Avrupa plastik geri dönüşüm pazarındaki düşüş, endişe verici bir hal almış durumda. Avrupa'da üretilen geri dönüştürülmüş malzemelere olan talebin azalması, yerli geri dönüşüm yatırımlarındaki düşüş ve AB dışından yapılan geri dönüştürülmüş malzeme ithalatındaki artış, son birkaç yıldır Avrupa plastik geri dönüşüm sektörünü zora sokuyor. Bu sorunlar, pazardaki durgunluğu besliyor. 2023 yılında birçok geri dönüşüm şirketinin iflas etmesine neden olurken, 2024 yılında da kapanmaların devam etmesi veya planlanması bekleniyor. Durum acilen ele alınmadığı sürece bu düşüş devam edecek.
Bu yılın başında, plastik geri dönüşüm sektörü, toparlanma için geçici bir umut olmadığını belirterek zor pazar koşullarına dair uyarılarda bulunmuştu. On ay sonra, ele alınması gereken ana sorun, AB dışından gelen ve geri dönüştürülmüş içerik iddialarının şüpheli olduğu, ancak etkili doğrulama ve izlenebilirlik önlemlerinin bulunmadığı polimer ithalatlarındaki endişe verici artış olmaya devam ediyor.
Plastics Recyclers Europe Başkanı Ton Emans, "Bu durum, geri dönüşüm süreçlerini iyileştirmek için yapılan yatırımların ve ilerlemenin önüne geçiyor. Birçok geri dönüşümcü, AB gerekliliklerine uymayan kontrolsüz ithalatlarla dolu bir pazarda hayatta kalmaya çalışıyor." dedi.
Bu duruma yanıt olarak, AB'nin çevre gerekliliklerini karşılamayan ithalatlara pazar girişinin kısıtlanması önemli olacaktır. Mario Draghi tarafından hazırlanan AB Rekabetçilik raporunda önerildiği gibi, adil bir oyun alanı yaratmak, yeşil dönüşümün sürdürülebilir olmasını sağlamak ve AB endüstrisinin uzun vadeli rekabetçiliğini korumak için kritik öneme sahiptir. AB mevzuatının temel parçalarında getirilen önlemler ve hedefler, şimdi acilen ve etkili bir şekilde uygulanmalıdır. Ancak, sektörün büyümesinin duraklaması göz önüne alındığında, bu hedeflere ulaşmak şu an için gerçekçi değildir, çünkü kapasitenin 2030 yılına kadar en az iki katına çıkması gerekecek.
Plastics Recyclers Europe, Avrupa Kurumlarını hemen harekete geçmeye ve plastik atık ve geri dönüşüm için gerçek bir döngüsel tek pazar yaratmaya çağırıyor. Yeni seçilen AB Kurumları, olumlu bir dönüm noktasına ulaşma fırsatına sahip, ancak mevcut plastik ayırma ve geri dönüşüm altyapısını tehdit eden ana sorunları çözmek için acil önlemler alınması gerekmektedir. Bu önlemler alınmazsa, Avrupa plastik geri dönüşümünün geleceği belirsiz görünüyor - ki bu durum, AB'nin rekabetçiliği ve Avrupa'nın sürdürülebilir bir geleceği için kabul edilemez bir durumdur.
Kaynak : Plastics Recyclers Europe
İnsanı ve gezegeni korumaya yönelik bir yaklaşımla gıdayı her yerde güvenli ve erişilebilir hale getirmeyi taahhüt eden Tetra Pak, “Tüketici Trendleri Araştırması”yla önemli bulguları ve içgörüleri yayınladı. Türkiye de dahil 50 ülkede yapılan araştırma sonucunda beş ana temada ikişer trend saptandı ve 2023 yılında öne çıkan toplam 10 önemli tüketici trendi tespit edildi.
Tetra Pak’ın yayınladığı araştırma, tüketici davranışlarındaki değişiklikleri izleyerek, gıda ve içecek sektöründeki işletmelerin yararlanabileceği ilginç tüketici eğilimlerini ve fırsatlarını belirleyip analiz ediyor. Araştırma, “akıllı ve uyumlu tüketici”, “güçlenmek için beslenmek”, “iklime duyarlılık”, “bağ kurmak”, “iç içe geçen hayatlar” başlıkları altında beş ana temadan oluşuyor.
Harcama Alışkanlıkları Yeniden Şekilleniyor
Dünyanın büyük bölümünde görülen ekonomik sarsıntı, bazı tüketicileri davranışlarını ve tüketim alışkanlıklarını değiştirmeye itiyor. Markalar ve influencer’lar, mikro ve makro faydalarla insanları, paralarının karşılığını daha fazla almaları ve daha az israf etmeleri yönünde cesaretlendiriyor.
