e-Bülten Haberleri

logos 330Coca-Cola ve Unilever: Plastik kredilere ikna olmadık

Dünyanın en büyük kurumsal plastik kullanıcılarından olan Coca-Cola ve Unilever, deniz çöpü krizine bir çözüm olarak gösterilen plastik kredilerine ikna olmadıklarını söyledi. Prensip olarak karbon kredilerine benzer şekilde plastik kredileri de kirleticilerin çevreden çıkarılan veya geri dönüştürülen plastiği temsil eden sertifikalar satın alarak plastik ayak izlerini dengelemelerine izin vermesi mantığına dayanıyor.

Coca-Cola'nın Güneydoğu Asya, Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Pasifik için Halkla İlişkiler, İletişim ve Sürdürülebilirlik Başkan Yardımcısı Russell Mahoney, şirketin plastik kredilerin uygulanabilirliğini araştırdığını, ancak Coca Cola gibi büyük bir çokuluslu şirket için uygun bir çözüm olduğuna "ikna olmadıklarını" söyledi.

200'den fazla pazarda faaliyet gösteren Coca Cola’nın, plastik ayak izini dengelemek için plastik kredilere güvenmek yerine "her pazarda toplamayı, geri dönüştürmeyi ve tekrar kullanmayı" hedeflediklerini söyledi. "Bir pazarda [toplama ve geri dönüştürme] bir şey yapmayabileceğiniz ve başka bir pazarda bunu telafi edebileceğimiz düşüncesi bizim için çekici değil” dedi.

Mahoney bu düşüncelerini, Eco-Business'ın hayırsever kolu EB Impact ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından düzenlenen SEA of Solutions konferansında sanal bir panelde paylaştı. Eleştirmenler plastik kredilerini, plastik üreticilerinin plastik ayak izlerini azaltmak için dikkatleri anlamlı çözümlerden uzaklaştırabilmelerinin bir yolu olarak görürken, destekçiler ise, yatırımları atık sektörüne yönlendirmek için değerli bir araç olduğunu savunuyorlar.

Unilever'in Güzellik, Kişisel Bakım Bölgesel Araştırma ve Geliştirme Direktörü Vivek Sistla, plastik kredilere bakış açılarının Coca Cola’nınkine benzediğini belirtti. Plastik kredilerin potansiyel olarak, şirketlerin atık yönetimi programlarını destekleyerek çevreye verdikleri plastikten sorumlu oldukları Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) planının bir uzantısı olarak çalışabileceğini, ancak Unilever'in plastik yönetimi çabalarının "kalbinde" olamayacağını söyledi.

GÜS planlarının Güneydoğu Asya'daki gelişimin ilk aşamalarında olduğunu belirten Sista, Unilever'in bu tür programların oluşturulmasında "maksimum katılım" sağlamak istediğini ve bunun da şirketin "daha az, daha iyi veya hiç” plastik kullanmak için belirlediği taahhütleri yerine getirmesine yardımcı olacağını söyledi. Mahoney ise, hükümetlerin GÜS planlarını ilerletmek için politik araçlarına sahip olduklarını ve Coca-Cola'nın GÜS planlarının tasarım ve geliştirilmesinin bir parçası olmak istediğini de sözlerine ekledi.

GÜS programları, 2024 yılına kadar tamamlanması planlanan plastik kirliliğini önlemek ve azaltmak için Birleşmiş Milletler liderliğindeki küresel bir anlaşmanın oluşturulmasında önemli bir rol oynayabilir.

https://www.eco-business.com/news/coca-cola-and-unilever-were-not-convinced-by-plastic-credits/?sw-login=true

migros 330Migros, geçtiğimiz yıl başlattığı “Poşetsiz Alışveriş Hareketi”ne yeni bir adım ekleyerek müşterilerini doğanın korunmasına destek olmaya davet ediyor.

Migros, öncelikle Migros Sanal Market, Migros Hemen ve Macroonline operasyonlarında uygulayacağı pilot projesi ile poşetsiz alışverişi tercih eden müşterilerinin siparişlerini özel olarak hazırlanan çantalarla teslim ediyor ve her teslimat sonrası çantalar geri alınıp dezenfekte edilerek tekrar kullanılıyor.

Herhangi bir ürün ve sayı sınırlaması bulunmayan bu uygulamada, müşteriler Migros uygulamasında kendi talebi ile poşetsiz alışveriş yapmak istediğini sipariş notuna ekliyor. Böylece 0,25 TL uygulanan plastik poşet veya 3,75 TL uygulanan bez çantanın bedelini ödememiş olurken, çevrenin korunmasına da katkıda bulunuyor.

Migros, e-ticaret siparişlerinde kullandığı çevreci çantaları teslimat sonrası geri alarak her defasında dezenfeksiyonunu yapıyor. Böylece çantalar defalarca kez teslimat süreçlerinde kullanılabiliyor ve ürünler en hijyenik ve doğa dostu şekilde müşterilere ulaştırılıyor.

Belirlenen lokasyonlarda pilot olarak devreye alınan poşetsiz alışveriş uygulaması, müşterilerin geri bildirimlerine göre Migros e-ticaret operasyonlarının geneline yaygınlaştırılacak.

gca 330Cam ambalaj sanayi ve sofra camı alanında 25 yıldan bu yana faaliyet gösteren Gürok; Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri İhracatçıları Birliği (ÇCSİB) tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen “İhracatın Şampiyonları Ödül Töreni”nde sofra camı ve cam ambalaj sektörlerinde 4 ödüle layık görüldü.

Gürok, 2021 yılı ihracatçılarının değerlendirildiği törende “İhracatını En Fazla Artıran Firma” kategorisinde hem cam ev eşyası hem de cam ambalaj sektöründe 2 adet birincilik ödülü, “En Fazla İhracat Gerçekleştiren Firma” kategorisinde de yine cam ev eşyası ve cam ambalaj sektörlerinde 2 adet ikincilik ödülüne layık görüldü. İhracatçı Birliklerine üye firmaların 2021 yılı ihracatları esas alınarak verilen ödüller Türkiye’nin ihracatçılarını takdir ve teşvik etmek amacıyla düzenleniyor.

loreal 20 330L’Oréal Türkiye “Bilim Kadınları İçin” programını UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle tam 20 yıldır; bilimde cinsiyet eşitliğini desteklemek, kadınların bilime olan katkısını teşvik etmek, genç ve yetenekli bilim kadınlarımızın başarılarını taçlandırarak daha fazla tanınmalarını sağlamak amacıyla hayata geçiriyor.

Programın 20. yılında; kapsamlı ve yenilikçi projeleriyle gelecek vadeden, ilham veren çalışmalarıyla bilimin gelişmesine katkı sağlayan genç ve yetenekli 4 bilim kadını ödüle layık görüldü ve her biri, bilimsel araştırmalarında kullanmak üzere 120.000 TL destek almaya hak kazandı.

Günümüzde dünya çok hızlı bir şekilde ve pek çok yönüyle değişiyor. İnsanlık, tahmin edilemeyecek ani gelişmelerle yüzleşmek durumunda kalırken, global olarak tüm dünya sosyo-ekonomik, çevresel ve toplumsal anlamda zorlu sınavlardan geçiyor. Bu olağanüstü koşullarda artık hepimiz çok iyi biliyoruz ki bilim insanlarına ve bilimsel araştırmalara her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.loreal web 01

DNA’sında bilim olan ve kurulduğu günden bu yana bilimi iş yapış şeklinin merkezinde konumlandıran lider Tekno-Güzellik şirketi L’Oreal Grup; “Bilim Kadınları İçin” programı ile tüm dünyada, bilimde cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda farkındalık yaratmaya ve bilim alanında çalışan kadınların güçlendirilmesi adına somut adımlar atmaya devam ediyor.

PROGRAMIN 20. YILINDA, BİLİME YÖN VEREREK GELECEĞİ ŞEKİLLENDİREN 4 TÜRK BİLİM KADINI DAHA!

L’Oréal Türkiye, “Bilim Kadınları İçin” programını tüm dünyada en çok destekleyen 5 ülke arasında yer alıyor. Program bu yıl 20. yıldönümünde, bir kez daha ülkemizin her yerinden bilim kadınlarının yoğun ilgisini gördü ve başvuru süreci, 100’e yakın adayın birbirinden başarılı projeleriyle tamamlandı. “Yaşam ve Çevre Bilimleri” ve “Fiziki Bilimler” olmak üzere iki kategoride yapılan başvuruların değerlendirmeye alındığı programda başvurular, bağımsız UNESCO jürisi tarafından değerlendirildi. Kapsamlı ve yenilikçi bilimsel araştırmalarıyla gelecek vadeden, ilham veren çalışmalarıyla bilimin gelişmesine katkı sağlayan genç ve yetenekli 4 bilim kadını ödüle layık görüldü ve her biri, bilimsel araştırmalarında kullanmak üzere 120.000 TL destek almaya hak kazandı.

L’Oréal Türkiye Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz, yazar ve oyuncu Gülse Birsel’in katıldığı lansmanda projelerini tanıtan bilim kadınları; akademik özgeçmişleri, araştırmalarının bilime sağladığı katkı, projenin uygulanabilirliği, sürdürülebilirliği ve bilimsel yeniliği gibi kriterler göz önüne alınarak seçildi. İnsanlık için önemli projeler üzerinde çalışan, her biri üniversitelerdeki araştırmalarını sürdüren 40 yaş altındaki 4 genç bilim kadını; çevre, tıp, teknoloji, enerji, sanayi vb. gibi pek çok alanda heyecan verici çalışmalar gerçekleştiriyor.

20. YILDA GENÇ VE YETENEKLİ 4 BİLİM KADINI

ÇIĞIR AÇAN 4 YENİ BİLİM PROJESİ!

burcubakir 330Dr. Burcu Bakır Güngör, dünyadaki en yaygın üçüncü kanser türü olan kolorektal kanserin daha hızlı teşhiş edilmesi ve kişiye özel tedavi geliştirilmesi için çalışıyor.

Dünya çapında üçüncü yaygın kanser türü olan kolorektal kanser (CRC); genetik mutasyonlar, çevresel koşullar ve bağırsak mikrobiyotasındaki anomalilerin etkisiyle oluşuyor. Bazı çalışmalar, CRC ile ilgili bağırsak mikrobiyomunun bileşimini ve fonksiyonel kapasitesini ortaya çıkarmaya çalışsa da CRC hastalarında bağırsak mikrobiyomunun kapsamlı bir resmi çizilemiyor. Dr. Güngör’ün projesi, CRC ile ilişkili farklı metagenomik veri setlerini çeşitli makine öğrenmesi ve yapay zeka yöntemleriyle analiz ederek CRC’nin hızlı teşhisine yardımcı olabilecek sağlam bir sınıflandırma modeli oluşturmayı, CRC ile ilişkili taksonomik biyo-belirteçleri, CRC ile ilişkili populasyona özgü mikro-organizmaları ve CRC hastalarının alt gruplarını keşfetmeyi hedefliyor. Projenin ayrıca CRC'nin mikrobiyom aracılı mekanizmalarını ortaya çıkarması bekleniyor. Dr. Güngör, geliştireceği model sayesinde CRC teşhisi için kullanılabilecek mikrobiyotayı en aza indirmeyi, dolayısıyla teşhis için gereken maliyeti ve zamanı azaltmayı amaçlıyor. “Kolorektal Kanserin Taksonomik Biyo-markörlerinin İnsan Bağırsak Mikrobiyotasından Keşfi” adıyla hayata geçirilen bu proje, yöntem tanıya ilave olarak kişiye özel CRC tedavisine yönelik biyo-belirteçleri belirlemeye de yardımcı olacak.

busecevatemre 330Dr. Buse Cevatemre prostat kanserinde kemoterapiye karşı gelişen direnci kırmak için çalışıyor.

Kemoterapi alan kanser hastalarının bir kısmı, zaman içerisinde kullanılan ilaca direnç geliştirebiliyor. Hastalarda gözlenen bu ilaç direnci gelişimi ise tedavi önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Dr. Cevatemre  araştırmalarına “İlaç direncini nasıl kırarız, kanser hücrelerini nasıl yeniden ilaca duyarlı hale getirebiliriz?” sorusuyla başladı ve bu soruyu prostat kanseri özelinde sorarak belli bir hastalığa odaklandı. Araştırmanın öncelikle kanser hastalarında gözlenen ilaç direnci problemini laboratuvarda taklit etmesi, üzerinde çalışılabilecek bir model oluşturması gerekiyordu. Deneyler sonucunda, ilaç dirençli prostat kanseri hücrelerinde, aynı ilaca yeniden cevap vermelerini sağlayacak bir hedef keşfeden Dr. Buse Cevatemre ve ekibi, genetik ve farmakolojik yaklaşımlar ile bulgularını doğruladı. Dr. Buse Cevatemre “Kastrasyona Dirençli Prostat Kanserleri’nde BRPF Grubu Epigenetik Düzenleyicilerin Taksan Direncinin Kırılmasındaki Rolünün ve Moleküler Etki Mekanizmasının İncelenmesi” adını verdiği çalışmasıyla bu direncin üstesinden nasıl geldiklerini araştırıyor.

Doç. Dr. Damla Eroğlu Pala, çok daha yüksek enerjiye sahip ve daha uzun süre çalışabilen lityum-sülfür bataryalar geliştirmek için çalışıyor.DamlaEroğluPala 330

Geleneksel bataryalara kıyasla çok daha yüksek kapasiteli olan lityum-sülfür bataryalar, karbon emisyonlarını ve benzine olan bağımlılığı azaltacak.

Lityum-sülfür bataryaların, yüksek teorik enerjiye sahip olmaları ve doğada çok daha fazla bulunan malzemeler içermeleri sayesinde son yıllarda önemi artıyor. Ancak lityum-sülfür bataryaların ticarileşebilmesi için enerji yoğunluğunun ve döngü ömrünün yani kullanım süresinin arttırılması gerekiyor. Doç. Dr. Damla Eroğlu Pala, “Yüksek Enerji Yoğunluğuna Sahip Lityum-Sülfür Bataryalar için 3-Boyutlu Nikel-Sülfür Kompozit Katotların Elektrodepozisyon ile Geliştirilmesi” adlı projesiyle 3-boyutlu nikel-sülfür kompozitlerin elektrodepozisyonla üretilmesini ve elde edilen kompozit katotlarla yüksek enerji yoğunluğuna ve döngü ömrüne sahip, çok daha güçlü ve daha uzun süre çalışabilen lityum-sülfür bataryaların geliştirilmesini amaçlıyor. Lityum-sülfür bataryalarda katot tasarım parametrelerinin hücre ve sistem-düzeyi performansla bağlantılarının derinlemesine incelenmesi bu bataryaların istenen düzeye ulaşması için kritik önem taşıyor.

duyguaga 330Doç. Dr. Duygu Ağaoğulları projesiyle dünya bor rezervinin yaklaşık %75’ine sahip olan Türkiye’nin, ileri teknoloji bor ürünlerinin kullanım potansiyelini ortaya çıkartıyor.

Projeyle ülkemizin kendi kaynakları çok daha verimli ve kazançlı hale gelecek.

Doç. Dr. Ağaoğulları, ülkemizin dünya bor rezervinin %75’ine sahip olmasından hareketle uç bor ürünleri olan taneli/partikül halindeki metal borürlerin sentezlenmesini, elde edilen borürlerin hibritleştirilmesini, sinterleme teknikleri ile ileri seramik malzemelere dönüştürülmesini ve grafen gibi iki boyutlu bir malzeme ile yüzeyinin kaplanarak geliştirilmesini hedefliyor. Proje sayesinde; toz malzeme, seramik malzeme, iki boyutlu grafen gibi farklı grupları birleştiren çok değerli yeni nesil bir malzeme grubu, ülkemizin kendi kaynakları ile üretilmiş olacak. Bu malzeme grubunun dünya genelinde endüstriyel bir kullanımı bulunmamakla birlikte, yapılan araştırmalar; sertliği, aşınma direnci, kimyasal kararlılığı çok yüksek olan ve elektronik sanayi, uzay/uçak sanayi, savunma sanayi, kaplama teknolojileri gibi sektörler içinde çok yüksek kullanım potansiyeli bulunan bir malzeme grubu olduğunu doğruluyor. “Yerli Bor Kaynaklarının İleri Borür Partikül&Seramik Malzemelerine Dönüştürülmesi ve Yüzey Özelliklerinin Grafen Enkapsülasyon ile Geliştirilmesi” adıyla hayata geçirilen bu araştırma ile dünya bor rezervinin yaklaşık %75’ine sahip olan Türkiye’de, yurt içindeki teknolojik ve sanayi faaliyetlerinde ileri teknoloji bor ürünlerinin kullanım potansiyelinin ortaya konması sağlanacak ve böylece ülkemizin kendi kaynakları çok daha verimli ve kazançlı hale gelecek.

boyner 01Hayata geçirdiği yenilikçi projelerle perakende sektörünün öncü markalarından Boyner ve ÇEVKO Vakfı işbirliği ile “Çevre Dostu 24 Okul” projesi kapsamında ilkokul çağındaki çocukların “çevre dostu birey” olmayı benimsemeleri hedefi ile çalışmalarımıza başladık.boyner 02

Gelecek nesillerin atıksız bir yaşamı alışkanlık haline getirmeleri adına adım atan Boyner ve ÇEVKO Vakfı iş birliğiyle hayata geçirilen “Çevre Dostu 24 Okul” projesi kapsamında İstanbul’da Kartal Belediyesi ile birlikte belirlenen okullara geri dönüşüm konteynerleri kazandırıldı. Proje kapsamında 24 okula; 24 adet dış mekân olmak üzere toplamda 744 adet geri kazanım konteyneri temin edilerek Kartal Belediyesi işbirliği ile okullara teslim edildi.

Plastik, metal, cam, kâğıt, ahşap, kompozit ve tekstil geri dönüşüm konteynerlerini okullara kazandıran proje ile aynı zamanda bu okullarda çocuklara farkındalık ve deneyim kazandırmak amacıyla ileri dönüşüm atölyeleri düzenlenecek, okullarda atıkların ayrı biriktirilmesi ve geri kazanım bilincinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yürütülecek.

kon 01 aÇEVKO Vakfı’nın 31inci kuruluş yıldönümü olan 1 Kasım 2022’de düzenlenen uluslararası konferansta döngüsel ekonomide genişletilmiş üretici sorumluluğu konusu, Kamu, STK ve İş Dünyası’ndan ulusal ve uluslararası konuşmacıların katılımıyla kapsamlı bir şekilde ele alındı. Konferans kapsamında, 2022 Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri ve Yeşil Nokta Basın Ödülleri de sahiplerini buldu.

Ülkemizden ve yurt dışından konuşmacıların yer aldığı “Döngüsel Ekonomiye Geçişte Avrupa Birliği'nde Son Durum, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu ve Atık Yönetiminde Dijital Çözüm Önerileri” konulu konferans, yoğun bir katılımcı ilgisi çekti. Konferans salonunda fiziksel katılım ve internet üzerinden Türkçe / İngilizce canlı takip alternatifleriyle hibrit yapıda düzenlenen konferansta, Yeşil Nokta Sanayi ve Basın Ödülleri de sahiplerini buldu. Çevre TV üzerinden naklen yayınlanan konferansın moderasyonunu da Çevre TV adına Haber Koordinatörü Orkun Yazgan ile Program Koordinatörü Deniz Şafak üstlendi.

ÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Okyar Yayalar, konferansın açılış konuşmasında kon 04 oyşunları söyledi: “ÇEVKO Vakfı, 31 yıl önce Türkiye’de Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nu (GÜS) benimseyen şirketlerce kuruldu. Bu süre içerisinde, toplumda geri dönüşüm kültürünün oluşması için eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları, kamu otoritesiyle yasal alt yapı için işbirliği, belediyeler ve lisanslı toplama ayrıma tesisleriyle birlikte ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanarak geri dönüşümü için çalışmalar gerçekleştirdik. Son yıllarda “İklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş” konularında fikirsel önderliğe odaklanıyoruz. Türkiye’de yerleştirmeye çalıştığımız geri dönüşüm kavramının önemi, bugün daha çok artmış bulunuyor. Son 5 yıl içerisinde Avrupa genelinde döngüsel ekonomiye geçiş paralelinde Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun yaygınlaşmasına karşın, ülkemizde bu konunun terk edildiğine tanık olmaktayız. Bu konuyu derinlemesine incelemek ve ülkemiz açısından faydalı öneriler ortaya çıkarmak için düzenlendiğimiz konferansımızın verimli geçmesini diliyorum.”

kon 03 miKonuşmasında konferans içeriği hakkında genel bilgiler de aktaran ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “ÇEVKO Vakfı’nın bugüne dek olan yolculuğunda Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun (GÜS) simgesi olan Yeşil Nokta’yı benimsemesi, bu simgeyi kullanan örgütlerin oluşturduğu PRO Europe’a üyeliği ve ardından EXPRA kurucuları arasında yer alması ve son olarak da Global Compact üyesi olması, dünyadaki gelişmeleri yakından izleyip paydaşlarımızla paylaşma misyonumuzdan kaynaklanmıştır. 2017 yılında düzenlediğimiz, Türkiye’nin belki de ilk döngüsel ekonomi kongresinde, ülkemizin döngüsel ekonomiye geçişi için bir plan hazırlanması çağrısında bulunuldu. Paris İklim Anlaşması’nın kabulü sonrasında, bu anlaşmanın parlamentomuzdan geçirilmesi yönündeki çağrılarımız, AB Yeşil Mutabakatı’nın yayımlanmasıyla hız kazandı. Bugün memnuniyetle görüyoruz ki Türkiye, Paris İklim Anlaşması’na taraf olarak 2053 yılında karbon nötr hedefi belirlemiş, iklim yasası ve düzenlemeleri üzerinde çalışmaktadır. 31 yıllık yolculuğumuza çıkarken ortaya koyduğumuz, ülkemizde geri dönüşüm kültürü ve tüketim sonrası atıkları kaynağında ayrı toplama alışkanlığı oluşturma vizyonu ve bu vizyonu GÜS modeliyle geliştirme yönetimi, döngüsel ekonomiye geçişle birlikte bütün dünyada önem kazanmıştır.”

Konferans açılışında konuşan Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Servet Yıldırım, “Global Compact, sorumlu şirketlerle birlikte sürdürülebilir kalkınma yolunda somut ve ölçülebilir etki oluşturmayı amaçlamakta ve bunu, iş dünyasının dönüştürücü etkisinin en yüksek olduğu alanlarda şirketleri harekete geçirip, ilerlemeyi ölçerek yapmaktadır. UN Global Compact’in (Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi) yeni stratejisi, tüm alanlarda kolektifi mümkün kılma hedefini taşıyor. Yerel ihtiyaçları ve kapasiteleri de göz önünde bulundurarak çeşitli araçlar, platformlar ve kaynaklar sunmaktayız” dedi.

EXPRA- Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Oscar Martin, “200 milyon toplam nüfusa sahip 28 ülkedkon 09 dideme, yılda 18 milyon ton ambalaj atığının geri dönüşümünü sağlıyoruz. Avrupa Birliği’nin iklim ve döngüsellik hedeflerine katkıda bulunuyoruz” dedi.

T.C. Ticaret Bakanlığı AB Tek Pazar ve Yeşil Mutabakatı Dairesi Başkanlığı Ticaret Uzmanı Didem Artunç Ünaltekin, şunları dile getirdi: “Hem iklim değişikliği hem de sanayimizin döngüselliği ve sürdürülebilirliği açısından çok elzem bir konu olan döngüsel ekonomi, günümüzde çok konuşuluyor ve ÇEVKO Vakfı, değerli üyelerinin de katkılarıyla bu konuda üzerine düşeni tam 31 yıldır yerine getiriyor. Yakın bir zamanda, sanayimizin birçok ürününde minimum miktarlarda geri dönüştürülmüş ürün kullanımı gerekecek. Dolayısıyla, bu yeni kullanım biçiminin ve bilincin tüketicilerde tabana yayılması çok önemli. ÇEVKO Vakfı’nın bu anlamda yaptığı, kamu spotları, çocuklara yönelik bilgisayar oyunları ve dergiler gibi çalışmaları çok önemsiyorum ve devam etmesini temenni ediyorum.”

Konferans programında yer alan panellerin ilki, “Döngüsel Ekonomiye Geçişte Avrupa Birliği'nde Son Durum ve Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu” başlığı ile düzenlendi. Panelin konuşmacıları, EXPRA- Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Birliği Genel Müdürü Joachim Quoden, EXPRA Kamu ve Kurumsal İletişim Müdürü Monika Romenska, EKO-KOM (Çek Cumhuriyeti) Operasyonlar Direktörü Petr Şikyr ve ÖKO-Pannon (Macaristan) Genel Müdürü Beata Gönci oldu.

kon 08 joachimJoachim Quoden sunumunda Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun tanımı üzerinde durdu; EXPRA’nın Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu ile ilgili 10 altın kural belirlediğini belirtti. Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun atıkların geri kazanımı ile ilgili bir vergi sistemi olmadığının altını çizdi. Sanayi kuruluşlarının bedelini ödeyip sonucunu izleyemediği bir vergi sistemi yerine, kendilerinin kurup kâr amacı gütmeyen organizasyonlar vasıtasıyla bütün süreci yönettikleri ve finanse ettikleri bir modeli tercih ettiklerini; bu modelin başarılı ve verimli sonuçlarına Avrupa ve dünyadaki pek çok ülkede tanık olduklarını bildirdi. Avrupa’da Hırvatistan, Macaristan ve maalesef şimdi de Türkiye’nin Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nu terk ederek vergi sistemine geçtiğini oysa Avrupa Birliği mevzuatına göre Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun zorunlu olduğunu sözlerine ekledi.

EXPRA’dan Monika Romenska AB’de döngüsel ekonomi paketleriyle birlikte atık mevzuatında ortaya çıkan yeni düzenlemeleri ayrıntılarıyla açıkladı. EKO-KOM’dan Petr Şikyr Çekya’nın Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu modelini uygulayan bir ülke olarak ulaştığı başarılı sonuçları ve önerilerini anlattı. ÖKO-Pannon’dan Beata Gönci ise Macaristan’ın on bir yıl önce Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) modelini terk ederek vergi sistemine geçtiğini, bu süre zarfında kaynakta ayrı toplamanın desteklenmediğini ve geri dönüşüm oranlarının düştüğünü, bunun sonucunda devletin geri dönüşüm bedellerini kendisinin belirlemeye devam etmekle birlikte bütün atık yönetimini 35 yıllığına tek şirkete ihale ettiğini belirtti. Bu durumun 35 yıl boyunca GÜS uygulamalarına geçilmesini imkânsız kılacağından, atık pazarında rekabeti ortadan kaldıracağından, atık sektöründe malların serbest kon 07 turkiyedolaşımını engelleyeceğinden, GÜS ücretlerinin belirlenmesinde şeffaflık ve katılımcılığı yok edeceğinden endişe edildiğini sözlerine ekledi.

“Döngüsel Ekonomiye Geçişte Türkiye'deki Son Durum ve Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu” başlıklı oturumda ise Türkiye’deki gelişmeler, kamu otoritesinin bakışı ve koordine etmekte olduğu çalışmalar, ÇEVKO Vakfı’nın yaptıkları ve bundan sonrası için önerileri, ekonomik işletmelerin GÜS hakkındaki değerlendirmeleri ele alındı. T.C. Ticaret Bakanlığı’ndan Didem Artunç Ünaltekin AB Yeşil Mutabakatı, yeni düzenlemeleri, finansman imkanları ve Türkiye’de döngüsel ekonomiye geçiş çalışmaları hakkında bilgi verdi. İlgili paydaşların katılımına açık İhtisas Çalışma Grupları oluşturulduğunu ve bunların içinde Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nu ilgilendiren gruplar da bulunduğunu bildirdi.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, Türkiye’de Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu modelinin 15 yıl uygulanmasının ardından GEKAP alınmaya başlanmasıyla terk edildiğini belirtti. Dünyada döngüsel ekonomiye geçişle birlikte Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun daha büyük önem kazandığını örnekler vererek açıklayarak, ÇEVKO Vakfı üyeleri arasında Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Çalışma Grubu kurdukları bilgisini, bu grubun misyonunu ve birlikte geliştirmekte oldukları somut önerileri paylaştı. İmer, sanayinin hammaddesi haline gelmiş olan, tüketim sonrası atıkların yönetimine sanayinin sahip çıkarak sürecin içinde yer alması ve sürece öncülük etmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Unilever Yönetim Kurulu Üyesi ve Kurumsal İletişim Direktörü Ebru Şenel Erim ÇEVKO Vakfı Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Çalışma Grubu içinde yer aldıklarını; tüketim sonrası plastik kon 06 sanayiatıklarının toplanarak geri dönüştürülmesi ve raporlanması konusunda ÇEVKO Vakfı ile gönüllü ve pilot ölçekte projeye başladıklarını ilan etti.

CarrefourSA İnsan Kaynakları ve Sürdürülebilirlik Genel Müdür Yardımcısı Bahar Tura ambalajların beyanı, GEKAP, içecek ambalajlarda depozitoya geçiş süreci, Sıfır Atık uygulamaları ve satış poşetlerinin bedeli nedeniyle yaşadıkları sorunları ve çözüm önerilerini dile getirdi. Oturumun son konuşmacısı olan GCA Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret ise, son yıllarda hem GEKAP hem de lojistik sorunlar nedeniyle cam ambalaj atıklarının toplanmasının gerilediğini, döngüsel ekonomiye geçişle birlikte cam geri dönüşüm kapasitesinin geliştirilmesinin ve atıkların ülke içinden toplanmasının önemini işaret etti. İçecek ambalajlarında zorunlu depozitoya geçiş konusunda tereddütleri olduğunu ancak geliştirdikleri Ekomat projesi ile bu konuda farkındalık yaratmaya çalıştıklarını bildirdi.

Konferans programındaki bir sonraki oturum ise “Türkiye'de Atıkların Kaynağında Ayrı Toplanmasında Sanayi Sorumluluğu” başlığı ve yetkilendirilmiş kuruluş olan ilgili STK’ların katılımı ile düzenlendi. Panelin konuşmacıları, AGİD - Aydınlatma Gereçleri İmalatçıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Fahir GÖK, PETDER – Petrol Sanayi Derneği Genel Sekreter Yardımcısı Serkan Bereket, TAP – Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği Proje Sorumlusu Hatice Yıldız ve ÇEVKO Vakfı Kamu, Uluslararası İlişkiler ve Projeler Müdürü Alphan Eröztürk oldular.

Konuşmacılar kendi sektörleri açısından GEKAP öncesinde ve sonrasında atıkların toplanması durumunu paylaştılar. Madeni yağ ve taşınabilir pil atıklarının GEKAP sonrasında toplanan miktarlarında azalma olduğunu dile getiren yetkililer bu sonuçta kaynaklarının azalmasından dolayı toplamayı yeteri kadar destekleyememelerinin de rolü olduğunu belirttiler. ÇEVKO’dan Alphan Eröztürk ise Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun 2006 yılından beri Çevre Yasası’nda yer aldığını, atıkların toplanmasıyla diğer yükümlülüklerin de ilgili düzenlenmelerde bulunduğunu, ancak uygulamada, verilerin elde edilmesinde ve yayımlanmasında sıkıntılar olduğunu dile getirerek verilerin dijital sistemle elde edilmesinin kontrol ve denetimi hem kolaylaştıracağını hem de şeffaflaştıracağını söyledi.kon 07 dijital

Konferansın son oturumun başlığı ise “Döngüsel Ekonomi ve Sıfır Atıkla Uyumlu Dijital Çözüm Önerileri” oldu. Oturumda ÇEVKO Vakfı Proje Uzmanı Fatih Arslan’ın yanı sıra, Bucak Belediye Başkan kon 10 figanYardımcısı Doç. Dr. Oğuzhan Erdoğan, Migros Kalite ve Çevre Yönetimi Direktörü Dr. Hülya Günay ve Atkasan Fabrika Müdürü Lütfü Kıpkıp konuşmacı olarak yer aldılar. ÇEVKO tarafından geliştirilen ve sahada uygulanmaya başlanan dijital çözümlerin ele alındığı bu oturumda Bucak Belediyesi’nin, Migros’un ve lisanslı toplama-ayırma tesisi Atkasan’ın ÇEVKO dijital çözümlerini kullanarak elde ettikleri şeffaflık, verimlilik artışı, maliyet azalması, raporlama kolaylığı hakkında ayrıntılı bilgiler paylaşıldı.

Konferansın kapanış konuşmasını, ÇEVKO Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Figan Soykut yaptı. Sanayinin işleyiş dinamiklerini temelden değiştirendöngüsel ekonomide Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu konusunun konferans genelinde kapsamlı bir şekilde değerlendirildiğini söyleyen Soykut, “Bu yeni yaklaşım, birçok açıdan büyük fırsatlar ifade ediyor. Avrupa’dan verilen örnekler, bu yaklaşımın öncelikle ulusal bir politika olarak benimsenmesi gerektiğini ve bir ekonomik model olarak yararlarını bize gösterdi. Genişletilmiş üretici sorumluluğunun kazandığı önem ve özellikle Avrupa Birliği’nde bu modeli uygulayan ülkelerin elde ettiği başarılar, bizi bu modeli ülkemizde yeniden değerlendirerek uygulamaya almamız için yüreklendirdi. Öte yandan, atık yönetiminde geliştirilen dijital çözümler ile sanayinin hammaddesi olan atıkların toplanıp değerlendirilmesi artık daha verimli ve daha şeffaf hale geldiğini de görmüş olduk. ÇEVKO Vakfı olarak, “döngüsel ekonomide Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu” yaklaşımının birçok açıdan ülkemiz için yararlı yenilikler getireceği inancındayız. Bu inançla, önümüzdeki dönemde de bu konudaki çalışmalarımıza devam edeceğiz.” dedi.

Konferansın video kaydını, aşağıdaki link üzerinden izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=nLu6KfhD_ow

basin 330ÇEVKO Vakfı sürdürülebilir çevreye katkı yapan medya kuruluşlarını 11. kez ödüllendirdi.

Toplumu çevre ve geri dönüşüm konusunda bilinçlendirmeye, bilgilendirmeye yönelik duyarlılık gösteren basın-yayın kuruluşları ve haberciler, Yeşil Nokta Basın Ödülleri’ni aldılar.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, ödül töreninde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Medya, çevre duyarlılığı ve geri dönüşüm kültürünün toplumsal bilinç olarak yaygınlaşması konusunda en önemli paydaşlarımız arasındadır. Topluma ve toplumun geleceğine karşı sorumluluk hisseden medya mensuplarının, çevre ve geri kazanım konularına verdikleri önem kurumlara, bireylere ve topluma ulaşma çabamıza büyük katkı sağlıyor. Yaşanabilir bir çevre için birer iyi niyet elçisi olarak gördüğümüz değerli medya mensuplarına, bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz.”

Bu yıl 11. kez verilen Yeşil Nokta Basın Ödülleri’nde “Gazete” dalında Dünya Gazetesi, “İnternet Sitesi” dalında sabah.com.tr, “Haber Ajansı” dalında İhlas Haber Ajansı, “Dergi” dalında Capital Dergisi ve “TV” dalında da Çevre TV ödüle layık görüldüler.

ÇEVKO Vakfı’nın kuruluş yıldönümü olan 1 Kasım günü düzenlenen törende, Capital Dergisi adına Editör Tuba İlze, İhlas Haber Ajansı (İHA) adına Ekonomi Haberleri Müdürü Zafer Okay, Çevre TV adına Haber Koordinatörü Orkun Yazgan, Dünya Gazetesi adına Editör Didem Eryar Ünlü ve Sabah.com.tr internet sitesi adına Lifestyle İçerik Müdürü Gökçen Kökden, kuruluşlarını temsilen ödüllerini aldılar.

Sürdürülebilir Çevreye Katkı Yapan Sanayi Şirketleri Ödüllendirildi

logo webÇEVKO Vakfı'nın 31. yıl kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen “Döngüsel Ekonomiye Geçişte Avrupa'da Son Durum, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu ve Atık Yönetiminde Dijital Çözüm Önerileri Konferansı”nda Yeşil Nokta Ödülleri heyecanı da yaşandı. Türkiye'de sürdürülebilir gelişmeye katkı yapan Yeşil Nokta Sözleşmesi’ne sahip sanayi kuruluşları Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri’ni aldılar.

ÇEVKO Vakfı’nın, Türkiye’deki tek temsilcisi olduğu ve çoğunluğu AB üyesi 31 ülkede, 540 milyon tüketiciyi kapsayan Yeşil Nokta markasının, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu modelinin en başarılı uygulama örnekleri arasında yer aldığını belirten ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “Yeşil Nokta, sorumlu üreticiyi ve tüketicinin üretici sorumluluğuna gösterdiği saygı ve beğeniyi simgeliyor. Çevre ile ilgili sürdürülebilir çalışmalarında, belirlenen kriterleri en yüksek oranda sağlayan kuruluşların, yasal sorumluluklarının ötesinde gerçekleştirmekte oldukları örnek çalışmaları ödüllendiriyor, tüm ekonomik işletmeleri benzer çalışmalar yapmaya teşvik etmeyi hedefliyoruz” dedi.

