sonucunda bir faaliyet raporu ortaya çıkardıklarını belirtti. Tüm fakültelerden öğrencilerinin katılımıyla sıfır atık bilincini kazandıran eğitimler hazırladıktan sonra geri dönüştürülemeyen maddelerden yeni tasarım, resim, heykel uygulamaları ortaya çıkarak, konunun eğlenceli bir yolla yaygınlaştırılmasını sağladıklarını belirtti.

Her fakültede atık getirme merkezlerinin kurulduğunu belirten Ateşli alan düzenlemelerinin de bu yönde gerçekleştiğinin altını çizdi.

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı ""İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=udcQ3wKQ90w

 

GETAM LOGOÇEVKO Vakfı ve Yıldız Teknik Üniversitesi arasında imzalanan iş birliği protokolü kapsamında, İstanbul Kalkınma Ajansı, Yenilikçi İstanbul Mali Destek Programı desteğiyle hayata geçen Türkiye’nin ilk Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM, faaliyetlerine başladı. Merkezde, geri kazanılabilirlikten geri dönüştürülmüş malzeme içeriğine, kompostlanabilirlikten biyobozunurluğa kadar ihtiyaç duyulan birçok test yapılabiliyor.

ÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı ortaklığında Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) bünyesinde, İstanbul Kalkınma Ajansı, Yenilikçi İstanbul Mali Destek Programı desteğiyle hayata geçen Türkiye’nin ilk Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM, faaliyetlerine başladı. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin 100 yılı aşkın akademik birikimini, ÇEVKO Vakfı’nın 30 yılı aşkın deneyimi ile bir araya getiren merkez, özellikle geri dönüşüm alanında araştırma-geliştirme çalışmalara ev sahipliği yapıyor. GETAM, akademik bilgi birikiminin sağlanması ve sanayinin taleplerinin karşılanması bakımından yenilikçi, çevre ile daha dost ürünlerin geliştirilmesine katkı sağlıyor ve sürdürülebilirlik odaklı Kamu – Akademi - Sanayi iş birliklerine yeni bir boyut kazandırıyor.

Uluslararası ve ulusal standart ve akreditasyon kuralları esas alınarak kurulan GETAM (Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi), kendi alanında Türkiye’de bir ilk oluşturuyor. Merkezde, ambalajların geri dönüştürülebilir olup olmamasından kompostlanabilirliğine, içerdiği geri dönüştürülmüş madde oranından biyobozunurluğuna kadar birçok alanda testler gerçekleştirilebilecek.

Merkezinin çalışma düzenini esas olarak sanayiden, yani ambalajlı ürün üreten ekonomik işletmelerden, ambalaj üreticilerinden ya da geri dönüşüm tesislerinden gelen analiz taleplerinin belirleyeceğini ifade eden ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “GETAM faaliyetlerinde öncelik, PET dışı plastikler yani PE ve PP türevi plastiklere verilmiş durumda. Bu analizler kısa sürede yapılıp sonuçlanabilecek analizler. GETAM’da atık ve plastik malzemelerde biyobozunurluk ve mikrobiyal testler de yaptırmak mümkün. Bu testler ise doksan günlük, altı aylık veya bir yıllık süreleri bulabiliyor.” dedi.Getam 2

Çevresel beyanlara bilimsel temel oluşturacak çalışmalar GETAM bünyesinde yapılabiliyor

Mete İmer sözlerine şöyle devam etti: “Çevre ve sürdürülebilirlik konularında toplumsal farkındalığın ve sorumlu tüketim bilincinin artış göstermesi sevindirici gelişmeler. Günümüzde tüketiciler, satın aldıkları ürünlerin çevreye olan etkilerini giderek daha fazla sorguluyor. Bu konuda duyarlı firmalar, geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilmiş ambalaj kullanımına giderek daha fazla önem veriyorlar. Ancak, T.C. Ticaret Bakanlığı tarafından, yayımlanan ‘Çevreye İlişkin Beyanlar İçeren Reklamlar Hakkında Kılavuz’, bu tür beyanların bilimsel olarak kanıtlanabilir nitelikte olmasını gerektiriyor. GETAM’da, bu kapsamda bilimsel sonuçlara ulaşabilmek için tüm testler yapılabiliyor.”

İhracat yapan firmalar için de önemli

Özellikle AB üyesi ülkelere yapılan ihracatta çevre odaklı düzenlemelerin artan önemine işaret eden ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, GETAM bu konuda gerekli analizlere ihtiyaç duyan firmalara da hizmet verecek. Bu tür test ve analizler yurt dışında da bazı merkezlerde yapılabiliyor, ancak GETAM’ın fiyat avantajı, verimli ve yüksek kalitedeki çalışma ortamıyla, ülkemizden olduğu kadar yurtdışından da taleplerin gelebileceğini ön görüyoruz” şeklinde konuştu.

ÇEVKO Vakfı’nın akademik iş birliklerine verdiği öneme de değinen Mete İmer, “1991 yılında, geri dönüşüm odaklı sürdürülebilir gelişmeye katkı sağlamak üzere, bir gönüllü sanayi inisiyatifi olarak kurulan ÇEVKO Vakfı, geniş kitlelere dokunan bir sivil toplum kuruluşu kimliği de taşımaktadır. Vakfımız, özellikle son yıllarda ülkemizde ‘İklim krizi ile savaşım’ ve ‘döngüsel ekonomiye geçiş’ konularında fikirsel önderlik üstelenen kurumların başında gelmektedir. Bu konuda akademik kurumlarla iş birliklerine özel bir önem veriyoruz. Bilimin gücünün ve gençliğin enerjisinin buluşma yeri olan üniversiteler, sürdürülebilir bir dünya için çok büyük önem taşımaktadır. ÇEVKO Vakfı ve YTÜ iş birliğinde kurulan Türkiye’nin ilk Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM’ın Sıfır Atık uygulamalarına büyük katkı sağlayacağına inancımız sonsuzdur.

Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM, test başvurularınıhttps://getam.cevko.org.tr sayfası üzerinden almaktadır.

18122023İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, YEŞİL MUTABAKAT VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÇALIŞMALARINDA SON GELİŞMELER

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu tarafından düzenlenen "İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlıklı çevrimiçi söyleşide GCA Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret, Atatürk Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Zeynep Ceylan, Atatürk Üniversitesi İklim Elçisi Şahin Korkmaz ve ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde bir araya geldi.

Altıncısı ve yılın son ÇEVKO Vakfı Söyleşisi Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın moderasyonunda başladı. Toprak, bu toplantının COP28 sonrası konuyla ilgili yapılan en geniş katılımlı toplantı olduğunu belirtti. Söyleşide ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer aldı. Yıl boyunca ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’ne katılan akademisyenlere, iklim elçilerine ve özel sektör temsilcilerine teşekkür ederek sözlerine başlayan İmer, COP28’e ilişkin değerlendirmelerini aktardı.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “İklim krizi ile baş etmek için süre kısaldı; her birimize düşen sorumluluk da o denli arttı”

BM 28. Taraflar Konferansı’nın ana gündeminin, Paris İklim Sözleşmesi’nde ortaya konulan hedeflerin neresinde olduğumuzu belirlemek ve bu kapsamda dünyamız için bir durum değerlendirmesi sunmak olduğunu vurgulayan Mete İmer, “Konferansta fosil yakıtlardan çıkılıp çıkılmayacağı konusu da gündemdeydi ve bu konu toplantılar sırasında görüş ayrılıklarına neden oldu, ancak bu ayrılıklar sonunda bir uzlaşı ile son buldu. Fosil yakıtlardan çıkış için bir söz verilmese de ‘fosil yakıt döneminin sonunun başlangıcı’ olarak nitelendirilebilecek bir yorum yapıldı. Enerji sistemlerinde kullanılan fosil yakıtların, gelişmiş ülkelerin liderliğinde, “adil, düzenli ve eşitlikçi” bir şekilde kullanımının azaltılması metne girmiş oldu” dedi.1812 toplu1

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “İlk kez yapılan küresel durum değerlendirmesi aslında olumsuz bir sonucu da gözler önüne serdi; ne yazık ki, Paris İklim Anlaşması’nda sözü edilen taahhütleri yerine getirme yolunda istenilen hızla ilerlenmediği görülüyor. 2030’a kadar sera gazı salımlarının 2019 düzeylerine göre %43 azaltılması gerekiyor ki Anlaşma’da belirlenen 1,5 C derece artış sınırı tutturulabilsin. Ek olarak belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi için 2030’a kadar yenilenebilir enerji kapasitelerinin 3 kat, enerji verimliliği iyileştirmelerinin 2 kat artması gerekiyor!” Ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerine karşı dayanıklılığının arttırılması, yani “iklim değişikliğine uyum” çabaları kapsamında iklim krizi nedeniyle ortaya çıkan hasarların karşılanması için oluşturulan Kayıp ve Zarar Fonu’nun yürürlüğe girmesinin sevindirici olduğunu bildiren İmer: “Taraflar, ayrıca, ‘Küresel Uyum Amacı’ adı altında ülkelerin dayanıklılık ve uyumunun artırılması için mali, teknolojik ve kapasite geliştirme çabalarının destekleneceği çerçeve ve hedeflerin belirlenmesinde mutabık kaldılar” dedi. İklim kriziyle başa çıkmada iklim finansmanının hedeflenen yeterli miktara ulaşmamış olmasının en büyük sorun olduğunu bildiren ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri: “Küresel durum değerlendirmesi, gelişmiş ülkelerin finansal taahhütlerinin, gelişmekte olan ülkelerin temiz enerjiye geçiş, ulusal iklim planlarının ve uyum çabalarının uygulanabilmesi için hesaplanan trilyonlarca dolarlık gereksinimin çok altında kaldığını ortaya koydu. Konferansta 2024 için yılda en az 100 milyar dolarlık yeni hedef belirlendi,” şeklinde açıklamada bulundu.

2024 yılındaki 29. BM Taraflar Konferansı’nın Azerbaycan’da, 2025 yılındaki 30. Taraflar Konferansı’nın ise Brezilya’da yapılmasına karar verildiğini bildiren Genel Sekreter İmer, COP 29’da hükümetlerin iklim krizinin boyut ve aciliyetinin gerektirdiği yeni bir finansal hedef belirlemeleri gerektiğini; COP 30’da ise 1,5 C sınırını dikkate alan, daha iddialı, yeni ulusal katkıların ana gündemi oluşturacağını sözlerine ekledi. İmer “Uluslararası toplumun gözü önünde gerçekleşen Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansları ve diğer benzer toplantılar iklim krizine karşı yapılanları ve yapılamayanları ortaya koyarak sürprize yer bırakmıyor. İnsanlık olarak bu savaşı kazanmak için hala zamanımız var ancak bu süre çok azaldı. Bu bakımdan her birimize düşen sorumluluk da o denli arttı” şeklinde sözlerine son verdi.

Prof. Dr. Zeynep Ceylan: “Global ısınmadaki 10 C’lik artışın doğa kaynaklı afetleri %30 oranında artırması sebebiyle ortaya çıkan ve artık ne yazık ki afet seviyesinde yaşanan aşırı(uç) hava olaylarının, insanların kendilerini stres altında hissetmelerine ve en küçük sorunlar karşısında dahi agresif davranışlar sergileyerek tolere sınırı düşük bireyler haline gelmesine neden olduğuna dikkat çekti”

Toplantıda ikinci olarak söz alan Atatürk Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Ceylan, Global Çevre Sorunları başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Döngüsel Ekonomi, Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler başlıklarında durum değerlendirmelerinde bulundu. İklim değişikliği sebebiyle ortaya çıkan doğal afetlere dikkat çeken Ceylan; çölleşme, kuraklık, gıda kıtlığı, aşırı yapılaşmanın da(betonlaşma) olumsuz etkisiyle aşırı yağışların kolaylıkla sel haline gelmesinin yanı sıra deniz taşkınları ve tsunamilerin ve orman yangınlarındaki artışların aşırı hava olayları olarak yaşandığını söyleyerek BM G.Sekteteri Gutteres’in COP28 sürecinde iklim değişikliğine dair “ yanan bir gezegeni fosil yakıtlarla çalışan bir itfaiye hortumu ile kurtarmazsınız” sözüne vurgu yaptı.

Diğer taraftan; “iklim değişkenliği” ve “iklim değişikliği” kavramlarının sıklıkla karıştırıldığını vurguladı. İklim değişkenliğinin daha kısa vadeli değişiklikleri kapsadığını söyleyen Zeynep Ceylan, iklim değişikliğinin ise daha uzun vadeli (on yıllarca) ve kalıcı değişimleri karşıladığını belirtti.

Artan sıcaklıkların insan psikolojisini dahi etkilediğini söyleyen Ceylan “insanlar bu sebeple en ufak olaylarda dahi tahammül edemez hâle geliyor” dedi. Bir diğer önemli konunun da ısınma sebebiyle devasa buzulların erimesi sonucu tatlı suların tuzlu sulara karışmasının yanı sıra ada devletçiklerinin ve kıyı devletlerin sular altında kalarak dünyanın coğrafyasının değişmesine neden olduğuna dikkat çekti. Ceylan, ayrıca yüzyıllarca donmuş toprak ve buzulların içerisinde etkisiz olarak hapsolmuş bakteri ve virüslerin buzların çözülmesi sonucu ortaya çıkarak emsali görülmemiş hastalıklara sebep olabileceğini ve yine buzlu topraklar altında birikim yapmış metan gazının açığa çıkarak sera etkisini güçlü bir şekilde artıracağından bahsetti.

1812 toplu 2

GCA Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret: “Cam sonsuza kadar geri dönüştürülebilir bir malzemedir ve sorumlu bir ambalaj çeşididir”

Dr. Abdullah Gayret ise konuyu üretim sektörü açısından ele aldı. İklim değişikliğiyle ilgili hem üreticiler hem toplum olarak dikkat çeken başlıkları sera gazı salımındaki artış, fosil ve biyokütle yakıtların tüketilmesi başlıklarında özetleyen Gayret, iklim değişikliğiyle mücadelede önemle vurgulanması gereken üç başlığın, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve ormansızlaşmanın önlenmesi olduğunu belirtti.

Cam ambalaj sektörünün enerji yoğun bir sektör olduğunu belirten Dr. Abdullah Gayret, 2050 yılına kadar sadece enerji verimliliğiyle gidilecek önemli yolların olduğunu söyledi. Cam sektöründe hala çevreci olmayan yakıtlara bağımlılığın fazla olduğunu belirten Gayret, bu alanda inovatif gelişmelere ihtiyaç olduğunu söyledi. Kalite standartlarında da bir değişime gidilmesi gerektiğini dile getiren Dr. Abdullah Gayret “sadece çevre ve atık yönetimi değil, sosyal sorumluluğu da kapsayan bir sürdürülebilirlik beyanına gidilmesi zorunluluk haline geliyor” dedi.

Cam ambalaj sektörüyle ilgili de bilgiler veren Gayret, “cam sonsuza kadar geri dönüştürülebilir bir malzemedir ve sorumlu bir ambalaj çeşididir” sözlerine yer verdi.

Söyleşide son sözü Atatürk Üniversitesi İklim Elçisi Şahin Korkmaz aldı. Üniversitelerinde yapılan çalışmaların haber derlemesini paylaşarak hikayelerinin 2022 yılında yapılan İklim Şurası’yla başladığını belirtti. Gençlerin fikirlerini İklim Şurası’na taşımak için gençlik buluşmaları gerçekleştirdiklerini belirten Şahin, farklı üniversite ve kurumlarla etkileşim içine girdiklerini, İklim Elçileri Bildirgeleri’ni hazırladıklarını belirtti. Şahin ilköğretim öğrencilerine SKA eğitimleri verdiklerinden, üniversite radyosundan yapılan yayınların etkili olduğundan ve farkındalık artırma çalışmalarının çok önemli olduğundan bahsetti.

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı “İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler " başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://youtu.be/dN7H0dhL1sc

 

odulÇEVKO Vakfı geleneksel Yeşil Nokta Ödülleri kapsamında düzenlenen 2. Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri ve 12. Yeşil Nokta Basın Ödülleri, 19 Aralık 2023 tarihinde gerçekleştirilen törenle sahiplerini buldu.

ÇEVKO Vakfı tarafından bu yıl 12. kez verilen Yeşil Nokta Basın Ödülleri ve 2. kez verilen Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri, 19 Aralık 2023 tarihinde gerçekleştirilen törenle sahiplerini buldu.

Yeşil Nokta Basın Ödülleri, 2023 yılı boyunca çevre haberlerine öncelik veren ve geri dönüşüm konusunda kamuoyunu bilgilendiren basın-yayın kuruluşlarına, habercilere veriliyor. Bu yıl GCA’nın ana sponsorluğu, Coca-Cola İçecek ve Uludağ İçecek’in bronz sponsorluk desteğiyle düzenlenen Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri ile ise, üniversite öğrencilerinin ambalaj tasarımı, atık yönetimi ve sosyal sorumluluk alanında özgün çevre dostu ürün, uygulama ve proje geliştirmelerinin teşvik edilmesi, üniversite-sanayi iş birliğinin sağlanması hedefleniyor.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, ödül töreninde yaptığı konuşmada, “Yeşil Nokta”nın genişletilmiş üretici sorumluluğunun bir göstergesi olduğunu, ekonomik işletmelerin; piyasaya sürdükleri ürünlerin ambalajlarının geri kazanımı ile ilgili sisteme mali bir katkı sağladığı anlamına geldiğini ve markanın Türkiye’deki tek yetkilisinin ÇEVKO Vakfı olduğunu paylaştı. Yeşil Nokta’nın 540 milyonu aşkın tüketiciyi kapsadığını ve her yıl Yeşil Nokta markasıyla işaretlenen ambalaj adedinin 400 milyarı aştığını belirten İmer Türkiye’de ÇEVKO Vakfı’ndan Yeşil Nokta lisansı almış şirket sayısının da 2023 yılı itibarıyla bin 335’e ulaştığını açıkladı. İmer, “Yeşil Nokta ile ilgili yapılan tüketici araştırmaları, her 10 kişiden 7’sinin Yeşil Nokta işaretini tanıdığını, Yeşil Nokta’yı tanıyan her 3 kişiden 1’inin satın aldığı ürünün Yeşil Noktalı olmasına dikkat ettiğini ortaya koyuyor. Sanayi, Basın ve Öğrenci ana başlıklarında verdiğimiz ve gelenekselleşen Yeşil Nokta Ödüllerimizle, çevre dostu sorumlu üretim ve tüketim alanında örnek çalışmaları ödüllendirmeyi ve teşvik etmeyi amaçlıyoruz” dedi.

İmer sözlerini “Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri, özveriyle ve titizlikle çalışan, değerli jüri üyelerimizin katkılarıyla belirlendi. Jüri üyelerimiz Doç. Dr. Füsun Servin Tut Haklıdır, Prof. Dr. Gülçin Büyüközkan Feyzioğlu, Prof. Dr. Gürbüz Güneş, Dr. Hakan Ertem, Hülya Ataman, Dr. İrem Daloğlu Çetinkaya ve Dr. Öykü Özden Gül’e değerli çalışmaları için teşekkürlerimi sunar Yeşil Nokta Öğrenci ve Yeşil Nokta Basın ödülü alan tüm öğrenci ve basın kuruluşlarımızı kutlarım” şeklinde tamamladı.ogrenci toplu

ÇEVKO Vakfı Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri ana sponsoru GCA Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret de konuşmasında şunları dile getirdi: “Gürok Grubu ve GCA olarak, topluma, çevreye ve gelecek nesillere duyduğumuz sorumluluk ile sadece iş dünyasında değil, toplumda da sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye’de geri dönüşüm kültürünün oluşmasında ve sürdürülebilir çevre için çok daha fazla değer üretilmesinde büyük bir emeği olan ve bizim de GCA olarak yönetim kurulunda yer aldığımız ÇEVKO Vakfı, hem dönüşüme hem de ekonomiye katkıları açısından önemli değerlere imza atmaya devam ediyor. Yeşil Nokta Öğrenci Ödüllerinde ödül alan tüm öğrencilerimizi kutluyoruz.”

Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri

ÇEVKO Vakfı Yeşil Nokta Öğrenci Ödülleri töreninde, 17 farklı üniversiteden 12 proje, 3 farklı kategoride Yeşil Nokta Öğrenci Ödülüne layık görüldü.

Ambalaj Eko-tasarımı Kategorisi’nde birincilik ödülünü “E-turn” projesiyle On Dokuz Mayıs Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü öğrencisi Hacer Karateke, ikincilik ödülünü “Tudi” projesiyle Eskişehir Teknik Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Yüksek Lisans öğrencisi Ekin Yüksel, üçüncülük ödülünü “Lutri” projesiyle İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Endüstriyel Tasarım bölümü öğrencisi Fatma Akkan ve teşvik ödülünü İstanbul Aydın Üniversitesi, Tekstil ve Moda Tasarımı öğrencileri Elif Elvan Atagün ile Hatice Kübra Büyükbaş “Yap-Boz-As” projesiyle aldı.

Atık Yönetim Sistemi ve Uygulamaları Kategorisi’nde birincilik ödülünü “Attık” projesi ile Erciyes Üniversitesi Eczacılık öğrencileri Kaan Kalaycı, Beyza Nur Özdamar ve Ege Üniversitesi öğrencisi Anıl Aladağ kazandı. İki tane ikincilik ödülü verilen kategoride, “E-dönüşüm” projesi ile Mersin Üniversitesi Mimarlık öğrencileri Rabia Akgül ve Bilal Erin ve “Phytocycle” projesi ile Altınbaş Üniversitesi Eczacılık öğrencileri Çağrı Budak, Serdar Karaca ve Nisa Merve Demircan, bu dereceyi paylaştı. “Bito” projesi ile Eskişehir Teknik Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Yüksek Lisans öğrencisi Ekin Yüksel üçüncülük ödülünü alırken, teşvik ödülünü “Tekstil Atıklarının Geri Kazanımı Projesi” ile İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nden Çevre Mühendisliği öğrencileri Mehmetali Andaç Beylikçi ve Nargül Kübra Taşyıldız aldı.

Çevre Konulu Sosyal Sorumluluk Uygulamaları Kategorisinde ise “Acugençlik Sosyal Sorumluluk Projesi” ile Acıbadem Üniversitesi Eczacılık öğrencileri Ezgi Sevim, İdil Işıkay, Şevval Günbay ve Zülal Özmaden birincilik, “Suyun Gözyaşları” projesi ile İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği öğrencileri Özlem Çolapkulu, Zeliha Sude Doğan, Osman Dündar, Sıla Karabulut ve Buğra Bayır ikincilik, “Her Çocuk Bir Tohumdur” projesi ile Yaşar Üniversitesi Endüstri Mühendisliği öğrencileri İrem Özçelik, Begüm Görücü ve Duru Selin Yılmaz üçüncülük ödülünü kazandı.

Yeşil Nokta Basın Ödülleri

Yeşil Nokta Basın Ödülleri, 2023 yılı boyunca çevre haberlerine öncelik veren ve geri dönüşüm konusunda kamuoyunu bilgilendiren basın-yayın kuruluşlarına, habercilere ve toplumun takdirini kazanmış kişilere veriliyor.

2023 yılında Gazete dalında “Nasıl Bir Ekonomi”, Televizyon dalında “NTV”, İnternet Haber Sitesi Dalında “Haberler.com”, Haber Ajansı dalında “İhlas Haber Ajansı”, Dergi dalında “Para” Dergisi, Radyo dalında “ST Endüstri Radyo”, ödül kazandı.
basın toplu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 






 

 

 

 

 

 

 

Dünyadan Kısa Haberler Foto 5Avrupa Birliği Kopernik İklim Değişikliği Dairesi (C3S) verilerine göre Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’yı etkileyen aşırı sıcaklıkların etkisiyle Haziran, Temmuz ve Ağustos sıcaklıkları 1991-2020 ortalamasının 0,66°C üzerine çıktı. Ağustos ayı ise 1850-1900 ortalamasının 1,5°C üzerinde çıkarak geçtiğimiz Temmuz ayından sonra en sıcak ay oldu. Ağustos ayında deniz sıcaklığında rekor sıcaklık ölçülürken, Kuzey Atlantik’te sıcaklıklar 25,19°C’ye ulaştı ve Antarktik buzulları tarihi ortalamanın %12 altına düştü. Uzmanlar 2023’ün tarihin en sıcak yılı olma yolunda ilerlediğini vurguladı.” 

Kaynak : TSKB Bülten

Dünyadan Kısa Haberler Foto 1Avrupa Yeşil Mutabakat’ında yer alan Sınırda Karbon Düzenlemesi’nin (SKD) raporlama yükümlülüğü 1 Ekim’de başladı. SKD kapsamındaki demir, çelik, alüminyum, gübre, hidrojen ve elektrik üretimi sektörlerinde Avrupa Birliği’ne (AB) ihracat gerçekleştiren firmalar 1 Ekim’den itibaren ürünlerinin karbon içeriğini raporlama yükümlülüğü ile karşı karşıya kaldı. Mali yükümlülükler ise 2026 yılından başlayarak 2034 yılına kadar kademeli olarak artarak devreye girecek.

Kaynak: TSKB Bülten

depozito foto 4Polonya'dan haberler: Polonya’da Depozito İade Sistemi 1 Ocak 2025’de Başlıyor

Polonya’da, Depozito İade Sistemi (DRS), tek kullanımlık ve yeniden doldurulabilir içecek ambalajlarında 1 Ocak 2025'ten itibaren başlıyor. 200 m²'nin üzerindeki tüm satış noktaları, depozitolu tek kullanımlık plastik ve metal ambalajların yanı sıra yeniden doldurulabilir cam ambalajları kabul etmekle yükümlü olacak.

Romanya'dan haberler: Romanya’da Onaylanan Depozito İade Sistemi için RetuRO Tarafından Erteleme Talep Edildi

Romanya'daki Depozito İade Sisteminin yöneticisi RetuRO sistemin etkin bir şekilde başlaması için Romanya Çevre, Su ve Orman Bakanlığı'ndan uzatma talep etti.

RetuRO Depozito İade Sistemi CEO'su ve Yönetim Kurulu Başkanı Gemma Webb süre uzatımı talebinin altında yatan başlıca nedenleri sıraladı:

• Depozito İade Sisteminin başlatılması durumunda karşılaşılacak zorluklar; Ekipman kurulumu, yazılım entegrasyonu ve bölgeler için uygun konumların belirlenmesi nedeniyle oluşacak gecikmeler,

• Zaman kısıtlamaları: Sistemin uygulanması için belirlenen tarihin kısa oluşu ve bunun sıkıştırılmış bir programa neden oluşu,

• Kamu algısı ve tüketici eğitimi: Sistemin nasıl çalıştığını anlamada temel bilgi eksikliği var bu konuda bilgilendirme ve eğitim sürecinden de RetuRO sorumludur,

• Bilgi teknolojileri Sisteminin geliştirilmesi ve sınırlı zaman çerçevesi içinde istenilen standartlarda performans sağlaması ve sahada uygulanması zorluk teşkil etmektedir,

• Ekonomik işletmelerle yapılacak sözleşmelerin süreç alması,

• Lojistik altyapı ve ağ: Lojistik altyapısı ve uygulanmasında önemli ilerlemeler kaydedilmiş olmasına rağmen, uygun yerlerin sağlanmasında bazı zorluklar yaşanmıştır,

• Üretici ve perakendeci yönetimi: RetuRO, üreticiler ve perakendecilerle sürekli işbirliği içindedir, bu nedenle Depozito İade Sistemini optimize etmek, ilgili tüm bilgileri toplamak, sürekli iyileştirmeler sağlamak zorundadır,

• Tüketiciler için bilgilendirme kampanyası: Bilgilendirmek, nasıl çalıştığını anlatmak ve Depozito İade Sistemini tanıtmak.

Uzatma talebinin onaylanması, sistemin şu anda karşı karşıya olduğu zorlukların etkilerini önemli ölçüde azaltacaktır ve RetuRO'ya etkili uygulama için ön koşulların yanı sıra temel bileşenleri test etmek için kritik zaman sağlayacaktır.

RetuRO Depozito İade Sistemi üç özel bir kamu hissedarlarından oluşan bir konsorsiyum tarafından oluşturulmuştur:

Romanya Çevre Bira Üreticileri Birliği (%30), Sürdürülebilirlik için Alkolsüz İçecek Üreticileri Birliği (%30) ve Çevre için Perakendeciler Birliği (%20) ve bir kamu hissedarı olan Romanya devleti aracılığıyla Çevre, Su ve Orman Bakanlığı (% 20).

Kaynak: Expra Bülten

Taksonomi FotoT.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yayımlanan “Taksonomi Çerçeve Dokümanı”, Türkiye’nin ulusal taksonomi geliştirme sürecindeki faaliyetlerine yer veriyor.

Türkiye, iklim değişikliği ile mücadele ve sürdürülebilir ekonomik kalkınma hedefleri doğrultusunda ulusal taksonomi hazırlıklarına devam ediyor. Bu kapsamda, ulusal ve uluslararası hedeflerle uyumlu ekonomik faaliyetlerin belirlenmesi, sürdürülebilir yatırımların teşvik edilmesi ve piyasadaki sürdürülebilir aktivitelerle ilgili şeffaflığın artırılması amaçlanarak çeşitli projeler ve iş birliği faaliyetleri yürütülüyor.

Taksonomi Çerçeve Dokümanı, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele kapsamında ulusal ve uluslararası düzeyde yürüttüğü faaliyetlerin yanı sıra taksonomilerin uluslararası bağlamı ve taksonomi geliştirme sürecine ilişkin öncelikler hakkında bilgi veriyor.

Türkiye’nin ulusal taksonomi hazırlıklarında dikkat çeken önemli adımlardan birini “Türkiye’de Raporlama Kılavuzlarının Hazırlanması ve Yeşil Taksonominin Potansiyel Kullanıcılarının ve Faydalanıcıların Belirlenmesi” projesi oluşturuyor. Proje, Türkiye’nin iklim hedeflerine ulaşması için gerekli ekonomik ve finansal faaliyetlere rehberlik edecek ulusal taksonomiye ilişkin teknik kapasitenin güçlendirilmesini ve yeşil taksonomiye uyumlu faaliyetlerin belirlenmesi için raporlama kılavuzlarının oluşturulmasını hedefliyor.

Raporda ayrıca Türkiye’nin politika ve hukuk öncelikleri ile ulusal taksonomi mevzuatının hazırlanması ve uygulanması için oluşturulan Ulusal Taksonomi Teknik Uzman Grubu’nun faaliyetlerine de yer veriliyor.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynak: İSO Yeşil Blog

IEA FotoUluslararası Enerji Ajansı IEA Net Sıfır Yol Haritası: Kömür, petrol ve gaz yatırımlarına ihtiyaç yok

IEA'nın dönüm noktası niteliğindeki Net Sıfır Yol Haritası, daha güçlü uluslararası işbirliği ile desteklenen daha yüksek emisyon azaltım eylemleri ve uygulamanın iklim hedeflerine ulaşmada kritik öneme sahip olacağını gösteriyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 26 Eylül 2023 Net Sıfır Yol Haritası’nı yayımladı. Raporda, temiz enerji yatırımlarındaki büyüme ile birlikte fosil yakıtların önümüzdeki yıllarda düşüşe geçeceği vurgusu dikkat çekiyor.

IEA’nın dönüm noktası niteliğindeki Net Sıfır Yol Haritası, daha güçlü uluslararası işbirliği ile desteklenen daha yüksek azaltım eylemleri ve uygulamanın iklim hedeflerine ulaşmada kritik öneme sahip olacağını gösteriyor.

Net Sıfır Yol Haritası’nın yeni güncellemesine göre, dünya enerji sektöründen kaynaklanan sera gazı emisyonlarını net sıfıra çekmek ve küresel ısınmayı 1,5 ̊C ile sınırlamak, temel temiz enerji teknolojilerinin rekor büyümesi nedeniyle mümkün olsa da, birçok alanda ivmenin hızla artması gerekiyor.

Yeni Yol Haritası, 1,5 ̊C hedefini ulaşılabilir kılmak için küresel bir yol belirleyerek, 2021de yayınlanan ve politika yapıcılar, endüstri, finans sektörü ve sivil toplum için temel bir ölçüt olarak hizmet veren orijinal rapora kapsamlı bir güncelleme sağlıyor.

2023 güncellemesi, pandemi sonrası ekonomik toparlanma ve bazı temiz enerji teknolojilerindeki olağanüstü büyümenin yanı sıra, fosil yakıtlara yapılan yatırımların artması ve inatla yüksek emisyonlar da dahil olmak üzere son iki yılda enerji alanında yaşanan önemli değişiklikleri içeriyor.

2021’den bu yanagüneş enerjisi kapasitesindeki ve elektrikli otomobil satışlarındaki rekor büyüme, yüzyılın ortasına kadar küresel olarak net sıfır emisyona doğru giden bir yol ve bu teknolojiler için yeni üretim kapasitesinin yaygınlaştırılmasına yönelik endüstri planları ile uyumlu görülüyor. Bu iki teknolojinin tek başına, bugün ile 2030 yılları arasındaki emisyon azaltımlarının üçte birini sağlaması nedeniyle bu önemli bir gelişme olarak kabul ediliyor. Öte yandan temiz enerji inovasyonu da daha fazla seçenek sunuyor ve teknoloji maliyetlerini düşürüyor. IEA’nın 2021’de yayınlanan orijinal Yol Haritası’nda, henüz piyasada bulunmayan teknolojiler 2050’de net sıfır için gereken emisyon azaltımlarının neredeyse yarısını sağlıyordu. Bu sayı, bu yılki güncellemede yaklaşık yüzde 35’e düştü.

Yine de bu on yılda daha cesur adımlar atılması gerekiyor. Bu yılki güncellenmiş net sıfır patikasında, küresel yenilenebilir enerji kapasitesi 2030’a kadar üç katına çıkıyor. Bu arada, enerji verimliliği iyileştirmelerinin yıllık oranı iki katına çıkıyor, elektrikli araç ve ısı pompası satışları hızla artıyor. Enerji sektörü metan emisyonları ise yüzde 75 oranında düşüyor. Emisyonların azaltılması için kanıtlanmış ve genellikle uygun maliyetli teknolojilere dayanan bu stratejilerin, birlikte on yılın sonuna kadar ihtiyaç duyulan azaltımların yüzde 80’inden fazlasını sağlaması bekleniyor.

IEA İcra Direktörü Fatih Birol, “Küresel ısınmayı 1.5 ̊C ile sınırlama hedefini canlı tutmak için dünyanın hızla bir araya gelmesi gerekiyor. İyi haber şu ki, ne yapmamız gerektiğini ve nasıl yapacağımızı biliyoruz. En son veri ve analizlere dayanan 2023 Net Sıfır Yol Haritamız ileriye dönük bir yol gösteriyor” diyor ve ekliyor:

“Ama aynı zamanda çok net bir mesajımız var: Güçlü uluslararası işbirliği başarı için çok önemlidir. Hükümetlerin, karşı karşıya olunan zorluğun boyutları göz önüne alındığında, iklimi jeopolitikten ayrı tutmaları gerekiyor.”

‘Veriler net: fosil yakıtlar çağı sona eriyor’

Avrupa İklim Vakfı CEO’su Laurence Tubiana da rapor üzerine şu değerlendirmelerde bulunuyor:

COP28öncesinde, son bilimsel veriler net: fosil yakıtlar çağı sona eriyor. Bu yeni rapor çok açık; enerji sektöründe ilerlemenin tek yolu yenilenebilir enerji kaynaklarını, verimliliği ve elektrifikasyonu geliştirmektir. Yeni petrol veya gaz sahalarına ya da kömür madenlerine ihtiyaç yoktur. Dubai’de, COP başkanlığı fosil yakıt sonrası liderliğin neye benzediğini göstermek zorunda kalacak.”

‘Yeni petrol, gaz veya kömür sahalarına yer yok’

Oil Change International Araştırma Direktörü Kelly Trout da “2023 Net Sıfır Emisyon senaryosu bir gerçeği bir kez daha teyit ediyor: Küresel sıcaklık artışını uluslararası düzeyde kararlaştırıldığı şekilde sınırlandırmak için yeni petrol, gaz veya kömür sahalarına yer yok. Fosil yakıtların hızlı, adil ve tam finansmanlı bir şekilde kullanımdan kaldırılmasının zamanı gelmiştir. Ülkeler COP28’de ciddi iklim taahhütlerindebulunmaya hazırlanırken, fosil yakıtlardan uzaklaşılması gerektiğine ve bunun hızla gerçekleşmesi gerektiğine dair kesin kanıtları dikkate almalıdırlar” diyor.

Ember Küresel Program Lideri Dave Jones ise “Yenilenebilir elektriğin üç katına çıkarılması, fosil yakıtlardan hızlı bir şekilde uzaklaşılmasını sağlamak için bu on yılda yapılması gereken en büyük eylemdir. Temiz elektrifikasyon ön plana çıktıkça, elektrik yeni petrol haline gelecektir. Bu da dünya liderlerinin büyük düşünmesini ve büyük inşa etmesini gerektiriyor. Bu roket bilimi değil ama uzay yarışındaki kararlılık ve aciliyeti gerektiriyor” ifadelerini kullanarak şunları aktarıyor:

“Daha da önemlisi, gelişmekte olan ekonomilerin bu yarışa girebilmeleri için yatırıma ihtiyaçları var ve bu da nihayetinde hepimizin yararına olacaktır.”

Düzenleyici Yardım Projesi (The Regulatory Assistance Project, RAP) Müdürü ve Avrupa Program Direktörü Jan Rosenow, “Yol haritası yeni kömür, petrol ve gaz yatırımlarına ihtiyacımız olmadığını gösteriyor. Doğru altyapı ile desteklenen elektrifikasyon ve enerji verimliliği ile birlikte yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılması, dünyayı net sıfır hedefine ulaştıracak temel bileşenlerdir. İyi haber şu ki, IEA birçok alanda şu anda bu yolda olduğumuzu tespit etti” değerlendirmesinde bulunuyor.

‘Bir sonraki NDC turuna kadar beklemeyi göze alamayız’

Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi (GWEC) Politika ve Projeler Başkanı Joyce Lee, “Rapor, iklim eylemi için bir kaldıraç olabilen ancak bazen gerçek uygulanabilir politika ortamlarının eksikliğini maskeleyenUlusal Katkı Beyanları’nı (NDC) güçlü bir şekilde vurguluyor. Rüzgar ve güneş enerjisi hedeflerinin ulusal politika çerçevelerinde ve büyük amiral gemisi sanayi politikası paketlerinde yer aldığını görmemiz gerekiyor. Bu, iklime dirençli büyüme ve enerji güvenliğinin kilidini açacak acil ve zaman yoğun eylemdir ve 2025’te yapılacak bir sonraki NDC turuna kadar beklemeyi göze alamayız” diyor ve ekliyor:

“Rüzgar ve güneş enerjisi, 2022’de kurulan tüm yeni yenilenebilir kapasitenin yüzde 90’ına katkıda bulunarak küresel ekonomi için karbonsuzlaştırmanın bel kemiği olacaktır. Ancak bu on yıl içinde küresel emisyonları zirveye çıkarmak için rüzgâr sektöründe sağlam tedarik zincirlerine ve üretim kapasitesine ihtiyacımız var. Politika yapıcıların, geçiş için sürdürülebilir endüstriyel kalkınma planları oluşturmanın yanı sıra, bu raporda vurgulanan diğer hızlı kolaylaştırıcıları (izin prosedürlerini hızlandırmak, şebeke altyapısını genişletmek ve finans, temiz enerji standartları ve ticaret koridorları konusunda uluslararası işbirliğini güçlendirmek) uygulamak için sanayi ile işbirliği yapması çok önemlidir.”

Yol Haritası, 2050’ye kadar küresel enerji sektörü için net sıfır emisyona giden bir rotanın ana hatlarını çiziyor, ancak farklı ulusal koşulları dikkate alan adil bir geçişin teşvik edilmesinin önemini de kabul ediyor. Örneğin, gelişmiş ekonomiler, gelişmekte olan ekonomilere daha fazla zaman tanımak için net sıfıra daha erken ulaşıyor. Ve net sıfır yolu, enerji sektörü yatırımlarının yüzde 1’inden biraz fazlasına karşılık gelen yıllık yaklaşık 45 milyar ABD doları yatırımla 2030’a kadar herkes için modern enerji biçimlerine tam erişim sağlıyor.

Neredeyse tüm ülkelerin net sıfır tarihlerini öne çekmeleri gerekiyor

Bununla birlikte, bu patikada kalabilmek, neredeyse tüm ülkelerin hedefledikleri net sıfır tarihlerini öne almaları gerektiği anlamına geliyor. Bu aynı zamanda, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde yatırımlarda önemli bir artışın harekete geçirilmesine bağlı. Yeni sıfır yolunda, küresel temiz enerji harcamaları 2023’te 1,8 trilyon ABD dolarından 2030’ların başında yıllık 4,5 trilyon ABD dolarına yükseliyor.

Güncellenmiş net sıfır emisyon senaryosunda, temiz enerji kapasitesinin politika güdümlü olarak büyük ölçüde artırılması, fosil yakıt talebini 2030’a kadar yüzde 25 azaltarak emisyonları 2022’de kaydedilen tüm zamanların en yüksek seviyesine kıyasla yüzde 35 azaltıyor. 2050’ye gelindiğinde fosil yakıt talebi yüzde 80 oranında düşüyor. Sonuç olarak uzun vadeli yeni petrol ve gaz projelerine, yeni kömür madenlerine, maden genişletmelerine veya yeni kömür santrallerine ihtiyaç duyulmuyor. Bununla birlikte, mevcut bazı petrol ve gaz varlıklarına ve halihazırda onaylanmış projelere devam edilmesi gerekiyor. Zarar verici fiyat artışları veya arz fazlalıklarından kaçınılması için temiz enerji yatırımlarındaki artış ve fosil yakıt tedarik yatırımlarındaki düşüşün sıralanması hayati önem taşıyor.

Rapora göre, temiz enerji teknolojileri ve bunları üretmek için gerekli olan kritik mineraller için daha esnek ve çeşitli tedarik zincirleri, net sıfır emisyonlu bir enerji sektörü oluşturmanın anahtarı olarak görülüyor. Bununla birlikte, gerekli temiz enerji gelişiminin hızı ve kapsamı göz önüne alındığında tedarik zincirlerinin açık kalması da aynı derecede hayati önem taşıyor.

Rapor, küresel ısınmanın 1.5 ̊C ile sınırlandırılması için daha güçlü uluslararası işbirliğinin önemini vurguluyor. Rapor, şu an ile 2030 arasında hedeflerin ve uygulamaların yeterince artırılmamasının ekiklim riskleri yaratacağı ve 1.5 ̊C hedefine ulaşmayı, pahalı ve ölçek olarak kanıtlanmamış karbon giderme teknolojilerinin büyük ölçüde yaygınlaştırılmasına bağlı kılacağı uyarısında bulunuyor. Raporun incelediği “Gecikmeli Eylem Durumu”nda, temiz enerjinin 2030’a kadar yeterince hızlı bir şekilde yaygınlaştırılamaması, bu yüzyılın ikinci yarısında her yıl yaklaşık 5 milyar ton karbondioksitin atmosferden uzaklaştırılması gerektiği anlamına geliyor. Karbon giderme teknolojileri bu ölçekte başarısız olursa sıcaklığı 1.5 ̊Cye geri döndürmek mümkün olmayacaktır.

Dr. Birol, “Karbonu atmosferden uzaklaştırmak çok maliyetli. Karbonu atmosfere salmamak için mümkün olan her şeyi yapmalıyız” önerisinde bulunuyor ve ekliyor:

“1.5 ̊Cye giden yol son iki yılda daraldı, ancak temiz enerji teknolojileri bu yolu açık tutuyor. Bu on yıl içinde fosil yakıt talebinde daha güçlü bir düşüşe yol açacak olan yenilenebilir kapasitenin üç katına çıkarılması ve enerji verimliliğinin 2030’a kadar iki katına çıkarılması gibi kilit küresel hedeflerin arkasında uluslararası bir ivme oluşurken, Dubai‘deki COP28 iklim zirvesi, bu kritik on yılın kalan yıllarında daha güçlü bir hırs ve uygulama taahhüdünde bulunmak için hayati bir fırsattır.”

Kaynak : Yeşil Gazete

Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması 1

Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği’nde faaliyet gösteren şirketler için (belirli kriterlere sahip üçüncü ülke şirketleri dâhil), kurumsal sürdürülebilirlik raporlamasını 2024 yılından itibaren zorunlu hale getiren “Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi” kapsamında kullanılacak olan Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartları (Euopean Sustainability Reporting Standards-ESRS)’in ilk setini 31 Temmuz 2023’te kabul etti. GRI ve ISSB raporlama çerçeveleriyle büyük oranda uyumlu olarak hazırlanan ESRS, Avrupa Birliği’ndeki şirketlerin tedarik zincirlerinde bulunan ve Avrupa Birliği’nde 150 milyon €’dan fazla ciroya sahip olan şirketlerimizi yakından ilgilendiriyor. 

Avrupa Komisyonu ESRS’i neden onayladı?

Avrupa Birliği’nde daha önce yürürlükte olan Finansal Olmayan Raporlama Direktifi, şirketlerin sürdürülebilirlikle ilgili risk ve fırsatları raporlamaları için yeterli değildi. Yatırımcılar ve diğer paydaşların sürdürülebilirlikle ilgili bilgi ihtiyacını karşılamayan bu standartlar, şirketlerin yaptıkları raporlamaların objektif olarak kıyaslanmasını da güçleştiriyordu. 

Avrupa Birliği’nin, Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal) ile belirlenen hedeflere ulaşabilmesi için, özellikle özel sektörün sahip olduğu finansal kaynakların gerçek anlamda sürdürülebilir iş modeline sahip şirketlere aktarılması gerekiyor. Sürdürülebilirlik raporlamasındaki eksiklikler ve problemler, Sürdürülebilir Finans Bildirim Direktifi’nin kapsamına giren yatırımcıların çevre ve insan haklarına saygılı bir şekilde bilinçli ve doğru karar alma kapasitesine zarar veriyor. Bu nedenle Avrupa Komisyonu, Aralık 2022’de yürürlüğe giren Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (Corporate Sustainability Reporting Directive) çerçevesinde kullanılacak ve sürdürülebilirlik raporlamasının kalitesini artıracak ortak sürdürülebilirlik standartlarını onayladı. 

ESRS ile birlikte sürdürülebilirlik raporlarında yer alan hususların standart hale getirilerek şirketlerin bu raporları hazırlarken harcadıkları zamandan ve finansal kaynaklardan tasarruf edilmesi hedefleniyor. Sürdürülebilirlik raporlamasındaki eksikliklerin giderilmesi ve bu alanda daha kaliteli raporların hazırlanması, şirketlerin kamuoyu dâhil tüm paydaşlara karşı daha hesap verebilir bir anlayışla hareket etmesine katkı sunacaktır. 

Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması 1ESRS kapsamında şirketler neleri raporlamalı?

ESRS’de çifte önemlilik (double materiality) prensibi benimseniyor. Başka bir ifade ile, şirketlerin hem kendi faaliyetlerinin çevre ve insanlar üzerindeki etkilerini, hem de sosyal ve çevresel konuların şirketlerin faaliyetleri üzerindeki etkilerini raporlaması isteniyor. 

ESRS 1 (“Genel Gereklilikler”), ESRS’ye göre raporlama yapılırken uygulanacak genel ilkeleri belirliyor. ESRS 2 (“Genel Bildirimler”) ise, hangi sürdürülebilirlik konusu dikkate alınırsa alınsın raporlanacak temel bilgileri içerir. ESRS 2, CSRD kapsamındaki tüm şirketler için zorunludur. ESRS 2 haricindeki tüm standartlar ile ilgili raporlama, şirketlerin yapacakları önemlilik değerlendirmesinin sonucuna bağlı. Diğer bir ifade ile şirketler, önemli olarak değerlendirmedikleri hususlara raporlarında yer vermeyebilir. 