Tetra Pak’ın araştırmasına göre, dünya genelindeki katılımcıların yüzde 63’ü enflasyon oranının ve genel anlamda fiyat artışlarının hane halkını endişelendirdiğini ifade ediyor. Türkiye’de ise bu oran yüzde 77’ye çıkıyor. Türk tüketicilere, “Fiyat artışları artık alışageldiğiniz yaşam tarzınızı karşılayamayacağınız anlamına gelseydi, hangi yöntemlere başvururdunuz?” sorusu yöneltildiğinde, tüketicilerin yüzde 50’si ilk olarak sosyalleşmeye daha az para harcayacağını söylüyor. Tüketicilerin yüzde 48’i mobilya, araba gibi büyük alışveriş planlarını ertelemeyi tercih ediyor. Gıda masraflarından kısmayı ise tüketicilerin yalnızca yüzde 30’u makul buluyor.
Artan hayat pahalılığı, seçenek bolluğu ile birleştiğinde alışverişe yönelik hassas bir yaklaşım yaratıyor. Dünya genelinde, “Tasarruf gerekli olduğunda ilk hangi harcamanızdan tasarruf edersiniz?” sorusuna, yüzde 46 oranıyla en fazla dışarıda yemek yemenin azaltılması yanıtı veriliyor.
Beslenmeye Bütünsel Yaklaşım: Sağlıklı Ürünlere İlgi Artıyor
Beslenme tercihleri, kimi insanların hem zihinsel sağlıklarını hem de fiziksel sağlıklarını iyileştirmek için bütünsel bir yaklaşım benimsemelerine yardımcı oluyor.
Türk tüketicilerin yüzde 86’sı “Fiziksel olarak kendime bakmak için daha fazlasını yapmalıyım” diyor. Dünya genelindeki tüketicilerin yüzde 84’ü de aynı görüşü paylaşıyor. Türk tüketicilerin yüzde 68’i ve dünya genelindeki katılımcıların yüzde 70’i daha sağlıklı ürünlere ulaşabilmek için rahatlığından ödün verebileceğini söylüyor. Öte yandan teknoloji, tüketicilerin bu anlamda işini giderek daha da kolaylaştıracak gibi görünüyor, nitekim dünya genelinde tüketicilerin yüzde 65’i “Sağlık teknolojilerinin rolünün giderek daha önemli hale geleceğini düşünüyorum” diyor.
Araştırmaya katılanların yüzde 79’u ruh sağlığı ve zihinsel esenliklerine daha fazla özen göstermeleri gerektiğini söylüyor. Türkiye’de bu oran dünya ortalamalarının da üstünde: Türk katılımcıların yüzde 83’ü mental anlamda iyi olabilmeyi önemsiyor ve ruhuna daha iyi bakması gerektiğini düşünüyor. “Ruhsal sağlığınıza iyi gelecek yiyecek ve içecekleri tüketmeye özen gösteriyor musunuz?” sorusuna dünya genelinde yüzde 83 oranında “evet” cevabı veriliyor.
İklim Krizine Karşı Alışkanlıklarımız Hızla Değişmeli
İklim krizi kritik noktalara ulaştıkça, insanlar bu küresel haberleri dikkate alıyor ve bunları görmezden gelmek giderek zorlaşıyor. Bazı tüketiciler markaların, sürdürülebilirlik doğrultusunda satın alma kararları vermek için gereken yararlı bilgiler ve uygulanabilir seçenekler sunmasını bekliyor.
Dünya genelinde tüketicilerin yüzde 79’u “Alışkanlıklarımızı hızla değiştirmezsek çevre felaketine doğru gidiyoruz” ifadesine katıldığını belirtiyor. Türkiye, bu değişim konusunda biraz daha kararlı: Türk tüketicilerin yüzde 84’ü çevresel bir felaketten kaçınmak için alışkanlıklarımızı değiştirmek zorunda olduğumuz konusunda hemfikir.
Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkelerde gerçekleştirilen ankete göre “Sera gazı emisyonlarının azaltılmasında sizce en çok hangi eylemler etkili olur?” diye sorulduğunda tüketicilerin en sık verdiği yanıt, yüzde 49 oranıyla “geri dönüşüm” oluyor. Geri dönüşümden sonra ise en çok “yenilenebilir enerji-elektrik” kullanımına geçilmesi öne çıkıyor.
Türk Tüketiciler, Değerleriyle Örtüşen Markaları Tercih Ediyor
Yeni iletişim teknolojilerinin hızla ortaya çıkması, insanların bağlantı kurma biçimlerini dönüştürme ve herkesin istediği yerde kendini dahil hissedebileceği bir alan yaratma potansiyelini de beraberinde getirdi.