Türkiye'de Yeşil Nokta Marka Alt Lisans Sözleşmesi olan firmaların katılımına açık olarak düzenlenen ÇEVKO Vakfı Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri, sanayi kuruluşlarının çevre sürdürülebilirliğine katkılarını teşvik etmeyi amaçlıyor. Ambalajda Önleme Uygulamaları, Atık Yönetim Sistemi ve Uygulamaları, Çevre Konulu Sosyal Sorumluluk Uygulamaları olmak üzere üç kategoride veriliyor. Ödül verilecek kuruluşlar, büyük ölçekli işletmeler ve küçük / orta ölçekli işletmeler olmak üzere iki ayrı sınıfta değerlendiriliyor.

Ödül töreni, PRO EUROPE Genel Müdürü Ursula Denison’un yaptığı konuşmayla başladı. Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri Jüri Başkanı Aslıhan Arıkan’ın süreci anlatan konuşmasının ardından, ödüllerin takdimine geçildi.toplu

Ambalajda Önleme Uygulamaları kategorisinde “% 100 Geri Dönüşümlü Pet Şişe Kullanımı ve Ambalaj Gramaj Azaltım Projeleri” ile PepsiCo ve “Sırma Ecofriendly Ulw” projesiyle Sırma Grup, Yeşil Nokta Sanayi Ödülüne uzanırken, “Doğa Dostu Tabak” ve “Çok Kullanımlık Kasa” isimli iki projesiyle CarrefourSA iki Teşvik Ödülü’nün sahibi oldu. Bir diğer Teşvik Ödülü'nü ise “Monocorr Boiler Box” projesiyle Mondi Tire Kutsan kazandı. 

Atık Yönetim Sistemi ve Uygulamaları kategorisinde, “Sürdürülebilir ve Dijital Sıfır Atık Yönetim Sistemi” projesiyle Anadolu Isuzu, “Kampotu Atık Yönetimi Uygulamaları” projesiyle Kampotu İlaç, “Ambalaj Atıklarını Kaynağında Ayırma Projesi” ile Migros ve “Su ve Buhar Geri Kazanım Projeleri ile Atık Azaltımında Dijitalleşme” projesiyle Pepsi Cola Servis ve Dağıtım Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri’ne layık görüldüler. Bu kategoride Frito Lay de “Frito Lay Suadiye Fabrika Atık Yönetim Sistemi ve Uygulamaları” ile teşvik ödülü sahibi oldu.

Çevre Konulu Sosyal Sorumluluk Uygulamaları kategorisinde, “Vestel Beyaz Eşya Yürüteç Projesi” ile Vestel ve Bu Atıklar Kod Yazıyor” projesi ile Vodafone, Yeşil Nokta Sanayi Ödülü’ne layık görüldü. “Kendi Kabınla Gel” projesi ile CarrefourSA, “Kiehl’s Future Made Better Programı” ile L’Oréal Türkiye ve bir diğer projesi “Yeşil Gezegen” ile Vodafone, bu kategoride Teşvik Ödülü kazandılar.

Tüm katılımcılara bir kez daha şükranlarımızı sunuyor, ödül kazanan şirketleri tebrik ediyoruz.

imf webUluslararası Para Fonu (IMF), gelecek yıllarda önemli iklim finansmanına ihtiyaç duyulacağına dikkat çekti.

IMF, Küresel Finansal İstikrar Raporu'nun "Yükselen Piyasalarda ve Gelişmekte Olan Ekonomilerde Özel İklim Finansmanını Artırmak: Zorluklar ve Fırsatlar" başlıklı 2'inci bölümünü yayımladı. Raporda, yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerin, küresel sera gazı emisyonlarının 3'te 2'sini oluşturduğu ve birçoğunun iklim tehlikelerine karşı oldukça kırılgan olduğu vurgulandı. Raporda bu ekonomilerin 2050'ye kadar net sıfır sera gazı emisyonu hedefini sağlama yolunda ilerlemeleri halinde, yalnızca yenilenebilir enerjiye yönelik yatırım ihtiyaçlarının 2030 yılına kadar yılda 1 trilyon dolara ulaşabileceği kaydedildi. Emisyonları azaltma çabalarının Paris Anlaşması tarafından belirlenen küresel sıcaklık hedeflerinin gerisinde kalması halinde yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler için finansman ihtiyacının da keskin bir şekilde artacağı belirtilen raporda, tahminlerin emisyon seyrine bağlı olarak 2050'den sonra yıllık 520 milyar dolar ile 1,75 trilyon dolar arasında değiştiği bildirildi.

michelin 01 webMichelin, sırasıyla yüzde 45 ve yüzde 58 sürdürülebilir malzeme içeren; biri otomobiller diğeri otobüslerde kullanılmak üzere iki yeni lastik çıkarıyor. Yol kullanımı için onaylı olan bu lastikler, mevcut lastiklerle tamamen aynı performans seviyelerine ulaşıyor.

Michelin, yüksek seviyelerde sürdürülebilir malzeme içerecek yeni ürün gamını iki üç yıl içerisinde önden üretmeye ve pazarlamaya başlamak üzere yeni bir adım attı. Michelin, sırasıyla yüzde 45 ve yüzde 58 sürdürülebilir malzeme içeren, biri otomobiller diğeri otobüslerde kullanım için iki lastik çıkarıyor. Yol kullanımı için onaylı olan bu lastikler, mevcut lastiklerle tamamen aynı performans seviyelerine ulaşıyor. Grup 2030 yılında yüzde 40’lık hedefine ulaştıktan sonra 2050 itibarıyla yüzde 100 biyolojik kaynaklı, yenilenebilir ve geri dönüştürülebilir malzemelerden küresel üretim yapacağı taahhüdünü karşılamak üzere çalışmalarını sürdürüyor.

michelin 02 webMichelin bu ilerlemeyi, doğal kauçuğun bolca kullanımına ve lastiklerine geri dönüştürülmüş karbon siyahı, ayçiçek yağı gibi yağlar ve biyolojik kaynaklı reçineler, pirinç çeltiğinden elde edilen silika ve hatta geri dönüştürülmüş çeliği dahil etmesine borçlu. Lastiklerinin geliştirme sürecine sürdürülebilir malzeme eklemek, Grubun gerçek bir taahhüdü. Bunu gerçekleştirirken performanstan hiç taviz verilmiyor ve tasarım, imalat, nakliye, kullanım ve geri dönüşüm gibi yaşam döngüsünün her adımında çevre üzerinde etki bırakmamak için her türlü gayret sarf ediliyor.

Michelin uzmanlığına ve Ar-Ge’nin katkısına güveniyor

Belirlediği yol haritası doğrultusunda hareket eden Michelin; hem yüksek teknolojili malzeme alanındaki uzmanlığına hem de 6000 mühendis, araştırmacı, kimyager ve geliştirmeciden oluşan Ar-Ge departmanının tamamının katkısına güveniyor. 2021 yılında Michelin’in sadece bu malzemelerle 3678 aktif patent sahibi olduğu dikkat çekiyor.

michelin 03 webSürdürülebilir malzemeler alanında inovasyonların hızı ve doğasının yeni beceriler gerektirdiğinin farkında olan Grup, amaca yönelik bir ortaklıklar programına dahil olarak bilhassa dönüşüm ve geri dönüşüm alanlarında çığır açıcı teknolojilerin geliştirilmesini hızlandırmayı amaçlıyor. Bunun örnekleri arasında; Pyrowave (r-stiren), Carbios (r-PET), Enviro (rCB), ADEME’nin katılımıyla (Fransız ekolojik geçiş ajansı) IFPEN/Axens (biyobutadien), yine ADEME ile birlikte üstlenilen Empreinte* projesi ya da Michelin’in bir dizi Avrupalı ortakla ve AB desteğiyle kullanım ömrünün sonuna gelmiş lastikleri yeni lastiklere eklenebilecek yüksek kaliteli ham maddelere dönüştürmek için sürdürdüğü döngüsel ekonomi projeleri BlackCycle ve Whitecycle gösterilebilir.

*Empreinte projesi şu anda Fransa 2030 içine dahil edilen ve ADEME tarafından yürütülen gelecek yatırımlar Programının bir parçası olarak devlet tarafından finanse ediliyor.

fuzyon 01 webProf. Dennis G. Whyte, füzyon enerjisinde takvimi Türkiye’de IICEC seminerinde açıkladı:

“Füzyondan net enerji 2025’te elde edilecek, 2030’da şebekeye verilebilecek”

Enerji alanında dünyada çığır açma potansiyeline sahip füzyon enerjisi, Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen “Füzyon Enerjisi ve İnovasyonu Hızlandırmak” başlıklı seminerde ele alındı.

Dünyada bu alanda en önde gelen çalışmalara imza atmakta olan MIT Plazma Bilimi ve Füzyon Merkezi Direktörü Prof. Dr. Dennis G. Whyte, füzyon teknolojisinde 20-30 yıllık süreçlerin artık, geliştirdikleri yenilikçi teknoloji çözümleri ile 2-3 senelik sürelere çekildiğini belirtti. Prof. Whyte, çalışmalarında ilk iki aşamayı başarıyla tamamladıklarını söyleyerek, 2025 yılında füzyondan net enerji elde edilmesini ve 2030 yılında da enerjinin şebekeye verilmesini hedeflediklerini anlattı.

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), öncü analitik çalışmaları, hazırladığı raporlar ve düzenlediği konferanslarla enerji ve iklim alanlarında en yeni gelişmeleri Türkiye gündemine taşımaya devam ediyor. IICEC’in alanında dünyanın sayılı isimlerinin katılımı ile gerçekleştirdiği konferans serisi kapsamında bu kez de enerji alanında çığır açma potansiyeline sahip füzyon enerjisi ele alındı.

Plazma bilimi ve füzyon alanında bilim dünyasının en önemli ismi

“Füzyon Enerjisi ve İnovasyonu Hızlandırmak” başlıklı seminer kapsamında, plazma bilimi ve füzyon alanında bilim dünyasının öncü isimlerinden Massachusetts Institute of Technology’nin (MIT) Plazma Bilimi ve Füzyon Merkezi Direktörü olan Prof. Dr. Dennis G. Whyte, IICEC tarafından düzenlenen semineri için Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’nın özel daveti ile Türkiye’ye geldi.

Misyonunu dünyaya füzyon gücü sağlamak olarak belirlemiş bir şirket olan özel füzyon girişimi Commonwealth Fusion Systems (CFS) ile iş birliği içinde, kompakt, ileri teknolojili, bir füzyon enerjisi çözümü olan SPARC füzyon projesini yöneten Prof. Dr. Dennis G. Whyte, The Seed Sakıp Sabancı Müzesi’nde düzenlenen seminerde geleceğin en önemli enerji çözümlerinden biri olarak görülenfüzyon enerjisini, füzyon teknolojisindeki son gelişmeleri ve geliştirdikleri teknolojinin başarı faktörlerini ve yakın gelecek için somut hedeflerini anlattı.

Füzyon enerjisi üretmeye yönelik çok yenilikçi ve çok daha hızlı bir yöntemle bu alanda çığır açan, aynı zamanda ilgili çalışmaları ile 2018'de füzyonun gelişimini hızlandırmada olağanüstü liderlik nitelikleri sergileyen kişilere verilen Fusion Power Associates (FPA) Yönetim Kurulu Liderlik Ödülü'nü de alan Prof. Dr. Dennis G. Whyte’ın, konuşmacı olduğu özel seminere, iş dünyası ile enerji ve iklim çevrelerinden seçkin bir davetli topluluğu katıldı.

fuzyon 02 web“Füzyon teknolojisi, temiz enerji geleceği için çok önemli”

Etkinlikte ev sahibi olarak yer alan Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, füzyon enerji teknolojisinin temiz enerji geleceği için çok önemli olduğunu vurguladı. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) Energy Initiative (MIT Enerji Girişimi) Danışma Kurulu’nda yer aldığı için füzyon enerjisi teknolojisini yakından takip ettiğini belirten Güler Sabancı, bu alanda yapılan çalışmaların dünyanın önde gelen bilim insanlarından biri olan Prof. Dr. Dennis G. Whyte aracılığıyla IICEC ev sahipliğinde anlatılmasından mutluluk duyduğunu ifade etti.

“Füzyon teknolojisinin Türkiye’deki ilk tanıtımını yapıyoruz”

Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Leblebici seminerde yaptığı konuşmada, “Sabancı Üniversitesi olarak, dünyanın en önde gelen üniversitelerinden biri olan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün Enerji Girişimi ile birlikte çok yenilikçi bir teknolojinin Türkiye’deki ilk tanıtımını yapıyoruz. Prof. Dr. Dennis Whyte’ın bize anlattığı füzyon teknolojisi önümüzdeki yüzyıllarda insanlığın enerji ve gelişimini kökten değiştirebilecek potansiyele sahip. En az 50-60 seneden beri konuşulan ancak bir türlü başarılamayan bir sonucun artık bize çok yakın olduğunu gösteriyor. Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) ve MIT Enerji Girişimi ile kurulan ilişki yıllardan beri devam ediyor. Sabancı Üniversitesi için yeni bir adım olmaktan ziyade yılların birikiminin bir sonucu olduğunu söyleyebilirim. Burada IICEC’in ne kadar önemli bir rol oynadığını da görüyoruz. Bilim dünyasının önemli ismini IICEC etkinliğinde ağırlamaktan ve bundan sonraki çalışmalara dahil olmaktan mutluluk duyuyoruz” açıklamasında bulundu.

“2025’te füzyondan ilk net enerji elde edilecek, 2030’da şebekeye verilecek”

“İçinde bulunulan mevcut durum ve küresel gelişmelere bakıldığında füzyon daha önce düşündüğümüzden çok daha yakın. Bu da demektir ki; iklim değişikliği ile mücadele ve enerji güvenliği için füzyonu ticari, uygulanabilir bir enerji çözümü olarak öne çıkaran teknolojileri acilen geliştirmemiz gerekiyor. Atılım yaratan buluşlarımızdan önce füzyonun uzun yıllar sonra gerçekleşeceği düşünülüyordu. Şimdi ise füzyona sadece dört yıl var. Bu da bize, bu yeni enerji kaynağını uygulama konusunda önemli bir fırsat da sunuyor” açıklamasında bulunan MIT Plazma Bilimi ve Füzyon Merkezi Direktörü Prof. Dr. Dennis G. Whyte, füzyonun önemi ve yaptıkları çalışmalar hakkında şunları söyledi:

“Füzyon teknolojisinin gerçek anlamda hayata geçebilmesi için hükümetler, araştırma kuruluşları, bilim insanları, iş dünyası ve özel yatırımcıların bir araya gelmesi gerekiyor. Onlarca yıllık kamu finansmanıyla oluşturulan bilimsel gelişimilkelerinin,yenilikçi teknik ve organizasyonel modellere dönüştürülmesi önemli.. Bunun başlıca örneği, özel füzyon endüstrisinin yakın zamanda ortaya çıkması ile birlikte füzyonun geliştirme süresini kısaltmak ve ekonomik olarak rekabetçi bir ürün üretmek için çözümlere odaklanan şirketlerdir.

Bunun önemli bir örneğini de biz MIT ve özel sektör ortağı Commonwealth Fusion Systems olarak gerçekleştiriyoruz. Bu plan, süper iletken mıknatıslardaki yıkıcı teknolojiyi ve köklü füzyon bilimini, iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir fark yaratmak üzere bilim insanları, akademi, iş dünyası ve yatırımcılardan oluşan yenilikçi işbirliği modelleri ile hayata geçiyor.

MIT olarak yürüttüğümüz projede füzyon enerjisinin şebekeye verilerek kullanıma sunulması 4 aşamada gerçekleştiriliyor. İlk aşama olan Alcator C-Mod’u gerçekleştirdik ve ikinci etapta TFMC sarmal aşamasını tamamladık. 5 Eylül 2021’de gerçekleştirdiğimiz test sonuçlarından olumlu sonuç aldık. Şimdi üçüncü aşamada doğrudan net enerji elde etmek üzere Boston yakınlarında SPARC tesisleri inşaatı 2025 yılında tamamlanarak hizmete girecek. Son olarak ARC aşamasıyla füzyon enerjisini şebeke üzerinden kullanıma açmayı hedefliyoruz.

fuzyon 03 webArtık 20-30 yıllık süreçler yok. 2-3 yıl sonrasından bahsediyoruz. Eski kurallar artık geçerli değil. Şimdi yeni bir ufuk ve yakın gelecekten söz ediyoruz.. Belki de önümüzdeki 10 yıllık süre içerisinde füzyon enerjisini çok daha farklı şekilde konuşacağız. Birçok enerji sorununu da bu sayede aşmış olacağız” dedi.

"Rekabetçi füzyon, Türkiye gibi net ithalatçı enerji piyasaları için çok değerli kazanımlar sağlayabilir”

IICEC’in kamu-sanayi-akademi başarı üçgeni modeli ile daha güvenli ve temiz enerji geleceğine katkı sunmaya devam ettiğini belirten IICEC Direktörü Bora Şekip Güray, daha güvenli ve daha temiz enerji geleceğine ilişkin çalışmalarda füzyon teknolojisinin son dönemde giderek daha fazla öne çıktığını belirtti. Bu alanda liderlik ettiği teknolojik çözümlerle dünyanın önde gelen bir projesine imza atan MIT Plazma Bilimi ve Füzyon Merkezi Direktörü Profesör Whyte'ı Sabancı Üniversitesi IICEC olarak Türkiye'de konuk etmiş olmaktan büyük memnuniyet duyduklarını ifade eden Güray, sürdürülebilir füzyon çözümlerinde sağlanacak gelişmelerin, enerji ve iklim geleceği için kritik olacağının altını çizdi. Güray, enerji güvenliği, iklim değişikliği ile mücadele ve enerji ekonomisi alanları değerlendirildiğinde, tüm bu faktörler içerisinde füzyonun, global enerji dengelerini dönüştürücü potansiyeline dikkat çekerken, rekabetçi füzyonun Türkiye gibi enerji talebi büyüyen ve enerjide net ithalatçı olan enerji piyasaları için gelecekte ayrıca çok değerli kazanımlar sağlayabileceğini ifade etti.

yesil tahvil webShura Enerji Dönüşümü Merkezi, ‘Enerji Dönüşümü Perspektifinden Türkiye'nin Yeşil Tahvil Potansiyeli’ başlıklı politika notunda söz konusu dönemde yatırım ihtiyacının 135, finansman ihtiyacının 107 milyar dolar olduğu öngörüsünü yinelerken finansman ihtiyacının %15'lik kısmının yurt dışı yeşil tahvil ihraçlarıyla karşılanabileceği belirtti. Notta kamu kuruluşları, sanayi ve hizmetler sektörü, enerji sektörü ve finans sektörünün toplam 16 milyar dolarlık, yıllık ise ortalama 1,8 milyar dolarlık yeşil tahvil potansiyeli bulunduğu ifade edildi.

gc webUN Global Compact’in Türkiye’de ilk defa düzenleyeceği SDG Ambition Programı (SKA Hedefi Hızlandırma Programı), Türkiye’den 26 şirketin katılımıyla başladı. Program, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının (SKA) iş süreçlerine entegrasyonunu hızlandırma konusunda şirketleri destekleyecek.

Toplumların refahı ve gezegenin sürdürülebilirliğinin sağlanması için 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı (SKA) 2015 yılında 193 ülke tarafından kabul edilmişti. SKA‘lara yönelik bugüne kadar kaydedilen ilerlemeyi inceleyen 2022 Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Raporu, SKA’lara ulaşma yolunda gereken hızda ve ölçekte ilerleyemediğimizi ortaya koyuyor. İlerlemeyi önemli ölçüde hızlandırmak ise acil, ölçeklenebilir ve çok paydaşlı çalışmalar gerektiriyor. İş dünyası sahip olduğu kaynaklar, değer zinciri ve inovasyon kabiliyetiyle bu dönüşümün öncüsü olabilir.

UN Global Compact, katılımcı şirketlerini SKA’lar ile uyumlu, iddialı ve gerçekçi hedefler belirlemeleri ve şirketlerin bu hedefleri iş ve performans yönetim süreçlerine dahil etmeleri konusunda destekleyen SDG Ambition programını hayata geçirdi. Altı ay sürecek programa Türkiye’den 26, dünyadan 600’den fazla şirket katıldı.

Katılımcılar program ile sürdürülebilirlik stratejilerini oluşturacak veya güncelleyecek

İçerikleri UN Global Compact, Accenture ve SAP Global iş birliğinde hazırlanan SDG Ambition Programı üç modülden oluşuyor. Program boyunca katılımcılar; şirket vizyonlarını SKA’larla uyumlu hale getiriyor, belirledikleri öncelikli alanda hedeflerini ve yol haritalarını hazırlıyor ve bu hedefleri uygulamak için temel performans göstergeleri ve teknolojileri tanımlıyorlar. Ayrıca katılımcılar; online eğitimler, uzmanlarla soru-cevap oturumları, bölgesel ve küresel etkinliklerde bilgi birikimlerini artırma, kendi kurumlarının sürdürülebilirlik alanındaki etki analizini yapma ve diğer şirketlerle karşılaştırma imkânı da buluyorlar. Program sonunda ise şirketlerine özel geliştirdikleri stratejiyi, üst yönetimlerine sunuyorlar.

Dünyada 1.000’den fazla şirket programa katıldı, yüzde 84’ü yol haritalarını sundu.

Program küresel seviyede iki yıldır uygulanıyor. Bu süre boyunca 80’den fazla ülkeden 1.000’i aşkın şirket programa katıldı. Şirketlerin yüzde 84’ü belirledikleri sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarını sağlayacak yol haritalarını üst yönetimlerine sundu. Aynı şekilde yüzde 75’i kuruluşlarında sürdürülebilirlik hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik özel bir grup kurdu. Program Türkiye’de bu sene ilk kez uygulanıyor.

tkyb logo webUluslararası kalkınma finansmanı kuruluşlarından sağladığı kaynaklarla Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasına ve düşük karbonlu ekonomiye geçişine destek veren Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası, ilk sürdürülebilir Eurobond ihracını gerçekleştirdi. Agence Française de Développement (AFD), Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası tarafından ihraç edilen ilk sürdürülebilir Eurobond’a 100 milyon Avro yatırım yaptı.

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası (TKYB), sürdürülebilirlik alanında temin ettiği yabancı kaynaklara bir yenisini daha ekleyerek, 100 milyon Avro tutarında ilk sürdürülebilir Eurobond ihracını gerçekleştirdi. AFD’nin finansman sağladığı 11 yıl vadeli söz konusu ihraçtan elde edilecek fonlar iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik yatırımları ve sosyal projeleri desteklemek için kullanılacak.

Banka’nın Sürdürülebilir Finans Çerçevesi kapsamında gerçekleştirilen Eurobond ihracından elde edilecek fonun en az yüzde 75’i Türkiye'de iklim değişikliği ile mücadeleye katkıda bulunan yeşil projelerin finansmanı için ayrılırken, kalan kısmı sosyal projelere yönlendirilecek. Banka söz konusu ihraç kapsamında, ekonomide kadın iş gücünün artırılmasına yönelik çalışmalar için AFD’nin teknik destek programından yararlanacak.

Sürdürülebilir yatırımlara sağladıkları finansman olanakları ile ülkemizin düşük karbonlu ekonomiye geçiş sürecine destek verdiklerini belirten Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Genel Müdürü İbrahim Öztop, “AFD’nin desteği ile gerçekleştirdiğimiz Eurobond ihracı ile Bankamız adına bir ilke daha imza atmanın gururunu yaşıyoruz. Bu fonlama, 47 yıllık geçmişe sahip olan Bankamızın ilk sürdürülebilir Eurobond ihracı olma özelliğini taşımaktadır. Eurobond getirdiği kaynak çeşitliliği bakımından Bankamız için büyük önem taşımakta ve gelecekte daha geniş bir yatırımcı ağına ulaşma hedefimizi desteklemektedir. Bu ihraç ile ülkemizin sürdürülebilir kalkınmasına ve yeşil dönüşümüne sağlayacağımız katkı için çok mutluyuz. AFD’nin Bankamıza olan güveni için teşekkür ediyor, iş birliğimizin artarak devam etmesini umuyorum.” dedi.afd logo web

Fransa'nın İstanbul Başkonsolosu Oliver Gauvin, “Düşük karbonlu ve iklime dayanıklı ekonomilere geçişi güçlendirmek ve Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için finansal sistemlerin yeşillendirilmesi bir öncelik haline geldi.TKYB'nin AFD tarafından desteklenen bu ilk sürdürülebilir tahvil ihracı, bize Fransa ve Türkiye arasındaki ve özellikle Türkiye'nin Paris Anlaşması ile uyumlu düşük karbonlu enerji geçişi alanındaki mükemmel iş birliğini hatırlatıyor” dedi.

AFD Avrasya Bölge Direktörü Bayan Cécile COUPERİE, “AFD, küresel finansın yeşil hale gelmesi konusunda tamamen kararlıdır.Geleneksel kredi limitlerimizin tamamlayıcısı olan bu yeni finansal araç ile TKYB ile işbirliğimizi yenilemekten mutluluk duyuyoruz. Yine bugün imzalanan teknik destek paketi, TKYB'nin finanse ettiği projelerde kadın istihdamını artırma girişimlerini destekleyecektir.” dedi.

isvec 01 webİsveç İstanbul Başkonsolosluğu ve UNDP Türkiye, sürdürülebilirlik konusundaki hedeflerini, düzenledikleri “İsveç’ten Sürdürülebilir Lezzetler” resepsiyonunda paylaştı. İsveç İstanbul Başkonsolosu Peter Ericson ve UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, sürdürülebilir bir gelecek için, gıda tüketiminin kritik olduğuna dikkat çekti.

Dünyadaki nüfusun artması ve buna bağlı olarak doğal kaynakların tükenmeye başlaması tüm ülkeleri sürdürülebilirlik konusunda daha bilinçli olmaya itiyor. Birçok ayrı faktörün tetiklediği iklim değişikliği ve karbon salımı ise en çok gıda sektörünü etkiliyor.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA’lar) bünyesinde, “2030’a kadar perakende ve tüketici düzeylerinde kişi başına düşen küresel gıda atığının yarıya indirilmesi ve hasat sonrası kayıplar dâhil üretimdeki ve tedarik zincirlerindeki gıda kayıplarının azaltılması” SKA 12.3 hedefi olarak belirlendi.

BM'ye göre, küresel olarak, üretilen gıdanın yaklaşık yüzde 14'ü hasat ve perakende arasında kaybolurken, toplam küresel gıda üretiminin tahminen yüzde 17'si boşa gidiyor.

BM Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO) göre; sadece Türkiye'de her yıl 18 milyon ton gıda çöpe atılıyor. Bu rakam Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için 88 milyon tona çıkıyor.

Gıda kaybı ve israfı gıda sistemlerimizin sürdürülebilirliğini baltalarken, gıdalar kaybolduğunda veya israf edildiğinde, bu gıdayı üretmek için kullanılan su, toprak, enerji, emek ve sermaye dahil tüm kaynaklar boşa gidiyor. 

İsveç İstanbul Başkonsolosu Peter Ericson ve UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton tarafından düzenlenen resepsiyon, sürdürülebilir bir gelecek için sürdürülebilir gıda sistemlerine dikkat çekmek, gıda israfına karşı mücadeleye destek vermek ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları konusunda farkındalık yaratmak amacıyla organize edildi. 12 Ekim’de verilen davetin tarihi, duyarlılık yaratmak için özellikle 29 Eylül Uluslararası Gıda Kaybı ve İsrafı Farkındalık Günü ile 16 Ekim Dünya Gıda Günü arasında olacak şekilde seçildi.

isvec 02 webİsveç İstanbul Başkonsolosu Peter Ericson’un ev sahipliğini yaptığı gecede; İsveç Sarayı Şefi Nusret Altundağ’ın İsveç ve Türk mutfağının birleşimiyle sürdürülebilir gıdalardan hazırladığı özel menu misafirlere sunuldu. Hazırlanan menüde kullanılan malzemelerin doğal ve Ekim ayında Türkiye’de bulunabilen, mevsimsel ürünler olmasına özellikle dikkat edildi. 

“Atıksız mutfak” uygulamalarının iklim değişikliğini önlemede önemli bir rolü olduğunu belirten İsveç İstanbul Başkonsolosu Peter Ericson; “Hepimizin bildiği gibi, gıda israfı bir dizi sosyal, ekonomik ve çevresel sonuç doğuran en büyük küresel sorunlardan biri. İsveç; gıda israfıyla mücadele konusunda birçok girişimde bulunarak ve sürdürülebilir gıda kültürünü teşvik ederek gıda israfına karşı mücadele de öncü ülkeler arasında yer alıyor” dedi.

Konuşmasına, gıda atığı hareketlerini durdurmaya yönelik düzenledikleri bilinçlendirme kampanyalarını ve özel sektör ile kamu sektörü tarafından geliştirilen yenilikçi çözümlere verdikleri desteği anlatarak devam eden Ericson, “İsveç Ulusal Gıda Ajansı, İsveç Çevre Koruma Ajansı ve İsveç Tarım Kurulu ile işbirliği içinde adımlar atarak, çiftlikten müşteriye ulaşan tüm süreç boyunca gıda israfını azaltmak üzere pek çok çalışma gerçekleştiriyoruz. İsveç Hükümeti, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları kapsamındaki Hedef 12.3'e uygun olarak; tüm gıda tedarik zinciri boyunca üretilen toplam gıda kaybını ve üretilen atığı azaltmayı hedefliyor. Bu hedefler; 2020'den 2025'e kadar toplam gıda atığı miktarını kişi başı en az yüzde 20 azaltmak ve 2025 yılına kadar gıda üretiminin artan payını, perakendeci ve tüketicilere ulaştırmak. Ayrıca İsveç Hükümeti olarak, Türkiye'nin “Sıfır Atık” girişimini, cesur ve iddialı planlarıyla sınırlı kaynakların verimli kullanımını teşvik etmesi, israfın önlenmesi, atıkların en aza indirilmesi ve yeniden kullanılması yönündeki çalışmaları bakımından oldukça önemli buluyor ve destekliyoruz” dedi.

UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton ise “COVID-19 pandemisi, yalnızca iki yıl içinde açlığın azaltılmasında elde edilen yirmi yıllık küresel ilerlemeyi tersine çevirdi. Bu dönemde ciddi gıda güvencesizliği olan insan sayısı iki katına çıkarak 135 milyondan 276 milyona ulaştı. Bu gerileme, tarımsal gıda sistemimizin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor ve dünyadaki tüm insanların her zaman sağlıklı bir beslenme düzenine sahip olmasını sağlamak için gıda mevcudiyetini artırma ihtiyacının altını çiziyor. Gıda israfını ortadan kaldırmak, tüm çözümlerin çok önemli bir parçası.” dedi.

zeytin 01 webBunge Gıda Türkiye ve EBRD arasında gerçekleştirilen iş birliği kapsamında; Komili Zeytinyağı, Ayvalık’ta kurulacak “Komili Zeytin ve Zeytinyağı Enstitüsü” için çalışmalarına başladı.

Bunge Gıda Türkiye ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) arasında sürdürülebilirlik projeleri alanında gerçekleştirilen iş birliği kapsamında,  EBRD sponsorluğunda kuruluş çalışmaları başlayan “Komili Zeytin ve Zeytinyağı Enstitüsü” Ayvalık’ta açılacak.

Komili Zeytin ve Zeytinyağı Enstitüsü; öncelikli olarak kadın zeytin çiftçileri yetiştirme, iklim dostu, sürdürülebilir ve verimli çiftçilik pratiklerini öğretme ve organik zeytin üretimini destekleme başta olmak üzere üç temel amaca hizmet edecek.

zeytin 02 webToplumların gelişmesi ve daha başarılı olması için kadın emeğinin odağa alınması gerektiğine sonuna kadar inanıyorum ve bu inançla; doğal olanı koruma yolunda kadın çiftçi ve çiftçi adaylarına destek olmak için kuracağımız “Komili Zeytin ve Zeytinyağı Enstitüsü” için çok heyecanlıyım diyen Bunge Türkiye Ülke Lideri Turgut Yeğenağa açıklamasında “Komili’de doğal olana sahip çıkmak ve doğal kalmasını sağlamak misyonu ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 1878 yılından süre gelen deneyimimiz, bilgi birikimimiz ve uzmanlığımız ile ürettiğimiz en iyi kalite zeytinyağını sevenleriyle buluşturuyoruz. Şimdi de bir ilki daha hayata geçirmenin mutluluğu içerisindeyiz çünkü zeytinyağı ve kültürünün geleceği için uzun zamandır kurmayı çok istediğimiz enstitümüz artık hayata geçiyor. Bu çok önemli, çünkü bu enstitü kurulduğunda zeytin ağacı yetiştirme ve bakımı alanlarında, Ege Bölgesi’nde kadın çiftçilerimizin modern tarım tekniklerine erişimleri artacak, en üst seviye bilgi birikimine sahip eğitmenlerden alacakları eğitimler ile hali hazırda mevcut olan bilgilerine bilgi katabilecekler. Bu enstitünün bir diğer önemli misyonu da tüm dünyada mücadele ettiğimiz iklim krizi konusunda tek çıkar yolumuz olacağını düşündüğüm; sürdürülebilir ve iklim dostu tarıma yönelme yolunda bilimin ışığında adımlar atacak olmasıdır. Ayrıca enstitümüzde organik zeytin yetiştiriciliği ve üretimi konusunda da çalışmalar hayata geçireceğiz. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) gibi uluslararası önemli bir kuruluşun yanımızda olması da çok değerli. Kuruluş çalışmalarını büyük bir inanç ve heyecanla başladığımız Komili Zeytin ve Zeytinyağı Enstitüsü’nün ülkemizin geleceği için önemli çalışmalara imza atmasını diler, EBRD başta olmak üzere Komili Zeytin ve Zeytinyağı Enstitüsü’ne emeği geçen ve geçecek olan herkese teşekkür ederim” dedi.

tarim webTarımda Pozitif Gelecek Sempozyumu, tarım ekosisteminin paydaşlarını bir araya getirdi.

PepsiCo’nun İstanbul’da düzenlediği sempozyumda, “Tarımda Pozitif Dönüşüm: Yenileyici Tarım” başlıklı oturum gerçekleştirildi. Oturumda PepsiCo Vakfı Başkan Yardımcısı C.D. Glin, Anadolu Meraları Kurucu Ortağı Durukan Dudu ve Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlkay Dellal yenileyici tarıma yönelik değerlendirmelerde bulundu.

“Gıdaya Erişim ve Sürdürülebilir Gıda Sistemlerinin Oluşturulması” oturumunda ise Temel İhtiyaç Derneği Genel Müdürü Nil Tibukoğlu, “Topraktan Tabağa” girişiminin kurucusu, Sosyal Girişimci ve Şef Ebru Baybara Demir, Tarım ve Orman Bakanlığı Avrupa Birliği ile Uyum Daire Başkanı, Gıdanı Koru Kampanya Koordinatörü Zeynep Özkan sürdürülebilir gıda sistemini masaya yatırdı.

Sempozyumun son oturumunda ise “Tarımda Gelecek ve Genç Nesillerin Tarıma İlgisi” başlığı altında, Targi Kurucusu, çiftçi Ahmet Sümer, Tabit Akıllı Tarım Teknolojileri AŞ Kurucu Ortağı Tülin Akın, Susuz Tarım Çiftliği Kurucusu ve Üst Yöneticisi (CEO) Dr. Ece Aynur Onur, gençlerin tarıma ilgi duyması için neler yapılabileceğini iyi örnekler üzerinde konuştu.

Sempozyumda konuşan PepsiCo Global Kurumsal İlişkilerden Sorumlu Başkan ve PepsiCo Vakfı Başkanı Roberto Azevedo, PepsiCo’nun 60 yıldır Türkiye’de olduğunu ve global olarak PepsiCo’nun en önemli stratejik operasyonlarından birini Türkiye’de yürüttüğünü söyledi.

PepsiCo olarak son birkaç yılda sürdürülebilirlik konusundaki çabalarını tüm dünyada büyük ölçüde hızlandırdıklarını aktaran Azevedo, “Pep+ stratejisi kapsamında başta bugünkü buluşmamızın odağı olan tarım olmak üzere birçok başlıkta güçlü hedeflerimiz var. Türkiye’de bu hedeflerde şimdiden önemli ilerlemeler kaydetmiş bulunuyoruz. Türkiye’deki patates ve mısırımızın yüzde 100’ünü Sürdürülebilir Tarım Programımız aracılığıyla sürdürülebilir bir şekilde sağlıyoruz. Yenileyici tarım kapsamında Türkiye’de çok önemli çalışmalara imza atıyoruz. Agro Akademi ile Türk çiftçisine eğitim ve maddi destek sağlıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Azevedo, sürdürülebilir bir gıda sistemi için gelecekteki zorlukları ancak birlikte ve iş birliği içinde aşabileceklerini belirtti.

PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen de PepsiCo Türkiye’nin Pozitif Tarım çerçevesinde önemli işler hayata geçirdiğini ve çok geniş ölçeğe sahip bir tarım ekosistemi bulunduğunu anlattı.

Şen, “PepsiCo olarak sürdürülebilir bir gıda sisteminin hepimizin ortak meselesi olduğunu düşünüyor ve bu konudaki iş birliklerini destekliyoruz.” dedi.