Şirketler tarafından önemli olarak değerlendirilen konuların raporlanması zorunlu. Avrupa Birliği’nin belirlediği iklim hedeflerine erişilebilmesi için ESRS’in uygulanması sürecinde şirketlerin yapacakları önemlilik değerlendirmesi süreçlerinin de denetimden geçmesi bekleniyor. Örneğin bir şirket, iklim değişikliği konusunun önemli konular arasında yer almadığına kanaat getirirse, bu değerlendirmeye nasıl ulaştığını tatmin edecek şekilde açıklaması gerekiyor. 

EFRAG tarafından sunulan teklifte Avrupa Komisyonu hangi değişiklikleri yaptı?

Avrupa Komisyonu tarafından EFRAG’ın sunduğu taslakta yapılan değişiklikler üç kategoride toplanabilir:

  • Bazı raporlama standartlarının kademeli olarak uygulamaya girmesi
  • Önemlilik değerlendirmesinde şirketlere daha fazla esneklik sağlanması
  • Zorunlu olan bazı raporlama hususlarının gönüllü hale getirilmesi

Yapılan değişikliklerle özellikle daha önce sürdürülebilirlik raporlamasına tabi olmayan küçük ve orta ölçekteki şirketlerin aşırı finansal yükle karşılaşmadan raporlama sürecine hazırlanabilmesine imkan tanınması hedefleniyor. Buna göre 2024 yılı raporlaması için tüm şirketler çevresel konulardan kaynaklanan finansal riskleri raporlamak zorunda değil. Ayrıca, sosyal güvence, engelli çalışanlar, meslek hastalıkları ve özel hayat-iş yaşamı dengesi gibi iş gücü ile ilgili konular da ilk yıl raporlanmayabilir. 750’den az çalışanı olan şirketler, aşağıdaki hususlara yer vermeyebilir:

  • İlk yıl Kapsam-3 emisyonları (ESRS E1) ve iş gücü ile ilgili bildirimler (ESRS S1)
  • İlk iki yıl biyoçeşitlilik ile ilgili bildirimler (ESRS E4), değer zincirinde çalışanlar (ESRS S2), etkilenen toplumlar (ESRS S3) ve tüketiciler (ESRS S4)

EFRAG tarafından sunulan taslakta yer alan standartların önemli bir bölümü zorunluydu. Avrupa Komisyonu tarafından yapılan değişiklikle ESRS 2 haricindeki standartlar haricindeki standartlar gönüllü olarak raporlanacak. Biyoçeşitlilik geçiş planı da gönüllülük esasına göre raporlanacak konular arasında alındı. 

ESRS’nin diğer raporlama standartları ile ilişkisi nedir?

ESRS hazırlanırken özellikle Küresel Raporlama Girişimi (Global Reporting Initiative (GRI)) ve Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (International SustainabilityStandards Board-ISSB) standartları ile uyumlu olmasına dikkat edildi. Bununla birlikte, ISSB’de dikkate alınan finansal önemlilik prensibi ile ESRS’te benimsenen çifte önemliliğin (double materiality) tanımları arasında bazı farklar bulunuyor. 

Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması 2Büyük ölçüde yatırımcıların ihtiyaçları gözetilerek hazırlanan ISSB ile daha fazla paydaşın çıkarlar gözetilerek hazırlanan ESRS arasında bazı farklar bulunuyor. Diğer taraftan Avrupa Birliği, şirketlerin ISSB’ye uyumlu raporlama ihtiyacını ortadan kaldırmak için mümkün olduğunca ISSB kapsamında yayımlanan standartların ESRS’ye dâhil edilmesi için çaba sarf etti.

Bundan sonraki aşamada ne olacak?

ESRS standartların tam olarak yürürlüğe girebilmesi için Avrupa Parlamentosu Avrupa Konseyi’nin onayından yeniden geçmesi gerekiyor. Uzatmalarla birlikte yaklaşık 4 ay sürecek bu dönemde Parlamento ve Konsey ESRS’yi reddedebilir fakat değiştiremez.

ESRS’nin ilk etapta NFRD kapsamına giren 500’den fazla çalışanı olan büyük şirketler, bankalar ve sigorta şirketleri için yürürlüğe girmesi bekleniyor. İlk raporlamalar 2024 yılı için 2025 yılında gerçekleşecek. Diğer büyük şirketler ve borsada işlem gören AB dışındaki şirketler için ise raporlamalar 2025 yılı için 2026 yılında gerçekleşecek. Borsada işlem gören KOBİ’ler 2026 yılı için 2027 yılında raporlama yapacak ancak bu raporlama zorunluluğunu iki yıl erteleme hakları var. 

Bunlara ilave olarak AB genelinde yıllık 150 milyon €’dan fazla ciroya sahip ve AB içerisinde yıllık 40 milyon €’dan fazla ciroya sahip bir branşı olan veya büyük şirket/borsada işlem gören bir KOBİ bağlısı olan AB dışındaki şirketler de 2028 yılı için 2029 yılından itibaren raporlamaya başlayacaklar. Özellikle bu kategoriye giren Türk şirketlerinin şimdiden kurumsal sürdürülebilirlik raporlama kapasitelerini artırmaları gerekiyor. 

Sonuç ve değerlendirme

Kurumsal sürdürülebilirlik raporlaması artık dünya genelinde zorunlu hale gelmeye başlıyor. İklim değişikliğine bağlı felaketler, finansal kaynakların sürdürülebilirlik performansı yüksek olan şirketlere aktarılmasını mecbur hale getiriyor. Değişen tüketici davranışları bu anlamda da şirketleri kurumsal sürdürülebilirlik performanslarını artırmaya zorluyor. 26 Haziran 2026’da kabul edilen ISSB standartlarından sonra onaylanan ESRS, bu çerçevede atılan en ciddi adımlardan birisi olarak dikkat çekiyor. 

Türkiye olarak ihracatımızın yaklaşık %40’ını Avrupa Birliği’ne gerçekleştiriyoruz. Avrupa Birliği’nin tedarik zincirinde yer alan çok fazla şirketimiz var. Şirketleri kendi değer zincirlerinden de sorumlu tutan ESRS’in uygulanması ile birlikte özellikle 2024 yılı sonrasında Avrupa Birliği’ndeki şirketler tarafından Türkiye’deki şirketlere yönelik sürdürülebilirlik konusunda bilgi talebinde ciddi bir artışın yaşanması bekleniyor. ESRS kapsamında yapılacak raporlamaların finansal kuruluşlar ve yatırımcılar tarafından da dikkate alınacağı göz önünde bulundurulursa, Türk şirketlerinin Avrupa Birliği pazarındaki rekabet güçlerini koruyabilmeleri, dünya genelinde yaygın olarak kullanılan raporlama çerçevelerine uygun olarak sürdürülebilirlik performanslarını artırmalarına bağlı. 


Kaynak : Yeşil Büyüme

 

 

 

Ahmet KirmanŞişecam’ın Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kırman, global cam sektörünün gelişimine katkıları nedeniyle Phoenix Ödül Komitesi tarafından takdim edilen ve cam sektörünün Oscar’ı olarak tanımlanan "Yılın Cama Değer Katan İnsanı" ödülünü İtalya-Como’da aldı.

Şirketten yapılan açıklamaya göre, Phoenix Ödül Komitesi Başkanı Lincoln Brown’ın Prof. Dr. Ahmet Kırman’a ödülünü takdim ettiği özel geceye global iş dünyası ve cam sektörünün önde gelen temsilcileri katıldı.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Şişecam’ın Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kırman, dünyanın çok önemli 3 büyük sorunu olduğunu ve bu sorunların çözümü için cam sektörüne önemli görevler düştüğünü açıkladı.

Kırman, şunları kaydetti:

"Bu sorunların başında sürdürülebilir dünya anlayışının, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere özellikle gelişmiş ülkelerde kuvvetli biçimde seslendirilmesine karşın, politik ve ekonomik çıkarlar uğruna yeterince dikkate alınmaması geliyor. Çözüm için öncelikle cam sanayisinin kaynak kullanımı konusunda birlikte hareket etme ihtiyacı var. Ortak sorunların kâr hırsından arınarak, rekabeti en alt seviyede tutarak ve ortak akılla çözülmesi gerekiyor. Cam sanayisinde adaletli gelir dağılımı ve kadınlara fırsat eşitliği sağlanması ise diğer önemli konular. Bu alanlardaki ortak çabalarımızı da artırmalıyız.

Dünya cam sanayisi açısından önem taşıyan ve sektöre katkıda bulunanlara 50 yılı aşkın süredir takdim edilen bu özel ödüle layık görülmek benim için büyük önem taşıyor. Hakimlik, akademisyenlik ve bankacılık sonrası bir parçası olmaktan büyük gurur duyduğum cam sanayisinde yaptıklarımızın izleniyor ve takdir ediliyor olması hem motivasyon hem sorumluluk anlamında çok etkileyici. Değerli komite üyelerine teşekkür ediyorum."

Phoenix Ödül Komitesi Başkanı Lincoln Brown ise sektörün gelişimine 17 yıldır önemli katkılar sunan, ilham veren liderliğiyle Şişecam’ın faaliyet alanlarında önde gelen global bir şirket olmasını sağlayan Kırman’a bu ödülü takdim etmekten büyük mutluluk duyduklarını belirtti.

sütaş foto 1Dünya Gıda Günü’nde Sütaş, sürdürülebilirlik karnesini kamuoyu ile paylaştı

Sürdürülebilirlik İlerleme Raporunu 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde paylaşan Sütaş’ın Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz, “Raporumuzu bu önemli günde paylaşarak gıda sisteminin, sürdürülebilirlik ve döngüsellik esasında dönüşümüne ilişkin farkındalık oluşmasına destek olmak istedik. Dünyamız, iklim değişikliğinin yol açtığı küresel ısınma ve doğal kaynakların hızla tükenmesinin yarattığı tehditlerle mücadele etmeye çalışırken gıda sektörü olarak artan dünya nüfusunun sağlıklı gıdaya erişimini sağlama sorumluluğumuz var. Biz, bu küresel sorunların çözümüne katkı sağladığına inandığımız; özüne sürdürülebilirliği alan “Çiftlikten Sofralara” iş modelimizle çalışıyoruz. Bu model, tüketicilerimizin doğallık ve güvenilir gıda beklentilerini de en iyi şekilde karşılamamıza olanak sağlıyor” dedi.

Her geçen gün daha fazla etkisini gösteren iklim değişikliği, toplumun tüm kesimlerinin harekete geçmesini zorunlu kılarken gelecekteki çevresel sorunları önlemede kritik bir öneme sahip olan “sürdürülebilirlik” artık ülkelerin, şirketlerin en önemli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Bu doğrultuda “sürdürülebilir gıda sistemleri” arayışının da daha fazla ele alındığını görüyoruz. 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde “2022 Yılı Sürdürülebilirlik İlerleme Raporu’nu yayınlayan Sütaş, özüne sürdürülebilirliği alan “Çiftlikten Sofralara” entegre iş modeli ile bu alanda önemli bir örnek oluşturuyor.

“DÜNYA GIDA GÜNÜ’NDE YAYINLAYARAK FARKINDALIK OLUŞTURULMASINA DESTEK OLMAK İSTEDİK”

Sütaş’ın kuruluşunun 50’inci yılını kutlayacağı 2025 yılı hedefleri doğrultusunda yürüttüğü faaliyetleri ve 2022 yılı sürdürülebilirlik performansını paylaşmaktan mutluluk duyduklarını dile getiren Sütaş Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz, “Raporumuzu bu önemli günde paylaşarak gıda sisteminin, sürdürülebilirlik ve döngüsellik esasında dönüşümüne ilişkin farkındalık oluşmasına destek olmak istedik. Dünyamız, iklim değişikliğinin yol açtığı küresel ısınma ve doğal kaynakların hızla tükenmesinin yarattığı tehditlerle mücadele etmeye çalışırken gıda sektörü olarak artan dünya nüfusunun sağlıklı gıdaya erişimini sağlama sorumluluğumuz var. Biz, bu küresel sorunların çözümüne katkı sağladığına inandığımız; ineklerin beslendiği yemden, sofralara ulaşan süt ve süt ürünlerine kadar olan tüm süreci, tam bir tedarik zinciri entegrasyonu ile yönetmemize imkân veren “Çiftlikten Sofralara” iş modelimizle çalışıyoruz. Sürdürülebilirlik ve döngüselliği esas alan bu model, aynı zamanda tüketicilerimizin doğallık ve güvenilir gıda beklentilerini de en iyi şekilde karşılamamıza olanak sağlıyor.” dedi.

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE MÜCADELE VE KARBON YÖNETİMİ ÖNCELİKLERİMİZ ARASINDA”

İklim değişikliği ile mücadele ve karbon yönetiminin 2022 yılında da öncelikleri arasında yer aldığını kaydeden Yılmaz, “Çalışmalarımızla sera gazı emisyonlarında bir önceki yıla göre yüzde 7’lik, emisyon yoğunluğumuzda da yüzde 10 oranında düşüş sağladık. İklim etkimizi azaltmadaki en önemli araç, çiftliklerimizin gübreleri ve tesislerimizin tüm organik atıklarını işleyerek elektrik, buhar ve sıcak su elde ettiğimiz biyogaz tesislerimiz. Şimdiye kadar yaptığımız yatırımlarla 4 entegre tesiste elektrik üretim kapasitemizi 18,1 MWh’ye, termal enerji kapasitelerimizi de 18 MWh’ye çıkardık. Üretim tesislerimizin elektrik ihtiyacının yüzde 80’ini karşılar durumdayız. Bu sayede ayrıca 590 bin ton karbonu yakaladık. Bu rakam, faaliyetlerimiz sonucu oluşan sera gazı miktarının yüzde 252 fazlasına denk geliyor. Bu arada enerji verimliliği çalışmaları ile 2015-2022 yılları arasında 26 milyon kWh enerji tasarrufu sağladık. Elde ettiğimiz bu tasarruf, 9 bin 400 hanenin bir yıllık elektrik tüketimine eşit.” değerlendirmesinde bulundu.

GES YATIRIMLARI İLE YENİLENEBİLİR ENERJİ ÇEŞİTLENDİRİLİYOR

Yılmaz, yenilenebilir enerji ile ilgili çalışmalarını paylaştığı sözlerini şöyle sürdürdü; “2020 yılında yenilenebilir enerji üretimini çeşitlendirme kararı alarak 25 MWp GES yatırım hedefi koymuştuk. Bu kapsamda, Bingöl Entegre Tesislerimizde 1 MWp’lik, Tire Entegre Tesislerimizde 4,9 MWp’lik güneş enerjisi santrali (GES) yatırımlarını sonuçlandırdık. Diğer lokasyonlarımızdaki çiftliklerimiz ve üretim tesislerimizin çatıları için GES fizibilite ve şartname çalışmalarımız devam ediyor.”

SÜTAŞ İNEKLERİNİN YEMLERİ ONARICI TARIM ESASLARI DOĞRULTUSUNDA YETİŞTİRİLİYOR

Sözleşmeli olarak çalıştığı çiftçiler ile onarıcı tarım esaslarını uyguladıklarını belirten Yılmaz; “İneklerimizin yediği yemlerin yetiştirildiği toprakları zenginleştirmek amacıyla biyogaz tesislerimizin çıktılarından elde ettiğimiz organik ve organomineral gübrelerin tarımsal üretimde kullanımımı artırıyoruz. Bu sayede topraklarımıza kazandırdığımız organik madde miktarı, 2020 yılına oranla 2022’de yüzde 43 artarak 43 bin ton oldu. Bu kapsamda İl Tarım ve Orman Müdürlükleri ile organik ve organomineral gübre kullanımının tarım topraklarında kalite ve verim üzerine etkilerinin belirlenmesine yönelik deneme çalışmalarımız da devam ediyor.” dedi.

TESİSLERİMİZ BULUNDUKLARI BÖLGELERDE TOPLUMUN REFAHINA KATKI SAĞLIYOR

Çiftlikten Sofralara iş modelinin ekonomik, sosyal etkileri ve kapsayıcı niteliğiyle bir “Bölgesel Kalkınma Modeli” örneği oluşturduğu belirten Yılmaz sözlerine şöyle devam etti; “İş modelimiz çevresel sürdürülebilirliğin yanı sıra paydaşlarımıza sosyal ve ekonomik açıdan da katkı sağlamamıza imkân tanıyor. Bu anlayışla hayata geçirdiğimiz yatırımlarımız; tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinde birçok farklı alt sektörü harekete geçirirken yerel kalkınmaya ve faaliyette bulunduğumuz bölgelerdeki toplum refahının artmasına katkıda bulunuyor. 2022 yılında 18 binden fazla süt üreticisinden süt aldık ve 33,2 bin dekar arazide sözleşmeli yem bitkisi üretilmesini sağladık. Sözleşmeli model ile iş birliği yaptığımız yem bitkileri üreticilerimizi, toprağın hazırlanmasından uygun tohum seçimine, verimli sulama sistemlerinin geliştirilmesinden organik ve organomineral gübre teminine ve hasat faaliyetlerine kadar birçok konuda destekledik. Süt üreticilerimizin de gerek sürdürülebilir süt hayvancılığı konusunda verdiğimiz eğitimler, gerek yerinde denetimler aracılığı ile daha kaliteli ve verimli üretim yapmalarına katkı sağladık.”

Son yıllarda dünyanın dikkatinin, plastik atıklar ile mücadelenin yanı sıra gıda atık ve kayıplarına yöneldiğini belirten Yılmaz; “Her iki konuda da işbirliğinin gücüne inanıyor, oluşturulan girişimlerde paydaşlarımızla birlikte çalışmalar yürütüyoruz. 2022 yılına kadar gramaj azaltımı çalışmalarımızla ambalajlarımızda yaklaşık 2.100 ton daha az plastik kullandık. Gıda kaybımızı da %1’in altına düşürmeyi başardık.” dedi.

Sütaş, Sürdürülebilirlik gönüllülerini, 2025 sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda “çevrenin sürdürülebilirliği”, “bireylerin sağlığı ve mutluluğu” ve “toplumun gelişimi ve refahı” alanlarında gerçekleşen çalışmalarını anlattığı raporunu incelemeye davet ediyor.

Rapor için tıklayınız.


GCA Ödül

2-4 Ekim tarihlerinde Monaco Grimaldi Forum'da düzenlenen Luxe Pack Monaco 2023 Fuarı’nda yer alan GCA, sürdürülebilir premium spirits cam şişe çözümlerini standında sergiledi.

Fuarın 2. gününde 25 yıldır üreticilerin en iyi sürdürülebilir ambalaj yeniliklerini ve en etkili kurumsal sosyal sorumluluk (CSR) projelerini ödüllendiren Luxe Pack Green Awards, bu sene GCA’yı ürün ve kurumsallık açısından sürdürülebilirlik çalışmaları sebebiyle “Kurumsal Sosyal Sorumluluk Girişimi” kategorisinde EKOMAT projesiyle Jüri Özel Ödülü’ne layık gördü.

Yaklaşık 100.000 kişiye hizmet veren ve ambalaj malzemelerini geri dönüşüme kazandırmak üzere tüketicide bilinci artırmanın hedeflendiği projede 14 ayda toplam 1 milyon 900 bin adet cam, plastik ve metal şişe geri dönüşüme kazandırıldı.

“Geleceğin ambalaj çözümlerine dair vizyonumuzu paylaştık”

Dünyanın dört bir yanından sektör profesyonellerinin katıldığı fuarda yer aldıkları için çok mutlu olduklarını ifade eden GCA Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret, “Luxe Pack Monaco 2023 Fuarı, lüks ambalaj endüstrisindeki son trendleri, inovatif çözümleri ve sektör liderlerini bir araya getiren öncü bir platformdur. Ambalaj tasarımının ve marka değerinin önemine vurgu yaparak, markaların tüketicilere sunacakları deneyimi nasıl geliştirebilecekleri konusunda önemli fikirler ve ilham kaynakları sunmaktadır. Bu prestijli etkinlikte, sektörün sınırlarını zorlayan trendleri, teknolojileri ve stratejileri ilk elden gözlemleme fırsatı bulduk. GCA olarak, fuarda birçok değerli katılımcı ile bir araya gelip, geleceğin spirits kategorisinde cam ambalaj çözümlerine dair vizyonumuzu paylaştık. Ayrıca en yenilikçi ürünlerimizi sergileyerek, sektör profesyonellerinin yorum ve önerilerini değerlendirdik. Öte yandan jüri özel ödülünün sahibi olmanın gururunu yaşıyoruz. Bizim için çok verimli olan bu büyük etkinlik vesilesiyle, sektördeki son gelişmeleri paylaşmak ve iş birlikleri kurmak bizleri çok sevindirdi” diye konuştu.

CCI sorumlulukalıyoruzCoca-Cola İçecek’in (CCI) 2022 yılına ait hem finansal hem de finansal olmayan performansına yer verdiği üçüncü Entegre Faaliyet Raporu, ilk kez tam kapsamı ile dört dilde (Türkçe, İngilizce, Arapça ve Rusça) yayımlandı.

Coca-Cola İçecek’in (CCI) 2022 yılı finansal sonuçları, iş stratejileri, çevresel ve sosyal inisiyatiflerini açıkladığı üçüncü Entegre Faaliyet Raporu, faaliyet gösterdiği coğrafyaların tamamını kapsayarak ilk kez Türkçe, İngilizce, Arapça ve Rusça olmak üzere dört dilde tam kapsamıyla yayımlandı.

Raporun kendisinin, kurumun şeffaflık, hesap verebilirlik ve operasyonel mükemmelliğe olan bağlılığını yansıttığını belirten Coca-Cola İçecek CEO’su Burak Başarır, “İlerlememizi, başarılarımızı ve karşılaştığımız zorlukları kapsamlı bir şekilde sunarak, size CCI'ın geçen yılki yolculuğuna dair açık ve anlaşılır bir genel bakış sağlamayı amaçlıyoruz. Raporumuzu şeffaf bir şekilde dört dilde ve tam kapsamda çok daha geniş erişim kabiliyetiyle paydaşlarımızla paylaşmaktan mutluluk duyuyorum” şeklinde konuştu.

CCI’ın 2030 Sürdürülebilirlik Taahhütleri etrafında şekillenen ve "CCI’da Sorumluluk Alıyoruz" mottosu ile yayınlanan Entegre Faaliyet Raporu, CCI’ın çevresel ve sosyal olmak üzere 9 hedefini adresliyor. Ambalaj, su, iklim değişikliği, insan hakları, çeşitlilik ve kapsayıcılık ve bu alanlar üzerine toplumsal yatırımları odaklarına aldıklarını belirten CEO Burak Başarır, “Önümüzdeki 7 yılın iş planlarını bugünden hazırladık. Bu yıl ilk kez 2030 Sürdürülebilirlik Taahhütlerimizin yanı sıra Temel Sürdürülebilirlik Performans Göstergelerimizi de entegre faaliyet raporumuza dahil ettik. Taahhütlerimize dönük her adımın öncelikle kendi ekosistemimizde, daha geniş ölçekte ise iş dünyasında sürdürülebilirlik eforlarına ivme kazandırmasını umuyoruz” diye konuştu. 

Tüm operasyonlar çevre denetiminden geçti

Burak Başarır sözlerine şöyle devam etti: “Raporumuz, faaliyet coğrafyamıza en son eklenen Özbekistan'a ait çevresel ve sosyal veriler de dahil olmak üzere genişletildi ve artık operasyonlarımızın %100'ünü kapsar hale geldi. Buna ek olarak, ilk kez operasyonların %100'ünü kapsayacak şekilde çevresel dış denetim gerçekleştirildi. Tüm CCI operasyonları çevre denetimlerinden geçti. Ayrıca, tüm ülkeler ve tüm değer zinciri ilk kez ISO 14064-3 uyarınca sera gazı emisyonları doğrulamasını tamamladı.”

Entegre Faaliyet Raporu uluslararası standartlarla yazıldı

Bu yıl da Global Reporting Initiative (GRI) standartları ve Uluslararası Entegre Raporlama Konseyi’nin (IIRC) Uluslararası Entegre Raporlama Çerçevesi doğrultusunda, içerik geliştirme sürecinde AA1000 önemlilik/kapsayıcılık/duyarlılık ilkelerinin; finansal bildirimlerde ise Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarının (IFRS) kılavuzluk ettiği raporda, 1 Ocak – 31 Aralık 2022 dönemine ait yatırımlar, hedefler, uygulamalar ve elde edilen sonuçlar paylaşıldı.

Carrefoursa FotoCarrefourSA, mağazalarında topladığı atık pilleri AÇEV’in “Okuyan Bir Gelecek” projesi ile ihtiyaç sahibi çocuklar için kitaba dönüştürüyor

Bu yıl 30. yaşını kutlayan CarrefourSA, sürdürülebilir proje ve uygulamalarla toplumun ihtiyaçlarına yönelik çalışmalarına devam ediyor. İnsanı ve çevreyi odağına alan projeleriyle geniş kitlelerde farkındalık yaratmayı ve çözüm sağlamayı amaçlayan CarrefourSA, yine bu yıl 30. yaşını kutlayan Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) tarafından geliştirilen “Okuyan Bir Gelecek” projesi kapsamında mağazalarında topladığı atık pillerle ihtiyaç sahibi çocukların gelişimlerine destek oluyor.

“Hayatın her adımında ‘Yaşam İçin Doğrusu’nun peşindeyiz”

“Doğrusu CarrefourSA’da” söylemi altında müşterileri, çalışanları ve dünyanın sürdürülebilirliği için sorumlulukla hareket ettiklerini söyleyen CarrefourSA CEO’su Kutay Kartallıoğlu, “Doğayı koruma bilinciyle hayata geçirdiğimiz atık pilleri toplama projesiyle bu atıkların doğaya karışmasını engellerken, dönüştürdüğümüz her pille ihtiyaç sahibi çocukların eğitim ve gelişimlerine de katkı sunuyoruz” dedi. Kartallıoğlu, proje ile ilgili açıklamalarına şu şekilde devam etti: Yaptığımız her işte ve attığımız her adımda çalışanlarımız, müşterilerimiz, üreticilerimiz ve en önemlisi dünyamız için, kısacası ‘Yaşam İçin Doğrusu’nun peşindeyiz. Yaşadığımız topluma ve bu toplumun geleceği olan çocuklarımıza olan sorumluluğumuzun da farkındayız. Bu kapsamda 2022 yılında başladığımız ve hala devam eden,TAP (Taşınabilir Pil Üreticileri Derneği) ve AÇEV iş birliğimizde müşterilerimizin de katkılarıyla 650 kg atık pil topladık. Topladığımız atık pillerin kitaba dönüşmesi ile AÇEV’in ihtiyaç sahibi çocuklara ulaşmasına destek oluyoruz. Bu iş birliği sayesinde sadece doğayı korumakla kalmıyor, çocuklarda erken yaşlardan itibaren kitap okuma alışkanlığının kazanılmasına da katkı sağlamış oluyoruz. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabilmek için gösterdiğimiz bu çevre dostu adımı, sürdürülebilir bir toplumu destekleyen önemli bir yaklaşım olarak görüyoruz. Çağdaş bir toplumun sürdürülebilirliği için gelişimleri risk altındaki çocuklara fırsat eşitliği sunan bu çalışmada yer almaktan gurur duyuyoruz. Çocukların geleceğine katkı sunmak isteyen herkesi de atık pillerini kitaba dönüştürmek için CarrefourSA’ya bekliyoruz.”

Anadolu Efes Foto 1Anadolu Efes, ileri dönüşümle gıda sektörüne fonksiyonel malt lifi ham maddesini kazandırdı

Anadolu Efes, ileri dönüşüm yöntemiyle katma değerli bir ham madde olan fonksiyonel malt lifini gıda sektörüne kazandırdı. Endüstrinin yan ürünü olan malt posasının fonksiyonel malt lifine dönüştürülebilmesi için Anadolu Efes 2020 yılından bu yana AR-GE çalışmaları yürütüyordu. 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde Mutfak Sanatları Akademisi’nde düzenlenen davette Anadolu Efes Grup Kurumsal İletişim ve İlişkiler Direktörü Selda Susal Saatçi, iş dünyasının doğa üzerindeki baskısını azaltabilmesi için lineer iş modelleri yerine döngüsel ekonomiyi temel alan iş modellerini benimsemesinin çok önemli olduğunu söyledi. Buna karşılık 2023 Global Circularity Gap Report verilerine göre küresel ekonominin yalnızca %7,2 oranında döngüsel olduğunu vurguladı. Susal Saatçi, Anadolu Efes'te ise döngüsel ekonomiye katkı verecek iş modelleri ve uygulamaları önceliklendirdiklerini ve bu tür projeler üzerinde çalıştıklarını belirtti.

Dünyada her yıl 931 milyon ton, Türkiye’de ise her yıl 18,1 milyon ton gıda israf ediliyor. Artan dünya nüfusuyla birlikte verimli kaynak kullanımı ve fonksiyonel faydası yüksek gıdanın önemi giderek artıyor. Endüstrinin bir yan ürünü olarak dünyada yılda yaklaşık 40 milyon ton, Türkiye’de ise yaklaşık 200 bin ton malt posası ortaya çıkıyor. Anadolu Efes, 2020 yılından bu yana malt posasının katma değerli bir ham madde olan fonksiyonel malt lifine dönüşümünü sağlamak için AR-GE çalışmaları yürütüyor. Fonksiyonel malt lifi gıda sektöründe birçok farklı alanda kullanılabiliyor.

Anadolu Efes Grup Kurumsal İletişim ve İlişkiler Direktörü (CCAO) Selda Susal Saatçi konuyla ilgili şunları paylaştı: “Birleşmiş Milletler’in son raporuna göre 2050’lerde dünya nüfusu 10 milyara yükselecek. Dünya Bankası’nın en güncel gıda güvenliği verilerine göre bugün bile gıda güvensizliği oranı %29,6'ya yükselmiş durumda. Bu durum küresel nüfusun %11,3'ünü etkiliyor. Bu da demektir ki, verimli kaynak kullanımına, sürdürülebilir tarım ve gıda uygulamalarına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bu kapsamda sürdürülebilirlik stratejimizin bir parçası olarak endüstrimizde oluşan bir yan ürünü yine teknoloji odaklı döngüsel ekonomi çözümleri sunan Fazla girişimi ve farklı paydaşlarla yürüttüğümüz AR-GE çalışmaları sonucunda katma değerli bir ham maddeye dönüştürdük. Ve bu ham maddeyi Tarım ve Orman Bakanlığı’nın onaylarıyla gıda sektörüne kazandırdık. Bu yıl Dünya Gıda Günü, suyun yeryüzündeki yaşam için kritik rolüne odaklanıyor. Biz de Anadolu Efes olarak, bu çalışma ile sıfırdan ham madde üretiminden kaynaklanan su tüketiminin ve karbon ayak izinin önüne geçmekten dolayı mutluyuz. Döngüsel ekonomiyi temel alan bir uygulamayı hayata geçirmekten dolayı da ayrıca gurur duyuyoruz” dedi.

Anadolu Efes, AR-GE ve inovasyon anlayışına yeni bir boyut kazandırarak kurum dışı girişimcilik ekosistemine verdiği desteğin yanı sıra kurum içinden de girişimciler yetiştirmek üzere programlar yürütüyor. Şirketin kurum içi girişimcilik platformu “Anadolu Efes Girişim Atölyesi”nden doğarak ticarileşen ilk girişimi Malty, geçtiğimiz yıl Türkiye’nin ilk ileri dönüşüm atıştırmalığı Malty Bites’ı üretti. Malty, Global FoodTech500 listesinde Türkiye'den seçilen 2 girişimden biri. Aynı zamanda Upcycle Food Association (USA) ve FoodValley (EU)'in Türkiye’den seçilen ilk ve tek üyesi. Türkiye’nin ilk ileri dönüşüm atıştırmalığını üreten Malty, her bir paketi ile 19 litre su tasarrufu sağlıyor. Anadolu Efes Girişim Atölyesi’nin bu yılki girişimlerinden biri arpa saplarından sürdürülebilir kâğıt üretimi için denemeler yapıyor.

meteÇEVKO Vakfı olarak 16 Eylül Dünya Temizlik Günü ve 17 Eylül tarihlerinde Müze Gazhane'de gerçekleşen Upcycle İstanbul Art and Design Festivali’ne katıldık.

“İleri dönüşüm hareketine sen de katıl” sloganıyla yola çıkan sürdürülebilir sosyal etki platformu Upcycle İstanbul tarafından, ileri dönüşüm ve kaynakların verimli kullanımı konusunda bilinç oluşturmak, atıkların değerlendirilerek tekrar kullanıma kazandırılabileceğini sanat ve tasarım aracılığıyla göstermek ve her türlü dönüşümün sürdürülebilir çevresel faydalarına dikkat çekmek üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden Kültür AŞ destekleriyle düzenlenen Upcycle İstanbul Art and Design Festival'in ikincisi, 16 Eylül Temizlik Günü ve 17 Eylül tarihlerinde gerçekleşti.

Kendisi de ileri dönüşüm hareketinden ilham alınarak tasarlanan Müze Gazhane'de gerçekleşen Upcycle Art and Design Festival, bu sene sorumlu tüketim kavramını sahiplendi. Tüketim alışkanlıklarının kaynakları sınırlı olan dünyada yarattığı etkiyi fark ettirmeyi amaçlayan festivalde çevre dostu sanatçıların eserleri, kısa film gösterimleri, söyleşiler, atölyeler ve Upcycle Bazaar yer aldı.

Müze Gazhane'nin Q Deck alanında konumlanan Upcycle Sahnesi, festival katılımcılarını söyleşiler, dinletiler, kısa film gösterileri gibi ilham verici etkinliklerle buluşturdu. Türkiye'nin sürdürülebilirlik odaklı platformlarından PlumeMag ortaklığıyla gerçekleşen Upcycle İstanbul Talks'da konunun uzmanları ve festival katılımcıları bir araya geldi.

Bu kapsamda, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreterimiz Mete İmer PlumeMag kurucusu Bihter Ayyıldız’ın sorularını yanıtladı. “Temizlemek mi? Kirletmemek mi?” başlığı ile gerçekleşen söyleşide Genel Sekreterimiz Mete İmer, dinleyicilerle Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu ve Döngüsel Ekonomi hakkında bilgiler paylaştı. Seyircilerden de gelen soruları yanıtlayan İmer, bireysel olarak yapabileceklerimiz adına örnekler vererek özellikle kaynağında ayırmanın önemine dikkat çekti.

 ÇEVKO Vakfı standının da yer aldığı festival alanında Çevreci Kedi ÇEVKİ maskotumuz hem çocuklar hem de yetişkinler tarafından büyük ilgi gördü.

 

ids

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu tarafından düzenlenen "İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlıklı çevrimiçi söyleşide Coca-Cola İçecek Grup Sürdürülebilirlik Müdürü Özlem Mutlu Doğan, Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zeynep Zaimoğlu, Çukurova Üniversitesi İklim Elçisi Sercan Yakın ve ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde bir araya geldi.

ÇEVKO Vakfı, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle ele alıyor. Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı söyleşide, "İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığında akademi ve özel sektörden konuşmacılar Dünya’nın bu konuda geldiği son durumu değerlendirdi. İklim krizinin yol açtığı çevre sorunlarının yanı sıra, iklim krizinin sebep olduğu ekonomik sorunlar da gündeme taşındı. Sorunların yanı sıra çözüm önerileri ve yapılan uygulamaların da örnek olaylarla ele alındığı toplantıda farkındalık ve bilinçlendirme dışında olası işbirlikleri de gündeme geldi.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: Özel Sektör ve tüm paydaşlar Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin gerçekleşmesi için daha çok katkı vermeli

Moderatör Celal Toprak, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nin önemini vurgulayarak ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’e verdi. İmer, ekim ayının başında Global Compact ve Accenture tarafından yayımlanan 2023 Sürdürülebilir Kalkınma Raporu’na değinerek bu raporun BM tarafından kabul edilen ve 2030 yılında gerçekleşmesi öngörülen 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’ne özel sektörün katkısını incelediğini belirtti.

Raporda, özel sektörün 2015-2022 yılları arasında BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne en büyük katkısının yeni iş olanakları yaratmak ve ekonomik büyümeyi arttırmak yönünde olduğunun; ancak bu büyümenin çevreye olumsuz etki edecek şekilde gerçekleştiğinin; yaratılan olumsuz çevresel faktörlerin dünyada yoksulluk, açlık, sağlık ve küresel barış konularındaki toplumsal bozulmayı tetiklediğinin vurgulandığını belirten İmer, hedeflere ulaşılabilmesi için, aralarında cinsiyet eşitliğinin desteklenmesi, iklim eyleminin hızlanması, suyla ilgili dayanıklılığın arttırılması ve döngüsel ekonomiye yatırım yapılmasının da bulunduğu on temel önerinin raporda yer aldığını bildirdi.

Mete İmer, ÇEVKO söyleşilerinde yer alan öncü özel sektör kuruluşları ve üniversitelerin yanında, kamu yönetimine, belediyelere, bireylere, kısacası tüm paydaşlara acilen eyleme geçilmesi ve daha fazla ilerleme kaydedilmesi için büyük sorumluluk düştüğünü belirtti. ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun paydaşlarla işbirliği içinde bu kritik küresel konularda farkındalık yaratmayı sürdüreceğini sözlerine ekledi.ids toplu 1

Özlem Mutlu Doğan, Coca-Cola İçecek (CCI) Grup Sürdürülebilirlik Müdürü: Kaynak tüketimini azaltmaya ve atık üretimini minimize etmeye odaklanıyoruz

CCI Grup Sürdürülebilirlik Müdürü Özlem Mutlu Doğan sektörler genelinde sürdürülebilirlik kavramının çok önemli bir başlığa dönüştüğünü vurguladı. Dünya Ekonomik Forumu 2022 küresel risk raporuna göre önümüzdeki 10 yılın sonunda dünya ekonomisini doğrudan etkileyecek ilk riskin iklim değişikliğiyle mücadelede başarısızlık olduğunu belirten Doğan, herkesin bu noktaya odaklanması gerektiğinin altını çizdi.

Faaliyet gösterdiğimiz 11 ülkede, toplumların sürdürülebilirliği ve refahı için, sürdürülebilirliği iş yapış biçimimiz olarak görüyor, değer yaratmayı sürdürülebilirlik stratejimizin merkezine koyuyoruz diyen Doğan, Coca-Cola İçecek'in sürdürülebilir değer yaratma modelini anlattı ve değer yaratma modelinin sorumlu üretim ve tüketim, su, enerji, eğitim ve cinsiyet eşitliği gibi birçok Sürdürülebilir Kalkınma Amacına katkı sağladığını vurguladı.

Geleceğe dönük çevresel ayak izini azaltmanın, sosyal eşitliği sağlamanın, toplumdan aldığını toplumla paylaşmanın CCI’ın sorumluluğu olduğunu belirten Doğan, Coca-Cola İçecek’in 2030 Sürdürülebilirlik Taahhütlerini iki başlık altında toplandığını çevre ile ilgili olan başlıkların ambalaj, su , iklim ; sosyal alandaki taahhütlerin insan hakları, çeşitlilik & kapsayıcılık ve toplum başlıkları olduğunu söyledi.

İklim kriziyle mücadele odağındaki ilk taahhütlerinin üretim tesislerinde 2030 yılına kadar %100 yenilenebilir elektrikle çalıştırma ve karbon nötr üretime geçme olduğunu vurgulayan Doğan, “Şu an itibarıyla Pakistan KPGF ve Multan’da, Türkiye Isparta ve Köyceğiz’de güneş enerjisi panelleri ve Türkiye Çorlu’da da rüzgar tribünü kurulumlarımızı tamamladık. 2030 yılına kadar elektrik ihtiyacımızın %50’sini yenilenebilir enerji satın alımıyla, %40’ını yatırımlarımızla, %10’unu da karbon sıfırlamayla karşılamayı hedefliyoruz” dedi. Özlem Mutlu Doğan, iklim değişikliğindeki ikinci hedefin ilk taahhütlerini de kapsadığını; fakat tüm değer zincirini ele aldığını, 2030’a doğru iş hacmini büyütürken 2015 Paris İklim Anlaşması’nın imzalandığı yılı baz kabul ederek 2015’e kıyasla doğrudan ve dolaylı ürün başına emisyonları mutlak olarak %13 azaltmayı hedeflediklerini belirtti.

 

ids toplu 2Prof. Dr. Zeynep Zaimoğlu / Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı: Hepimiz aynı gemideyiz

Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zeynep Zaimoğlu, iklim krizinin en önemli çıktılarından biri olan su sorunu ve suya erişimdeki zorluklara odaklanan bir konuşma yaptı. Prof. Dr. Zaimoğlu, iklim krizinin sonuçlarının gelecekte bir zamana değil, bugüne etki ettiğinin altını çizerek sözlerine başladı. Paris Antlaşması’nın üstünden geçen sekiz yıla rağmen, bu süreçteki ilerlemenin yetersiz olduğunu belirten Zaimoğlu, özellikle savaşlardaki insani sorunların yanı sıra, ölçülemeyen karbon salımı sorunu olduğunu da vurguladı. Gelişmiş ülkelerin bazı üretim alanlarını gelişmekte olan ülkelere kaydırarak sorundan kurtulamayacağını belirten Prof. Dr. Zaimoğlu, iklim krizinde sınırların bir önemi olmadığını, tüm ülkelerin aynı gemide olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Zaimoğlu, tüm bu çerçeve içinde tarımda kullanılan suyun karbon gibi vergilendirilmesi gerektiği konusuna dikkat çekti. Su kullanımını yönetmenin çok önemli olduğunu vurgulayan Zaimoğlu, “sanal su kullanımı” kavramının anlaşılması gerektiğini söyledi. Bir sebzenin üretiminde de su kullanıldığını ve ürün yetiştirilip ihraç edildiğinde kullandığı suyla birlikte ihraç edildiğini, bu konunun göz ardı edildiğini belirten Zaimoğlu, her ürünün sanal su ayak izinin de ölçülmesi gerektiğini belirtti.

Tarladaki üretimden sofradaki çatala gelene kadar tüm tarım ürünlerinin her aşamada su tükettiğini ve en yoğun su ihracatının tarım ürünleriyle gerçekleştiğini, bu sanal su kullanımının çevresel sürdürülebilirlik için mutlaka vergilendirilmesi ve bu yolla iklim kriziyle mücadelede kaynak yaratılabileceğini belirtti.

Sercan Yakın / Çukurova Üniversitesi İklim Elçisi: Kampüsteki ekili alan yüzde 17’den yüzde 35’e yükseldi

Çukurova Üniversitesi İklim Elçisi Sercan Yakın ise, eğitim gördükleri üniversitede iklim mücadelesiyle yakın, orta ve uzun vadede sonuçlar getirecek birçok farklı uygulamayı, sosyal katılımla gerçekleştirdiklerini belirtti. Üniversite Kampüsündeki ekili alanın yüzde 17’den yüzde 35’e yükseldiğini belirten Yakın, kampus içinde bisiklet kullanımını teşvik eden uygulamalardan, enerji verimliliği aktivitelerine, yeşil binalara geçişten bilinçlendirme etkinliklerine kadar birçok farklı örnek olay uygulamasını anlattı.

Sercan Yalkın Çukurova Üniversitesinin, Türkiye’de kağıtsız ofis konseptini kullanan 105 üniversite arasında ilk 10’da yer alarak, Yeşil Ofis Ödülüne layık görüldüğünü de sözlerini ekledi. Çukurova Üniversitesinde resmi belgeler, Elektronik Belge Yükleme Sistemi (EBYS) kullanımıyla iletiliyor. 2014 yılından bu yana kullanılan bu sistem sayesinde üniversitede 22 milyon A4 kağıt, 2 bin 738 ağaç, 13 milyon litre su tasarruf değerleri sağlandı, 773 ton CO2 salımından ve 55 ton katı atıktan kaçınıldı;

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı ""İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=jqsve9rslwY

25eylülidsÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle gerçekleştirdiği ve iklim krizi konusunu tüm yönleriyle ele alan 2023 ÇEVKO Vakfı Söyleşilerinin üçüncüsü, "İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığıyla gerçekleştirildi. Çevrimiçi düzenlenen söyleşinin moderatörlüğünü Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak üstlenirken, söyleşiye ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ev sahipliği yaptı. Söyleşinin konuşmacıları ise CarrefourSA İSG, Çevre, Kalite Güvence ve Sürdürülebilirlik Grup Müdürü Tayfun Akusta, Niğde Ömer Halis Demir Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Atık Yönetimi Koordinatörü Doç. Dr. Ece Ümmü Deveci ve Niğde Ömer Halis Demir Üniversitesi İklim Elçisi Ahmet Fatih Akansu’ydu.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “Eylem Planının Hazırlık Aşamasına Gelmesinden Memnuniyet Duyuyoruz”

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Moderatör Celal Toprak, söyleşilere üniversitelerin de dahil edilmesinin büyük önem arz ettiğini belirtirken bu konudaki duyarlılığı için ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’e teşekkür ederek sözü kendisine bıraktı. Sözlerine “Öğretim üyelerimiz, öğrencilerimiz gerçekten önemli paydaşlarımız. Bu yıl hem sanayi kuruluşlarımız hem üniversitelerimizle birlikte bu etkinlikleri düzenliyoruz” diyerek başlayan Mete İmer, şöyle devam etti: “Birkaç önemli gelişme hakkında bilgi vermek istiyorum. Ağustos ayında bize ulaşan üç önemli yasal düzenleme var. Bunlardan ikisi eylem planı hazırlığı, diğeri de iklim yasa taslağı.   İklim krizi ile savaşımda bizim bir iklim yasamızın olması, karbona bir bedel ve bir sınır konulması oldukça önemli. T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından, muhtemelen çeşitli paydaşların katkısıyla hazırlanan eylem planları ise, belli bir başlık altındaki her bir eylem için, hedef yıl, çıktılar ve performans göstergeleri, sorumlu kuruluş, ilgili kuruluşlar gibi ayrıntılı bilgileri içeriyor. Sera gazı salımını azaltacak atıkla ilgili iklim değişikliği eylem planındaki alt başlıklar şöyle: Katı atıkların ve atık suyun oluşmadan önlenmesi ve azaltılması, atıkların geri dönüşümü ve geri kazanım oranlarının arttırılması, düzenli depolama tesislerine ön işleme tabi tutulmadan gönderilen atık oranının azaltılması, atık su yönetiminin ve arıtma altyapısının iyileştirilmesi, sıfır atık uygulamaları ve sera gazı emisyon azaltımı kapsamında toplumsal farkındalığın artırılması, atık yönetiminin döngüsel ekonomi prensipleri ve sera gazı emisyon azaltımı dikkate alınarak iyileştirilmesi için teşvik ve finansman mekanizmalarının geliştirilmesi, bununla ilgili Ar-Ge faaliyetlerinin artırılması ve teknolojik altyapı geliştirilmesi, atıkların üretimde/hammadde kaynak olarak kullanımının arttırılması ve atık yönetiminde kullanılan taşıtlardan kaynaklanan sera gazı emisyonlarının azaltılması.”idstoplu

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, ÇEVKO Vakfı olarak, sera gazı salımlarının azaltımına yönelik, atıkla ilgili iklim değişikliği eylem planının hazırlık aşamasına geldiğini görmekten memnuniyet duyduklarının altını çizdi: Avrupa Birliği’nde döngüsel ekonomi eylem planı; arkasından da yasal düzenlemeler yapıldığı zaman biz de buna bir şekilde uyum sağlamak, kendi eylem planlarımızı ortaya koymak zorundayız, diyorduk ve çağrıda bulunuyorduk. Şimdi hazırlık aşamasına gelindiğini memnuniyetle görüyoruz. Burada hep sözünü ettiğimiz, atıkların birer kaynak olduğu, hammadde olduğu; geri dönüşümün önemi, geri dönüşümün arttırılması, hedeflerin buna uygun halde yükseltilmesi. Bizim baştan beri, özellikle atık yönetiminde savunduğumuz, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) modeliyle finansmanın sağlanması finansman mekanizmaları arasında sayılıyor.  Benzer şekilde hazırlanmış bir de döngüsel ekonomi eylem planı taslağı var. Elbette bu planlar kesinleştikten sonra önemli olan, eylemleri faaliyete, uygulamaya sokmak; belirlenmiş hedefler ve tarihler gelince eylemlerin gerçekten sonuca ulaşmış olması.  Tabii, bu çok kapsamlı bir iş ve bu konuda başarıyı bir bakanlıktan veya sadece bakanlıklardan, devlet kurumlarından beklemek haksızlık olur.  Onun için, sanayi kuruluşları, sivil toplum, üniversiteler, bireyler, yani tüm paydaşlar olarak hepimiz bu konuda destek olmalıyız. . İklim kriziyle mücadele anlamında artık bütünsel olarak, farklı bir ekonomik modele geçmek gerekiyor. Öncelikle bunun farkına varmalı, bunun ne anlama geldiğini tüm taraflarla paylaşmalı ve birlikte çalışmalıyız.”

tayfunCarrefourSA İSG, Çevre, Kalite Güvence ve Sürdürülebilirlik Grup Müdürü Tayfun Akusta: “Mottomuz; Yaşam İçin Doğrusu”

CarrefourSA İSG, Çevre, Kalite Güvence ve Sürdürülebilirlik Grup Müdürü Tayfun Akusta, dünyadan ve Türkiye’den güncel bilgiler paylaşarak başladığı konuşmasında önemli açıklamalar yaparak şöyle devam etti: “CarreforSA olarak sürdürülebilirlik faaliyetlerimizin tümünü bir motto altında topladık: “Yaşam İçin Doğrusu”. Çalışanlarımız, paydaşlarımız, müşterilerimiz ve dünyamız için, kısacası yaşam için doğrusunu yapma hedefiyle çalışıyoruz. Her biri için sürdürülebilirlik çatısı altında neler yapacağımızın adını koyduk, bunun da iletişimini gerçekleştirdik. CDP (Carbon Disclosure Project) kapsamında ilk kez puanlanan “Ormansızlaştırma” modülünde Türkiye’den raporlama yapan tek gıda perakende şirketiyiz. İlk kez raporlama yaptığımız bu modülde B notu alarak önemli bir başarı elde ettik. Ayrıca "Su” modülünde tüm dünyada sadece 103 şirketin yer aldığı “Global A List”e girmeyi başardık. Bu da çalışmalarımızın şeffaflığını ve samimiyetimizi ortaya koyuyor. Sabancı Holding’in (Karbon Net Sıfır) hedefine uyumlu bir şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 2022 Sürdürülebilirlik Raporumuzu yakında yayınlayacağız. Geçen Eylül’den bu yana, gıda atığını ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapıyoruz ve projenin başlangıcından bu yana 400 tondan fazla gıdayı atık olmaktan kurtarıp faydaya çevirdik. Görüntüsüne Aldanmayın, Tadına Şans Verin projemiz ile son kullanma tarihi yaklaşmakta olan ürünlerin de hem satışını hem farklı şekillerde değerlendirilmesini sağlayacak bir çalışmaya imza attık. Kendi Kabınla Alışveriş, CarrefourSA Bizim Bahçe, Doğa Dostu Tabak (ÇEVKO dahil ödüller alan bir proje) da diğer önemli projelerimizden. Bunun yanı sıra atık bitkisel yağları müşterilerimizle birlikte mağazalarımızda toplayarak geri dönüştürülmesini sağlıyor, buradan elde edilen geliri de Tohum Otizm’e bağışlıyoruz. Ayı şekilde atılla pillerin geri dönüşümünden elde ettiğimiz geliri de AÇEV’in Okuyan Bir Gelecek kampanyası sayesinde çocuklar için kitaba dönüştürüyoruz. 2022 yılında 17 sürdürülebilir ürüne imza atarak yüzde 26 artış sağladık. Bu ürünlerimizi, bir önceki yıla göre en az yüzde 5 oranında artırmayı hedefliyoruz.”