İnsanlar gıda ve içecek üreticilerinin, süpermarketlerin ve bakkalların kendi değerlerini yansıtmasını beklediğini söylüyor. Türkiye’nin de içinde bulunduğu 50 ülkede Tetra Pak, tüketicilere “”Bir ürün veya hizmeti seçmeyi düşündüğünüzde, hangi ürün ve hizmetlerin sizinle aynı değerleri paylaşıyor olmalarının en önemli olduğunu düşünürsünüz?” diye soruyor. Tüketicilerin yüzde 32’si en başta yiyecek ve içecek üreticilerini, yüzde 28’i ise öncelikli olarak market ve süpermarketleri kendi değerlerine uyacak şekilde tercih ettiğini belirtiyor.
Tüketicilerin önemli bir bölümü, kendi ülkelerine ait yerli üretim ürünleri tercih etmeyi alışkanlık haline getirmeye başladı. Dünya genelinde tüketicilerin yüzde 69’u “İthal ürünlerdense yerli ürünü tercih ederim” diyor. Türkiye’de ise tüketicilerin yüzde 45’i yerli ürünü ithale tercih edeceğini ifade ediyor.
Mağazalar ve Restoranlar, Pandemiyle Birlikte Dönüşüm İçerisinde
Pandemi; fiziksel ile dijital ortamların, ev ile iş yaşantımızın birbirine karışmasını hızlandırdı. Mağazalar ve restoranlar, yaşam konforunu artırmak ve hibrit yaşam tarzlarına uyumlu hale gelebilmek için dönüşüyor.
Tetra Pak, 50 ülkede tüketicilere online alışveriş ile mağazadan alışveriş arasından hangisinin daha zor olduğunu sordu. Dünya genelinde online alışverişin mağazaya gitmekten zor olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 41. Türkiye ise online alışverişle ve e-ticaret ile dünya geneline kıyasla çok daha barışık. Türk tüketicilerin yalnızca yüzde 29’u online alışverişi fiziksel alışverişten daha zor buluyor.
Benzer düşünen insanlarla bağlantı kurarken, bazı insanlar da sanal alemden yeni tatlar, tarifler ve trendler denemeye cesaret ederek eğlenmek istiyor. İçerik üreticiler, influencer’lar ve oyuncular, yiyecek ve içeceklerin keyfine varmanın yeni yollarını yaymada kilit bir rol oynuyor ve bu da heyecan verici yeni ürünler ve deneyimler için olağanüstü düzeyde küresel talep yaratma potansiyelini ortaya koyuyor.
PepsiCo Türkiye ve Sürdürülebilirlik Akademisi’nin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirilen 3. Tarımda Pozitif Gelecek Sempozyumu’nda, kaynakların korunarak dünyayı geleceğe taşımanın yollarından gıda tedarik zincirinde çiftçilerden nihai tüketiciye kadar uzanan geniş yelpazede neler yapılabileceği ve insanın buradaki rolü üzerine konuşuldu. Sempozyumun açılışında konuşan PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen, “Sürdürülebilirliğin çok önemli olduğu bu dönemde, sempozyumumuzda verilen mesajların, somut çözüm önerilerinin ve iyi örneklerin herkes için yeni bir umut ışığı olacağına inanıyorum” dedi.
Dünyanın en büyük yiyecek ve içecek şirketlerinden PepsiCo, PepsiCo Pozitif (Pep+) stratejisi doğrultusundadeğer zinciri, tarım ve sunduğu seçeneklerle yarattığı pozitif etkiyle sürdürülebilir bir geleceğin inşasına katkı sağlamaya devam ediyor.
Sürdürülebilir bir gıda sisteminin oluşturulması için tarım alanında önemli yatırımlar yapan PepsiCo aynı zamanda gerçekleştirdiği iş birlikleriyle tarım ekosisteminin gelişimine de katkı sağlıyor. PepsiCo ayrıca tarım ekosisteminin paydaşlarını farklı toplantılar ve platformlarda bir araya getirerek tarımda yaratılacak pozitif etkinin daha da büyümesine de öncülük ediyor.
Bu anlayışla PepsiCo Türkiye ve Sürdürülebilirlik Akademisi ev sahipliğinde gerçekleştirilen 3. Tarımda Pozitif Gelecek Sempozyumu’nda tarım ekosisteminin paydaşları İstanbul’da bir araya geldi. “Gıda Sistemlerimizde Sürdürülebilir Bir Gelecek: Nasıl Yeniden Şekillendirebiliriz?” ana başlığıyla gerçekleştirilen sempozyumda, “Gıda Tedarik Zincirinde Çiftçiden Tüketiciye Pozitif Gelecek için Dönüşüm”, “Kaynakları Korumak, Dünyayı Geleceğe Taşımak”, “Gıda Tedarik Zincirinin Vazgeçilmez Unsuru: İnsan” ve “Demet Evgar ile Sohbet: Sosyal Sorumluluk Projeleri ile Umudu Yeniden Yeşertmek”başlıkları altında dört farklı panel gerçekleştirildi.