CarrefourSA 01 webRapora göre CarrefourSA, 2020-2021 yıllarında 1 tona yakın gıda atığını kurtarırken, sıfır atık belgesi sahibi mağaza sayısını 69’dan 180’e yükseltti.

CarrefourSA, 2020-2021 yıllarını kapsayan ve Global Reporting Initiative (GRI) Standartlarına göre hazırlanan ilk Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı. Raporda, ekonomi, doğru iş yeri, değer zinciri ve çevresel sorumluluk başlıkları ön plana çıktı.

“Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları”nı dikkate alarak kendi sürdürülebilirlik yaklaşımlarını geliştirdiklerini belirten CarrefourSA CEO’su Kutay Kartallıoğlu, bu yaklaşımı iş yapış modellerinin temel unsurlarından biri haline getirdiklerini söyledi. Global Reporting Initiative (GRI) Standartlarında belirtilen Raporlama Prensipleri doğrultusunda hazırlanan bu raporla, hem yüksek başarı sergiledikleri çalışmaları hem de kendilerini daha fazla geliştirmeleri gereken alanları tüm şeffaflığıyla paylaştıklarını dile getiren Kartallıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Rapor GRI’nın ‘kapsamlı’ raporlama sınıflandırmasına giriyor. Öncelikli konuların tamamında performans bilgilerimizi, olumlu ya da olumsuz, istisna gözetilmeksizin kamuyla paylaşıyoruz. Bunu yapan şirket sayısı sadece sektörde değil, tüm Türkiye’de çok az. Kaç adet etik araştırma başlatıldığını da hijyen ve kalite kontrolleri sonucu raftan çektiğimiz ürün sayısını da, her alanda kendi performansımızı nasıl ölçtüğümüzü de rakamlarla ve büyük bir samimiyetle paydaşlarımızla paylaşıyoruz. Bunları kendimize güvendiğimiz ve her zaman daha doğrusunu yapabileceğimize inandığımız için paylaşıyoruz.”

CarrefourSA’nın sürdürülebilirlik raporuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.carrefoursa.com/kurumsal/wp-content/uploads/2022/10/Surdurulebilirlik_Raporu.pdf

efes 01 web2030 hedefleri kapsamında tüm operasyonlarında net sıfır olmayı hedefleyen Anadolu Efes, 2021 yılında iklim krizi odaklı 107 milyon TL değerinde 104 projeyi hayata geçirdi. Şirket, değer zinciri boyunca da mümkün olan her noktada iş birlikleri kurarak, çevresel etkisini azaltmaya devam ediyor. efes 02 webBu kapsamda kurumsal kıyafetlerinin üretiminde de sürdürülebilirliği merkezine alan Anadolu Efes, sorumlu modanın önemli isimlerinden Gamze Saraçoğlu ve tekstilde sürdürülebilirlik anlayışıyla üretim yapan Tekstar ile iş birliği yaptı.

Yenilenen kreasyonda, Better Cotton Initiative (BCI)/ İyi Pamuk İnisiyatifi sertifikalı pamuklar kullanıldı. Bu sertifikaya sahip ürünler konvansiyonel pamuğa göre yüzde 60 oranında daha az karbon ayak izine sahip. Bunun yanı sıra koleksiyonun üretiminde 2 ton geri dönüştürülmüş elyaf malzeme tercih edildi. Uluslararası yenilenebilir enerji I-REC sertifikası kullanılarak ise üretimde yüzde 92 daha az karbon ayak izi oluşması sağlandı. Ayrıca koleksiyondaki ürünlerin sevkiyatı da FSC sertifikalı tedarikçilerden alınan yüzde 100 geri dönüştürülmüş karton kolilerle gerçekleşti. 40 parçadan oluşan 4 mevsim koleksiyonun üretimiyle, Sinop’ta kadın emeğinin ve kadınların iş hayatına katılımı da desteklendi.

İklim Değişikliği ile Mücadelede Enerji Dönüşümünün Rolü

ids 06 webİklim krizi konusu, ÇEVKO Vakfı ve Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) iş birliğinde düzenlenen ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nde tüm yönleriyle masaya yatırılıyor. EGD Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Ahmet Coşkunaydın’ın moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla farklı sektörlerde sürdürülebilirlik uygulamalarını konu alan söyleşilerin altıncısının konuğu SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi (SHURA) oldu.

ÇEVKO Vakfı, ülkemizde “İklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş” konularında fikirsel önderlik üstelenen kurumların başında geliyor. ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğinde 2021 yılından bu yana düzenlediği ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nde, iklim krizi konusu tüm yönleriyle ele anıyor ve sürdürülebilirlik konusunda örnek uygulamalar konu ediliyor.

ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik (İDS) Grubu ile Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD)’nin 2022’de birlikte düzenlemekte olduğu söyleşilerin altıncısı "İklim Değişikliği ile Mücadelede Enerji Dönüşümünün Rolü" başlığı altında gerçekleştirildi. EGD Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Ahmet Coşkunaydın moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen çevrim içi söyleşinin konuk konuşmacıları, SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü ve SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Kıdemli Enerji Analisti Yael Taranto oldu.

Çevrim içi toplantıda enerji dönüşümü kavramı, net sıfır karbon hedefi, dünyada ve Türkiye’de mevcut durum, Türkiye için SHURA çalışmalarından çıkan sonuçlar, SHURA enerji dönüşümü senaryosu, yatırım ve finansman gereksinimi, dünyada ve Türkiye’de finansman iklimi, Türkiye için enerji dönüşümü finansmanında politika/ eylem alanları ve finansman çözümleri görüşüldü.

Toplantının açılışında söyleşilerin önemine vurgu yapan EGD Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Ahmet Coşkunaydın, ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’e verdi.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, tüm katılımcılara teşekkür ederek İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik çalışmalarının önemini vurguladı; enerji üretimi sonucunda ortaya çıkan sera gazı salımlarına dikkat çekti: “İki yıldır Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) ile birlikte iklim değişikliğine neden olan, sürdürülebilirliğin önemini vurguladığımız çalıştaylar düzenledik. Bugün de enerji dönüşümü konusunu ele alıyoruz. İklim değişikliği hepimizin farkında olduğu, yurt içinde ve yurt dışında bütün platformlarda konuşulmakta olan bir gerçek. Paris İklim Anlaşması 2015’te imzalandı, TBMM de bu anlaşmayı 2021’in sonunda onayladı. Üzerinden yaklaşık bir yıl geçti; zaman çabuk ilerliyor ve iklim değişikliği de aynı hızla, amansızca, acımasızca sürüyor. Bütün bireyler, kurumlar olarak zamana karşı yarışıyoruz.”

Mete İmer sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye, 2021 yılında, 2053’te karbon nötr olma hedefini ortaya koydu. Bu hedefe ulaşmak için atılması gereken önemli adımlar var. Ben, bizim açımızdan önemli gördüğümüz sekiz adım belirledim. Kısaca saymak istiyorum. Birincisi: Türkiye’nin sera gazı salımlarının azaltılmasıyla ilgili verdiği taahhüt; Türkiye’nin BM’ye verdiği ulusal katkı beyanının güncellenerek 2053 hedefiyle uyumlu hale gelecek şekilde daha iddialı duruma getirilmesi. İkincisi: İklim yasası ve gerekli yasal düzenlemelerin çıkartılması ve uygulamaya konulması; bu konuda önemli ilerlemeler var. Üçüncüsü: Sera gazı salımlarının sınırlanması için Emisyon Ticaret Sistemi ve/veya vergi yolu ile karbon salımına bir sınır ve bedel konulması. Dördüncüsü: Enerji üretiminde kömürün kullanılmasına son verilmesiyle ilgili plan yapılması, uygulanması; paralelinde ormanların ve diğer karbon yutakların da çoğaltılması için planlama yapılması. Beşincisi: Binalarda, sanayide ve ulaşımda enerji verimliliğinin artırılması, yenilenebilir enerji yatırımı ve kullanımının daha iddialı hale getirilmesi. Altıncısı: Enerji sektörü ve sanayiden kaynaklanan salımların yanında ulaşımdan, binalardan, tarımdan ve atıklardan çıkan salımların da azaltılması. Yedincisi: Bütün bunların gerçekleştirilmesi için teşvikler de dahil çok ciddi finansal kaynak yaratılması; bu kaynağın kamu, özel, ulusal ve uluslararası fonlardan temin edilmesi. Sekizinci ve son olarak da toplumda iklim krizine karşı farkındalığın oluşturulması, alışkanlıkların değişimi için ulusal kampanya başlatılması ve sürdürülmesi. Bunlar gerçekten zorlu hedefler, çalışmalar. Ekonomik açıdan hem dünya, hem de ülkemiz zor bir dönemden geçiyor. Tüm bunlara öncelik vermek çok kolay değil ama geleceğimiz için, bir sonraki kuşaklar için bunları yapmak zorundayız. Dikkat ederseniz, saydıklarımın pek çoğu enerji ile ilgiliydi çünkü sera gazı salımlarına neden olan en büyük faktör aslında enerji üretimi ve enerjinin tüketimi. Fosil yakıtların enerji elde etmek için kullanılması sonucunda ortaya çıkan sera gazı salımlarının iklim değişikliğine neden olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. Bilimsel verilere göre önlemlerimizi almak zorundayız. Bu toplantıdaki tüm katılımcılar bunun farkında ve şimdi biraz daha ayrıntılı olarak, enerji konusunda bizi sunumlarıyla aydınlatacak olan SHURA- Enerji Dönüşümü Merkezi katılımcılarına yürekten teşekkür ediyorum.”

SHURA – Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü: “Enerji sektörü Türkiye’deki karbon salımının %70’inden sorumlu”

2017 yılında kurulan SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi (SHURA), yenilikçi bir enerji dönüşümü platformu olarak enerji sektörünün karbonsuzlaşmasına katkıda bulunmayı amaçlarken Türkiye’deki enerji sektörünün politik, teknolojik ve ekonomik yönleri üzerine yapılan çalışmaların tartışıldığı, sürdürülebilir ve geniş kabul görmüş ortak bir zemine olan ihtiyacı karşılamayı amaçlıyor.

SHURA Direktörü Alkım Bağ Güllü, toplantıda “İklim Değişikliği ile Mücadelede Enerji Dönüşümünün Rolü” başlıklı bir sunum yaparak SHURA’nın çalışmaları hakkında bilgiler aktardı. Enerji sektörünün Türkiye’deki karbon salımının %70’inden sorumlu olduğunu ifade eden Alkım Bağ Güllü, “Enerjide üç temel problem var. Birincisi, enerji arz güvenliğinin sağlanması. İkincisi, enerjiye ekonomik erişim. Üçüncüsü de sürdürebilirlik. Bu problemler birbirinden bağımsız olarak düşünülüyor ki çok yanlış. Üçü için de tek bir cevap var; o da enerji dönüşümü. Enerji dönüşümünde de üç temel unsur var. Birincisi, yenilenebilir enerjinin payını azami ölçüde kullanmak ve fosil yakıtların payını minimize etmek. İkincisi, enerji verimliliği ve enerji verimliliği ile birlikte talebi azaltmak. Üçüncüsü de enerjiyi yoğun tüketen sektörlerde elektrifikasyon ve ilave enerji talebinin yenilenebilir enerjiden karşılanması yoluyla fosil yakıt payını azaltmak. Bu sayede hem enerji arz güvenliğini sağlamak, hem fosil yakıt kaynaklı fiyat dalgalanmalarından korunmak hem de iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak mümkün. Enerji dönüşümü, aynı zamanda yapısal bir dönüşüm demek ve merkezi, tek taraflı ve fosil yakıt ağırlıklı geleneksel sistemden yenilenebilir enerji ağırlıklı, dağıtık, birbiriyle etkileşimli, dijital ve tüketicinin ön planda olduğu bir sisteme dönüşümü de temsil ediyor. toplu web

Giderek daha fazla ülke, sıfır karbon hedefi ilan ediyor ve Türkiye, 2053 yılı için karbon sıfır hedefi ilan etti. Fosil yakıtlar, Türkiye’nin enerji karışımının yüzde 83’ünü oluşturmakta Birincil enerji arzında yenilenebilir enerjinin payı, yüzde 16ı. Öte yandan 2021 yılı sonu itibarıyla yenilenebilir enerji kaynakları, kurulu gücün yarısından fazlasını ve elektrik üretiminin üretimin yüzde 36’sını temsil ediyor. Güneş ve rüzgarın payı toplam payı yüzde 13’ü aşıyor. Türkiye’de ithal fosil yakıtlar, birincil enerji arzının yüzde 78’ini oluştururken enerji sektöründe dönüşüm devam ediyor. Emisyonlar açısından bakıldığında Türkiye’nin emisyon salımları son 20 yılda yüzde 134 artış gösterdi ve bu, artış büyük ölçüde enerji ile ilgili emisyonlardaki sürekli artıştan kaynaklandı. Türkiye’nin enerji sektöründen kaynaklanan toplam Co2 emisyonları içindeki elektrik sektörünün payı, yüzde 40. Bu nedenle Elektrik sektörünün diğer sektörlerden önce karbonsuzlaşarak enerji geçişine öncülük etmesi, kritik önem taşıyor” dedi.

SHURA’nın yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve elektrifikasyon konularında yaptığı çalışma sonuçları ile oluşan SHURA 2030 Elektrik Sistemi Vizyonu hakkında da bilgi veren Alkım Bağ Güllü, şunları dile getirdi: “Planlanan yatırımların gerçekleşmesi ve esneklik seçeneklerinden faydalanılması durumunda 2030 yılında Türkiye’nin elektrik üretiminin yüzde 60-70’i yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanabilir. Rüzgar ve güneşin payını ise yüzde 30-35’e çıkarmak mümkün. Enerji verimliliğinde farklı enerji verimliliği çözümlerinin uygulanması ile baz senaryoya kıyasla yüzde 10’luk bir iyileştirme sağlayabiliyoruz. 2030 yılında 2,5 milyon elektrikli araç ve binalarda 1 milyon ısı pompasıyla son kullanıcı sektörlerde elektrifikasyon yolu ile yenilenebilir enerjinin kullanımını artırmak mümkün. Türkiye’nin 2050’ye kadar net sıfır hedefi için de bir yol haritası belirlenmesi gerekiyor ve biz de bu yol haritası üzerinde kendi çalışmalarımızı yapıyoruz. SHURA çalışmalarında güneş ve rüzgar enerjisi, en ekonomik enerji kaynakları olarak ortaya çıkıyor. Öte yandan, 2030 yılında bahsettiğimiz bu dönüşümü sağlamak için 10 yılda toplam 54 milyar dolar yatırım gerekli. Öte yandan elektrik tasarrufu için harcanan her 1 dolar, 1.2 ila 1.5 dolar fayda sağlıyor. Bunun dışında dönüşüm, çevresel, sosyal, ekonomik faydalar da sağlıyor. SHURA’nın diğer bir çalışma ise Türkiye’nin yeşil hidrojen üretim ve ihracat potansiyelinin teknik ve ekonomik açıdan değerlendirilmesi. Yeşil hidrojen son kullanıcı sektörlerde elektrifikasyon ile karbonsuzlaştırılması mümkün olmayan alanlar için kullanılması öngörülen yeni teknolojilerden birisi. ve hem dünya hem Türkiye açısından büyük önem taşıyor. Türkiye’nin yeşil hidrojen üretim potansiyeli yıllık 3.4 milyon ton düzeyinde ve 2050’ye doğru yeşil hidrojen için toplam yurtiçi talebi 1 ila 2 milyon düzeyinde olacak. Yeşil hidrojen ihracatı yıllık 1.5-1.9 milyon ton seviyelerinde gerçekleşebilir ve Türkiye ekonomisine yıllık 6 ila 8 milyar dolar brüt fayda sağlayabilir”

Henüz taslak halinde olan SHURA Elektrik Sektörü Net Sıfır Yol Haritası hakkında da bilgi veren Alkım Bağ Güllü, “Net sıfır hedefine giderken çok ciddi bir dönüşümden geçiyoruz. Elektrik sektörü, enerji sektörü çok ciddi bir dönüşümden geçecek. Bu dönüşümde ülkeler ne kadar erken, hızlı davranırlarsa, o kadar avantajlı olacaklar. Tabii ki ciddi finansmana ihtiyaç duyulacak” şeklinde konuştu.

SHURA – Enerji Dönüşümü Merkezi Kıdemli Enerji Analisti Yael Taranto: “Türkiye’nin yapısal dönüşüm ihtiyaçları ve Yeşil Yeni Düzen paradigması güçlü bir biçimde örtüşüyor”

Toplantıda “Yeşil Yeni Düzen Bağlamında Türkiye’de Enerji Dönüşümünün Finansmanı” konulu bir sunum gerçekleştiren SHURA – Enerji Dönüşümü Merkezi Kıdemli Enerji Analisti Yeşil Yeni Düzen ve bu bağlamda enerji dönüşümünün finansmanına ilişkin kapsamlı bir çalışmamızı Haziran ayında yayınladık. Net sıfır karbon hedefi doğrultusunda enerji dönüşümünü ve dijital dönüşümü içeren Yeşil Yeni Düzen daha önce eşi görülmemiş yatırım hamlesi ile birlikte finansman ihtiyacını, kaynaklarını ve çeşidini artıracak. Türkiye bir Yeşil Finansman stratejisi oluşturarak enerji dönüşümü ile beraber düşük karbonlu ve yüksek katma değerli üretime yönelerek ihtiyaç duyduğu kaynaklara erişebilir. Küresel düzeyde net sıfır karbon hedefine ulaşmak için yıllık yatırım tutarının geçmiş dönemdeki enerji yatırımları ortalamasının 2-3 katına ulaşması gerekecek. İyi bir koordinasyonla bunun için gerekli kaynakların sağlanması mümkün. Örneğin, kurumsal yatırımcıların kontrol ettiği 87 trilyon dolar tutarındaki fonlardan enerji dönüşümüne ayrılabilecek kaynaklar önemli bir potansiyele işaret ediyor.”

Yael Taranto, Türkiye’de enerji dönüşümü ve finansmanının gelişimi hakkında da şu bilgileri aktardı: “2022’de uluslararası enerji ve emtia fiyatlarındaki artışlar, yapısal sorunlar, Rusya-Ukrayna Savaşı yaptırımları enflasyon ve kur baskılarını artırdı. Bununla birlikte, Türkiye’nin yapısal dönüşüm ihtiyaçları ve Yeşil Yeni Düzen paradigması güçlü bir biçimde örtüşüyor. 2002-2021 yılları arasında Uluslararası Kalkınma Finansmanı ve ECA kuruluşları tarafından kullandırılan krediler, enerji dönüşümü finansmanında öncü rol oynadı. Bu dönmede kullandırılan finansmanın yüzde 54’ü yurtiçi, yüzde 46’sı doğrudan ve dolaylı olarak yurt dışı kaynaklı. Enerji sektörü kredilerinde toplam 48.4 milyar dolayında bir rakam söz konusu. Peki ne gibi değişiklikler göreceğiz? Mevcut SHURA 2030 dönüşüm senaryosunda enerji dönüşümü için yıllık ortalama yatırım ihtiyacı, geçmiş dönem yıllık enerji yatırımlarının iki katı seviyesinde. Türkiye’nin 2030 yılına kadar enerji dönüşümü yatırımları için özkaynak dışı finansman ihtiyacı, toplam 107 milyar dolar. 2021-2030 enerji dönüşümü finansman ihtiyacı, aynı dönemde yaratılabilecek küresel kaynakların yüzde 0.5’i seviyesinde. Uygun planlama ve politikalarla finansmana erişmenin mümkün olduğunun altını çiziyoruz. Bunun için ulusal planlamalara entegre edilmesini önerdiğimiz politika ve eylem alanları ile finansman mekanizmalarını çalışmalarımız kapsamında öneriyoruz. Dönüşümün finansmanında, uzun dönemli enerji dönüşümü stratejisi, ulusal taksonomi çalışmaları, finansmana erişimin artırılması, kaynakların çeşitlendirilmesi ve yeni teknolojiler için kamunun öncü rol üstlenmesi önem taşıyor. Bu kapsamda finansman stratejisi oluşturma, koordinasyon ve kaynak teminini sağlayacak bir “iklim bankası” kurulması öneriler arasında yer alıyor. Özel sektör, finans kuruluşları ve STK’ların da özellikle yenilenebilir enerji, enerji yönetimi ve enerji verimliliği alanlarında aktif olarak rol üstlenmesi bekleniyor. Tema bazlı orta-uzun vadeli krediler, yeşil tahviller ve entegre enerji yönetimi finansman paketleri bu eylem alanlarının finansmanı için önerdiğimiz başlıca finansman araçları olarak öne çıkıyor.

Çevrim içi söyleşinin kaydı, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izlenebilir: https://youtu.be/PaYnhSDkJfQ

konferans webÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı; kuruluşunun 31. yıl dönümünde 1 Kasım 2022 Salı günü, ulusal ve uluslararası konuşmacıların yer alacağı “Döngüsel Ekonomiye Geçişte Avrupa Birliği'nde Son Durum, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu ve Atık Yönetiminde Dijital Çözüm Önerileri” konulu bir çevrimiçi konferans organize ediyor.

Konferansta dört ana konu başlığı yer alacak:

  • Döngüsel Ekonomiye Geçişte Avrupa Birliği'nde Son Durum ve Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu
  • Döngüsel Ekonomiye Geçişte Türkiye'deki Son Durum ve Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu
  • Türkiye'de Atıkların Kaynağında Ayrı Toplanmasında Sanayi Sorumluluğu
  • Döngüsel Ekonomi ve Sıfır Atıkla Uyumlu Dijital Çözüm Önerileri

Konusunda uzman yerli ve yabancı birçok uzmanın katılacağı konferansta Türkçe ve İngilizce simultane tercüme de yapılacak. Konferansın detaylarına https://konferans.cevko.org.tr/ adresindeki konferans internet sitesinden ulaşabilirsiniz.

1 Kasım 2022 Salı günü saat 09:00 ve 17:45 arasında gerçekleşmesi planlanan konferansta ayrıca, Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri ve Yeşil Nokta Basın Ödülleri de verilecek. Çevrimiçi olarak Çevre TV’den de yayınlanacak konferansı aşağıdaki linklerden canlı olarak izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/c/ÇevreTv

https://www.cevretv.com.tr/

 

heykel web

Vakfımız tarafından bu yıl altıncısı düzenlenen “Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri”, ÇEVKO Vakfı’nın 31. Kuruluş yıldönümü olan 1 Kasım 2022 tarihinde düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak. Türkiye’de Yeşil Nokta markasını kullanan firmalar arasından sürdürülebilir hayata katkılarıyla öne çıkan firmaların ödüllendirileceği törende, Küçük - Orta Ölçekli İşletme ve Büyük Ölçekli İşletme olmak üzere 2 ayrı sınıfta ödüller verilecek.logo web

Her geçen gün ülkemizde de büyüyen ve güçlenen Yeşil Nokta ailesi üyelerinin çevre ile ilgili sürdürülebilir geri kazanım çalışmalarını kamuoyuna duyurmak için Sanayi Ödüllerine katılan ve belirlenen kriterleri en yüksek oranda sağlayan kuruluşların, yasal sorumluluklarının ötesinde gerçekleştirmekte oldukları örnek çalışmaları ödüllendirmek ve aynı zamanda piyasaya süren konumunda olan tüm firmaları benzer çalışmalara özendirmek ve teşvik etmek amacıyla iki yılda bir organize edilen Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri, bu yıl altıncı kez düzenleniyor.

Sadece ÇEVKO Vakfı ile Yeşil Nokta kullanım (Marka Alt Lisans) sözleşmesi olan firmaların katılabildiği ödüllerde başvuru kategorileri; Ambalajda Önleme Uygulamaları, Atık Yönetim Sistemi ve Uygulamaları, Çevre Konulu Sosyal Sorumluluk Uygulamaları olarak belirlenmişti. 1 Mart 2022’de başvuruların alınmasıyla başlayan ödül sürecine bu sene 18 firmadan 40 proje başvurdu.

Jürinin iki aşamalı titiz değerlendirmesi sonucunda belirlenen kazananların açıklanacağı tören 1 Kasım 2022 Salı günü saat 09:30’da başlayacak. Çevrimiçi olarak Çevre TV’den de yayınlanacak ödül törenini aşağıdaki linklerden canlı olarak izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/c/ÇevreTv

https://www.cevretv.com.tr/

“NEREYE ATAYIM?” İLE E-İRSALİYE

saatler“Nereye atayım?” Saha Atık yönetim Sistemi ile atık toplanmasında önemli bir zaman kaybına neden olan irsaliye sorununa dijital bir çözüm geliştirildi. İster klasik kantar ister araç üstü kantar olsun, atık toplaması yapan araç şoförlerinin tartım sonrasında sevk irsaliyesinin oluşturulması için ilgili firmanın muhasebe bürosuna gitmesi ve buradaki işlemleri beklemesi gerekiyordu. Bu sebeple zaman ve iş kaybı yaşanmaktaydı. “Nereye Atayım?” saha atık yönetim yazılımımızda yapılan geliştirme sonrasında, “Nereye Atayım?” ile otomatik olarak hazırlanan E-irsaliye ile bu sorunun önüne geçildi.

Sistem Nasıl Çalışıyor?entegrasyon semasi

Klasik kantar uygulamalarında, ölçüm sonrasında toplama aracı sürücüsünün kantar kilosunu mobil uygulamaya girmesi ve kayıt tuşuna basmasının ardından E-irsaliye kesme süreci başlamaktadır. Yazılım sistemimiz tarafından oluşturulan detaylı bilgiler, E-irsaliye için yetki verilmiş ilgili Entegratör firmanın sistemine düşmektedir. Firma tarafından kesilen E-irsaliye, GİB (Gelir İdaresi Başkanlığına) ve atıkların alındığı kuruluşa gönderilmektedir. GİB tarafından da atık alımı yapan Lisanslı Firmanın muhasebe birimine iletilmektedir. Birkaç saniye süren bu süreç sonucunda hem atıkların alındığı firma hem de atık alımını yapan personel sistem tarafından sürecin tamamlandığı konusunda bilgilendirilmektedir.

Kantarlı araçlarla yapılan toplamalarda gerçekleştirilen tartım sonrasında araç üstü kantar cihazlarından mobil uygulamaya veri aktarımı yapılmakta ve kantar fişi basılmaktadır. E-irsaliye entegrasyonu sonrasında, toplama yapan araç sürücüsü tarafından kantar fişi basılması ile ilgili komutun verilmesinin ardından, fişin yazılması sürecinde E-irsaliye basılması sağlanmakta ve yukarıda aktarılan süreç dâhilinde alıcı ve satıcı firma muhasebesi, GİB ile yol kontrollerinde ibraz edilmesi amacı ile toplama araç sürücüsünün e-mail adresine E-irsaliye kopyası gönderilmektedir.

Yapılan iyileştirme sonrasında toplama araçlarının, toplama başına yaklaşık 30 dakikalık bir zaman tasarrufu yapılacağı öngörülmektedir. Bu durum günlük toplama sayısında ciddi bir artışa olanak sağlamaktadır.

“Nereye Atayım?” Atık Saha Bilgi Yönetim Sistemi’nin bu yeni entegrasyonu ile toplama maliyetlerinde azalma ve verimlilik artışı sağlanmış oldu. ÇEVKO Dijital Çözümler atıkların toplanması konusunda yaptığı yazılım geliştirme süreçlerine ara vermeden devam etmektedir.

015Küresel Atık Geri Dönüşüm Hizmetleri Pazarı’nın 2027 yılına kadar 77,6 milyar dolar gelir elde etmesi bekleniyor.

MarketStudyReport’un hazırladığı rapora göre, 2020 yılında 54,39 milyar dolar değerinde olan pazarın, 2021-2027 döneminde yüzde 5,2 oranında büyümesi öngörülüyor. Pazarın, aynı dönem içerisinde yüzde 7,8 yıllık bileşik büyüme oranı ile çalışma döneminin sonunda 657,111 milyon dolar toplaması bekleniyor.

Atık yönetimi konusunda oluşan farkındalık, artan nüfus, genişleyen şehirleşme ve hükümetler tarafından yapılan yeni düzenlemelerle birlikte geri dönüşüm hizmetleri pazarının hızla büyüyeceği öngörülüyor. Örneğin Dünya Bankası Grubu’nun verilerine göre, 2016 yılında, dünya genelinde günde 2,01 milyar ton katı atık üretildi. Üretilen katı atığın, 2050 yılına kadar yüzde 70 oranında artarak 3,4 milyar tona ulaşacağı tahmin ediliyor.

Atıkların tekrar üretime dahil edildiği döngüsel ekonomi endüstrisinde; odun, plastik, gıda, cam, elektronik, giyim ve tekstil atıkları gibi segmentler dünya genelinde döngüsel metotların yaygın olarak kullanıldığı alanlar olarak belirtilirken, artan nüfusun etkisiyle gıda atığının, diğer atık türleri içinde en büyük gelir payına sahip olarak öne çıktığı vurgulanıyor.

Raporun bir bölümünde “Küresel Atık Geri Dönüşüm Hizmetleri Pazarı” başlığı altında Asya Pasifik, Kuzey Amerika, Avrupa, Latin Amerika ve Dünyanın Geri Kalanı olarak bölgesel analiz de yapıldı. Buna göre Asya Pasifik, atık malzeme yönetimi konusunda artan farkındalığın yanı sıra şirketlerin ve devlet kurumlarının etkin atık geri dönüşümü için hayata geçirdiği uygulamalar sayesinde pazar payı açısından dünya çapında lider konuma ulaştı. Avrupa ve Kuzey Amerika’nın da 2021-2027 döneminde yüksek büyüme oranını yakalaması bekleniyor.

Ayrıca raporda bazı uluslararası markalar döngüsel ekonomik modelde önde gelen oyuncular olarak belirtiliyor. Bunlar;  ZARA SA, Unilever plc, Sony Group Corporation, Panasonic Corporation, Nestle SA, International Business Machines Corporation, Inter IKEA Systems BV, Hennes & Mauritz AB (H&M), Cisco Systems Inc. ve Adidas AG.

“Değer” Kavramı Yeniden Anlamlandırılmalı

Yeni Zelanda’da yayımlanan yeni bir rapor ise, mevcut finansal sistemin döngüsel ekonomiye geçişi yavaşlatan engellerle dolu olduğunu gösteriyor.

Sustainable Business Network ve Grant Thornton’un ortak hazırladığı raporda, ekonomilerin doğal varlıkların tüketilmesi üzerine kurulduğu ve bu sayede elde edilen kazancın da başarı göstergesi olarak kabul edildiği belirtiliyor. Dolayısıyla mevcut finansal sistemin atık üretimini teşvik ettiği ancak atık geri dönüşümü konusunda yetersiz kaldığı ifade ediliyor.

Grant Thornton Sürdürülebilirlik ve Etki Lideri Michael Worth, işletmelerin sürdürülebilir bir şekilde üretilen ürünlerin piyasada rekabet edebilir hale gelmediği sürece bu modelden vazgeçmeyeceklerini söylüyor. Worth, halihazırdaki uygulamaların, şirketleri döngüsel ekonomi konusunda motive etmediğini ifade ederek yeni düzenlemelerin yapılması gerektiğinin de önemine değiniyor.

Rapor, “değer” kavramının döngüsel bir ekonomi bağlamında yeniden anlamlandırılmasının önemini vurguluyor. Bu kapsamda, değer kavramının maddiyat üzerinden değil, neyi koruduğumuz ve neyi dönüştürdüğümüz üzerinden yeniden adlandırılması gerektiği belirtiliyor.

Kaynak: İSO Yeşil Blog

014

Birlik, Birleşmiş Milletler Çevre Asamblesi’nde alınan karar ile kuruldu.

Küresel plastik kirliliğine son vermeyi amacı ile Ruanda ve Norveç hükümetlerinin öncülüğünde “Plastik Kirliliğini Durdurmak İçin Yüksek Azimli Koalisyon” kurulduğu bildirildi.

22 Ağustos 2022 günü resmî olarak kurulan koalisyonun diğer üyeleri ise Kanada, Peru, Almanya, Senegal, Gürcistan, Kore Cumhuriyeti, Birleşik Krallık, İsviçre, Portekiz, Şili, Danimarka, Finlandiya, İsveç, Kosta Rika, İzlanda, Ekvador, Fransa ve Dominik Cumhuriyeti ülkeleri oldu.

Koalisyon tarafından konu ile ilgili yapılan açıklamada koalisyonun kurulma fikrinin kaynağının geçtiğimiz Mart ayında gerçekleşen Birleşmiş Milletler Çevre Asamblesi (UNEA) kapsamında alınan bir karar olduğu bilgisini verildi.

Asamblede üzerinde mutabık kalınan karar küresel plastik kirliliğini sona erdirmek için uluslararası yasal bağlayıcılığı olan bir araç geliştirilmesine yönelik müzakerelerin başlatılmasına yönelik adımlar atılmasını içeriyordu.

Koalisyonun açıklamasında uluslararası bağlayıcılığı olan bir araç geliştirilmesine yönelik bu kararın Paris İklim Anlaşması’nın ardından ilk olmasının önemine vurgu yapıldı.

2024 yılında bir anlaşma metninin kabul edilmesi için çalışmalar yürütecek Koalisyon, 2040 yılında plastik kirliliğinin son bulmasını hedefliyor.

Koalisyonun üyeleri önümüzdeki haftalarda ABD’nin New York şehrinden düzenlenecek Birleşmiş Milletler Genel Asamblesi sırasında bir araya gelerek bundan sonra atılacak adımları görüşecek.

Hükümetlerarası Müzakere Komitesi de ilk toplantısını 28 Kasım tarihinde Uruguay’ın Punta del Este kentinde yapacak.

Koalisyon temel olarak üç stratejik hedef belirlemiş durumda. Bunlar; plastik tüketimini ve üretimini sürdürülebilir düzeylerde sınırlamak, çevreyi ve insan sağlığını koruyan plastikler için döngüsel bir ekonomi oluşturmak, plastik atıkların çevreye duyarlı bir şekilde yönetilmesini ve geri dönüştürülmesini sağlamak.

Atık miktarı katlanarak artacak

Koalisyonun açıklamasında OECD çalışmasında göre 2019’da 460 milyon ton olan yıllık plastik tüketiminin, herhangi bir önlem alınmadığı takdirde 2060 yılında 1,231 milyar tona yükseleceğine dikkat çekildi.

Bununla birlikte açıklamada mevcut eğilimin devam etmesi halinde nehir ve göllere her yıl karışan plastik miktarı 2019’daki 109 milyon ton seviyesinden 2060 yılında 348 milyon tona, okyanuslara karışan plastik miktarı ise 30 milyon tondan 145 milyon tona ulaşacağı bilgileri paylaşıldı.

Kaynak: Yesilekonomi.com

013Stanford Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, dünya çapında yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçişin maliyetinin altı yıl içinde geri kazanılabileceğini söylüyor.

Stanford Üniversitesi tarafından yapılan yeni bir araştırmada, 145 ülkeyi inceleyen araştırmacılar, temiz enerjiye geçmenin ve tüm enerji sektörlerini elektriklendirmenin elektrik kesintilerine veya fiyatlarda artışa yol açmayacağını belirtti. Araştırmaya göre fiyatlar hemen düşecek ve yüzde100 yenilenebilir enerjiye geçişin tüm ön maliyetleri sadece 6 yıl içinde geri ödenecekti.

Rapora göre temiz enerji, enerji birimi başına ortalama maliyeti yüzde 12 oranında azaltacak ve bu da toplamda yıllık yüzde 63 daha düşük enerji maliyeti sağlayacak.

Çalışma, Stanford Üniversitesi’nde inşaat ve çevre mühendisliği profesörü ve Atmosfer/Enerji Programı Direktörü Prof. Mark Z. Jacobson tarafından yönetildi. Jacobson’a göre, “Tüm enerji sektörlerini elektriklendirerek; temiz, yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimi; bu elektrikten ısı, soğuk ve hidrojen yaratmak; elektrik, ısı, soğuk ve hidrojenin depolanması; genişleyen iletim; ve bazı elektrik kullanım zamanını değiştirerek, her yerde güvenli, ucuz ve güvenilir enerji üretebiliriz.”

Jacobson, temiz, yenilenebilir bir enerji sistemine geçişte dünya çapında enerji kullanımının hemen yüzde 56 oranında azalacağını belirtiyor. Tasarruf, temiz enerjinin yakma sistemlerine göre verimliliği ve ayrıca fosil yakıt elde etmek için enerji harcamasına gerek kalmadığı için verimlilikten kaynaklanmaktadır.

Araştırma ekibi değerlendirmelerini yapmak için kara ve deniz rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi, güneş ısısı, jeotermal elektrik ve ısı, hidroelektrik ve az miktarda gelgit ve dalga elektriğine baktı. Piller, en yaygın elektrik depolama çözümüydü ve ekip, dört saatten fazla depolama süresine sahip pillerin gerekli olmadığını tespit etti.