ümmüNiğde Ömer Halis Demir Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Atık Yönetimi Koordinatörü Doç. Dr. Ece Ümmü Deveci: “Üniversitemizde Halka Dokunan Çalışmalara Da İmza Atıyoruz”

“Halka ve öğrenciye dokunan çalışmalar yapıyoruz” diyen Doç. Dr. Ece Ümmü Deveci çalışmaları hakkında bilgi verdi: “2018 yılında Sıfır Atık sisteminin kurulması ile sürdürülebilirlik çalışmalarımızı devreye soktuk. Hep bir adım daha nasıl ilerleyebiliriz, diye düşünerek devam ediyoruz. Rektörümüz Prof. Dr. Hasan Uslu da, daha önceki rektörümüz Prof. Dr. Muhsin Kar gibi, bu çalışmalarımıza büyük destek veriyor. Pandeminin ardından yüz yüze eğitim başladığı zaman da durmadık, devam ettik. Kupasını getir, çayını götür uygulamasından tohum topu projesine kadar hiç durmadık. Gençlerimizle birlikte hareket etme felsefesiyle yola çıktık. Yeni planlarımız var. Bu yıl bir de deprem vurdu. Deprem olan bölgelerde tek kullanımlık ürünlerin daha fazla kullanıldığı ve atığın azaltılması çabalarının azaldığını gördük. Tek kullanımlık ürünlerin azaltılması, hayatımızdan çıkması gerektiğini düşünüyorum. Atığı kaynağında yönetebilmek için de sadece üniversitelerde yaptığımız çalışmalar yeterli değil, toplum olarak da yapmamız gerekenler var. Öğrenciye bu güdüyü verdikten sonra evlerinde de devam etmelerini desteklememiz gerekiyor. Dünyada şu anda 11.2 milyon katı atık söz konusu. Bu kadar atığın kaynağı sadece insan! O zaman bunu yönetecek olanda insan olacak. Bu nedenle su kullanımından elektrik kullanımına kadar hayatın sürdürülebilir olabilmesi, gelecek nesillere kaynakların aktarılabilmesi ve yaşanabilir bir dünya bırakmak için su kullanımına, elektrik kullanımınakaynaklarımıza farklı bir bakış açısıyla bakmamız gerekiyor. Katı atıkların genelinin sorumlusu insanlık. O yüzden de insanların yaşam tarzlarında farklı değişikliklere gitmesi gerekiyor. Belediyelerin ikinci el kullanımlarını, bazı internet sitelerindeki ikinci el ürünlerin satışını destekliyorum. Sıfır Atık aynı zamanda kaynağında azaltmak demek. Daha az alışveriş, tek kullanımlık ürünleri azaltmak, atık miktarını azaltmak da büyük önem taşıyor. Üniversitede topladığımız atıkların ikinci ihalesini de yapıyoruz, döngüsel ekonomiye kazandırdığımız için heyecanlıyız. İstiyoruz ki atığımız daha az olsun ve bizler de daha az toplayalım, Karbon Ayak İzi’ni azaltacak şekilde enerji, su kullanımını azaltalım istiyoruz. Artık atığın daha verimli yönetilebilmesi için Yapay Zeka’yı atık toplama çalışmalarında da kullanmalıyız. Belediyelerin hem insan kaynağını hem enerji kaynağını daha verimli kullanabilecekleri sistemlere yönelmeleri gerektiğini düşünüyorum. Atığı verimli toplayamıyor, atığı kaynağında ayıramıyor, insanlar da geri dönüştürülebilir atıklarını topladıklarında bana soruyor. Üniversitedeki atık kutusuna getirip atıyorum ama evimde bunu yapamıyorum, diyor. O zaman bu kadar çaba niye? Atıkların doğru yönetilmesi için bilimsel verilerimiz var ama maalesef bilgisayardaki dosyalarda ya da kütüphanede. Artık o bilgilerin hayata geçirilmesinin vakti geçiyor. Bu nedenle akademi, toplum ve sanayinin birlikte hareket etmesi şart.”

fatihNiğde Ömer Halis Demir Üniversitesi İklim Elçisi Ahmet Fatih Akansu: “Üniversitemizde 18 Ayrı Atık Türü, Kaynağında Kontrol Ediliyor”

Fatih Akansu, Niğde Ömer Halis Demir Üniversitesi’nin iklim dostu Yeşil Kampüsü ve Sıfır Atık uygulamalarını örneklerle anlattı: “Üniversitemiz, YÖK ve Çevre, Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı’nın ortak imzaladığı Sürdürülebilir ve İklim Dostu Kampüs Protokolü kapsamında 11 pilot üniversiteden biri. Aralık ayında çalışmalarımız nedeniyle Sıfır Atık En İyi Uygulama ödülünü aldı. Üniversitemizde plastik atıklardan tıbbi atıklara 18 ayrı atık türü, kaynağında kontrol ediliyor. Mevcut 32 bina, 483 noktada 2 bin 900 atık kutusu var. Altılı ayırma biriktirme ekipmanı kullanıyoruz. Sürdürülebilirlik çalışmalarımızda 5 temel ilkeyi göz önünde bulunduruyoruz: Somuttan Soyuta İlkesi, Kolaydan Zora İlkesi, Kişiye Göre İlkesi, Yaşamsallık İlkesi, Yaparak Yaşayarak Öğrenme İlkesi. Üniversitemiz içerisindeki her bir birey eğitimden geçiyor. Fakültelere göre akran eğitimlerimiz de devam ediyor. Sıfır Atık yürüyüşü düzenledik, kampus içerisinde. Dış mekan atık kutusu tasarım yarışması düzenlendi. Sıfır Atık Kulübümüz var, benim de başkanlığını yürüttüğüm, kurucusu olduğum İklim ve Ekoloji Topluluğu kuruldu. Farkındalık faaliyeti olarak Atık Denetim Uygulaması da yapıldı. Öğrenciler tarafından çekilen amatör atık videolarını yayınladık, bu videoların yayınlanması daha çok video çekme isteği doğurunca bir anda büyümeye başladık. Resim öğretmenliği bölümü öğrencileri tarafından atık getirme merkezinden temin edilen atık kağıtlardan kağıt üretimi de gerçekleştirdik. Sıfır Atık Çalıştayı birçok iklim elçisininı ve diğer üniversitelerden yüzlerce öğrencinin de katılımı ilegerçekleşti. Yuvarlak masa toplantıları ve konferanslarla herkesin sıfır atığa karşı bakış açısı değişti. Çarşı kampus içerisinde 2 adet atık kağıt konteyneri ve plastik şişeler için 8 adet toplama kafesi de bulunmakta. Topladığımız atıkları da ana yerleşkemiz içerisinde yer alan atık getirme merkezinde topluyoruz. Çevre Haftası’nda belediyemiz ile birlikte faaliyetler gerçekleştirdik. Rektör hocamızın da katkıları ile  bisiklet şenliği düzenledik, tohum topu atma etkinliği düzenledik, fidan dikme etkinlikleri düzenli olarak yapılıyor. İklim Değişikliği Hakkında Konuşalım adı altında BM diplomatlarıyla webinarlar düzenledik, devam edeceğiz. Sıfır Atık Bahçesi yapacağız. Bahçe sıfır atığa uygun olarak çalışacak. Filtre kahve ve çay ikramında bulunacağız ve kesinlikle atık çıkmayacak. Sıfır atık bahçesi içinde depozito makinası da olacak. Üniversitemiz aynı zamanda Hidrojen ve Yakıt Pili Teknolojileri İhtisas Alanında Uzmanlaşan Üniversite olarak seçildi. Yeşil Enerji Evimiz de var, güneş panellerinden ve hidrojen enerjisinden üretilen elektriği hem şebekeye veriyoruz hem de öğrencilerin telefonlarını şarj edecekleri üniteler için kullanıyoruz.”

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer de, katılımcılara teşekkür ederek etkinliği şöyle sonlandırdı: “Avrupa’daki temaslarımız sonucunda öğrendiğimiz “döngüsel ekonomi” kavramından ilk kez 2017 yılında söz etmiştik.  Şimdi memnuniyetle görüyoruz ki bu kavram ülkemizde de benimsenmiş durumda.  Aslında Sıfır Atık, döngüsel ekonominin bir sonucu.  Anadolu’nun ortasında hem Sıfır Atık konusunda hem de iklim krizine karşı yaptıkları çalışmalarla örnek davranışlar sergileyen Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nin bu çalışmalarını size aktarmaya vesile olmaktan büyük mutluluk duydum.  Bu örnek uygulamaların çoğaltılması, ülkemizin süregelen sorunu olan atık azaltımı ve değerlendirilebilir atıkların, dijital yöntemler kullanılarak, entegre bir şekilde, kaynağında ayrı toplanması ve geri dönüştürülmesi için farkındalık yaratmayı sürdüreceğiz.”

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı "İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığını taşıyan üçüncü söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=HEdPdl6kZNk&list=PLULlBUyY5bb3-qoYLguMILrjisNI-ZGsM&index=3

 

ailebüyüyrÇEVKO Vakfı olarak aramıza yeni katılan üyelerimiz Netpak Ambalaj Sanayi Tic. A.Ş., La Organik Bağcılık ve Şarapçılık Hayv. İnş. Tur. Gıda San. ve Tic. A.Ş., Consus Enerji İşletmeciliği ve Hizmetleri A.Ş.’ ve Sarper Damıtımcılık A.Ş.'ye hoş geldiniz diyor ve birlikte nice başarılara imza atmayı diliyoruz. Aramıza yeni katılan üyeler ile üye sayımız 56’ya ulaşmıştır.Net

NETPAK AMBALAJ SAN. TİC. A.Ş

Ambalaj sektöründe 40 yılı geride bırakan Netpak, 2000’li yılların başlarında dünyadaki eğilimleri takip ederek, tek kullanımlık veya geri dönüşümsüz ürünlere alternatif arayışına geçmiş ve 2005 yılında doğa dostu ambalaj üretimine başlamıştır. Günümüzde, nonwoven, jüt, kâğıt vb. çevre dostu malzemelerden tekrar kullanılabilir taşıma çantalarının teknolojisi ve üretimini gerçekleştirmektedir.

Netpak, tekrar kullanılabilir taşıma çantaların üretiminde ultrasonik kaynak yöntemini kullanan ilk firma olma özelliğini taşımaktadır. Ultrasonik kaynak ile nonwoven (dokumasız) kumaşı otomasyon üretim hatlarına taşıyan Netpak, %100 geri dönüşümlü ve tekrar kullanıma uygun teknik kumaşın ambalaj sektöründe yer bulmasını sağlamıştır.

Avrupa’nın en büyük çanta üreticisi olan Netpak, 45’ten fazla ülkeye ihracat gerçekleştirmektedir. Ar-Ge çalışmalarına verdiği önemle 50 patent ve 25 faydalı modele sahiptir.  “Ambalaj Ayyıldızları”, “ISO Çevre ve Enerji Ödülü”, “TET Proje Pazarı Çevrecilik Ödülü” gibi birçok ödülü de bünyesinde barındırmaktadır.




Logo3 page 0001LA ORGANİK BAĞCILIK VE ŞARAPÇILIK HAYV. İNŞ. TUR. GIDA SAN. VE TİC. A.Ş.

LUCIEN ARKAS BAĞLARI

Lucien Arkas Bağları, yüzyıllardan beri bağcılığın ve şarapçılığın beşiği olmuş Ege topraklarında, dünya standartlarında şaraplar üretmek hayaliyle doğmuştur.

İzmir Torbalı’da 1.168 dönümlük bir arazide Türkiye’nin en büyük tek parsel organik şaraplık üzüm bağı olarak kurulan bağlarda; toprak ve iklim özelliklerine en iyi uyum sağlayacağı düşünülen ve bazıları bugüne kadar Türkiye’de hiç yetiştirilmemiş olan 21 farklı şaraplık üzüm çeşidi bulunmaktadır. 2021 yılında Denizli/Güney’de tesis edilen yeni bağ alanlarıyla tat yelpazesini genişletiyor, organik bağ alanlarını arttırmaya devam ediyor. 

Faaliyete geçtiği ilk günden bu yana organik bağcılık ve şarapçılık yapılıyor, bu süreç Ecocert Sertifikasyon Kuruluşu tarafından belgelendiriliyor. Torbalı’da yer alan bağın içerisinde kurulu şaraphane ile şato tarzı üretim yapılıyor, bu sayede kalite en üst seviyede tutuluyor. Toplam tank kapasitesi 2.500.000 litre olan üretim tesisinin yıllık üretim miktarı 1.400.000 şişedir. 

ÖDÜLLÜ MAHZEN

Lucien Arkas Bağları içerisinde faaliyet gösteren LA Mahzen Restaurant; Avrupa mutfağının en iyi örneklerinden oluşan menüsüyle göz kamaştırıcı bağ manzarası eşliğinde sunulan lezzetleri keşfedebileceğiniz keyifli bir ortam sunuyor. Mahzen ve Restaurant’ı içerisine alan bina, dünya çapında ünlü 2 farklı kaynakta mahzen seçkileri arasında adı geçen, özel mimariye sahip bir yapıdır.


GLB 21001 ConsusLogo 03 page 0001CONSUS ENERJİ İŞLETMECİLİĞİ VE HİZMETLERİ A.Ş.


Global Yatırım Holding’in iştiraki olan Consus Enerji, yenilenebilir enerji alanında gerçekleştirdiği biyokütle ve güneş santralleri yatırımlarına ek olarak, dağıtık enerji tesislerini (kojenerasyon, trijenerasyon ve güneş) yap-işlet iş modeli ile hayata geçiren Türkiye’nin en büyük kurulu gücüne sahip enerji hizmet firması olarak sektörüne liderlik ediyor.

Consus Enerji, Türkiye’nin dört bir köşesinde yeni nesil enerji yatırımlarını gerçekleştiriyor, enerjinin geleceği olan yenilenebilir kaynaklara yatırım yapıyor ve sanayi kuruluşları tarafından ihtiyaç duyulan enerji çözümlerini yerinde hayata geçiriyor.

Mühendislik birikimi ve enerji uzmanlığıyla, sanayiden tarıma ülke ekonomisinin itici gücü olmaya devam ediyor.

Faaliyet gösterdiği alanlarda katma değer yaratan, yenilikçi, dinamik ve saygın bir şirket olma vizyonuyla geleceğe bakan Consus Enerji, Türkiye’nin dört bir köşesinde doğru enerji yatırımlarına imza atıyor.


Beylerbeyi logoSARPER DAMITIMCILIK A.Ş.
 

2007 yılından beri alkollü içecek sektöründe faaliyet gösteren Sarper Damıtımcılık A.Ş., Anadolu coğrafyasının zengin ve benzersiz yeme-içme kültürünü daha iyi anlamak, geleceğe taşımak ve Dünya’yla buluşturmak için lezzeti en yüksek standartlarda işleme hedefiyle Sarper Ailesi tarafından kuruldu.

Manisa Akhisar’da bulunan Sarper Damıtımhanesi'nde hammaddenin en kalitelisi doğrudan yerel üreticilerden temin edilir, hem geleneksel hem de yenilikçi yöntemlerle lezzet titizlikle işlenir ve alkollü içki sektöründeki ürünler kardeş şirket olan Beylerbeyi İçecek Pazarlama A.Ş. ile İzmir'deki merkez ofis, satış ekipleri ve bayi ağıyla Türkiye'nin her noktasına ve 6 kıtada 17 ülkeye ulaştırılır.

Sarper Damıtımcılık A.Ş., eylem ve kararlarının çalışanları, paydaşları, toplum ve gezegenimiz üzerindeki etkisi konusunda sorumluluğunu son derece ciddiye alır, olumlu ve kalıcı çevresel ve sosyal değişim için bu etkinin her zaman adil, kapsayıcı ve sorumlu olması duyarlılığı ile hareket eder.

MURATPAŞAÇEVKO Vakfı’ndan Muratpaşa Belediyesi’ne Takdir ve Teşekkür Plaketi

Muratpaşa Belediyesi’ni ziyaret eden ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, belediyenin başarılı çevre koruma ve Sıfır Atık uygulamaları için bir Teşekkür Plaketi verdi. Plaketi Muratpaşa Belediyesi adına Başkan Vekili Hüseyin Sarı teslim aldı.

Antalya Muratpaşa Belediyesi’nin ‘Atma, biriktir, kazanalım’ sloganıyla Nisan 2016’da başlattığı proje, ev ekonomileri için maddi kaynak yaratırken; geri dönüşüm, bir alışkanlık, kültür olarak Muratpaşa’da hayatın parçası haline gelmeye başladı. Başlangıcından bugüne, vatandaşlar atmayıp biriktirdikleri cam, kağıt, plastik ve metal gibi nitelikli atıklardan 9 milyon 784 bin TL kazandı. Bu süre içinde 22 milyon 483 bin kg ambalaj atığı toplanırken 961 bin m2 orman alanı korunmuş oldu, 80 milyon litre su tasarrufu sağlandı ve iklim krizinin temel sebebi olan karbon salımı da 717 bin kg azaltıldı.

Çevreci Komşu Kart, 20 bin haneye ulaşırken; ambalaj atıklarının yanı sıra bitkisel atık yağ, elektrik ve elektronik atıklar ve tekstil atıkları da projeye dahil edildi. 1.Sınıf Atık Getirme Merkezlerinin yanında mobil atık getirme merkezlerinin sayısını da 29’a çıkartıldı. Bu uygulama ile Çevreci Komşu Kart projesi ile toplanan atıkların yanı sıra vatandaşların 7/24 ulaşabileceği atık toplama noktaları oluşturularak daha etkin bir atık toplama sistemi sağlanmış olundu.

Bu kapsamda, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, geçtiğimiz günlerde Muratpaşa Belediye’sine bir ziyaret gerçekleştirdi. Muratpaşa Belediyesi’nin örnek teşkil eden çevre koruma ve Sıfır Atık uygulamaları hakkında güncel bilgiler edinen ve fikir alışverişinde bulunan Mete İmer, belediyenin başarısı için Muratpaşa Belediye Başkan Vekili Hüseyin Sarı’ya makamında bir teşekkür plaketi takdim etti.

Sıfır Atık hedeflerine ulaşılmasında yerel yönetimlerin önemini vurgulayan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “Küresel cazibe merkezi haline gelmiş turizm beldemiz Muratpaşa’nın doğal güzelliklerini koruma misyonu ile ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması ve sıfır atık hedeflerine ulaşma konusunda azimle çalışmaya devam eden Muratpaşa Belediyesi, büyük takdir hak etmektedir. Muratpaşa Belediyesi’ne çevre koruma, sürdürülebilirlik ve atık yönetimi konularındaki çalışmaları için teşekkürlerimizi sunmak ve motivasyon sağlamak adına bu plaketi hazırladık” dedi.

Başkan Vekili Hüseyin Sarı’da, ÇEVKO Vakfı’na ve Genel Sekreter Mete İmer’e teşekkür ederek, Muratpaşa Belediyesi’nin aynı kararlılıkla sıfır atık konusunda çalışmalarına devam edeceğini vurguladı.

alanya

ÇEVKO Vakfı’ndan Alanya Belediyesi’ne Takdir ve Teşekkür Plaketi

Alanya Belediyesi’ni ziyaret eden ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, belediyenin başarılı çevre koruma ve Sıfır Atık uygulamaları için bir Teşekkür Plaketi verdi. Plaketi Alanya Belediyesi adına Başkan Vekili Mustafa Tuna teslim aldı.

Alanya Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü bünyesindeki eğitimci ve mühendis personeller tarafından ‘Daha Temiz Bir Alanya’ sloganı ile sezon boyu 375 otelde Sıfır Atık Eğitimi verdi. Eğitimler ile birlikte otel katları, restoranlar ve atık geçici depolama alanları kontrol edilerek, yerinde bire bir örnekler verildi, uygulamalar yapıldı. Eğitimlerde otel yöneticileri ve personellerine verilen bilgiler ışığında atık miktarının sıfıra indirilmesi hedefleniyor.

Bu kapsamda, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, geçtiğimiz günlerde Alanya Belediyesi’ne bir ziyaret gerçekleştirdi. Alanya Belediyesi’nin örnek teşkil eden çevre koruma ve Sıfır Atık uygulamaları hakkında güncel bilgiler edinen ve fikir alışverişinde bulunan Mete İmer, belediyenin başarısı için Alanya Belediye Başkan Vekili Mustafa Tuna’ya makamında bir teşekkür plaketi takdim etti.

Sıfır Atık hedeflerine ulaşılmasında yerel yönetimlerin önemini vurgulayan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “Küresel cazibe merkezi haline gelmiş turizm beldemiz Alanya’nın doğal güzelliklerini koruma misyonu ile ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması ve sıfır atık hedeflerine ulaşma konusunda azimle çalışmaya devam eden Alanya Belediyesi, büyük takdir hak etmektedir. Alanya Belediyesi’ne çevre koruma, sürdürülebilirlik ve atık yönetimi konularındaki çalışmaları için teşekkürlerimizi sunmak ve motivasyon sağlamak adına bu plaketi hazırladık” dedi.

Başkan Vekili Mustafa Tuna’da, ÇEVKO Vakfı’na ve Genel Sekreter Mete İmer’e teşekkür ederek, Alanya Belediyesi’nin aynı kararlılıkla sıfır atık konusunda çalışmalarına devam edeceğini vurguladı.

otoAVRUPA KOMİSYONU, OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE DÖNGÜSELLİĞİ ARTIRMAYI HEDEFLİYOR

Avrupa Komisyonu araçların tasarımında, üretiminde ve atık yönetimi süreçlerinde döngüselliği önceliklendiren yeni bir düzenleme hazırladı.

Hazırlanan düzenleme ile 2035 yılına kadar 1,8 milyar avro net gelir elde edilmesi bekleniyor. Elde edilecek gelir, istihdamın artırılması ve kritik hammadde geri kazanımı sağlanarak, sürdürülebilir ve döngüsel iş modellerinin teşvik edilmesi ile sağlanacak.

Düzenleme kapsamında, üretilecek araçların yapımında kullanılan plastiklerin belirli bir oranda geri dönüştürülmüş malzemelerden elde edilmesi zorunlu olacak.   Ayrıca   araç üretiminde kullanılan plastiklerin en az yüzde 25’i geri dönüştürülmüş malzemelerden oluşacak ve bu miktarın da yüzde 25’i kullanım ömrünü tamamlamış araçlardan geri dönüştürülen plastiklerden elde edilecek.

Otomobil üreticileri, araçların tasarım ve üretim süreçlerinde döngüselliğin artırılmasını sağlamak amacıyla, araç parçalarının nasıl değiştirileceği ve söküleceği konusunda net ve detaylı talimatlar sağlamaktan sorumlu olacak.

Öte yandan otomotiv sektörü özelinde de “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu” düzenlemelerinin geliştirilmesi amaçlanıyor. Böylelikle üreticilerin daha fazla sorumluluk üstlenmesi ve atık yönetimi süreçlerine daha etkin katılımının sağlanması hedefleniyor.

Düzenleme kapsamının motosiklet, kamyon ve otobüs gibi araçları da içerecek şekilde kademeli olarak genişletilmesi planlanıyor.

Düzenlemenin hayata geçirilmesi ile 2035 yılına kadar yıllık 12,3 milyon ton CO2 emisyon azaltımı başta olmak üzere önemli çevresel etkiler sağlanacak. Ek olarak kritik hammadde geri kazanımı artırılarak, Avrupa’nın kritik hammaddeye olan dışa bağımlılığını azaltacak ve sürdürülebilir bir tedarik zinciri oluşturulacak.

Düzenleme, değerlendirilmek üzere Avrupa Parlamentosu ve Konsey’e sunuldu.

Kaynak : İSO Yeşil Blog

kalkınmahedefleriSürdürülebilir Kalkınma Raporu Açıklandı: Dünya, Yaşamsal Önemdeki SKA Hedeflerinde Yerinde Sayıyor

Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (UNSDSN) tarafından yayınlanan Sürdürülebilir Kalkınma Raporu2023, BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarında (SKA) küresel ilerlemedeki durgunluğa dikkat çekiyor. Rapor, yüksek gelirli ülkeler ile düşük gelirli ülkeler arasındaki SKA farkının, 2030 yılında, 2015’te hedeflenenden daha yüksek olabileceğini öngörüyor.

Bileşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) performansının yer aldığı UNSDSN Sürdürülebilir Kalkınma Raporu, 2030 yılı planlaması için 2023 yılı bulgularına göre yoldan sapıldığı uyarısında bulunuyor.

Rapor, SKA'ların 2030 itibarıyla başarılması için, ülkelerin; küresel finansal mimaride köklü bir reformu desteklemeleri, gelişmekte olan ve yükselen ülkelerin karşı karşıya olduğu önemli finansman açığını kapatmak için SKA teşvikini uygulayarak SKA ilerlemesini ikiye katlamaları gerektiğine dikkat çekiyor.

BM Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDSN) Başkanı ve raporun başyazarlarından Profesör Jeffrey D. Sachs, SKA’ların yerine getirilmesi için belirlenen 2030 hedefinden sapılmanın zararını en çok yoksul ve kırılganlığı yüksek ülkeler gördüğünü belirterek şöyle devam ediyor:

“Uluslararası toplum; Paris'te düzenlenecek Yeni Küresel Finansman Paktı Zirvesi, Yeni Delhi'deki G20 toplantısı, New York'taki SKA Zirvesi ve Dubai'deki COP 28 de dahil olmak üzere yaklaşan önemli çok taraflı toplantılarda, SKA ihtiyaçlarına dayalı uluslararası finansal akışlarını artırmak için adım atmalıdır. Dünyanın bu fırsatı kaçırması, özellikle de en zengin ülkelerin sorumluluklarından kaçması vicdansızlık olacaktır. SKA'lar istediğimiz gelecek için bir temel olmaya devam etmektedir.”

2015 yılından bugüne mevcut ilerleme hızının 2030’a kadar sürmesi halinde hiçbir SKA hedefine ulaşılamayacağını belirten rapor, elde edilen 10 yıllık ilerlemenin de kaybolma riskini vurguluyor.

Rapor, ilerlemede en önemli geri kalan göstergelerden bazılarını öznel refah, aşıya erişim, yoksulluk ve işsizlik olduğunu ortaya koyuyor.

Açlık, sürdürülebilir beslenme ve sağlık sonuçları (SKA 2 ve SKA 3) ile ilgili SKA hedeflerinin yanı sıra karasal ve denizel biyoçeşitlilik (SKA 14 ve 15), hava ve plastik kirliliği (SKA 11 ve SKA 12) ve güçlü kurumlar ve barışçıl toplumlar (SKA 16) özellikle hedeften sapıldığını gösteren rapor, 2015 yılından bu yana, özellikle SKA 6 (Temiz Su ve Sanitasyon), SKA 7 (Erişilebilir ve Temiz Enerji) ve SKA 9 (Sanayi, İnovasyon ve Altyapı) kapsamında yer alan temel altyapıya erişimin güçlendirilmesi konusunda bazı ilerlemeler kaydedildiğini belirtiyor.

Sürdürülebilir Kalkınma Raporu 2023, zengin ülkelerin olumsuz uluslararası yayılmalar yaratmaya devam ettiğini, tüketim kalıpları göz önünde bulundurulduğunda, sera gazı emisyonlarının olumsuz uluslararası yayılımları açısından en önemli sektörlerden birinin tekstil ve giyim olduğunu işaret ediyor.

Raporda ayrıca SKA eylemlerine rehberlik etmek ve hesap verebilirliği güçlendirmek için her düzeyde bilime dayalı araçlara ihtiyaç güçlü bir biçimde vurgulanıyor.

Kaynak : Boğaziçi Üniversitesi Haber

 

 

 

fransayesilFransız Mahkemesi, “Yeşil Nokta” Sembolü İle İlgili Alınan Kararı Durdurdu!

Fransa, 1 Ocak 2021 tarihinde yayınladığı Kararname ile “Yeşil Nokta/Le Point Vert” sembolünü aşamalı olarak kaldıracağını duyurmuştu.

Satış ambalajlarının geri kazanılması, sınıflandırılması ve geri dönüştürülmesi için bir kuruluş tarafından finansmanı ifade eden Yeşil Nokta sembolünün Fransa’da kullanım dışı bırakılması kararı, sembolün geri dönüştürülebilirliği göstermediği, bunun yerine şirketlerin mali yükümlülüklerini yerine getirdiğini ifade ettiği için tüketiciler açısından kafa karıştırıcı olduğu iddiasının ardından alınmıştı.

Markanın ana sahibi kuruluş Der Grüne Punkt GmbH ve PRO Europe bu kararnameyi protesto etmiş ve 2021’in başlarında Mahkeme’nin olağanüstü hal kararıyla bu uygulamayı başarılı bir şekilde durdurmuştu. 

30 Haziran 2023 tarihinde, iki yıllık incelemenin ardından, Fransız Yüksek İdari Mahkemesi (Conseil d’État) Fransa’da “Yeşil Nokta” sembolünün kullanımının kısıtlanması ve cezalandırılmasına ilişkin kararnameleri iptal etme kararını açıkladı. https://www.conseil-etat.fr/fr/arianeweb/CE/decision/2023-06-30/449872

Yeşil Nokta sembolünün kullanımı bu nedenle Fransa’da isteğe bağlı olarak kullanılmaya devam edecek ve herhangi bir cezaya tabi olmayacaktır.

sınırdakarbonSınırda Karbon Düzenlemesi 1 Ekim 2023’te Devreye Giriyor

“Sınırda Karbon Düzenlemesi (SKD) kapsamındaki raporlama yükümlülüğü 1 Ekim’de başlıyor. Avrupa Komisyonu’nun yayımladığı dokümanda 1 Ekim’den itibaren AB’nin yapacağı ithalatta, SKD kapsamındaki ürünlerin emisyonlarının raporlanması gerekeceği hatırlatıldı. Yılın son çeyreğinde gerçekleşecek ithalata ilişkin bildirimlerin Ocak sonuna kadar yapılması gerekiyor. Raporlama yükümlülüğünün ilk yılında, ithalatı gerçekleştiren firmalar (i) AB metoduna uygun tam raporlama, (ii) ithalatın gerçekleştiği ülkenin ulusal sistemine uygun raporlama, (iii) referans değerlere bağlı raporlama yapabilecekler. 1 Ocak 2025’ten itibaren ise sadece AB metodu kabul edilecek.”

AB, Sınırda Karbon Düzenlemesi (SKDM) kapsamının genişletilmesi ve AB üyesi olmayan ülkelerde uygulanacak tarife üzerinde anlaşmaya vardı.

Avrupa Birliği’nin vardığı anlaşma doğrultusunda demir, çelik, çimento, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen gibi ürünlerin yanı sıra vidalar ile cıvatalar gibi bazı alt ürünler de Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism, CBAM – SKDM) kapsamına alındı. AB emisyon ticareti sistemi (Emission Trading System, ETS) kapsamında sera gazı salımına yönelik ücretsiz izin alan bu sektörlerdeki şirketlerin izinlerinin de aşamalı biçimde kaldırılmasına karar verildi.

Yeni düzenlemeyle, AB’ye ithalat yapan şirketlere, üretim yaptıkları ülkede ödenen karbon fiyatı ile AB’deki karbon fiyatı arasındaki farkın karşılanması için SKDM sertifikaları satın alma zorunluluğu getirildi. Sadece AB ile aynı iklim hedefine sahip ülkeler, SKDM sertifikaları almadan AB’ye ihracat yapabilecek. Böylelikle üretimin AB üyesi olmayan ülkelere kaymasının da önüne geçilecek. Bu düzenlemeyle birlikte AB, SKDM ile karbon fiyatlandırma sistemine sahip olmayan ülkelerde üretilen yüksek karbon ayak izi olan ürünlerin ithalatını da azaltmayı hedefliyor.

Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organisation, WTO) kurallarına tam uyumlu olacak şekilde tasarlanan yeni yasa, 1 Ekim 2023’ten itibaren geçerli olacak. Komisyonun SKDM düzenlemesini memnuniyetle karşıladığını belirten Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “SKDM, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın en önemli parçasını oluşturuyor. Bu düzenleme ile iklim hedeflerimizi bir üst seviyeye taşıyoruz.” dedi.

Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans ise, “Anlaşma, bizi bu on yılın sonuna kadar emisyonları en az yüzde 55 oranında azaltmaya yönelik önlem paketimizi tamamlamaya bir adım daha yaklaştırıyor. Attığımız her adımda, ekonomimizi ve toplumumuzu iklim açısından nötr bir geleceğe doğru emin adımlarla yönlendiriyoruz.” ifadelerini kullandı.

Kaynak : Geri Dönüşüm Ekonomisi

istanbulİSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İLE VİLNİUS BELEDİYESİ “İKLİM KRİZİNE UYUM” İÇİN ORTAK PROJE YÜRÜTECEK

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), özellikle dijital şehir, bölgesel enerji sistemleri gibi konularda Avrupa Birliği’nde başarılı çalışmalara imza atan Litvanya – Vilnius Belediyesi’yle ortak bir projeye başladı. Yürütülen Yeşil Mutabakat – Turklit (GEH) Platformu projesiyle şehirlerin iklim krizine uyumu konusunda iki belediye arasında bilgi ve uygulama paylaşımı zemini oluşturuldu.

İBB, özellikle dijital şehir ve bölgesel enerji sistemleri gibi konularda Avrupa Birliği’nde başarılı çalışmalar yürüten Litvanya – Vilnius Belediyesi’yle ortak bir proje gerçekleştirdi. Vilnius Belediyesi’yle başlatılan Yeşil Mutabakat – Turklit (GEH) Platformu projesi kapsamında her iki belediye ve ülkede yapılmış olan ve kentlerin iklim değişikliğine uyumunu amaçlayan iyi ve başarılı dönüşüm uygulamaları karşılıklı olarak paylaşıldı.

Konuyla ilgili değerlendirmelerini aktaran İBB Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Prof. Dr. Ayşen Erdinçler, GEH Platformu projesi, İBBye önemli kazanımlar sağlayacak. Proje kapsamında paylaşılacak süreç, deneyim, çağrı ve ABde yürütülen projeler, İBB olarak yürüttüğümüz Sürdürülebilir Enerji İklim Eylem Planı (SECAP), Karbon Nötr ve Akıllı Şehir çalışmalarımızı hızlandıracak” dedi.

Kentlerin İklim Değişikliğine Uyumu için Ortak Platform

GEH Platformu, akıllı büyüme için çevresel hedeflere, yenilikçiliğe ve çevreye olumlu etkiye dayalı sürdürülebilir kalkınma yoluyla, Litvanya ve Türkiye arasında uzun vadeli uzman ve fikir alışverişini geliştirmeyi amaçlıyor. Enerji ve iklim değişikliğine uyum uygulamalarını önemseyen diğer belediyeleri, özel sektörü, üniversiteleri, enstitüleri ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getiren yaratıcı platform olarak da konumlanan proje, binalarda enerji verimliliği, atık yönetimi, toplu taşıma, akıllı şehir ve karbon emisyonlarının azaltılması gibi konulara odaklanıyor.

GEHin kentlerin iklim değişikliğine uyumu için çalışan tüm paydaşları bir araya getirecek ortak bir platform olduğunu belirten Prof. Dr. Ayşen Erdinçler, “Öncelikle Vilnius ve İBB birimleri ve iştirakleri arasında başlatılacak olan GEH Platformu, ilerleyen süreçte enerji dönüşümü, iklim uyum ve eylemleri, akıllı ve sürdürülebilir şehir konularında çalışan belediye, kurum, şirket, akademisyen, meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarının ortak proje geliştirme ve karşılıklı işbirliği yapmasına öncülük edecek” diye konuştu.

Dört Çevrimiçi Çalıştay ve Ziyaretler

Litvanya ve İBB arasında yürütülen GEH Platformu Projesi kapsamında iki ülkenin ve özellikle iki şehrin iklim krizine ve uyumuna yönelik önlem, eylem ve çözümlerin paylaşılması amacıyla dört çevrimiçi çalıştay gerçekleştirildi. Sonrasında Litvanya Enerji Ajansı, Litvanya Enerji Bakanlığı, Vilnius Belediyesi uzmanları İstanbulu ziyaret ederek İBBnin enerji dönüşümü ve verimliliği ile yenilenebilir enerji uygulamalarını inceledi. İBB Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi, İBB Enerji Yönetimi ve Aydınlatma Müdürlüğü, İBB Enerji A.Ş, İSTAÇ, İSKİ gibi iştirak ve kurumlarla toplantılar düzenlendi.

5-8 Ekim 2022 tarihleri arasında ise projenin Türkiye Koordinatörü ve İBB Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Prof. Dr. Ayşe Erdinçler öncülüğünde Litvanyanın başkenti Vilniusu ziyaret düzenlenerek SECAP, dijital şehir, akıllı şehir, enerji yönetimi ve bölgesel ısıtma gibi konularda teknik toplantılara ve saha gezilerine katılındı. Hazırlanan teknik analiz raporunun, gerçekleştirilen ziyaretlerin, yuvarlak masa toplantılarının ve imzalanan mutabakat zaptının ardından, Vilnius Belediyesi bünyesinde hizmet veren Akıllı Enerji Laboratuvarı, Dijital İkiz, Şehrini Yenile, Bölgesel Isıtma Sistemi gibi uygulamalarda, İBB ile ortak çalışmalar ve başarılı örneklerle ilgili paylaşımların yapılmasına karar verildi.

“İşbirlikleri İklim Değişikliği ile Mücadelenin Olmazsa Olmaz Ayağıdır”

Birleşmiş Milletler tahminlerinin 2050de toplam küresel nüfusun yaklaşık %68inin şehirlerde yaşayacağını gösterdiğini söyleyen İBB Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Prof. Dr. Ayşen Erdinçler, iklim değişikliğiyle mücadelede geliştirilecek politika, taahhüt ve uygulamalar konusunda şehirlerin işbirliği yapmasının büyük değer taşıdığını vurguladı. Sürdürülebilir ve dirençli bir İstanbul için GCOM, C40, UCLG MEWA, Marmara Belediyeler Birliği ve Türkiye Belediyeler Birliği gibi birçok ulusal ve uluslararası ağa üye olan İBB, uluslararası ağların sürdürülebilir ve dirençli şehirler inşa etme konusundaki önemine dikkat çekti. İBB, İklim Eyleminin Geliştirilmesi, Akıllı Şehirler ve Dijital Dönüşüm, Kent Demokrasisi ve Göç başta olmak üzere Ekonomik İşbirliği gibi çalışma alanlarını içeren B40 Balkan Şehirleri Ağı’nın kurulmasına öncü oldu ve ilk dönem başkanlığını yürüttü. 20 milyona yakın nüfusu ve yüzölçümüyle hem Türkiyenin hem de Avrupanın en kalabalık şehirlerinden olan İstanbulda İBB olarak yürüttüğümüz iklim değişikliğiyle mücadele çalışmalarımızı sürdürüyoruz. C40 İşbirliği ile İklim Değişikliği Eylem Planı’mızı hazırladık ve kamuoyu ile paylaştık. İklim Değişikliği Müdürlüğümüz İstanbulun seragazı envanterini hazırladı ve sabit enerji sektörünün en büyük seragazı kaynağı olduğunu belirledi. Paydaşlarımız ile önceliklendirdiğimiz ve yayımladığımız azaltım ve uyum eylemlerinin izlenmesi için, iç ve dış paydaşlarımızla sık sık bir araya geliyoruz. İklim Değişikliği Eylem Planı‘mızın çıktıları ve envanter çalışmalarımızın sonuçlarıyla ayrıca yürüttüğümüz Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı‘mızı 2023 yılı Haziran ayında tamamlamayı hedefliyoruz.”

Prof. Dr. Ayşen Erdinçler, sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı: Ulusal ve uluslararası işbirlikleri iklim değişikliği ile mücadelenin olmazsa olmaz ayağıdır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kamu kurumlarının, üniversitelerin, STKların ve vatandaşların daha çok işbirliği içerisinde hareket ettiğini görüyoruz.  İklim değişikliği konusunda farkındalık seviyesinin yükseldiğini ve özel sektörün sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımlarının arttığını görüyoruz. Vilnius’la yürüttüğümüz GEH Platformu projesinin iki ülke ve belediye arasındaki bilgi ve teknoloji transferini destekleyerek iki şehrin de iklim değişikliğine karşı daha dirençli olmasına katkıda bulunacağına inanıyoruz.”

Kaynak : EKO IQ

isoyeşiltopluİSO Yeşil Dönüşüm Ödülleri sahiplerini buldu!

İstanbul Sanayi Odası (İSO), üretimlerinin her kademesinde çevre ve sürdürülebilirliği odağına alan sanayi tesislerini ödüllendirdi.

İSO, sürdürülebilirlik konusunda üstlendiği öncü rolü kapsamında yeşil dönüşümü destekleyen yenilikçi, sürdürülebilir ve yaygınlaştırılabilir yaklaşımları ödüllendirdi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen İSO Yeşil Dönüşüm Ödülleri’nde beş kategoride üçü Jüri Özel Ödülü olmak üzere toplam 18 kuruluş ödüle layık görüldü.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreterimiz Mete İmer’in de Jüri üyesi olarak yer aldığı Sanayiciler, kamu kurumu temsilcileri, üniversitelerin ve enstitülerin ilgili bölümlerinden akademisyenler, uzmanlar ve sivil toplum kuruluşları üyelerinden yetkin isimlerin oluşturduğu İSO Yeşil Dönüşüm Ödülleri jürisinin titiz değerlendirmeleri sonucu Sürdürülebilirlik Yönetimi Kategorisi’nde büyük ödül Kordsa Teknik Tekstil’in oldu. Enerji Verimliliği Projesi Kategorisi’nde Arçelik Anonim Şirketi/Buzdolabı İşletmesi, Çevre Dostu Uygulama Kategorisi’nde Maysan Mando Otomotiv Parçaları Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Çevre Dostu Ürün Kategorisi’nde ise Wiser Tech İnovasyon ve Teknoloji Yatırımları Sanayi Ticaret Anonim Şirketi birincilik ödülünün sahibi oldu. Enerji Verimli Ürün Kategorisi’nde ise Büyük Ölçekli İşletme Ödülü Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları Anonim Şirketi’ne, KOBİ Ödülü de Ultrapak Makina Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne verildi.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK YÖNETİMİ KATEGORİSİ 

  1. KORDSA TEKNİK TEKSTİL A.Ş: Tutkusunu yaşamı güçlendirmek olarak açıklayan şirket, küresel bir güçlendirme markası olarak, topluma ve çevreye duyduğu sorumluluk ile sürdürülebilirlik stratejileri belirleyerek hayata geçiriyor. AR-GE ve inovasyonu sürdürülebilir iş modelinin merkezine alarak, , değer zincirinin bütününde sürdürülebilirliği önceliklendirmenin yanı sıra etkilerini ölçümleyerek tüm paydaşlarını kapsayacak bir bakış açısı ile benimsiyor.
  2. BORUSAN MANNESMANN BORU SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ: Borusan Holding 200 yıllık şirket olma vizyonu doğrultusunda oluşturduğu “İklim, İnsan, İnovasyon” yaklaşımı odağında 2030’a kadar belirlenmiş yıllık hedeflere ulaşmak için sürdürülebilirlik çalışmaları gerçekleştiriyor. Bu yaklaşımın şirket içerisinde içselleştirilmesi amacıyla eğitim ve farkındalık çalışmaları düzenlerken, tüm çalışanları bu harekete dahil ederek sürdürülebilir yönetişim yapısı hazırlanıyor. Her yılın başında tüm çalışanları kapsayan bir ilan ile gönüllü çalışanlardan oluşan ve çevik çalışma prensibini esas alan 7 tematik çalışma grubu oluşturan şirket, ekiplerin tüm çalışmalarını ve hedeflerine ulaşma seviyelerini sürdürülebilirlik raporları ile takip ediyor, bu raporları kamuoyu ile paylaşıyor.
  3. ZORLU ENERJİ ELEKTRİK ÜRETİM ANONİM ŞİRKETİ: Zorlu Enerji; güvenli, kaliteli ve sürdürülebilir enerji üretimi ve dağıtımı sağlayarak, yenilikçi çözümleriyle ‘Geleceğin Enerji Şirketi’ olmayı amaçlıyor. Sürdürülebilirlik hedeflerine doğrudan hizmet eden faaliyetleriyle Türkiye’de karbon ayak izini hesaplayan ilk enerji şirketi olan Zorlu Enerji, çevreye uyumlu ve düşük emisyonlu olan elektrikli otomobillerin Türkiye’de yaygınlaşması için 2018’de ZES (Zorlu Energy Solutions) şirketini kurdu. Yenilenebilir kaynaklara yatırım yapıp yüzde yüz temiz enerjiden elektrik üreterek sera gazı emisyonlarının azalmasına katkı sağlayan Zorlu Enerji, 2040’a kadar tüm değer zincirinde net sıfır olmayı hedefliyor.

JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ- AKADEMİ ÇEVRE ENTEGRE ATIK YÖNETİMİ ENDÜSTRİ ANONİM ŞİRKETİ:

Akademi Holding iştirak şirketlerinden biri olan Akademi Çevre Entegre Atık Yönetimi Endüstri A.Ş., “Kaynak kullanımını azaltarak, sürdürülebilir yaşamı mümkün kılacak süreçler tasarlamak” vizyonuyla süreçlerini yönetiyor. Daha temiz bir dünya için çalışmalarını sürdüren Akademi Çevre; UNIDO ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile gerçekleştirdiği Kalıcı Organik Kirletici (KOK) Salımlarının Azaltılması projesi kapsamında Türkiye’deki ilk PCB Arındırma Tesisi’ne sahip. Ayrıca atık elektrikli ve elektronik eşyaların yönetimi kapsamında iklimlendirme cihazlarında bulunan CFC gazlarını Türkiye’de yüzde 0,2’nin altına düşüren tek tesise sahip bulunuyor.

ENERJİ VERİMLİLİĞİ PROJESİ KATEGORİSİ

  1. ARÇELİK ANONİM ŞİRKETİ- BUZDOLABI İŞLETMESİ: Termoform prosesinde plastiğin şekillendirilmesi için gerekli vakum ihtiyacı, enerji verimli merkezi bir vakum tesisi ile karşılanıyor. Arçelik Eskişehir Buzdolabı işletmesinde 22 adet termoform makinesi bulunuyor. Proje hedeflenen enerji verimliliğine ulaşmanın yanı sıra, su tasarrufu da sağlıyor. Ayrıca vakum değerinin arttırılması ve vakum dalgalanmasının minimize edilmesi ile de üretimde yaşanan kalitesiz ürün/hurda oranına da çok ciddi fayda sağlıyor. Projenin yurt içi/yurt dışı işletmelerinde yaygınlaştırılma kararı sonrası, fizibilite çalışmaları devam ediyor.
  1. ORTA ANADOLU TİCARET VE SANAYİ İŞLETMESİ TÜRK ANONİM ŞİRKETİ: Fabrikada elektrik ve buhar arzı 25 yıllık kojenarasyon tesisindeki; kurulu gücü 20 t/h olan iki adet gaz türbinine bağlı, atık ısı buhar kazanlarından sağlanıyor. Yıllar içerisinde ekonomik ömrünü tamamlayarak verimsiz çalışmaya başlayan kazanların değişimi 10 aylık bir süreçte tamamlandı. Modernizasyon sonrasında atık ısı kazanlarının kapasitesi artırılarak hem daha verimli hale getirildi hem de buhar arz güvenliği sağlandı. Kazanların devreye alınmasıyla yıllık toplam 20.178.228 kWh doğalgaz tasarrufu sağlandı. Yıllık 13 bin hanenin elektrik tüketimine karşılık gelen enerji tasarrufuyla, yaklaşık 10 ton CO2’nin doğaya salımı engellendi.
  1. TAYRAŞ BAZ YAĞ RAFİNERİ BİLECİK ŞUBESİ ANONİM ŞİRKETİ: Türkiye’nin ilk ve tek Grup II Baz Yağ Rafinerisi olan TAYRAŞ bünyesinde hayata geçirilen Termal Oksitleyici ünitesinde proseste oluşan tehlikeli ve zehirli atık gazlar ve atık sulardan enerjinin geri kazanılması sağlandı. Proje sonunda aşağıdaki kazanımlar elde edildi:
  • Atık yönetiminde dışa bağımlılığın azaltılarak üretimin sürekliliği ve sürdürülebilirliğinin sağlanması
  • Temiz ortam kaynaklı olarak performansın ve verimliliğin artırılması
  • Atık gazların ve atık suların çevreye zarar verilmeksizin enerji verimliliği sağlayarak yönetilmesi
  • Tasarruf ve ekonomik kazanç sağlanması
  • Mevcut en ileri ve çevreci teknolojiler kullanılarak çevresel risklerin azaltılması

JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ- KALESERAMİK ÇANAKKALE KALEBODUR SERAMİK SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ: Kaleseramik fabrikalarının seramik çamuru hazırlama tesisinde kurutma prosesinden çıkan atık ısı, Mavruz Tarım modern sera tesisinde ısıtma amacıyla kullanılarak ekonomiye geri kazandırıldı. Bu amaçla yer altı ve yer üstünde olmak üzere 9.557 metre uzunluğunda bir hat oluşturuldu. Bu hatta fabrika ve sera tesisi arasında 100 m3/saat debide su kapalı döngü içinde iletildi. . Proje ile sera tesisinin ısı ihtiyacı karşılanarak yakıt kullanımının önüne geçildi. Böylelikle doğal kaynaklar korunarak yıllık ortalama 2.546 ton CO2 emisyonunun azaltılması sağlandı.

ENERJİ VERİMLİ ÜRÜN KATEGORİSİ

BÜYÜK ÖLÇEKLİ İŞLETME ÖDÜLÜ-TÜRKİYE ŞİŞE VE CAM FABRİKALARI ANONİM ŞİRKETİ: Şişecam tarafından geliştirilen kaplamalı camlar; binalarda etkin ısı yalıtımı sağlayarak iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir rol oynarken, binaların enerji tüketiminden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını azaltıyor. Bu kapsamda; Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Nötral 50/25 ve Nötral 40/22 ürünleri, maksimum güneş kontrolüyle soğutma masraflarını azaltırken, U=1.0 W/m2K değeriyle etkin ısı yalıtımı sağlayarak ısıtma giderlerini düşürüyor.

KOBİ ÖDÜLÜ-ULTRAPAK MAKİNA SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ: Hunter-XForm, ultrasonik kaynak yöntemi ile kendiliğinden yan körük veya taban oluşturarak 3 boyut hale gelen, yüzde 65 yerli inovasyon ürünü olan, iş gücü ve zamandan tasarruf sağlayan geri dönüştürülebilir nonwoven taşıma çantası üreten, çevreci bir makine olarak öne çıkıyor. Birim çanta başına enerji tüketimi yüzde 78 oranında azaltılırken, daha az hammadde kullanan, ürün başına daha az enerji tüketen, birim ürün başına gereken iş gücünden tasarruf sağlayan yeni bir üretim hattı geliştirildi ve yine bu alanda patent başvurusu da yapıldı.

ÇEVRE DOSTU UYGULAMA KATEGORİSİ

  1. MAYSAN MANDO OTOMOTİV PARÇALARI SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ: Türkiye’nin ilk ve en büyük amortisör üreticisi Maysan Mando, 50 yılı aşkın süredir tüm süreçlerde verimliliği esas alıyor; geleceğe değer katma ilkesiyle ilerliyor. Alman firmasıyla 2 yıl süren Ar-Ge çalışmaları sonrasında 2018 yılında Kapalı Devre Selektif Krom Kaplama Prosesi hayata geçirildi. Proses, amortisör mili kaplama konusunda Kapalı Devre Selektif Krom Kaplama yöntemiyle dünyada ilk ve tek olma özelliğini taşıyor. Selektif krom kaplama prosesi sıfır atık özelliği taşımakta olup prosese özgü atık su, emisyon ve tehlikeli atık oluşturmuyor.
  2. GİSAŞ GEMİ İNŞA SAN. A.Ş. TUZLA TERSANE ŞUBESİ: Türk mühendisleri tarafından yapılan ve dünyada bir ilk olarak tamamen batarya ile çalışan, şarj edilebilir liman römorkörü GİSAŞ Power, 2020 yılında hizmete alındı. Sıfır emisyonla çalışan, 32 ton çekme gücüne sahip, gürültü kirliliği yapmayan ve denizlere etkisi yok denecek kadar az olan GİSAŞ Power, Tuzla Aydınlı Koyu’nda pilotaj /römorkaj hizmetinde kullanılıyor. Aydınlı Koy’ unda pilotaj/römorkaj hizmetini vermekte olan GİSAŞ, GİSAŞ Power’ın inşasından sonra elektrikli römorkörlerin üretimine devam ederek 3 adet tam elektrikli liman römorkörünü daha tamamlayıp deniz ile buluşturdu.
  3. ARÇELİK ANONİM ŞİRKETİ: Döngüsel ekonomi pratiklerinin ARGE ve inovasyon yoluyla desteklendiği bu uygulamada, dünyada giderek artan plastik krizini göz önünde bulundurarak döngüsel ekonomi modelinden faydalanmak amaçlanıyor. Bu kapsamda, tüketicinin kullanmış olduğu atık PET şişelerden ürün parçaları ve ambalaj üretimiyle çevresel fayda sağlanırken ekonomik avantaj elde ediliyor. Doğaya ve çevreye saygılı PET şişelerin geri dönüşümü ile Arçelik ürün gruplarında ve ambalajlarında kullanılan uygulamalarının seri üretimleri ile birlikte 940 ton plastik parçada ve 280 ton ambalajda kullanılmasıyla toplamda 122 milyon PET şişe geri dönüştürülüyor. Bu sayede petrol bazlı birincil plastik tüketimine kıyasla 4.187 ton sera gazı emisyonlarının azaltılması sağlanmış olup, maliyet avantajı sağlanıyor.
  4. ÖZLER PLASTİK SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ: Plastik atıkların çok katmanlı üretim teknolojisi ile değerlendirmesi projesinde üretim tesislerinde oluşan ve yetkili geri dönüşüm firmalarından toplanan plastik atıklar, 3 katmanlı üretim teknolojisi ile ara katmanda kullanılıyor ve virgin plastik hammadde kullanımının azaltılmasına fayda sağlanıyor. 2021 yılı satış verilerine göre orta katmanda yüzde altmış oranında geri dönüştürülmüş hammadde kullanılarak, toplamda 215.688 kg virgin plastik hammadde kullanımının önüne geçildi.

ÇEVRE DOSTU ÜRÜN KATEGORİSİ

  1. WISER TECH İNOVASYON VE TEKNOLOJİ YATIRIMLARI SANAYİ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ: Wiser Tech, bulut tabanlı yapay zeka teknolojileriyle tekstil sektöründe üretim süreçlerini tamamen izlenebilir kılan yeni nesil makineler geliştiriyor. Şirketin ilk ürünü WOX, denim ağartma işlemini ozon kullanarak çok daha çevreci şekilde gerçekleştiren bir ağartma makinesi olarak öne çıkıyor. Kimyasal kullanımını büyük ölçüde azaltan ozon yıkama, endüstrinin su ve enerji tasarrufu yapmasını sağlıyor. Çalışanlar için daha güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları yaratıyor.
  2. MELTEM KİMYA VE TEKSTİL SANAYİ İTHALAT İHRACAT VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ / ORGANİZE SANAYİ PET POLYESTER TESİSLERİ ŞUBESİ: Meltem Kimya, 2013 yılından bu yana dünyada bir ilki gerçekleştirerek, gıda ile temas etmiş PET şişelerin kimyasal depolimerizasyon yöntemiyle geri dönüştürülmesiyle elde edilen rPET Resin ürün grubunu üretiyor. Bu ürünler birçok içecek ve ambalaj üreticisi tarafından onaylı. Melpet rPET Resin ürünleriyle üretilen ambalajlar, sürdürülebilirlik ve çevre bilinciyle maksimum fayda sağlayacak şekilde sonsuz kez geri dönüştürülebilir, daha az karbon salımı sağıyor.
  3. ARÇELİK ANONİM ŞİRKETİ/KOMPRESÖR İŞLETMESİ: Proje kapsamında geliştirilen Alfa inverter kompresör, konvansiyonel muadillerine göre yüzde 18,5 oranında daha yüksek enerji verimliliği sunuyor. Enerji verimlilikleri arasındaki bu fark yıllık yaklaşık 30 kg karbon ayak izi azaltımı sağlıyor. Ayrıca konvansiyonel muadiline göre 4,5 kg ağırlığı ile yaklaşık yüzde 47 ağırlık avantajı sağlayan Alfa inverter kompresör pik döküm, sıcak sac, alüminyum, petrol türevi yağ gibi hammaddelerin daha az kullanımına imkân sunuyor. Diğer yandan proje kapsamında geliştirilen ve global kompresör üreticileri arasında dünyada ilk olan yüzde 100 geri dönüştürülebilir ambalaj seperatörü de seri üretime alındı. Bu süreçte seperatör tasarımı aşamasında ambalaj ağırlığı, nem koşulları, ürün mukavemet analizleri sayısal ve deneysel olarak gerçekleştirildi.

JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ- TAYRAŞ BAZ YAĞ RAFİNERİ ANONİM ŞİRKETİ: TAYRAŞ Baz Yağ Rafineri’sinde atık madeni yağlardan mevcut en ileri ve çevreci teknolojiler kullanılarak yüksek verim ve düşük karbon ayak izi ile elde edilen çevre ve iklim dostu TIDRABASE Baz Yağı Türkiye’de üretimi yapılan ilk Grup II Baz yağ olma özelliğine sahip. Atık madeni yağlardan yüzde 70’in üzerinde verimle elde edilen TIDRABASE, düşük karbon ayak izi, düşük kükürt içeriği, berrak ve kokusuz olması, düşük buharlaşma kaybı, yüksek viskosite indeksi ve yüksek doymuş hidrakarbon içeriği gibi özellikleri ile çevre dostu bir ürün olma özelliği taşıyor.

Kaynak : İSO Yeşil Blog 

undptopluTürkiye’deki iş dünyası liderleri “yeşil dönüşüm”ü sahipleniyor

CEO’lara yönelik iklim zirvesi, karbonsuzlaştırma diyaloğunu hızlandırıyor

“İklim Değişikliği Zirvesi 2023: Yeşil Dönüşüm,” T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) işbirliğiyle, Capital ve Ekonomist dergileri tarafından organize edildi. Zirveye CEO düzeyinde 200’den fazla üst düzey yönetici katıldı. Türkiye’de “yeşil dönüşüm”ün gerçekleştirilmesine yönelik görüş alışverişinde bulundu. 

Yeni göreve başlayan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, zirve için gönderdiği açıklamada, “Günümüzde iklim değişikliğinin insanlığın ve doğanın karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunların başında geldiğini çok rahat söyleyebiliriz. Fakat küresel iklim hedeflerine ulaşmak için yapılan mevcut çalışmaların yetmediği, daha büyük çaplı teknolojik ve ekonomik dönüşümlere ihtiyaç olduğu aşikardır.” dedi. 

“Ülkemiz iklim değişikliği ile mücadelede kararlı adımlar atmaktadır.” diyen Özhaseki, 2021’de Paris Anlaşması’na taraf olunması ve Cumhurbaşkanı tarafından 2053 net sıfır emisyon hedefinin açıklanması ile yeşil kalkınma hamlesini başlattıklarını ifade etti. 

“Güncellediğimiz Ulusal Katkı Beyanımıza göre 2015 yılında %21 olarak açıklanan 2030 yılı azaltım hedefi %41’e çıkarılmıştır. Sonuç olarak 2053 net sıfır emisyon hedefimiz ile ulusal katkı beyanımız, hazırlıkları devam eden uzun dönemli iklim stratejimiz, azaltım ve uyum eylem planlarımız ile yeşil finansman stratejimiz sayesinde 2053’e doğru yol haritamızı net olarak ortaya koyuyoruz. Bu politikaların hayata geçmesi amacıyla başta İklim Kanunu olmak üzere Emisyon Ticaret Sistemi gibi önemli altyapı çalışmalarını yapıyoruz.” 

“Karşı karşıya olduğumuz yeşil dönüşüm topyekün devletiyle, özel sektörüyle, akademisiyle ancak gerçekleşebilir.” diye konuşan Özhaseki, “Bundan dolayı özel sektörün; yeşil dönüşümü ana gündemlerine alması, 2053 net sıfır hedefi yolunda değişimi hızlandırma konusundaki gayreti ve adanmışlığı çok önemli.” diyerek sözlerini noktaladı.

“Daha büyük bir azim ve çaba için çağrıda bulunuyoruz.” diyen UNDP Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, BM Genel Sekreterinin gelişmiş ülkelerin net sıfır hedeflerini 2040’a çekme çağrısını vurgulayarak “Özel sektörün güçlü bir şekilde sürece dahil olması ile, Türkiye’nin sera gazı emisyonlarının tepe noktasına ulaşacağı zamanın planlanan 2038’den daha erkene alınabileceğine inanıyoruz.” diye konuştu.

Konferansın açılışında “Özel sektör, iklim değişikliğine neden olan zararlı emisyonların çoğunluğunu üretmeye devam ediyor” diyen Vinton sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak bu aynı zamanda, acilen gerek duyduğumuz iklim çözümlerinin anahtarının da iş dünyasının elinde olduğu anlamına geliyor. UNDP olarak bizler, Paris hedeflerine uygun olarak üretimi karbonsuzlaştırmaya ve takvimi hızlandırmaya ilişkin yöntemler bulma konusunda Türk iş dünyasının yaratıcılığına ve dirençliliğine güveniyoruz.”

Limak Çimento, Sabancı Holding, Eczacıbaşı ve Anadolu Isuzu gibi ülkenin en büyük işletmelerinden bazılarının başkanları, daha yeşil bir geleceğe dönük rotayı nasıl çizmekte olduklarını ortaya koyarken, ŞekerBank, Denizbank, ING ve TSKB dahil olmak üzere önde gelen Türk bankalarının temsilcileri de daha yeşil çözümleri benimseyen işletmelerin yararlanabileceği finansal teşvikleri açıkladı.

Capital ve Economist dergilerinin Genel Müdürü Cem Başar, iş dünyasının önde gelenlerinin iklim politikasına yönelik yaptığı verimli istişarelerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Birçok konuşmacı Avrupa Birliği’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı, 2023 sonlarında yürürlüğe girmesi beklenen Türk İklim Kanunu ve Emisyon Ticaret Sistemi gibi iklim dostu politikalara değinerek, bunların kurumsal karar mekanizmalarında belirleyici bir etkiye sahip olduğunu vurguladı. AB pazarında rekabetçi bir konumun sürdürülmesi için yeşil kaynak kullanımı ve daha çevre dostu üretim yöntemlerinin gerekliliği konusunda görüş birliğine varıldı. 

Öte yandan, birçok üst düzey yönetici, yenilenebilir enerjiye ve enerji verimliliğine geçişin yaratacağı güçlü ekonomik getirileri vurguladı. 

“UNDP olarak bizler yeşil ekonominin iş dünyası için kazan-kazan çözümü olduğuna eminiz” diyen Vinton şunları vurguladı: “Uyum sağlamak elbette her zaman kolay değil. Zamanı geçmiş sektörler için ‘adil geçiş’in haritasını oluşturmak bir zorunluluk. Örneğin kömüre bağımlı işçilere ve toplumlara, insan onuruna yakışır bir gelecek sunmak gerekiyor. Buna ek olarak, net faydalar bariz ve ölçülebilir durumda. UNDP olarak, Türkiye’deki özel sektörün dünya çapında yeşil dönüşüme öncülük etme potansiyelini gerçekleştirmesine yardımcı olmak için hem politika danışmanlığı hem de sahada test edilmiş çözümler sunmaya devam edeceğiz.”

Vinton “Kısaca, yeşile yönelmek iş dünyası için yararlıdır” diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak : UNDP

osbyesilOrganize Sanayi Bölgeleri Kanunu’na “Yeşil OSB” tanımı eklendi

Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu'na "Yeşil OSB" tanımı eklendi.

Çevreye Duyarlı ve Sürdürülebilir Üretim İçin Yeşil OSB Sertifikasyonu

İklim değişikliği, dünyanın karşı karşıya olduğu ve çözüm üretilmesi gereken en acil sorunlardan biridir. Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları aracılığıyla yapılan bilimsel değerlendirmeler, iklim değişikliğinin en kötü sonuçlarının çoğunun, küresel ısınmayı 1,5°C’ye sınırlandırarak önlenebileceğini göstermiştir.

Bu nedenle endüstriler, verimliliği ve karlılığı en üst düzeye çıkarırken ekolojik ayak izlerini azaltmaya giderek daha fazla odaklanmaya başlamıştır. İlgi gören yenilikçi çözümlerden biri de Yeşil Organize Sanayi Bölgelerinin kurulmasıdır.

Yeşil Organize Sanayi Bölgeleri, kaynak yönetimi ve atık azaltmadan enerji verimliliğine, iyi üretim uygulamalarından yenilenebilir enerji kullanımına kadar faaliyetlerin tüm yönlerine çevresel hususları entegre etmektedir. Bu bölgelerde doğal çevre ile uyum içinde faaliyet gösteren işletmeler ekonomik büyümeyi destekler ve sosyal refahı teşvik ederler.

Yeşil Organize Sanayi Bölgeleri, ekonomik büyümeyi çevresel sürdürülebilirlik ile birleştirerek endüstriyel manzarada devrim yaratmaktadır. Yeşil OSB’ler, gezegenimizi gelecek nesiller için koruyarak ekonomik refaha ulaşmanın mümkün olduğunu gösteren bir umut ışığı görevi görmektedir.

Bugün itibariyle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızca sicil verilerek tüzel kişilik kazanan OSB sayısı 353’e ulaşmıştır. Bu OSB’lerden 264 adedi faaliyette olup, 89 adedinde ise proje, kamulaştırma ve inşaat işlemleri devam etmektedir.

İklim değişikliğini önlemek amacıyla 2016 yılında yürürlüğe giren Paris Anlaşması çerçevesinde ülkemizin sunduğu Ulusal Katkı Beyanı’nda, artıştan azaltım olacak şekilde %21 oranında sera gazı emisyon azaltım hedefi taahhüdü verilmiş olup, bu   hedef COP 27’de %41 olarak revize edilmiştir.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bu çerçevede Organize Sanayi Bölgelerine yönelik düzenlemeler içeren bir program ortaya koymuş, Dünya Bankası ile birlikte Yeşil OSB ve Yeşil Endüstri Bölgesi Sertifikasyon Sistemi’ni oluşturmuştur. Bu çalışma yapılırken, kurumumuz Bakanlığımıza teknik destek sağlamıştır.

Yeşil OSB ve Yeşil Endüstri Bölgesi Sertifikasyon Sistemi Projesi nedir?

Yeşil OSB ve Yeşil Endüstri Bölgesi Sertifikasyon Sistemi Projesinin temel amacı; ülkemizde yer alan sanayi bölgelerini, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda “Sürekli Gelişim” prensibi benimsenerek uluslararası standartlara ulaştırmaktır. Bu amaç doğrultusunda, Yeşil OSB ve Yeşil Endüstri Bölgesi Sertifikasyon Sistemi’ne dahil olmak amacıyla ön koşullar ve performans kriterleri tanımlanmıştır.

Yeşil OSB ve Yeşil Endüstri Bölgesi Sertifikasyon Sistemi ön kriterleri ve performans kriterlerinin amaçları;

  • Organize Sanayi Bölgelerinin yönetimsel ve izlemeye ilişkin performansının artırılması sağlamak,
  • Su, atık su, atık ve kaynakları yönetmek için sürdürülebilir araçlar sağlayarak ve OSB’lerin çevresel ayak izlerini en aza indirerek çevresel performanslarının artırılmasını sağlamak,
  • İklim değişikliği sorunları ile çevre üzerindeki yerel ve küresel etkilerin ele alınmasını sağlamak,
  • İşçi hakları ve çalışma koşulları, cinsiyet, topluluk diyaloğu, arazi edinimi ve sosyal altyapı dahil olmak üzere toplumun ve çalışanların ihtiyaçlarını ele alarak sosyal performansın iyileştirilmesini sağlamak,
  • OSB yöneticileri ve işletme sahipleri için ekonomik performansın artırılmasını sağlamaktır.

Yapılan literatür taramaları ve çalışmalar sonucunda Enstitümüz ve Bakanlığımız tarafından, kriterlerin amaca hizmet etmesi için 6 ön kriter ve 40 performans kriteri üzerine çalışmalar gerçekleştirilmiştir.

Yeşil OSB Sertifikasyon Sistemi için hazırlanan ön kriterleri;

  1. OSB’de üretimde olan en az 1 firmanın yer alması.
  2. OSB’deki atık sularının tümünün arıtılıyor olması.
  3. OSB’de enerji üretim kaynağı olarak kömür kullanımının olmaması.
  4. OSB’nin TSE tarafından TS EN ISO 14001 ve TS EN ISO 50001 standartlarından belgelendirilmiş olması.*
  5. İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikle ile ilgili konuları izlemek ve yönetmek için organizasyonel yapıda bir birimin kurulması ve en az bir yetkin personel istihdam edilmesi.
  6. OSB’nin en az temel seviye Sıfır Atık Belgesine sahip olması.

(*Başka bir uygunluk değerlendirme kuruluşundan bu belgelere sahip olan OSB’lerin TSE’ye belge geçiş başvurusunun yapılmış olması yeterlidir.)

Performans kriterleri ise OSB Yönetimi, Ekonomik, Çevresel ve Sosyal Performans başlıkları olmak üzere 4 ana başlık altında değerlendirilmektedir.

Ayrıca OSB’lerin her geçen yıl gelişmelerini ve iyileşmelerini sağlayabilmek için, kriterlerden gerekli yeterliliği sağlayarak Yeşil OSB olma unvanına hak kazanan OSB’lerin her yıl İyileştirme Raporu hazırlaması beklenmektedir.

Yeşil OSB Tasarım Sertifikası nedir?

Bütün bunların yanı sıra, sanayinin yeşil dönüşüm, düşük karbonlu üretim ekosistemi ve döngüsel ekonomi uygulamalarına hazır olması amacıyla Yeşil OSB Tasarım Sertifikası oluşturulmuştur. Bu sertifika sayesinde OSB’ler kurulum aşamasından itibaren sürdürülebilir bir altyapı ile ilerleyecek ve bu sayede ilerde karşısına çıkacak olan gelişmelere daha açık bir altyapıya sahip olacaktır.

Yeşil OSB Tasarım Sertifikası, 01.01.2025 tarihinden sonra kurulan ve ilave alan tahsis edilen OSB’ler için Yeşil OSB Sertifikasyon sisteminde zorunlu tutulmuştur.

Yeşil OSB ve Yeşil Endüstri Bölgesi Sertifikasyon Sistemi projesi kapsamında uygunluk değerlendirmesi Enstitümüzce gerçekleştirilmektedir.

Türk Standardları Enstitüsü olarak sanayimizin yeşile ve sürdürülebilirliğe yönelik ilerlemesine destek vermeye yönelik çalışmalarımız devam edecektir.

Kaynak : TSE

 şişecam

Şişecam’ın 2022 Sürdürülebilirlik Raporu Yayımlandı

Şişecam 2030’a Kadar Yenilenebilir Enerji Kullanımını 8 Kat Artıracak

4 kıta ve 14 ülkedeki faaliyetlerini sürdürülebilirlik hedefleri odağında şekillendiren Şişecam, 2022 yılı sürdürülebilirlik raporunu tamamladı. Şişecam, sürdürülebilir ve temiz enerji dönüşümü kapsamında gerçekleştirdiği çalışmalar neticesinde 2022’de yenilenebilir enerji kurulu kapasitesini 10 MWp seviyesine ulaştırdı. Bu kapasite artışıyla birlikte yıllık 8 bin 321 MW yenilenebilir enerji üretimi gerçekleştiren Şişecam, yaklaşık 4 bin ton karbon emisyonunu önledi. 2022’de gerçekleştirdiği bu çalışmalarla 29 milyon TL’lik enerji tasarrufu elde eden Şişecam, 6,8 milyon metreküp suyun ise geri dönüşümünü sağladı. Şişecam, fabrikalarındaki yenilenebilir enerji kullanım oranını da 2030 yılına kadar 8 kat artırmayı hedefliyor.

Faaliyet gösterdiği tüm alanlarda dünyanın en büyük üç oyuncusundan biri olma hedefiyle üretim ve yatırımlarını sürdüren Şişecam, 4 kıta ve 14 ülkedeki karbon ayak izini azaltmak için çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Geçen yıl sürdürülebilirlik odağında yaptığı tüm çalışmaları 2022 Sürdürülebilirlik Raporunda toplayan Şişecam, sürdürülebilir gelecekle ilgili hedeflerini de ortaya koydu.

2022-2030 CareforNext sürdürülebilirlik stratejisi kapsamında gezegen ve tüm paydaşları için değer yaratma odaklı sürdürülebilir büyüme yolculuğuna devam eden Şişecam, 2022 yılında gerçekleştirdiği çalışmalarla yenilenebilir enerji kurulu kapasitesini 10 MWp (Megawatt peak) seviyesine çıkarttı. Bu kapasite artışıyla birlikte Şişecam, yıllık 8 bin 321 MW (Megawatt) yenilenebilir enerji üretimi gerçekleştirirken, yaklaşık 4 bin ton karbon emisyonunu önledi. 2022’de gerçekleştirdiği çalışmalarla 29 milyon TL’lik enerji tasarrufu elde eden Şişecam, 6,8 milyon metreküp suyun geri dönüşümünü sağladı. Şişecam fabrikalarındaki yenilenebilir enerji kullanım oranını ise 2030 yılına kadar 8 kat artırmayı planlıyor.

Şişecam Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kırman, “Bulunduğumuz sektörün dünyaya ve insanlığa olan etkilerinin bilinciyle stratejiler geliştiriyor, uzun vadeli değer yaratacak yatırımlarla gezegenin ve insanlığın devamlılığı için önemli adımlar atıyoruz. Sürdürülebilirlik ise bu yolculuktaki en önemli pusulamız” dedi. 2030 CareforNext stratejisinin değer yaratma odaklı sürdürülebilir büyüme yolculuğunda Şişecam’a önemli ölçüde güç kazandırdığının altını çizen Prof. Dr. Kırman, “Çalışmalarımızı 2050 “Sıfır Karbon” vizyonumuzla sürdürüyoruz. Attığımız her adımda Geleceğin Şişecam’ını yarının ihtiyaçlarına cevap verebilecek yetkinliklerle donatıyoruz. Bu doğrultuda CareforNext stratejimizin “Gezegeni Koru”, “Toplumu Güçlendir”, “Yaşamı Dönüştür” yaklaşımları odağında ilerlerken bilim ve teknolojiyi her zaman merkezde tutuyoruz” diye konuştu.

Prof. Dr. Ahmet Kırman Şişecam’ın sürdürülebilirlik odağında yaptığı yatırımları şöyle sıraladı:

ahmetkirmanSürdürülebilirlik odaklı iki yeni yatırım

2022 yılına üretim süreçlerimiz ve yatırımlarımızda sürdürülebilirliği garanti altına almak amacıyla gerçekleştirdiğimiz refrakter üreticisi İtalyan Refel firmasının satın alımıyla başladık. Hemen ardından Avrupa’da cam ambalaj alanındaki ilk yatırımımız olan Macaristan tesisimizin temel atma törenini gerçekleştirdik. Karbon ve su ayak izinin azaltılmasını sağlayan teknolojilerle donatacağımız bu tesisimiz aynı zamanda Avrupa pazarında yerel üretici konumuyla üretim yapacak.

Global arenada artan sürdürülebilirlik hassasiyetleri buzlu cam ve enerji camı sektöründe talep artışıyla birlikte pek çok yeni fırsatı da beraberinde getiriyor. Biz de güneş enerjisi panellerinde kullanılan buzlu cam ve enerji camı sektöründeki yatırımlarımızı artırmaya devam ediyoruz. Bu strateji kapsamında Mersin tesisimizde buzlu cam fırını ve işletme hattını devreye alırken yine aynı tesiste enerji camı üretimi de gerçekleştireceğimiz ikinci buzlu cam fırını kapasitesini yıllık 180 bin tondan 244 bin tona çıkartma kararı aldık.

Atık suyu dönüştüren Basalia teknolojisine yatırım

2021 yılında duyurduğumuz daha sürdürülebilir bir dünya için katı-sıvı-gaz formundaki organik ve inorganik atıkları zararsız maddelere dönüştüren Basalia Teknolojisinin pilot denemelerine önce Mersin’deki üretim tesisimizde başlayarak ardından endüstriyel alana taşıyacağız. Yeşil ve döngüsel Basalia Biyo-Döngü Teknolojisi, “Gezegeni Koru” stratejimiz altında oluşturduğumuz atık suyun yeniden kullanımına yönelik hedeflerimize ulaşmamız noktasında bizim için önem taşıyor.

Sürdürülebilir endüstriye liderlik modeli

Sürdürülebilir bir gelecek için hayata geçirdiğimiz ve bizi heyecanlandıran bir başka gelişme ise Plant of the Future ismini verdiğimiz iş modelimiz. Uluslararası iş ortaklarıyla oluşturmayı planladığımız platformlarda CareforNext sürdürülebilirlik stratejimizle uyumlu olarak elektrik, hidrojen, yenilenebilir gibi alternatif enerji kaynaklarıyla cam endüstrisinin daha sürdürülebilir olmasını sağlayacak iş birliklerine liderlik etmeyi hedefliyoruz.

Enerji ve ışık kontrolü sağlayan camlar

Tüm bunların yanında gezegenin artan gereksinimlerine ve normlara iyi bir çözüm ortağı olan, binaların yenilenme sürecinde enerji ve ışık kontrolü sağlayan kaplamalı ve low-e camlarımızla öne çıkıyoruz. Yenilenebilir enerji üretimi alanında, fotovoltaik paneller için yüksek kaliteli cam ve rüzgâr türbinlerine yönelik cam elyafı üretiminde pazar payımızı yükseltiyoruz. Ayrıca otomotiv sektöründeki düşük karbonlu ekonomiye geçiş sürecini hızlandırmak üzere ürün geliştirme çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Atık suyu dönüştürüp temiz su kullanımını azaltacak

Temel bir insan hakkı olan suyla ilgili de önemli hedeflerimiz var. Gelecek nesillere ve dünyamıza olan sorumluluğumuzun bilinciyle endüstriyel atık suyu yeniden kullanma hedefimize 2020 yılı itibarıyla ulaştık. 2030 yılına kadar da temiz su tüketimimizi en az yüzde 15 azaltmayı hedefliyoruz. Temiz su ve sanitasyon hedeflerimiz kapsamında da 2022 yılında 6,8 milyon metreküp suyun geri dönüşümünü sağladık. Bununla birlikte su farkındalık çalışmalarının yanında, “Sıfır deşarj” yaklaşımına yönelik faaliyetlerimizi aralıksız sürdürüyor, tesislerimizin potansiyellerinin belirlenmesi ve izleme altyapısının güçlendirilmesine yönelik süreçlerimize devam ediyoruz.

Enerji verimliliği sağlayan fırın tasarlıyor

Avrupa’nın en büyük Ar-Ge merkezlerinden biri olan Şişecam Bilim, Teknoloji ve Tasarım Merkezimizde çalışan Şişecam bilim insanları, ürün tasarımının yanı sıra modelleme ve simülasyon destekli tasarımlarla fırınlarda optimum üretim randımanı ve enerji verimliliği doğrultusunda iyileştirmeler gerçekleştiriyor, cam üretiminde kritik öneme sahip olan fırınlar tasarlıyorlar.

ABD’de soda külü üretiminde su kullanımını azalttı

Yaptığımız ve planladığımız tüm yatırımların çevresel ve sosyal faydalarını değerlendirirken faaliyetlerimizin çevre üzerindeki toplam etkisini azaltmaya odaklanıyoruz. ABD - Wyoming’de gerçekleştirdiğimiz doğal soda külü yatırımı, soda külü üretiminden kaynaklanan karbon emisyon yoğunluğumuzu ve su tüketimimizi yüzde 50 oranında azaltmamızı sağladı. Bu alanda yapacağımız diğer yatırımlar ile dünyanın en büyük 3 soda külü üreticisinden biri haline gelmeyi hedefliyoruz.

Cam kırığı kullanım oranını yüzde 35 artıracak

2030 stratejisi doğrultusunda cam ambalaj üretimi süreçlerinde kullandığımız harici cam kırığı oranını en az yüzde 35 seviyesine kadar yükseltmeyi hedefliyoruz.

Kadın çalışan oranı yüzde 25’e çıkacak

Çeşitlilik ve kapsayıcılığa değer veren yönetim politikalarımızla daha eşitlikçi ve paylaşımcı bir dünya için toplumsal cinsiyet eşitliğini destekliyoruz. Bugün 5 bin 500’ü aşkın kadın çalışanımız toplam çalışanlarımızın yüzde 23’ünü temsil ederken, bu oranı artırmak için kadın çalışanlarımıza uygun hale getirebilmek adına kapsayıcı tesisler kurmayı eşitlik politikamızın bir parçası olarak ele alıyor ve gerekli yatırımları yapıyoruz. 2030 yılı itibarıyla çok uluslu çalışma ortamının oluşturulmasını, Women Expression Programının hayata geçirilmesini ve kadın çalışan oranımızı da en az yüzde 25’e yükseltmeyi hedefliyoruz.

pepsi

PepsiCo ve UEFA’dan, 2023 UEFA Şampiyonlar Ligi Finalleri için Yiyecek ve İçeceklerde Yenilikçi ve Sürdürülebilir Uygulamalar!

2026 itibarı ile UEFA Finallerinin “çöpe atık göndermeyen” ilk etkinlik olmasını hedefliyor.

UEFA ile iş birliği yapan PepsiCo, Pepsi, Lay's, Doritos ve Gatorade markalarının gücünü kullanarak 2026 yılına kadar UEFA Şampiyonlar Ligi Finallerini “çöpe atık göndermeyen” bir organizasyon haline getirmek hedefiyle yenilikçi çözümler geliştiriyor. PepsiCo ve UEFA, 3 Haziran'da Eindhoven PSV Stadı'nda oynanacak olan UEFA Şampiyonlar Ligi Kadınlar Finali ve 10 Haziran'da İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı'nda gerçekleşecek UEFA Şampiyonlar Ligi Finali'nde futbolun çevre üzerindeki etkisini en aza indirmeyi ve kaynak verimliliğini artırmayı amaçlayan ve “azalt, tekrar kullan ve geri dönüştür” yaklaşımına dayalı döngüsel ekonomi uygulamalarını hayata geçirecek.

Azalt

UEFA Şampiyonlar Ligi Finalinde kullanılacak tamamen geri dönüştürülebilir, sıfır plastik içeren ve biyolojik olarak çözünebilir fiber bardaklar, tek kullanımlık plastik bardak tüketimini önemli ölçüde azaltacak. Gatorade'nin 14 ila 16 yaşındaki kız ve erkek çocuklarla her yıl düzenlediği beşe beş futbol maçlarını içeren 5v5 küresel turnuvası aracılığıyla PepsiCo, geri dönüşüm çabaları, karbon dengeleme çalışmaları ve sürdürülebilir giysiler yoluyla karbon salımında nötrlüğü sağlamak için önlemler alıyor.

Tekrar kullan

PepsiCo'nun tekrar kullanım çözümleri sayesinde, bu yılki UEFA Kadınlar Şampiyonlar Ligi Finalinde sunulacak yiyecek ve içeceklerde ilk kez iade edilebilir ambalajlar kullanılacak. Taraftarlar içecekler için sunulacak 52.000 adet 0.40L hacimli şeffaf bardakları 2 Euro iade depozitosu ile satın alabilecek. Bardakların yanı sıra Doritos Nachos ürünleri stadyum genelinde depozitolu tepsilerde servis edilecek. Ayrıca PepsiCo, İstanbul’da, gezegeni tek kullanımlık plastikten kurtarmak için akıllı teknolojilerden yararlanan, dünyanın önde gelen ölçeklenebilir yeniden kullanım sistemi TURN ile iş birliği yaptı. Bu kapsamda, Şampiyonlar Festivali standlarında, TURN sistemiyle sunulan 48.000 akıllı bardak ve toplama kutuları bulundurulacak.

Geri dönüştür

Final etkinliklerinde sunulan tüm PepsiCo yiyecek ve içeceklerinin ambalajları %100 geri dönüştürülebilir olacak. Bunun yanında, İstanbul'daki Atatürk Olimpiyat Stadı'nda, etkinlik sonrası toplanan atıkların detaylı bir şekilde ayrıştırılması için 220 adet geri dönüşüm kutusu bulunacak.

Dünyanın en saygın yiyecek ve içecek şirketlerinden biri olan PepsiCo’nun, toplumdaki ambalaj üretme, kullanma ve imha etme anlayışını değiştirmek için şirketin erişim gücünü ve etkisini sürekli olarak kullanmayı hedeflediğini belirten PepsiCo Avrupa Sürdürülebilirlik Direktörü Archana Jagannathan, “UEFA’nın hem erkekler hem de kadınlar Şampiyonlar Ligi Finallerinde önemli bir rol oynamaktan gurur duyuyoruz. Taraftarlara unutulmaz bir deneyim yaşatmaya devam ederken, saha içinde ve dışında olumlu bir değişim yaratmak için futbolu bir araç olarak kullanmanın ayrıcalığını yaşıyoruz” dedi.

UEFA Sosyal ve Çevresel Sürdürülebilirlik Direktörü Michele Uva ise şöyle konuştu: “UEFA, bu iki önemli final etkinliğinde döngüsel ekonomi uygulamalarını hayata geçirmek için PepsiCo ile iş birliği yapmaktan mutluluk duyuyor. Çevresel zorluklarla mücadelede üzerimize düşeni yapmak üzere attığımız adımlar, Avrupa'daki ulusal federasyonlar, lig ve kulüplerdeki futbol maçlarına yönelik uygulanabilir çözümler bulmaya ve bunları yaymaya odaklanıyor.”

Toplumsal Etki

PepsiCo, UEFA finallerindeki döngüsel ekonomi çabalarının yanı sıra, Gatorade 5v5 küresel turnuvası ve UEFA Çocuklar Vakfı ile ortaklaşa oluşturulan küresel girişim Lay's Replay aracılığıyla toplumsal etkiyi güçlendiriyor. Lay's Replay boş cips paketlerini dönüştürerek yaptığı futbol sahalarıyla insanları mutlu ediyor.

İlk kez 2015 yılında hayata geçirilen Gatorade 5v5, binlerce genç amatör futbolcuya kendilerini geliştiren deneyimler yaşattı, futbola başlamanın önündeki zorlukları hafifletti ve tabana yönelik programlarla futbola duyulan ilgiyi körükledi. Bu yılki küresel 5v5 turnuva finali, Eindhoven'daki Kadınlar UEFA Şampiyonlar Ligi Finali ve İstanbul'daki UEFA Şampiyonlar Ligi Finali öncesinde yapılacak.

Finallerin öncesinde PepsiCo Lay's RePlay kapsamında en yeni girişimini hayata geçirerek Türkiye'de yeni bir futbol sahası açıyor. Bu sahalar, malzemelerinden kurulumlarına kadar tüm unsurlarıyla çevre üzerindeki etkiyi asgari düzeye indirecek şekilde tasarlanıyor. Örneğin çimler ve şok pedi katmanları kullanım ömürlerinin sonunda %100 geri dönüştürülebilen malzemelerden yapıldı. Saha yapmanın ötesinde, Lay's RePlay ortak futbol tutkusu aracılığıyla, insanları bir araya getiriyor. Eğitim programlarına ve spor eğitimlerine erişim sunan Lay's RePlay, sosyal sorunları ele almak ve gelecek nesillere olumlu değişimler sunmak için futbolun gücüne alan açıyor.

PepsiCo Küresel İçecekler Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Mark Kirkham, "UEFA ile ortaklığımız ve yaptığımız işler, geri dönüşüm anlayışını güçlendirmek ve sürdürülebilir değişiklikler yaratmak için muazzam bir fırsat sunuyor. Gelecek için heyecanlıyız ve ile 2026 yılına kadar tüm UEFA Şampiyonlar Ligi finallerinin ‘çöpe atık göndermeyen etkinliklere dönüşmesi için UEFA ile güçlü ortaklığımızı sürdürmekten mutluluk duyuyoruz" dedi.

PepsiCo'nun UEFA ile sürdürdüğü iş ortaklığı, sürdürülebilirliği PepsiCo’nun gezegen ve insanlık için değer ve büyüme yaratma tarzının merkezine koyan stratejik ve uçtan uca dönüşüm yaklaşımı PepsiCo Positive (pep+) ile uyumludur.

 

günayMİGROS 74 TON GIDA ATIĞINI HAYVANSAL PROTEİNE DÖNÜŞTÜRDÜ

Migros, döngüsel ekonomiye katkıyı yenilikçi ve farklı projelerle sürdürüyor. “Siyah Asker Sineği” projesi kapsamında Migros’un belirlenen mağazalarından toplanan gıda atıkları biyoteknoloji kullanılarak bakım evlerindeki hayvanların beslenmesi için yeniden besin zincirine kazandırılıyor. Çevresel döngüyle bugüne kadar 14 ton organik gübre, 4 ton mama elde edildi.

Migros, gıda atıklarını değerlendirme çalışmalarına yepyeni bir proje ile devam ediyor. Belediye ve Germina Tarım Teknolojileri ile 22 ayda ortaklaşa gerçekleştirilen “Siyah Asker Sineği” projesi kapsamında pilot olarak belirlenen yirmi üç Migros mağazasından toplanan gıda atıkları, biyoteknoloji aracılığıyla değerli hammadde kaynaklarına dönüştürülerek ekonomiye kazandırılıyor. Bu ileri dönüşüm sonucunda hayvansal protein, kozmetik sanayi için hammadde ve tarımsal alanlarda toprak zenginleştirici olarak kullanılan gübre elde ediliyor. Dönüştürülen atıklardan üretilen hayvansal proteinle, hem tavuk besicilerinin yem ihtiyacı karşılanıyor, hem de bakım evlerindeki hayvanlar için hipoalerjenik, besleyici, çevre dostu ve zengin protein içerikli mamalar üretilerek atıklar yeniden besin zincirine kazandırılıyor. Bu proje sayesinde bugüne kadar 74 ton gıda atığı, biyokütleye dönüştürüldü. 14 ton organik gübre ve 4 ton mama elde edildi. Üretilen mama 100 yetişkin hayvanın 70 günlük beslenmesini karşıladı. Üretimin yeni yapılacak yatırımlarla büyütülmesi hedefleniyor.

Siyah Asker Sineği projesi sadece gıda atıklarının yeniden değerlendirilmesini sağlamakla da kalmıyor, aynı zamanda çevresel faydalar sunuyor. Proje sayesinde 262 ton karbondioksit emisyonu engellenerek yaklaşık 4 bin 391 ağacın bir yılda havadan temizlediği karbondioksit miktarına eşdeğer bir etki sağlandı. Ayrıca, 30 ton balık okyanuslarda korunarak insan tüketimine ayrılmış oldu.

Migros Ticaret A.Ş. Kalite ve Çevre Yönetimi Direktörü Hülya Günay, “Dünyada artan nüfus ile birlikte hayvansal protein kaynaklarına olan ihtiyaç da giderek artıyor. Döngüsel ekonomiye güzel bir örnek teşkil eden, biyoteknoloji ile üretilen BSF ve yan ürünleri pazarının, Dünyada 2033 yılında 4 milyar dolarlık bir hacme ve 8 milyon tonluk bir büyüklüğe erişmesi bekleniyor. Ülkemiz için ise henüz çok yeni ve endüstriyel boyutta tesisler bulunmuyor. Ancak döngüsel ekonomiye katkı sağlayan bu proje önemli bir başlangıç yaptı. 74 ton gıda atığından 4 ton mama, rejeneratif tarımda kullanılmak üzere 14 ton organik gübre ve kozmetik sanayi için hammadde elde ettik. Proje kazanımları bununla da bitmiyor elbette. Gıda atıklarının yeniden besin zincirine kazandırılması, karbon emisyonunu azaltıyor ve temiz su tasarrufu sağlıyor.” dedi.