Etkinliğin karbon ayak izinin hesaplanması ve dikilecek ağaçlarla etkisinin azaltılmasına ÇEVKO Vakfı destek verdi.
PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen ve Sürdürülebilirlik Akademisi Başkanı Murat Sungur Bursa’nın açılış konuşmalarıyla başlayan 3. Tarımda Pozitif Gelecek Sempozyumu’nun sunuculuğunu ise gazeteci, yazar Ilgaz Gürsoy üstlendi. T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, Sürdürülebilirlik Akademisi, Türkiye’nin önde gelen şirketleri ve sivil toplum kuruluşlarından yetkililer yaptıkları konuşmalarla tarımda pozitif bir geleceğin inşasına katkı sağladılar.
Sempozyumun, Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Gıda Tedarik Zincirinde Çiftçiden Tüketiciye Pozitif Gelecek için Dönüşüm” başlıklı oturumunda Microsoft Kıdemli Müşteri İlişkileri Yöneticisi Barbaros Günay, KAGİDER Yönetim Kurulu Üyesi Beyza Beyzade Berkol, Metro Kurumsal İlişkiler Müdürü Dr. Aslı Duran Özcan gıda tedarik zincirine dair önemli paylaşımlarda bulundular. Moderatörlüğünü gazeteci, yazar Ilgaz Gürsoy’un gerçekleştirdiği “Sürdürülebilirlik ile Kaynakları Korumak, Dünyayı Geleceğe Taşımak” başlıklı oturumda Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Genel Sekreteri Konca Çalkıvik, T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Yatırım Destekleri Birim Müdürü Muhittin Aslan ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Türkiye Başkan Vekili Mehmet Erdem Yaşar, kaynakların sürdürülebilirliğinin sağlanması için neler yapılabileceğini konuştular. Moderatörlüğünü Refika Birgül’ün yaptığı “Gıda Tedarik Zincirinin Vazgeçilmez Unsuru: İnsan” oturumunda ise World Food Program Türkiye Temsilcisi Stefan Cahill ve CARE Türkiye Temsilci Yardımcısı Zena Ni Dhuinn-Bhig gıda ve tarımda insana nasıl dokunulacağına dair güzel bir sohbet gerçekleştirdiler. Sempozyumda Lay’s marka yüzü ve UN Women Türkiye’nin iyi niyet elçisi Demet Evgar, sosyal umudu yeniden yeşerten Hataylı çiftçi Didem Esmer ile sohbet etti.
PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen: “Gerçekleştirdiğimiz iş birlikleriyle pozitif tarım adına etkimizi her geçen gün daha da büyütüyoruz”
Sürdürülebilirliğin önemli olduğu bu dönemde, düzenlediğimiz sempozyumda verilen mesajların, somut çözüm önerilerinin ve iyi örneklerin herkes için yeni bir umut ışığı olacağına inandığını söyleyen PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen, “PepsiCo olarak sürdürülebilir bir yaşam adına birçok proje gerçekleştiriyoruz ve bugünkü gibi etkinliklerde paydaşlarımızla bir araya gelip fikir alışverişi yapmaya önem veriyoruz. Sürdürülebilirlik odaklı PepsiCo Pozitif stratejimiz doğrultusunda Pozitif Tarım, Pozitif Değer Zinciri ve Pozitif Seçenekler başlıklarında birçok iyi örneğimiz bulunuyor. Pozitif Değer Zinciri başlığı altında yaptığımız birçok çalışmanın yanı sıra özellikle iklim krizinin etkilerinin azaltılmasına destek olmak için projeler gerçekleştiriyoruz. PepsiCo içerisinde tüm dünyada %100 yenilenebilir elektrik hedefine ulaşan ilk ülkelerden biri olarak bir süre önce de Türkiye’de elektrikli tren ile hızlı tüketim sektöründe gıda taşımacılığı gerçekleştiren ilk şirket olduk. Gidiş dönüş olacak şekilde 1600 km’yi aşan bir güzergahta elektrikli tren ile yapılan taşımayla, karayolu ile yapılan taşıma işlemine göre karbon salımını yüzde 83 oranında düşürmüş olduk. Bununla birlikte Pozitif Tarım kapsamında Türkiye’de 20 şehirde, toplam 50.000 dektar alanda 200’ün üstündeki çiftçiyle sözleşmeli tarım yapıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz iş birlikleriyle pozitif tarım adına etkimizi her geçen gün daha da büyütmek için çalışıyoruz. PepsiCo olarak dün olduğu gibi bugün ve yarın da bu iyi örnekleri daha da geliştirerek sürdürülebilir bir yaşam ve güvenli gıda ağı için çalışmaya devam edeceğiz. Bu yolculukta bizim en büyük gücümüz olan değerli paydaşlarımızla birlikte olmaya devam etmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz.”