Rapora göre, dünyadaki karbondioksitin yüzde 99,7’sini üreten 145 ülkedeki sistemleri güncellemek için tahmini 62 trilyon dolar gerekli olduğundan, fiyatlar düşük değil. Ancak yenilenebilir enerjiye geçiş, yılda 11 trilyon dolarlık anında tasarruf sağlıyor. Bu, eğer bu ülkeler sadece değişikliği yapmaya istekli olsaydı, dünyanın altı yıl gibi kısa bir sürede peşin maliyetleri dengeleyebileceği anlamına geliyor.

Jacobson ve ekibi, dünyanın 2050’ye kadar kesinlikle yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçmesini tavsiye ederken, ekibin hedefi, 2030 yılına kadar dünyanın yüzde 80’inin geçişi gerçekleştirmesini sağlamak.

Araştırmaya aşağıdaki link üzerinden ulaşabilirsiniz:

https://web.stanford.edu/group/efmh/jacobson/Articles/I/145Country/22-145Countries.pdf

012Avrupa Konseyi, “55’e Uyum” paketi kapsamında yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği yönergelerini müzakere ederek yeni bir yasa tasarısı oluşturdu.

Yeni yasa tasarısının nihai metninin oluşması için Konsey’in Avrupa Parlamentosu ile müzakerelere başlaması planlanıyor.

Enerji üretimi ve kullanımı Avrupa Birliği’nin (AB) emisyonlarının yüzde 75’ini oluşturuyor. Uzlaşmaya varılan yeni hedefler, AB’nin 2030 yılına kadar 1990 seviyelerine kıyasla net sera gazı emisyonlarını en az yüzde 55 oranında azaltma hedefine önemli bir katkı sağlayacak.

Fransa Enerji Dönüşümü Bakanı Agnès Pannier-Runacher, uzlaşmaya varılan başlıkların Ukrayna’daki savaş göz önüne alındığında enerji için Rusya’ya olan bağlılığın azaltılmasına yardımcı olacağını belirterek; “Üye devletlerin bu iki yönerge üzerindeki anlaşması, küresel ısınmaya karşı mücadelede atılmış büyük bir adım. Büyük miktarda yenilenebilir enerji dağıtımı ve enerji tasarrufunda önemli çabalarla enerji sistemlerimizi karbondan arındırmak, iklim hedeflerimize ulaşmak için çok önemli.” dedi.

Sektörlere özel hedefler belirlendi

Konsey, yenilenebilir kaynaklardan sağlanacak enerjinin, elde edilen toplam enerji içerisindeki payını yüzde 32’den yüzde 40’a çıkarma kararı aldı. Üye devletlerin, yeni hedefe ulaşmak için 2023 ve 2024’te güncellenecek olan Ulusal Enerji ve İklim Planları’nda (National Energy and Climate Plans, NECP) belirlenen ulusal katkı paylarını artırmaları gerekecek. Ek olarak; yenilenebilir enerjilerin entegrasyonunu hızlandırmak için Konsey, sektörlere özgü hedefler belirlemek üzere anlaşmaya vardı.

Konsey taşımacılık sektörüne, 2030 yılına kadar sera gazı yoğunluğunun yüzde 13 oranında azaltılması veya sektörde tüketilen enerjinin yüzde 29’unun yenilenebilir enerjiden elde edilmesi arasında seçim yapma olanağı tanıyacak.

Yapılan oylamada, havacılık sektörü için ücretsiz emisyon izinlerinin 2027 yılına kadar aşamalı olarak kaldırılması da kabul edildi. Sürdürülebilir havacılık yakıtlarının (Sustainable Aviation Fuel, SAF) kullanımının yaygınlaştırılmasına yönelik oluşacak maliyetleri karşılamak için aşamalı olarak kaldırılan ücretsiz tahsisatların 20 milyonu sektöre hibe edilecek.

Konsey, deniz taşımacılığı emisyonlarını Emisyon Ticaret Sistemi (Emission Trading System, ETS) kapsamına dahil etmeyi de kabul etti. Deniz taşımacılığına büyük ölçüde bağımlı olan üye devletler bu karardan en fazla etkilenecek ülkeler olacağından, Konsey, açık artırmada verilen tahsisatların yüzde 3,5’ini bu üye devletlere dağıtma kararı aldı.

Enerji tüketiminde tasarruf sağlanacak

Mayıs 2022’de Komisyon tarafından önerilen RepowerEU planının öncelikleri doğrultusunda yenilenebilir enerji projeleri için gerekli izin prosedürlerinin işleyişinin hızlandırılmasını kararlaştıran Konsey, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden sonra, AB’nin Rus fosil yakıtlarına bağımlılığını sonlandırma planı kapsamında yenilenebilir enerjilerin dağıtımını hızlandırmayı hedefliyor.

Konseyde, 2030 yılına kadar AB düzeyinde enerji üretimi ve tedariki için kullanılan enerjiyi ifade eden birincil enerji tüketiminin yüzde 39, son kullanıcılar tarafından tüketilen enerjiyi temsil eden nihai enerji tüketiminin yüzde 36 oranında azaltılması da onaylandı.

Yeni kararlara göre üye ülkeler, 1 Ocak 2024’ten itibaren yıllık nihai enerji tüketiminin yüzde 1,1’i oranında tasarruf sağlayacak. Bu oran, 1 Ocak 2026’dan itibaren yüzde 1,3 ve 1 Ocak 2028’den 31 Aralık 2030’a kadar yüzde 1,5 olarak artırılacak.

ETS ve SKDM’de yeni hedefler

ETS kapsamındaki sektörlerde 2030 yılına kadar emisyonların yüzde 61’inin azaltılması hedefinin sürdürülmesinde mutabık kalan Konsey ayrıca, yeniden temellendirme kapsamında genel emisyon tavanının bir kereye mahsus azaltılmasını ve emisyon üst sınırının yıllık azaltım oranının yılda yüzde 4,2 oranında artırılmasını onayladı.

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism, CBAM – SKDM) kapsamındaki sektörlerle ilgili olarak Konsey, 2026 ile 2035 arasındaki on yıllık bir süre boyunca SKDM tarafından ilgili sektörlere yönelik ücretsiz tahsisatların aşamalı olarak sona erdirilmesi önerisini kabul etti. Bu sektörlerin karbondan arındırılması için gereken destek, İnovasyon Fonu’ndan sağlanacak. Konsey ayrıca Komisyon’dan ihracatta karbon kaçağı da dahil olmak üzere SKDM’nin etkilerini takip etmesini ve ek önlemlere ihtiyaç olup olmadığını değerlendirmesini istedi.

Modernizasyon Fonu ile ilgili olarak Konsey, ilave tavanın yüzde 2,5’inin açık artırmaya çıkarılması, öncelikli yatırımların payının ise yüzde 80’e çıkarılmasını talep etti. Konsey, Modernizasyon Fonu’ndan yararlanan üye ülkeler listesinin genişletilmesine de karar verdi. Doğal gaz projeleri ilke olarak Fon’dan yararlanamayacaklar. Ancak Konsey, fondan yararlanacakların belirli koşullar altında doğal gaz projelerini finanse etmeye devam etmelerine izin verecek bir geçiş tedbiri getirdi.

Konsey ve Parlamento bu aşamadan sonra iki yönergenin nihai metni üzerinde anlaşmak için müzakerelere başlayacak.

Kaynak: İso Yeşil Blog

011Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği’nin (AB) 2030 yılına kadar çevre politikalarını takip etmek için rehber görevi görecek ana göstergeler listesini sundu.

Paydaşlar ve üye devletler ile yapılan istişareler sonucunda ortaya çıkan 8. Çevre Eylem Planı (8th Environment Action Programme, EAP), AB’nin “Gezegen Sınırları İçinde, Daha İyi Yaşamak (Living Well, Within. The Limits Of Our Planet)” hedefine bağlı kalarak yeşil geçişi adil ve kapsayıcı bir şekilde gerçekleştirmeyi amaçlıyor.

8. EAP’ta tematik hedefler, sera gazı emisyonlarının azaltılması, iklim değişikliğine uyum, yenilenebilir bir büyüme modeli, sıfır kirlilik hedefi, biyolojik çeşitliliğin korunması ve üretim ve tüketimle ilgili temel olumsuz çevresel etkilerin azaltılması olarak belirlendi.

Konsey ve Parlamento, öncelikli hedeflere ulaşmak için ham madde ve tüketim ayak izlerinin azaltılması, çevresel açıdan olumlu teşviklerin güçlendirilmesi ve çevreye zararlı sübvansiyonların, özellikle fosil yakıt sübvansiyonlarının aşamalı olarak kaldırılması üzerinde de anlaşmaya vardı.

“Ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz”

8. EAP’ta kapsamında belirlenen yeni İzleme Çerçevesi ile, şeffaflığın teşvik edilmesi ve Avrupalıların AB iklim ve çevre politikası hakkında bilgilendirilmesi hedefleniyor. 8. EAP, sürdürülebilir finansmanı, “kirleten öder” ilkesini ve çevreye zararlı sübvansiyonların aşamalı olarak kaldırılmasını kapsayan temel kolaylaştırıcı koşullara yönelik ilerlemeyi izlemek için göstergeler de içeriyor.

Avrupa Yeşil Mutabakatı’ndan Sorumlu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, “Avrupa ve dünyanın ihtiyaç duyduğu adil ve yeşil geçişi sağlamamıza yardımcı olacak iddialı çevre ve iklim hedeflerimiz var. Ama ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz. Belirlediğimiz göstergeler hedefimize ulaşmamıza yardımcı olacak.” dedi.

Çevre, Okyanuslar ve Balıkçılık Komisyonu Üyesi Virginijus Sinkevičius ise “Politikalar ancak uygulandıkları takdirde başarılı olur. Bu ana göstergeler, eğilimlere ışık tutarak ve daha fazla gayret gerektirecek alanların belirlenmesini sağlayarak Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında anlaşmaya varılan politikaları izlememizi kolaylaştıracak.” ifadelerini kullandı.

8.EAP, 2 Mayıs 2022’de yürürlüğe girmiş ve Komisyon’a sınırlı sayıda göstergeye dayalı bir izleme çerçevesi sunma yükümlülüğü getirmişti. Yükümlülük kapsamında yeni çevre programının “çevre-sosyal” ve “çevre-ekonomik politika” konuları arasındaki bağlantıları ele alan göstergelerini içermesi şartı konmuştu.

8.EAP kapsamında, 2024’te bir ara dönem incelemesi yapılacak ve bu incelemenin ardından Komisyon, uygun görmesi halinde 8. EAP’a  2025 sonrası dönem için yeni bir eylem listesi ve zaman çizelgesi içeren bir ekleme yapmak için yasama önerisi sunacak.

Kaynak: İSO Yeşil Blog

010

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) ile ilgili uygulamalarda kamu kurumlarda işbirliğinin artırılması için Ulusal Sürdürülebilir Kalkınma Koordinasyon Kurulu kuruldu.

Resmi Gazete’nin 18 Temmuz 2022 tarih ve 2022/12 sayısında yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesine göre kurul Strateji ve Bütçe Başkanı başkanlığında faaliyet gösterecek.

Kurulda tüm bakanlıkların ilgili bakan yardımcıları ile birlikte Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ve Türkiye İstatistik Kurumu başkanları da yer alacak.

Kurulda sürdürülebilir kalkınma konularına ilişkin çalışmalarda bulunmak üzere ilgili temsilcilerin, uzmanların katılımı ile çalışma grupları oluşturabilecek. Kurul toplantılarına gerektiğinde diğer kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, uluslararası kuruluşlar, özel sektör temsilcileri ve konuyla ilgili uzmanlar davet edilebilecek ve çalışma gruplarında yer alabilecek.

Ulusal Sürdürülebilir Kalkınma Koordinasyon Kurulu ile İlgili 2022/12 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesine aşağıdaki link üzerinden ulaşabilirsiniz.

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/07/20220719-3.pdf

009İBB, küresel iklim kriziyle mücadele konularında yerel belediyelere danışmanlık hizmeti veriyor. Kentlerin enerji verimliliğini artırmak için “İklim Eylem Planı” hazırlayan İBB, son olarak Edirne Belediyesi ile anlaştı. Bu kapsamda Edirne Belediyesi’nin “karbon nötr” hedefi doğrultusundaki iklim planını İBB hazırlayacak. 

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki İstanbul Enerji AŞ, yerel yönetimlere hazırladığı Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı (SECAP) çalışmalarına devam ediyor. Daha önce Büyükçekmece ve Çorlu Belediyelerine yenilenebilir enerji konularında danışmanlık hizmeti veren İstanbul Enerji, son olarak Edirne Belediyesi ile iş birliği yaptı.  

Edirne Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen SECAP tanıtım programı, akademisyenler, meslek odaları, ticaret sanayi odası üyeleri, mahalle muhtarları, gibi birçok kurum ve kuruluşun katılımıyla gerçekleşti. Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan ve İstanbul Enerji Genel Müdürü Yüksel Yalçın, Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı Kapsamında iş birliği protokolü imzaladı.

 

BİR DERECELİK ISI ARTIŞI DÜNYAYI DEĞİŞTİRİYOR

Enerji ve iklim çalışmaları konusunda, yerel yönetimlerle iş birliğinin önemine değinen İstanbul Enerji AŞ Genel Müdürü Yüksel Yalçın, " Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı çalışmalarımız bu açıdan çok önemli. Özellikle 2000'li yıllardan sonra artı bir derecelik artışın bile dünyayı nasıl değiştirdiğini hepimiz görüyoruz.  Sürdürülebilir İklim Eylem Planı (SECAP) yerel yönetimlerin sorumluluk alanlarından biri. Bu kapsamda akademisyenler danışmanlığında, uzman mühendis kadromuzla yerel yönetimlere danışmanlık yapıyoruz” dedi. 

 

HEDEFİMİZ KARBON NÖTR

Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan ise İstanbul Enerji ile birlikte başlatılan bu sürecin önemine dikkat çekerek; “Hedefimiz Karbon nötr bir kent. Bu hedefe 2050 yılında ulaşmayı planlıyoruz. Karbon nötre ulaşamazsak, evlatlarımız, torunlarımız bizim yaşadığımız gibi bir dünyada yaşayamayacaklar. Net olan bu” ifadelerine yer verdi. 

İstanbul Enerji ve Edirne Belediyesi işbirliğinde 2050 karbon nötr hedefi doğrultusunda temiz enerji çalışmaları gerçekleştirilecek.

008Sürdürülebilirliği merkeze alacak biçimde büyümeye ve değer yaratmaya odaklanan PepsiCo, Kocaeli Suadiye fabrikasında sektöre örnek olacak bir adım daha atarak, yeni ve çevreye duyarlı eşanjörün kurulumunu tamamladı. Eşanjör yatırımı ile kirli hava kontrol sistemi sayesinde yanma verimi arttırılarak baca gazı emisyonu en aza indirilecek, böylelikle doğalgaz ve elektrik tasarrufu sağlanacak.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu’nun katılımıyla açılışı gerçekleştirilen eşanjör yatırımı sayesinde Suadiye Fabrikasında doğal gaz tüketiminde 3.000 Mwh/yıl, elektrik tüketiminde ise 110 Mwh/ yıl tasarruf sağlanacak. 7 günde monte edilen ve toplam kurulumu 16 günde tamamlanan yeni eşanjör ile sere gazı azaltımı 619 ton / yıl olurken, eski versiyona göre verim yüzde 9 artacak. Toplam yıllık tasarrufun 255M. dolar olan bu yatırım ile PepsiCo, iklim değişikliği ile mücadele ve PepsiCo’nun 2040 Net Sıfır Emisyon hedefine ulaşılması adına önemli bir adım atmış oldu.

Döngüsel ve kapsayıcı bir sürdürülebilir ekonomiyi hedefleyen PepsiCo, Pozitif Tarım, Pozitif Değer Zinciri ve Pozitif Seçenekler olmak üzere üç temel başlık altında şekillenen PepsiCo Pozitif stratejisiyle daha sürdürülebilir bir yaşam için çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor.

Eşanjör kurulum video linki: https://www.youtube.com/watch?v=Q2w1gmBsKiE

007Migros, tüm ekosistemini dahil ederek belirlediği 2030 ve 2050 hedeflerini içeren Entegre Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı. Migros’un “Migros İyi Gelecek Planı” çerçevesinde hazırladığı, ulusal ve uluslararası platformlarda yürütülen tüm çalışmaların yer aldığı raporda, karbon salımının 2030 yılına kadar mutlak yüzde 42 oranında azaltılması hedefleniyor.

Migros, yayımladığı entegre raporda, bilime dayalı mutlak hedef olarak 2030 yılına kadar karbon salımını yüzde 42 oranında azaltacağını açıkladı. Migros Ticaret A.Ş. İcra Başkanı Özgür Tort, “Migros olarak, bugüne kadar hep geleceğin kapısını araladık. Sürdürülebilir büyümeyi, topluma katkı sağlamayı, inovatif çözümlerle sektörümüzde dönüşüm yaratmayı, gezegenimizin ve kaynaklarımızın korunması için sorumluluk almayı ilke edindik. Bu yıl sürdürülebilirlik raporumuzu, gıda perakende sektöründe bir ilk olarak “Entegre Rapor” formatında hazırladık. Bu rapor geleceğe yazılmış bir mektuptur” dedi.

Raporla ilgili bilgiler veren Migros Ticaret A.Ş. İcra Başkanı Özgür Tort, “Migros olarak, bugüne kadar hep geleceğin kapısını araladık. Müşterilerimize daha kaliteli, iyi ürün ve hizmet sunmayı, çalışanlarımıza yatırım yapmayı, tedarikçilerimizle birlikte sürdürülebilir büyümeyi, içinde bulunduğumuz topluma katkı sağlamayı, inovatif çözümlerle sektörümüzde dönüşüm yaratmayı, gezegenimizin ve kaynaklarımızın korunması için sorumluluk almayı ilke edindik. Bu yaklaşımımız sürdürülebilirliği, dev ekosistemimizin doğal yapı taşı haline getirdi. Migros İyi Gelecek Planımız da bu yaklaşımımız doğrultusunda oluştu. Her yıl daha zorlayıcı hedeflere koşuyoruz. Bu yıl sürdürülebilirlik raporumuzu, gıda perakende sektöründe bir ilk olarak “Entegre Rapor” formatında hazırladık. Bu rapor geleceğe yazılmış bir mektuptur” dedi.

“2030 yılına kadar karbon salımını mutlak olarak yüzde 42 azaltmayı hedefledik”

Bu yüzyılda bilime dayalı hedeflerle küresel ısınmanın 1,5ºC ile sınırlandırılmasının dünya için önemli olduğunu ve bu doğrultuda Migros’un karbon ayak izini azaltma hedefinde çıtayı yükselttiğine değinen Özgür Tort, Entegre Sürdürülebilirlik Raporu’nda öne çıkan somut hedefleri de şöyle sıraladı: “2030 yılına kadar, 2020’ye kıyasla Kapsam 1 (gaz kaçağı kaynaklı) ve Kapsam 2 (elektrik tüketimi kaynaklı) karbon salımımızı mutlak olarak yüzde 42 azaltmayı hedefledik. Karbon net sıfır hedefi yolunda somut adımlarla ilerliyoruz. Bilime dayalı bu hedef için patenti Migros’a ait olan sulu soğutma sistemi ile gaz kullanımının azaltılması ve elektrik tasarrufu sağlayacak uygulamaları yaygınlaştıracağız.”

“Sürdürülebilirlik alanında Türkiye’nin ilk 10 firması arasında yer alıyoruz”

Migros’un BİST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde 8 yıl üst üste yer alan tek perakendeci olduğunun altını çizen Tort, şöyle devam etti: “CDP’de üç kez İklim Liderleri, bir kez Su Liderleri arasında yer aldık. Saygın araştırma raporlarında Migros sürdürülebilirlik alanında Türkiye’nin ilk 10 firması arasında yer alıyor. Hepimizin olumsuz etkilerini yaşadığı iklim değişikliği ile mücadele için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

“Pek çok kooperatifle çalışarak üreticinin pazarda güçlenmesine destek veriyoruz”

2030 yılına kadar satış metrekaresi başına su tüketimini yüzde 10 oranında azaltmayı hedeflediklerini belirten Tort, “Öncülük ettiğimiz İyi Tarım Uygulamaları (İTU) kapsamında bugüne kadar toplam 1 milyon ton İTU’lu meyve – sebze tedarik ettik. Bu yıl tedarik tonajımızı yüzde 20 artırmayı hedefliyoruz. Rejeneratif tarım ve tarımsal ürünlerin karbon emisyonlarının azaltılması adına çalışmalara başladık. Yerelde üretilen ürünlerin yakın bölgelerdeki mağazalarımızda satışını önceliklendiriyor, aynı zamanda karbon salımını azaltıyor ve pek çok kooperatifle çalışarak küçük üreticilerin pazarda güçlenmesine destek veriyoruz. Kadın kooperatiflerine verdiğimiz özel eğitimler sayesinde de üretim standartlarını yükseltmelerini sağlıyor, ürünlerini mağazalarımızda satışa sunmalarına geniş imkân yaratıyoruz” dedi.

Yöneticilerde kadın oranını artırma hedefimizi yüzde 35 olarak yukarı yönlü güncelledik”

Sürdürülebilirlik Raporu’nda birçok konuda yeni hedefler belirleyerek çıtayı çok daha yukarı taşıdıklarını vurgulayan Tort, 2030 yılına kadar gıda imha oranımızı yüzde 50 azaltacağız. Son 3 yılda yüzde 22’lik bir azalma sağlayarak hedefimizi neredeyse yarıladık” diyerek şu bilgileri verdi: “Gıda israfıyla mücadele için Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) tarafından yürütülen “10x20x30” girişimine 23 tedarikçimiz ile birlikte dahil olduk. İş Dünyası Plastik Girişimi’ne katılarak 2023’e kadar 493 ton plastik atığı önlemeyi taahhüt ettik ve ilk yılda 247 ton atığı engelledik. Poşetsiz Alışveriş Hareketimizi başlattık. Ayrıca, toplumun her kesiminde olduğu gibi şirketimiz içinde de toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyen adımlarımızı sürdürdük. Yöneticilerde kadın oranını artırma hedefimizi yüzde 35 olarak yukarı yönlü güncelledik. Her mağazamızda en az 1 kadın yöneticimizin olmasını amaçlıyoruz.”

 

006bp Express ve Nestlé’nin daha yeşil bir dünya için ecording ile gerçekleştirdiği işbirliği kapsamında, Temmuz ve Ağustos ayı boyunca bp Express marketlerinde satılan her bir Nescafé Xpress, doğaya tohum topu olarak geri dönüyor.

bp Türkiye, Nestlé ve ecording’in gerçekleştirdiği işbirliği kapsamında Temmuz ve Ağustos ayı boyunca bp Express marketlerinde satılan her Nescafé Xpress, doğaya tohum topu olarak geri dönecek. Daha yeşil bir dünya ve sürdürülebilir bir gelecek için hayata geçen kampanya kapsamında 100.000 adet tohum topu, ecording ile doğayla buluşacak. Proje ile bp Express marketlerinde yazın satın alınan her bir Nescafé Xpress ürünü için ecording’in ecoDrone’ları ile belirlenmiş doğal alanlara havadan tohum topu atışı gerçekleştirilecek.

bp Türkiye olarak istasyonlarını gelecek hedefleri çerçevesinde dönüştürmekten ve bp’nin yenilenen stratejisi ile paralel olarak, daha iyi bir dünya için, bp Express marketlerinde yenilikçi kampanyalara imza atmaktan mutluluk duyduklarını ifade eden bp Türkiye Akaryakıt Dışı Gelirler ve Franchise Kanalı Müdürü Arda Uncu konuyla ilgili açıklamasında; “Günümüz dünyası doğaya, çevreye ve insanlığa duyarlı olmayı gerektiriyor. Biz de bu bakış açısı ile daha yeşil bir dünya ve sürdürülebilir bir gelecek için Nestlé ve ecording ile gerçekleştirdiğimiz işbirliğimiz ve kampanyamız için heyecanlıyız. “Doğayı Canlandırmaya Devam” diyerek misafirlerimizin desteği ile iki ayın sonunda 100.000 adet tohum topu atışını hedefliyoruz. Tohumların insan elinin ulaşmadığı doğal alanlar ile buluşacak olması çok kıymetli, bu sebeple de ecording’in yaptığı çalışmaları çok anlamlı buluyorum. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bp Express marketlerimizde ve Wild Bean Cafe’lerimizde ülkemizin önde gelen markalarıyla iş birliği içerisinde yeniliklere imza atmayı sürdürmeyi hedefliyoruz” dedi.

Nescafé Xpress Pazarlama Müdürü Burcu Küçük, Nestlé’nin yer aldığı her alanda çevre hassasiyeti ile sürdürülebilir adımlar attığına dikkat çekerek şöyle devam etti: “Nestlé olarak doğaya ve insana saygılı, sadece bugünü değil gelecek nesilleri, gezegenimizin geleceğini düşünen projelerin içinde yer almaktan mutluluk duyuyoruz. bp Express ve ecording ile de bu ortak noktada buluştuk. Satılan her bir Nescafé Xpress ürünümüzle tohum toplarını toprakla buluşturmak ve tabiatın yaşam döngüsünü koruyabilmek bizim için çok değerli. Önümüzdeki dönemde de Türkiye’de sürdürülebilirlik kapsamında farklı projelere imza atmaya devam edeceğiz.”

004ÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfımız; kuruluşunun 31. yıl dönümünde 1 Kasım 2022 Salı günü; ulusal ve uluslararası konuşmacıların yer alacağı “Döngüsel Ekonomiye Geçişte Avrupa Birliği'nde Son Durum, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu ve Atık Yönetiminde Dijital Çözüm Önerileri” konulu bir konferans organize etmektedir.

Aynı program içerisinde Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri ve Yeşil Nokta Basın Ödülleri de verilecektir. Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri; her geçen gün ülkemizde de büyüyen ve güçlenen Yeşil Nokta ailesi üyelerinin çevre ile ilgili sürdürülebilir geri kazanım çalışmalarını kamuoyuna duyurmak için Sanayi Ödüllerine katılan ve belirlenen kriterleri en yüksek oranda sağlayan kuruluşlarının yasal sorumluluklarının ötesinde gerçekleştirmekte oldukları örnek çalışmaları ödüllendirmek ve aynı zamanda piyasaya süren konumda olan tüm firmaları benzer çalışmalara özendirmek ve teşvik etmek amacıyla verilmektedir. Yeşil Nokta Basın Ödülleri ise toplumu çevre ve geri dönüşüm konusunda bilinçlendirmeye, bilgilendirmeye yönelik duyarlılık gösteren basın-yayın kuruluşlarına, habercilere ve toplumun takdirini kazanmış kişilere verilmektedir.

Tüm günlük organizasyonumuzu hibrit olarak planlıyoruz. Detayları önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşacağız. 1 Kasım 2022 Salı gününü ajandanıza not etmenizi rica ederiz.

 

003ÇEVKO Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfımız tarafından bu yıl altıncısı düzenlenen “Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri” Türkiye’de Yeşil Nokta markasını kullanan firmalar arasından sürdürülebilir hayata katkılarıyla öne çıkan firmaların katılabildiği bir ödül sürecidir.

Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri, dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de her geçen gün büyüyen ve güçlenen Yeşil Nokta ailesi üyelerinin çevre ile ilgili sürdürülebilir geri kazanım çalışmalarını kamuoyuna duyurmayı hedefliyor. Ödül sürecine katılan ve belirlenen kriterleri en yüksek oranda sağlayan kuruluşlarının yasal sorumluluklarının ötesinde gerçekleştirmekte oldukları örnek çalışmaları ödüllendirmek ve aynı zamanda piyasaya süren konumda olan tüm firmaları benzer çalışmalara özendirmek ve teşvik etmek de ödüllerin hedefleri arasında yer alıyor.

Sadece ÇEVKO Vakfı ile Yeşil Nokta kullanım (Marka Alt Lisans) sözleşmesi olan firmaların katılabildiği ödül sürecimizin başvuru kategorileri aşağıdaki gibidir;

1. Ambalajda Önleme Uygulamaları

2. Atık Yönetim Sistemi ve Uygulamaları

3. Çevre Konulu Sosyal Sorumluluk Uygulamaları

Ödül Sürecinin jürisi, ASD - Ambalaj Sanayicileri Derneği, Boğaziçi Üniversitesi - Çevre Bilimleri Enstitüsü, ÇEVKO – Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı, EGD - Ekonomi Gazetecileri Derneği, İSO - İstanbul Sanayi Odası, Çevre ve Enerji Şube Müdürlüğü, SKD – İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği, FASD-Esnek Ambalaj Sanayicileri Derneği, ARUCAD -Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi kuruluşlarının temsilcilerinden oluşuyor.

Finale kalan 25 projeyi değerlendirmek için çevrimiçi toplantı ile 25,26 Ağustos tarihlerinde bir araya gelen jüri üyeleri firmaların proje sunumlarını firma yetkililerinden dinledi. Jürinin değerlendirme süreci Eylül ayında tamamlanacak.

Sonuçlar ÇEVKO Vakfının 31. Kuruluş yıl dönümünde 1 Kasım 2022 Salı günü gerçekleşecek ödül töreninde açıklanacak.

005Anadolu Efes, 2021 Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayımladı. Şirket, faaliyet gösterdiği tüm ülkelerde finansal sürdürülebilirliği sağlarken,  2021 yılı boyunca iklim krizi odaklı 107 milyon TL değerinde 104 projeye de imza attı. 2022 yılında ise toplumsal kalkınma odaklı 40 projeye imza atmayı hedefliyor.

Anadolu Efes’in operasyonlarının olduğu tüm ülkeleri kapsayan raporu Birleşmiş Milletler’in belirlediği Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na olan katkıyı ortaya koyuyor. 17 Küresel Amaç ışığında çalışan şirket, 2021 raporunda yer verdiği 49 proje ile 15 hedef ve 36 alt hedefe katkı sunuyor. 2021 yılı raporu, önceki yıllardan farklı olarak, paydaş kapitalizmi ve değer yaratma anlayışının bir göstergesi olarak Dünya Ekonomik Forumu Uluslararası İş Konseyi’nin belirlediği Paydaş Kapitalizmi Metriklerini de gözetiyor.

“Sürdürülebilirlik faaliyetleri yönetim kurulu seviyesinde takip ediliyor”

Sadece bira üretmediklerini, bununla birlikte içinde bulundukları topluma değer katmayı öncelikleri arasına aldıklarını ifade eden Anadolu Efes Bira Grubu Başkanı ve CEO Can Çaka, “Faaliyet gösterdiğimiz tüm ülkelerde finansal sürdürülebilirliği yakalarken, sosyal ve toplumsal etkiyi artırmayı, çevresel etkiyi ise azaltmayı hedefliyoruz. Bu anlayışla 2021 yılında başarıya giden yolda önemli adımlar attık. Önceliklendirme analizimizi faaliyet gösterdiğimiz tüm coğrafyalardaki iç ve dış paydaşlarımızı kapsayacak şekilde güncelledik. Sürdürülebilirliğin kurumsal stratejimize entegrasyonunu en üst düzeye çıkarmak adına 2021 yılında yönetişim yapımızı yeniledik. Bir önceki yıl çok sağlam bir yol haritası ile ortaya koyduğumuz 2030 hedeflerimiz ve Pozitif Etki Planı’mız rehberliğinde faaliyet gösterdiğimiz tüm ülkelerdeki sürdürülebilirlik çalışmalarını Küresel Sürdürülebilirlik Komitesi ile tek bir merkezden yönetiyoruz. Sürdürülebilirlik faaliyetlerimiz yönetim kurulu seviyesinde takip ediliyor” dedi.

“İklim krizi odaklı 107 milyon TL değerinde 104 projeye imza attık”

2021 yılının iklim krizinin sonuçlarıyla daha da yüzleşilen bir yıl olduğuna değinen Çaka, “Raporlama döneminde tüm operasyonlarımızda, iklim krizi odaklı toplamda 107 milyon TL değerinde 104 proje gerçekleştirerek çevresel etkimizi azaltmayı amaçladık. Yaptığımız çalışmalarla örneğin geçtiğimiz yıl bira üretim emisyon yoğunluğunu %7 oranında azalttık. Su verimliliğini artırmak ve su risklerini minimize etmek adına 61 milyon TL değerini aşan 30 projemiz bulunuyor. İş Dünyası Plastik Girişimine verdiğimiz 2023 plastik taahhüdümüzün ise %63’ünü 2021 yılı içerisinde gerçekleştirdik ve virgin plastik kullanımını toplamda 504 ton azalttık” diye konuştu.

Anadolu Efes 2021 Sürdürülebilirlik Raporunun tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.anadoluefes.com/Upload/Docs/Anadolu%20Efes%202021%20S%C3%BCrd%C3%BCr%C3%BClebirlik%20Raporu_TR.pdf

002ÇEVKO Vakfı olarak Laboratoires Expanscience / Mustela‘nın neredeyse tüm üst düzey çalışanları ile Genel Müdür başkanlığında çok faydalı olduğuna inandığımız bir toplantı gerçekleştirdik.


İklim krizi konusunda herkes rahatsız ama bireyler de geneli itibari ile harekete geçmiyor, bir şeyler bekliyor kendine göre.

Konusunun önde gelen birçok firmasında olduğu gibi Laboratoires Expanscience’nda iklim krizine destek sağlayabilmek için ciddi hedefleri ve adımları var. Biz ise bireyler olarak bu konuda neler yapabileceğimizi birlikte değerlendirdik.

001ÇEVKO Vakfı, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) iş birliğinde geçen yıl başlattığı ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle masaya yatırmaya devam ediyor. 2022 yılı ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nin dördüncüsü, Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları başlığıyla gerçekleştirildi. EGD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen söyleşide; L’Oréal Türkiye ve Unilever’in uygulamaları aktarıldı.

Özellikle son beş yıldır “iklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş”e odaklanan ÇEVKO Vakfı, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle ele alıyor.

"ÇEVKO Vakfı Söyleşileri " bu yıl da tüm hızıyla devam ediyor. Ekonomi Gazetecileri Derneği Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı söyleşilerin dördüncüsü, Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları başlığıyla gerçekleştirildi. Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Celal Toprak moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen online söyleşide; L’Oréal Türkiye ve Unilever’in uygulamaları aktarıldı. Söyleşinin bu ayki konukları ise L’Oréal Türkiye Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü İrem Karaoda ile Unilever- NAMETR-Çevre Uyum Müdürü Buket Özbekle Apaydın oldu.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “Birlikte eyleme geçmeliyiz.”

Çevrim içi toplantının açılışında, EGD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Celal Toprak, "ÇEVKO Vakfı Söyleşileri”nin önemini vurgulayarak ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’e verdi. ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ise farkındalık oluşturmak kadar eyleme geçmenin de elzem olduğunun altını şu sözlerle çizdi:

“ÇEVKO Vakfı üyesi şirketlerin iklim krizi ile savaşım konusunda örnek uygulamalarını, EGD işbirliğinde gündeme getirmeyi sürdürüyoruz. Sürekli vurguladığımız üzere, bu konuda hem farkındalık yaratmak, hem de eyleme geçmek önem taşıyor. Uluslararası bir tıp dergisinin, 18-25 yaş arası gençler arasında gerçekleştirmiş olduğu bir çalışma, genç kuşağın iklim değişikliğine karşı çaresizlik, suçluluk, kaygı ve öfke duyduğunu ortaya koyuyor. İklim değişikliğinin birtakım psikolojik sorunlara yol açabileceği de söylenmekte. Çözüm ise eyleme geçmekte yatıyor. Atıkların toplanması, ormanların rehabilite edilmesi gibi çalışmaların içerisinde yer almanın bireylerde çaresizlik, suçluluk, öfke ve kaygı gibi olumsuz duyguların aşılmasına katkı sağladığı bildiriliyor. ÇEVKO Vakfı olarak, bu yıl üyelerimizle birlikte sahil temizliği, orman rehabilitasyonu gibi pek çok eylem gerçekleştirdik. Bugün dinleyeceğimiz üyelerimiz örnek çalışmalarıyla ülkemizin diğer sanayi kuruşlarına örnek olmakta, toplumsal sorumluluk açısından çok önemli bir görevi yerine getirmekteler. Etkinliğimize katılanlara teşekkür ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.”

L’Oreal Türkiye: Bir Güzellik Şirketi Dünyayı Değiştirebilir Mi?

L’Oréal Türkiye Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü İrem Karaoda, sürdürülebilirlik çalışmaları hakkında bilgi vermeden önce her gün kendilerine “Bir güzellik şirketi dünyayı değiştirebilir mi?” sorusunu sorduklarını belirtti. Bu soruyu katılımcılara da soran Karaoda, sözlerine şöyle devam etti: “Yaptığımız işin kalbinde bu soru var: Bir güzellik şirketi dünyayı değiştirebilir mi? Şuna inanıyoruz: Devrimlerini aşkla yapar ve tüm paydaşlarını bu seferberliğe dahil ederse, Evet! Bunun kalbinde ise üç ana devrim yatıyor: İlki, dijital dönüşüm. İkincisi, bugün ele alacağımız sürdürülebilirlik/ yeşil devrim. Üçüncüsü de anlamlı markalar yaratma devrimi. Sürdürülebilirlik programımız Gelecek İçin L’Oréal’in en büyük özelliği ve benzerlerine göre farkı, kapsayıcılığı. L’Oréal olarak etkimizi yüzde 1’den yüzde 100’e çıkarıyoruz, dedik ve tüm paydaşlarımızı, tedarikçilerimizi, iş ortaklarımızı, müşterilerimizi bu sürece dahil etmek, liderlik etmek üzere yola çıktık. Gelecek İçin L’Oréal Sürdürülebilirlik Programımızla odağımız; kendi iş yapış şeklimizi ‘gezegenimizin sınırlarına’ saygı duyarak dönüştürmek. Yani kendimizi dönüştürmek. Kendimizle sınırlı kalmayarak tüm iş eko-sistemimizi güçlendirmek, daha kapsayıcı olmak. Son olarak, dünyanın yüzleştiği, acil olarak önlem alınması gereken çevresel ve sosyal zorlukların çözümüne ‘somut ve ölçülebilir’ katkılarda bulunmak.