Anadolu Efes Foto 2Anadolu Efes, kendi sektöründe ilk Entegre Raporu yayımladı

2010 yılından bu yana sürdürülebilirlik performansını şeffaf bir şekilde paydaşlarına açıklayan Anadolu Efes, bu yolculukta önemli bir adım daha atarak, ilk entegre raporunu yayımladı. Şirketin 2022’de başlattığı Denize +1 Nefes projesinden ilham alınarak tasarlanan rapor, finansal ve finansal olmayan alanlarda yarattığı değeri, performansını ve hedeflerindeki ilerlemeyi içeriyor. Anadolu Efes, 2022 raporlama döneminde emisyon azaltımı ve su verimliliği odağında yaklaşık 61 milyon TL değerinde proje hayata geçirdi. Şirket, sosyal etki yatırımları çerçevesinde, 5 farklı odak alanında 26 proje yürüttü.  Dünya genelinde kadınlar erkeklere göre yaklaşık %20* daha az kazanırken, Anadolu Efes ‘eşit işe eşit ücret’ ödediğini bağımsız güvence beyanı ile bir kez daha ortaya koydu.

Anadolu Efes, 8 Haziran Marmara Denizi Günü’nde Sedef Adası’nda gerçekleştirdiği etkinlikte ilk entegre raporunu ve Denize +1 Nefes projesindeki son gelişmeleri paylaştı. Anadolu Efes’in entegre düşünce anlayışıyla hazırladığı raporu; finansal ve finansal olmayan alanlardaki performansını, orta ve uzun vadeli hedeflerini ortaya koyuyor. Bununla birlikte şirketin Finansal, Üretilmiş, Fikri, İnsani, Doğal ve Sosyal&İlişkisel sermaye öğeleri etrafında nasıl değer yarattığı da raporda yer alıyor.

Entegre raporun Türkiye’de kendi sektöründe ilk olmasından ayrı bir heyecan duyduklarını belirten Anadolu Efes Bira Grubu Başkanı ve CEO’su Can Çaka sözlerine şöyle devam etti: “Anadolu Efes olarak, kurulduğumuz günden bu yana sürdürülebilirliği ana şirket stratejimizin temelinde konumlandırıyor, iş modelimizin önemli bir parçası olarak görüyoruz. Bugün yolculuğumuza dünyanın 9., Avrupa’nın ise 5. büyük bira şirketi olarak devam ediyoruz. Bununla birlikte bölgesel bir güç konumunda bulunan şirketimizin performansını finansal başarı tanımının ötesinde bir bakış açısıyla ele alıyoruz. Değer yaratmak, bizim için finansal başarıyla birlikte aynı zamanda çevre, inovasyon, insan ve sosyal etki odağında gelecek için adımlar atmak demek. Bu sebeple, sürdürülebilirliği karar mekanizmalarımızın ve her türlü faaliyetimizin içerisine entegre ediyor ve tüm paydaşlarımız için uzun vadeli değer yaratmak adına sürekli çalışıyoruz. Bu yolda daha odaklı ve daha da şeffaf ilerleyebilmek adına hem ülkemizde hem dünyada henüz az sayıda şirketin uygulamaya aldığı entegre raporlamaya geçmeye karar verdik. Raporlarımızdaki verilerin doğruluğunu teyit etmek ve güvenirliliği daha da artırmak için bağımsız güvence beyanı almayı da önemsiyoruz.”

anadoluRaporun tasarımında Denize +1 Nefes projesinden ilham alındı

Anadolu Efes sosyal etkisini her geçen yıl artırma hedefiyle toplumsal fayda odaklı projeler hayata geçiriyor. Şirketin bu yıl ilk kez yayımladığı entegre raporun tasarımına Anadolu Efes’in geçtiğimiz yıl Deniz Yaşamını Koruma Derneği iş birliğiyle hayata geçirdiği “Denize +1 Nefes” projesi ve dolayısıyla su altı dünyası ilham verdi. Denize +1 Nefes projesiyle denizlerin yağmur ormanları olarak nitelendirilen ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan mercanların korunması, Marmara Denizi’ndeki su altı yaşamının ve biyoçeşitliliğin zenginleştirilmesi hedefleniyor. Proje kapsamında nakledilen mercanların yarattığı etkinin izlenebilmesi ve kayıt altına alınabilmesi için bu yıl izleme istasyonu kuruldu. Marmara Denizi Günü’nde gerçekleştirilen rapor lansmanında su altı görüntüleri paydaşlarla anlık olarak paylaşıldı.

Entegre raporu incelemek için: LINK

* PwC’nin 2022 yılı Çalışma Hayatında Cinsiyet Eşitliği raporu esas alınmıştır.

dedektifÇEVKO Vakfı ve GCA iş birliğiyle “GCA Geri Dönüşüm Dedektifleri İlkokul Eğitim Projesi” başladı

ÇEVKO Vakfı ve GCA iş birliğiyle hayata geçirilen “GCA Geri Dönüşüm Dedektifleri İlkokul Eğitim Projesi” Kütahya Ağaçköy İlkokulu’nda uygulanmaya başladı. Proje kapsamında öğrencilere çevreyi korumanın ve geri dönüşümün önemine dair bilgilendirmeler yapılırken, öğrencilerin ambalaj atıkları konusunda da bilinç sahibi olması hedefleniyor.

2015 yılından bu yana katma değerli ürünleriyle cam ambalaj sektöründe fark yaratan GCA ve ambalaj atıklarının geri kazanımında Türkiye'nin önde gelen kuruluşu ÇEVKO Vakfı ortaklığıyla hayata geçen “GCA Geri Dönüşüm Dedektifleri İlkokul Eğitim Projesi” Kütahya Ağaçköy İlkokulu’nda 3.4.5. ve 6. sınıflara uygulanmaya başlandı. Öğrencileri küçük yaştan çevre ve ambalaj atıkları konusunda bilinçlendirmeyi hedefleyen proje kapsamında yüz yüze eğitim verildi. Gelecek nesillere sürdürülebilir bir gelecek bırakılmasına katkı sağlaması amacıyla planlanan projede, öğrencilere cam üretiminde kullanılan hammaddeler ile geri dönüştürülebilir atıklar tanıtıldı ve geri dönüşüm kitapçıkları hediye edildi.

“Doğamızı korumak için mücadele ediyoruz”

“Çevre kirliliğini engelleyerek doğaya ve diğer canlılara karşı temel sorumluluğumuzu yerine getirmek dünyamız için büyük önem taşıyor” diyen GCA Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Eğitime ve çevreye katkısıyla öne çıkan Gürok Grup geçtiğimiz ocak ayında Türk Eğitim Vakfı (TEV) ile Rıza Güral Gelecek İçin Önce Eğitim Burs Fonu’nu hayata geçirdi. Fon kapsamında, ilk etapta Kütahya ve Antalya'da eğitim gören 34 öğrenciye karşılıksız burs desteği sağlanacak. Gürok Grup bünyesinde doğayı ve doğal kaynakları temiz tutma bilinciyle hareket eden bizler de geleceğimiz olan kıymetli çocuklarımıza daha yaşanabilir bir dünya bırakmak adına sorumluluk almaya devam ediyoruz. Çevreyi ve insanı her zaman ön planda tutarak gerçekleştirdiğimiz cam ambalaj üretimimizle doğamızı korumak için mücadele ediyoruz” şeklinde konuştu.

“Çevre temizliğinde önemli olan çevre bilincidir, bu bilinç ise eğitimle sağlanır”

Abdullah Gayret“GCA Geri Dönüşüm Dedektifleri İlkokul Eğitim Projesi”hakkında şunları söyledi: “GCA olarak sürdürülebilirlik projelerimizle doğaya ve çevreye faydalı çalışmalara imza atıyoruz. Biliyoruz ki cam, sonsuz kez geri dönüştürülebilen bir malzeme olma özelliğiyle çevremizi, toprağımızı ve doğamızı korumada bize yardımcı oluyor. Çevrenin temizliği, yaşamsal alanlarımızın korunması ve yeşile sahip çıkılması hepimizin ortak sorumluluğudur. Temiz çevre, temiz bir toplum meydana getirir. Çevre temizliğinde önemli olan çevre bilincidir, bu bilinç ise eğitimle sağlanır. Bu projeyle öğrencilerin geri dönüşüm konusundaki farkındalıklarını geliştirerek, çevre bilinci gelişmiş ve toplumsal sorumluluklarının farkında olan bireyler olarak yetişmesini diliyorum.”

“Tekrar kullanamadığımız ambalaj atıklarımızı geri dönüştürmemiz gerekiyor”

Projeye yönelik görüşlerini paylaşan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer,“ÇEVKO Vakfı olarak bundan otuz iki yıl önce çevremizi korumak için ‘Ambalaj atıkları çöp değildir!’ diyerek yola çıktık. Geldiğimiz noktada dünyadaki yeni gelişmeler ile birlikte ‘Atıklar kaynaktır!’ söylemine ulaştık. Nüfusu artan, kaynakları azalan dünyamızda ‘Sıfır Atık’ hedefine ulaşmak için daha az atık üretmemiz, ambalajları tekrar tekrar kullanmamız, tekrar kullanamadığımız ambalaj atıklarımızı geri dönüştürmemiz gerekiyor. Proje kapsamında hazırladığımız kitapçığın hayata geçmesi için verdikleri katkılarından dolayı ÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olan GCA’ya teşekkürlerimi sunuyorum” diye konuştu.

Genel KurulÇEVKO Vakfı Yönetim ve Denetim Kurullarında Görev Dağılımı Netleşti

1991 yılından bugüne faaliyette olan, Türkiye’de ambalaj atıklarının ekonomik ve düzenli geri kazanımı için sanayi, yerel yönetim ve tüketicilerin katkı ve katılımları ile sürdürülebilir bir geri kazanım sisteminin kurulması için çalışan, sektörlerin geri dönüşüm yükümlüklerini yerine getirmelerine yardımcı olmanın yanı sıra, kaynağında ayırma, geri dönüşüm ve geri kazanım konularında toplumsal farkındalık ve bilincin artırılmasına yönelik çalışmalar yürüten ve 2003 yılından beri uluslararası “Yeşil Nokta” markasının Türkiye’deki kullanım hakkını elde eden ÇEVKO Vakfı, Avrupa’da kendi alanındaki üretici sorumluluğu örgütlerinin de üyesidir.

25 Mayıs Perşembe günü gerçekleşen ÇEVKO Vakfı Genel Kurulumuzda Yönetim ve Denetim kurullarımız için yapılan açık oylama sonucunda kurullarımıza seçimler aşağıdaki gibi sonuçlanmıştı;






ÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu Üyeleri

  1. Anadolu Efes Biracılık ve Malt San. A.Ş.
  2. Ball Beverage Turkey Paketleme San. ve Tic. A.Ş.
  3. Coca-Cola İçecek A.Ş.
  4. Crown Bevcan Türkiye Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti.
  5. Edirne Yağ San. ve Tic. A.Ş.
  6. Gürok Turizm ve Madencilik A.Ş.
  7. Indorama Ventures Adana Pet Sanayi A.Ş.
  8. Kavaklıdere Şarapları A.Ş.
  9. Loreal Türkiye Kozmetik San. ve Tic. A.Ş.
  10. Pepsi Cola Servis ve Dağıtım Ltd. Şti.
  11. Pınar Su ve İçecek San. ve Tic. A.Ş.
  12. Procter and Gamble Tüketim Malları San. A.Ş.
  13. Türk Tuborg Bira ve Malt San. A.Ş.
  14. Uludağ İçecek Türk A.Ş.
  15. Unilever San. ve Tic. Türk A.Ş.

ÇEVKO Vakfı Denetim Kurulu Üyeleri

  1. Emek Yağ San. A.Ş.
  2. Sarten Ambalaj San. ve Tic. A.Ş.
  3. Tamek Grup Gıda Üretim A.Ş.

ÇEVKO Vakfı 2023 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısının ardından 20 Temmuz Perşembe günü gerçekleşen ilk Yönetim Kurulu toplantımızda Yönetim ve Denetim kurullarımız aşağıdaki gibi belirlenmiştir;

ÇEVKO Yönetim Kurulu
Yönetim Kurulu Başkanı
Okyar Yayalar EDİRNE YAĞ SAN. VE TİC. A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkan Vekilleri
Mehmet H. Erbak

ULUDAĞ İÇECEK TÜRK A.Ş.
Av. Esra İren PEPSİ COLA SERVİS VE DAĞ. LTD. ŞTİ.
Dr. Abdullah Gayret GCA-GÜROK TURİZM VE MADENCİLİK A.Ş.
Yönetim Kurulu Üyeleri
Selda Susal Saatçi ANADOLU EFES BİRACILIK VE MALT SANAYİ A.Ş.
Berk Günşeber BALL BEVERAGE TURKEY PAKETLEME SAN. VE TİC. A.Ş.
Burçun İmir COCA-COLA İÇECEK A.Ş.
Gizem Gürbüzol CROWN BEVCAN TÜRKİYE AMBALAJ SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
Mert Doğan INDORAMA VENTURES ADANA PET SAN. A.Ş.
Ali Necati Başman KAVAKLIDERE ŞARAPLARI A.Ş.
İrem Karaoda Tanrıkulu  LOREAL TÜRKİYE KOZMETİK SAN. VE TİC. A.Ş.
Dr. İsa Çoşkun PINAR SU ve İÇECEK SAN. VE TİC. A.Ş.
Nesli Kılıçal PROCTER&GAMBLE TÜKETİM MALLARI SAN.A.Ş.
Gökhan Giray TÜRK TUBORG BİRA VE MALT SAN. A.Ş.
Yasemin Ertan UNILEVER SAN. VE TİC. TÜRK A.Ş.
ÇEVKO Vakfı Yürütme Kurulu
Yürütme Kurulu Başkanı
Figan Soykut UNILEVER SAN. VE TİC. TÜRK A.Ş.
Yürütme Kurulu Başkan Vekili
Burçun İmir COCA-COLA İÇECEK A.Ş.
Yürütme Kurulu Üyesi
Berk Günşeber BALL BEVERAGE TURKEY PAKETLEME SAN. VE TİC. A.Ş.
İrem Karaoda Tanrıkulu LOREAL TÜRKİYE KOZMETİK SAN. VE TİC. A.Ş.
Burak Mercimek PEPSİ COLA SERVİS VE DAĞ. LTD. ŞTİ.
Mete İmer ÇEVKO VAKFI VE İKTİSADİ İŞLETMESİ
ÇEVKO Vakfı Denetim Kurulu
Okan Meral EMEK YAĞ SANAYİ A.Ş.
Haluk Giray SARTEN AMBALAJ SAN. VE TİC. A.Ş.
Yener Bülbül TAMEK GRUP GIDA ÜRETİM A.Ş.

 

 

mesajÇEVKO VAKFI’NDAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ MESAJI

İKLİM KRİZİNE KARŞI ÇOK GEÇ OLMADAN EYLEME GEÇMELİYİZ!

ÇEVKO Vakfı'nın, Dünya Çevre Günü için yayımladığı mesajda, iklim krizine karşı çok geç olmadan eyleme geçilmesi çağrısında bulunuldu.  Dünya ve insan açısından kronik bir tehdit olan iklim krizi ile savaşımda bireylere, sivil topluma, medyaya, akademik kurumlara, ekonomik işletmelere, yerel yönetimlere, merkezi hükümetlere, parlamentolara ve uluslararası örgütlere önemli görevler düştüğü vurgusu yapılan mesaj, bireylerin yapması gerekenler hakkında bilgi veren bir video ile birlikte yayımlandı. Mesajda, iklim krizine karşı ÇEVKO Vakfı’nın 10 çözüm önerisine de yer verildi.

ÇEVKO Vakfı, Dünya Çevre Günü için özel bir mesaj yayımladı. İklim kriziyle savaşımda bireylerin yapabileceklerinin ve geri dönüşümün katkısının vurgulandığı bir video ile birlikte yayımlanan mesajda şu ifadelere yer verildi:

1991 yılında çevre duyarlılığı konusunda öncü kuruluşların azmiyle kurulan ÇEVKO Vakfı, uzman sanayi inisiyatifi ve etkin sivil toplum kuruluşu kimliklerini bünyesinde bir araya getirmektedir. 

Medya kuruluşlarının da katkısıyla sürdürülebilir çevre konusunda duyarlılığın artması açısından büyük öneme sahip olan Dünya Çevre Günü’nde temel mesajımız, “İnsan yaşamının, üzerinde yaşadığımız dünyanın çevresel sürdürülebilirliğine bağlı olduğu, iklim krizine karşı çok geç olmadan eyleme geçilmesi gerektiği ve bunun için bireylere, sivil topluma, medyaya, akademik kurumlara, ekonomik işletmelere, yerel yönetimlere, merkezi hükümetlere, parlamentolara ve uluslararası örgütlere önemli görevler düştüğüdür.”

İklim krizine karşı yapılması gerekenlerle ilgili, ÇEVKO Vakfı olarak 10 maddeden oluşan bir öneri paketi geliştirdik: 1-Türkiye’nin 2053 “karbon nötr” olma hedefine ulaşabilmesi için mutlak azaltım hedefi belirlemesini, 2-iklim yasası ve düzenlemelerinin hızla çıkartılarak yürürlüğe konulmasını, 3-Emisyon Ticaret Sistemi veya benzer yöntemlerle karbon salımına sınır ve bedel konulmasını, 4- enerji üretiminde kömüre kademeli olarak son verilmesini, 5- ormanların ve karbon yutaklarının çoğaltılmasını, 6-enerji verimliği ve yenilenebilir enerjinin arttırılmasını, 7-enerji sektörü, sanayi, binalar, ulaşım, tarım ve atıklardan çıkan salımların azaltılmasını, 8-“uyum” konusunda bölgesel planların yapılıp uygulanmasını, 9-bunlar için ciddi finansal kaynak ve 10-ulusal farkındalık kampanyası oluşturulmasını öneriyoruz.   

ÇEVKO Vakfı Dünya Çevre Günü Videosuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

https://youtu.be/dsWw0-2hypE

Döngüsel Ekonomiye Geçen Dünyada Genişletilmiş Üretici Sorumluluğunun Önemi ArtıyorMetebey

ATIK YÖNETİMİ SÜRECİNİN GELİŞMİŞ ÜLKELERDE OLDUĞU GİBİ SANAYİ TARAFINDAN SAHİPLENİLMESİ ve YÖNETİLMESİ GEREKLİLİĞİNE İNANIYORUZ 

Ambalajlı ürünlerin tüketim sonrası atıklarının, düzenleme çerçevesinde toplanması ve geri dönüştürülmesi görevinin, ürün üreticisi sanayi kuruluşları tarafından üstlenilmesini ifade eden Genişletilmiş Üretici Sorumluğu (GÜS) modeli, gelişmiş ülkelerde 30 yılı aşkın süredir başarıyla uygulanıyor. Atıkların azaltılmasını, tekrar kullanılmasını ve geri dönüştürülerek ekonomide hammadde girdisi olarak değerlendirilmesini öngören ve dünya genelinde yaygınlaşmaya başlayan Döngüsel Ekonomi kavramı, atık yönetimi ve GÜS’ün önemini daha da artırıyor. GÜS modelinin Türkiye’deki öncüsü ve sahibi konumunda bulunan Vakfımız, tüketim sonrası atıkların yönetimi sürecinin, gelişmiş ülkelerde olduğu ve daha önce ülkemizde de başarıyla uygulandığı gibi sanayinin öncülüğünde yürütülmesi gerekliliğini savunuyor. Genel Sekreterimiz Mete İmer, bu konudaki görüşlerini paylaştı.

Gelişmiş ülkelerde 30 yılı aşkın süredir kullanılan ve ülkemizde de 2005 -2020 yılları arasında başarıyla uygulanan Genişletilmiş Üretici Sorumluğu (GÜS) modeli, üreticinin bir ürünle ilgili sorumluluğunu o ürünün yaşam döngüsünde tüketiciler sonrası evreye genişlettiği bir çevre politikasını ifade ediyor. GÜS modeli uyarınca, piyasaya ambalajlı ürün süren şirketler ürünlerinin tüketim sonrası ortaya çıkan atıklarının toplanması ve geri dönüştürülmesi konusunda fiziksel ya da mali sorumluluk ve hak üstleniyor. 

Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) modelinin, belirli ürünlerle ilgili atıkların önlenmesi ve yönetimi için oluşturulmuş ‘kurumsal mekanizmalardan oluştuğunu ifade eden ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “GÜS modeli fiziksel ve/veya ekonomik sorumluluğu, tümüyle ya da kısmen üreticiye yönlendirir ve üreticilere ürünlerini tasarlarken çevresel etkileri dikkate almaları konusunda teşvik sağlanmasını içerir. GÜS sistemi bir vergi değildir. Üreticilerin mali katkıları, kar amacı gütmeksizin üreticiler tarafından kurulan ve yönetilen Üretici Sorumluluğu Organizasyonu tarafından doğrudan kullanılır ve Devletin genel bütçesi içinde absorbe edilmez. Türkiye’de GÜS modelinin 15 yıl uygulanmasının ardından terk edildiğini izlemekteyiz. Oysa, günümüzde bütün dünyada sanayinin hammaddesi haline gelmiş olan özellikle tüketim sonrası atıkların yönetimine ülkemizde de sanayinin sahip çıkarak sürecin içinde yer alması ve sürece öncülük etmesi gerektiğine yürekten inanıyoruz” dedi.

2020 Öncesi 15 Yıllık Süreçte GÜS Modeliyle Ekonomiye 56 Milyar Lira Katkı Sağlandı

ÇEVKO Vakfı’nın, Türkiye’de Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS)’ü benimseyen şirketlerin girişimiyle 31 yıl önce kurulduğunu ifade eden Mete İmer, “Vakfımız kuruluşundan itibaren, toplumda geri dönüşüm kültürünün oluşması için eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları, kamu otoritesiyle yasal alt yapı için iş birliği, belediyeler ve lisanslı toplama ayrıma tesisleriyle birlikte ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanarak geri dönüştürülmesi için çalışmalar gerçekleştirmiştir. 2005-2020 yılları arasında paydaşlarımızla birlikte yaptığımız GÜS çalışmalarının ülke ekonomisine 56 milyar TL katkı sağladığını hesapladık. Atıkların sürdürülebilir bir sistem içinde kaynağında ayrı toplanması ve geri dönüştürülmesi hem çevre kirliliğinin önlenmesi hem ekonomiye katkı hem de toplumsal gelişim bakımından önemlidir” şeklinde konuştu.

Bir sanayi inisiyatifi olmasının ötesinde, topluma mal olmuş bir sivil toplum kuruluşu kimliği taşıyan ÇEVKO Vakfı’nın, toplumun geri dönüşüm kültürünü içselleştirmesi, iklim krizine karşı mücadele etmesi, döngüsel ekonominin önemini anlaması ve eyleme geçmesi yönünde çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Mete İmer, “Toplumumuzun geri dönüşüm hakkındaki bilgi düzeyinin ve duyarlılığının her geçen gün artmasında, dünyadaki gelişmelerin, ülkemizde bu konuda yapılan yasal düzenlemelerin, ÇEVKO Vakfı ve benzeri kurumların uzun yıllardır yaptığı farkındalık, bilgilendirme ve eğitim çalışmalarının, medyanın bu konuya verdiği önemin rolü büyüktür. Vakfımız son yıllarda, döngüsel ekonomiye geçiş ve iklim krizi ile savaşım odağında, şirketlerle kurumsal sorumluluk kapsamında çevre temizliği, atıkların iş yerlerinde ayrı biriktirilmesine ve toplanmasına ilişkin dijital çözümler, atık biriktirme ekipmanı temini, genişletilmiş üretici sorumluluğu kapsamında tüketim sonrası ortaya çıkan plastik ambalaj atıklarının belediye ve lisanslı firmalar iş birliğinde toplanması ve raporlanması için gönüllü çalışmalar yürütmektedir. Toplumda özellikle iklim krizi ve sürdürülebilirlik konularında farkındalık yaratmak amacıyla düzenli olarak yayımladığımız e-bülten ve e-dergimizin yanında kurduğumuz ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun organizasyonunda sanayi, üniversite, medya mensupları ve gençlerle çevrim içi söyleşiler gerçekleştiriyoruz.” dedi.

Döngüsel Ekonomiye Geçmekte Olan Dünyada GÜS’ün Önemi Artıyor

Döngüsel ekonomiye geçiş ve iklim krizi ile savaşım, ÇEVKO Vakfı’nın son yedi yıldır odaklandığı faaliyet konularının başında geliyor. Sürdürülebilir dünya için yeni bir yaklaşım olma özelliği taşıyan ve sadece ülkemizde değil, tüm dünyada yeni bir model olan “döngüsel ekonomi”, “sürdürülebilir üretim”, “sürdürülebilir tüketim” ve “ileri dönüşüm” süreçlerini bir “çember” halinde ele alıyor. İş yapma şekillerinin değişeceği yeni bir model olan döngüsel ekonominin temelinde atıkların kaynak olarak kullanılmasını öngören ve geri dönüşümün ileri bir aşaması olan ‘ileri dönüşüm’ bulunuyor ve ‘sıfır atık’ vizyonu da bu doğrultuda önem kazanıyor.

Atık yönetimi, ileri dönüşüm konuları ve GÜS modelinin, dünya genelinde nüfus artışına karşın sürdürülebilir kalkınmayı amaçlayan döngüsel ekonomide en önemli konu başlıklarını oluşturduğunu söyleyen Mete İmer, “Vakfımızın otuz birinci kuruluş yıldönümü olan 1 Kasım 2022’de, uluslararası bir konferans düzenledik. Bu konferansta, döngüsel ekonomide genişletilmiş üretici sorumluluğu konusu, kamu, STK ve iş dünyasından ulusal ve uluslararası konuşmacıların katılımıyla kapsamlı bir şekilde ele alındı.  Bu etkinlikte, 2022 Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri ve Yeşil Nokta Basın Ödülleri de sahiplerini buldu. Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu konusunda dünya genelinde en başarılı uygulamaları gerçekleştiren organizasyonlar Yeşil Nokta’yı sembol olarak kullanıyor. Biz de Yeşil Nokta’nın Türkiye’deki temsilcisi olarak, ülkemizde “Yeşil Nokta” markasını ambalajlarında kullanan 1000’in üzerinde firmayla birlikte çalışıyoruz” dedi.

Genel Sekreterimiz Mete İmer sözlerine şöyle devam etti: “ÇEVKO Vakfı’nın GÜS’ün simgesi olan Yeşil Nokta’yı kullanan örgütlerin oluşturduğu PRO Europe’a, ardından EXPRA ve Global Compact’e üye olması, dünyadaki gelişmeleri yakından izleyip paydaşlarımızla paylaşma misyonumuzdan kaynaklanmaktadır.  2017 yılında düzenlediğimiz, Türkiye’nin belki de ilk uluslararası döngüsel ekonomi kongresinde, ülkemizin döngüsel ekonomiye geçişi için bir plan hazırlanması çağrısında bulunduk. Geri dönüştürüldüğü takdirde atık, ekonomiye girdi olan bir hammaddedir. Döngüsel ekonomiye geçişle birlikte atıkların azaltılmasının, onların tekrar kullanılmasının ve geri dönüştürülmesinin önemi daha iyi anlaşılmıştır. 31 yıllık yolculuğumuza çıkarken ortaya koyduğumuz, ülkemizde geri dönüşüm kültürü ve tüketim sonrası atıkları kaynağında ayrı toplama alışkanlığı oluşturma vizyonu ve bu vizyonu GÜS modeliyle geliştirme yöntemi, döngüsel ekonomiye geçişle birlikte bütün dünyada önem kazanmıştır.”

GÜS’ün 10 Altın Kuralı

Genişletilmiş Üretici Sorumluğu (GÜS) modelinin, konunun uluslararası çatı kuruluşu kimliği taşıyan Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Birliği (EXPRA) tarafından açıklanan ’10 Altın Kuralı’, şöyle sıralanıyor:

1- Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) bir ürünün tüm yaşam döngüsünü kapsar. 

2- GÜS yükümlülük sistemleri yükümlü sanayi tarafından yönetilmeli ve işletilmelidir.

3- GÜS yükümlülük sistemleri kar amacı gütmeyen veya karı üyelerine dağıtmayan sistemler olmalıdır. 

4- Çıkar çatışmasını engellemek için atık toplayan, ayıran veya geri dönüştürenler GÜS örgütleri içinde aktif olarak yer almamalıdır çünkü sistemin bu oyuncuları GÜS örgütlerinin hizmet aldıkları paydaşlardır.

5- Kamu otoriteleri tarafından uygulatılması sağlanan, GÜS’le ilgili güçlü bir yasal çerçeve olmalıdır.

6- Başarılı bir GÜS, kamu otoriteleri ile GÜS’ü yerine getirenlerin iş birliğine dayanır.

7- Bir bölgede sağlanan GÜS hizmetleri için eşit koşullar olmalı, haksız rekabet olmamalıdır.

8- Yükümlülük altındaki şirketler eşit muamele görmeli ve GÜS’ün maliyetlerini paylaşmalıdır.

9- Sanayinin sahibi olduğu GÜS örgütü, aynı zamanda, bir kamu hizmeti misyonu gütmelidir.

10- GÜS örgütleri, yükümlü şirketleri, ürün ve ambalajlarının çevresel performanslarını geliştirmeleri için desteklemelidir.

GÜS’ün ve Üretici Sorumluluğu Örgütleri’nin Döngüsel Ekonomiye Geçişte Rolü

GÜS modeli, artan atık miktarının, vergi mükelleflerine yansıyan yükselen maliyetlerin ve işlenmemiş atığın neden olduğu kaynak israfının yarattığı sorunlara çözüm üretmek için ortaya çıktı. Üretici Sorumluluğu Örgütleri, GÜS’ün uygulanması, uygulamanın görünürlüğü ve etkileri bakımından 30 yıllık bir deneyime sahip bulunuyor.

Döngüsel ekonominin atıkların toplanarak değerlendirilmesi bakımından ulus devletlerin stratejik olarak önemini arttırdığı günümüzde Üretici Sorumluluğu Örgütleri, şu konularda faaliyet gösteriyor:

  • Piyasaya sürenler ve kamu otoriteleriyle birlikte tekrar kullanım, geri dönüşüm ve geri kazanım için minimum hedeflerin tanımlanması,
  • Ambalajın yaşam sonu yönetiminin maliyetlerini karşılamak üzere piyasaya sürülme aşamasında alınması için çevre katkı bedeli belirlenmesi,
  • Şirketlerin ödediği çevre katkı bedellerinde, ürünlerin eko-tasarımı, geri dönüştürülebilirliği ve geri dönüştürülmüş malzeme kullanımı gibi çevresel kriterleri dikkate alarak azaltma veya çoğaltma (eko-modülasyon) yapılması,
  • Şirketlerin ambalajlanmış ürünleri ile döngüsel ekonomi içinde yer almasının sağlanması,
  • Kamunun atık yönetim hizmeti için sürdürülebilir bir fon yaratırken, hizmetin veriminin arttırılması,
  • Ölçek ekonomisinden ve verimlilikten yararlanarak yurttaşlara yansıyan maliyetlerin kontrol altında tutulması,
  • Uygun ayrı toplama fırsatları sağlanarak, yurttaşların, ayrı biriktirmeye, iyi tüketim uygulamalarına ve yeni kullanım şekillerine teşvik edilerek döngüsel ekonomiye geçişe dahil edilmesi,
  • Belirli durumlarda tüketicilerin, çevreyi kirletmenin sonuçları hakkında eğitilmesi ve kirliliğe neden olan ambalajların toplanmasıyla ilgili maliyetlere katılım sağlanması,
  • Geri dönüştürülmüş malzemelerin ilk piyasaya sürenlere dönmesini sağlamak üzere geri dönüşümcülerle iş birliği yapılması.

atıkAvrupa Komisyonu, AB içi atık ticaretinin izlenebilirliğini artırmak, tehlikeli atıkların üçüncü ülkelere ihracatını durdurmak ve döngüsel ekonominin hedeflerini yansıtmak için Atık Sevkiyat Yönetmeliği'nde (WSR) bir revizyon hazırlıyor. Bu son noktada, revizyon, geri dönüşüm veya yeniden kullanıma yönelik atıkların AB içi hareketlerini kolaylaştırmayı ve yüksek kaliteli atıklar için iyi işleyen bir AB pazarının oluşturulmasını desteklemeyi amaçlamaktadır. Komisyon, bu önlemlerin AB üyesi olmayan ülkelere yönelik daha sıkı ihracat kontrollerinin bir sonucu olarak geri dönüşüm tesislerinin arzını artıracağını, ikincil hammaddelerin rekabet gücünü artıracağını ve geri dönüşüm altyapılarına yatırımları teşvik edeceğini umuyor. Amaç, AB içinde geri dönüşümü artırmak ve değerli malzemelerin blokta tutulmasına yardımcı olmaktır. Komisyon ayrıca, OECD ülkelerine yapılan atık ihracatının izlenmesini hızlandırmak ve gerekirse "nihayetinde ihracatı askıya almayı" sağlamak istiyor. Blok içindeki atık sevkiyatlarına gelince, revizyon onları dijital olarak izlenmeye zorlayacak ve bu tür gönderiler için uyumlaştırılmış bir sınıflandırmanın yanı sıra yakma ve çöp sahasına giden atıklar için daha katı koşullar getirecektir.

Kaynak : EXPRA Bülteni

japonyaJapon hükümeti, ülkede enerji kaynaklarının karbonsuzlaştırılmasını teşvik etmek için 2040'a kadar hidrojen tedarikine 15 trilyon yen (yaklaşık 113 milyar dolar) yatırım yapmayı hedefliyor.

Japon hükümeti, başkent Tokyo'da ülkenin 2017'de ortaya koyulan "Temel Hidrojen Stratejisi"ni revize etmek için toplandı.

Toplantıda önerilen yeni strateji taslağına göre, 2 milyon ton olan hidrojen tedarikinin 2040'a kadar 12 milyon tona çıkarılması hedefleniyor. Bu kapsamda hükümet, hidrojen tedarikine yönelik 113 milyar dolar yatırım yapmayı planlıyor.

Toplantıda konuşan Başbakan Fumio Kişida, söz konusu stratejinin revizesini gelecek ayın sonuna kadar sonuçlandıracaklarını belirterek, ülkede enerji kaynaklarının karbonsuzlaştırılması çabalarını hızlandıracaklarını ifade etti.

Kişida, daha fazla hidrojen tedariki için Avustralya, Orta Doğu ve Asya ülkeleriyle işbirliği yaparak uluslararası tedarik zincirinin inşasına hız vermek istediklerini kaydetti.

Japonya'da elektrik üretimi fosil kaynak ağırlıklı

Japonya'nın elektrik üretiminde doğal gaz ve kömür başta olmak üzere fosil yakıtların payı yüzde 70'i geçiyor.

Ülkede 2021'de açıklanan 6. Ulusal Stratejik Enerji planı çerçevesinde 2030'da elektrik üretiminde, nükleer ve yenilenebilir enerjinin payının artırılması, fosil kaynaklarının payının ise azaltılması öngörülüyor.

Bu kapsamda 2030'da nükleerin elektrik üretimindeki payının yüzde 22, yenilenebilir enerjinin payının yüzde 38'e çıkarılması, LNG'nin (sıvılaştırılmış doğal gaz) payının yüzde 20, kömürün payının yüzde 19, petrolün payının ise yüzde 2'ye düşürülmesi amaçlanıyor.

Yenilenebilir enerjide ise güneşin payının yüzde 15, hidroelektriğin payının yüzde 11, rüzgarın payının yüzde 5, biyokütle atığın payının yüzde 5, jeotermal enerjinin payının ise yüzde 1 seviyesinde olması planlanıyor.

Ülke ayrıca yükselen enerji fiyatlarının da etkisiyle atıl durumdaki nükleerin reaktörleri yeniden devreye alınması yönünde çabalarını artırıyor. Japon hükümeti şubat ayında mevcut reaktörlerin ömürlerinin 60 yıl ve ötesine uzatılması ve yeni reaktörlerin inşa edilmesine yönünde karar almıştı.

Japonya, 2022'de yaklaşık 72 milyon ton LNG ithalatıyla dünyada en fazla LNG ithalatı yapan ülke olmuştu.

Kaynak : Anadolu Ajansı 

 

expra

ÇEVKO Vakfı’nın kurucu üyesi olduğu, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Birliği (EXPRA - Extended Producer Responsibility Alliance), 10. yıl dönümünü 26 Nisan'da, Brüksel’de gerçekleşen, EXPRA'nın yaptığı çalışmaları, ambalaj atığı yönetiminde son on yılda yaşanan gelişmeleri ve döngüsel ekonomi içinde genişletilmiş üretici sorumluluğunun şimdiki ve gelecekteki rolünü ele alan bir konferansla kutladı.  

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete Imer’in de katıldığı etkinlik, EXPRA üyeleri, Avrupa Birliği yetkilileri, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü temsilcileri, STK’lar ve sanayiden temsilciler de dahil olmak üzere 30'dan fazla ülkeden 130'un üzerinde katılımcıyı bir araya getirdi.  

Etkinlikte GÜS (Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu) örgütlerinin ve EXPRA gibi kuruluşların bütünsel bir yaklaşımı dikkate alarak, verimli bir döngüsel ekonomi sağlamak için nasıl bir uyum sağlamaları gerektiğini tartıştılar. Yapılan konferans ve oturumlar sonunda; sanayinin atık yönetimini iyileştirmek için iklim etkisini de göz önünde bulundurarak etkili bir GÜS yöntemi uygulaması, gelecek kuşaklar için sürdürülebilir bir gelecek yaratma konusunda işbirliği yapılması ve bu süreçlerde tüm paydaşlarla birlikte çalışılması gerektiği sonucuna varıldı. 

EXPRA hakkında: Sanayi yükümlülüğünde olan ambalaj ve ambalaj atıklarının geri kazanımı konusunda çatı kuruluş olan EXPRA (EXTENDED PRODUCER RESPONSIBILITY ALLIANCE - Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Birliği) 2013 yılında kurulmuş, kar amacı gütmeyen bir organizasyondur. EXPRA, ekonomik işletmeler tarafından kurulan, yönetilen ve kar amacı gütmeyen tüm üyeleri adına onların çıkarlarını temsil eden yetkili ses ve ortak politika platformu olarak hareket etmeyi amaçlamaktadır.

“Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu” modeli Avrupa Birliği’nde ve birçok ülkede ulusal politika araçlarından biridir. Tüm dünyada 30'dan fazla ülke, genişletilmiş üretici sorumluluğunu evsel atıkların toplanması ve geri kazanımını sağlamak için ekonomik bir araç olarak kullanmaktadır. EXPRA'da Belçika, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Çekya, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Güney Kıbrıs, Hollanda, İspanya, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Kanada, Kolombiya, Lüksemburg, Macaristan, Makedonya, Malta, Norveç, Polonya, Romanya, Slovakya, Slovenya, Şili, Türkiye, Yeni Zelanda ve Yunanistan’dan üyeler bulunmaktadır.

Expra 10. Yıl Kutlaması Hakkında: https://lnkd.in/davvX3d5

BMBirleşmiş Milletler (BM) tarafından devlet-dışı kuruluşların net sıfır taahhütlerini incelemek amacıyla kurulan Yüksek Düzey Uzman Grubu, söz konusu kuruluşların iklim taahhütlerine ilişkin bulgularını içeren raporunu Cop27 sırasında duyurdu. Karbon salımının 2030 yılına kadar %45 oranında azaltılması gerektiği halde, küresel salımların artmaya devam ettiğini vurgulayan rapor, küresel ısınmayı 2050 yılına kadar 1,5°C ile sınırlı tutabilmek için emisyonların 2025 itibari ile zirve yapması ve 2030 yılı itibari ile yarı yarıya azaltılması gerektiğini ifade eden Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) bulgusuna atıf yaparak, devlet-dışı kuruluşların da söz konusu hedefi yakalamaktan henüz uzak olduğunu ifade ediyor.

Bu bağlamda, Uzman Grubu toplam sera gazı salımlarının %75’inden sorumlu olan kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıt yatırımlarına veya ormansızlaşma ve diğer çevreye zarar veren faaliyetlere devam eden devlet-dışı kuruluşların net-sıfır taahhüdünde bulunamayacağını ifade ediyor. Rapor ayrıca, tedarik zincirleri dahil olmak üzere tüm üretim sürecinde ortaya çıkan emisyonların azaltılması yerine ucuz krediler yoluyla net-sıfır hedefine erişim çabalarının küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlı tutma amacıyla uyuşmadığını vurgulamakta. Öte yandan rapor, devlet-dışı kuruluşların emisyon raporlamalarında mutlak salım verileri yerine karbon salımı “yoğunluğu” gibi göstergelere odaklanmalarının sorunlu bir yaklaşım olduğunu ifade etmekte.

Uzman Grubu, bu ve benzeri yeşil aklama endişelerinin ortadan kaldırılmasına yönelik olarak ise devlet-dışı kuruluşların uzun vadeli taahhütlerinin yanı sıra kısa vadeli ve bilim temelli emisyon azaltım hedeflerini, bu hedeflere yönelik detaylı geçiş planlarını ve maliyet analizlerini ortaya koymalarını önermekte. Yine bu amaçlar doğrultusunda rapor, uzun dönemli net-sıfır taahhütlerine uyum şartı ve zorunlu yıllık ilerleme raporları yayımlaması gibi alanlarda hukuki düzenlemelerin hayata geçirilmesini önermekte.

1,5°C Hedefi İçin Azaltım Şart

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından “Emisyon Açığı Raporu 2022: Kapanan Pencere – İklim Krizi Toplumların Hızlı Dönüşümünü Gerektiriyor” isimli rapor yayımlandı. UNEP emisyon açığını, 2030 yılına kadar söz verilen emisyon azaltımıyla, ihtiyaç duyulan emisyon azaltımı arasındaki fark olarak tanımlıyor. Rapora göre, küresel ısınmayı 2,0°C ve 1,5°C’nin altında sınırlandırma yolunda ilerlemek için, küresel sera gazı emisyonlarının mevcut politika projeksiyonlarına kıyasla sırasıyla %30 ve %45 oranında azaltılması gerekiyor. Raporda ayrıca, küresel ısınmayı sınırlamak amacıyla yapılan mevcut politikaların yüzyılın sonuna kadar küresel ısınmanın 2,8°C artmasına neden olacağı, ülkelerin şartlı ve şarta bağlı olmayan politika taahhütlerini “uygulamaları” durumunda ise küresel ısınmanın 2,4 ila 2,6°C arasında artacağı öngörülmekte.

Raporda, Ulusal Katkı Beyanlarının (NDC) yetersiz olduğuna değinilirken küresel emisyon açığının yüksek olmaya devam ettiği belirtiliyor. İlave önlem alınmaması durumunda, mevcut politikalarla 2030 yılında emisyonların 58 gigaton CO₂ eşdeğerine (GtCO₂e) ulaşacağı öngörülürken, bu öngörünün bir önceki yıla kıyasla 3 GtCO₂e daha yüksek olduğu ifade ediliyor.

Kaynak : TSKB Bülteni 

AvrupaAvrupa Parlamentosu, insan kaynaklı iklim kriziyle mücadele kapsamında bu onyılın sonuna kadar sera gazı emisyonlarını yarıdan fazla azaltmaya yönelik önemli adımlar içeren geniş kapsamlı bir anlaşmayı onayladı.

Avrupa Parlamentosu (AP), 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını yüzde 55 oranında azaltmayı hedefleyen iklim değişikliğiyle mücadelede önemli adımlar içeren mega anlaşmayı onayladı.

Anlaşmanın parçaları arasında Avrupa Birliği‘nin (AB) iklim hedeflerinin yakalanması için hazırlanan Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) revizyonu, sınırda karbon vergisi uygulamasına yönelik Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) ve Sosyal İklim Fonu kurulmasını içeren düzenlemeler var.

Fransa‘nın Strazburg‘da gerçekleştirilen AP Genel Kurul oturumunda, Avrupa Yeşil Mutabakatı‘nın bir parçası olan ve emisyonları 2030’a kadar en az yüzde 55 azaltmayı hedefleyen “55’e Uyum-Fit for 55” paketindeki çeşitli yasal düzenlemeler oylandı.

Rüzgar ve güneş 2022’de küresel elektriğin yüzde 12’sine ulaşarak rekor kırdı

‘Oyunun kuralları değişecek’

Euronews Türkçe‘nin aktardığına göre, anlaşmanın büyük bir etki yaratacağını söyleyen AP üyesi Mohammed Chahim, şunları söyledi:

“Bu kesinlikle oyunun kurallarını değiştirecek ve gerçekten tarihi bir adım; çünkü ilk defa üreticilerden ithal edilen CO2 emisyonları için de ödeme yapmalarını isteyeceğiz. AB ya da dünyadaki herhangi bir bölge ilk kez AB dışındaki üreticilere bir karbon tarifesi ya da karbon fiyatı uyguluyor. Bu da başlı başına tarihi bir gelişme.”

Avrupa çelik endüstrisi birliği Eurofer‘in İklim ve Enerji Genel Müdür Yardımcısı Adolfo Aiello, AB dışındaki şirketlerle adil rekabetin sağlanması için daha fazla açıklığa ihtiyaç olduğunu söyledi.

‣ AB’den sanayisini net sıfır emisyona götürecek iki yasa teklifi

Aiello, “Sektörümüzün önümüzdeki sekiz yıl içinde karbonsuzlaşmak için yaklaşık 30 milyar euro yatırım yapması bekleniyor, ancak aynı zamanda rekabetçi kalması da gerekiyor” dedi.

Belçikalı Parlamenter Sara Matthieu de “AB, nihayet enerji sıkıntısı çekenleri doğrudan desteklemek üzere çok ihtiyaç duyulan bir fon oluşturdu. Bu önemli bir başarı olmakla birlikte, Yeşil Anlaşma’nın sosyal ayağı olarak yeterli değil” şeklinde konuştu.

Anlaşma neleri içeriyor?

AP milletvekilleri, Birliğin emisyonlarını daha fazla düşürecek Emisyon Ticaret Sistemi reformunu 413 oyla, üçüncü ülkelerden alınan demir, çelik, çimento, alüminyum, gübre, hidrojen ve elektrik gibi ürünlere sınırda karbon vergisi uygulanmasını içeren yeni Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması kurulmasını 487 oyla, yoksul hanelerin ve küçük işletmelerin yeni emisyon ticaret sisteminin mali etkilerine karşı desteklenmesi için bir Sosyal İklim Fonu kurulmasını da 521 oyla kabul etti.

‣ AB, güneş enerjisi kapasitesini bir yılda yarı yarıya artırdı: İlk sırada Almanya var

Yeni yasalara göre, Emisyon Ticaret Sistemi’ndeki sektörlerin sera gazı emisyonları 2030 yılına kadar 2005 seviyelerine kıyasla yüzde 62 azaltılacak. Şirketlere sağlanan ücretsiz emisyon tahsisatları da 2026’dan 2034’e kadar kademeli olarak kaldırılacak.

Kara yolu taşımacılığındaki yakıtlar ile yapılara yönelik yeni bir emisyon ticaret sistemi 2027 yılında kurulacak. Böylece bu sektörlerden kaynaklanan sera gazı emisyonlarına da bir ücret ödenecek. Enerji fiyatlarının aşırı yüksek seyretmesi halinde bu uygulama 2028 yılına ertelenebilecek.

Deniz taşımacılığı emisyonları da sistem kapsamına dahil edilecek. Havacılık sektörüne yönelik emisyon ticareti de revize edilecek. Havacılık sektörüne verilen ücretsiz ödenekler 2026 yılına kadar aşamalı biçimde kaldırılacak. Sürdürülebilir havacılık yakıtlarının kullanımı teşvik edilecek.