Murat Sungur Bursa: “Dünya nüfusunu besleyecek miktarda gıda üretiminin ancak gıda sistemlerimizi güncelleyerek ve bilinçli tüketimi artırarak mümkün olabilir”
Sürdürülebilirlik Akademisi Başkanı Murat Sungur Bursa açılış konuşmasında PepsiCo ile bu değerli iş birliğine devam etmekten memnuniyet duyduklarını ifade ederken sektörün tüm paydaşlarını harekete geçmeye davet etti. Sungur konuşmasında, “Bugün sera gazı emisyonlarının artışında, değerli doğal kaynaklarımızın yok olmasında maalesef bazı tarım pratiklerinin ciddi oranda etkisi olduğunu gözlemliyoruz. Dünyada her 10 kişiden 1’i aç. Dünya nüfusunun yüzde 30’a yakını, sağlıklı gıdaya erişemiyor. Buna karşılık dünyada üretilen gıdanın yüzde 30’u henüz tarladayken israf ediliyor. Dünya nüfusunu besleyecek miktarda gıda üretiminin ancak gıda sistemlerimizi güncelleyerek ve bilinçli tüketimi artırarak mümkün olabilir. Ancak sadece doğal bir ihtiyaç olan beslenmenin karşılanması değil aynı zamanda insanların sağlıklı bir yaşam sürebilmesi için, bugün de örneklerini dinleyeceğimiz şekilde, tarımın daha farklı pratiklerle yapılması ve sürdürülebilir gıda sistemlerine geçişin hızlandırılması lazım. Eğer gıda sistemlerini sürdürülebilir hale getirmezsek diğer alanların sürdürülebilirliğine odaklanmanın bize çok bir faydası olmaz. Olmayan bir hayatın sürdürülebilirliğini konuşuruz. Tüm bu acil durumları ve gelecekteki riskleri paydaşlarla konuşarak herkesi harekete geçmeye teşvik etmek ve çözüm odağında yol alabilmek en önemli önceliğimiz. Bugün bu amaçla düzenlenen sempozyumda paylaşılan çözüm odaklı öneriler, iyi uygulamalar ve iş birliği çağrıları da değişimin hızlandırılması açısından çok önemli katkılar sağlayacaktır” dedi.
“Gıda Tedarik Zincirinde Çiftçiden Tüketiciye Pozitif Gelecek için Dönüşüm” başlıklı oturumunda Microsoft Kıdemli Müşteri İlişkileri Yöneticisi Barbaros Günay, KAGİDER Yönetim Kurulu Üyesi Beyza Beyzade Berkol, Metro Kurumsal İlişkiler Müdürü Dr. Aslı Duran Özcan önemli açıklamalarda bulundular. Yapay zeka teknolojilerinin tarımda kullanımına ilişkin Microsoft Kıdemli Müşteri İlişkileri Yöneticisi Barbaros Günay, “Yapay zeka teknolojilerinin tarımda kullanımı, hassas tarım tekniklerini mümkün kılarak kaynakların kullanımının daha verimli yapılmasını sağlamakta, yoğun emek gerektiren görevleri otomatikleştirmekte ve veriye dayalı içgörülerle çiftçilerin daha bilinçli kararlar almasına yardımcı olarak çiftçilerin operasyonel maliyetlerini ve çevresel atıkları azaltarak verimliliği önemli ölçüde artırmaktadır” diye konuştu.
KAGİDER Yönetim Kurulu Üyesi Beyza Beyzade Berkol, dijital tarım teknolojilerinin, kadın girişimcilerin tarımsal üretimde verimliliği artırarak ekonomiye katılımlarını güçlendirdiğini ifade ederek, sürdürülebilir kalkınmanın öncüsü olmalarını sağladığına dikkat çekti. Değişen tüketici trendleri bağlamında hem iş ortaklarının bu doğrultuda geliştirilmesi hem de müşterilerin tüketicilerin taleplerine cevap verebilmelerini sağlamak adına düzenli olarak yeme-içme araştırmaları gerçekleştirdiklerinin altını çizen Metro Kurumsal İletişim Müdürü Dr. Aslı Duran Özcan, “Coğrafi işaretli ürünler diye adlandırdığımız ürünler, bizim kültürel mirasımız. Eğer ürüne ve üreticiye sahip çıkamazsak Türk mutfağını korumak ve Türk mutfağının sürdürülebilirliğini sağlamak mümkün değil. Bu nedenle üretici ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi kritik önem taşımaktadır” dedi.