L’Oréal Türkiye Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü İrem Karaoda, Sürüdürülebilirlik programı ile ilgili şunları söyledi: “İklim Değişikliği, Su Güvenliği ve Orman” olmak üzere üç çevresel temanın tümü için altı yıl üst üste ‘3A’ skoru almayı başaran ilk ve tek şirket olduk (Karbon Saydamlık Projesi/ CDP Worldwide tarafından). Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesi’nde L’Oréal Global Compact tarafından iş dünyasının en kapsamlı sürdürülebilirlik programı olarak tanındık. En kapsamlı bu sürdürülebilirlik programını neye göre dizayn ettiniz, derseniz… Altı ana konu başlığımız var. İklim, su, kaynaklar, biyoçeşitlilik, toplumlar ve iş eko sistemi. İklimdeki hedeflerimizin ilki, 2025 yılına kadar yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanmak. Ürünlerimizin sevkiyatında oluşan karbon salımını yüzde 50 oranında azaltmak... Ayrıca stratejik tedarikçilerimizin karbon salımını yüzde 50 oranında ve tüketicilerimizin ürün tüketiminden kaynaklanan karbon salımını yüzde 25 oranında azaltmayı hedefliyoruz. Endüstride kullanılan suyun yüzde yüz geri dönüşümü, ürünlerimizin kullanımından kaynaklanan su kullanımını yüzde 25 oranında azaltmak, su eko-sistemlerine saygılı formüller yaratmak için Çevresel Test Platformları oluşturmak ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı ile ortak hedeflerle ilerliyoruz. Kaynaklar konusundaki hedeflerimiz ise yüzde 100 oranında yeniden doldurulabilir, yeniden kullanılabilir, geri dönüşüme kazandırılabilir veya biyolojik olarak bozulabilir plastik ambalajlar, ambalajlarda geri dönüşüme kazandırılmış maddelerden veya biyolojik temelli kaynaklardan üretilen plastik, geri dönüşüme ve yeniden kullanıma kazandırılan saha atıkları, döngüsel ekonomiye uygun eko-dizayn stantlar, biyolojik temelli, bol bulunan minerallerden veya yüzde 95 oranında döngüsel süreçlerden elde edilen içeriklerin kullanıldığı formüller ve ambalaj yoğunluğunun yüzde 25 oranında azaltılması. Biyo-çeşitlilik başlığı altında biyolojik temelli içeriklerin izlenebildiği formül ve ambalajlara döneceğimizi taahhüt ediyoruz. Ayrıca biyo-çeşitlilik üzerinde olumlu bir etkiye sahip tesis ve operasyon binaları da hedeflerimiz arasında. Toplumlar konu başlığında, ihtiyaç sahibi kadınların desteklenmesi için 50 milyon Euro fonumuz var. Bozulan eko-sistemlerin bir milyon hektarlık kısmının iyileşmesi ve döngüsel ekonominin desteklenmesi için de 100 milyon Euroluk bir fonumuz daha bulunmakta… Sonuncusu da iş eko-sistemi. Stratejik tedarikçilerimizin çalışanlarının geçimlerinin garantiye alınması, grup ürünlerinin eko-dizaynla üretilmesi hedeflerimiz arasında. Markalarımızın sosyal programlarından minimum 3 milyon kişi yararlanacak, toplumun dezavantajlı kesimlerinden de en az 100 bin kişiye de istihdam sağlayacağız. Türkiye’de bu hedefler doğrultusunda neler yaptık? İki hareket olarak konumlandırıyoruz. İlki “Geri Dönüşüm Hareketi”. E-ticaretimizi yüzde 100 plastiksiz şekilde gerçekleştiriyoruz. Carbios isimli bir startup ile sonsuz kez geri dönüştürülebilen plastikten üretilen ilk kozmetik şişesine imza atmaktan dolayı gururluyuz. Merkez ofisimizde atıklardan kompost üretimi, ileri dönüşüm başlığı altında makyaj stantları (36 okula kitaplık/ kedi evi/ oyuncak dolabı), teşhir malzemelerinin yüzde 100 eko-dizayn olması ve Garnier “Yeşil Bir Adım” projesiyle geri dönüşüme yine katkı sunmaktan dolayı mutluyuz. L’Oréal Professional Serie Expert serisinde yüzde 95 oranında geri dönüştürülmüş plastik kullanılıyor. DIA Light serisinde yüzde 95 geri dönüştürülmüş alüminyum ve yüzde 100 dönüştürülmüş plastik geri dönüştürülebilir kutu mevcut. La Roche_Posay markamızda kartondan ambalaj, Armani My Way parfümünün yeniden doldurulabilir şişesi ve Kiehl’s markamızın geri dönüştür ve ödülünü al projesi de ‘Geri Dönüşüm Hareketi’nin önemli ayakları… Başka bir startupla da iş birliğimiz var: Çevre Koruma Hareketi başlığımız altında yer alan, su tüketimini yüzde 65 azaltan duş başlığı (Gjosa Water Saver). Fabrikamızda yüzde 72, merkez ofisimizde yüzde 60 oranında yenilenebilir enerji kullanıyoruz. Su tasarrufu amacıyla 6 bin litre yağmur suyunu yeniden kullanıma sunuyoruz, bahçe sulamasında kullanıyoruz. Garnier çevresel ve sosyal etki etiketleme sistemi başlattı ki tüketiciler A’dan E’ye bir sıralama çerçevesinde ürünün çevreye etkilerini görebiliyor. Ecobeauty Score Konsorsiyumu (42 paydaş ile çevresel etki standardı) ve Biotherm’in ambalajdan satışa sürdürülebilir malzemeler kullanması da diğer çalışmalardan. Su konusunda da liderlik etmeyi planlıyoruz. L’Oréal Türkiye İstanbul üretim tesisimiz, “suyu dönüştürerek kullanan su dostu” bir fabrika haline gelecek. Her yıl 50 milyon litre su tasarruf edilmesi planlanıyor ki bu da 53 bin İstanbullunun bir günlük su tüketimine eş değer bir oran. 2022’nin son çeyreğinde hayata geçirmeyi planlıyoruz. Güçlerimizi birleştirerek dünyayı değiştirebiliriz!”

Unilever: Sürdürülebilir Yaşamı Yaygınlaştırmak İçin Ne Yapmalıyız?

Unilever NAMETR (Unilever Kuzey Afrika, Orta Doğu, Türkiye ve Rusya) Çevre Uyum Müdürü Buket Özbekle Apaydın, Unilever’in sürdürülebilirlik yaklaşımı hakkında önemli bilgiler verdi:

“Hedefimiz, Sürdürülebilir Yaşamı Yaygınlaştırmak. Özellikle iklim ve döngüsel ekonomi çerçevesinde uygulamalarımızı paylaşmak istiyorum. Unilever, 190’dan fazla ülkede operasyonlarına devam ediyor. 148 bin çalışanıyla faaliyet gösteren, dünyanın önde gelen kişisel bakım, ev bakım, güzellik, sağlık, beslenme ve dondurma şirketlerinden biri. Her gün 3.4 milyar tüketiciye ulaşıyoruz. Unilever olarak Türkiye’de altı fabrikamız ve 5 binden fazla çalışanımızla faaliyet gösteriyor ve 32 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. 29 markamızla, en az 1 ürünümüzle her hanede yer alıyoruz. Unilever Türkiye genelinde kadın liderlerin tüm liderlere oranı ise yüzde 50. Unilever bir amacı olan şirketlerin kalıcı olduğuna, bir amacı olan insanların geliştiğine ve bir amacı olan markaların büyüdüğüne inanıyor. Dünyanın karşı karşıya olduğu sorunların aşılması için devletler yoğun çalışıyorlar, ancak iş dünyası ve markalar da çözümün bir parçası olmak zorunda. 2010-2020 yılları arasında uyguladığımız Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı ile dünya genelinde 1.3 milyar insanın sağlığının ve esenliğinin geliştirilmesine destek olduk. Ürünlerimizin sera gazı etkilerinde yüzde 10 azaltım sağladık, tüketici atıklarının ayak izini de yüzde 34 oranında azalttık. 2.6 milyon küçük işletme sahibine destek sağladık, ürünlerimizin yüzde 67’sinin sürdürülebilir yöntemlerle tedariğini sağladık. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini operasyonlarına entegre eden ilkler arasındaydık. 10 yılın sonunda sürdürülebilirlik konusundaki ajandamız sona ermedi. 2020 yılında Unilever Sürdürülebilir Yaşam Pusulası stratejimizi lanse ettik. Bu yeni iş stratejimiz 1 milyar Euro’luk İklim ve Doğa Fonu’nu, 2039 yılında tüm ürünlerin üretiminden kaynaklı emisyonlarda karbon nötr olmasını, 2023 yılına kadar ağaçsızlandırmadan arınmış bir tedarik zincirini, yeni jenerasyon çiftçileri ve küçük işletmeleri güçlendirmeyi, 2030 yılına kadar ürün formülasyonlarını biyobozunur hale getirmeyi ve 100 adet su koruyuculuğu (Water Stewardship) programını hayata geçirmeyi de içeren birçok hedefi içinde barındırıyor… Ekosistemimiz içinde 4R Stratejimiz mevcut. Bu stratejiyi azalt, yeniden kullan, geri dönüştür ve geri kazan olarak özetlemek mümkün (Reduce/ Reuse/ Recycle/ Recover). Bu strateji kapsamındaki yatırımlarımızı da temiz teknoloji fonumuz aracılığıyla gerçekleştiriyoruz. 2021’de Türkiye’de toplamda 1.8 milyon Euro değerinde sürdürülebilir teknoloji yatırımına imza atıldı. 2010-2020 döneminde Türkiye’deki fabrikalarımızda karbon emisyonlarında yüzde 55 azalma sağlanırken 2010 yılından bugüne üretim süreçlerinde kullanılan enerjide ürün başına yüzde 17 azaltma kayıtlara geçti. ‘Çöplüğe Sıfır Atık’ uygulamamız da hala devam ediyor.”

Şirketin tüm fabrikalarında yüzde 100 yenilenebilir kaynaklardan elektrik enerjisi kullanımı ve ‘çöplüğe sıfır tehlikesiz atık’ sisteminin mevcut olduğunu ifade eden Buket Özbekle Apaydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Güneş, rüzgar ve yenilenebilir termal enerji kaynaklarına odaklanan karbonsuzlaştırma çalışmalarımız devam ediyor. 2025’e kadar yeni hedeflerimiz de var. Atık toplama ve işleme konusunda yatırım ve doğru ortaklıklarla, geri dönüştürülmüş plastik satın alımı ve kullanımıyla, piyasaya sürdüğümüz ambalajların toplama bedelini doğrudan ödediğimiz ‘Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Planları’ ile sattığımızdan daha fazla plastiği toplayıp işleyeceğiz. ÇEVKO ile çalışıyoruz bu konuda da. İlk kullanılan plastiği ciddi şekilde azaltacağız. Ülkemizde PCR alt yapısını da desteklemeye devam edeceğiz.”

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, konuşmacılara teşekkür etti ve bu söyleşide olduğu gibi şirketlerin yaptıkları çalışmaları paylaşmalarının bir kez daha önemine değindi.

Ekonomi Gazetecileri Derneği Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Çalışma Grubu'nun hazırladığı söyleşilerin dördüncüsünü, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/user/CEVKOVAKFI

europeancommissionAvrupa Komisyonu, Avrupa Birliği’nin (AB) fosil yakıt ithalatının azaltılması ve iklim değişikliğiyle mücadele için yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasını hızlandırmayı amaçlayan “REPowerEU” paketini açıkladı

Komisyon, Avrupa Yeşil Mutabakatı mevzuatının “Fit for 55” paketi kapsamında bağlayıcı enerji verimliliği hedefinin %9'dan %13'e çıkarılmasını teklif etti. Komisyon ayrıca yenilenebilir enerji için 2030 ana hedefini %40'tan %45'e çıkarmayı önerdi. Bu hedefin bir parçası olarak AB, 2025 yılına kadar fotovoltaik güneş enerjisi kapasitesini ikiye katlamak ve 2030 yılına kadar 600 GW güneş enerjisi kapasitesi kurmak için özel bir “AB Güneş Stratejisi” oluşturdu. REPowerEU hedefleri 2027 yılına kadar 210 milyar euro ek yatırım ihtiyacı doğuracak.”

Kaynak: TSKB Bülten

 
 
 

ids2806"ÇEVKO Vakfı Söyleşileri " bu yıl da tüm hızıyla devam ediyor. Ekonomi Gazetecileri Derneği Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Çalışma Grubu'nun hazırladığı söyleşilerin üçüncüsü, Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları başlığıyla gerçekleştirildi. Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Celal Toprak moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen online söyleşide; PINAR Su ve İçecek, MEY DIAGEO ve NESTLE WATERS-Erikli’nin uygulamaları aktarıldı. Söyleşinin bu ayki konukları ise PINAR Su ve İçecek Ar-Ge Müdürü Burcu Günal Emir, MEY DIAGEO Sağlık Emniyet Çevre Müdürü Çinel İşlek Güncü ve NESTLE WATERS-Erikli Pazarlama Direktörü Can Emci oldu.

Online toplantının açılışında EGD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Celal Toprak, çevre bilinci yüksek sanayi kuruluşlarının iklim krizi ile mücadelede üstlendikleri öncülüğün önemini vurgulayarak ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’e verdi.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nde, farklı sektörlerden sorumlu sanayi kuruluşlarının sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği alanındaki çalışmalarının aktarıldığını ifade ederken farkındalık oluşturan bu söyleşilerin önemini vurgulayarak bir an önce aksiyona geçilmesi gerektiğinin de altını çizdi:

“EGD ile birlikte iki yılı aşkın bir süredir bu konferansları düzenliyoruz. Geçen ay da İzmir’de, yine EGD’nin organize ettiği iklimle ilgili bir konferans vardı ki tüm bu söyleşiler, konferanslar, farkındalık yaratmak açısından büyük önem taşıyor. Aksiyona geçmek de farkındalık yaratmak kadar önemli. Çok az zaman kaldı. İklim değişikliği kriz haline geldi. Sanayi kuruluşları da boş durmuyor, bu konuda çok başarılı projelere imza atıyor. Hem diğer paydaşları motive etmek hem de sanayinin bu konuda yaptıkları çalışmaları ortaya koymak açısından bu yılki toplantılarımızı hayata geçiriyoruz. Bugün burada su ve içecek sektörlerinden, sanayinin öncü kuruluşları ile bir aradayız. Tabii döngüsel ekonomiye geçişten de söz ediyoruz, atık olmadan üretimin öneminden söz ediyoruz. Ekotasarım çok gündemde. Bütün ambalajların geri dönüştürülebilir olması, geri dönüştürülebilir malzeme olarak tekrar sürece dahil edilmesi, bütün çalışmaların başında geliyor. Atıkların toplanıp geri dönüşüme kazandırılması sürecinde sanayiciler etkin rol oynuyor. Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu, aslında bize yabancı bir kavram değil. Ülkemizde 15 yıldır (2005-2020) aktif olarak da yerine getirdik, bu çalışmaları yürüttük. Şimdi daha çok önem kazandı, AB döngüsel ekonomiye geçti. Yeşil Mutabakat ile birlikte hem İklim Krizi hem Döngüsel Ekonominin bir arada düşünülmesi ve bunu, bizim ülkemizde de Avrupa’ya ihracat yapan şirketlerin kavraması, uyum sağlaması çok önemli. Bu bakımdan toplantımıza katılan sanayi kuruluşlarımıza, katılımcılara teşekkür ediyorum.”

PINAR Su ve İçecek’ten “Çevreye İyi Bak” Misyonu

PINAR Su ve İçecek Ar-Ge Müdürü Burcu Günal Emir, Yaşar Holding kuruluşlarından Pınar Su ve İçecek’in sürdürülebilirlik çalışmaları hakkında bilgi verdi:

“Yaşar Holding olarak, 60’lardan bugüne bir misyonumuz ve vizyonumuz var. Pınar Su ve İçecek olarak da bu misyonu ve vizyonu çok önemsiyoruz. Önce tüketicilerimiz ve müşterilerimiz, daha sonra operasyonel mükemmeliyetçiliğimiz, insan kaynağımız, etik duruşumuz, çevresel ve sosyal sorumluluğumuz olarak kategorize etmek mümkün. Sürdürülebilirliğin 17 temel ilkesi kapsamında tüketicimize, çevremize, üreticimize, çalışanlarımıza ‘İyi Bakmak’a çalışıyoruz. “Çevreye İyi Bakmak” ne anlama geliyor? Çevresel etkiyi ölçmeye, iyileştirmeye, doğal kaynaklarımızın korunmasına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Uluslararası gelişmeleri takip etmek, topluluğun iş alanlarıyla sürdürülebilir kalkınma amaçlarına hizmet etmek de en büyük görevlerimiz arasında. Topluluğumuz “Çevreye İyi Bakmak” derken su yönetimini, enerji ve iklim değişikliğini ve atık yönetimini başlıca üç temel prensip olarak ele alıyor. Her bir şirketimizde, tesisimizde İSO 14001 Çevre Yönetim Sistemi’ni uyguluyoruz. Enerji tüketimi ve İklim Değişikliği ile mücadelede İSO 50001 Enerji Sistemi uygulanmakta. Bir firmamızda da çalışmalar devam ediyor. Yaşar Topluluğu, Türkiye’nin 2053 Karbon Nötr olma hedefine hizmet etmek doğrultusunda tüm sürdürülebilirlik çalışmalarını yürütüyor. Topluluk bünyesinde halka açık şirketlerimizde aynı zamanda Karbon Saydamlık projesini iyi uygulama, ölçme ve değerlendirme yöntemlerini benimseyerek her yıl paydaşlarımız için İklim Değişikliği ve Su Raporları hazırlanmakta. BM Küresel İlkeler Sözleşmesi imzacısıyız. TÜSİAD, SKD ve Global Compact Türkiye öncülüğünde oluşturulan İş Dünyası Plastik Girişimi’nin ilk imzacılarından da biriyiz.

PINAR Su ve İçecek Ar-Ge Müdürü Burcu Günal Emir, su yönetimi ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı konusunda yaptıkları çalışmaları da anlattı:

“Pınar Su ve İçecek olarak tatlı suyun yüzde 1’inden az kısmını paketliyoruz çünkü gıda güvenliğini önemsiyoruz, tüketicilerin sağlıklı suya erişebilmesi için çalışıyoruz. Tüm süreçte su ayak izimizi de azaltıyoruz. 2018’de yaklaşık 58 milyon litre atık su çıkarken bugün bu oran (2021), 19 milyon. Üç tesisimizde su verimliliği yüzde 95’ken (2020), şu anda yüzde 96. Birim üretim başına atık su miktarı bir önceki yıla göre yüzde 25 oranında azaldı. Tüm tesislerimizde atık su miktarını azaltmak için çalışıyoruz. Topluluk olarak 2050 yılında karbon nötr’e doğru giderken enerji tasarrufu ve iklim değişikliğine yönelik çalışmalar da yapıyoruz. Enerjiyi en verimli şekilde nasıl kullanabiliriz’i sorguluyoruz. Şanslıyız çünkü DESA Enerji gibi bir enerji üreticimiz var. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulması, bu kaynaklardan yararlanılması konusunda destek alıyoruz. Sera Gazı emisyon değerlerimiz ise 2019’dan bu yana stabil… Karbon Nötr sertifikasına da sahibiz. Atık Yönetimini özellikle ‘pet’te çok önemsiyoruz. 2021 yılında da devam eden ambalaj optimizasyon ve yalınlaştırma projeleri ile birlikte belirli ürün gruplarında Polietilen Tereftalat kullanımı, yüzde 15.9 oranında azaltıldı. Bütün ürün gruplarının toplamında kullanılan Polietilen Tereftalat ise 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 8.47 oranında azaldı. Polietilen kullanımında ise bir önceki yıla göre yüzde 11.8 azaltım sağlandığını da eklemeliyim. Pınar Su ve İçecek, tüm üretim tesislerinde atık yönetimi faaliyetlerini Sıfır Atık Belgesi ile sertifikalandırmakta. Ciddi çalışmalar yapıyoruz, tehlikeli atıklar konusunda da. Toplam tehlikesiz atık oranı 2019’da 525.90 tonken, 2021 yılında bu oran, 646.18 ton oldu. Genel toplam ise 2019’da 945.75 tondu, 2021’de 1.162.64 ton olarak kayda geçti.”

MEY DIAGEO’nun Misyonu “Tohumdan Kadehe Sürdürülebilirliğe Öncülük Etmek”

MEY DIAGEO Sağlık Emniyet Çevre Müdürü Çinel İşlek Güncü, Mey Diageo’nun sürdürülebilirlik yaklaşımı hakkında önemli bilgiler verdi:

“Mey Diageo, çiftçi bir şirket. Tarıma dayalıyız, hem de sanayiciyiz. Misyonumuz, geçmişin mirasını bir sonraki kuşaklara aktarmak. Dolayısıyla her alanda sürdürülebilirlik, bizim için vazgeçilmez. O yüzden ‘Tohumdan Kadehe Sürdürebilirlik’ diyoruz. Türkiye’nin birçok yerinde bağlarımız ve üretimiz tesislerimiz, satış ofislerimiz mevcut. Sürdürülebilirlik yolculuğumuz ise 2007 yılında başladı. Karbon ayak izini azaltmak için ilk çalışmalara, 2007’de başladık. 2011 yılında, ürün karbon ayak izi hesaplanmasına başlandı. 2019’da Global Compact imzacısı olduk. 2021’de ilk sürdürebilirlik ilerleme raporumuzu yayınladık. 2022’de de bir ay önce yayınladık. 2017-2020 yılları arasında 320 projeye, 2021 yılında 67 projeye imza attık. Katkıda bulunduğumuz ilk beş SKA (Küresel Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları) ise sırasıyla şöyle sıralanabilir: Sorumlu Üretim ve Tüketim, İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme, İklim eylemi, Karasal Yaşam, Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar. ‘Ekosistem 2030: İlerlemenin Ruhu’ anlayışımızda da birçok başlık var. Sorumlu Tüketim, Kapsayıcılık, Biyoçeşitlilik, Sera Gazı Emisyonları gibi… 2030 yılına kadar karbon nötr çalışmaları ile tüm operasyonlarımızda net sıfır karbona ulaşmak, tedarikçilerimizle işbirliği yaparak onların karbon oranlarındaki payımızı yüzde 50 azaltmak, üretim sırasında tüm elektrik gereksinimi yüzde 100 yenilenebilir kaynaklardan sağlamak ve net sıfır karbon hedeflerimizden. 2007’den bu yana sera gazı emisyonlarımızı azalttık. Yenilenebilir enerjiden üretilmiş elektrik kullanıyoruz. Alaşehir, Nevşehir ve Tarsus’ta, ihtiyaç duyduğumuz enerjinin bir kısmını üretilmiş biyogazdan ve biyokütleden elde ediyoruz. Yürüttüğümüz çalışmalar ile daha az fosil yakıt kullanıyoruz.”

MEY DIAGEO Sağlık Emniyet Çevre Müdürü Çinel İşlek Güncü, su kullanımı konusundaki Türkiye geneline yayılan projeleri nasıl hayata geçirdiklerini de şöyle anlattı:

“2016 yılına kadar su sıkıntısı çeken tüm bölgelerimizde yaptığımız her içecekte kullandığımızdan daha fazla suyu yerine geri koymak; 2030 yılına kadar yaptığımız her içecek için bugünden yüzde 40 daha az su kullanmak; su kalitesinin artırılmasından sanitasyon ve hijyene erişimin iyileştirilmesine kadar tüm ülkede sosyal sorumluluk projeleri yapmak da diğer hedeflerimiz… Şimdiye kadar da üretimdeki suların yeniden kullanımını sağladık, temiz su arıtma ünitesi geri yıkama sularının yeniden kullanımı ve atık su arıtma tesisi çıkış suyunun arıtma tesisi polimer ünitesinde yeniden kullanımı gibi önemli projelere imza attık. 2021 yılında su stresi olan bölgeler belirlendi ve bu bölgelerde doğadan alınan suyun tamamının yerine konması projeleri hız kazandı. Amaç, kaynak verimliliği dedik ve suyu yerine koyma olarak adlandırdık. Belediyeler, kamu kurumları, üniversitelerle çalışmalar yaptık. Yakın dönem su kazanım projelerimiz ise Manisa’da, Şahyar damla sulama projesi; Nevşehir’de, üniversite yeşil alan sulama projesi; Tarsus, Alaşehir ve Acıpayam’da, perlatör yatırımı. Ayrıca direkt operasyon olan yerlerde sıfır atığa ulaşmak, tüm ambalajlarımızı yüzde 100 geri dönüştürülebilir yapmak, ambalajlarımızdaki geri dönüştürülebilir malzeme içeriğini yüzde 60’a kadar çıkarmak, toplam ambalaj ağırlığımızda yüzde 10 azalma sağlamak ve rejeneratif tarım eğitimi alan çiftçileri desteklemek de hedeflerimiz arasında. Tüm tesislerde sıfır atığız. Anason posalarından buhar elde ediyoruz. Üzüm cibreleri hayvan yemi olarak kullanılırken üzüm sapları, komposttan gübre üretimi veya biyometanizasyon/ yakıt olarak enerjiye dönüştürülüyor. Türkiye’de ilk kez arıtma çamurundan tuğla üretimi hammaddesi (Alaşehir fabrikamızda, üniversite ile birlikte yaptığımız bir proje) gerçekleştirdik ve ödül aldık. Arıtma çamuru, evsel atıklar biyometanizasyon ünitelerinde elektrik enerjisi elde etmek için kullanılıyor. Tasarımda da sürdürülebilirlik bizim için çok önemli. Çevreye dost tasarımı savunuyoruz. Yüzde 99.9 geri dönüştürülebilir ambalaj kullanıyoruz. Kaynak kullanımımız, yüzde 20-30 geri dönüştürülmüş içerikten (malzeme içeriği). Dizaynda da toplam ağırlık oranı hedefimiz, yüzde 10… Sürdürülebilir tarım kapsamında rejeneratif eğitimi alan çiftçi sayısını 2 katına çıkarmak, araziyi yenilemek ve biyoçeşitlilik oluşturmak için 150 bin küçük toprak sahibi çiftçiyi, yenilikçi teknikler ile desteklemek, döngüsel ekonomiye katkıda bulunmak istiyoruz. Sürdürülebilir Tarım projelerimiz arasında da Kayra Oldvine Semillon Projesi, Anason Çiftçi Belgesi, Anason Islahı Projesi, Yeni Nesil Çiftçilik Projesini sayabiliriz. Bağlarda da sürdürülebilirlik çalışmalarımız devam ediyor.”

 

NESTLE WATERS-Erikli Pazarlama Direktörü Can Emci, Nestle Waters olarak dünyanın en büyük ambalajlı su şişeleyicisi olduklarını söylerken sürdürülebilirliği merkeze aldıklarını örneklerle anlattı:

“80 ülkenin üzerinde operasyonumuz, Türkiye’de de gurur duyduğumuz iki fabrikamız var. Sağlıklı bir hayat için Nestle olarak hidrasyonu teşvik ediyoruz… Su bizi dönüştürdü, sağlığımız için de büyük önem taşıyor. Toplumlarımız ve dünyamız için de. Hepimiz biliyoruz ki sağlıklı bir hidrasyon için yeterli su alımı çok önemli. Ama bugün su kaynakları konusundaki endişeler ve plastiğin etkisi, ambalajlı suyu tercih eden insanların çelişki duyabilecekleri bir konu durumuna geliyor. Sürdürülebilir bir şekilde tedarik edildiğini ve paketlendiğini bilmek, herkesin hakkı. Nestle Waters olarak suyu daha sürdürülebilir yollarla sunmak için uğraşıyoruz. Türkiye’de iki büyük tesisimiz var ki Uludağ Kestel Dolum Tesisi, 19 futbol sahası büyüklüğünde. Nestle’nin dünyadaki en büyük dolum tesisi. Türkiye, Nestle Waters dünyasının ilk beş büyük ülkesi içinde. 11 milyon haneye direkt ulaşan bir dağıtım ağımız var (Home and Office Delivery). Dünyadaki pek çok ülkeden farkımız, damacana işimiz. Türkiye’de lideriz diyebilirim. Haneye ulaşan direkt dağıtım ve perakendede, hızlı tüketim sektöründe hizmet veriyoruz. Uludağ’ın eşsiz suyunu, 60 yılı aşkın süredir, lezzetli ve güvenli bir şekilde Türkiye’nin dört bir yanındaki tüketicilerimize sunuyoruz. Başta çocuklar olmak üzere toplumun her kesimine sağlıklı su içme alışkanlığı kazandırmayı hedefliyoruz. Bu topraklara yatırımımızı sürdürüyoruz. Uludağ Kestel Dolum Tesisi ve Uludağ İnegöl Tesisimiz ile bölgedeki üretimi ve istihdamı sürekli artırıyoruz. Sürdürülebilirlik işimizin odağında. Şişe başı elektrik tüketimi yüzde 38 azaltıldı. Su tüketimi yüzde 30, plastik ambalaj kullanımı yüzde 24, karbon ayak izi ise yüzde 54 oranında azaltıldı. 2025 itibariyle kullandığımız suyun tamamını su havzamıza tekrar geri kazandıracağız. Karbon nötr olacağız. Tüm ambalajlarımız tekrar kullanılabilir veya geri dönüştürülebilir olacak. 1 litrelik sularımız, yüzde 50’si geri dönüştürülmüş malzemeden üretilen şişelerle satışta. Uludağ’ın biyoçeşitlliiğini korumak ve gelecek kuşaklara emanet etmek için çalışıyoruz.”

Nestle Waters Pazarlama Direktörü Can Emci, markalarından “Erikli”ye de ayrı parantez açtı:

“Tek kaynaktan çıkıyor, kaynağımız Uludağımız… Korumaya, kollamaya özen gösteriyoruz; gelecek nesillere aktarmak için çaba gösteriyoruz. Türkiye’nin en bilinen markası, Erikli. Pazar payı ve satış hacmi olarak lider. Yıllardır bu liderliğini sürdürüyor. Çeşitli paket kategorilerinde var: Pet, premium pet, cam ve geri dönüşümlü pet malzemelerden ürettiğimiz recycle pet. Erikli olarak dünyanın en büyük su markalarından biriyiz. 6. Kez üst üste Türkiye’nin en sevilen suyu seçildi (Lovemark araştırmalarında). Bu yıl da 7. kez almak istiyoruz. Sürdürülebilirlik yaklaşımımızdan söz etmek istiyorum ki bu işin sürdürülebilir olması, çok önemli. Nestle ve Nestle Waters olarak her zaman merkezimizde. Bütün ticari, pazarlama planlarımızda sürdürülebilirlik, merkezimizde konumlanıyor. Tüm bireyler için sağlıklı hidrasyonun sağlanması, yaşam kalitesini artırmak ve sağlıklı bir gelecek için toplumların desteklenmesi, sıfır çevresel etki için çaba göstermek (dünyamız için), üç önemli önceliğimiz… Ne yaptık? 2009-2020 yılları arasında, şişe başı elektrik tüketimi yüzde 38 azaltıldı. Şişe başı su tüketiminde yüzde 30 tasarruf sağlandı. Şişe başı karbon ayak izi yüzde 54 oranında azaltıldı. Şişe başı plastik ambalaj kullanımı, yüzde 24 azaltıldı. Toplam üretim hacmimizin en az yüzde 30’unu oluşturan damacanaların tamamı, geri dönüştürülebilir hale getirildi. Yaklaşık 10 bin çocuğa su tasarrufu eğitimi verdik. 2020 yılında Sıfır Atık sertifikamızı aldık (Uludağ Kestel Fabrikası). İki yenilikçi ambalajımız da var, yüzde 50’si geri dönüştürülebilir malzemeden… 2025-2050 yılları arası taahhütlerimiz de sıralayalım: 2025 yılı itibariyle ambalajlarımızın tamamının tekrar kullanılabilir veya geri dönüştürülebilir olmasını hedefliyoruz. Türkiye’de, su kategorisinde oran olarak yüzde 99.9’dayız. Yenilenebilir enerji kullanmayı hedefliyoruz. Şişelerimizin tamamını geri dönüştürülebilir pet malzemeden üretmek, kullandığımız suyun tamamını su havzamıza tekrar geri kazandırmak, piyasaya sunduğumuz pet şişe miktarı kadar piyasadan pet şişe toplamak diğer hedeflerimiz arasında. 2025’te karbon nötr (su kategorisinde), 2050’deki hedefimiz ise net zero emisyonu (karbon salımı kapsamında).”

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, konuşmacılara teşekkür etti ve bu söyleşide olduğu gibi şirketlerin yaptıkları çalışmaları paylaşmalarının bir kez daha önemine değindi:

“Tüm şirketler belli hedeflere doğru hızla koşuyor ve bugün burada yaptıkları çalışmaları paylaşmaları, büyük önem taşıyor. Belli sorunlar tabii ki var. Plastikle ilgili… Öncelikle depozito sistemine uyum sağlamalıyız. Atıklarımızı kaynakta ayrı toplamalıyız, geçmişten daha iyi olmalıyız. Yapacak çok işimiz var ama öncü sanayi kuruluşları, görevlerini layıkıyla yerine getiriyor.”

Ekonomi Gazetecileri Derneği Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Çalışma Grubu'nun hazırladığı söyleşilerin üçüncüsünü, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/user/CEVKOVAKFI/videos

 

adidas bozcaada revadidas sponsorluğunda gerçekleştirilen adidas Bozcaada Yarı Maratonu bu yıl Run For The Oceans kapsamında sürdürülebilirlik temasıyla 4 Haziran Cumartesi günü 2 bine yakın katılımcıyla koşuldu. İki güne yayılan maratonda hafta sonunda çeşitli doğa, sürdürülebilirlik sanat ve spor aktiviteleri ile partiler düzenlendi.

Denizlerdeki plastik atık kirliliğine dikkat çekerek bu konuda bir önlem alınması için Parley ile birlikte Run For The Oceans’ı başlatan adidas’ın bu kapsamda düzenlediği adidas Bozcaada Yarı Maratonu 4 Haziran’da koşuldu. adidas 4-5 Haziran tarihlerindeki etkinliklerle uzun bir hafta sonu olarak planladığı maratonla yaza merhaba derken, sürdürülebilir bir dünyanın önemine de dikkat çekti.

adidas Bozcaada Yarı Maratonu ve 10 K Koşusu, Türkiye’den ve Almanya, Litvanya, Yunanistan, İsviçre, Belarus, Fas gibi dünyanın dört bir yanından profesyonel ve amatör yaklaşık 2 bin katılımcıyla 4 Haziran Cumartesi günü gerçekleştirildi. Adanın doğal güzelliği, temiz havası, tarihi dokusunun sporla birleştiği adidas Bozcaada Yarı Maratonu’nda bir festival havası yaşanırken Bozcaada’da katılımcılar, yazın başlangıcını Türkiye’nin en özel noktalarından birinde, koşarak kutladılar.

Bozcaada’nın doğal güzelliği içerisinde zorlu bir parkurda gerçekleştirilen organizasyonda Yarı Maraton 21K ve 10K olmak üzere iki kategoride koşuldu. 08.30’da adidas runners koçları eşliğinde yapılan ısınma hareketlerinin ardından ilk olarak saat 09.00’da 21K yarı maratonun startı verildi. 09.30’da verilen start ile de 10K koşusu başladı. Koşular Bozcaada Cumhuriyet Meydanı’nda başladı ve sona erdi. Dereceye giren sporcular ödüllerini yarışma sonrası Bozcaada Meydanı’nda düzenlenen törenle aldılar.

carrefoursa maratonSporseverlerin akın ettiği gelenekselleşen Bozcaada Yarı Maratonu’nda Carrefoursa suları ile parkurda yerini aldı. Spordan eğlenceye, sanattan eğitime birbirinden keyifli aktivitelerin yer aldığı Bozcaada Yarı Maratonu 3 - 5 Haziran tarihlerinde gerçekleştirildi. Deniz ve spor coşkusunu bir arada yaşatan, katılımcıların kendilerini test edip sınırlarını zorladığı parkurlarda keyifli anlar yaşandı.