CBAM ile AB ürünleri için ödenen karbon fiyatı ile ithal mallar için ödenen karbon fiyatını eşitlemek üzere bir mekanizma kurulacak. Böylece AB üyesi olmayan ülkelerin iklim hedeflerini yükseltmesi sağlanırken, üretimin daha düşük iklim ve çevre hedefleri olan yerlere kayması önlenecek.

Mekanizma, demir, çelik, alüminyum, gübre, elektrik, hidrojen gibi ürünleri kapsayacak. Bu ürünleri ithal edenlerin, üretim yapılan ülkede ödenen karbon fiyatı ile Avrupa’daki karbon emisyon fiyatları arasındaki farkı ödemesi gerekecek.

‣ AB, enerji ihtiyacında yenilenebilir kaynakların payını 2030’a kadar yüzde 42,5’e çıkarmayı hedefliyor

İklim dostu dönüşümün adil ve sosyal açıdan kapsayıcı olmasını sağlamak için 2026 yılında AB Sosyal İklim Fonu kurulacak. Bu fondan özellikle enerji ve ulaşımdaki maliyet artışından etkilenecek yoksul haneler ve küçük işletmeler faydalanacak. Fonun büyük kısmını emisyon sisteminden sağlanacak gelirler oluşturacak. Üye ülkeler fona yüzde 25 oranında katkı verecek. Fonun toplamda 86,7 milyar euro (1,84 trilyon lira) kaynağa sahip olması bekleniyor.

Yeni yasaların yürürlüğe girmesi için bu aşamadan sonra AB ülkeleri tarafından resmen onaylanması ve AB Resmi Gazetesi‘nde yayımlanması gerekiyor.

Kaynak: Yeşil Gazete

Murat

TSKB ve Avusturya Kalkınma Bankası (OeEB) 25 milyon Euro tutarında yeni bir kredi anlaşmasına imza attı. TSKB’nin yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği yatırımlarının finansmanında kullanacağı kaynak hakkında değerlendirmede bulunan TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç, “OeEB ile aynı temada ikinci kaynak anlaşmamızı gerçekleştirdik. Uluslararası arenada Bankamıza duyulan güveni bir kez daha teyit eden bu önemli anlaşmayla ülkemizin yeşil dönüşümüne ilave kaynak yaratmaktan dolayı mutluluk duyuyoruz” dedi.

Uluslararası piyasalardan temin ettiği kaynaklarla sürdürülebilir kalkınma odaklı yatırım projelerine uzun yıllardır katkı sağlayan TSKB (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası), Avusturya Kalkınma Bankası (OeEB) ile yeni bir kredi anlaşması daha gerçekleştirdi. 2014 yılında OeEB’den 20 milyon Euro tutarında kaynak temin eden TSKB, bu yeni anlaşmayla 25 milyon Euro fon sağladı. TSKB, OeEB’den 12 yıl vadeli olarak temin ettiği bu kredi ile özel sektörün yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği yatırımlarını destekleyecek.

TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç: “Uluslararası arenada Bankamıza duyulan güveni bir kez daha teyit eden bu önemli anlaşmayla ülkemizin yeşil dönüşümüne ilave kaynak yaratmaktan dolayı mutluluk duyuyoruz”

OeEB ile gerçekleştirdikleri ikinci kaynak anlaşması hakkında değerlendirmelerde bulunan TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç, “Banka olarak orta ve uzun vadeli kaynaklarımız ile 20 yıldan uzun süredir ülkemizde yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanında gerçekleştirilen yatırımlara kesintisiz katkı sağlıyoruz. 2014 yılında Avusturya Kalkınma Bankası ile bu doğrultuda imzaladığımız 20 milyon Euro tutarındaki kaynak anlaşması sonrası bu yıl aynı temada 25 milyon Euro temin ettik. Uluslararası arenada Bankamıza duyulan güveni bir kez daha teyit eden bu önemli anlaşmayla ülkemizin yeşil dönüşümüne ilave kaynak yaratmaktan dolayı mutluluk duyuyoruz. Bu imzayla beraber TSKB olarak bu yıl uluslararası piyasalardan iklim risklerinin azaltımı yönünde sağladığımız kaynak tutarı 125 milyon Euro’ya ulaştı. Cumhuriyetimizin 100. yılında nitelikli sürdürülebilir kalkınma yönünde global kalkınma finansmanı kurumları ile iş birliklerimizi pekiştirerek ülkemiz ve dünyamız için etkili katkılar sunmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

imzaTürkiye’nin lider özel sektör elektrik üretim şirketi Enerjisa Üretim, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (EBRD) yedi yıl vadeli 110 milyon dolarlık kredi aldığını duyurdu. Kredi, rüzgar enerjisi projeleri ve faal bir rüzgar santralinin satın alınması için kullanılacak. 

Sabancı Holding ile E.ON iştiraki olan Enerjisa Üretim, kurulu gücünü 51,6 MW artıracak yeni, tamamen yenilenebilir enerji yatırımını ve 55 MW büyüklüğünde operasyonel rüzgar enerjisi santrali satın alımını finanse etmek üzere Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan yedi yıl vadeli 110 milyon dolarlık kredi kullanacak. Yatırımlar sonucunda yıllık olarak yaklaşık 52.000 ton CO2 emisyonu engellemeyi hedefleyen Enerjisa Üretim, bölgelerdeki sosyal ve ekonomik kalkınmaya da katkı sağlayacak.

EBRD Sürdürülebilir Altyapı Genel Müdürü Nandita Parshad, Türkiye'nin yeşil geleceği için yenilenebilir enerjinin önemini vurgulayarak, “Banka'nın Enerjisa Üretim ile ilişkisi, on yıldan uzun bir süre önce, Türkiye'nin en büyük rüzgar santrali olan Balıkesir Rüzgar Santrali’nin finansmanı ile başladı. O günden beri Enerjisa Üretim büyümeye devam etti ve Avrupa ölçeğinde de en önemli ve dijitalleşmede öncü elektrik üreticilerinden biri haline geldi. Şirketin yenilenebilir enerji portföyüne yönelik iddialı genişleme planlarını destekleyerek bu etkin ortaklığı geliştirmekten memnuniyet duyuyoruz. Ülke ekonomisinde karbon salınımını azaltmak ve yeşil hedeflere ivme kazandırmak için Türkiye'nin yenilenebilir enerji potansiyelini kullanmak zorundayız. Bu projeyi finanse ederek, Türkiye'nin elektrik üretiminden kaynaklanan yıllık 52.000 tondan fazla karbon emisyonunun önüne geçeceğiz ve bu, ülkenin net sıfır hedeflerine ulaşması yolunda önemli bir adım olacak” dedi.

Kadınlar ve Gençlere Yeni Fırsatlar Sunacağız

Enerjisa Üretim CFO’su Mert Yaycıoğlu, “Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan aldığımız kredi ile hedeflerimize bir adım daha yaklaşıyoruz. Bu projeler ile sadece yeşil enerji üretiminde değil aynı zamanda kadınlar ve gençler için fırsat yaratabilecek konulara odaklanıyoruz. Böylesi büyük bir kredi sözleşmesinin imzalanmasına katkı sağlayan Enerjisa Üretim ve EBRD ekiplerimize teşekkür ediyorum” dedi.

yesilekonomi

Cumhurbaşkanı Kararı ile yeşil dönüşüm yatırımlarına devlet yardımı yapılacağı hükmü getirildi.

Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararda yeşil dönüşüm yatırımlarına destek sağlanmasına yönelik değişiklik yapıldı.[1][2]

Resmî Gazete’nin 20 Nisan 2023 tarihli sayısında yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile düzenlemeye “Yeşil Dönüşüm Destek Programı” tanımı eklendi ve bu programın “Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü” tarafından yürütüleceği belirtildi.

Değişiklik ile yeşil dönüşüm yatırımlarına maddi olmayan duran varlık ediniminde diğer yatırımlara uygulanan sınırın uygulanmayacağı hükmü de getirildi.

Karara göre bu yatırımlar marka, lisans, know-how vb. gibi maddi olmayan duran varlık edinimi için diğer yatırımlar için %25 olarak uygulanan sınırdan muaf olacak. Ayrıca bu yatırımların öncelikli yatırım konuları arasına dahil edileceği hükümleri de getirildi.

Yapılan değişiklik ile düzenlemenin “Tanımlar” başlıklı 2’inci maddesine eklenen bölüm şu şekilde oldu;

(ö) Yeşil Dönüşüm Destek Programı: Döngüsel ekonomi yaklaşımıyla uyumlu, doğal kaynakları koruyan, iklim ve sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlayan, kaynak verimli ve düşük karbonlu üretimi amaçlayan yatırımların desteklenmesine yönelik olarak, Bakanlık tarafından belirlenecek uygulama usul ve esasları kapsamında Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğünce yürütülecek olan destek programını,

Düzenlemede bu yatırımlar için maddi olmayan varlık edinmesinde muafiyet sağlayan değişiklik de “Sabit yatırım tutarı ve asgari kapasite” başlıklı 5’inci maddenin 3’üncü fıkrasında yapılan şu değişiklikle oldu;

(3) Teşvik belgesi kapsamında yatırım harcaması olarak kabul edilen maddi olmayan duran varlıkların (marka, lisans, know-how vb.) oranı, teşvik belgesinde kayıtlı toplam sabit yatırım tutarının yüzde yirmibeşini aşamaz. Dijital Dönüşüm Destek Programı ile Yeşil Dönüşüm Destek Programı kapsamındaki yatırımlar için bu hüküm uygulanmaz.

Düzenlemede yeşil dönüşüm yatırımlarının öncelikli yatırım konularına dahil edileceği hükmü de düzenlemenin “Öncelikli yatırım konuları” başlıklı 17’inci maddesine (ff) bendi olarak eklenen “Yeşil Dönüşüm Destek Programı kapsamındaki yatırımlar.” ibaresi ile getirildi.

[1] Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar (Karar Sayısı:7108)

[2] Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar

 

wecycleWe-Cycle fuarı kapsamında Prof. Dr. Erdem Görgün moderatörlüğünde düzenlenen Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu ve Evsel Kaynaklı Atıkların Yönetimi oturumuna katılan Genel Sekreterimiz Mete İmer Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS)’ü anlattı.

ÇEVKO Vakfı, 31 yıl önce Türkiye’de Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS)’ü benimseyen şirketlerce kuruldu. Bu süre içerisinde, toplumda geri dönüşüm kültürünün oluşması için eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları, kamu otoritesiyle yasal alt yapı için iş birliği, belediyeler ve lisanslı toplama ayrıma tesisleriyle birlikte ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanarak geri dönüşümü için çalışmalar gerçekleştirdi.

ÇEVKO Vakfı, 2005-2015 yılları arasında ambalaj atıklarının geri kazanımı konusunda yetkilendirilmiş kuruluş olarak 30 milyon nüfusa sahip 29 ilde, 162 belediye ve 70 lisanslı toplama-ayırma firması işbirliğinde 5.000’in üzerinde ekonomik işletmenin desteği ile 7 milyon 500 bin ton ambalaj atığının toplanarak geri dönüşüme sevk edilmesini organize etti. Vakıf olarak, son 5 yılda, atık yönetimi çalışmalarının yanında, iklim krizi ile savaşım ve Türkiye’de döngüsel ekonomiye geçişe odaklandık.

ÇEVKO Vakfı’nın GÜS’ün simgesi olan Yeşil Nokta’yı benimsemesi, bu simgeyi kullanan örgütlerin oluşturduğu PRO Europe’a, ardından EXPRA ve Global Compact’e üye olması, dünyadaki gelişmeleri yakından izleyip paydaşlarımızla paylaşma misyonumuzdan kaynaklanmaktadır. 2017 yılında düzenlediğimiz, Türkiye’nin belki de ilk uluslararası döngüsel ekonomi kongresinde, ülkemizin döngüsel ekonomiye geçişi için bir plan hazırlanması çağrısında bulunduk. 31 yıllık yolculuğumuza çıkarken ortaya koyduğumuz, ülkemizde geri dönüşüm kültürü ve tüketim sonrası atıkları kaynağında ayrı toplama alışkanlığı oluşturma vizyonu ve bu vizyonu GÜS modeliyle geliştirme yöntemi, döngüsel ekonomiye geçişle birlikte bütün dünyada önem kazanmıştır.

Yeşil Nokta, “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu”nu ifade eden, uluslararası tescilli bir markadır. 1990’lı yıllarda Almanya’da geliştirilen Yeşil Nokta, tüketim sonrası ambalaj atıklarını ayrı toplayan veya toplanmasına mali katkı sağlayan sanayi kuruluşlarının, bunu tüketicilere ve kamu otoritelerine duyurmak üzere, ürünlerinin ambalajları üzerinde kullandıkları ortak bir işaret olarak ortaya çıktı. Avrupa’ya ve dünyaya yayılan bu işaret 2003 yılında ÇEVKO Vakfı tarafından Türkiye’ye getirildi. Türkiye’de günümüzde 1.100’ün üzerinde ekonomik işletme ÇEVKO Vakfı ile sözleşmeli olarak Yeşil Nokta’yı kullanmaktadır.

1 Kasım 2022’de ÇEVKO Vakfı’nın kuruluş yıldönümünde düzenlenen uluslararası konferansta “Döngüsel Ekonomide Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu” konusu, kamu, STK ve iş dünyasından ulusal ve uluslararası konuşmacıların katılımıyla ayrıntılı olarak ele alındı. Etkinlik kapsamında, 2022 Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri ve Yeşil Nokta Basın Ödülleri de sahiplerini buldu.

GÜS üreticinin bir ürünle ilgili sorumluluğunu bir ürünün yaşam döngüsünde tüketiciler sonrası evreye genişlettiği bir çevre politikasıdır. Yani piyasaya ambalajlı ürün süren şirketler ürünlerinin tüketim sonrası ortaya çıkan atıklarının toplanması ve geri dönüştürülmesi konusunda fiziksel ya da mali sorumluluk üstlenirler.

GÜS (EPR) politikası:

(1) Sorumluluğu (fiziksel ve/veya ekonomik; tümüyle veya kısmen) üreticiye yönlendirir.

(2) Üreticilere ürünlerini tasarlarken çevresel etkileri dikkate almaları konusunda teşvik sağlanmasını içerir.

Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) sistemleri, belirli ürünlerle ilgili atıkların önlenmesi ve yönetimi için oluşturulmuş kurumsal mekanizmalardır ve «kirleten öder» ilkesine dayanırlar.

GÜS sistemi bir vergi değildir. Üreticilerin mali katkıları Üretici Sorumluluğu Organizasyonu tarafından doğrudan kullanılır ve Devletin genel bütçesi içinde «absorbe» edilmez.

haber1EXPRA’nın GÜS’le ilgili 10 altın kuralı:

1- Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) bir ürünün tüm yaşam döngüsünü kapsar.

2- GÜS yükümlülük sistemleri yükümlü sanayi tarafından yönetilmeli ve işletilmelidir.

3- GÜS yükümlülük sistemleri kar amacı gütmeyen veya karı üyelerine dağıtmayan sistemler olmalıdır.

4- Çıkar çatışmasını engellemek için atık toplayan, ayıran veya geri dönüştürenler GÜS örgütleri içinde aktif olarak yer almamalıdır çünkü sistemin bu oyuncuları GÜS örgütlerinin hizmet aldıkları paydaşlardır.

5- Kamu otoriteleri tarafından uygulatılması sağlanan, GÜS’le ilgili güçlü bir yasal çerçeve olmalıdır.

6- Başarılı bir GÜS, kamu otoriteleri ile GÜS’ü yerine getirenlerin işbirliğine dayanır.

7- Bir bölgede sağlanan GÜS hizmetleri için eşit koşullar olmalı, haksız rekabet olmamalıdır.

8- Yükümlülük altındaki şirketler eşit muamele görmeli ve GÜS’ün maliyetlerini paylaşmalıdır.

9- Sanayinin sahibi olduğu GÜS örgütü, aynı zamanda, bir kamu hizmeti misyonu gütmelidir.

10- GÜS örgütleri, yükümlü şirketleri, ürün ve ambalajlarının çevresel performanslarını geliştirmeleri için desteklemelidir.

Döngüsel Ekonomiye Geçişte GÜS’ün Rolü

İlk Üretici Sorumluluğu Örgütleri, GÜS’ün uygulanması, uygulamanın görünürlüğü ve etkileri bakımından 30 yıllık bir deneyime sahiptir. Başından beri GÜS sistemleri artan atık miktarının, vergi mükelleflerine yansıyan yükselen maliyetlerin ve işlenmemiş atığın neden olduğu kaynak israfının yarattığı sorunlara çözüm üretmek için ortaya çıkmıştır.

GÜS modelleri, günümüzde, BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin, (özellikle 9., 12., 14. ve 15. hedefler) elde edilmesine katkı sağlamaktadır.

Döngüsel ekonominin hammaddelere olan bağımlılığı azaltmakta olduğu ve atıkların toplanarak değerlendirilmesi bakımından ulus devletlerin stratejik olarak önemini arttırdığı günümüzde Üretici Sorumluluğu Örgütleri:

-Piyasaya sürenler ve kamu otoriteleriyle birlikte tekrar kullanım, geri dönüşüm ve geri kazanım için minimum hedefleri tanımlarlar.

-Ambalajın yaşam sonu yönetiminin maliyetlerini karşılamak üzere piyasaya sürülme aşamasında alınmak üzere çevre katkı bedeli belirlerler.

-Şirketlerin ödediği çevre katkı bedellerini, ürünlerin eko-tasarımı, geri dönüştürülebilirliği ve geri dönüştürülmüş malzeme kullanımı gibi çevresel kriterleri dikkate almak suretiyle, azaltıp, çoğaltarak ayarlama (eko-modülasyon) yaparlar.

-Şirketlerin ambalajlanmış ürünler ile ilgili döngüsel ekonomi içinde yer almasını sağlarlarlar.

-Kamunun atık yönetim hizmeti için bir yandan sürdürülebilir fon yaratırken, diğer yandan bu hizmetin verimini arttırırlar.

-Ölçek ekonomisinden ve verimlilikten yararlanarak yurttaşlara yansıyan maliyetleri kontrol altında tutarlar.

-Uygun ayrı toplama fırsatları sağlayarak, ayrı biriktirmeyi, iyi tüketim uygulamalarını ve yeni kullanım şekillerini teşvik ederek yurttaşları döngüsel ekonomiye geçişe dahil ederler.

-Belirli durumlarda tüketicileri, çevreyi kirletmenin sonuçları hakkında eğitir, kirliliğe neden olan ambalajların toplanmasıyla ilgili maliyetlere katılırlar.

-Geri dönüştürülmüş malzemelerin ilk piyasaya sürenlerine dönmesini sağlamak üzere geri dönüşümcülerle işbirliği yaparlar.

haber2Döngüsel ekonomiye geçişle birlikte atıkların azaltılmasının, onların tekrar kullanılmasının ve geri dönüştürülmesinin önemi daha iyi anlaşıldı. Geri dönüştürüldüğü takdirde atık, ekonomiye girdi olan bir hammaddedir. Atıkların sürdürülebilir bir sistem içinde kaynağında ayrı toplanması ve geri dönüştürülmesi hem çevre kirliliğinin önlenmesi, hem ekonomiye katkı, hem de toplumsal gelişim bakımından önemlidir.

Geri dönüşüm üretim aşamasında, başta su, ağaç, petrol olmak üzere daha az doğal hammadde ve fosil yakıt, elektrik gibi daha az enerji harcanmasını sağladığı için kaynak israfını önler. Bu durumda hem daha az doğal hammadde ve enerji kullanıldığı, hem de atıkların çöp olması önlenerek hammaddeye dönüştükleri için çifte tasarruf söz konusudur. Biz ÇEVKO Vakfı olarak 2005-2020 yılları arasında paydaşlarımızla birlikte yaptığımız çalışmaların ülke ekonomisine 56 milyar TL katkı sağladığını hesapladık.

Toplumumuzun geri dönüşüm hakkındaki bilgi düzeyi ve duyarlılığı her geçen gün artmaktadır. Bunda dünyadaki gelişmelerin, ülkemizde bu konuda yapılan yasal düzenlemelerin, ÇEVKO Vakfı ve benzeri kurumların uzun yıllardır yaptığı farkındalık, bilgilendirme ve eğitim çalışmalarının, medyanın bu konuya verdiği önemin rolü büyüktür.

Türkiye’de GÜS modelinin 15 yıl uygulanmasının ardından GEKAP alınmaya başlanmasıyla terk edildiğini izlemekteyiz. Oysa, günümüzde bütün dünyada sanayinin hammaddesi haline gelmiş olan özellikle tüketim sonrası atıkların yönetimine ülkemizde de sanayinin sahip çıkarak sürecin içinde yer alması ve sürece öncülük etmesi gerektiğine yürekten inanıyoruz.

ÇEVKO Vakfı olarak son yıllarda şirketlerle kurumsal sorumluluk kapsamında çevre temizliği, atıkların iş yerlerinde ayrı biriktirilmesine ve toplanmasına ilişkin dijital çözümler, atık biriktirme ekipmanı temini, genişletilmiş üretici sorumluluğu kapsamında bir işletme ile tüketim sonrası ortaya çıkan plastik ambalaj atıklarının belediye ve lisanslı firmalar işbirliğinde toplanması ve raporlanması için gönüllü çalışmalar yürütmekteyiz. Toplumda özellikle iklim krizi ve sürdürülebilirlik konularında farkındalık yaratmak amacıyla düzenli olarak yayımladığımız e-bülten ve e-dergimizin yanında kurduğumuz ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun organizasyonunda sanayi, üniversite, medya mensupları ve gönüllülerimizle çevrim içi söyleşiler gerçekleştiriyoruz.

ÇEVKO Vakfı, bir sanayi inisiyatifi olmasının ötesinde, topluma mal olmuş bir sivil toplum kuruluşudur. Toplumun geri dönüşüm kültürünü içselleştirmesi, iklim krizine karşı mücadele etmesi, döngüsel ekonominin önemini anlaması ve eyleme geçmesi için çalışmaktadır. Bu çalışmalara katılmak isteyen yurttaşlarımız www.cevko.org.tr internet sitemizden başvurarak “ÇEVKO gönüllüsü” olabilirler.

Cumhuriyetimizin 100. yılına girmeye hazırlanırken çok büyük bir dizi deprem felaketi yaşadık, yaşıyoruz. Acımız sonsuz! Yaşamlarını yitirenlere baş sağlığı, yaralılarımıza acil şifalar ve tüm yurttaşlarımıza sabır diliyorum. Ulusça birlik içinde bu büyük felaketin de üstesinden geleceğimize, yaralarımızı saracağımıza inanıyorum. Bundan sonra, bilimin yol göstericiliğinde, eş güdüm içinde, sorumluluk bilinci ve etik değerlere bağlı olarak hareket ettiğimiz takdirde benzer felaketler yaşamayacağımızı umuyorum. ÇEVKO Vakfı olarak bölgede ortaya çıkan atıkların bertaraf edilmesinde, barınma başta olmak üzere temel gereksinimlerin karşılanması için hazırlanacak projelerde, geçmişte benzer projelerde olduğu gibi, uzmanlık alanımızla ilgili görev almaya hazırız.

 

Pwc

PwC Türkiye, Birleşik Krallık tarafından fonlanan ve iklim kriziyle mücadele eden projelerin geliştirilmesini amaçlayan Climate Finance Accelerator (CFA) programının Türkiye yürütücülüğünü üstlendi. Küresel bir teknik destek programı olan CFA ile Türkiye’deki karbon emisyonunu azaltmayı hedefleyen projelere teknik destek sağlanacak.

PwC’nin globalde 2030 yılına kadar ulaşmayı taahhüt ettiği “net sıfır emisyon” hedefiyle çalışmalarını sürdüren PwC Türkiye; doğaya ve sürdürülebilir ekonomiye katkı sağlama vizyonu çerçevesinde Climate Finance Accelerator (CFA) Programı’nın Türkiye yürütücülüğünü üstlendi. Birleşik Krallık İş, Enerji ve Endüstriyel Strateji Departmanı (BEIS) tarafından fonlanan CFA Programı’nın bu yıl ülkemizdeki ayağını yöneten PwC Türkiye, bu programın iklim krizi odaklı projelerin geliştirilmesi ve finansmana erişimlerinin kolaylaştırılması yönündeki çalışmalarını destekliyor.   

Küresel bir teknik destek programı olan CFA, ülkelerin küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırma hedeflerini yerine getirmek için finansman akışını sağlamayı teşvik etme amacıyla 8 ülkede gerçekleştiriliyor. Türkiye'deki faaliyetleri PwC Türkiye tarafından yürütülen program ile iklim değişikliği odaklı proje geliştiricilere teknik ve finansal hazırlık, bilgi paylaşımı ve finansmana erişim konusunda birçok destek ve ücretsiz eğitim olanağı sunuluyor. İstanbul ve Londra'da planlanan yatırımcı etkinliklerinde, proje geliştiricileri ve finansörlerin bir araya getirilmesi ve projelerin uygun finansmana erişmeleri amaçlanıyor. 

“Sürdürülebilirlik özelinde uzun süreli araştırma ve iş birliklerimiz var”

PwC Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Şirket Ortağı Mevlüt Akbaş, projeyle ilgili “PwC Türkiye olarak Climate Finance Accelerator Türkiye Programı’nın yürütücülüğünü bu yıl biz gerçekleştiriyoruz ve bu programın bir parçası olmaktan büyük heyecan duyuyoruz. PwC olarak, net sıfır karbon emisyonu hedefine erişmek için şirketler, politika yapıcılar ve sivil toplum kuruluşları ile uzun süredir devam eden araştırma ve iş birliği programlarını yürütüyoruz. CFA’in, Türkiye'nin sürdürülebilir geleceğine yatırım yapan projelere finansman sağlama çabalarını desteklediğimiz için gururluyuz” diye konuştu.

Programın ilk aşamasında (2021-22) 6 proje seçilirken, programın ikinci aşamasında (2022-23) 8 proje seçildi. Dört aylık bir süre boyunca, bu projeler her iki aşamada da teknik, finansal, hafifletme potansiyeli ve toplumsal cinsiyet ve sosyal içerme konularında eğitim aldı. Amaç, farklı ulusal ve uluslararası yatırımcılardan finansman bulmalarına yardımcı olmaktı.

CFA Türkiye’nin üçüncü aşaması için iklim teknolojileri, enerji, ulaşım, sanayi, ormancılık, atık yönetimi gibi sektörlerden karbon emisyonunu azaltıcı en fazla 10 proje seçilerek yatırım süreçleri için gerekli ön hazırlıklarda destek olunduktan sonra İstanbul ve Londra’da potansiyel yatırımcılar ile tanışmaları sağlanacaktır.

Mart 2024'te Londra’daki yatırımcı buluşmasında Londra menşeili finansörler ile Londra'da bir dizi atölye çalışması düzenlenecek ve CFA Türkiye programından uygun büyüklükte ve hazır durumdaki projeler Londra’daki etkinliğe katılmaya davet edilecektir.

CFA Türkiye hangi projeleri destekliyor? 

  • Doğrudan veya dolaylı olarak sera gazı emisyon azaltımı açısından ölçülebilir iklim sonuçları elde etmek için tasarlanan,
  • Toplamda 5-150 milyon dolar arası finansman ihtiyacına sahip olan,
  • En azından fizibilite öncesi aşamada olan,
  • Ticari olarak uzun vadede getiri sağlayabilecek bir iş modeline sahip olan,
  • Mümkünse cinsiyet eşitliğini ve sosyal kapsamı artırıcı etkilere sahip olan projeler, değerlendirme aşamasına alınabiliyor.

CFA Programı hakkında daha detaylı bilgi almak için:

https://survey.alchemer.eu/s3/90470142/CFA-T-rkiye

anadoluefes

Topluma ve çevreye artı değer katacak faaliyetleri odağına alan Anadolu Efes, doğa için bir kez daha harekete geçti. Anadolu Efes Gönüllüleri, Deniz Yaşamını Koruma Derneği ve ada gönüllüleriyle çevre temizliği etkinliği gerçekleştirdi.  Anadolu Efes ve ada gönüllüleri Heybeliada’daki Çam Limanı Koyu ve çevresinde kıyı temizliği yaparken aynı zamanda Deniz Yaşamını Koruma Derneği (DYKD) de dalış yaparak su altı temizliği yaptı.  Etkinlik ayrıca, DYKD’nin partneri olduğu "Uluslararası Kıyı Temizliği (International Coastal Cleanup – ICC) Kampanyası" kapsamında dünyadaki diğer ülkelerle eş zamanlı olarak gerçekleşti.

hayatkimya

Her yıl 22 Mayıs, dünya üzerindeki canlı türlerinin çeşitliliğini ifade eden biyoçeşitliliğin insan kaynaklı birçok sebepten dolayı azaldığına dikkat çekmek amacıyla Dünya Biyoçeşitlilik Günü olarak kutlanıyor. Hayat Holding ekolojik okuryazar nesiller yetiştirmek için başlattığı 'Hayata İyi Bakarız' Ekolojik Okuryazarlık projesi ile öğrencileri biyoçeşitlilik konusunda eğitiyor.

İklim değişikliği, kirlilik, habitata verilen zarar ve daha birçok sebepten dolayı dünyada bulunan canlı çeşitliliği günden güne azalıyor ve birçok canlının nesli tükeniyor. Ekosistemlerin işleyişini sağlayan ve doğadaki tüm canlıların yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli olan biyoçeşitliliğin azalması, ekosistemin dengesini bozuyor ve bu da besin zincirinin bozulması, iklim değişikliği, enerji & su kaynaklarının azalması, hastalık ve zararlıların yayılması gibi sorunlara yol açıyor. 

Biyoçeşitliliğin azalmasına “dur” demenin en önemli adımlarından biri toplumda bu konuda farkındalığı artırmak ve doğayı koruma bilincini geliştirmek olarak gösteriliyor. Sadece biyoçeşitlilik değil, ekosistemin işleyişini bozan tüm doğa olaylarına karşı bilinçli ve farkındalığı yüksek, yani ekolojik okuryazar bireyler yetiştirmek sürdürülebilir bir geleceğin anahtarı. 

Hayat Holding ekolojik okuryazar nesiller yetiştiriyor
Ekolojik okuryazarlık, biyoçeşitliliğin azalması gibi önemli çevresel sorunları anlamak, doğal kaynakları sürdürülebilir bir şekilde yönetmek ve çevreye duyarlı kararlar almak için hayati önem taşıyor. Bu gerçekten hareketle Hayat Holding, ekolojik okuryazar nesiller yetiştirmek için başlattığı proje kapsamında “Biyoçeşitlilik” başta olmak üzere “İklim Değişikliği” “Sürdürülebilirlik” konularıyla ilgili uzmanlar tarafından hazırlanan eğitim içerikleriyle 3. ve 4. sınıf öğrencilerini ve ailelerini bilinçlendiriyor.

Dünyanın ve canlıların yaşamlarına sağlıklı şekilde devam etmesi için biyoçeşitliliğin korunması için kolektif bir bilinç oluşturarak harekete geçilmesi gerektiğini vurgulayan Hayat Holding Global Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilirlik Direktörü Çağlayan Kent, “Bizler biyoçeşitliliği ‘yaşam kütüphanesi’ olarak tanımlıyoruz. Bugün yaşadığımız gezegende bizim dışımızda yaşayan yaklaşık 2 milyon tanımlanmış tür var. Ancak bu yaşam kütüphanesindeki her bir tür hızla azalıyor ve bu durum ekosistemin işleyişini tehdit ediyor. Örneğin Türkiye'nin en büyük kuş türü olan “Toy”, İran parsının Anadolu'da yaşayan alt türü olan “Anadolu Parsı” ve soğuk iklimlerde bulunan “Ters Lale” bunlardan sadece birkaçı. Yaşam kütüphanemizdeki türlerin çeşitliliğini koruyabilmek ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için ortak bir bilinç oluşturulmalı, ekolojik duyarlılığa sahip nesiller yetiştirmeliyiz. Hayat Holding olarak eğitim gibi güçlü bir aracı kullanıyor, bilinçli bir toplum yaratma hedefiyle projeler geliştiriyoruz” dedi.

Biyoçeşitliliği oyunlarla öğreniyorlar
Biyoçeşitliliğin önemini anlatma, iklim değişikliği farkındalığına katkıda bulunma, gezegendeki kaynakların kıtlığına dikkat çekme, kaynakları koruma ve bilinçli tüketmeye yönelik davranışları geliştirme hedefiyle yola çıkan “Hayata İyi Bakarız” Ekolojik Okuryazarlık Projesi, oyun ve görsel aktivitelerle zenginleştirilmiş müfredata uygun içerikleriyle, daha iyi bir dünya için çocukları erken yaşta eğiterek farkındalıklarını artırmayı amaçlıyor. Çocukların, ekolojik okuryazarlık konularını yaşlarına göre oyun yoluyla öğrenmelerinin, kalıcı olması adına en verimli araç olduğunu vurgulayan Çağlayan Kent, “Türkiye genelinde pilot olarak seçtiğimiz illerde ekolojik okuryazarlık eğitimlerimiz başladı. 3. ve 4. sınıf öğrencilerimizin modül içerisinde yer alan oyunlardan çok keyif aldığı ve meraklarının arttığı yönünde geri bildirimler almak bizi çok mutlu ediyor. Çocukların bitkilerdeki mevsimlere bağlı değişiklikleri anlamalarını sağlamak amacıyla geliştirilen oyunlardan biri de “Benim Ağacım, Benim Yaprağım” oyunu. Öğretmen yönlendirmesiyle oynanan bu oyun ile çocukların doğadan topladıkları yaprakların dokusunu ve şeklini incelemesi ve benzerlerini bulması beklenirken, aile yönlendirmesiyle yapılan etkinlikte öğrencinin bir tohum ekmesi ve bitki yetiştirmesi bekleniyor. Çocukların bir konuyu hızlı bir şekilde öğrenebilmesinin ve içselleştirebilmesinin en etkili yolunun oyun olduğuna inanıyoruz ve öğretmenlerimizden pozitif dönüşler almak bizim için mutluluk kaynağı. Yeni eğitim öğretim yılında yepyeni şehirlerde ekolojik okuryazar nesiller yetiştirmek için çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.

sisecam

Şişecam Mersin’de yeni düz cam yatırımlarının devreye girmesiyle birlikte hammadde tedariğinde sürdürülebilirliği garanti altına almak üzere stratejik bir yatırım kararı aldı.

Şişecam, Mersin’de yeni düz cam yatırımlarının devreye girmesiyle birlikte hammadde tedariğinde sürdürülebilirliği garanti altına alacak stratejik bir yatırım kararı aldı. 2025 yılında faaliyetlerine başlayacak olan düz cam yatırımını gerçekleştireceği Tarsus OSB’deki arazisi içinde, tesisin hammadde ihtiyacına cevap verecek yeni bir kum hazırlama tesis yatırımı yapacak olan Şişecam ayrıca, Mersin’de yer alan kalker ve dolomit işleme tesisinin de kapasitesini artıracak. 

Şişecam bu hamle ile üretim süreçleri için yakın ve sürdürülebilir kaynak teminini sağlarken, proaktif bir yönetim anlayışıyla, günümüzün bozulan tedarik zinciri kaynaklı risklerini henüz ortaya çıkmadan bertaraf etmeyi amaçlıyor. Yaklaşık 1.5 Milyar TL (82 Milyon dolar) yatırım tutarı ile 2024 yılı Eylül ayında tamamlanması hedeflenen yatırımlar ile düz cam ve buzlu cam ihtiyaçlarını karşılayacak kum hazırlama tesisi yıllık 490 bin ton kapasiteye sahip olacak. 165 bin ton düzeyinde bir kapasite artımının gerçekleşmesiyle Mersin dolomit kalker hazırlama tesisinin yıllık kapasitesi ise yıllık 655 bin tona ulaşacak.

Kritik girdilerin teminini ve maliyetleri kontrol altına alacak

Şişecam Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üye Prof. Dr. Ahmet Kırman, tedarik maliyetlerinde avantaj sağlarken cam üretimi için hammadde sürekliliğini de garanti altına alacak bu yatırımlarla ilgili şunları söyledi: “Küresel salgın ile başlayan ve Rusya-Ukrayna savaşı ile artan tedarik zincirine dair bozulmalar, derinleşerek ilerliyor. Belirsizliklerle dolu bir küresel atmosferde arz kesintisi risklerine karşı etkin bir yönetişim sağlamak kurumsal başarıların sürdürülebilirliği için her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Uzun dönem satın alma stratejileri, kritik tedarikçilerle iş birlikleri, dikey entegrasyon gibi çeşitli stratejiler tedarik zinciri yönetiminin temel ve kalıcı bileşenleri haline geliyor. Hammadde tedarik sürekliliği sağlama stratejik bir öneme sahip. Cam faaliyet alanlarımızın en temel girdilerinin teminin garanti altına alınması, kırılganlıkların giderilmesi ve iş sürekliliği odaklı sürdürülebilir bir strateji yönetiyoruz.  Bu anlamda aldığımız yeni yatırım kararlarının hem girdi verdiğimiz sektörlerin büyümesi hem de sektörlerimizdeki lider konumumuzun korunması anlamında önemli olduğuna inanıyorum. Şişecam sadece değer katan yatırımlarıyla değil, bu yatırımların hayata geçmesi ve devamlılığı için attığı stratejik adımlarla da önemli başarılara imza atıyor.

 

cci
Coca-Cola İçecek (CCI), 2030 Sürdürülebilirlik Taahhütlerinin birinci yılında, fabrikalarını %100 yenilenebilir enerji ile çalıştırma ve karbon nötr üretime geçme hedefi için beş büyük yatırıma imza attı. Türkiye’de Isparta ve Köyceğiz fabrikalarında güneş enerjisi santrali kuran CCI, Çorlu fabrikasında da yenilenebilir enerjiye geçmek üzere rüzgâr türbini hazırlıklarına başladı. CCI Pakistan’da da Haripur ve Multan şehirlerinde güneş enerji santrali kurdu.
  
Coca-Cola İçecek (CCI), geçtiğimiz yıl 22 Nisan Yeryüzü Günü’nde açıkladığı 2030 Sürdürülebilirlik Taahhütleri doğrultusunda çalışmaya devam ediyor. CCI, fabrikalarını %100 yenilenebilir enerji ile çalıştırma ve karbon nötr üretime geçme hedefi doğrultusunda, Türkiye’de Köyceğiz ve Isparta fabrikalarında güneş enerji santrali kurdu. Santralin devreye alınmasıyla CCI, Isparta fabrikasında tüketiminin %36’sını kendi ürettiği elektriği kullanarak karşılamaya başladı. Devreye alınacak güneş enerjisi santralleri ile fabrikanın elektrik tüketiminin Köyceğiz’de %25’i, Çorlu fabrikasına kurulacak olan rüzgâr türbini ile %35’i yenilenebilir enerji yatırımlarıyla karşılanmış olacak. Pakistan’da Haripur fabrikası tüketimin %14’ü ve Multan fabrikasının ise tüketimin %12’si kurulan güneş enerjisi santrallerinden elde edilecek. 
Coca-Cola İçecek CEO’su Burak Başarır konuyla ilgili, “Geçtiğimiz sene 22 Nisan Dünya Günü’nde 2030 taahhütlerimizi açıklamıştık. Taahhütlerimizin önemli bir başlığı ‘yenilenebilir enerji kullanımı’ üzerineydi. Daha yapacak çok işimiz olduğunun farkındayız ancak memnuniyetle söylemek isterim ki, birinci yılımız dolmadan bu alanda önemli adımlar attık. 2030 taahhütlerimize bizi bir adım daha yaklaştıran yatırımlarla; en büyük iki operasyonlarımızdan olan Türkiye’nin toplam elektrik tüketiminin %13’ünü, Pakistan’ın tüketiminin ise %3’ünü ilk yıldan yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayacağız. CCI önümüzdeki dönemde de hız kesmeden yenilenebilir enerji yatırımlarına devam edecek” dedi. 

Faaliyet gösterdiği 11 ülkede, 10 bin çalışanı ve 100 bine yakın kişiden oluşan dev ekosistemiyle 430 milyonluk bir nüfusa hizmet sunan CCI, gelecek için taşıdığı sorumluluğu 2030 Sürdürülebilirlik Taahhütleri ile ortaya koydu. CCI, 2030 yılına kadar; tüm ambalajlarında en az %50 geri dönüştürülmüş plastik kullanmak, ambalaj toplama sistemleri kurmak, su verimliliğini %20 artırmak, su geri kazanımı projeleri yürütmek, tesislerinde %100 yenilenebilir elektriğe geçmek, karbon emisyonlarını %13 azaltmak, İnsan Hakları Politikası’na %100 uyum sağlamak, işte toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla kadın istihdamını artırmak ve sürdürülebilir kalkınma programları ile 3,5 milyon kişiye ulaşmak için harekete geçti. 
 

ilk

PepsiCo Türkiye sürdürülebilir bir gelecek için çevreye duyarlı 10 adet Renault Zoe ve 1 adet de Ford E-Transit %100 elektrikli aracı filosuna kattı.

PepsiCo, uçtan uca stratejik dönüşümü pep+ stratejisi çerçevesinde doğayı ve çevreyi odağına alarak daha yaşanılabilir bir dünyanın inşasına katkıda bulunmak için yeni adımlar atmayı sürdürüyor.

Bu stratejinin üç temel başlığından biri Pozitif Değer Zinciri ajandası kapsamında iklim değişikliği ile mücadele için birçok çalışmaya imza atan PepsiCo, kendi operasyonlarından kaynaklı emisyonlarını da 2030 yılına kadar %75 oranında azaltmayı taahhüt ediyor. PepsiCo bu çerçevede yenilebilir enerji kaynaklarına yaptığı yatırımların yanı sıra kendi filosuna dahil ettiği elektrikli araçlarla da karbon emisyonlarını azaltma yolunda önemli adımlar atıyor.

Bu global strateji kapsamında PepsiCo Türkiye, filosuna çevreye duyarlı 10 adet Renault Zoe ve 1 adet de Ford E-Transit elektrikli araç kattı. PepsiCo Türkiye, bu pilot çalışmayla çok önemli öğrenimler kazanırken aynı zamanda araç filosu için sıfır emisyon dönüşümünü nasıl yapabileceğini daha iyi planlamak için bir fırsat yaratmış olacak.

PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen: Daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlerken, elektrikli araçlar hedeflerimize ulaşmada kilit bir rol oynayacak.”

PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen, “Biz PepsiCo olarak 200'den fazla ülke ve bölgede, ürünleri tüketiciler tarafından günde bir milyardan fazla tüketilen bir şirketiz. Ölçeğimiz sebebiyle birçok konuda sorumluluk hissediyoruz, aynı zamanda yine bu ölçeğimizden dolayı sürdürülebilir bir dünya için anlamlı bir değişim sağlama fırsatına sahip olduğumuza inanıyoruz ve pep pozitif stratejimiz çerçevesinde daha sürdürülebilir bir dünya için yeni adımlar atmayı en temel önceliğimiz olarak görüyoruz. Bu kapsamda, çevreye duyarlı 10 adet Renault Zoe ve 1 adet de Ford E-Transit elektrikli aracı filomuza kattık” dedi.

Bu proje ile birlikte ~55.000 kg kadar CO2 salınımını azaltacağız

Hava kirliliğinin sağlık sorunlarının ve çevresel bozulmaların en önemli nedenlerinden biri olduğunu ve bu sebeple bu projenin PepsiCo Türkiye için çok kıymetli olduğunu dile getiren PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen, “Bu proje ile birlikte yıllık ~55.000 kg kadar CO2 salınımını azaltacağız. Çevre üzerindeki etkimizi bu projeyle azaltabilmek için bir adım daha atmış olmak bizler için mutluluk verici. Daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlerken, elektrikli araçlar hedeflerimize ulaşmada giderek daha kilit bir rol oynayacak” dedi.

genelkurultoplu

 
ÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı’mızın Olağan Genel Kurul Toplantısını, kurucu üyemiz Unilever firmasının ev sahipliğinde 25 Mayıs Perşembe günü gerçekleştirdik.

1991 yılından bugüne faaliyette olan, Türkiye’de ambalaj atıklarının ekonomik ve düzenli geri kazanımı için sanayi, yerel yönetim ve tüketicilerin katkı ve katılımları ile sürdürülebilir bir geri kazanım sisteminin kurulması için çalışan, sektörlerin geri dönüşüm yükümlüklerini yerine getirmelerine yardımcı olmanın yanı sıra, kaynağında ayırma, geri dönüşüm ve geri kazanım konularında toplumsal farkındalık ve bilincin artırılmasına yönelik çalışmalar yürüten ve 2003 yılından beri uluslararası “Yeşil Nokta” markasının Türkiye’deki kullanım hakkını elde eden ÇEVKO Vakfı, Avrupa’da kendi alanındaki üretici sorumluluğu örgütlerinin de üyesidir. 

25 Mayıs Perşembe günü gerçekleşen Genel Kurulumuzda Yönetim ve Denetim kurullarımız için yapılan açık oylama sonucunda;




ÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu Üyeleri

  1. Anadolu Efes Biracılık ve Malt San. A.Ş.
  2. Ball Beverage Turkey Paketleme San. ve Tic. A.Ş.
  3. Coca-Cola İçecek A.Ş.
  4. Crown Bevcan Türkiye Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti.
  5. Edirne Yağ San. ve Tic. A.Ş.
  6. Gürok Turizm ve Madencilik A.Ş.
  7. Indorama Ventures Adana Pet Sanayi A.Ş.
  8. Kavaklıdere Şarapları A.Ş.
  9. Loreal Türkiye Kozmetik San. ve Tic. A.Ş.
  10. Pepsi Cola Servis ve Dağıtım Ltd. Şti.
  11. Pınar Su ve İçecek San. ve Tic. A.Ş.
  12. Procter and Gamble Tüketim Malları San. A.Ş.
  13. Türk Tuborg Bira ve Malt San. A.Ş.
  14. Uludağ İçecek Türk A.Ş.
  15. Unilever San. ve Tic. Türk A.Ş.

ÇEVKO Vakfı Denetim Kurulu Üyeleri

  1. Emek Yağ San. A.Ş.
  2. Sarten Ambalaj San. ve Tic. A.Ş.
  3. Tamek Grup Gıda Üretim A.Ş.

Oybirliği ile seçildiler.

cöpdegiliz

Uzman sanayi inisiyatifi ve etkin sivil toplum kuruluşu kimliklerini bünyesinde bir araya ÇEVKO Vakfı'nın, Dünya Geri Dönüşüm Haftası için yayınladığı mesajda, sürdürülebilir bir dünya için büyük önem taşıyan geri dönüşümün, toplumun farklı kesimlerini kapsayan çok paydaşlı bir süreç olduğuna ve sürecin başlangıç noktasını bireylerin oluşturduğuna vurgu yapıldı.

1991 yılında, geri dönüşüm odaklı sürdürülebilir gelişmeye katkı sağlamak üzere, bir gönüllü sanayi inisiyatifi olarak kurulan ve 31 yıldır artan bir ivmeyle sürdürdüğü çalışmalarıyla, geniş kitlelere dokunan bir sivil toplum kuruluşu kimliği kazanan ÇEVKO Vakfı, özellikle son yıllarda ülkemizde “İklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş” konularında fikirsel önderlik üstelenen kurumların başında yer alıyor.