Muhittin Aslan: “Gıda ve tarım sektörlerinde Türkiye, Orta ve Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde açık ara en fazla yatırım çeken ülke konumunda”
“Sürdürülebilirlik ile Kaynakları Korumak, Dünyayı Geleceğe Taşımak” başlıklı oturumda Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Genel Sekreteri Konca Çalkıvik, T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Yatırım Destekleri Birim Müdürü Muhittin Aslan ve European Bank for Reconstruction and Development Türkiye Başkan Vekili Mehmet Erdem Yaşar, dünyayı daha iyi bir geleceğe taşıyacak paylaşımlarda bulundular. T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Yatırım Destekleri Birim Müdürü Muhittin Aslan, şunları söyledi: “Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi olarak tarım ve gıda sektörlerinde sürdürülebilir yatırımları ülkemize çekmek ve desteklemek için kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. Kurumumuz tarafından ilgili tüm kamu ve özel sektör paydaşlarının destekleriyle hazırlanan Türkiye Uluslararası Doğrudan Yatırım (UDY) Stratejisi (2024 – 2028) belgesinde “iklim dostu uluslararası doğrudan yatırımlar”, ülkemize çekmek istediğimiz öncelikli alanlardan biri olarak belirlenmiştir. Diğer taraftan döngüsel ekonomi odaklı ve ülkemizin tarım ve gıda sektörlerindeki Ar-Ge ve inovasyon altyapısını geliştirecek yatırımlar da önceliklerimiz arasındadır ve bu tür yatırımlar, ülkemizin bu sektörlerdeki güçlü pozisyonunu daha da ileri taşıyacaktır. Bildiğiniz gibi Türkiye, birçok tarım ürününün üretiminde küresel lider konumundadır ve yaklaşık 30 milyar dolarlık ihracat hacmiyle dünya pazarlarına entegre bir üretim merkezidir. Bunun yanında yakın dönemde kamuoyuna duyurulan UDY Stratejimizde de belirtildiği üzere gıda ve tarım sektörlerinde Türkiye, Orta ve Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde açık ara en fazla yatırım çeken ülke konumundadır. Türkiye, coğrafi avantajları, nitelikli insan kaynağı ve güçlü altyapısı ile tarım ve gıda sektörlerinde küresel ve bölgesel bir merkez olurken akıllı tarım teknolojileri, geri dönüşüm ve akıllı su yönetimi gibi alanlarda yapılacak sürdürülebilir yatırım projeleri için önemli fırsatlar barındırmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi olarak, bu potansiyeli küresel iş dünyasına tanıtarak Türkiye’nin bu sektörlerdeki küresel ve bölgesel pozisyonunu daha da güçlendirmek için uluslararası yatırımcılarla iş birliği halinde çalışmaya devam ediyoruz."
Kasım ayında 2025-2029 yıllarını kapsayan 5 yıllık stratejik planlarının açıklandığını belirten European Bank for Reconstruction and Development Türkiye Başkan Vekili Mehmet Erdem Yaşar, stratejik planda yer alan ve öne çıkan başlıkların yenilenebilir enerji entegrasyonunun artırılması, kaynak verimliliği, karbon nötr ve istihdam olduğunun altını çizerek özellikle kadın istihdamının tarımsal kalkınma bağlamında büyük bir rol oynadığını söyledi.
Sürdürülebilir tarım uygulamalarının iklim değişikliğiyle mücadele ve artan nüfus baskısıyla kaynakların korunmasını sağlamak için elzem olduğunu vurgulayan Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Genel Sekreteri Konca Çalkıvik, “SKD Türkiye olarak, tarımsal üretimde su verimliliğini artırmak, inovatif tarım uygulamalarını yaygınlaştırmak ve dijitalleşmeyi desteklemek üzere geliştirdiğimiz projelerle ülkemizin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlıyoruz” diye konuştu.
Moderatörlüğünü Refika Birgül’ün üstlendiği “Gıda Tedarik Zincirinin Vazgeçilmez Unsuru: İnsan” başlıklı oturumda ise World Food Program Türkiye Temsilcisi Stefan Cahill ve CARE Türkiye Temsilci Yardımcısı Zena Ni Dhuinn-Bhig, gıda ve tarımda insan unsurunun önemine vurgu yapan açıklamalarda bulundular. WFP olarak tarımı yalnızca gıda üretmenin bir yolu değil, aynı zamanda umut, dayanıklılık ve refahı büyüten bir güç olarak gördüğünü söyleyen WFP Ülke Direktörü ve Temsilcisi Stephen Cahill, çiftçileri sürdürülebilir uygulamalarla destekleyerek ve güçlü ortaklıklar kurarak, bugünün zorluklarını gıda güvenliği ve refah dolu bir geleceğe dönüştürebileceklerini ifade etti.