CarrefourSA, maraton nedeniyle yüksek ziyaretçi sayısına ulaşan adada, maraton sonrası temizlik seferberliği yaptı. Carrefoursa’nın ÇEVKO Vakfı iş birliğiyle gerçekleştirdiği çevre temizliğine yüzlerce kişi katıldı. 

nescafe gorselNescafé, gençlerin çokça tükettiği Nescafé Xpress’in kutularını geri dönüşüm yöntemiyle yine gençler için bir iyilik hareketine dönüştürüyor. Yaz boyu tüketilen %100 geri dönüştürülebilir aluminyum Xpress kutuları, ÇEVKO Vakfı’nın geri dönüşüm kutularında toplanarak Karşıyaka Belediyesi iş birliği ile Karşıyaka’da gençler için bir kaykay pisti olarak yeniden hayat bulacak. Nescafé, bu geri ve ileri dönüşüm hareketine destek vermesi için gençlere Xpress’in sloganı “KİM TUTAR SENİ” ile çağrıda bulunuyor.

Nescafé, Nescafé Xpress ile gençlerin farkındalığını artırarak geri dönüşüme daha fazla katkıda bulunmaları için yepyeni bir projeye imza atıyor. Marka gençleri harekete geçirmeyi planladığı geri dönüşüm projesini ÇEVKO Vakfı ve Karşıyaka Belediyesi ile birlikte yürütecek. Nescafé bu anlamlı projenin startını 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda vererek başta gençler olmak üzere herkesi, atıkları geri dönüştürmeye davet ediyor.

“KİM TUTAR SENİ” sloganıyla gençlere çağrıda bulunan Nescafé, projenin ilk etabında farkındalık yaratarak yaz boyu tüketilen Xpress kutularının belirli noktalardaki ÇEVKO Vakfı geri dönüşüm kutularında biriktirilmesini amaçlıyor. Xpress’in 100% geri dönüştürülebilir alüminyum teneke ambalajları Karşıyaka Belediyesi iş birliği ile Karşıyaka’da bir kaykay pisti olarak yeniden hayat bulacak. Böylece bu geri dönüşüm serüveni gençlere, çevreye sağladığı fayda ile de iyiliğe açılan bir ileri dönüşüm hareketine öncülük edecek.

Gençler kaykay için yeterli altyapı bulunmadığını düşünüyor

Nescafé, projeyle çevreyi atık kirliliğinden korumakla beraber gençlere geri dönüştürme alışkanlığını kazandırıp ortak bir sosyal fayda yaratmayı amaçlıyor ve aynı zamanda onların kişisel spor aktivitelerini destekliyor. Hedef kitlesinin 25%’nin yaptığı ve gençler arasında revaçta olan bir spor dalı olan kaykayı sahiplenmek isteyen Nescafé, projeyi oluştururken geri dönüşüme katkıda bulunma ve sportif yaşamı destekleme adına ihtiyaç ve fayda noktalarını belirlemek için bir de araştırmaya imza attı. Bağımsız araştırma kuruluşu Twentify tarafından gerçekleştirilen araştırmada görüşülen kişilerden 50%’si geri dönüşüm yapması karşılığında gençlere, çevreye ya da insanlara bir fayda yaratan park ya da spor sahası gibi alanlar istediğini belirtti. 15-24 yaş aralığına sorulan “hangi spor dalı için yeterli altyapı ya da olanak olmadığını düşünüyorsun” sorusuna ise %55 ile kaykay en çok işaretlenen spor seçeneği oldu.

omo migrosMigros ve Omo, yeni plastik üretiminin önüne geçen ve plastik atık miktarını azaltmayı hedefleyen Yeniden Dolum Ünitesi için bir araya geldi. Ataşehir MMM Migros mağazasında kurulan ve yeni plastik ihtiyacını azaltan üniteyle tüketiciler yanlarında getirdikleri boş OMO Sıvı Deterjan şişelerine ürün dolumu yapabiliyor; ürünleri daha uygun fiyatlarla satın alıyor. Pilot uygulama sayesinde Ataşehir MMM Migros’ta deterjan satışı sebebiyle oluşan yıllık plastik atık miktarının azaltılması ve projenin diğer mağazalara da yaygınlaştırılması hedefleniyor.

OMO ve Migros, tüketicilerin plastik ayak izini azaltmalarına katkı sağlayacak Yeniden Dolum Ünitesi için güç birliği yaptı. Migros ve OMO iş birliği ile başlayan uygulama, tüketicilerin boş OMO Sıvı Deterjan şişelerini mağazada doldurup yeniden kullanmasını sağlıyor. Ataşehir MMM Migros mağazasına kurulan OMO Yeniden Dolum Ünitesi ile OMO’nun beyazlar ve renkliler için sıvı deterjanları (OMO Sıvı Active Fresh ve OMO Sıvı Color), müşterilerin yanında getirdikleri aynı ürünün boş şişesine doldurulabiliyor. Aynı deterjan şişesini tekrar tekrar kullanarak yeni ambalaj üretiminin önüne geçen ve kendi plastik ayak izini azaltan tüketiciler, yeniden doldurulan ürüne raftaki ürüne kıyasla daha uyguna sahip oluyor. OMO Yeniden Dolum Ünitesi sayesinde hem tüketicilerin plastik ayak izinin hem de Migros mağazalarında, deterjan satışı sebebiyle oluşan yıllık plastik atık miktarının azaltılması amaçlanıyor.

Yeniden dolum ünitesi nasıl kullanılabilir?

Daha önce kullandıkları ürünün boşalan şişesini getirenler, şişenin barkodunu dolum ünitesinde okuttuğunda şişenin büyüklüğünü algılıyor ve şişenin alacağı miktardaki ürünü yeniden dolduruyor. 910 ml, 1690 ml, 1950 ml’lik üç farklı dolum seçeneği olan ünite, işlem bittiğinde şişe için yeni bir barkod veriyor ve ödeme bu barkod ile gerçekleştiriliyor. Sistemi denemek isteyen ancak yanında şişesi olmayan müşteriler ise dolum ünitelerinde bir süreliğine kısıtlı sayıda bulundurulacak küçük boy (910 ml) şişelerden faydalanabiliyor.

pepsiPepsiCo, gezegene, insana ve doğaya katkı sunacak çalışmalarına devam ediyor. Çevre günü kapsamında çalışanlarıyla pek çok etkinlik gerçekleştiren PepsiCo Türkiye, çevresel sürdürülebilirlik konusunda farkındalık oluşturdu.

PepsiCo, gezegenin limitlerini dikkate alarak, dünya ve insanlar için olumlu değişime ilham vererek, sürdürülebilir bir gıda sisteminin oluşturulmasına katkı sağlamak için PepsiCo Pozitif (pep pozitif) stratejisi doğrultusunda çalışmaya devam ediyor.

Pozitif Tarım, Pozitif Değer Zinciri ve Pozitif Seçenekler olmak üzere üç temel başlık altında şekillenen PepsiCo Pozitif stratejisiyle daha sürdürülebilir bir yaşam için birçok çalışmaya imza atıyor. Döngüsel ve kapsayıcı bir sürdürülebilir ekonomiyi hedefleyen bu yaklaşım kapsamında çevresel ve sosyal konularda önemli projelere imza atan PepsiCo, gönüllülüğü benimsiyor ve çalışanlarının içinde yaşadığı ve çalıştığı topluluklarda fark yaratmasını destekliyor.

Dünya Çevre Günü kapsamında PepsiCo, Türkiye’deki çalışanlarıyla birlikte farkındalık oluşturacak pek çok etkinlik gerçekleştirdi. PepsiCo Türkiye çalışanları hafta boyunca sürdürülebilirlik konulu webinarlara katılmanın yanı sıra, ÇEVKO Vakfı iş birliğiyle iki farklı bölgede eş zamanlı olarak çevre temizleme aktivitesi ve Haytap iş birliğiyle barınak ziyaretlerinde bulundu.

Düzenlenen webinarlarda PepsiCo Türkiye Sürdürülebilirlik Kıdemli Direktörü Esra İren PepsiCo’nun sürdürülebilir bir gıda sistemi inşaa etmek, dünyanın yenilenmesine yardımcı olmak ve iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek amacıyla yürüttüğü çalışmaları şirket çalışanlarıyla paylaştı. Esra İren, gezegenin geleceği için döngüsel ekonomi anlayışıyla sürdürülebilir üretim ve kaynakların önemine dikkat çekti. Etkinlikler kapsamında PepiCo Vakfı desteği ve Anadolu Meraları iş birliği ile hayata geçirilen ‘Lay’s Yenileyici Tarım’ projesinin detayları aktarıldı.

Yaptığı tüm çalışmalarda gezegenimiz ve gezegenimizin geleceği için önemli adımlar atan PepsiCo, bu etkinliklerle bu konudaki duyarlılığını ve kararlılığını bir kez daha göstermiş oldu.

PG Fidan fotoProcter & Gamble (P&G) ve ÇEVKO Vakfı iş birliğiyle hayata geçirilen P&G 35. Yıl Ormanı projesinde gelecek nesillerin daha iyi bir dünyada yaşamasına katkıda bulunmak amacıyla 35’inci yılında 35 bin ağaç dikiliyor.

P&G, Türkiye’deki 35’inci yılına “Sevgi her kapıyı açar” söylemiyle bir dizi iyilik hareketiyle giriyor. P&G, geçen yıldan bugüne 42 iyilik hareketine imza atarak çevresel sürdürülebilirlik alanındaki en önemli iyilik hareketlerinden birisi olan ÇEVKO Vakfı iş birliğiyle “P&G 35. Yıl Ormanı” projesini hayata geçirdi.

Geçen yaz yaşanan orman yangınlarından sonra Türkiye’deki 35. yılı kapsamında 35 bin ağaç sözü veren P&G, çalışanlarıyla birlikte fidan dikim etkinliğini hayata geçirdi. Etkinliğe P&G çalışanları, ÇEVKO Vakfı ve Ege Orman Vakfı yetkilileri katıldı.

P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim Başkanı Ayça Turgay, P&G’nin Türkiye’deki 35. yılında bir dizi iyilik hareketi yaparak hem paydaşlarına hem tüketicilerine teşekkür ettiklerini belirterek, “P&G ve ÇEVKO Vakfı iş birliğinde gerçekleştirdiğimiz bu proje bizim için çok anlamlı. Çevresel sorunlarımızdan en büyüğü de aslında ormanlık alanların azalması. O nedenle geçtiğimiz yıl 35’inci yılımızda 35 bin ağaç sözü vermiştik. Bugün de ÇEVKO Vakfı ile beraber bu sözümüzü hayata geçirmek için toplandık ve çalışanlarımızla beraber fidanlarımızı toprakla buluşturuyoruz” dedi.

oral b gorselP&G’nin doğadan ilham alan markası Oral-B, Watsons ve ÇEVKO Vakfı iş birliği ile Marmara denizindeki kirliliğin azaltılmasına katkıda bulunuyor. Çevre Haftası ve Dünya Okyanus Günü kapsamında 20’den fazla dalgıçtan oluşan bir ekip İstanbul Ortaköy sahilinde Marmara Denizi’ne dalarak plastik atık temizliği yaptı. Çıkarılan plastik atıklar Beşiktaş Belediyesi tarafından geri dönüşüm için teslim alındı. Bu anlamlı sosyal sorumluluk projesi Watsons mağazalarından Oral B Pure Active ürünü satın alan tüketicilerin katkısıyla gerçekleşiyor.

Tüketicilerin yaşamını iyileştirmeye odaklanan P&G markası Oral-B, Marmara denizindeki plastik atık kirlenmesine karşı yürütülen mücadeleye güçlü bir destek veriyor.

Bu kapsamda 20’den fazla dalgıçtan oluşan bir ekip, Çevre Haftası ve Dünya Okyanus Günü kapsamında İstanbul’da Ortaköy sahilide dalış yaparak denizdeki plastik atıkları temizledi. Dalgıçlar deniz altından canlı yayın yaparak denizin son durumunu gözler önüne sererek yapılan temizlik çalışmalarını gösterdiler.

Oral-B’nin ÇEVKO Vakfı (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıklarını Değerlendirme Vakfı)ve Watsons iş birliği ile hayata geçirdiği kampanya kapsamında Watsons mağazalarından Oral-B Pure Active ürünü satın alan tüketiciler bu temizlik çalışmasına katkıda bulunabilecek.

TchiboYüzde 100 sürdürülebilirlik vizyonuyla hareket eden Tchibo, Türkiye Çevre Haftası ve 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında ÇEVKO Vakfı ve Maltepe Belediyesi iş birliğiyle “Çok Temiz Hareket” etkinliği düzenledi. Şirket yöneticilerinin de aralarında bulunduğu Tchibo çalışanlarından oluşan gönüllü grubu, 1 saatte 370 kilo atık topladı. Bu atıkların 185 kilosu geri dönüşüme kazandırıldı. Yapılan çalışmayla bir otomobilin İstanbul’dan Bursa’ya iki defa gidiş dönüşüne eşdeğer karbon salınımının önüne geçildi.

Sürdürülebilir şirket olma hedefiyle yol alan Tchibo, Türkiye Çevre Haftası ve 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında atık yönetimi ve çevre temizliğine dikkat çekmek amacıyla yeni bir projeye imza attı. ÇEVKO Vakfı (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı) ve Maltepe Belediyesi ile birlikte “Tchibo’dan Çok Temiz Hareket” adlı etkinliği hayata geçiren şirket, proje kapsamında Maltepe Başıbüyük Ormanı’nda temizlik çalışması gerçekleştirdi. Tchibo Türkiye üst yöneticilerinin de dahil olduğu geniş bir gönüllü grubu, Maltepe Belediyesi tarafından belirlenen güzergahtaki atıkları topladı.

“Her adımımızda gezegenimizi de düşünüyoruz”

Etkinliğe katılan Tchibo gönüllülerine, ÇEVKO Vakfı’na ve Maltepe Belediyesi’ne teşekkür eden Tchibo Türkiye Genel Müdürü Hasan Ulutürk, Tchibo’nun üretimden satışa kadar değer zincirinin her aşamasında sürdürülebilirlik vizyonu ile hareket eden bir marka olduğunu vurguladı. Ulutürk, şunları söyledi: “Çalışma arkadaşlarımızın hayata geçirdiği ‘Tchibo Çok Temiz Hareket’ projesinin; hem bireysel hem de kurumsal sorumluluklarımızı hatırlatması açısından anlamlı bir farkındalık çalışması olduğunu düşünüyorum. Tchibo olarak % 100 sürdürülebilir bir şirket olma yolunda attığımız her adımda doğaya karşı sorumluluğumuzun farkındayız. Her adımımızı, gezegenimizin ve insanoğlunun geleceğimini düşünerek atıyoruz. Bu bakış açısıyla iyi şirket olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Temizlik etkinliğinde, toplanan 370 kilo atıktan 185 kilosu geri dönüşüme kazandırıldı. Geri kazanılan atıklarla bir otomobilin İstanbul’dan Bursa’ya iki defa gidiş dönüşüne eşdeğer karbon salınımının önüne geçilmiş oldu.

ProketsÇevrenin korunması ve ekonomik kalkınmaya katkı yapan ÇEVKO Vakfı, alanındaki benzersiz deneyim birikimiyle toplum ve iş dünyasının gereksinimleri doğrultusunda güncel çözüm ve hizmetler geliştiriyor. ÇEVKO Dijital Çözümleri bünyesinde sunulan yeni nesil kaynak yönetim modeli ve atık yönetim sistemi PROKETS, şirketlerin atık yönetim süreçlerini daha etkin ve daha verimli hale getiriyor. Bulut tabanlı, mobil bir sistem olan PROKETS, faaliyetleri sonucu atık ortaya çıkaran tüm sektörlerden farklı büyüklükteki işletmelerin kullanımına uygun olarak tasarlandı.

ÇEVKO Vakfı, çevre ve ekonomiye katkı sağlamaya 30 yılı aşkın süredir artan bir ivmeyle devam ediyor. Özellikle son yedi yıldır “iklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş” konularına odaklanan ÇEVKO Vakfı, bu alanlarda fikirsel öncülüğünü, iş dünyası kuruluşlarına ve yerel yönetimlere sunduğu danışmanlık hizmetlerinden, dijital çözümlere uzanan bir yelpazede pekiştiriyor.

ÇEVKO Vakfı’nın alanındaki benzersiz bilgi ve deneyim birikimiyle geliştirilen yeni nesil kaynak yönetim modeli ve atık yönetim sistemi PROKETS, ÇEVKO Dijital Çözümleri bünyesinde sunuluyor. Sistem, faaliyetleri kapsamında atık üreten şirketlerin atık yönetim süreçlerini daha etkin ve daha verimli hale getiriyor. 

Bulut tabanlı, mobil bir sistem olan PROKETS, faaliyet alanı ve büyüklüğü fark etmeksizin ticari işletmelerin, yeni kuracakları ya da mevcut atık yönetim uygulamalarının Sıfır Atık yönetim sistemine geçişini, entegre çevre bilgi sistemi bünyesinde yer alan alt sistemlerle entegrasyonunu sağlıyor. 

gunes ruzgarUluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) son verilerine göre 2021’in sonunda yenilenebilir enerjide küresel üretim kapasitesi 3.064 GW seviyesini gördü ve toplam kapasite artışındaki payı %81’e ulaşarak kendi rekorunu kırdı.

IRENA tarafından yayınlanan yeni veriler, küresel iklim belirsizlikleri ve enerji krizine rağmen yenilenebilir enerjinin büyümeye ve ivme kazanmaya devam ettiğini gösteriyor. Rapora göre, 2021 yılı sonunda yenilenebilir enerjinin küresel üretim kapasitesi 3.064 GW’ye ulaştı ve toplam yenilenebilir enerji stoğu %9,1 oranında artış gösterdi. Güneş ve rüzgar enerjilerinin, yeni üretim kapasitesine öncülük etmeye devam ettiği ancak buna rağmen temiz enerji geçişinin iklim değişikliğinin korkunç sonuçlarını önleyecek düzeyde olmaktan uzak olduğu, yenilenebilir enerji üretim kapasitesinin iklim hedeflerine ulaşmak için enerji talebindeki artıştan daha hızlı büyümesi gerektiğinin altını çizmek gerekiyor.

Yenilenebilir Enerjide Bayrak Rüzgar ve Güneş’te

IRENA’nın Yenilenebilir Kapasite İstatistikleri 2022 raporuna göre hidroelektrik enerjisi, 1.230 GW ile küresel yenilenebilir enerji üretim kapasitesinde en büyük payı alsa da güneş ve rüzgar enerjileri yeni üretimde kapasitenin hakimi konumunda kalmaya devam ediyor. İki enerji türünün yenilenebilir kapasiteye toplam %88 katkıda bulunmaktadır, özellikle 2021’de 93 GW büyüme gösteren rüzgar enerjisi kapasitesinin beklenen büyüme hedeflerinin gerisinde kalsa da gelecek adına enerji dönüşümünde büyük rol oynamaya başlamıştır.

WeCycle 01Geri dönüşüm sektörü, yaşanabilir bir gelecek için 12-14 Mayıs tarihleri arasında fuarizmir’de buluştu. Bu yıl ilk kez düzenlenen We-Cycle Çevre ve Geri Dönüşüm Teknolojileri Fuarı, Geri dönüşüm alanında özel sektör ve yerel yönetimleri buluşturan ilk fuar olarak tarihe geçti. Pek çok belediyenin çevre ve çevre teknolojilerine yönelik projelerinin sergilendiği WeCycle Fuarında, tanıtılan geri dönüşüm projeleriyle kentlerin geleceğine ışık tutuldu.

Gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre bırakmak için kentte atık oluşumunun engellenmesi, azaltılması ve kaynağında ayrılarak geri dönüştürülmesi amacıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde İZFAŞ ve EFOR Fuarcılık işbirliğiyle gerçekleştirilen We-Cycle Çevre ve Geri Dönüşüm Teknolojileri Fuarı, üç gün boyunca 28 ülke ve 41 şehirden ziyaretçileri ağırladı.

“İzmir, geri dönüşüm konusunu ilke edinen bir şehir”

Doğayla uyumlu bir metropol olabilmek için İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin pek çok çalışma yürüttüğünün altını çizen İZFAŞ Genel Müdürü Canan Karaosmanoğlu Alıcı, “İZFAŞ olarak Efor Fuarcılık ile İzmir’e yeni bir fuar kazandırdık. İzmir, geri dönüşüm konusunu ilke edinen bir şehir. Bu fuar Türkiye’de yerel yönetimler ile geri dönüşüm ve çevre konusundaki özel firmaları buluşturan ilk fuar olma niteliğini taşıyor. WeCycle, İzmir’in geri dönüşüm ve atık bertarafı konusundaki çalışmalarının vitrine çıktığı bir fuar oldu. Fuarın aynı zamanda geri dönüşüm alanındaki ürünler ve teknolojik çözümler için Türkiye’deki bir yurt dışına ihraç kapısı olmasını da arzu ediyoruz. Atıkların kaynağında ayrılması en önemli konu... Bunu yapabilirsek atıkları bir kaynak olarak kullanabilmek mümkün.” şeklinde konuştu.

kipastekstilKahramanmaraş'ta faaliyet gösteren Kipaş tekstil atıklarını çöp olmaktan çıkarıp işleyerek önce ham maddeye sonra kumaşa dönüştürüyor, Tekirdağ'da faaliyet gösteren Blue Matters firması da bu kumaşları ürüne dönüştürerek ekonomiye kazandırıyor.

Tüketimin her geçen gün arttığı tekstil sektöründe geri dönüşümün önemi de tekstil kaynaklarının korunması, atık maliyetleri ve üretim için ucuz ham madde ihtiyacı gibi nedenlerden dolayı artıyor.

Tekstil için en önemli ham maddelerden biri olan pamuk, tarladan nihai ürün haline gelinceye kadar önemli derecede su harcanmasına neden oluyor. Hollanda merkezli "Su Ayak İzi Ağı" (Water Footprint Network) adlı sivil toplum örgütünün verilerine göre, 1 kilogram pamuklu tekstil ürünü için yaklaşık 10 bin litre su kullanılıyor. Bir kilogram pamuklu kumaştan ise sadece bir kot pantolon veya dört tişört üretiliyor.

Tekstil geri dönüşüm sektöründe renkli olarak geri dönüştürülen lifler, herhangi bir kimyasal ya da boyamaya tabi olmadığından tekrar su kullanımına ihtiyaç duyulmuyor, geri dönüştürülen lifler sayesinde sudan tasarruf edilmesi sağlanıyor.

AA muhabirinin Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası verilerinden derlediği bilgilere göre, 2019 yılı itibarıyla tekstil katı atıkları geri kazanımı yapan firma sayılarına bakıldığında en fazla üreticiye sahip il 67 kayıtlı firma ile Uşak olurken, Kahramanmaraş 33 firma ile ikinci sırada yer alıyor.

plasticsreyclersEU27+3'te 2020 yılında toplam kurulu plastik geri dönüşüm kapasitesi bir önceki yıla göre 1,1 milyon arttı. Yeni rakamlar, plastik geri dönüşüm endüstrisinin, plastikleri döngüsel hale getirme yolundaki direncini de göstermektedir. Pandeminin getirdiği zorluklara rağmen gerçekleşen sektördeki bu olağanüstü büyüme, yeni direktif hedeflerinin yönlendirdiği artan talep sayesinde mümkün oldu.

Veriler, PET, esnek PO ve sert HDPE & PP'nin toplam plastik geri dönüşüm kapasitesinde en büyük payı elinde tuttuğunu ve yaklaşık %80'i temsil ettiğini göstermektedir. Ayrıca, Almanya, İtalya, İspanya, İngiltere ve Fransa, plastik atık geri dönüşümü için en yüksek kapasiteye sahiptir.

Sert HDPE & PP, %20'nin üzerinde bir oranla geri dönüşüm kapasitelerinde en yüksek artışı kaydederken, esnek PO ise yaklaşık %10 oranında büyüdü. Toplama, ayırma ve geri dönüşümdeki hızlı teknolojik gelişmeler bu gelişmeleri kolaylaştıran faktörler arasındaydı. Plastik Geri Dönüşümcüler Avrupa Başkanı Ton Emans, "Yeni iş modelleri sektörümüzde çok çeşitli fırsatlar yaratıyor," diyerek, "Bu durum, filmden filme geri dönüşüm için de geçerlidir ki, bir zamanlar zor kabul edilirdi. Bugün ise pazarın olgunlaştığının bir kanıtı" diye ekledi.

7,7 milyar € ciro ve toplam 9,6 milyon ton kurulu geri dönüşüm kapasitesi ile Avrupalı geri dönüşümcüler, plastik atıkların ele alınmasında bulmacanın önemli bir parçası ve karbon nötr bir Avrupa'ya katkıda bulunmak konusunda önemli bir rol oynamaktalar. Kapsamlı yasal destek, ek toplama ve yüksek kaliteli ayıklama tonajlarının yolunu açarken, geri dönüşüm teknolojilerine ve altyapılarına yapılan yatırımları da teşvik ederek, 2030 yılına kadar plastik geri dönüşüm kapasitelerinin üç katına çıkmasına olanak sağlayacaktır.

Bu büyümenin yarattığı ivmeden yararlanan geri dönüşümcüler, değer zincirinin dört bir yanından aktörlerle işbirliği yapmaya devam ederken, plastikleri döngüsel hale getirme mücadelesinin ön saflarında yer alıyor.

Kaynak:https://plastics-recyclers-europe.prezly.com/plastic-recycling-industry-continues-fast-paced-efforts-towards-reaching-the-eu-targets

 Plastik geri dönüşüm endüstrisi, AB hedeflerine ulaşma yolunda çabalarını tempolu şekilde sürdürüyor

 

oxfamBuna göre, geçtiğimiz yıl kıtlık, sel, orman yangınları gibi afetlerin toplam ekonomik maliyeti 329 milyar dolar oldu. Söz konusu tutar, bağış yapan ülkelerin topladığı toplam yardımın yaklaşık iki katı. Çalışma aynı zamanda son 20 yılda Birleşmiş Milletler’in afetlere ilişkin yardım fonlama ihtiyacının %800 arttığını ortaya koyuyor.

Kaynak: TSKB Bülten

apfotoKomite, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (CBAM) daha geniş bir çerçevede ve daha hızlı şekilde uygulanmasının önünü açmış oldu. Ayrıca komite AB karbon yutak alanlarıyla ilgili hedeflerini de yükseltti ve böylece AB’nin 2030 yılına kadar seragazı emisyonu hedefi %57’ye yükselmiş oldu. Tüm üye ülkelere %10 ila % 30 arasında değişen oranlarda azaltım gerçekleştirme sorumluluğu getirildi. Bir sonraki aşamada düzenlemeler Parlamento genel oturumunda oylanacak. Komite’de onaylanan konu başlıkları şu şekilde:

Emisyon Ticaret Sistemi

• Binalar ve karayolu ulaşımı için yeni bir emisyon ticaret sistemi kurulması

• Serbest tahsisatların 2026-2030 yılları arasında kademeli olarak devre dışı bırakılması

• Yeni bir teşvik-cezalandırma sisteminin 2025’e kadar getirilmesi

• Gelirlerin yalnızca AB ve üye ülkelerdeki iklim eylemi için kullanılması

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM)

• CBAM’nin daha önce devreye alınması ve serbest tahsisatların 2030 itibarıyla sona ermesi

• Organik kimyasallar, plastik, hidrojen ve amonyağın yanı sıra dolaylı emisyonların mekanizmaya dahil edilmesi

• En az gelişmiş ülkelerin CBAM gelirleri ile desteklenmesi

• Merkezi bir CBAM otoritesinin kurulması”

Kaynak: TSKB Bülteni

metan gaziABD ve AB'den yapılan ortak açıklamada, "Küresel Metan Taahhüdü Enerji Yol Haritası” kapsamında ABD ve AB ile birlikte 11 ülkenin de katılımıyla yeni bir taahhüt başlatıldığına işaret ederken, benzin ve doğal gaz sektörlerinde metan emisyonunun azaltılması ve 2030'dan önce rutin salımın bitirilmesi sözü verildi. Taahhüde, ABD ve AB'nin yanı sıra, Arjantin, Kanada, Danimarka, Mısır, Almanya, İtalya, Japonya, Meksika, Nijerya, Norveç ve Umman katıldı.

Kaynak: TSKB Bülten

solucanBilim insanları, 'süper solucan' ismi verilen bir türün plastik yiyerek hayatta kalabildiğini keşfetti. Açıklamalara göre bulgular, geri dönüşüm konusunda işe yarayabilir.

Avrustralya’da bulunan Queensland Üniversitesi’ndeki bilim insanları, ‘süper solucan’ olarak da bilinen ‘Zophoas morio’ isimli bir canlının plastik tüketerek hayatta kalabildiğini keşfetti. Yapılan açıklamalarda bu canlının bir bağırsak enzimi aracılığıyla plastiği sindirebildiğinin düşünüldüğü aktarıldı.

Morio kurdu olarak da bilinen canlı üzerinde çalışmalarını yürüten bilim insanları, üç hafta boyunca solucanları farklı besinlerle besledi. Sonuçlarda oldukça yaygın kullanılan tüketen bir canlının bile kilo aldığı gözlemlendi. Araştırmanın yazarlarından Dr. Chris Rinkle da açıklamalarında bu gelişmenin geri dönüşüm için önem arz edebileceğini ifade etti: “Süper solucanlar, mini bir geri dönüşüm tesisi görevi görebiliyor”. Açıklamalara göre uzmanlar, hangi enzimin plastik konusunda en etkili olduğunu belirlemeyi umuyor. Böylece bertarafı için uygun ölçekte yeniden üretilebileceği ve gezegenimize büyük zarar veren plastiklere karşı kullanılabileceği belirtiliyor. Ayrıca araştırmanın süper solucanların bağırsak bakterilerinin bunu nasıl yaptığını moleküler düzeyde anlamak için oldukça önemli olduğu ve biyoplastik üretiminde kullanılabileceği vurgulanıyor.

 Bahsi geçen araştırma Microbial Genomics’te yayımlandı.

Kaynak: https://www.bbc.com/news/world-australia-61727942

IDS 28MartÇEVKO Vakfı, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) iş birliğinde geçen yıl başlattığı ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle masaya yatırmaya devam ediyor.  2022 yılı ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nin ilki, Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları başlığıyla gerçekleştirildi.  EGD Yönetim Kurulu Üyesi Çetin Ünsalan moderatörlüğünde ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen söyleşide, Akçansa ve GCA’nın uygulamaları aktarıldı.

Özellikle son beş yıldır “iklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş”e odaklanan ÇEVKO Vakfı, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle ele alıyor.

ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun EGD Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle, Vakfın 30. Yılı kapsamında 2021’de başlattığı ÇEVKO Vakfı Söyleşileri, 2022 yılı boyunca da sürecek.  Bu yılın ilk söyleşisi, “Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ile Mücadele ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları” başlığıyla düzenlendi.  EGD Yönetim Kurulu Üyesi Çetin Ünsalan moderatörlüğünde ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen söyleşide, Akçansa Sürdürülebilirlik Müdürü Burcu Otman Bektaş ve GCA Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret, kurumlarındaki uygulamalar hakkında bilgi aktardılar.

cevkococukAmbalaj atıklarımızı değere dönüştürmek elimizde…

ÇEVKO Vakfı, geri dönüşüm kültürünün gelişimine desteğini sürdürüyor. Türkiye’de sürdürülebilir geri dönüşüm sisteminin öncüsü olan ÇEVKO Vakfı, hazırladığı 7 eğitici video ile, günlük yaşamımızda oluşan ambalaj atıklarının geri dönüşümü konusunda bilgiler aktarıyor.

ÇEVKO Vakfı, cam, plastik, metal, kompozit, kağıt/karton ve ahşap malzemelerden üretilmiş ambalajların atıklarının, geri dönüşümle değerlendirilmesi konusunda hazırladığı 7 eğitim videosunu, YouTube kanalında yayına soktu. Videolarda, geri dönüşüm süreçleri konusunda bilgiler aktarılıyor.

ÇEVKO Vakfı Eğitim Videoları, vakfın YouTube kanalındaki oynatma listesinden izlenebiliyor: https://youtube.com/playlist?list=PLULlBUyY5bb1zVR9yeyf3514UwQIDqqB2ÇEVKO Vakfı YouTube kanalına https://www.youtube.com/user/CEVKOVAKFI adresinden de ulaşabilirsiniz.

 

YN Sanayi OdulleriTürkiye Sanayisinin “Yeşil Nokta”larını Seçiyor…

ÇEVKO Vakfı (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı) olarak bu yıl altıncısını düzenlediğimizTürkiye ve dünyanın önde gelen şirketlerinin katıldığı “Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri’nin” başvuruları 1 Mart 2022 tarihinde başladı.

Yeşil Nokta Marka Alt Lisans Sözleşmesi olan tüm firmaların katılabildiği ödül süreci başvuruları 27 Mayıs 2022 Cuma günü saat 17:00’a kadar devam edecek.

Yeşil Nokta Nedir?

Yeşil Nokta ilk olarak 1990 - 1991 yıllarında Almanya'da Yeşil Nokta Sistemi olarak adlandırılan ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplama sistemine giren ambalajların belirlenmesi için kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle konutlardan, ayrı toplanarak geri dönüşümünü sağlayan bir grup sanayi şirketinin ambalajlarını diğerlerinden ayırmak için kullanılmaya başlandı. Bu şirketlerin bir araya gelerek kurdukları DSD tarafından tescil ettirilen “Yeşil Nokta” markasının Avrupa ve çevresindeki ülkelerde kullanımını sağlamak için 1995 yılında “Packaging Recovery Organization Europe – PRO Europe” kuruldu. Almanya’da ve serbest ticaret sayesinde, başta diğer Avrupa Birliği ülkelerinde olmak üzere, tüm dünyada hızla yaygınlaştı. PRO Europe, kar amacı gütmeksizin, bu ülkelerin geri kazanım sistemlerine, her ülkeden bir sistem olmak üzere, Yeşil Nokta lisansı kullanım hakkını vermektedir. Yeşil Nokta; sanayi sorumluluğu simgeleyen, uluslararası bir model haline gelmiştir. Bir ambalajın üzerinde yer alan "Yeşil Nokta" işareti, o ambalajlı ürünü piyasaya süren ekonomik işletmenin ambalaj atıklarının geri kazanımı ile ilgili yasal yükümlülüklerini yerine getirdiği ve sisteme mali katkı sağladığı anlamına gelmektedir.

IDS 25NISÇEVKO Vakfı, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) iş birliğinde geçen yıl başlattığı ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle masaya yatırmaya devam ediyor. 2022 yılı ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nin ikincisi, Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları başlığıyla gerçekleştirildi. EGD Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen söyleşide, CarrefourSA ve Migros’un uygulamaları aktarıldı.

Özellikle son beş yıldır “iklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş”e odaklanan ÇEVKO Vakfı, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle ele alıyor.

"ÇEVKO Vakfı Söyleşileri " bu yıl da tüm hızıyla devam ediyor. Ekonomi Gazetecileri Derneği Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Çalışma Grubu'nun hazırladığı söyleşilerin ikincisi, Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları başlığıyla gerçekleştirildi. Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Başkanı Celal Toprak moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen online söyleşide, CarrefourSA ve Migros’un uygulamaları aktarıldı. Söyleşinin bu ayki konukları ise CarrefourSa İSG, Kalite Güvence, Çevre ve Sürdürülebilirlik Grup Müdürü Tayfun Akusta ve Migros Ürün Güvenliği ve Çevre Yönetimi Grup Müdürü Serpil Ürek oldu.

cevko proparsFransa'dan başlayarak birçok A.B. ülkesi, özellikle o ülkelere e-ticaret ile ürün gönderen firmaları ilgilendiren önemli uygulamaları hayata geçirmeye başladılar. Tüm modern dünya ülkelerinde üreticilerin, ürünlerinin kullanım sonrasında ortaya çıkan atıklara ilişkin yükümlülük üstlenmesi anlamına gelen "GENİŞLETİLMİŞ ÜRETİCİ SORUMLULUĞU (Extended Producer Responsibility)" yaklaşımı kapsamında hayata geçirilen bu uygulama ile, yükümlülüklerini yerine getirmeyen firmalar o ülkeye ürün satamayacaklar.

E-ticaret konusunda birçok kuruma hizmet veren, sektörünün önde gelen firmalarından PROPARS ile yapmış olduğumuz iş birliği kapsamında düzenlediğimiz ve geniş bir katılımla gerçekleşen ortak webinarda “Fransa ve diğer A.B. ülkelerinde E-ticarette Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu” hakkında katılımcılarla önemli bilgiler paylaştık.  

ÇEVKO Vakfı olarak, bu konuda süreçlerini geliştirmek isteyen tüm firmalara yapacağımız iş birlikleri ile daha etkin bir şekilde destek vermeye başladık.

Detaylı bilgi için This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. adresinden bizlere ulaşabilirsiniz.

RSMTürkiye’de 60 yılı aşkın süredir faaliyetini yürüten Arkan & Ergin, dünya çapında 123 ülkede 860’tan fazla ofisi ve 51.000’ni aşan çalışanıyla küresel ölçekte faaliyet gösteren RSM International ile yaptığı işbirliği neticesinde; vergi, bağımsız denetim, kurumsal finansman ve uzmanlaşmış danışmanlık hizmetleri konusunda güçlü bir zincirin Türkiye halkası olarak sektörün lider firmaları arasında yer almaktadır.