Sürdürülebilir bir dünya için, tüm bireylere sorumluluk düştüğünü ifade eden ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “Atıkların aslında birer kaynak olduğunu unutmamalıyız. Atıklar geri dönüşüm sürecine sokularak yeni ürünlerin üretilmesinde hammadde olarak kullanılır. Geri dönüştürülmüş atıkların hammadde olarak kullanılması sayesinde, enerji tasarrufu sağlanır; su, ağaçlar, petrol, vb. doğal kaynaklar korunur. Üretim maliyeti düşer, yeni iş olanakları yaratılır, böylelikle ülke ekonomisine katkı sağlanır. Her şeyden önemlisi, gelecek kuşaklara daha mutlu olacakları, daha yaşanılır bir çevre ve kullanabilecekleri doğal kaynaklar bırakılır. Bu değer zincirinin başlangıç noktasını da bireyler olarak bizler ve olumlu davranışlarımız oluşturuyor. Öte yandan, atıkların hammadde olarak yeniden değerlendirilmesini sağlamak, yani geri dönüşüm için evlerimizde atıklarımızı ayrı olarak biriktirmek ve geri dönüşümlerini sağlamak da sorumluluklarımız arasında yer alıyor. Bu konularda duyarlılık gösteren her birey, bu olumlu davranışların en yakınlarından başlayarak çevresinde yaygınlaşması ve bu konuda bilincin ve farkındalığın artması için gönüllü katkı sağlayabilir” şeklinde konuştu.

Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun temsilcisi olan ÇEVKO Vakfı’nın, alanında Türkiye’nin ilk yetkilendirilmiş kuruluşu olarak 2005 yılından 2020 yılına dek geçen 15 yılda yaklaşık 7,5 milyon ton ambalaj atığının toplanarak geri dönüştürülmesini sağladığını belirten Mete İmer, “Vakfımız bu çalışmayı binlerce ekonomik işletmenin yasal sorumluluklarının yerine getirilmesi için onların mali desteği ile genişletilmiş üretici sorumluluğu modeliyle gerçekleştirmiştir. Atık yönetimi alanında yürürlüğe giren yeni düzenlemelerle, ülkemizde 2020 yılından sonra ambalaj ve diğer atıkların yönetimi ile ilgili sorumluluğu tümüyle kamu otoritesi üzerine almıştır. Ekonomik işletmeler ise devlete geri kazanım katılım payı öder duruma gelmiştir” dedi.

Geri dönüşümün toplumun farklı kesimlerini ilgilendiren bir kültür konusu olduğunu belirten Mete İmer sözlerini, “ÇEVKO Vakfı olarak kurulduğumuz günden beri, geri dönüşüm kültürünün yaygınlaşması ve toplumun çoğunluğunun kaynağında ayrı toplama alışkanlığı edinmesi konusunda, okullarda eğiticilerin eğitimi yoluyla olsun, evlerde ve iş yerlerinde kapı-kapı bilgilendirmeler yoluyla olsun, kalabalıkların yer aldığı büyük etkinlikler veya medya yoluyla olsun, iletişim çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Günlük yaşam alanlarımızda kullandığımız ürünlerin ambalaj atıklarını ayrı olarak biriktirmek ve bunları mahallelerimizde yer alan ambalaj atık noktalarına atmak basit, ancak etkili bir adımdır. Mahallesinde bir atık noktası bulunmayan bireyler, belediyeleriyle bu konuda temasa geçebilir” şeklinde sürdürdü.

ÇEVKO Vakfı bünyesinde geliştirilen ÇEVKO Dijital Çözümleri’nin, bu konuda belediyelerin, kamu kuruluşlarının ve ticari işletmelerin yaşamını kolaylaştırdığını sözlerine ekleyen Mete İmer, “ÇEVKO Dijital Çözümleri, yenilikçi, kurulum kolaylığı sağlayan ve gereksinimlere göre geliştirilebilen pek çok özelliğiyle, alışveriş merkezleri, zincir marketler, oteller, benzin istasyonları, vb. çok çeşitli işletmenin, atık yönetimi ile ilgili süreçlerine bütünsel bir dijital çözüm sunacak niteliktedir” dedi.

Sürdürülebilir yaşama katkı sağlayacak tercihler konusunda daha fazla bilgi almak, bu konuda toplumun bilinçlenmesine yardımcı olacak, farkındalığı yaygınlaştıracak faaliyetlerin bir parçası olmak isteyen herkesi, ÇEVKO Vakfı Gönüllüsü olmaya davet eden Mete İmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “ÇEVKO Gönüllüleri’ni genişletmek, önümüzdeki dönemde öncelik vereceğimiz konular arasında yer alıyor. Etkinliklerimize aktif gönüllü katılımın yanı sıra, sürdürülebilir atık yönetimine bireysel katkı konusunda çevrelerine örnek oluşturmak, bilinçlendirme çalışmalarımızda yer almak ve sürdürülebilir bir dünya için gönüllü katkısı sağlamak isteyen herkes, Vakfımızın internet sitesi üzerinden ÇEVKO Gönüllüsü olmak için başvurabilir.”

ids330
2023 Yılının İkinci ÇEVKO Vakfı Söyleşisi Gerçekleştirildi

İKLİM KRİZİNE DAİR “YAPILMASI” ve “YAPILMAMASI” GEREKENLER

ÇEVKO Vakfı Söyleşileri, 2023 yılında da devam ediyor. Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle,ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı bu yılki söyleşilerin ikincisi, “İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlığıyla gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın yaptığı, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen söyleşiye; P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim ve Medya Direktörü Nesli Kılıçal, Bursa Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi - Sürdürülebilir Kampüs Koordinatörü Prof. Dr. Güray Salihoğlu, Bursa Uludağ Üniversitesi İklim Elçisi ve Sürdürülebilir Kampüs Öğrenci Topluluğu Üyesi Simge Çağlar konuşmacı olarak katıldı.

ÇEVKO Vakfı, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle ele alıyor. Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı bu yılki söyleşilerin ikincisi, "İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığıyla gerçekleştirildi. Zoom platformu üzerinde düzenlenen söyleşinin moderatörlüğünü, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak üstlenirken, söyleşiye ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ev sahipliği yaptı. 2023 yılındaki “ÇEVKO Vakfı Söyleşileri”nin ikincisinin konuşmacıları ise P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim ve Medya Direktörü Nesli Kılıçal, Bursa Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi - Sürdürülebilir Kampüs Koordinatörü Prof. Dr. Güray Salihoğlu, Bursa Uludağ Üniversitesi İklim Elçisi ve Sürdürülebilir Kampüs Öğrenci Topluluğu Üyesi Simge Çağlar oldu.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’den Siyasi Partilerin Mutlaka Dikkate Alması Gereken 10 Madde

Moderatör Celal Toprak, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nin önemini vurgulayarak ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’e verdi. 2021 yılında ÇEVKO Vakfı’nın 30’uncu kuruluş yılı çerçevesinde başlatılan ve üçüncü yılına giren söyleşilerin toplumda farkındalığın yükselmesine katkı sağladığını söyleyen Mete İmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Önümüzde genel seçimler var. Bu vesile ile bir sivil toplum kuruluşu olarak siyasal partilere çevre ile ilgili birtakım öneri ve çağrılarda bulunmak istiyorum. Özellikle çevre konusunda kamu otoritesini oluşturacak, siyasal partilerin sivil toplumu dinlemesi, onlarla birlikte çalışması başarı açısından çok önemli. Biz ÇEVKO Vakfı olarak, “Cumhuriyetin 100. Yılında Çevre Politikası Önerisi” hazırladık. Çevre, çok kapsamlı bir alan. Öncelikli konumuz olan İklim Krizi’ne karşı yapılması gerekenleri, ÇEVKO Vakfı olarak uzunca bir zamandır çeşitli vesilelerle ifade ediyoruz. Tüm siyasal partilere bu konunun önemini anımsatmak bakımından, iklim krizi ile mücadele konusunda geliştirdiğimiz 10 maddeden oluşan öneriler paketimizin burada kısaca üzerinden geçmek istiyorum. Biliyorsunuz, iklim krizi ile mücadele kapsamında Paris Anlaşması’nı kabul ederek ülke olarak “2053’te Karbon Nötr Olma Hedefi” belirledik. Birinci önerimiz, BM’ye verdiğimiz ulusal katkı beyanının güncellenerek daha iddialı hale getirilmesi yönündeydi; bu konuda 27. BM Taraflar Konferansı’nda, salım artışından yüzde 21 azaltım olan hedefimiz, artıştan yüzde 41 azaltım olarak güncellendi. Fakat biz bunun, 2053 yılında Karbon Nötr olabilmemiz için mutlak azaltım hedefi haline getirilmesi yönünde çalışılmasını öneriyoruz. İkinci önerimiz, İklim Yasası ve gerekli yasal düzenlemelerin çıkartılması ve bu konuda bir an önce uygulamaya geçilmesi. Bu alanda epeyce hazırlık yapıldığını biliyoruz, biz de bu çalışmalar içinde yer aldık ama zaman kaybetmeden bunların yürürlüğe girmesi çok önemli. Üçüncüsü; bu yasal düzenlemelerle bağlantılı olarak Emisyon Ticaret Sistemi veya benzeri yöntemler yoluyla artık karbon salımına ülkemizde de bir sınır, bir bedel konulması. Dördüncüsü; enerji üretiminde kömürün kullanımına kademeli olarak azaltılması suretiyle son verilmesine ilişkin bir plan yapılması. Bu konuda ilgililerden çok fazla ses duyamıyoruz. Tabii ki enerji güvenliğimiz önemli ama bütün dünyanın bu yönde hareket ettiğini düşünerek bu konuda da bir plan yapılmasını öneriyoruz. Beşincisi; ormanların ve diğer karbon yutaklarının çoğaltılması için yine bir plan yapıp uygulamak. Bu konuda da önemli çalışmalar var, sürdürülmesi gerekli. Altıncı olarak binalarda, sanayide ve ulaşımda enerji verimliliğinin artırılması, yenilenebilir enerjiye geçişin daha iddialı hale getirilmesi önemli. Yenilenebilir enerji açısından, kapasite olarak, aslında ülkemiz hidrolik enerjiyi de dikkate alırsak, yüzde 50’yi geçmiş durumda. Bu iyi bir sonuç. Ciddi bir kapasitemiz var fakat ülke potansiyeline uygun olarak bunu daha da ileriye götürebiliriz. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi yanında yeşil hidrojenden de yararlanabiliriz. Bu konudaki yatırımların, çalışmaların devam etmesi önemli. Yedinci olarak enerji sektörü ve sanayiden kaynaklanan salımların yanında ulaşımdan, binalardan, tarımdan ve atıklardan çıkan salımların da azaltılması önemli. Sekizinci önerimiz iklim değişikliğine uyum konusunda bölgesel ölçekli plan ve çalışmaların yapılarak yürürlüğe konulması. Bu konuda da çeşitli illerimizde çalışmalar başladı, ama bu çalışmaların ülke geneline yayılması, benimsenmesi, sahiplenilmesi çok önemli çünkü artık iklim değişikliğinden kurtuluşumuz yok. İklim değişikliğine uyum sağlayacak önlemleri kesinlikle almamız gerekiyor. Bütün bunları gerçekleştirmek için ciddi bir finansal kaynağa gereksinim var ve belki de en zor kısım bu. Dokuzuncu önerimiz finansal kaynağın kamu, özel sektör, ulusal ve uluslararası fonlardan sağlanması için iş birliğiyle çalışılması. Onuncu ve son olarak da toplumda iklim krizine karşı farkındalığın oluşturulması, alışkanlıkların değişimi için ulusal kampanya başlatılması ve bunun sürdürülmesi gerektiğini düşünüyoruz. İklim krizi riski yüksek Türkiye için belirlediğimiz 10 maddeden oluşan bu önerilerle tekrar çağrıda bulunuyoruz. Kapsamı çok geniş olan "Çevre”nin diğer konuları da önemli. Bu konular, iklim değişikliğinin yanında, atık yönetimi, su kalitesi, hava kalitesi, gürültü, yatay mevzuat, kimyasallar gibi pek çok alt başlıktan oluşuyor. Bu başlıklarda da yapılacak şeyler var. “Atık Yönetimi”, ÇEVKO Vakfı olarak bu alanda uzmanlaşmış bir kuruluş olduğumuz için bizim açımızdan öncelikli, çünkü dünyanın döngüsel ekonomiye geçmekte olduğu günümüzde, bütün dünya atığın çöp değil, değerlendirilmesi gereken bir kaynak olduğunu konuşuyor. Bunun Yeşil Mutabakat ile, AB ile yaptığımız sözleşmelerle yakından ilgisi var. “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu”, atıkların kaynağında ayrı toplanıp geri dönüştürülmesi için aslında AB’de 20-30 yıldır uygulanmakta olan bir model. Bu modeli biz, ülkemizde 2-3 yıl öncesine kadar sistematik olarak 15 yıl uyguladık; fakat daha sonra terk ettik. Siyasal partilere, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun ülkemizde finansal bir model olarak, tüketim sonrası atıkların geri dönüştürülmek üzere kaynağında ayrı toplanması için kullanılabilecek verimli bir yöntem olduğunu hatırlatmak istiyor; bu modelin ülkemizde yeniden tesis edilmesi için çağrıda bulunuyoruz.”

ÇEVKO Vakfı Söyleşilerine Üniversitelerin ve Gençlerin Katılımı Çok Önemli

ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’ne üniversitelerin ve gençlerin katılımının önemine vurgu yapan Mete İmer, “Üniversitelerimiz, öğrencilerimiz ve sanayi kuruluşlarımızla birlikte bu söyleşileri yapmaktan dolayı çok mutluyuz. Sanayisiz bir toplum mümkün değil, ama gençlerimiz sanayi kuruluşlarını da, bilinçli birey ve tüketiciler olarak, çevreyle ilgili konularda her zaman uyarmamız gerektiğini düşünüyor. Bireyler, tüketiciler olarak taleplerimiz değişirse, sanayi de buna uymak zorunda kalacaktır. Öncü sanayi kuruluşları, sürdürebilirlik ve iklim krizi ile savaşım konusunda çalışmalarına çoktan başladılar ve bu konularda örnek oluyorlar. Diğer ekonomik işletmeler de onları izleyecektir. Ben, hukuk kuralları, yasal düzenlemelerin uygulanması bakımından kamu otoritesini de önemsiyorum. Kısacası gezegenimizi kurtarmak yine bizim elimizde. Bilimsel gelişmelerin ışığında güzel bir gelecek mümkün” şeklinde konuştu.

P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim ve Medya Direktörü Nesli Kılıçal: “NASA İle Ürün Geliştiriyoruz”

“Türkiye’de 10 evden 9’unda varız” diyen P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim ve Medya Direktörü Nesli Kılıçal, kullanıcılarını bu ekosistemin nasıl bir parçası haline getirdiklerini ve onları nasıl birer “İklim Elçisi”ne dönüştürmeye çalıştıklarını anlattı: “Mete Bey’in de söz ettiği üzere 10 maddede de yer alan enerji tasarrufu hakkında bilgi vermek istiyorum. Kullanılan enerjinin yüzde 30’u evlerde tüketiliyor. Bizim de banyo ve mutfaklara yönelik suyla, elektirikle kullanılan ürünlerimiz var. Bu nedenle evde kullanılan enerji bizi çok ilgilendiriyor. P&G olarak her yıl 20 binden fazla araştırma yapan bir şirketiz. Bu araştırmalar sayesinde tüketicilerin kullanım alışkanlıklarını, ürünlere bakış açısını anlamaya çalışarak ürünler geliştiriyoruz. Analizler de elektrik ve su kullanımına odaklanmamız gerektiğini söylüyor. Örneğin, Fairy, ön yıkama alışkanlığına son vermek amacıyla çok ciddi çalışmalara imza attı. Biz bu yönde iletişim yapan ilk markalardan biriyiz. Kullanıcıların alışkanlıklarını değiştirmeyi hedefledik. Ayrıca alışkanlıklarından, ön yıkamadan vazgeçmeyen kullanıcılar için geçen yıl Fairy Power Sprey’i çıkardık. Ev içi tüketimi yüksek olan ürünler söz konusu olduğunda kullanıcıları bu yönde bilinçlendirebilmenin öneminin farkındayız. Benzer bir çalışmayı, Ariel ve Alo markalarımızda da yapıyoruz. Çamaşır yıkamadaki ayak izinin yüzde 60’ı yine kullanım alışkanlıklarından kaynaklanıyor. Oysa Türkiye’de tüm çamaşırların 30 derecede yıkanması, 6 milyon hanenin bir yıllık elektrik ihtiyacından tasarruf edilmesi anlamına geliyor. 2021 yılında NASA ile yaptığımız bir çalışmadan da söz etmek istiyorum. Uzaya giden astronotların kıyafetlerini nasıl yıkadığını hiç düşündünüz mü? Uzun süre giyiyorlar ve sonunda yakılıyor. NASA ile yaptığımız iş birliği ile kıyafetlerin uzayda nasıl yıkanabileceğine çözüm bulmaya odaklandık. Öncelikle lekeyi çözücü maddede silikon kullanılmaması gerekiyor ve deterjanın tamamı bozunabilir maddeden olmalı. Ayrıca soğuk suda performans göstermesi gerekiyor.

İyi haber ise şu; Çok az su kullanılan, hafif ve çok soğuk suda yıkamayı mümkün kılan Tide İnfinity adlı bu ürün sadece uzayda kullanılmayacak. Bu teknolojileri tüketicilerin hizmetine de sunuyoruz. Uzayda işe yaradığını kanıtlayan deterjan dünya için de çevre dostu ve az kaynak kullanan çözümler sağlayacak.dünyada da kullanılması planlanıyor. Dünyada enerji ve su tasarrufuna, sürdürülebilirliğe güçlü bir şekilde katkıda bulunan çalışmalarımıza devam edeceğiz.”

toplufoto330Bursa Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi - Sürdürülebilir Kampüs Koordinatörü Prof. Dr. Güray Salihoğlu: “Çocuklara Sürdürülebilir Bir Gelecek Bırakabilecek Miyiz?”

Bursa Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi - Sürdürülebilir Kampüs Koordinatörü Prof. Dr. Güray Salihoğlu, İklim Krizi’ni net rakamlar vererek ortaya koyarak yapılması gerekenlerden çok “yapılmaması gerekenler”in altını çizdi: “Aslında bu dünyadaki yaşamımızı ‘sürdüremiyoruz’. Arz ve talep birbirini tutmuyor. Gezegenin bize sundukları azalırken bizim talebimiz artıyor. Temiz su azalıyor. İklim düzenlenemiyor. Türler kayboluyor. Bütün bu kaynakların yenilenme hızı bizim tüketme hızımıza yetişemiyor. Biyoçeşitlilik alarmda ama bizim gündemimizde daha çok İklim Krizi var. Net sıfır hedefleri koymaya başladık ama biyoçeşitlilik için bir hedef bile koyamıyoruz. Ben burada biraz İklim üzerinden gideceğim. Net sıfır nedir? Ne kadar emisyon salınıyor ve ne kadarı yutaklar aracılığıyla emiliyor? Dengede olursa, net sıfırdan bahsedebiliriz. Oysa ki bir açık var. 59 milyar ton sera gazı atmosfere veriliyor! Ulaşım, endüstri, binalardan kaynaklanan emisyonlar, en başta enerji temininden kaynaklanan emisyonlar nedeniyle net sıfırdan uzağız. Üstelik lehimize çalışan yutakları aleyhimize çeviriyoruz. Ağaçları kesiyoruz mesela. Mete Bey çok güzel ifade etti: politikacılardan ilk istememiz gereken şey de bu. Çocuklara yaşanabilir, sürdürülebilir bir gelecek bırakabilecek miyiz? Kurum ve kuruluşların verdikleri sözler de takip edilmeli; bunun bir karşılığı, cezası da olmalı. 2100 yılının sonuna doğru eğer bu sözler verilirse, önlemler alınırsa 1.5-2 derece sıcaklık artışının sınırı altında kalabiliriz. Türkiye aslında 2038 yılına kadar emisyonunu artıracağını söyledi. Artıştan azaltım yapacağını belirtti. Net sıfır sözünü vermek kolay değil aslında. Tüm emisyonları kapsadığından emin olacağız. Ayrıca kendi sınırlarımızın dışını da düşünüyor muyuz? Yasal düzenlemelerimiz yerinde ve uygulanabiliyor mu? Emisyon Ticaret Sistemi ile belli yaptırımlar gelecek, onları da bekliyoruz. Hem gezegen hem ülkemiz ölçeğinde yapmamız gerekenler var. 564 milyon ton bir salımımız var ülke olarak (karbondioksit eşdeğeri). Bireysel karbon ayak izimiz yıllık 6.7 ton düzeyinde (karbondioksit eşdeğeri). 1990’da 4 tondu bu değer.! Bir önceki yıl 6.3’tü. Gittikçe artıyor. 1990’da o zamanki emisyonların yüzde 25’ini yutaklarımız yutabiliyordu. 2020’de bu rakamın, yüzde 10.86 düzeyine indiğini görüyoruz. Dolayısıyla net sıfırdan uzaklaşıyoruz. Sadece ağaç dikerek de net sıfıra ulaşmamız mümkün değil. Büyümek değil, dengelenmek söz konusu olmalı. Gerekirse “küçüleceğiz”. BM’nin daha çok yaptırım gücüne sahip olmasını diliyorum. Bizim kullandığımız temiz elektrik, yüzde 50 civarında. Elektrikleşme endüstriyel kuruluşlar açısından önemli bir adım ama yapılması gerekenler bununla bitmiyor. Öte yandan döngüsel ekonomi, mevut kapitalist düzen içerisinde, bence bir ütopya. Döngüsel ekonomi diyor ki daha az satın al, daha az hammadde kullan, kullandığın hammaddeyi de işin bittiğinde çöpe atma, tekrar tekrar kullan. Oysa ki kaynak artık yok, hammadde tükeniyor. Bakış açımızı değiştirmeliyiz. Eko tasarım diye bir kavram var. Çevre için tasarım yapmaktan, dayanıklı ürünler tasarlamaktan yola çıkıyor. Yani ürünler çabuk bozulsun daha çok tüketilsin değil, dayanıklı ürünler çıksın, hızlı moda olmasın gibi kurallar getiriyor… AB, Yeşil Mutabakat söylemiyle aslında zihinsel bir dönüşümün gerekli olduğunu söylemeye çalışıyor.”

Bursa Uludağ Üniversitesi İklim Elçisi ve Sürdürülebilir Kampüs Öğrenci Topluluğu Üyesi Simge Çağlar: “Gençler Olarak Her Alanda Daha Aktif Olmak İstiyoruz”

Bursa Uludağ Üniversitesi İklim Elçisi ve Sürdürülebilir Kampüs Öğrenci Topluluğu Üyesi Simge Çağlar, Çevre Mühendisliği Yüksek Lisans son sırıf öğrencisi. Üniversitelerinin Sürdürülebilir Kampüs Topluluğu üyesi ve İklim Elçisi olarak söyleşiye katılan Çağlar, gençlere söz verilmesinden dolayı duyduğu mutluluğu dile getirerek çalışmaları hakkında bilgi verdi: “Atığın Modası Geçti etkinliğinden çevre yürüyüşlerine, Sürdürülebilirlik ile Tanışıyoruz Etkinliğinden Elektrikli ve Elektronik Atık Toplama Günü’ne, birçok etkinlik gerçekleştik, projelere imza attık. Paydaşlarla düzenli olarak toplantılar yaptık, araştırma raporları yayımladık. Haberler ve söyleşilerle de halkın konuya ilgisini çekmeye çalıştık. Gençlerin birinci ağızdan çevresel haklarını, sosyal haklarını iletebilmeleri için çalışmalar yürütüyoruz. Politikalarda, uygulamalarda aktif rol almak istiyoruz. Devletin, vakıfların teşviki de önemli. Çok farklı bölümlerden arkadaşlarımızla bir araya geldik, bu etkinlikleri de beraber yürüttük. Çevreyi umursamayan sanayi kuruluşları olmasından şikayetçiyiz. Çevre hareketleri devam ediyor ama kirletenlerin ekonomik olarak desteklendiği bir sistem istemiyoruz. Çevre politikalarının değişmesini istiyoruz. Sanayi kuruluşlarının genç bir zihniyetle, çevreci bir zihniyetle yönetilmesini istiyoruz. Öğretmenler, sanayiciler, yere çöp atmayan anne babalar, her bireyin katkısı söz konusu. Sürdürülebilir ve temiz bir çevreyi böylelikle yaratabileceğiz.”

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı "İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığını taşıyan ikinci söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://youtu.be/f1XF0tVcw9E

tasarım2023 Yılının İlk ÇEVKO Vakfı Söyleşisi Gerçekleştirildi

İKLİM KRİZİNE DAİR EN SON GELİŞMELER MASAYA YATIRILDI

ÇEVKO Vakfı Söyleşileri, 2023 yılında da devam ediyor. Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle,ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı bu yılki söyleşilerin ilki, “İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlığıyla gerçekleştirildi. Toplantının konuşmacıları akademisyenler ve üniversite öğrencisi genç bir iklim aktivisti oldu. Moderatörlüğünü Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın yaptığı, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen söyleşiye; Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Bahadır Kaleağası, Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Aslıhan Erbaş Açıkel ve Kadir Has Üniversitesi İklim Elçisi Ayça Sezer konuşmacı olarak katıldı.

ÇEVKO Vakfı, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle ele alıyor. Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı bu yılki söyleşilerin ilki, "İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığıyla gerçekleştirildi. Zoom platformu üzerinde düzenlenen söyleşinin moderatörlüğünü Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak üstlenirken, söyleşiye ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ev sahipliği yaptı. 2023 yılındaki “ÇEVKO Vakfı Söyleşileri”nin ilkinin konuşmacıları ise Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Bahadır Kaleağası, Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Aslıhan Erbaş Açıkel ve Kadir Has Üniversitesi İklim Elçisi, öğrenci ve iklim aktivisti Ayça Sezer oldular.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “Dünyada yeni ekonomik kuralların belirleyicisi iklim düzenlemeleri olacak.”

Moderatör Celal Toprak, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nin önemini vurgulayarak ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’e verdi. 2021 yılında ÇEVKO Vakfı’nın 30uncu kuruluş yılı çerçevesinde başlatılan ve üçüncü yılına giren söyleşilerin toplumda farkındalığın yükselmesine katkı sağladığını söyleyen Mete İmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün son gelişmelerle ilgili bilgi vermek istiyorum. Dünyada iklim düzenlemeleri aslında yeni ekonomik kuralların da belirleyicisi olma yolunda gözüküyor. İklim krizi ile ilgili mücadele kapsamında uygulanan politikalar, olumlu ekonomik sonuçlar yaratacak şekilde tasarlanmaya çalışılıyor. Bu durum, teşvik, korumacılık veya güvenli tedarik zincirleri kurmak şeklinde somutlaşıyor. Avrupa Komisyonu’nun ocak ayında açıkladığı Yeşil Mutabakat Sanayi Planı, öngörülebilir ve basitleştirilmiş mevzuat, finansmana erişimi hızlandırma, emek piyasasında gerekli becerileri sağlamak ve dayanıklı tedarik zincirleri oluşturmak için ticarete açık olmak başlıklarını içeriyor. Planda, yeşil dönüşümde arz güvenliğini sağlamak üzere ‘Kritik Hammaddeler Kulübü’ kurulmasına, yani kritik hammaddelere sahip olan ülkelerin bunu kullanan ülkelerle bir araya gelip arz güvenliği için çalışmasına atıf yapılması önem taşıyor. Haziran 2022’de dünya genelinde kurulması kararı alınan İklim Kulübü’nün ana esasları da geçtiğimiz aylarda yayımlandı; kulübün kuruluş ve tanıtımı BM 28. Taraflar Konferansı’nda yapılacak. Diğer taraftan AB ve İngiltere’nin de içinde olduğu ile 50 ülke Ticaret Bakanları, İklim Koalisyonu’nu kurdular; bu koalisyonun, uluslararası ticaretin sera gazı azaltımına, dayanıklı, iklim nötr ve sürdürülebilir bir yapıya adil geçişte katkı sunabileceği belirtiliyor. Öte yandan dünya genelinde kurulan emisyon ticaret sistemlerinin (ETS) sayısı 13’ten 28’e, ETS kapsamındaki salımın toplam küresel salımdaki payı yüzde 8’den yüzde 17’ye yükseldi. Hazırlanan bir raporda ETS’lerden elde edilen gelirlerin hükümetlerce iklim eylemini güçlendirmek, yeni teknolojileri teşvik etmek ve düşük gelirli hane halkını desteklemek için kullanıldığının altı çiziliyor.”

Türkiye için Depremin Yanı Sıra Çölleşme Riski de Tehdit Oluşturuyor

Deprem felaketi sonrasında yaralarımızı sarmaya devam ettiğimizi vurgulayan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, Türkiye’ye dair iki önemli uluslararası uyarının da altını çizdi: “BM İklim Değişikliği Paneli, Türkiye’nin topraklarının yüzde 60’ının çölleşmeye yatkın, yüzde 50’sinin de deprem riski altında olduğu uyarısında bulundu. Ayrıca Avrupa Çevre Ajansı’ndan da Türkiye’nin ‘tam gaz büyüme’ stratejisini yeniden düşünmesi gerektiği, aksi takdirde yakın zamanda topraklarının büyük bölümünün yaşam için elverişsiz duruma gelebileceği uyarısı geldi. Bulunduğumuz coğrafyada hem deprem riski hem iklim krizinden kaynaklanan çölleşme riskine karşı çok ciddi, bilime dayalı önlemleri bir an önce yürürlüğe koymalı, büyüme stratejimizi sürdürülebilirlik ilkelerine göre yeniden tasarlamalıyız. Bu konuda Türkiye, biliyorsunuz ki hedef belirlemiş durumda ama bu hedefe ulaşmak için hızla iklim yasası, yasal düzenlemeler ve diğer çalışmaların da yürürlüğe konulması gerekiyor.”

Üst Gelir Grupları Daha Fazla Emisyonda Daha Fazla Payı Var

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir diğer önemli konu da iklim adaleti. BM destekli bir kuruluş tarafından yayımlanan 2023 İklim Eşitsizliği Raporu’na göre bir ülkede, yüksek gelir grubunda bulunanların karbon ayak izi, yaşadıkları ülkenin toplam sera gazı salımından bağımsız olarak, düşük gelir grubunda yer alan kimselerin karbon ayak izinden çok daha fazla. Buna karşılık, yüzde 50’lik düşük gelirli kesimin iklim krizi kaynaklı afetlerdeki oransal kayıpları, iklim krizi nedeniyle ortaya çıkan kayıpların yüzde 75’ini oluştururken, toplam küresel salımların yüzde 48’inden sorumlu yüzde 10’luk yüksek gelirli kesimse bu kayıplardan ancak yüzde 3 oranında etkileniyor. Burada, hem kayıplar bakımından düşük gelirliler açısından sıkıntılı bir durum var, hem de salımlara olumsuz katkı yapmak bakımından yüksek gelirli grupların önemli bir etkisi var. Sonuç olarak, küresel iklim krizi çabalarını finanse edebilme kapasiteleri refah seviyesi açısından değerlendirildiğinde, karbon ayak izi en yüksek yüzde 10’luk kesim iklim eylemlerinin finansmanında kullanılabilecek kaynakların yüzde 76’sını elinde bulunduruyor. Bu durum da ülkelerde çeşitli yeni vergilerin ortaya çıkmasına yol açabilecek; iklim adaletini sağlamaya ve hane halklarının bu konudaki direncini artırmaya yönelik birtakım mali önlemleri gündeme getirebilecek.”

idsÇEVKO Vakfı Söyleşileri’ne Üniversitelerin ve Gençlerin Katılımı Önemli

ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’ne üniversitelerin ve gençlerin katılımının önemine vurgu yapan Mete İmer, “İklim krizi ile mücadelede gençlerin de katkısı olsun, gençleri de dinleyelim istiyoruz. Gençler gümbür gümbür geliyor. Gerçekten bu konuda geçmişte yapılan yanlışlar bakımından sorumlulukları az ama bu sorundan en çok etkilenecek olanlar da onlar. Onun için birlikte çözüm üretmek ve bu konuyu sahiplenmek bakımından gençliği burada görmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Üniversitelerin bilimsel çalışmalarına gereksinim var. Dünya bir değişim içinde. Yeşil dönüşüm hızla gerçekleşiyor. Bizim de ülke olarak çok büyük zorluklarımız var ama bu gelişmenin dışında veya gerisinde kalmamamız gerekiyor. Hep birlikte, bir sonraki kuşaklar için, bu konuda başarılı olmak zorundayız,” şeklinde konuştu.

Yapay Zeka ve Yeşil Dönüşüm Öne Çıkan Sektörler

ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nin ilkinin konuklarından Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Bahadır Kaleağası, küreselleşmeden Yapay Zeka ve Yeşil Dönüşüm’e ufuk açıcı bir konuşma yaptı: “Yeşil konular, 25 yıl öncesinde çok konuşulmuyordu. Bir siyasi partinin gündeminde olan, vatandaşa da şirin gözükebilecek konulardı. Bugün ÇEVKO Vakfı dahil STK’ların, devletin, yerel yönetimlerin, şirketlerin gündeminde. Jeopolitiğin ve jeostratejik düşüncenin şirketlerin günlük nakit akışı kararlarına, tasarım kaynaklarına, insan kaynaklarına kadar gündemde olduğu; yapay zeka, eğitim politikası, tarım, ticaret politikalarıyla ilgili kararlar ya da afet yönetimi ile ilgili kararlar gibi konuları da ilgilendirdiği bir dönemdeyiz. Zaman ve mekan kavramı da değişiyor. Yönetilecek birçok sorun var. Geçen haftalarda AB, nükleer enerjinin temizliğini tartıştı. Küçük modüler reaktörler konuşulacak. Nükleer önemli çünkü Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin bir sonucu da dünyada enerji dengelerinin bozulması oldu. Nükleer enerjiden çıkma kararı alan Almanya, şimdi eldekini korumanın yollarını arıyor. 13 ülke, nükleer enerjiden yararlanıyor. Büyük de bir Ar-Ge yatırımı var. ABD, Çin, Avrupa, Japonya gibi pek çok ülke hem yenilenebilir enerjiye hem de nükleere yatırım yapıyor. Bir orta yol bulunmaya çalışılıyor. Ayrıca AB, 2035’te yüzde 100 elektrikli araçlara geçme kararı almıştı ama Almanya ve İtalya, yeni teknolojilere yatırımın bu kadar kolay olmadığını, zaman gerektiğini anladı. Şimdi eFuel’e yatırım yapılması planlanıyor. Almanya bunu yapan ülkelerden. Peki bunları kim yapacak? 3-4 milyonluk bir insan kaynağı açığı var, STEM, teknoloji temelli bilimlerde. İnsan kaynağına yatırım, orta vadeli bir yapısal reform, kısa vadeli de değil. Nasıl olacak? Tüm bu sektörlerden bahsederken iki sektör ön plana çıkıyor: Yapay Zeka ve Yeşil Dönüşüm. Birbirini destekleyen alanlar aynı zamanda. Türkiye ise bir seçim dönemine doğru gidiyor. İktidar nasıl şekillenirse şekillensin, küresel rekabet gücünün artırılması planlanırken yapılması gerekenler var. Hukuk devleti olmak, insan hakları, demokrasi gibi. Bunlar olmadan hiçbir alanda ilerleme mümkün değil, ekonomi dahil. Bütün bunların yol açacağı yapısal reformlar içinde tabii ki dijital dönüşüm, yeşil dönüşüm gibi alanlar, eğitim, Ar-Ge’ye yatırım gibi birbirini destekleyici süreçler var. AB ile Gümrük Birliği’nin yenilenmesi gündeme gelecek. Gümrük Birliği bir ticaret anlaşması değil, ekonomik entegrasyon anlaşması. Türkiye’nin de yeşil, dijital ve sosyal bir Gümrük Birliği anlaşmasına imza atmayı gerekiyor. Hepsini kapsamalı.”

İklim Adaleti Uluslararası Hukuk Alanında Giderek Daha Fazla Önem Kazanacak

Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Aslıhan Erbaş Açıkel ise üniversite bünyesinde kurdukları İklim Değişikliği ve Hukuk Laboratuvarı’nın çalışmalarına değindi: “Üniversitemiz bünyesinde kurduğumuz İklim Değişikliği ve Hukuk Laboratuvarı’nda iklim hukuku konusunda yeni bir ders tasarımı, öğrenci çalışma grupları ve iklim hukukuna ilişkin çeşitli konuların ele alındığı bir seminer serisi olmak üzere çeşitli faaliyetler gerçekleştirdik. İklim, Denizler ve Deniz Çevresinin Korunması’na dair bir AB projesine geçtiğimiz günlerde başvurduk ve sonuç beklemekteyiz. İklim Adaleti konusu seminer serilerimizde ele aldığımız konulardan biri oldu. İklim adaleti en temelinde karbon emisyonu çok az olan ülkelerin, toplumların hatta hiç etkisi olmayan canlıların iklim krizinden en çok etkilenenler olmasını ifade ediyor. Seminerimize katılan sayın Cameron Diver, Pasifik ülkeleri perspektifinden iklim adaletini çok güzel bir şekilde gözler önüne seren açıklamalarda bulundu. Pasifik ülkeleri ada ülkelerinden oluşuyor ve iklim değişikliği nedeniyle de global ısınma, buzulların erimesine, bu durum da deniz seviyelerinin yükselmesine yol açıyor. Deniz seviyeleri yükselince de ada ülkeleri sular altında kalıyor. Bir devleti devlet yapan üç unsurdan bir tanesi olan ülke yani kara toprağı, aslında yok oluyor. Bunun sonucunda o ülkenin vatandaşlarının yaşayabildiği bir toprak olmayacak. Pasifik Ülkeleri, karbon emisyonuna en az etki eden ülkelerden. Bunun gibi ısınma ve çölleşme; ekonomisi tarıma dayalı pek çok ülkenin tarım yapamamasına yol açacak. Tarım ve su sıkıntısı yanında biyolojik çeşitliliğin azalması, iklim mültecileri vb. hususların hepsi İklim Adaleti ile ilgili ve görüldüğü üzere iklim değişikliğinin etkilerinin buna en az ölçüde katkıda olanlar tarafından hissedilmesi oldukça önemli bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkıyor. Yeşil Mutabakat ise iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir belge. Avrupa İklim Kanunu ve diğer ikincil mevzuatlar ile birlikte iklim krizi ile mücadelede önemli bir adım atılmış durumda. Yeşil Mutabakat’a İklim Adaleti perspektifinden yaklaştığımızda ise, insan merkezci bir yaklaşım ile hazırlandığını, daha ziyade iklim değişikliği ile mücadelede ekonomik dengeleri gözetmeye çalıştığını ve bu açıdan İklim Adaleti konusunda bir misyona sahip olmadığını görüyoruz. Bu açıdan iklim değişikliği ile ilgili politikaların alınması ve hukuki düzenlemelerin tesisi sırasında iklim adaletinin de dikkate alınması konusunda Devletlere daha çok rol düştüğünü düşünüyorum. İklim Değişikliği konusundaki kırılgan ülkelerin iklim müzakerelerine katılımı ve alınan kararlardaki etkinliklerinin sağlanması çok önemli. İklim adaleti, nesiller arasındaki adaletin sağlanması açısından da dikkate alınmalı.”

toplufotoSöyleşide Son Söz Genç İklim Aktivistinin

Kadir Has Üniversitesi İklim Elçisi Ayça Sezer ise üçüncü sınıf öğrencisi, genç bir iklim aktivisti olarak gençlerin iklim değişikliği ile ilgili mücadelede ne gibi sorumluluklar alması gerektiğini özetledi, yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi: “İklim Krizini bir an önce çözebilmek, etkilerini azaltabilmek için bilim insanları çözüm üretmeye gerek devletler gerek insanlar üzerinde farkındalık yaratmaya çalışıyorlar. Çünkü biliyorlar ki bu sorunu ancak hep birlikte çözebiliriz. Karbon ayak izimizi derhal düşürmek elbette kolay değil. İklim değişikliği konusunda önlemler almak ve sürdürülebilir bir sanayi sistemi kurmak ve İklim Adaleti’ni sağlayabilmek adına düzenleyici kurallar bulunmadığından bu sorun biraz inisiyatif alınan bir konuya döndü. Hukukun bu konudaki önemini de göz önünde bulundurarak üniversite olarak birçok çalışma yürüttük. İklim Değişikliği ve Çalışma Grubu olarak İngiltere İklim Yasası’nı tercüme ettik. Bu çalışma sırasında ilgili tüm kurumların, yeni kurumlar da hayata geçirilerek nasıl entegrasyon ve koordinasyon içinde çalışmasının mümkün olduğunu, hukukun bağımsız bir denetim mekanizması olarak iklim değişikliği ile mücadelede nasıl bir politika belirleme aracı haline gelebileceğini gördük. Böylece ülkemizde yürürlüğe girmesi planlanan İklim Kanunu’nun önemini daha iyi anladık. Bu kanunla sürdürülebilir enerjinin desteklenmesi, karbon emisyonu denetimi ve azalımı, kurulacak sorumlu birimler ve gerekli raporlamalar gibi çevreyi korumak ve iklim değişikliğinin sebeplerini ve etkilerini azaltmak adına düzenlemeler bekliyoruz. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın başta isminin değişmesi olmak üzere birçok gelişime imza attığını da belirtmek gerekir. Bakanlık bünyesinde gerçekleştirilen İklim Şurası’nda İklim değişikliğine uyum, sera gazı emisyonlarının azaltımı, teknoloji ve bilim, yeşil finansman, göç ve sosyal politikalar olmak üzere çeşitli bağlamlardan incelendiğinde, planlanan kanun hakkında istişarelerde bulunduğu kaydedildi. Türkiye, 2021 yılında Paris İklim Anlaşması’nı yürürlüğe koydu. AB Yeşil Mutabakatı da son derece önemli. Gerekli adımların atılması gerekiyor ama devletlerin nasıl adımlar atması gerektiği onlara bırakılıyor. Örneğin, COP27 Konferans. Özellikle az gelişmiş devletler için bir fon oluşturulmasına karar verildi ama bu kadar. Nasıl değiştirilecek, nasıl oluşturulacak, bunların hiçbirinin cevabı verilmedi henüz. Akademinin ve üniversitenin rolü de burada karşımıza çıkıyor. Tüm alanlarda bilim insanlarının bu hususta yapması gereken, bilimsel temellere dayalı kararlar alma konusunda yetkili ve ilgili mercilere gerekli tavsiyelerde bulunmak ve konunun öneminin anlaşılmasını sağlayarak, bu bağlamda süreçleri hızlandırmak. Gerek okullarda gerek okul dışı bilinçlenerek çevremizi de bu çerçevede bilinçlendirmeyi hedefliyoruz. Bizim okulumuzda olduğu gibi disiplinler arası çalışmaların yürütüldüğü çalışma gruplarına ihtiyaç var. İlgili kamu kuruluşları ile birlikte toplumun daha çok bilinçlendirilmesi sağlanmalı.”

Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı "İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığını taşıyan ilk söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=mKTt2WyOx_Y

 

 

toplugorselYıldız Teknik Üniversitesi tarafından, ÇEVKO Vakfı ortaklığında hayata geçirilen “Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi (GETAM)” için Yıldız Teknik Üniversitesi ve ÇEVKO Vakfı arasında oluşturulan protokol düzenlenen bir törenle imza altına alındı. Kendi alanında Türkiye’de bir ilk oluşturulan merkez, Coca-Cola İçecek ve Unilever’in katkıları ve İstanbul Kalkınma Ajansı’nın Yenilikçi İstanbul Mali Destek Programı desteğiyle kuruldu.

Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından, ÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı ortaklığında, Coca-Cola İçecek A.Ş. ve Unilever San. ve Tic. A.Ş.’nin katkıları İstanbul Kalkınma Ajansı, Yenilikçi İstanbul Mali Destek Programına yapılan başvurunun kabulü ile hayata geçen “Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi” (GETAM) ile ilgili iş birliği protokolü, düzenlenen törende imza altına alındı.

Uluslararası ve ulusal standart ve akreditasyon kuralları esas alınarak kurulan GETAM (Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi), Kendi alanında Türkiye’de bir ilk oluşturuyor. Merkezde, ambalajların geri dönüştürülebilir olup olmamasından kompostlanabilirliğine, içerdiği geri dönüştürülmüş madde oranından biyobozunurluğuna kadar birçok alanda testler gerçekleştirilebilecek. Sürdürülebilirlik odaklı Kamu – Akademi - Sanayi iş birliklerine yeni bir boyut kazandıran GETAM, Coca-Cola İçecek ve Unilever’in katkıları İstanbul Kalkınma Ajansı, Yenilikçi İstanbul Mali Destek Programı desteğiyle hayata geçti.

GETAM ile ilgili iş birliği protokolü, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Davutpaşa Kampüsünde yer alan merkezde düzenlenen törende, YTÜ Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz ve YTÜ Rektör Yardımcısı Prof Dr. Bestami Özkaya, ÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Okyar Yayalar ve ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer tarafından imzalandı. İmza töreni, YTÜ öğretim görevlileri ve ÇEVKO Vakfı yetkililerinin katılımıyla düzenlendi.

YTÜ Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz, “Özel sektörle iş birliği yapmak, omuz omuza vermek ve özel sektörün sorunlarına çözüm üretmek, Yıldız Teknik Üniversitesi’nin başarılı olduğu konular arasındadır. Bugün de sektör duayenleriyle çok önemli bir merkez için iş birliği yapıyoruz. ÇEVKO Vakfı ve Yıldız Teknik Üniversitesi işbirliğinde hayata geçen Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM’ın, hem iş dünyası, hem de bilim dünyası için hayırlı olmasını diliyorum. Merkezi'n ana hedefi, atıkların azaltılması ve kaynakların daha verimli kullanılması yoluyla çevre dostu bir toplum oluşturmaktır. Merkezde geliştirilen teknolojiler sayesinde, atıkların geri dönüştürülmesi daha verimli ve ekonomik hale gelmektedir. Ayrıca, geri dönüşüm süreçlerinde ortaya çıkan yan ürünlerin de kullanımı ile atık miktarı azaltılmaktadır. Merkezde yürütülen çalışmalar, sıfır atık, döngüsel ekonomi, geri dönüşüm ve sürdürülebilir kalkınma gibi konuları kapsamaktadır. Türkiye’nin ilk Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM, geri dönüşüm ve atık yönetimi konularında öncü bir rol üstlenerek, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkıda bulunmaktadır.” şeklinde konuştu.

YTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bestami Özkaya, “Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM, Türkiye'de plastik atık geri dönüşümü konusunda öncü bir rol üstlenmektedir. Merkez, atık yönetimi ve geri dönüşüm konularında sektörlerle işbirliği yaparak, sürdürülebilir bir gelecek için önemli adımlar atmaktadır. Bu sayede, Türkiye'de atık yönetimi ve geri dönüşüm konularında farkındalık artmakta ve sürdürülebilir bir gelecek için önemli bir temel oluşturulmaktadır. GETAM, döngüsel ekonomi ilkeleri doğrultusunda atıkların azaltılması ve kaynakların daha sürdürülebilir bir şekilde kullanımı için çalışmaktadır. Merkez, Türkiye'de atık yönetimi ve geri dönüşüm konularında farkındalığı arttıracaktır” şeklinde konuştu.    

imzaokyaryayalarÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Okyar Yayalar, “Teknoloji ve bilgi yoğunluğu yüksek, disiplinler arası faaliyetlere hizmet edecek, milli bilgi birikiminin geliştirilmesi esaslı bu Merkez, ülkemizde birçok kurum ve kuruluşa hizmet verebilmesinin yanı sıra ilgili tüm uluslararası gerekliliklerin de sağlanacak olmasından hareketle küresel pazarlarda da söz sahibi olacaktır. Böylesine değerli bir projede ülkemizin en saygın eğitim ve araştırma-geliştirme kurumlarından Yıldız Teknik Üniversitesi ile iş birliği yapmaktan gurur ve heyecan duyuyoruz. Sayın Rektör’ün şahsında Yıldız Teknik Üniversitesi ailesine teşekkürlerimi iletiyorum. Yenilikçi İstanbul Mali Destek Programı kapsamında verilen destekle GETAM projesinin hayata geçmesini sağlayan İstanbul Kalkınma Ajansı’na, proje destekçisi Vakıf üyelerimiz Coca-Cola İçecek ve Unilever’e şükranlarımı sunuyorum” dedi.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “Bütün dünyada yeşil dönüşümü yaşamakta olduğumuz bir zamanda inovasyon ve araştırma-geliştirmenin önemi her geçen gün artıyor. Biz de ülke olarak sürdürülebilir kalkınmamızı sağlamak için döngüsel ekonomiye geçmek zorundayız. Döngüsel ekonominin merkezinde atıkların yeniden değerlendirilmesi, geri dönüştürülmesi var. ÇEVKO Vakfı ve YTÜ iş birliğinde kurulan Türkiye’nin ilk Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM, özellikle geri dönüşüm alanında araştırma-geliştirme çalışmaları yapılması, akademik bilgi birikiminin sağlanması ve sanayinin taleplerinin karşılanması bakımından yenilikçi, çevre ile daha dost ürünlerin geliştirilmesine katkı sağlayacaktır. Bu merkezin, ülkemize yararlı olmasını ve bu alandaki çalışmalara öncülük etmesini diliyorum” şeklinde konuştu.

ambalaj 330AB AMBALAJ VE AMBALAJ ATIKLARI YÖNETMELİĞİ (PPWR) TASLAĞI YAYIMLANDI

30 Kasım'da Avrupa Komisyonu, Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Direktifi (PPWD)'nin revizyonu için, Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Yönetmeliği (PPWR) önerisini yayınladı. İlgili belgelere buradan ulaşabilirsiniz: teklif, ekler, düzenleyici inceleme kurulu görüşü, etki değerlendirmesinin yönetici özeti ve etki değerlendirme raporu.