CARE’in çalışmalarının kadını tarımsal gelişmelere ve karar verme aşamalarına entegre etmesinin önemine dikkat çeken CARE Türkiye Temsilci Yardımcısı Zena Ni Dhuinn-Bhig, bunun sadece kadınlar için değil aynı zamanda Türkiye’nin daha geniş bir hedefi olan yiyecek güvenliği ve sürdürülebilir tarım gelişimi için de faydalı olacağının altını çizdi. Dhuinn-Bhig “Kadınlara eşit liderlik fırsatları, finansal destek ve geleceğin mesleklerini sunmak; uzun vadede sürdürülebilir büyüme ve başarılı bir gelecek için yapabileceğimiz en iyi yatırımdır” dedi.
Sempozyumun sonunda Lay’s marka yüzü ve aynı zamanda UN Women Türkiye’nin iyi niyet elçisi Demet Evgar, deprem bölgesinde çiftçilik yapan Didem Esmer ile “Sosyal Sorumluluk Projeleriyle Umudu Yeniden Yeşertmek” panelinde bir araya geldi. Dört nesildir çiftçilik yapan bir aileden geldiğini söyleyen Evgar, depremin yarattığı tahribatın ardından Hatay’daki çiftçilerin yanında olmanın bir sorumluluk olduğunu belirtti. Depremin ardından umudunu kaybettiğini söyleyen Didem Esmer ise, “Lay’s Ortak Hareket, Yeniden Bereket Projesi sayesinde toprağa tarıma küsülmez. Şimdi benim çevremde, bölge çiftçilerinde tekrar umut ve çalışma şevki güçlendi” diye konuştu.
2023 Yılı Sürdürülebilirlik İlerleme Raporu’nu açıklayan Sütaş, geliştirdiği ve Türkiye’nin dört bir yanında yer alan entegre tesislerinde uyguladığı “Çiftlikten Sofralara” iş modeli ile gıda zincirinin bütününde sürdürülebilirliğin sağlanmasını öngören “Avrupa Birliği Yeşil Mutabakat – Çiftlikten Çatala” stratejisinin Türkiye’deki en güçlü örneğini oluşturuyor.
Sütaş Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz, “Çiftlikten Sofralara iş modelimiz ile yenilenebilir enerji üretimimizi artırıyor, onarıcı tarım ve sürdürülebilir süt hayvancılığı ilkelerine uygun faaliyet gösteriyor, su ve enerjiyi verimli kullanıyor, sıfır atık hedefi ile çalışıyoruz. Biyogaz tesislerimizde, çiftliklerimizin gübreleri ve organik atıklardan elde ettiğimiz yenilenebilir enerji ileüretim faaliyetlerimizden kaynaklanan sera gazı salımının üç katı karbon emisyonunu engelledik” dedi.
Küresel iklim değişikliğinin etkilerini daha güçlü hissettiğimiz bu dönemde, gelecek nesillerin gıda güvenliğini sağlayabilmek için tarım ve gıda sektörünün sürdürülebilir yöntemlerle üretime devam etmesi daha da önem kazanıyor.
Döngüselliği esas alan “Çiftlikten Sofralara” entegre iş modeli ile gıda zincirinin bütününde sürdürülebilirliğin sağlanmasını hedefleyen Sütaş, “Avrupa Birliği Yeşil Mutabakat – Çiftlikten Çatala” stratejisinin Türkiye’deki en güçlü örneğini oluşturuyor. 2015 yılından bu yana hazırladığı sürdürülebilirlik raporlarını düzenli olarak kamuoyu ile paylaşan Sütaş, “2023 Yılı Sürdürülebilirlik İlerleme Raporu”nu yayınladı.
“Çiftlikten Sofralara Sürdürülebilir Yarınlara” anlayışıyla yaptıkları sürdürülebilirlik çalışmalarını paylaşan Sütaş Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz, iklim değişikliği ile mücadelenin her zaman öncelikleri arasında yer aldığını belirtti. Yılmaz; “Çiftliklerimizin gübreleri ve organik atıkları işleyerek elektrik, buhar ve sıcak su elde ettiğimiz biyogaz tesislerimiz ile önemli sonuçlara ulaşıyoruz. 2023 yılında 4 entegre tesisimizde, biyogazdan elektrik üretim kapasitemizi 20,2 MWh’e, termal enerji üretim kapasitemizi de 19 MWh’e çıkardık. Biyogaz tesislerimizde ürettiğimiz elektrik enerjisi; üretim tesislerimizin tümünün elektrik ihtiyacının yüzde 88’ine eşdeğer seviyeye ulaştı. Böylece 2023 yılında, kendi operasyonlarımızdan kaynaklanan (kapsam 1 ve 2)sera gazı emisyonlarının 3 katından daha fazlasının salımını önlemiş olduk. Ayrıca verimlilik projeleri, süreç optimizasyonları ve yenilenebilir enerji yatırımları ile 2023 yılında bir önceki yıla göre emisyon yoğunluğumuzda yüzde 9 oranında düşüş sağladık” dedi.