Biz de ÇEVKO Vakfı olarak, geri kazanılabilir atıkların yönetimindeki 30 yılı aşkın tecrübemiz ile RSM TURKEY ARKAN ERGİN YMM A.Ş ‘nin sektöründeki bilgi birikimini bir araya getirerek, GEKAP - Geri Kazanım Katılım Payı uygulamaları konusunda işletmelere birlikte destek olmaya karar verdik. 

 Bu kapsamda 2020 yılından başlayarak araç lastiklerinden ilaçlara, elektronik eşyalardan bitkisel yağ ve ambalajlara kadar birçok ürün ve bileşeni kapsayan GEKAP uygulaması ile ilgili olarak kurumlara; gerek doğru bildirim kapsamının oluşturulması, gerek mevzuat yükümlülüklerinin layığı ile yerine getirilmesi suretiyle gereksiz maliyetlerle karşılaşarak mağduriyetlerinin önlenmesi açısından birlikte hizmet vereceğiz.

Detaylı bilgi için This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. adresinden bizlere ulaşabilirsiniz.

QSI 01Yeşil Mutabakat ve sınırda karbon ticareti ile gündemde öne çıkan, Karbon Ayak İzinin belirlenmesi ve doğrulanması başta olmak üzere, benzer alanlarda en yetkin kurumlardan birisi olan “QSI Belgelendirme ve Muayene Hizmetleri Limited Şirketi” ile ÇEVKO Vakfı’nın işbirliğini sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.

Bu işbirliği sayesinde GRI ve sürdürülebilirlik raporlamaları, ISO 14064 standardına uygun Karbon Ayak İzi hesaplama ve doğrulama hizmetleri, yaşam döngü analizi çalışmaları, Vakfımızın uzmanlık alanı olan, ambalaj atıkları geri dönüşümünün CO2 salımlarının azaltılmasına olan katkısının izlenmesi gibi konularda sizlere yetkin bir şekilde hizmet verebileceğiz.

QSI ile 15 Mart 2022 tarihinde gerçekleştirdiğimiz ISO 14064-1:2018 Kurumsal Karbon Ayak İzi – Yeşil Mutabakat Sürecine Uyum Bilgilendirme Semineri’nde değerlendirdiğimiz üzere, Karbon Ayakizi, mevcut süreçlerimizin dışında yeni bir konu olmaktan ziyade, tüm iş yapış süreçlerimizi yeniden değerlendirmemizi, farklı bir bakış açısı geliştirmemizi gerektiren yeni bir yaklaşım.

Konu ile ilgili eğitimlerden, kurumunuzun karbon ayak izinin hesaplanması ve doğrulanmasına, sınırda karbon ticareti konusunda danışmanlık hizmetlerinden su ayak izi raporlamasına kadar birçok konuda daha verimli şekilde destek olabileceğiz.

Detaylı bilgi için This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. adresinden bizlere ulaşabilirsiniz.

koroplast triconÇEVKO Vakfı olarak aramıza yeni katılan üyemiz KOROPLAST ve TRICON’a hoş geldiniz diyor ve birlikte nice başarılara imza atmayı diliyoruz.

Anadolu Efes Logo 22010 yılından bu yana sürdürülebilirlik yol haritasını şeffaflıkla kamuoyuyla paylaşan Anadolu Efes’in 2020 Sürdürülebilirlik Raporu, Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği (LACP) tarafından iki ayrı ödüle layık görüldü. Uluslararası GRI standartlarıyla hazırlanan rapor; hem sürdürülebilirlik raporları kategorisinde hem de dijital/online raporlar kategorisinde Altın Ödül’ün sahibi oldu. Ayrıca her iki kategoride de Top 100 listesinde ilk 50 rapor içerisinde gösterildi.

Anadolu Efes, uluslararası GRI standartlarıyla her yıl yayımladığı raporda bu alandaki performansını şeffaflıkla kamuoyuyla paylaşıyor. Şirketin 2020 Sürdürülebilirlik Raporu, Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği (LACP) tarafından ‘’2020/21 Vizyon Ödülleri”nde iki ödüle layık görüldü. Rapor, “yaratıcılık”, “mesaj açıklığı”, “bilgi erişimi”, “ilk izlenim”, “rapor kapağı” ve “rapor anlatım dili” gibi kriterler dikkate alınarak yapılan değerlendirmedehem sürdürülebilirlik raporları kategorisinde hem de dijital/online raporlar kategorisinde Altın Ödül’e layık görüldü. Ayrıca her iki kategoride de Top 100 listesinde ilk 50 rapor içerisinde yer aldı.

Anadolu Efes, sürdürülebilirliği şirketin tüm kademeleri tarafından içselleştirilmesi gereken bir yolculuk olarak değerlendiriyor. Şirket, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı rehber aldığı bu yolculukta çok önemli kilometre taşlarını da geride bıraktı. 2011’de Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi, 2014’te The CEO Water Mandate ve 2015’te Women’s Empowerment Principles imzacısı olarak gerek çevresel gerekse toplumsal taahhütlerini uluslararası bir boyuta taşıdı. 2012'de Rio'daki +20 Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı'nda sürdürülebilir tarım uygulamaları ile Türkiye'yi temsil etti. 

2030 sürdürülebilirlik hedeflerini “Çevre için sıfırlıyoruz”, “Sosyal etki için artırıyoruz” ve “Fırsat eşitliği ve kapsayıcılık ile güçleniyoruz” ana başlıkları altında toplayan Anadolu Efes,

tüm operasyonlarında net sıfır karbon salımına ulaşmayı taahhüt ediyor. Ayrıca yüzde 30 olan kadın çalışan oranını da 2030 yılına kadar yüzde 51’e çıkarmayı hedefliyor. Anadolu Efes’in 2030 Sürdürülebilirlik Hedeflerinin detayına ulaşmak için: Tıklayınız

Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği (LACP) hakkında

Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği (LACP), halkla ilişkiler sektöründe meslek içinde sınıfının en iyi uygulamalarının tartışılmasını kolaylaştırmak ve aynı zamanda örnek iletişim yetenekleri gösterenleri tanıyan bir forum oluşturmak amacıyla 2001 yılında kuruldu. İletişim sektörüne yönelik çalışmalar yürüten LACP, ayrıca iletişim ve faaliyet raporu gibi alanlarda “Fortune 500” şirketleri başta olmak üzere tüm dünyadan katılım sağlanan çeşitli ödül programları düzenliyor.

CCI SorumlulukCoca-Cola İçecek (CCI), 2030 için sürdürülebilirlik taahhütlerini 22 Nisan Yeryüzü Günü’nde kamuoyuna duyurdu. CCI 2030 yılına kadar; tüm ambalajlarında en az %50 geri dönüştürülmüş plastik kullanmak, ambalaj toplama sistemleri kurmak, su verimliliğini %20 artırmak, su geri kazanımı projeleri, tesislerinde %100 yenilenebilir elektriğe geçmek, karbon emisyonlarını %13 azaltmak, İnsan Hakları Politikası’na %100 uyum, işte toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla kadın istihdamını artırmak ve sürdürülebilir kalkınma programları ile 3,5 milyon kişiye ulaşmak için harekete geçti.

Faaliyet gösterdiği 11 ülkede, 10 bin çalışanı ve 100 bine yakın kişiden oluşan dev ekosistemiyle 430 milyonluk bir nüfusa hizmet sunan Coca-Cola İçecek (CCI), 22 Nisan Yeryüzü Günü’nde gelecek için taşıdığı sorumluluğu 2030 Sürdürülebilirlik Taahhütleri ile ortaya koydu. Yol haritasını çevresel konularda ambalaj, su ve iklim değişikliği; sosyal konularda ise insan hakları, çeşitlilik ve kapsayıcılıkla toplumsal yatırımlar olmak üzere altı ana başlığa odaklayan CCI, hayata geçirmeyi taahhüt ettiği çalışmaları 9 maddede topladı.

Koroplast FotoKoroplast’tan Yaşanılabilir Bir Dünya için Farkındalık Projesi

Çöp torbası ve mutfak yardımcı ürünleri denildiğinde ilk akla gelen ve Türkiye’nin ilk tercihi olan Koroplast, kurulduğu günden bu yana destek verdiği sosyal sorumluluk çalışmalarını, geçtiğimiz sene 40. yılı kapsamında “Yaşanılabilir Bir Dünya Birlikte Kolay” mottosuyla taçlandırdı. Bu doğrultuda “40 farklı noktada atık toplama hareketi” dahilinde çocuklara geri dönüşümün önemini vurgulayan ve çevre bilincini aşılayan “Kuşlara Fısıldayan Kız” hikaye kitabını hayata geçirdi.

Türkiye’nin birçok farklı ilinden toplanan atıkların geri dönüştürülmesiyle oluşturulan, ünlü çocuk yazarı Sara Şahinkanat tarafından eğitici, öğretici ve keyifli bir dille kaleme alınan “Kuşlara Fısıldayan Kız” kitabı geniş davetli kitlesinin katıldığı özel bir lansman ile tanıtıldı. Dijital olarak www.koroplast.com/donusumkahramanlari üzerinden de ulaşılabilen hikaye kitabında, doğaya ve çevreye zarar verebilecek atıkların geri dönüştürülerek yeniden kullanılabileceği Kora adlı küçük bir kız çocuğu ve arkadaşlarının yaşadıkları üzerinden anlatılıyor.

“Yaşanılabilir Bir Dünya Birlikte Kolay” mottosuyla tüketicilere seslenen Koroplast, çevre bilincini aşılamak, geri dönüşümü ve önemini anlatarak bu konuda alışkanlık oluşturmak ve farkındalık yaratmak için kurumsal sosyal sorumluluk projesine imza attı.

pepsico perPepsiCo, geçtiğimiz yıl hayata geçirdiği uçtan uca stratejik dönüşümü pep+’in odak alanlarından biri olan Pozitif Değer Zinciri kapsamında iklim değişikliğiyle mücadelenin yanı sıra sürdürülebilir bir gıda sistemi için çalışmalarını sürdürüyor.

PepsiCo, sürdürülebilir bir gıda sistemi inşa etmek, dünyanın yenilenmesine yardımcı olmak, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek amacıyla geçtiğimiz yıl duyurduğu uçtan uca dönüşüm stratejisi olan PepsiCo Pozitif’in (pep+) kapsamında Pozitif Tarım, Pozitif Değer Zinciri ve Pozitif Seçenekler olmak üzere üç alana odaklanıyor.

22 Nisan Dünya Günü kapsamında PepsiCo’nun iklim değişikliği ile mücadele çalışmalarına değinen PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Ece Aksel, “İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve sürdürülebilir bir gıda sistemi inşa etmek için ekosistemi bütün olarak ele almak gerekiyor. Bu da uçtan uca stratejik düşünme ve iş yapış şeklini değiştirmekle mümkün olabilir. En azından işleri kesişen sektörlerin elini taşın altına koymasıyla yaygın bir etki yaratılabileceğini düşünüyorum ve geleceğimizden umutluyum’’ dedi.

Geri dönüştürülmüş PET kullanımında Türkiye lider konumda
PepsiCo’nun Pozitif Değer Zinciri başlığı altında ‘Sürdürülebilir Ambalaj’, ‘Net Sıfır Emisyon’ ve ‘Net Su Pozitif Hedefi’ başta olmak üzere birçok başlık altında yaptığı çalışmalarla döngüsel ve kapsayıcı bir ekonomi oluşturmaya yardımcı olmayı taahhüt ettiklerini ifade eden Ece Aksel, “PepsiCo olarak 2030 yılına kadar küresel operasyonlarımızdaki yiyecek ve içecek portföyünde porsiyon başına geri dönüştürülmemiş plastiği %50 azaltmayı hedefliyoruz. Ayrıca 2025 yılına kadar ambalajlarımızın %100'ünü geri dönüştürülebilir, kompostlanabilir, biyobozunur veya yeniden kullanılabilir olacak şekilde tasarlamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye iş birimi olarak şimdiden, geri dönüştürülmüş PET kullanımında lider firmalardanız. Türkiye’deki 1 litrelik Pepsi, Yedigün ve Fruko pet şişelerimiz yüzde 100 geri dönüştürülmüş plastikten üretiliyor’’ diye konuştu.

Sürdürülebilir ambalajların yanı sıra kaynak kullanımını da dönüştüren PepsiCo, küresel operasyonlarında 2040 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmayı hedefliyor. Bu konuda en önemli katkıyı yenilenebilir enerji yatırımlarından alan PepsiCo, bu noktada Türkiye’deki 6 fabrikasının tamamında 2021 yılı itibariyle %100 yenilenebilir elektriğe geçti. “Net Su Pozitif Hedefi” doğrultusunda ise küresel olarak 2030 yılına kadar mutlak su kullanımı azaltmanın yanı sıra yüksek riskli bölgelerde kullanılan suyun %100’ünden daha fazlasını doğaya geri kazandırmayı hedefleyen PepsiCo, bu kapsamda geliştirdiği projelerle tarımda birim başına kullandığı suyu %50 azaltmayı başardı. Şirket ayrıca su kullanımını yiyecek fabrikalarında yüzde 18; içecekte ise yüzde 24 oranında azaltmış durumda.

pinar gelecekPınar Su ve İçecek, her bir damlaya sahip çıkıyor

Sürdürülebilir bir yaşam için attığı adımları açıklayan Pınar Su ve İçecek, her yeni yatırımında “verimlilik”, “suyun adil paylaşımı ve sosyal eşitlik”, “çevre sağlığı ve ekosistem devamlılığı” ilkelerini ön planda tutuyor.

Türkiye’yi ilk kez 1984 yılında ambalajlı su ile tanıştıran Pınar Su ve İçecek, o günden bu yana sürdürülebilir yaşam politikası doğrultusunda; su kaynaklarının korunması, sera gazı emisyonlarının azaltılması ve karbon ayak izinin küçültülmesi, atığın kaynağında ve ürünün yaşam döngüsü boyunca azaltılması, geri dönüştürülebilir ambalaj kullanımının artırılması, enerji ve su verimliliğini artıran uygulamaların üretim proseslerine entegre edilmesi gibi çevre dostu uygulamalarla önemli başarılara imza atıyor.

2021 yılında su verimliliğimiz yüzde 96’ya ulaştı

Dünya üzerindeki içilebilir her bir damla suyun önemini bilerek sorumlu üretim anlayışı ile hareket ettiklerini belirten Pınar Su ve İçecek Operasyonlar Direktörü Koral Kalpaklıoğlu, “Su kaynaklarının etkin bir şekilde korunması ve verimli kullanılması hususlarında elimizden geleni yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz. Doğal alanlarda konumlanmış üç farklı lokasyonda yer alan su kaynaklarından üretim yapıyoruz. Ekosistemin sürdürülebilirliğinin sağlanması için de kaynaklardan çekilen suyun toplam debisinin yüzde 30’unu doğal ortama bırakıyoruz. Üretim hatlarımızda gerçekleştirdiğimiz otomasyona dayalı uygulamalarımızla atık su miktarını da düzenli olarak azaltıyoruz. 2021 yılında; üretim proseslerinden kaynaklanan atık su miktarını bir önceki yıla kıyasla Bursa Uludağ tesisimizde birim üretim başına yüzde 26,31 oranında, Sakarya Gökçeağaç tesisimizde birim üretim başına yüzde 16,2 oranında, Aydın Madran tesisimizde ise yüzde 18,86 oranında azalttık. 2020 yılında yüzde 95 olan toplam su verimliliğimiz; üretim hattı yıkamaları, evsel kullanım alanları ve dolum firelerinin azaltılmasına yönelik yapılan iyileştirmeler sonucunda 2021’de %96’a yükseltildi. 2022 yıl sonu itibari ile bu oranı en az %97 seviyesine çekmeyi hedefliyoruz.” dedi.

40 ton plastik atığın önüne geçildi

Üretim sürecinden itibaren çevresel ve sosyal fayda gerekliliklerini yerine getirdiklerini belirten Kalpaklıoğlu, “Faaliyetlerimizden kaynaklanan etkileri en aza indirmek için çevre dostu uygulamaları hayata geçiriyoruz. Son 10 yılda pet şişe üretiminde kullandığımız ambalaj ve kapak malzemelerinin plastik miktarını düzenli olarak azalttık. 2020 yılında ambalaj ağırlıklarındaki düşüş 0,5L ürün grubunda %26’ya, 0,33L ürün grubunda %23’e, 1,5L ürün grubunda da %18’e ulaştı. Ürün paketlerinde yapılan gramaj optimizasyon çalışmaları ile shrink ve strech kullanımında, belirli ürün gruplarında, %10 ile %15 arasında azaltım sağlandı. 2021 yılında da devam eden gramaj azaltım çalışmaları ile ambalajlı su ürün gruplarında polietilen tereftalat ambalaj malzemesi kullanımı % 7,37, içecek ürün gruplarında ise %13.58 azaltıldı. Bu çalışmaların sonucu olarak yaklaşık 40 ton plastik atığın kaynağında azaltımı sağlandı. Plastik sorumluluğumuz kapsamında halen devam eden projelerimiz ile, 2024 yılına kadar polietilen plastik kullanımında % 15 azaltım hedefliyoruz. Polietilen tereftalat ambalaj malzemesi azaltımında ise 2022 yılı sonu itibari ile % 10 azaltım oranına ulaşmayı hedefliyoruz. Üretim prosesindeki yalınlaştırma ve verimlilik çalışmaları ile atık su deşarjımızı 2022 yılı sonuna kadar en az % 5 daha azaltmış olmayı hedefliyoruz.” dedi.

Karbon ayak izi % 31,75 oranında azaltıldı

Pınar Su ve İçecek, suyun korunmasının ve yönetiminin yanı sıra iklim değişikliğine sebep olan tüm faktörlerin bertaraf edilmesi için de çaba gösteriyor.Bu kapsamda enerji verimliliği, enerji tasarrufu ve operasyonel iyileştirme çalışmaları ile birim ton üretim başına ortalama karbon emisyonunu her yıl daha da azaltıyor. Üretim alt yapısına yaptığı yeni teknolojik yatırımlarla plastik miktarını düzenli olarak düşüren Pınar Su ve İçecek, çevresel atık miktarını da azalttı. Bu sayede düşük gramajlı şişelerin şişirme sürecinde daha az enerji harcayarak, 2021 yılında ton ürün başına elektrik enerjisi tüketimini 2016 yılına göre yüzde 16 oranında düşürdü. Pınar Su ve İçecek, enerji verimliliğini artırırken, atık miktarının kaynağında azaltılmasını da sağladı ve üretim tesislerindeki karbon ayak izini küçülttü. Küresel çapta da sorumluluk almak amacıyla, ürünlerinde karbon denkleştirmesi gerçekleştiren Pınar Su ve İçecek, 2020 yılında Türkiye’de ilk Karbon Nötr Sertifikalı Ambalajlı Doğal Kaynak Suyu ve İçecek Ürün’lerini üretti. Endüstriyel prosesler ve evsel enerji tüketimleri kaynaklı açığa çıkan sera gazı emisyonunu azaltmak ve engellemek amacıyla; enerji verimliliği, enerji tasarrufu ve operasyonel iyileştirme çalışmalarını yıl boyunca sürdüren Pınar Su ve İçecek, karbon ayak izi hesaplamalarına başladığı 2010 yılına kıyasla, 2021 yılında % 31,75 oranında azaltırken, 2022 yılında devam eden projelerle bu oranı %33’e çıkarmayı hedefliyor.

rb fotoTürkiye’nin suyunu korumayı misyon edinen bulaşık makinesi deterjanı Finish, 22 Mart Dünya Su Günü’ne özel projesiyle, bir ilke imza attı. Televizyon ekranlarında ana haberlerden sonra izlediğimiz hava durumunda bu kez “Su Durumu” paylaşıldı. Finish’in reklamlarında oynayan Ada Şahin ve Çınar Babiz hava durumunun sunulduğu sırada aniden stüdyoya girerek, hava durumunu Su Durumu’na çevirdi. Çocuklar, 2040 yılıyla birlikte Türkiye’de yaşanabilecek su kıtlığına doğru giden su stresi durumuna dikkat çekti.

Finish, Dünya Su Günü’nde gelecek yıllardaki kuraklığa dikkat çekmek için daha önce hiç yapılmamış projeyle yine bir farkındalığa imza attı. Hava durumunun yayınlandığı saatlerde dokuz ayrı kanalda Finish’in reklamlarında oynayan Ada Şahin ve Çınar Babiz stüdyoya girerek bu kez hava durumunu değil Su Durumu’nu anlatmaya başladılar. Son yıllarda en önemli sorunların başında su stresi geldiğini, tasarrufa hemen başlamazsak gelecekte karşı karşıya kalacağımız kuraklık riskini anlattılar ve izleyicilere “Suyu böyle harcamaya devam edersek Türkiye su fakiri bir ülke haline gelebilir” mesajını verdiler.

Finish, World Resource Institute’in 2040 yılı projeksiyonlarında hiç de iç açıcı bir tablo ile karşılaşılmadığını görünce su kullanım alışkanlıklarının değişmesi gerektiğini bir kez daha söyleme ihtiyacı duydu. Rapora göre küresel iklim krizinin de etkisiyle çok ciddi bir su kriziyle karşılaşmamızın hiç şaşırtıcı olmayacağı, ülkemizin yeraltı ve yerüstü su kaynaklarını hane içi, sanayi ve tarım alanlarındaki harcamamıza oranladığımızda Marmara Bölgesi’nin neredeyse tamamında %80’in üstünde tüketimle İleri Su Stresi hattına girdiği görülüyor.

Ülkemiz ve çocuklarımızın geleceği için sudan geçirmeye son verip tatlı su kaynaklarımızı kurtaralım çağrısı yapan ve biz el ele verirsek akan sular durur mesajıyla dikkat çeken çocuklar, “Böyle harcamaya devam edersek, Türkiye'nin suyu yakın gelecekte tükenebilir. Bugün tasarruf yapmaya başlamazsak, yarın tasarruf yapacağımız suyumuz olmayabilir. Bugün duştan bulaşığa tüm alışkanlıklarımızı yeniden gözden geçirme vakti. Gün, harekete geçme günü. Yarının suyunu kurtarmak için, hemen. Bugün.” mottosuyla Türkiye’nin suyunu birlikte koruma çağrısında bulundu.

OMO Cocuk GorselOMO, plastik atıkların geri dönüşümünü merkezine alan yeni projesi “İyilik için Kirlenmek Güzeldir” ile bir iyilik hareketi başlatıyor. “Değişim Sensiz Olmaz” sloganıyla Ümraniye, Üsküdar ve Beykoz Belediyeleri ve Aktif Yaşam Derneği iş birliğinde hayata geçirilen proje kapsamında tüketicilerle birlikte toplanan ve gezegenin iyiliği için geri dönüştürülen plastikler, Türkiye’nin bir şehrinde oyun parkı olmayan çocuklar için yapılacak oyun parklarının üretiminde kullanılacak.OMO proje kapsamında yapacağı çalışmalarla geri dönüşüm konusunda farkındalığı artırmayı, endişeli çocukların değişim inancını kuvvetlendirmeyi ve davranış değişikliği yaratmayı hedefliyor.

OMO, ürün ve ambalajlarındaki gezegen dostu dönüşüm yolculuğuna tüketicileri de harekete geçirmeyi hedefleyen yeni amaç odaklı projesi “İyilik için Kirlenmek Güzeldir” ile devam ediyor. “Değişim sensiz olmaz” sloganıyla hayata geçirilen projeyle OMO, herkesi gezegenin iyiliği için harekete geçmeye ve değişim için geri dönüşüm yapmaya çağırıyor. Yaklaşık 20 yıldır “Kirlenmek Güzeldir” yaklaşımıyla ebeveynlere çocuklarının gelişiminde keşfetmeye, deneyimlere ve kirlere yer vermeye çağıran OMO, bu projeyle çocukların gezegenin karşı karşıya olduğu sorunlara dair endişesinden yola çıkarak yaklaşıma yeni bir katman ekliyor. Proje oyuncu Uraz Kaygılaroğlu moderatörlüğünü üstlendiği, Unilever Türkiye Çamaşır Bakım Pazarlama Direktörü Duygu Dal ve Çocuk ve Ergen Psikiyatrı Yankı Yazgan’ın katılımıyla gerçekleştirilen online bir toplantı ile tanıtıldı.

CDPTÜRKİYE’DE RAPORLAMA YAPAN ŞİRKETLERİN %97’Sİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE BAĞLI RİSK ÖNGÖRÜYOR

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu’nun 2010 yılından bu yana Türkiye çalışmalarını üstlendiği CDP’nin 2021 yılı Türkiye sonuçları ve lider şirketler, 19 Nisan’da yapılan “CDP Türkiye 12. İklim Değişikliği Sanal Konferansı ve Ödül Töreni” ile kamuoyuna açıklandı.

CDP kapsamında olan 117 ülke arasında Türkiye, iklim değişikliği ve su güvenliği konusunda şirketlerin en kapsamlı açıklamalar yaptığı en şeffaf 20 ülke arasında yer alırken, CDP Global Su A listesine bu yıl Türkiye’den 3 şirket girdi.

Türkiye çalışmalarını Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu’nun üstlendiği dünyanın en büyük çevre raporlama platformu CDP, 19 Nisan 2022, Salı günü CDP Türkiye 12. İklim Değişikliği Sanal Konferansı ve Ödül Töreni’ni gerçekleştirdi. Garanti BBVA’nın ana sponsoru olduğu konferansta, CDP İklim Değişikliği & Su Programı 2021 Türkiye Sonuçları ve CDP Liderleri açıklandı.

 

TSKBEBRD tarafından TSKB’ye sağlanan toplam 53,5 milyon Euro tutarındaki Yeşil Ekonomi Finansman Fonu çerçevesinde, Türkiye genelinde enerjiverimliliği ve yenilenebilir enerji de dahil olmak üzere yeşil dönüşüme yönelik teknoloji ve hizmetlere finansman sağlanacak.

TSKB (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası) ve EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası), yeşil ekonomiyi destekleyen yeni bir kredi anlaşmasına imza attı. EBRD tarafından TSKB’ye sağlanan toplam 53,5 milyon Euro tutarındaki Yeşil Ekonomi Finansman Fonu (“GEFF”) çerçevesinde Türkiye’de yeşil ekonomiyi destekleyen teknoloji ve hizmetlere finansman sağlanacak. GEFF kapsamında kullanılacak kredi Temiz Teknoloji Fonu tarafından da desteklenecek.

Kredi ile Türkiye genelinde firmaların iklim değişikliği ile mücadele kapsamında gerçekleştirdikleri enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji de dahil olmak üzere, yeşil ekonomi yatırımlarının desteklenmesi amaçlanıyor.

EBRD ile gerçekleştirilen kredi anlaşmasıyla ilgili değerlendirmede bulunan TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç, “İklimle bağlantılı risk ve fırsatların etkin yönetimi için reel sektörün, yeşil dönüşüm olarak ifade ettiğimiz sürdürülebilir iş modellerine geçişi kritik önem taşıyor. Bu geçişte, etki odaklı kalkınma finansmanı araçları, tüm sektörleri kapsayan bir dönüşümü mümkün kılıyor. Biz de TSKB olarak sunduğumuz sürdürülebilirlik kriterli finansman modellerimizle bu alanda etkili bir rol üstleniyoruz. Değerli iş ortağımız EBRD ile imzaladığımız ve yeşil ekonomi yönündeki kararlı adımlarımızı güçlendiren bu yeni kredi anlaşmasıyla, sürdürülebilir yatırımlara ilave kaynak sağlamaktan dolayı mutluyuz” diye konuştu.

EBRD Türkiye Direktörü Arvid Tuerkner ise: “EBRD olarak, TSKB'nin, firmalara yeşil finansman sağlamanın yanı sıra, Türk finans kuruluşlarının kurumsal iklim yönetişimi uygulamalarını geliştirmeyi ve faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini artırmayı da amaçlayan yenilikçi GEFF çerçevesi kapsamındaki ilk fon alıcısı olmasından dolayı büyük memnuniyet duyuyoruz” dedi.

wecycleSoyer: “Bu fuar bir uyanış ve farkındalık yaratacak”

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer “We-Cycle Çevre ve Geri Dönüşüm Teknolojileri Fuarı”nın tanıtım toplantısına katıldı. Başkan Soyer, “İnanıyorum ki bu güzel fuar, birçok iş birliği ve anlaşmayı da beraberinde getirecek, geri dönüşüm, yenilenebilir enerji, atık yönetimi gibi alanlarda ülkemizde bir uyanış, farkındalık yaratacak” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer 12-14 Mayıs tarihleri arasında ilk kez düzenlenecek “We-Cycle Çevre ve Geri Dönüşüm Teknolojileri Fuarı’nın tanıtım toplantısına katıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde 12-14 Mayıs tarihleri arasında İZFAŞ ve EFOR Fuarcılık tarafından düzenlenecek fuarın tanıtım toplantısında İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Özuslu, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası Meclis Başkanı Selami Özpoyraz, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Dr. Buğra Gökçe, İZFAŞ Genel Müdürü Canan Karaosmanoğlu Alıcı, EFOR Fuarcılık Genel Müdürü Nuray Eyigele İşleyen ve geri dönüşüm sektörü temsilcileri de yer aldı.

Soyer: “İklim krizi yaratıyoruz”

Toplantıda konuşan Başkan Tunç Soyer insanların doğadan üstün bir güçmüş gibi doğaya hükmetmeye çalıştığını ifade ederek, “İklim krizini yaratıyoruz. Bunun sonucunda dünyamızla birlikte biz de hastalanıyoruz. Bu zihin tutulmasından, çok büyük gibi görünen bu sorundan aslında düşünme biçimimizi değiştirerek kurtulabiliriz. We-Cycle Çevre ve Geri Dönüşüm Teknolojileri Fuarımız, işte böyle bir düşünce değişiminin örneği olan ‘döngüsel ekonomi’ kavramının bir sonucu. Döngüsel ekonominin değerini ancak tüketim sonucu ortaya çıkan atıkları tekrar üretimde kullanarak anlatabiliriz. Bu yüzden, We-Cycle Çevre ve Geri Dönüşüm Teknolojileri Fuarı, bizim için çok büyük bir fırsat. Sektörün önde gelen geri dönüşüm, yenilenebilir enerji, atık su, kirlilik kontrol firmaları gibi birçok şirket fuarımızda yer alacak. Atık yönetimi, sıfır atık projeleri, geri dönüşüm teknolojileri, çevreye duyarlı ürün ve uygulamaların sergileneceği bu fuar, döngüsel düşünmenin bir ürünü. İnanıyorum ki bu güzel fuar, birçok iş birliğini ve anlaşmayı da beraberinde getirecek ve dahası bir uyanış farkındalık yaratacak” dedi.

ShuraSHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü, "Halihazırda, AB'nin 'Fit for 55' anlaşması kapsamında 2030 yılına kadar 5,6 milyon ton yeşil hidrojen üretimi öngörülüyor. Temiz enerji üretiminde Türkiye'nin Avrupa ülkeleri içinde temiz enerji üretim kalitesinin yüksek olduğunu, maliyet anlamında diğer bölgelere kıyasla daha rekabetçi bir şekilde temiz enerji üretebileceğini söyledi.

Mart başında AB Komisyonu'nun "REPowerEU" adlı ortak eylem planını yayınladığını anımsatan Güllü, "Halihazırda, AB'nin 'Fit for 55' anlaşması kapsamında 2030 yılına kadar 5,6 milyon ton (Mt) yeşil hidrojen üretimi öngörülüyor. REPowerEu eylem planı kapsamında ise, buna ek olarak 15 milyon ton yeşil hidrojen üretimi hedefleniyor ve böylelikle Rusya'dan alınan yıllık 25 ila 50 milyar metreküplük doğal gazın ikame edilebileceği belirtiliyor." diye konuştu.

Güllü, bu yayınlanan yeni hedeflerin, Rusya ile Ukrayna krizi öncesindeki AB'nin hidrojen stratejisi hedeflerinin ötesine geçtiğini ifade etti.

Eylem planı dahilinde AB için doğal gaz ithalatının azaltılmasında öne çıkan en önemli unsurlardan birinin de elektrifikasyon imkanlarından azami faydalanılması olduğuna işaret eden Güllü, şöyle konuştu:

 

yemek sepetiTürkiye'nin hızlı ticaret platformu Yemeksepeti, sürdürülebilirlik alanında sektöre yeni bir ilki kazandırdı. Her gün 27 milyonu aşkın kullanıcısına ihtiyaçlarını hızla ve güvenle ulaştıran Yemeksepeti, 2020 ve 2021 yıllarına ait karbon emisyonlarını İzmit Derince bölgesinde oluşturduğu iki ormanla dengeledi.

Yemeksepeti, h-ticaret, dijitalleşme ve girişimcilik alanlarında Türkiye'ye kazandırdığı yeniliklerin yanı sıra sürdürülebilirlik alanında da sektörde bir ilke imza attı.

Yemeksepeti, Yemeksepeti Banabi ve Yemeksepeti Mahalle kapsamındaki tüm ofis ve depo operasyonları ile saha ekibinin yakıtlarından kaynaklanan karbon emisyonlarına karşılık iki ormanı doğaya kazandırdı.

Yeni ormanlaşma projeleri ile birlikte ise Yemeksepeti, her sene, karbon ayak izini düzenli olarak hesaplayarak, doğadaki emisyon izlerinin dengelenmesi adına gereken tüm çalışmaları yerine getireceğinin sözünü veriyor.

Yemeksepeti ormanları kurumun dünyaya verdiği değerin bir göstergesi olmasının yanı sıra tüm kurum ve kuruluşlara bir çağrı niteliği taşıyor. İklim krizine karşı mücadelede birlikte hareket etmenin önemine vurgu yapan Yemeksepeti, başta hızlı ticaret sektörü olmak üzere tüm iş dünyasını sorumluluk almaya, tüketicileri de bilinçli seçimlerle bu harekette yer almaya davet ediyor. İmza attığı her projeye yaratıcılık unsurunu da katan Yemeksepeti, karbon ayak dengeleme süreçlerini de yakında duyuracağı büyük çaplı bir iletişim çalışması ile anlatacak.

BMNairobi‘de gerçekleşen BM Çevre Asamblesi’nin toplantısında ilk kez plastik kirliliği ile mücadele etmek üzere yapılacak bir çerçeve anlaşma üzerinde uzlaşıldı. Karar, Paris İklim Anlaşması'ndan sonraki en 'yeşil anlaşma' olarak nitelendirdi.

Uluslararası toplum, dünyanın büyüyen plastik sorununu frenlemek için ilk kez bir çerçeve üzerinde anlaştı. Birleşmiş Milletler tarafından dün kabul edilen karar, “plastik kirliliğini sona erdirmek” adına yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma geliştirmek için iddialı bir plan ortaya koyuyor.

BM yetkilileri, dünyanın bu ilk küresel plastik kirliliği uzlaşmasını bir “dönüm noktası” olarak nitelendirdi ve 2015 Paris İklim Anlaşması’ndan bu yana en önemli “yeşil anlaşma” olarak tarif etti.

Ruanda Çevre Bakanı Jeanne d’Arc Mujawamariya, “Plastik kirliliği her geçen gün daha da kötüleşirken kaybedecek zaman yok” dedi. “Bu karar, gezegenimizin plastikler içinde boğulmasını önlemeye yönelik küresel çabada tarihi bir dönüm noktasıdır.”

Uluslararası toplum, dünyanın büyüyen plastik sorununu frenlemek için ilk kez bir çerçeve üzerinde anlaştı. Birleşmiş Milletler tarafından dün kabul edilen karar, “plastik kirliliğini sona erdirmek” adına yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma geliştirmek için iddialı bir plan ortaya koyuyor.

BM yetkilileri, dünyanın bu ilk küresel plastik kirliliği uzlaşmasını bir “dönüm noktası” olarak nitelendirdi ve 2015 Paris İklim Anlaşması’ndan bu yana en önemli “yeşil anlaşma” olarak tarif etti.

Ruanda Çevre Bakanı Jeanne d’Arc Mujawamariya, “Plastik kirliliği her geçen gün daha da kötüleşirken kaybedecek zaman yok” dedi. “Bu karar, gezegenimizin plastikler içinde boğulmasını önlemeye yönelik küresel çabada tarihi bir dönüm noktasıdır.”

Her yıl milyonlarca ton plastik okyanuslara karışıyor ve kaplumbağaların ve diğer vahşi hayvanların bu da atıklara yakalandığı endişe verici görüntülere sebep oluyor. Everest Dağı bile mikroplastik kirliliğinden kurtulamadı. Ulusal Bilimler Akademisi araştırmasına göre, bu tufana en çok ABD katkıda bulunuyor ve kişi başına yaklaşık 130,1 kilogram plastik üretiyor.

BM kararında, “Yüksek ve hızla artan plastik kirliliği seviyeleri, küresel ölçekte ciddi bir çevre sorununu temsil ediyor. plastik kirliliğinin ortadan kaldırılması için uzun vadede acil önlemler almak için küresel koordinasyonu, işbirliğini ve yönetişimi güçlendirmenin acil gereğini kabul ediyoruz” denildi. 