PPWR hakkında ayrıntılı bir not EXPRA ile paylaşıldı:

Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Yönetmeliği Hakkında Not

30 Kasım 2022

Kısaca:

30 Kasım'da yayınlanan Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Direktifi'nin revizyonu, Avrupa Komisyonu'nun ambalajlara yönelik Döngüsel Ekonomi hedeflerine (Teklif, Ek, Basın Bülteni)ulaşmak ve AB pazarına sunulan tüm ambalajları 2030 yılına kadar yeniden kullanılabilir veya geri dönüştürülebilir hale getirmek amacıyla sunulmuştur. Bu bağlamda, önerilen yönetmelik, plastik ambalajlar için geri dönüştürülmüş içerik hedefi, farklı ambalaj formatları ve sektörleri için yeniden kullanım hedefleri, Üye Devletler için Depozito-İade Planlarının zorunlu olarak tanıtılmasının yanı sıra ambalaj için geri dönüştürülebilirlik tanımları ve gereklilikleri getirmektedir. Direktifin iç pazar yasal dayanağı üzerinde bir Yönetmelik haline geldiği not edilmelidir (TFEU Madde 114).

 

A. Öncelikli Konular

EKO-MODÜLASYON – Madde 6(4), Madde 6(11) ve Madde 7(6)

• Komisyon 1 Ocak 2030 tarihine kadar, ambalaj geri dönüşüm performans derecesine (A-E) ve yalnızca plastik ambalajlar için geçerli olarak, geri dönüştürülmüş içeriğin yüzdesiyle ilgili Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) ücretlerinin eko-modülasyonuna ilişkin devredilmiş yasaları kabul etme yetkisine sahiptir.

YENİDEN KULLANIM – Madde 10 ve 26

Madde 10, ambalajın yeniden kullanılabilir olarak kabul edilmesi için gereken koşulları belirler. Bu şekilde değerlendirilmenin koşulları, diğerlerinin yanı sıra:

  • Normal öngörülebilir kullanım koşullarında, mümkün olduğunca çok sayıda yolculuk veya rotasyon gerçekleştirmek için tasarlanmıştır;
  • Ambalaja zarar vermeden boşaltılabilir, bu da yeniden kullanılmasını sağlar;
  • Sorumlu olanların sağlığı ve güvenliği için risk oluşturmaksızın boşaltılabilir veya yeniden doldurulabilir;
  • Madde 6'da belirtilen atık haline geldiğinde geri dönüştürülebilir ambalajlara özgü gereklilikleri yerine getirir.
    • Madde 26, paket servis yiyecek ve içeceklerin yanı sıra belirli ambalajlı içecekler de dahil olmak üzere birincil ve ikincil ambalajlar için Üye Devletler tarafından 2030 ve 2040 yılına kadar ulaşılacak yeniden kullanım ve yeniden doldurma hedeflerini belirlemektedir.

        2030 yılına kadar birincil ambalaj hedefleri:

▪  Sıcak ve soğuk paket servis içecekleri:

Bu içeceklerin 20'si, bir sistem içinde yeniden kullanılabilmeye veya yeniden doldurulabilmeye imkân sağlayacak ambalajlarda sunulmalıdır;

▪  Paket servise hazır yiyecekler:

Bu ürünlerin% 10'u, bir sistem içinde yeniden kullanılabilmeye veya yeniden doldurulabilmeye imkan sağlayacak ambalajlarda sunulmalıdır;

▪  Bira, gazlı alkollü içecekler, şarap dışındaki fermente içecekler, aromatize şarap ürünleri ve meyve şarabı, alkollü içeceklere dayalı ürünler, şarap veya soda, elma şarabı veya meyve suyuyla karıştırılmış diğer fermente içecekler:

Bu ürünlerin% 10'u, bir sistem içinde yeniden kullanılabilmeye veya yeniden doldurulabilmeye imkan sağlayacak ambalajlarda sunulmalıdır;

▪  Şarap şeklinde alkollü içecekler:

Bu ürünlerin% 5'i, bir sistem içinde yeniden kullanılabilmeye veya yeniden doldurulabilmeye imkan sağlayacak ambalajlarda sunulmalıdır;

▪  Su, ilave şekerli su, diğer tatlandırıcı maddelerle birlikte su, aromalı su, alkolsüz içecekler, soda limonata, buzlu çay, hemen içmeye hazır olan benzeri içecekler, saf meyve veya sebze suları, sütsüz meyve suyu veya smoothie'leri ve süt yağı içeren alkolsüz içecekler:

Bu ürünlerin% 10'u, bir sistem içinde yeniden kullanılabilmeye veya yeniden doldurulabilmeye imkan sağlayacak ambalajlarda sunulmalıdır;     

2040 yılına kadar birincil paketleme hedefleri:

▪  Sıcak ve soğuk paket servis içecekleri:

Bu içeceklerin %80'i, bir sistem içinde yeniden kullanılabilmeye veya yeniden doldurulabilmeye imkan sağlayacak ambalajlarda sunulmalıdır;

▪  Paket servise hazır yiyecekler:

Bu ürünlerin% 40'ı, bir sistem içinde yeniden kullanılabilmeye veya yeniden doldurulabilmeye imkan sağlayacak ambalajlarda sunulmalıdır;

▪  Bira, gazlı alkollü içecekler, şarap dışındaki fermente içecekler, aromatize şarap ürünleri ve meyve şarabı, alkollü içeceklere dayalı ürünler, şarap veya soda, elma şarabı veya meyve suyuyla karıştırılmış diğer fermente içecekler:

Bu ürünlerin% 25'i, bir sistem içinde yeniden kullanılabilmeye veya yeniden doldurulabilmeye imkan sağlayacak ambalajlarda sunulmalıdır;

▪  Şarap şeklinde alkollü içecekler:

Bu ürünlerin% 15'i, bir sistem içinde yeniden kullanılabilmeye veya yeniden doldurulabilmeye imkan sağlayacak ambalajlarda sunulmalıdır;

▪  Su, ilave şekerli su, diğer tatlandırıcı maddelerle birlikte su, aromalı su, alkolsüz içecekler, soda limonata, buzlu çay, hemen içmeye hazır olan benzeri içecekler, saf meyve veya sebze suları, sütsüz meyve suyu veya smoothie'leri ve süt yağı içeren alkolsüz içecekler:

Bu ürünlerin% 25'i, bir sistem içinde yeniden kullanılabilmeye veya yeniden doldurulabilmeye imkan sağlayacak ambalajlarda sunulmalıdır;

ETİKETLEME – Madde 11 ve 12

Madde 11, ambalajın zorunlu etiketlenmesine ilişkin hükümler içermektedir.

  • Zorunlu ayıklama ve ambalaj bileşimi etiketlemesi: Kanunun yürürlüğe girmesinden 3,5 yıl sonra, ambalaj, malzeme bileşimi hakkında bilgi içeren bir etiket ile işaretlenir. Bu yükümlülük nakliye ambalajları için geçerli değildir, ancak e-ticaret ambalajları için geçerlidir. Depozito ve iade sistemlerine tabi ambalajlar, birinci alt paragrafta belirtilen etiketlemeye ek olarak, sisteme uyumlu bir etiket ile işaretlenecektir.
  • Zorunlu Yeniden Kullanılabilirlik etiketi: Yasanın yürürlüğe girmesinden 4 yıl sonra ambalaj, ambalajın yeniden kullanılabilirliği, yeniden kullanım için bir sistemin uygunluğu ve toplama noktalarının ulaşılabilirliği de dahil olmak üzere, ambalajın yeniden kullanılabilirliği hakkında daha fazla bilgi sağlayan, ambalajın izlenmesini, yolculukların ve rotasyonların hesaplanmasını kolaylaştıran bir QR kodu veya başka bir dijital veri taşıyıcı türü üzerinde bir etiket taşıyacaktır. Ayrıca, yeniden kullanılabilir satış ambalajları açıkça tanımlanmalı ve satış noktasındaki tek kullanımlık ambalajlardan ayırt edilmelidir.
  • Komisyon, paragraf 1'de atıfta bulunulan ambalajın malzeme bileşimini dijital işaretleme teknolojileri aracılığıyla tanımlamak için oluşturulacak metodolojilere yönelik uygulama eylemlerini kabul edecektir.
  • Komisyon, paketleme ve atık ambalajları için sistemle uyumlu etiketleme gereklilikleri ve formatları oluşturmak için uygulama yasalarını kabul etme yetkisine sahiptir.
  • Madde 12, 1 Ocak 2028 tarihine kadar, ayrı toplanması amaçlanan her malzemenin ayrı ayrı toplanmasını sağlayacak etiketlerin, ambalaj atıklarının toplanması için kullanılacak tüm atık toplama ekipmanlarına görünür, okunaklı ve silinmez bir şekilde yapıştırılmasını, basılmasını veya kazınmasını zorunlu kılmaktadır.

ÜRETİCİLERİN KAYDI – Madde 39

  • Makale, ambalaj üreticilerinin GÜS ile uyumluluğunu izlemek için hizmet verecek bir kayıt oluşturur.
  • Kayıt yükümlülükleri ve kayıtlı bir üreticinin faaliyetlerindeki değişiklikler, GÜS için atanmış bir temsilci tarafından üstlenilebilir. Bu yükümlülükler şunları içerir:

o  Ek IX'un B Bölümünde belirtilen bilgilerin sorumlu yetkili makama yıllık olarak bildirilmesi

o  Kayıtta yer alan bilgilerde yapılan herhangi bir değişikliğin ve kayıtta atıfta bulunulan ambalajın Üye Devletin topraklarında piyasada kullanıma sunulmasının kalıcı olarak durdurulmasının yetkili makama bildirilmesi.

  • Üretici sicilindeki bilgilerin kamuya açık olmadığı durumlarda, Üye Devletler, tüketicilerin üreticilerle uzaktan sözleşme yapmalarına izin veren çevrimiçi platform sağlayıcılarına, sicildeki bilgilere ücretsiz olarak erişim hakkı tanınmasını sağlayacaktır.
  • Kayıt ve raporlama formatı, bir Komisyon uygulama yasası ile belirlenecektir.

GENİŞLETİLMİŞ ÜRETİCİ SORUMLULUĞU – Madde 40, 41 ve 42

Madde 40, ambalaj üreticilerinin, bir Üye Devlet topraklarında ilk kez piyasaya sürdükleri ambalajlar için 2008/98/EC sayılı Direktifin 8. ve 8a Maddelerine uygun olarak oluşturulan programlar kapsamında genişletmiş üretici sorumluluğuna sahip olacaklarını belirler.

  • Üretici, ambalajı ilk kez kullanıma sunduğu, üretimi yaptığı Üye Devlet dışındaki Üye Devletlerde, genişletilmiş üretici sorumluluğu için bir atanmış temsilciyi yazılı görevle atayacaktır.
  • 2022/2065 sayılı Yönetmeliğin 3. bölümünün 4. kısmında belirtildiği üzere çevrimiçi platform sağlayıcıları, AB'de bulunan tüketicilere ambalaj sunan üreticilerden, hem Madde 39'da belirtilen kayıtları hem de bulundukları Üye Devletteki GÜS gerekliliklerine uygunluklarına dair belgelendirmeleri ile ilgili bilgi alacaklardır.

Madde 41, bir Üretici Sorumluluk Kuruluşunun (Producer Responsibility Organization - PRO) GÜS yükümlülüklerini üretici adına yerine getirmesine izin verir. Üye Devletler bunu zorunlu kılmayı seçebilirler.

  • PRO'lar tarafından kapsanan GÜS faaliyetleri, yetkili makam veya bağımsız bir üçüncü taraf tarafından denetlenen Üye Devletlerin tüm topraklarını kapsamalıdır.
  • PRO'lar verilerin gizliliğini gözetecektir.
  • PRO'lar, bir Üye Devlet topraklarında ilk kez piyasaya sürülen ambalaj miktarı ve üretici sorumluluğu yükümlülüklerini yerine getirdikleri ambalaj miktarına ilişkin olarak geri kazanılmış ve geri dönüştürülmüş malzemelerin oranları hakkındaki bilgileri her yıl internet sitelerinde yayınlayacaktır.

Madde 42, toplu yerine getirme durumunda üreticilerin veya PRO'ların, yetkili makamdan bir yetki başvurusunda bulunmaları gerektiğini ve yetkili makamın da bir yetkilendirme başvurusunda veya üreticinin / PRO'nun faaliyetlerinde yer alan bilgilerdeki herhangi bir değişiklikten haberdar edilmesi gerektiğini belirtmektedir.

  • Üye Devletler, GÜS'nin bireysel veya toplu olarak yerine getirilmesi için farklı olabilecek bu tür yetkilendirme prosedürü için gereklilikleri ve uygunluğu kontrol etme yöntemlerini belirleyeceklerdir. Asgari gereklilikler olarak, bu prosedür şunları sağlayacaktır:

- 2008/98/EC sayılı Direktifin 8a(3) maddesinin a'dan d'ye kadar olan bendinin gerekliliklerine uyulmaktadır;

- PRO(lar) tarafından belirlenen önlemler, Madde 43(1,2) ve 44 uyarınca, kapsanan alan ve hacimle orantılı bir sıklıkla, bir Üye Devlet topraklarında ilk kez piyasaya sürülen ambalaj miktarı ve türlerine ilişkin ambalaj atıklarının, PRO(lar)ın adına hareket ettiği üretici veya üreticiler tarafından ücretsiz olarak iade edilmesine veya toplanmasına izin vermek için yeterlidir;

- Distribütörler, kamu otoriteleri veya onlar adına atık yönetimi yapan üçüncü taraflarla yapılan düzenlemelerin varlığı;

- Ambalaj toplama, müteakip ön işlemler, geri dönüşüm için ayıklama ve geri dönüşüm kapasitesinin mevcudiyeti;

- Paragraf 6'ya uygunluk.

  • Bağımsız bir uzman, başvurunun doğrulanmasını, başvurunun alınmasından itibaren en fazla 12 hafta içinde gerçekleştirmelidir.
  • PRO(lar), yetkilendirme başvurusunda yer alan bilgilerdeki herhangi bir değişikliği yetkili makama bildirecektir.
  • Yetkili makam yetkilendirmeyi iptal edebilir

Madde 42 ayrıca, bir üreticinin/PRO'nun, genişletilmiş üretici sorumluluğu yükümlülüklerine uyulmaması durumunda, üretici/PRO tarafından ödenmesi gereken atık yönetimi operasyonlarıyla ilgili maliyetleri karşılamaya yönelik yeterli bir garanti sağlayacağını da belirler. Bu garanti, bir geri dönüşüm sigortası veya geri alınmış hesap veya üreticinin PRO'ya katılımı şeklinde olabilir.

NOT: Yeni hükümler, şu anda yürürlükte olan kurallardan önemli bir değişikliği temsil etmemektedir. Bununla birlikte, çevrimiçi platformların dahil edilmesi, özellikle ambalajlarının piyasaya sürüldüğü Üye Devletteki atık yönetimi sorumlulukları ışığında ilginç bir gelişmedir.

İADE VE TOPLAMA SİSTEMLERİ – Madde 43

  • Üye Devletleri, uygun iyileştirmeyi sağlamak, yeniden kullanıma, yüksek kaliteli geri dönüşüme hazırlığı kolaylaştırmak için tüm ambalaj atıklarının iadesini ve kaynağında ayrı toplanmasını sağlayan sistemler kurmalarını zorunlu kılar. Sistemler aşağıdaki şartları karşılamalıdır:

o İlgili ekonomik operatörlerin, kamu otoritelerinin ve üçüncü tarafların katılımına açık olmak.

o Tüm Üye Devlet topraklarını ve tüm ambalaj atıklarını kapsamak.

o İthal ürünlere açık olmak (ayrımcı olmayan).

  • Üye Devletler, ilgili sektörlerde geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımına ilişkin kalite standartlarını karşılayacak ambalaj atıkları geri dönüşümünü teşvik etmelidir.
  • Bunun potansiyel geri dönüşüm operasyonlarını ve çıkan sonuçları etkilemediği durumlarda istisnalara izin verilir.

NOT: Yeterli iade ve toplama altyapısının gerekli şekilde kurulması, Üye Devletlerde geri dönüşüm süreçlerinin artmasına ve daha verimli hale getirilmesine katkıda bulunacaktır. Üye Devletlerin ambalaj atıklarının geri dönüşümünü teşvik etme zorunluluğu, halkı da geri dönüşüm konusunda daha fazla harekete geçirecektir.

DEPOZITO İADESİ – Madde 44

Madde, tek kullanımlık plastik içecek şişeleri ve 3L'ye kadar kapasiteye sahip tek kullanımlık metal içecek kapları için bir Depozito-İade Sistemi (DRS) getirilmesine ilişkin hükümleri ortaya koymaktadır.

  • Söz konusu DRS, şarap, aromatize şarap ürünleri ile süt ve süt ürünleri için geçerli olmayacaktır.
  • Bir Üye Devlet, aşağıdaki koşullardan herhangi birinde yukarıdaki yükümlülükten muaf tutulabilir:

o İlgili ambalaj formatının, Madde 50(1), madde c uyarınca Komisyon’a raporlanan, Madde 43(3,4)’de belirtilen ayrı toplama oranı, 2026 ve 2027 takvim yıllarında söz konusu Üye Devletin topraklarında piyasaya sürülen aynı tür ambalajların ağırlığının %90'ıdır.

o En geç 2027 yılı sonuna kadar, Üye Devlet muafiyet talebini Komisyon’a bildirir ve DRS yükümlülüğü kapsamındaki ambalajın ağırlığına göre %90 ayrı toplama oranına ulaşılmasını sağlayan, zaman çizelgesi de dahil olmak üzere somut eylemler içeren bir stratejiyi özetleyen bir uygulama planı sunar. İkinci aşamada, Komisyon 3 ay içinde uygulama planının gözden geçirilmesini talep edebilir.

  • Takip eden üç takvim yılı boyunca, DRS yükümlülüğü kapsamındaki ambalajın ayrı toplama oranı ağırlıkça %90'ın altında kalırsa, Komisyon muafiyetin artık geçerli olmadığını Üye Devlete bildirecek ve DRS bir sonraki yılın 1 Ocak tarihine kadar kurulacaktır.
  • Üye Devletler, özellikle tek kullanımlık cam içecek şişeleri, içecek kartonları ve yeniden kullanılabilir ambalajlar gibi diğer ambalaj formatları için DRS oluşturmaya çalışacaklardır. Üye Devletler, tek kullanımlık ambalaj formatları için, özellikle de tek kullanımlık cam içecek şişeler için DRS'nin, teknik ve ekonomik olarak mümkün olduğu durumlarda, yeniden kullanılabilir ambalajlar için de eşit derecede kullanılmasını sağlamak için çaba göstereceklerdir.
  • 1 Ocak 2028 tarihine kadar, Üye Devletler DRS'nin Ek V kapsamındaki asgari kriterleri karşılamasını sağlayacaktır.

B. Diğer konular

TANIMLAR – Madde 3 • Madde 3, ambalajı şu şekilde tanımlayan bir ambalaj tanımı içermektedir: "'Ambalaj', ürünlerin muhafazası, korunması, taşınması, teslimi veya sunumu için kullanılması amaçlanan ve işlevlerine, malzemelerine ve tasarımlarına göre farklılaşabilen herhangi bir malzemenin türlerinden oluşan paketleme araçlarını ifade eder."

• Madde 3, üretici sorumluluk kuruluşu için bir tanım içerir ve bunu şu şekilde tanımlar: "'Üretici Sorumluluk Kuruluşu', çeşitli üreticiler adına genişletilmiş üretici sorumluluğu yükümlülüklerinin yerine getirilmesini mali veya finansal ve operasyonel olarak organize eden tüzel kişilik anlamına gelir".

GERİ DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİRLİK – Madde 6

  • Makale, geri dönüştürülebilir ambalajların esasını tanımlamaktadır. Makale, AB pazarına sunulan tüm ambalajların, Ek II'de belirtilen kriterlere ve parametrelere göre Avrupa Komisyonu tarafından delege edilmiş eylemlerle tanımlanacak Geri Dönüşüm için Tasarım (DfR) kriterlerine uygun olmasını amaçlamaktadır. 2030 yılına kadar, tüm ambalajların DfR kriterlerine ve 2035 yılına kadar da “Etkin Geri Dönüşüm (Recycled at Scale)” kriterlerine uyması gerekmektedir.
  • Yasa ayrıca, ambalajın geri dönüştürülebilirliğine (ağırlığa göre) dayalı olarak geri dönüştürülebilirlik derecelerini (A-E) de getirmektedir.

2030 itibariyle, E sınıfı kapsamına giren herhangi bir ambalaj artık geri dönüştürülebilir olarak kabul edilmeyecektir.

PLASTİK AMBALAJ İÇİN GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ İÇERİK – Madde 7

Bu makale, 2030 ve 2040 yılları için temasa duyarlı ambalajlar da dahil olmak üzere plastik ambalajlarda minimum geri dönüştürülmüş içerik hedeflerini ortaya koymaktadır.

  • 2030 yılı için hedefler şu şekilde belirlenmiştir:
    • Ana bileşen olarak Polietilen Tereftalat’tan (PET) yapılan temasa duyarlı ambalajlar için %30;
    • PET dışındaki plastik malzemelerden yapılmış, tek kullanımlık plastik içecek şişeleri hariç, temasa duyarlı ambalajlar için %10;
    • Tek kullanımlık plastik içecek şişeleri için %30;
    • Yukarıdaki maddelerde belirtilenler dışındaki ambalajlar için % 35;
  • 2040 yılı için hedefler şu şekilde belirlenmiştir:
    • Tek kullanımlık plastik içecek şişeleri hariç, temasa duyarlı plastik ambalajlar için %50;
    • Tek kullanımlık plastik içecek şişeleri için %65;
  • Madde 7(11)'e göre, yürürlüğe girmesinden 8 yıl sonra, Komisyon plastik olmayan ambalajlarda geri dönüştürülmüş ambalaj malzemelerinin kullanımını gözden geçirecek ve bu değerlendirmeye dayanarak, geri dönüştürülmüş içeriği artırmak için potansiyel olarak önlemler alacak veya hedefler belirleyecektir. Gerektiğinde, bu bir yasa teklifine yol açabilir.

NOT: Yüksek geri dönüştürülmüş içerik hedefleri, geri dönüştürülmüş malzemelere olan talebi artıracak ve endüstriyi daha fazla geri dönüşüm çabasına teşvik edecektir. GÜS planlarının, bu hedeflere ulaşmak için gereken geri dönüşüme imkân sağlamak için yeterli kaynaklara sahip olması gerekir.

ATIK ÖNLEME – Madde 38

• Makale Üye Ülke düzeyinde atık önleme hedefleri belirlemektedir. Her Üye Devletin, 2018 yılında kişi başına üretilen ambalaj atığına kıyasla, kişi başına üretilen ambalaj atığını,

  • 2030 yılına kadar %5
  • 2035 yılına kadar %10;
  • 2040 yılına kadar %15,

oranında azaltacağını belirtir.

GERİ DÖNÜŞÜM HEDEFLERİ – Madde 46

Madde 46, genel ambalaj atıkları için geri dönüşüm hedeflerinin yanı sıra 2025 ve 2030 için malzemeye özgü geri dönüşüm hedeflerini ortaya koymaktadır. Bu hedefler 94/62/EC sayılı Direktif ile aynıdır.

  • 2025 Yılı Geri Dönüşüm Hedefleri:
    • Tüm ambalaj atıklarının ağırlıkça en az %65'i
    • Belirli malzemelere göre:
      • Plastiğin%50'si;
      • Ahşabın %25'i;
      • Demir içeren metallerin %70'i;
      • Alüminyumun %50'si;
      • Camın %70'i;
      • Kâğıt ve kartonun %75'i.
  • 2030 Yılı Geri Dönüşüm Hedefleri:
    • Tüm ambalaj atıklarının ağırlıkça en az %70'i
    • Belirli malzemelere göre:
      • Plastiğin %55'i;
      • Ahşabın %30'u;
      • Demir içeren metallerin %80'i;
      • Alüminyumun %60'ı;
      • Camın %75'i;
      • Kağıt ve kartonun %85'i.

Sonraki Adımlar

  • Hem Avrupa Parlamentosu hem de Konsey, 2023'ün 2. çeyreğinde başlaması beklenen müzakerelere girmeden önce teklifle ilgili kendi pozisyonları üzerinde çalışmak zorundadır.
  • Bununla birlikte, Çevre, Halk Sağlığı ve Gıda Güvenliği Komitesi (ENVI) ile İç Pazar ve Tüketicinin Korunması Komitesi (IMCO) arasındaki dosyanın atfedilmesi konusunda Parlamento içinde gerginlikler olması muhtemel olabileceğinden, gecikmeler beklenebilir. Örnek olarak, PPWR'nin iç pazarda yasal bir dayanağı olması gibi, aynı zamanda pil atık yönetimi gibi çevre ile ilgili çeşitli hükümleri içeren Piller Yönetmeliği için, ENVI ve IMCO 4 ay boyunca yeniden biçimlendirmeyi müzakere etti, sonuçta ENVI’nin dediği oldu. PPWR ile ilgili Parlamento çalışmaları da yeniden biçimlendirme tamamlanmadan başlayamayacaktır.

avkmt 330Teklif edilen plandaki hedefler arasında 2040 yılına kadar 2018 yılına kıyasla kişi başı ambalaj atıklarını %15 azaltmak bulunuyor. Önerilen önlemler ile ambalajdan kaynaklanan emisyonların 2030 yılına kadar mevzuat değiştirilmediği takdirde oluşacak 66 milyon tondan 43 milyon tona düşürülmesi hedefleniyor. Önlemlerin kabul görmesi halinde, su kullanımının 1,1 milyon metreküp azalması öngörülürken çevresel zararın maliyetinin 2030 yılı baz senaryosuna göre 6,4 milyar euro gerilemesi bekleniyor.

malta 330Yeni İçecek Ambalajı İade Programı (BCRS) yaptığı açıklamada, bir milyon işaretlenmiş depozitolu şişeye ulaştığını açıkladı, ancak programın başlatıldığı bu bir haftalık süreçte aynı sayıda şikâyette bulunulmuş gibi de görünüyor. Plan ortaya atıldığından bu yana tartışmaların odağı olmuş durumda, ancak Kasım ayında yürürlüğe girmesiyle kimileri bu durumu memnuniyetle karşılarken, giderek artan sayıda kişi ise programı sadece, insanların her içecek için 10 sent vergi vermeye zorlandıkları bir yeşil aklama ve ekonomik, çevresel bir aldatmaca olarak betimliyor.

İçeceklerin her birinden, tüketiciye yansıtılmış olarak, 10 sentlik bir ücret alınıyor. İçecek tüketildikten sonra kullanılmış plastik ambalaj, eğer kabul edilecek durumdaysa, bozulmamış haliyle BCRS'nin Ters Otomat Makinelerinden birine götürülüyor ve tüketiciler ödedikleri 10 sent yerine, yalnızca belirli koşullar altında kullanabilecekleri 10 sentlik bir kupon alıyorlar. Dahası, birçok insan gittiklerinde Ters Otomatları daha fazla şişe kabul edemeyecek halde, ağzına kadar dolu buluyor. Diğer bazı tüketiciler ise makineleri sadece bulunması zor değil, aynı zamanda hantal ve kullanımını karmaşık olarak nitelendiriyorlar. Aslında meselenin özü, bu zahmetli süreçten geçmek istemeyen herkesin, tükettikleri her içecekte, içeceklerinin perakende fiyatına eklenilen 10 sentlik bir vergiye tabii oldukları gerçeğidir. Bu durum, makineleri kullanmanın doğal zorluklarıyla birleştiğinde, eleştirmenler tarafından, BCRS sisteminin başarısız olacak şekilde tasarlandığı suçlamaları yapıldı.

Programın haftada bir milyon şişe rakamı, yedi gün boyunca kupon şeklinde yapılan 100.000 € 'luk geri ödemelere dayanıyor. Ancak, programın operatörlerinin daha fazla ilgilendiği konu, milyonlarca iade edilmemiş şişe olabilir. Planın birçok aleyhtarının dayandıkları sava göre, şişeleri iade etme zahmetine girmeyen insanlar sebebiyle, ambalaj başına 10 sent içecek üreticilerinin ve ithalatçılarının ceplerine geri dönecek. Planın destekleyicileri için bir kazan-kazan durumu söz konusu gibi görünüyor, çünkü programa hiçbir yerel geri dönüşüm tesisi dahil olmadığından, iade edilen şişeler ya geri dönüşüm için bilinmeyen yerlere ek bir kârla ihraç ediliyor ya da spekülasyonlara göre, Malta'dan uzak yabancı bir çöp sahasına atılmak üzere gönderiliyor.

Kasıtlı olarak zor bir sistem mi? Sistemin halkın katılımını caydırmak için tasarlanmış gibi göründüğü iddia ediliyor. BCRS, 14 Kasım'da yaptığı açıklamada, faal olan 320'ye ek olarak daha fazla Ters Otomat Makinesi kurmayı planladığını söylese de ertesi gün parlamentoda masaya yatırılan rakamlar toplam 274'ü gösteriyordu. Tüketicilerden ise makinaların azlığı konusunda çok sayıda şikâyet var. Makinelerin genellikle dolu olduğu ve depozito kabul etmediği belirtiliyor. Bazı tüketiciler ise makineleri kullanımı karmaşık buluyor. Makinelerin getirilen şişe başına bir tane kupon vermesi sebebiyle süreci hantal buluyor. Tüketiciler 10 sentlik kuponlarında nakde döndürmeye çalıştıklarında ise daha fazla sorun yaşıyorlar. Kuponları için nakit para iadesi alınmıyor, bunun yerine içeceklerin satıldığı bir perakende mağazasında faturadan düşülmeleri gerekiyor.BCRS RVMs 330

Yukarıda anlatılan durum halka açık Ters Otomatlar tarafından verilen kuponlar söz konusu olduğunda geçerli. Öte yandan, eğer kuponlar bir süpermarkette bulunan makinelerden verilirse, yalnızca o süpermarketten veya aynı zincirdeki diğer satış noktalarından birinde faturadan düşülebiliyor. Birçok insanın sisteme katılma zahmetine girmediği ve plastik içecek kaplarını daha önce olduğu gibi attıkları açıkça görülse de sosyal medya bu şişeleri konut çöp torbalarından toplayan insanların hikayeleriyle dolu. Yine de birçoğu makinelerce geri çevrilerek hayal kırıklığına uğruyorlar, çünkü şişeler mükemmel bir şekilde korunmadıkça kabul edilmiyor. BCRS'nin de açıkça belirttiği gibi, "içecek kabının boş ve iyi durumda, şekli hala sağlam ve barkodu açıkça okunabilir, ideal olarak geri dönüşümü en üst düzeye çıkarmak için kapak açıkken iade edilmesi gerekiyor".

Planın daha eski bir hikayesi var. İlk olarak eski OPM özel kalem müdürü Keith Schembri'nin iş ortağı Malcolm Scerri tarafından tasarlandı. Şişe iade sistemi ilk olarak, 2017 yılında dönemin Başbakanı Joseph Muscat tarafından parlamentoda yapılan, iktidarlarının ilk 100 gününü anlatan konuşmasında açıklanmıştı. Malta'nın şişelerinin%70'inin 2019 yılına kadar geri dönüştürüleceği sözü verilmişti.

https://theshiftnews.com/2022/11/23/greenwash-bcrs-being-labelled-an-economic-and-environmental-scam/

avkm 330Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında Avrupa Komisyonu karbon giderme (removal) işlemlerinin sertifikasyonuyla ilgili bir düzenleme teklif etti.

Komisyon, düzenlemeyle birlikte AB’nin karbon giderme işlemlerinin sayısallaştırılması, izlenmesi ve doğrulanmasıyla ilgili kapasitenin geliştirileceği, böylece karbon giderme teknolojilerinin ve sürdürülebilir karbon tarımı çözümlerinin, Birlik’in çevresel hedeflerine ulaşmasına daha fazla katkı sunacağını ifade ediyor. Teklifte sertifikalandırılacak karbon giderme işlemleriyle ilgili dört kriter vurgulanıyor: sayısallaştırılabilmesi, mevcut uygulamaların ötesinde “ilave” katkı sunması, uzun vadeli ve kalıcı çözüm sunması, sürdürülebilirlik ilkeleriyle uyumlu olması. Karbon yakalama ve depolama ile faaliyet gösteren bioenerji ile doğrudan havadan karbon yakalayarak depolayan teknolojilerin kalıcı şekilde karbonu ortadan kaldırabildiğine işaret eden düzenleme, doğal çözümlerde de tarım, ormancılık ve karbon çiftçiliğini ön plana çıkarıyor ve bu alanlarda çalışanlar için yeni iş modelleri potansiyeline işaret ediyor. Komisyon, düzenleme önerisinin enerji verimliliği yüksek inşaat malzemelerini ve karbon depolama kapasitesi yüksek ahşap/odun temelli inşaat ürünlerini teşvik edeceğini belirtiyor.

ab 330Böylece Türkiye’yi de yakından ilgilendiren Sınırda Karbon Düzenlemesi’yle (SKD) ilgili detaylar netleşmiş oldu.

Düzenlemeler için test aşaması olarak görülen raporlama yükümlülüğü 1 Ekim 2023 tarihinden itibaren hayata geçecek. Türk ihracatçı şirketler de 1 Ekim 2023’te raporlamaya, 2026 yılı itibarıyla da mali yükümlülüklerle karşılaşmaya başlayacaklar. ETS kapsamındaki sektörler 2005 yılına göre emisyonlarını 2030 yılı itibarıyla %62 azaltmak zorunda kalacaklar. Reformdan önce bu rakam %43 seviyesindeydi.

Binalar ve karayolu ulaşımındaki yakıtlara yönelik ikinci bir ETS kuruldu (ETS2). Deniz ulaşımı da bu kapsama dahil edildi. 2027’de uygulamaya geçecek ETS2’nin hane halkında yaratacağı mali yükü telafi etmek için Sosyal İklim Fonu kuruldu. 86,7 milyar euro tutarındaki fon kapsamında hem en kırılgan Avrupalılar desteklenecek hem de enerji verimliliği, karbonsuzlaşma ve sürdürülebilir ulaştırmaya yatırım yapılacak.

Yapılan anlaşmada yeni yeşil teknolojilere yatırım için İnovasyon Fonu, düşük gelirli Birlik üyelerini desteklemek için de Modernizasyon Fonu oluşturuldu. İkisinin toplam büyüklüğünün yaklaşık 50 milyar euro olacağı ifade ediliyor. Bu fonların gelirleri hem mevcut emisyon izin sertifikalarının satışından hem de yeni izinlerin ihraç edilmesinden sağlanacak.

AB ülkeleri 2024 yılı itibarıyla şehir atıklarıyla oluşan emisyonların da kaydını tutacak, 2028 ya da en geç 2030 itibarıyla atık sektörü de ETS sistemine dahil edilecek.

ETS sisteminde sunulan ücretsiz tahsislerin azaltımı 2026’da başlayacak, 2030 yılı itibarıyla %48,5 oranında azalacak ve 2034’te sıfırlanacak. Bu durum sistem çerçevesinde mali yükümlülüklerin kademeli olarak artacağı ve SKD’nin tam olarak 2034 yılında uygulanacağı anlamına geliyor.

sbturkey square logo4 kişiden 3'ü karbon ayak izi ile ilgili bilgi sahibi değil

Sustainable Brands® (SB) küresel topluluğunun Türkiye’de başlattığı kolektif marka hareketi SB® Brands For Good, Türkiye’de ilk kez tüketicilerin karbon ayak izi konusunda farkındalığını ölçümleyen kapsamlı araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Tüketici Karbon Ayak izi Farkındalık Araştırması’na göre, toplumun neredeyse yarısı, iklim kriziyle mücadele için en önemli konulardan biri olan karbon ayak izi kavramını duysa da, konuyla ilgili bilgi sahibi olduğunu söyleyenlerin oranı sadece yüzde 26. Bilgi sahibi olanların ise yalnzıca yüzde 36’sı karbon ayak izini doğru tanımlayabiliyor.

Markaların güçlerini birleştirerek daha sürdürülebilir ve sorumlu bir yaşam tarzını tüketicilere de benimsetmek ve bütüncül bir kültürel dönüşüm yaratma misyonuyla kurulan SB® Brands For Good (İyilik İçin Marka Hareketi), kolektif bir marka hareketi olarak çalışmalarına devam ediyor. Hareket, Türkiye’de tüketicilerin karbon ayak izi ile ilgili farkındalığını ve bilgi seviyesini ölçmek, karbon ayak izini azaltmak için alınan aksiyon ve davranışları belirlemek ve bu doğrultuda markalara da yol gösterici olma hedefiyle Türkiye’de ilk kez gerçekleştirdiği Tüketici Karbon Ayak izi Farkındalık Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı. Ipsos işbirliği, Adidas, Borusan Otomotiv, Eti, PepsiCo ve Yapı Kredi’nin destekleriyle hayata geçirilen araştırma, tüketicilerin karbon ayak izi kavramını duysa da gerçek anlamda bilgi sahibi olmadığını ortaya koyuyor.

Tüketiciler hangi davranışların karbon ayak izini artırdığını bilmiyor.

Türkiye genelinde 800 kişiyle yapılan araştırma, toplumun neredeyse yarısının (yüzde 48) karbon ayak izi kavramını duyduğunu ancak sadece yüzde 26’sının kavram hakkında bilgi sahibi olduğunu gösteriyor. Karbon ayak izi hakkında bilgi sahibi olanların ise sadece yüzde 36’sı bu kavramı doğru tanımlayabiliyor. Araştırma, tüketicinin karbon ayak izini azaltmak için neler yapması gerektiğine dair bilinçlendirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Araştırmaya katılanların karbon ayak izini azaltmak en etkili bulduğu davranışlar ağaç dikmek, enerji tasarrufu için önlem almak, dayanıklı ve yeniden kullanılabilen ürünler tercih etmek ve geri dönüştürmek olarak sıralanıyor. Tüketicilerin önceliklendirdiği bu davranışların günlük hayatta kolayca yapılabilecek davranışlar olması dikkat çekiyor. Bu sonuç da, karbon ayak izini azaltmak için ağaç dikmekten öte neler yapabileceği konusunda tüketicilerin bilgilendirilmesi gerektiğini gösteriyor.

Tüketicilere göre, karbon salımı için sorumlu tutulan başlıca sektörler ise otomotiv, toplu taşımacılık, enerji, dayanıklı tüketim ürünleri, kişisel bakım, inşaat ve gıda.

ipg rapor 330İş Dünyası Plastik Girişimi’nin (İPG) İlerleme Raporu’na göre, 33 şirket plastik azaltımı ve kullanımını önlemek adına 2023 yılına kadar verdikleri taahhütlerde birinci yıl için toplam %41,1 ilerleme kaydederek 17.676 ton azaltım sağladı

Global Compact Türkiye, SKD Türkiye ve TÜSİAD iş birliğinde başlatılan, iş dünyasının plastik kirliliği ile mücadelesinde ölçülebilir çıktılara ulaşmasını hedefleyen İş Dünyası Plastik Girişimi’nin (İPG) Plastik Taahhütleri İlerleme Raporu’nun sonuçları açıklandı. Türkiye’nin ilk ve tek plastik girişimi İPG İlerleme Raporu’na göre, 33 şirket plastik azaltımı ve kullanımını önlemek adına 2023 yılına kadar verdikleri taahhütlerde birinci yıl için toplamda %41,1 oranında ilerleme sağlamayı başardı. 17.676 tonluk bu azaltım, 40 bin ailenin toplam plastik atımına denk geliyor.

Global Compact Türkiye, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) ve TÜSİAD iş birliği ile hayata geçirilen İPG’de bugüne kadar imzacı 42 şirket, 2023 yılına kadar somut plastik azaltım ve kullanım önleme taahhütlerini verdi. İlerleme Raporu’nda 2021 yılında 33 şirketin verdiği plastik taahhütlerindeki ilerlemeleri, 2022 yılında ilk kez taahhüt veren 9 şirketin verdiği taahhütleri ve aynı zamanda şirketlerden uygulama örnekleri yer aldı.

RAPORDAN ÖNE ÇIKAN BULGULAR:

  1. PG imzacıları, plastikler için döngüsel bir ekonomiye geçişi hedefleyerek 2023 yılına kadar ortak bir vizyon çerçevesinde verilen plastik azaltımı ve kullanımını önleme taahhütlerinde ilerleme kaydediyor.
  2. İlerlemeler büyük ölçüde tek kullanımlık, problemli ve gereksiz plastiklerin azaltımı alanında sağlandı, ancak plastik kirliliği meselesine yönelik atılan bu adımların ivmelenmesi bekleniyor.
  3. Plastikler için döngüsel bir ekonomiye geçişin hızlandırılması hayati önem taşıyor.
  4. Sektörel asgari gereklilikleri sağlamak için 33 şirket plastik azaltımı ve kullanımını önlemek adına 2023 yılına kadar verdikleri taahhütlerde birinci yıl için toplamda %41,1 oranında ilerleme kaydederek 17.676 ton azaltım sağladı.
  5. Üretim alanında taahhüt veren şirketler 16.338 ton (%92,4), üretim dışı alanda taahhüt veren şirketler 4 ton (%0,02), hem üretim hem de üretim dışı alanda taahhüt veren şirketler ise1.334 tonluk (%7,4) ilerleme raporladı.
  6. Raporda şirketlerin taahhütlerindeki ilerlemeler; azaltım, yeniden kullanım, geri dönüşüm ile geri dönüştürülmüş ve yenilenebilir malzeme kullanımı olmak üzere 4 başlıkta değerlendiriliyor ve bu başlıklarda uygulama örneklerine detaylı olarak yer veriliyor.

Plastik kirliliği ile mücadelede döngüsel ekonomiye geçiş için yapılması gerekenlere de değinen raporun tamamını incelemek için lütfen tıklayınız

kadiköy. 330Kadıköy Belediyesi’nin “Bütüncül ve Katılımcı İklim Eylemi” projesi kapsamında düzenlediği Kadıköy İklim Atölyesi, mahalle sakinlerinin katılımıyla devam ediyor. 10 Aralık Cumartesi günü Ekolojik Yaşam Merkezi'nde gerçekleşen atölyenin bu ayki konukları Göztepe ve Sahrayıcedit mahallelerinde ikamet edenler oldu.

Mahalle sakinleriyle konunun uzmanlarını buluşturan Kadıköy İklim Atölyesi’nin amacı iklim değişikliğinin negatif etkilerine karşı ilçenin dirençli hale gelmesinde kapasiteyi arttırmak ve iklim krizi ile mücadelede mahallelilerde farkındalık yaratarak sahiplenme duygusunu geliştirmek. Kadıköy Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğü tarafından geliştirilip hayata geçirilen atölye bu ay Göztepe ve Sahrayıcedit mahalle sakinlerinin katılımıyla gerçekleşti. 

Kadıköy Belediyesi İklim Elçileri Işık Baştuğ ve Melda Karademir yürütücülüğünde yapılan atölyede öncelikle seçilen mahalleler hakkında bir bilgilendirme ve ardından uluslararası iyi uygulama örnekleri sunumu yapıldı. Katılımcılar Göztepe ve Sahrayıcedit mahalleleri olarak iki gruba ayrıldı ve enerji verimliliğinin artırılması yönünde binalar, ulaşım ve atık yönetimi konularında fikir paylaşımında bulundu. Mahalle haritası üzerine çözüm önerileri not edildi ve her iki grubun en iyi uygulama önerileri üzerinden iklim kriziyle mücadelede maksimum verimlilik sağlanmasına yönelik bir fikir teatisi yapıldı. 2023 yılı sonunda Kadıköy’ün bütün mahalleleri odağında tamamlanması planlanan atölyenin raporu, belediyenin bugüne kadar hayata geçirdiği projelere katkı sunacak ve yeni projelere ışık tutacak. Ayrıca, belediye stratejik planını hazırlarken bu atölyeler aracılığıyla mahalle sakinlerinden gelen görüş ve önerileri de göz önünde bulunduracak.

odtu 330Orta Doğu Teknik Üniversitesi İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kalkınma Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) tarafından yayımlanarak yürürlüğe girdi. 

Yönetmelik uyarınca ODTÜ İklim ve Sürdürülebilirlik Araştırma Merkezi aşağıda listelenen çalışmaları yürütecek.

  • İklim değişikliğinin yol açacağı problemlere yönelik uyum ve çözüm önerileri geliştirmek.
  • Paris Anlaşması’na yönelik ulusal katkıların belirlenmesine destek olmak.
  • Sürdürülebilir kalkınma yönetişim politikaları geliştirmek ve uygulanmasında rol almak.
  • İklim değişikliği ve yarattığı sonuçlar sera gazı emisyonları ve hava kirliliğinin azaltılması konularında bilimsel araştırma ve uygulamalar yürütmek.
  • Toplumun ve altyapıların değişen çevre koşullarına uyum sağlaması konusunda projeler üretmek.
  • İklim değişikliği ve etkileri konusunda toplumsal farkındalık yaratmak.
  • Gerçekçi ve güvenilir iklim ve sürdürülebilir kalkınma politikaları geliştirilmesine bilimsel katkı vermek.
  • Araştırma ve geliştirme faaliyetleri yürütmek ve yürütülen araştırma faaliyetlerini desteklemek.
  • Uzmanlaşmış, girişimci ve araştırmacı insan gücü yetiştirmek.
  • İklim değişikliği uyum ve çözümü için gerekli bilim, teknoloji araştırma, geliştirme için gerekli fiziksel ve teknik altyapıyı sağlamak, eğitim ve danışmanlık desteği vermek.
  • Ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak, üniversite, kamu ve özel sektör işbirliği ile projeler geliştirmek.

Müdür, Yönetim Kurulu ve Danışma Kurulundan oluşacak olan merkezin Müdürü Rektör tarafından 3 yıllığına görevlendirilecek. Görev süresi tamamlanan kişiyi Rektör yeniden görevlendirebilecek. 

3 yıl görev yapacak olan 5 kişilik Yönetim Kurulu ise Müdür ile birlikte Rektörün belirleyeceği 4 öğretim üyesinden oluşacak.

Danışma Kurulu da Müdürün önerisi ve Rektörün onayı ile ilgili özel veya kamu kuruluşu temsilcileri ile diğer üniversitelerden benzer Merkezlerde deneyim sahibi isimler arasından yine Müdürün önerisi ve Rektörün onayı ile atanacak.

Kaynak: ODTÜ İklim ve Sürdürülebilir Kalkınma Araştırma Merkezi kuruldu