“TOPLUMUN TÜM KESİMLERİ İÇİN DEĞER YARATIYORUZ”
“Özüne sürdürülebilirliği alan entegre iş modelimiz ve stratejilerimiz, doğal olarak “bireylerin sağlığı ve mutluluğuna”, “toplumun gelişimi ve refahına”, “çevrenin sürdürülebilirliğine” katkıda bulunmamızı sağlıyor” diyen Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye’nin dört bir yanında yer alan entegre tesislerimizle, bulunduğumuz bölgelerde özellikle kırsal kalkınmaya önemli katkılar sağlamaya ve toplumun tüm kesimleri için değer yaratmaya devam ediyoruz. İneklerimizin doğal ve sağlıklı yemlerle beslenebilmesi için, sözleşmeli üretim modeli ile yem bitkisi yetiştiriyor; çiftçilerimizi, toprağın hazırlanmasından uygun tohum seçimine, verimli sulama sistemlerinin geliştirilmesinden organik ve organomineral gübre temini ve hasat faaliyetlerine kadar birçok konuda destekliyor ve uzmanlaşmalarını sağlıyoruz.”
2023 SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK PERFORMANSINDA ÖNEMLİ İLERLEME SAĞLANAN BİR YIL OLDU
Yenilenebilir enerji üretimini artıran, onarıcı tarım ve sürdürülebilir süt hayvancılığı ilkelerine uygun faaliyet gösteren, sıfır atık hedefi ile çalışan Sütaş’ın 2023 yılı sürdürülebilirlik karnesinde yer alan verilerden bazıları şöyle:
Ürün verimini artırmanın yanı sıra toprakların organik yapısı zenginleştirip, su ve karbon tutma kapasitesinin artması sağlandı.
Sütaş’ın 2023 Sürdürülebilirlik İlerleme Raporu’na buradan ulaşabilirsiniz.
2010 yılından bu yana sürdürülebilirlik performansını şeffaf bir şekilde paydaşlarına açıklayan Anadolu Efes, ikinci entegre raporunu yayımladı. Anadolu Efes, 2023 raporlama döneminde 578 milyon TL değerinde doğrudan ve dolaylı enerji tasarrufu yatırımı kararı aldı. Bu yatırım ile şirket 3.335 ton CO2e karbon emisyonu azaltımı hedefliyor, 2030 yılında ise kendi operasyonlarında net sıfır emisyon hedefi için çalışmalarını sürdürüyor. Şirket, sosyal fayda odağında ise 28 milyon TL’nin üzerinde yatırımla 36 farklı proje hayata geçirdi. Çalışanlara eşitlikçi, kapsayıcı, gelişim odaklı, adil ve güvenli bir iş ortamı sunmak için de 2023 yılında 34 proje yürüttü.
Sektöründe de bir ilk olan ilk entegre raporu geçtiğimiz yıl paydaşlarına sunan Anadolu Efes, ikinci entegre raporunu yayımladı. Anadolu Efes, entegre düşünce yolculuğunda bu yıl, ulusal ve uluslararası raporlama standartlarına uyuma odaklanarak, sektöründe öncü oldu. “Çifte Önemlilik” bakış açısı ile önceliklendirme analizini yenileyen şirket, finansal risklerin yanı sıra finansal olmayan risk ve fırsatlara ilişkin paydaşlarının fikirlerini aldı. Bir sonraki adımda ise bu risk ve fırsatların finansal etkisine ilişkin bir değerlendirme gerçekleştirerek, entegre risk matrisi oluşturdu.
1 Ocak-31 Aralık 2023 dönemi için bira operasyonlarının tamamını kapsayan rapor; şirketin entegre düşünce anlayışını temellendirdiği dört odak alanındaki performansını, orta ve uzun vadeli hedeflerini ortaya koyuyor. Bununla birlikte şirketin Finansal, Üretilmiş, Fikri, İnsani, Doğal ve Sosyal&İlişkisel sermaye öğeleri etrafında nasıl değer yarattığı da raporda yer alıyor.
Raporda sosyal fayda odağında 2023 yılında 36 proje yürüttüğünü açıklayan şirket, 578 milyon TL değerinde doğrudan ve dolaylı enerji tasarrufu yatırımı kararı aldığını belirtti. Bu yatırımlar doğrultusunda ise 3.335 ton CO2e karbon emisyonu azaltımı hedefleniyor. Bununla birlikte Türkiye'de 10,7 MWp'lik yenilenebilir enerji yatırımı ile yıllık 6.500 ton CO2e emisyon azaltımı amaçlanıyor. Şirket, 2030 yılında ise kendi operasyonlarından kaynaklı emisyonlarda net sıfır olmak için çalışmalarını sürdürüyor.
Sürdürülebilirlik ve inovasyon odaklı projeleriyle geleceğe güçlü adımlarla ilerlemeye devam eden Anadolu Efes’in 2023 Entegre Raporu’na buradan ulaşabilirsiniz.