Bazı ülkeler, eyaletler ve belediyeler plastik atıkları azaltmak için harekete geçmişti. Örneğin Ruanda, on yıldan fazla bir süredir plastik poşetleri yasaklıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Sens. Dan Sullivan (R-Alaska) ve Sheldon Whitehouse (DR.I.), dönemin başkanı Trump‘ın 2020’de imzaladığı Denizlerimizi Kurtar 2.0 Yasası da dahil olmak üzere plastik kirliliği konusundaki kongre çabalarına öncülük etti. Ancak bu son hamle, plastik kirliliği sorununu çözmek için şimdiye kadarki en uyumlu uluslararası çaba.

Çevre aktivistleri ve sektör temsilcileri de kararı memnuniyetle karşıladı. Washington Post’a konuşan Dünya Yaban Hayatı Fonu (WWF) plastik atık ve işletme başkanı Erin Simon, “Karar, ürecin bu aşamasında gerekli olduğunu düşündüğümüz tüm kritik bileşenlere sahip” dedi. Bir ticaret derneği olan Uluslararası Kimya Dernekleri Konseyi yaptığı açıklamada, “Plastik kirliliğini ele almak ve anlamlı bir çözüm geliştirmek adına ortak bir zemin bulmak için uzun günler harcayan hükümetleri takdir ediyoruz” diye yazdı.

Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi avukatı David Azoulay ise, BM kararının yıllardır hazırlandığını, 2016’da denizlerdeki plastik bağlamında BM Çevre Meclisi’nde ilk kez bu fikrin su yüzüne çıktığını söyledi. Azoulay, “Böyle bir anlaşma tasavvur etmek düşünülemezdi” dedi. 

Azoulay, karardaki başarılardan memnun: Müzakere komitesi plastik üretimine de bakmakla görevlendirildi, anlaşmanın finanse edilmesine yardımcı olacak özel bir fon seçeneği var ve plastik kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkilerinden bahsediliyor.

Ancak, karardan anlaşmaya geçiş kolay olmayacak. Kar amacı gütmeyen bir grup olan Environment America‘da koruma programını yürüten Steven Blackledge, “Bağlayıcı kurallara yönelmeleri gerçeğini çok iyi bir işaret olarak görüyorum” dedi ve ekledi: “Şeytan ayrıntıda.”

BM müzakere komitesi, nispeten kısa bir süre içinde incelenecek çok sayıda ayrıntıya sahip olacak. Anlaşmanın raporlama standartları, finansman mekanizmaları gibi pek çok madde arasında, belki de en çetrefilli konu olan plastik üretimini de ele alması gerekecek. Azoulay, “Milyon dolarlık soru, sıfırdan plastik üretimini azaltmak hakkında ne kadar konuşacağımızdır” dedi.

Bu konunun tartışmalı olması muhtemel. Konferans öncesinde, kimyasal üreticilerinin ticaret birliği olan Amerikan Kimya Konseyi‘nde plastiklerden sorumlu başkan yardımcısı Joshua Baca, plastik üretiminin kısıtlanması ve düzenlenmesini “çok dar görüşlü bir yaklaşım” olarak nitelendirdi.

Uluslararası Kirleticilerin Önlenmesi Ağı‘nın uluslararası koordinatörü Bjorn Beeler, zaman çizelgesinin tutacağından şüpheli olduğunu söyledi. “İçine girdikçe, bir canavara dönüşecek. İki yıl içinde nasıl bir anlaşma yapabileceğinizi anlamıyorum” dedi ve ekledi: “Ama bu gerçekten ilk adım. Bu anlamlı, bu önemli. ”

Plastik üretimine, kullanımına veya tasarımına kısıtlama getiren herhangi bir anlaşma, ham plastik üreten petrol ve kimya şirketlerinin yanı sıra binlerce ürünü tek kullanımlık ambalajlarda satan tüketim malları devlerini etkileyecek. Ayrıca ABD, Çin, Hindistan, Suudi Arabistan ve Japonya dahil olmak üzere büyük plastik üreten ülkelerin ekonomileri de kararlardan etkilenecek.

Kaynak: Yeşil Gazete

DalianDalian Kimyasal Fizik Enstitüsü ve Zhuhai Futian Enerji Teknolojisi tarafından geliştirilen, dünyada bir ilk olan tesis, karbondioksiti hidrojenleyerek yeşil yakıtlara dönüştürerek atmosferdeki karbondioksit miktarını azaltmaya yardımcı olabilecek. 4 Mart’ta teknoloji değerlendirmesinin başarıyla sonuçlandığı bildiren tesis karbondioksitten yılda 1.000 ton benzin üretecek.

Kaynak: https://interestingengineering.com/pilot-project-hydrogenating-green-fuel

abKomisyon 2030 hedefini %40’dan %45’e çıkaracak plan üzerinde çalışıyor

Avrupa Komisyonu birliğin Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmak için yenilenebilir enerji hedefini artırmaya hazırlanıyor.

Komisyonda plan hakkında bilgi veren, Avrupa Komisyonu Enerji Müdürlüğü, Başkan Vekili Mechthild Wörsdörfer konuşmasında Mayıs ayında açıklanacak planda 2030 yılı için yenilenebilir enerji hedefinin, mevcut %40 seviyesinden asgari olarak %45 seviyesine çıkarılması için çalıştıklarını söylerken, bunun enerji fiyatlarını artırma etkisine karşın etki analizini sürdürdüklerini kaydetti.

Wörsdörfer yayınlanacak çalışmada bu hedef doğrultusunda birlik ülkelerinde yenilenebilir enerji yatırımları için izin süreçlerinin hızlanması ile ikili tedarik anlaşmalarının (PPA) yaygınlaşması için çok net ve somut önerilerin yer alacağına da vurgu yaptı.

Mechthild Wörsdörfer ısıtma ve soğutma amaçlı enerji tüketiminin yüksek seviyesine karşın, bu alanlarda yenilenebilir enerji payının artmasına yönelik çok az ilerleme kaydedildiğinin altını çizerken, açıklanacak planda bu iki alan için asgari bir yenilenebilir hedefi belirleneceğinin bilgisini de verdi.

Biyokütlenin birliğin yenilenebilir kaynaklı enerji üretiminin önemli bir parçası olmaya devam edeceğini de söyleyen Wörsdörfer buna karşın bu faaliyetin biyoçeşitlilik ve karbon yutakları üzerindeki etkisini asgaride tutmak için orman biyokütlesine yönelik daha katı sürdürülebilirlik kriterleri uygulanması gerektiğini belirtirken, açıklanacak planda bu alanda 5 MW ile sınırlandırılmış daha fazla kuruluma yönelik önerinin yer alacağını söyledi.

Planda yer alacak diğer bir önemli madde de yenilenebilir enerji kaynaklı hidrojen üretiminin birliğin yenilenebilir enerji direktifi içinde tanımlanacak ve destek koşullarının belirlenecek olması olacak.

vodafone fotoVODAFONE’DAN GLOBAL İKLİM KRİZİ ARAŞTIRMASI

Vodafone Enstitüsü, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 17 ülkeyi kapsayan bir araştırma yayınladı. “Global Future Pulse Sustainability” araştırmasına göre dijitalleşme iklim değişikliğiyle mücadelede etkili bir çözüm olarak görülüyor. Araştırmaya Türkiye’den katılanların %75’i iklim krizine dair ciddi endişeler taşırken, %85’i sürdürülebilir ürünlere daha fazla ödemeye eğilimli olduğunu belirtiyor.

Vodafone Enstitüsü tarafından Kantar işbirliğiyle hazırlanan “Global Future Pulse Sustainability” raporu yayınlandı. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 17 ülkeden 17 bin vatandaşın katılımıyla gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarının ele alındığı raporda, kişilerin iklim değişikliği hakkındaki görüşlerine yer veriliyor.

Araştırmaya göre, Türkiye’den ankete katılanların %75’i iklim krizine dair ciddi endişeler taşırken, %85’i sürdürülebilir ürünlere daha fazla ödemeye eğilimli olduğunu belirtiyor. Dijitalleşmenin iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmede temel kaldıraç olacağına inananların oranı araştırma genelinde %64 olurken, bu oran Türkiye’de %68’e kadar çıkıyor. Diğer yandan Türk katılımcıların %89’u iklim krizini yönetmek için güçlü regülasyonlara ihtiyaç olduğunu düşünüyor.

emisyon2Sera Gazı Emisyonlarının Mevcut Politikaların Devam Etmesi Durumunda 2100 Yılına Kadar Küresel Sıcaklığı 3,2 °C Artırması Bekleniyor

Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Üçüncü Çalışma Grubu tarafından yayınlanan “İklim Değişikliği 2022: İklim Değişikliğinin Azaltılması” başlıklı raporuna göre, Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşabilmek için emisyonların en geç 2025 yılında zirve yapması, 2030 yılına kadar %43 oranında azaltılması ve aynı zamanda metanda da üçte bir seviyesinde düşüş sağlanmasının gerektiğine işaret ediyor. 2020'nin sonuna kadar uygulanan politikalar güçlendirilmedikçe, sera gazı emisyonlarının 2100 yılına kadar 3,2 °C küresel sıcaklık artışına yol açacağı tahmin ediliyor. Rapor, güneş ve rüzgârdan elektrik üretim maliyetlerinin 2010-2019 yılları arasında sırasıyla %85 ve %55 azaldığını, ulaşımdan kaynaklı emisyonları azaltmak için kritik teknoloji olan pil fiyatlarının son 10 yılda %85 azaldığını hatırlatıyor. Dijitalleşme, robotik ve yapay zekâ uygulamalarının enerji verimliliği tarafında çok güçlü gelişmelere kapı açabileceğini belirten rapor, küresel emisyonların %20’sinin karbon fiyatlama mekanizmalarına tabi olduğunu hatırlatarak politika tarafında atılan adımların henüz yetersiz olduğunu vurguluyor. Çalışma 2010-2019 yılları arasında gerçekleşen emisyon miktarının Paris Anlaşması’ndaki hedeflere ulaşmak için kullanılabilecek karbon bütçesinin %80’ine karşılık geldiğinin altını çiziyor. Raporda, 2010-2019 arasındaki yıllık ortalama küresel sera gazı emisyonlarının en yüksek seviyeye ulaştığı belirtilirken, %1,3 olarak kaydedilen 2010-2019 arasındaki ortalama emisyon büyüme oranının %2,1 olan 2000-2009 yılı ortalamasına göre daha düşük olduğu ifade ediliyor.

Kaynak: TSKB Bülteni

iklim kriziHükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından yayınlanan "İklim Değişikliği 2022: Etkileri, Uyum ve Kırılganlık" başlıklı raporda, küresel sıcaklık artışını 1,5°C‘de sınırlı tutmayı hedefleyen kısa vadeli eylemlerin, insan yaşamında ve ekosistemlerde iklim değişikliği kaynaklı öngörülen kayıp ve zararları, daha yüksek ısınma seviyelerine kıyasla önemli ölçüde azaltacağı, ancak hepsini ortadan kaldıramayacağı vurgulandı. Mevcut emisyon politikalarının ve taahhütlerinin, dünyayı yaklaşık 2,3-2,7°C ısınma rotasına soktuğu belirtiliyor. İnsan faaliyetleri kaynaklı sera gazı emisyonlarının neden olduğu iklim değişikliğinin, gıda üretimine zarar verdiğini, doğayı yok ettiğini ve ekonomik büyümeyi yavaşlattığını belirten rapor, yaklaşık 3,3 milyar insanın iklim değişikliğine karşı savunmasız bir şekilde yaşadığını ifade ediyor.

Kaynak: TSKB Bülteni

dongusel ekonomiAvrupa Komisyonu Döngüsel Ekonomi Eylem Planı çerçevesinde 30.3.2022 tarihinde bir dizi yeni strateji ve yasal düzenleme önerisi sunmuştur. Öneri "sürdürülebilir ürünler için eko-tasarım yönetmeliği taslağı", "sürdürülebilir ve döngüsel tekstil için AB stratejisi" ve "yapı malzemeleri yönetmeliği"ni içermektedir. Bu kapsamda Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu ile ürünün toplanmasından döngüsel ekonomiye kazandırılmasına kadar tüm alanlardan üreticinin bizzat sorumlu olması için AB düzeyinde ortak kurallar geliştirilmesi hedeflenmektedir.

T.C. Ticaret Bakanlığı, Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdürlüğü, AB Tek Pazar ve Yeşil Mutabakatı Dairesi tarafından hazırlanan paketle ilgili bilgi notunu aşağıda ilgilerinize sunarız.

https://cevko.org.tr/images/Dongusel_Ekonomi_30_Mart.pdf

nereye atayimÇEVKO Vakfı olarak atık sektöründe bütünsel bir sistem, akıllı şehirler perspektifinde önemli bir alt yapı oluşturduk.

 Nereye Atayım Saha Bilgi Yönetim Sistemi Nedir?

Atık yönetimi, günümüzde hem bertaraf edilecek atıkların azaltılması hem de geri dönüştürülebilecek atıkların verimli olarak toplanması dikkate alındığında ekonomik, çevresel ve toplumsal boyutları olan önemli bir fonksiyon durumundadır. Atık yönetimi ile ilgili süreçleri bütünsel dijital çözümler kullanarak ve yerel yönetimlerin farklılıklarını gözeterek ele almak artık mümkün hale gelmiştir.

Entegre atık yönetiminin ve döngüsel ekonominin temelini oluşturan, atıkların kaynağında ayrı ayrı fakat bütünlük ve bir plan içinde toplanmasını “Nereye Atayım Saha Atık Bilgi Yönetim Sistemi” ile verimli bir şekilde gerçekleştirebilmekteyiz.

“Nereye Atayım Saha Atık yönetim Sistemi” ile toplama ekipmanı ve bina/yerleşkelere ait konum/durum bilgisi ile toplama operasyonuna ait veriler kayıt altına alınmakta, anlık olarak izlenebilmekte ve ilgili paydaşlara rapor paylaşımları yapılabilmektedir.

 

nereye atayim“Nereye Atayım” ile Sıfır atık yönetimine yenilikçi bir yaklaşımla çözüm ürettik. Kamu ve özel kuruluşlarla toplumsal verimliliği arttıran, maliyetleri azaltan ve sürdürülebilir yeni bir perspektif ile atıkların kaynağında doğru ayrılmasına ve toplanmasına bütünsel çözüm getiren Nereye Atayım Uygulamasının filmi ÇEVKO Vakfı Youtube sayfamızda

 

atkasanAmbalaj atıklarının geri dönüşümü konusunda Türkiye’nin öncü kuruluşu ÇEVKO Vakfı, geliştirdiği “Nereye Atayım Belediye Sıfır Atık Saha Bilgi Yönetim Sistemi” ile belediyelerin Sıfır Atık yönetimi kapsamındaki yükümlülüklerine bütünsel çözüm sunuyor.

‘Nereye Atayım Belediye Sıfır Atık Saha Bilgi Yönetim Sistemi’ni kullanan Atkasan Fabrikasının Müdürü Lütfü Kıpkıp ile de uygulamanın kullanımı ve operasyon ayağı hakkında konuştuk.

Atık envanter takibi yapmak amacı ile hayata geçirilen sistem, atığı düzenli ve sürekli toplamayı kolay hale getiriyor diyen Lütfü Kıpkıp, “Nereye Atayım uygulamasını kullanmaya başlamadan önce maliyet analizlerini farklı yöntemler ile yapabiliyorduk. Ancak bu maliyet analizleri noktasal bazlı değildi. Şu anda tüm alım yaptığımız noktalar ile ilgili miktarları, toplama maliyetlerini, her noktaya ulaşım mesafesi gibi verilere anlık olarak ulaşabiliyoruz.”

 

hulyagunayMigros Ticaret A.Ş.’nin Kalite ve Çevre Yönetimi Direktörü Hülya Günay ile çevresel sürdürülebilirlik yaklaşımlarını ve “Nereye Atayım” uygulamasının Migros’a sağladığı avantajları konuştuk.

Türkiye ‘de modern perakendenin öncü kuruluşu olarak çevresel sürdürülebilirlik yaklaşımınız hakkında bilgi verebilir misiniz?

Migros İyi Gelecek Planımız doğrultusunda, sürdürülebilirliği çevresel, sosyal ve yönetişim boyutlarıyla ele alıyoruz. Dünyada örnek teşkil eden projelere imza atıyor; tüm ekosistemimizin net pozitif etki yaratmasını hedefliyoruz. Operasyonlarımız sonucunda oluşabilecek çevresel etkilerimizi takip ederek kontrol altına alıyor ve bu etkileri minimuma indirme hedefiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye’nin karbon ayak izini ölçen ve azaltan ilk perakende şirketiyiz. Sürdürülebilirlik Komitemizin çalışmaları kapsamında metrekare başına günlük karbon salımını 4 yılda yüzde 26 oranında azalttığımız mağazalarımızda 2030 yılına kadar ilave yüzde 35 karbon azaltımını amaçlıyoruz. 2030 yılına kadar satış metrekaremiz başına su tüketimini yüzde 10 azaltma hedefimiz bulunuyor.

Gıda perakendecisi olarak sürdürülebilir tarım ve gıda israfıyla mücadele alanlarında da sorumluluk alıyoruz. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarıyla paralel olarak, 2030 yılına kadar gıda imha oranlarımızı yarı yarıya azaltma hedefimiz bulunuyor.

Sürdürülebilir tüketim anlayışını tüm iş süreçlerimize entegre ederek, kaynaklarımızın etkili ve verimli kullanımının yanı sıra, operasyonlarımız sonucunda oluşan atık miktarımızı minimize etmeyi hedefliyoruz. İş Dünyası Plastik Girişimi’ne dahil olarak 2023 yılına kadar 500 tona yakın plastik atığın önüne geçmeyi hedefliyoruz. İlk yılımızda yaptığımız geliştirmelerle, 247 ton plastik atığın önüne geçtik.

Sıfır Atık Yönetim Sistemi, yasal yönetmelikler çerçevesinde tüm operasyonel birimlerimizde başlattık. Bu kapsamda tüm operasyonel birimlerde oluşan atıkları analiz ediyor, türlerine göre kaynağında ayrı topluyor, geçici depoluyor, geri dönüştürüyor ya da uygun bertaraf yöntemleri ile yönetiyoruz.

Nereye Atayım uygulaması ilk olarak nerede ve ne zaman başladı? Hangi illerde ve kaç mağazanızda uygulanmaktadır?

Geçtiğimiz yıl sonunda Sıfır Atık yönetmeliğinde gerçekleştirilen değişiklik sonrasında mağazalarımızdaki ambalaj atıklarını, anlaşma yaptığımız lisanslı firmalar ile yönetebilme hakkını elde ettik. Bu sayede çalıştığımız TAT lisanslı firmanın talebi üzerine “Nereye Atayım” uygulamasını ilk olarak, 2021 yılı Ağustos ayında Migros’un İzmir’deki mağazalarında kullanmaya başladık. İzmir’den sonra, Muğla, Manisa ve Aydın illerinde olmak üzere 424 mağazamızda sistem aktif olarak kullanılmaktadır.

 

mete imerBirleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Gıda Fiyat Endeksi, 2021 yılının tamamında, bütün dünyada, ortalama 125,7 puanla bir önceki yıla göre %28,1 artış kaydetti. FAO yetkililerine göre, normalde yüksek fiyatların üretimi arttırması beklenirken, girdi maliyetlerinin yüksekliği, devam etmekte olan küresel virüs salgını ve giderek belirsizleşen iklim koşulları 2022 yılı için de iyimserliğe yer bırakmamaktadır.

2021’de bütün dünyada gıdadaki fiyat artışlarının ayrıntılarına bakılacak olursa:

FAO Tahıl Fiyat Endeksi 2012’den beri en yüksek düzeye ulaşarak 2020’ye göre %27,2’lik artış kaydetti; tahıl grubu içinde mısırda %44,1, buğdayda %31,3 artış yaşanırken pirinçte %4’lük düşüş gerçekleşti.

FAO Bitkisel Yağ Fiyat Endeksi zamanların en yüksek artışıyla 2020’ye göre %65,8 yükseldi.

FAO Şeker Fiyat Endeksi 2016’dan beri en yüksek değere ulaşarak 2020’ye göre %29,8 arttı.

FAO Et Fiyat Endeksi 2020’ye göre %12,7;

FAO Süt Ürünleri Fiyat Endeksi ise %16,9 artış kaydetti.

Dünyada ve Türkiye’de enflasyon gıda fiyatlarını yükseltirken, tarımsal gıda sisteminin iklim krizi, çatışmalar ve ekonomik şokları da içeren pek çok tehditle karşı karşıya olduğu belirtiliyor. Bu sorunlara çözüm üretmek için Türkiye ile BM Gıda ve Tarım Örgütü arasında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın kapasitesini güçlendirmek amacıyla “Tarımsal Gıda Tedarik Zincirinde Gelişmiş Maliyet ve Fiyat İzleme Desteği” adında bir teknik işbirliği projesi geliştiriliyor.

egd idsTürkiye’de sürdürülebilir geri dönüşüm sisteminin kurucusu kimliği taşıyan ÇEVKO Vakfı, 30. Yıl Söyleşileri projesiyle Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) iş birliğinde iklim değişikliği konusunu tüm yönleriyle masaya yatırıyor. ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun EGD Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle hazırladığı söyleşileri, “Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları” konulu toplantıyla sona erdi. EGD Başkanı Celal Toprak moderatörlüğünde ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen çevrim içi söyleşide, bp Türkiye, CarrefourSA, Coca-Cola İçecek, L’Oréal, Mey Diageo, PepsiCo Türkiye ve Uludağ İçecek’in uygulamaları aktarıldı.

Uzman sanayi inisiyatifi ve etkin sivil toplum kuruluşu kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ÇEVKO (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıklarını Değerlendirme) Vakfı, öncülüğünü yaptığı sürdürülebilir geri dönüşüm sisteminin gelişimi ve ambalaj atıklarını kaynağında ayrı toplamanın artırılması hedefiyle yaptığı çalışmaları 30 yıldır artan bir ivmeyle sürdürüyor. ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun EGD Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle hazırladığı çevrim içi söyleşilerin bu seferki konusu, “Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları” oldu.

İklim Değişikliği ve Döngüsel Ekonomi konularında da düşünsel önderlik yapan kuruluşlar arasında yer alan ÇEVKO Vakfı’nın “30. Yıl Söyleşileri” projesi, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) iş birliğinde gerçekleşiyor. EGD Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşiye, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, bp Türkiye Sağlık, Emniyet, Çevre ve Güvenlik Müdürü Emir Özdemir, CarrefourSA İSG, Çevre, Kalite Güvence ve Sürdürülebilirlik Grup Müdürü Tayfun Akusta, Coca-Cola İçecek Grup Sürdürülebilirlik ve İletişim Lideri Burçun İmir, L’Oréal Kurumsal İletişim ve Etkileşim Direktörü İrem Karaoda Tanrıkulu, Mey Diageo Sağlık Emniyet Çevre Müdürü Çinel İşlek Güncü, PepsiCo Türkiye Dış İlişkiler ve Sürdürülebilirlik Müdürü Hatice Örs Bingöl ve Uludağ İçecek Kalite Güvence ve Ar-GE Merkezi Müdürü Tuğba Şimşek katıldılar.

nereye atayimÇEVKO Vakfı olarak atık sektöründe bütünsel bir sistem, akıllı şehirler perspektifinde önemli bir alt yapı oluşturduk.

 Nereye Atayım Saha Bilgi Yönetim Sistemi Nedir?

Atık yönetimi, günümüzde hem bertaraf edilecek atıkların azaltılması hem de geri dönüştürülebilecek atıkların verimli olarak toplanması dikkate alındığında ekonomik, çevresel ve toplumsal boyutları olan önemli bir fonksiyon durumundadır. Atık yönetimi ile ilgili süreçleri bütünsel dijital çözümler kullanarak ve yerel yönetimlerin farklılıklarını gözeterek ele almak artık mümkün hale gelmiştir.

Entegre atık yönetiminin ve döngüsel ekonominin temelini oluşturan, atıkların kaynağında ayrı ayrı fakat bütünlük ve bir plan içinde toplanmasını “Nereye Atayım Saha Atık Bilgi Yönetim Sistemi” ile verimli bir şekilde gerçekleştirebilmekteyiz.

“Nereye Atayım Saha Atık yönetim Sistemi” ile toplama ekipmanı ve bina/yerleşkelere ait konum/durum bilgisi ile toplama operasyonuna ait veriler kayıt altına alınmakta, anlık olarak izlenebilmekte ve ilgili paydaşlara rapor paylaşımları yapılabilmektedir.

Prokets LogoÇEVKO Vakfı’ndan Atıkların Yönetimine Dijital Çözüm

Artan nüfus ve değişen tüketim alışkanlıkları paralelindeki ekonomik faaliyetler, artan miktar ve çeşitte atık üretimini beraberinde getiriyor ve bu artışın dünya için bir riske dönüşmemesi için atıkların doğru şekilde yönetilebilmesi gerekiyor.

Kamu yönetimi, iş dünyası, yerel yönetimler, medya ve bireylerin katkı ve katılımları ile meydana gelen sürdürülebilir bir atık yönetim sistemi, sürdürülebilir bir dünya için hayati öneme sahip. Bununla birlikte kurulan teknik altyapı kadar, atık üreticisi durumunda olan kişi ve kurumların gerekli davranış alışkanlıkları kazanması adına etkin şekilde bilgilendirilmeleri, çalışmaların etkinliği, verimliliği açısından son derece belirleyici nitelikte. Sıfır Atık Yönetim Sisteminin temelini de bu sürecin işleyişi oluşturuyor.

ÇEVKO Vakfı 30 yıllık deneyimi sonucunda geliştirmiş olduğu sistem ile kompleks bir yapıda yürütülmeye çalışılmakta olan atık yönetim sürecini bilgi ve tecrübesi ile sadeleştiriyor. İnteraktif, dinamik ve sürdürülebilir teknik altyapıya sahip bir model kurup, atık yönetim sürecine dahil tüm sistemlerle entegrasyonu tamamlandı ve PROKETS olarak isimlendirilen bütünsel çözümü firmaların hizmetine sundu.

PROKETS, Mevcut atık yönetim uygulamalarının Sıfır Atık Yönetim Sistemine geçişini, Entegre Çevre Bilgi Sistemi bünyesinde yer alan alt sistemlerle entegrasyonunu sağlayan, e-kütüphane, e-tedarik, e-öğrenme, mevzuat ve uluslararası hedeflere uyumluluk göstergelerine sahip takip, analiz, raporlama sistemi sayesinde sürecin hızlı ve doğru işlemesi için gerekli alt yapıyı sağlıyor.

YN SOTürkiye Sanayisinin “Yeşil Nokta”larını Seçiyor…

ÇEVKO Vakfı (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı) olarak bu yıl altıncısını düzenlediğimizTürkiye ve dünyanın önde gelen şirketlerinin katıldığı “Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri’nin” başvuruları 1 Mart 2022 tarihinde başlıyor.

Yeşil Nokta Marka Alt Lisans Sözleşmesi olan tüm firmaların katılabildiği ödül süreci başvuruları 27 Mayıs 2022 Cuma günü saat 17:00’a kadar devam edecek.

Yeşil Nokta Nedir?

Yeşil Nokta ilk olarak 1990 - 1991 yıllarında Almanya'da Yeşil Nokta Sistemi olarak adlandırılan ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplama sistemine giren ambalajların belirlenmesi için kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle konutlardan, ayrı toplanarak geri dönüşümünü sağlayan bir grup sanayi şirketinin ambalajlarını diğerlerinden ayırmak için kullanılmaya başlandı.  Bu şirketlerin bir araya gelerek kurdukları DSD tarafından tescil ettirilen “Yeşil Nokta” markasının Avrupa ve çevresindeki ülkelerde kullanımını sağlamak için 1995 yılında “Packaging Recovery Organization Europe – PRO Europe” kuruldu.  Almanya’da ve serbest ticaret sayesinde, başta diğer Avrupa Birliği ülkelerinde olmak üzere, tüm dünyada hızla yaygınlaştı.  PRO Europe, kar amacı gütmeksizin, bu ülkelerin geri kazanım sistemlerine, her ülkeden bir sistem olmak üzere, Yeşil Nokta lisansı kullanım hakkını vermektedir. Yeşil Nokta; sanayi sorumluluğu simgeleyen, uluslararası bir model haline gelmiştir. Bir ambalajın üzerinde yer alan "Yeşil Nokta" işareti, o ambalajlı ürünü piyasaya süren ekonomik işletmenin ambalaj atıklarının geri kazanımı ile ilgili yasal yükümlülüklerini yerine getirdiği ve sisteme mali katkı sağladığı anlamına gelmektedir.

CarrefoursaSon yıllarda tüketim kültürüne bağlı olarak günden güne artan ve çevre kirliliğinde baş rolü oynayan etken plastik kullanımı ve oluşturduğu atık miktarı. Global düzeyde her ne kadar önlemler alınsa bile plastik atık seviyesi istenilen düzeylere inmedi. Bu kapsamda geçtiğimiz yıllarda Türkiye de alışverişlerde büyük bir çevre kirliliğine yol açan market poşetlerini ücretlendirmeye gitti. CarrefourSA da plastik ambalaj kullanımını azaltmak ve israfın önüne geçmek amacıyla "kendi kabınla alışveriş" dönemini başlattı.

Proje ile müşterilere, evlerinde kullandıkları kaplar veya torbalar ile kuru gıda, taze sebze-meyve, kasap, baharat, kuruyemiş, şarküteri ve unlu mamul reyonlarından alışveriş seçeneği sunuluyor. Bu sayede sadece ambalaj atığının önüne geçilmesinin yanı sıra önceden belli gramajlarda paketlenmiş ürünler yerine tüketicinin kendi ihtiyacı kadarını almasıyla da gıda israfının önüne geçilmesi hedefleniyor.

Coca ColaCoca-Cola İçecek (CCI), sürdürülebilirlik odaklı faaliyet çerçevesini fonlama stratejisiyle birleştirerek ülkenin yurtdışı pazarlara borçlanma oranı referansına göre düşük maliyetle tahvil ihraç etti. Şirket, 500 milyon dolarla Türkiye’nin bugüne kadarki en büyük sürdürülebilirlik endeksli tahvil ihracını gerçekleştirdi. CCI, su kullanım verimliliğini 2027 yılına kadar %13; 2029’a kadar ise %17 artırmayı hedefliyor. Ocak 2029 vadeli tahvil ile Coca-Cola İçecek, yüzde 4,75 faiz oranı ile önemli bir başarıya imza attı.

Coca-Cola İçecek (CCI), Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) bölgesindeki içecek endüstrisinin ilk sürdürülebilirlik endeksli tahviline imza attı. Gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahının zayıfladığı bu dönemde gerçekleştirilen borçlanma kapsamında CCI, yüzde 4,75 faiz üzerinden 7 yıl vadeli 500 milyon dolar tahvil ihraç etti. CCI bu ihraçla Türkiye’nin en büyük sürdürülebilirlik endeksli tahvil ihracını ülkenin yurtdışı pazarlara borçlanma oranı referansına göre daha düşük maliyetle gerçekleştirmiş oldu.

LAV Sifir AtikLAV, Sıfır Atık Yönetim Felsefesini Benimsiyor

Sofra camı alanında bir dünya markası olan LAV, benimsediği sürdürülebilir iş yapış biçimi ve yatırımlarla başarılara ulaşmaya devam ediyor. Şimdi de çevreye ve insana saygılı süreçler geliştirmek için oluşturduğu “Cam ile Yolculuk” sürdürülebilirlik stratejisine paralel olarak sıfır atık yönetim felsefesini tüm iş süreçlerine entegre eden LAV, sıfır atık belgesi almaya hak kazandı.

LAV, atık miktarının azaltılmasıyla çevre, insan sağlığı ve tüm kaynakların korunmasını hedefleyen sıfır atık yaklaşımını benimseyerek çalışmalarını bu anlayışla şekillendiriyor. İsrafın önlenmesi, kaynakların daha verimli kullanılması, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık oluşumunun engellenmesi veya azaltılması, atıkların kaynağında ayrı toplanması ve geri kazanımının sağlanması olarak tanımlanan atık yönetim felsefesi, LAV’ın tüm süreçlerine entegre edildi ve bunun sonucunda şirket sıfır atık belgesi almaya hak kazandı.

16 zavod2030 yılına kadar tüm paketlerde %100 geri dönüştürülmüş veya yenilenebilir içerik kullanma hedefini belirleyerek paket başına sera gazlarını %40 oranında azaltıyor.Geri dönüştürülmüş içerik içeren paketler gelecek yıldan itibaren pazarlara sunulacak.PepsiCo pep+ (PepsiCo Positive) hedefinin bir parçası olarak tasarım, altyapı ve ambalaj malzemelerine yeni bir hayat vererek Avrupa'da esnek ambalaj için döngüsel bir ekonomi inşa etmek için çalışacak.

Sürdürülebilirliği temel alan uçtan uca dönüşüm stratejisi PepsiCo Pozitif’i takiben, PepsiCo Avrupa 2030 yılına kadar tüm atıştırmalık paketlerinde fosil bazlı plastiğin kullanımını sonlandırma planını duyurdu. Bu hedef, Doritos, Ruffles, Cheetos ve Lay’s (Walkers) dahil olmak üzere tüm atıştırmalık markalarını içerecek ve paketlerde %100 geri dönüştürülmüş veya yenilenebilir içerik kullanımı ile sunulacak.

Ambalajın tüketici denemeleri, yılın ilk yarısında Fransa'da bir Lay's serisindeki yenilenebilir içerikle 2022 yılında Avrupa pazarlarında başlayacak. Yılın ilerleyen dönemlerinde, İngiltere'deki Walkers markasından bir serisi geri dönüştürülmüş içerik ile denemelere başlayacak. Yenilenebilir içerik, daha önce kullanılmış plastikten elde edilecek ve yenilenebilir içerik, kullanılmış yemeklik yağ veya kağıt hamurundan kaynaklanan atıklar gibi bitkilerin yan ürünlerinden gelecek. PepsiCo, fosil yakıt içermeyen malzemeye geçiş yaparak her ton ambalaj başına sera gazı emisyonlarını %40 oranında azaltacağını tahmin ediyor.

SutasSütaş, sürdürülebilirlik yaklaşımını ve bu alandaki faaliyet sonuçlarını açıkladığı Sürdürülebilirlik Raporunu yayımladı. Uluslararası GRI standartlarına uygun olarak hazırlanan rapor, Sütaş’ın 50. yılını kutlayacağı 2025 yılı sürdürülebilirlik hedeflerini de içeriyor.

“Çiftlikten Sofralara” entegre iş modeli ile faaliyet gösteren Sütaş, çalışmalarının “birey, toplum, çevre” etki alanlarındaki sonuçlarına ve 2025 hedeflerine yer verdiği 2020 Sürdürülebilirlik Raporu'nu kamuoyu ile paylaştı. Sütaş, bitkisel üretimden başlayarak gübre ve enerji üretimine kadar uzanan entegre iş modeli ile ürünlerinin doğallığını, lezzetini ve besin değerlerini güvence altına alıyor. Bu model ile hayata geçen entegre tesisleri, kendi bölgelerinde yarattıkları ekonomik ve sosyal etkilerle bölgelerinin kalkınmasına önemli katkılarda bulunuyor. Kullandığı doğal kaynakların geri kazanılmasını amaçlayan Sütaş; enerji ihtiyacını, çiftliklerinin gübreleri ve organik atıklarından ürettiği yenilenebilir enerji ile karşılıyor. Ürettiği organik ve organomineral gübreler ile onarıcı tarım çalışmalarına katkıda bulunuyor. Sütaş, gıda zincirinin bütününde sürdürülebilirliğin sağlanmasını öngören “Avrupa Birliği Yeşil Mutabakat – Çiftlikten Çatala” stratejisinin Türkiye’deki en güçlü örneğini oluşturuyor.

Sütaş Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz, “Sütaş olarak doğal kaynakların hızla tükenmesi ve kirlenmesi, iklim değişikliği, gıda güvenliği gibi küresel sorunların çözümünün; devletlerin, toplumların, şirketlerin ve bireylerin hep birlikte harekete geçmeleri ile mümkün olduğunu düşünüyoruz. Şirketlerin; sürdürülebilirliği, kurumsal kültürlerinin ve iş yapış biçimlerinin ayrılmaz parçası haline getirerek tüm paydaşlarına yaygınlaştırmalarının önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Bu sorumlulukla sütün iyiliğini ve bereketini yaymak için çalışırken sürdürülebilirliği esas alan “Çiftlikten Sofralara” entegre modelimiz ve temel iş stratejilerimiz ile “bireylerin sağlığı ve mutluluğuna”, “toplumun gelişimi ve refahına”, “çevrenin sürdürülebilirliğine” doğal olarak önemli katkılarda bulunan sonuçlar elde ediyoruz. 2020 sürdürülebilirlik hedeflerimize ilişkin sonuçları ve Sütaş’ın 50. yılı olan 2025 yılı için belirlediğimiz hedefleri kamuoyu ile paylaşmaktan memnuniyet duyuyoruz” diye konuştu.