e-Bülten Haberleri

LorealL’Oréal Grup, dünyanın en büyük çevresel raporlama platformu olan Carbon Disclosure Project (CDP) tarafından iklim değişikliği, ormanlar ve su güvenliği konularındaki kurumsal şeffaflık ve performansındaki liderliği ile dokuzuncu kez prestijli yıllık 'A Listesi'nde yer aldı. L’Oréal Grup, CDP’den 9 yıl aralıksız 3A alan tek şirket olmayı sürdürüyor.

L’Oréal Grup, dünya çapında sürdürülebilirlik devrimine liderlik etmeye devam ediyor. L’Oréal Grup, dünyanın en büyük çevresel raporlama platformu olan Carbon Disclosure Project (CDP) tarafından bu yıl 9. kez üst üste “iklim değişikliğiyle mücadele”, “ormanları koruma” ve “su güvenliğini sağlama” temalarının tamamından A notu almaya hak kazandı.

L’Oréal Grup’un öne çıkan başarıları arasında, Grup tesislerinde yüzde 91 oranında yenilenebilir enerji kullanımı; fabrikalarından ve dağıtım merkezlerinden yapılan su çekişlerinin bitmiş ürün başına yüzde 54 oranında azaltılması ve formüllerindeki biyolojik bazlı bileşenlerin yüzde 93'ünün izlenebilir ve sürdürülebilir kaynaklardan üretilmesi yer alıyor.

CDP’nin değerlendirmesi ile ilgili açıklama yapan L'Oréal Grup CEO'su Nicolas Hieronimus, “CDP’den dokuzuncu kez art arda üçlü ‘A’ puanı almak, ekiplerimizin sürdürülebilirliğe sarsılmaz bağlılığını ve sürdürülebilirliğin iş modelimize derinlemesine entegrasyonunu gösteriyor. Bu ödül yalnızca kaydettiğimiz büyük ilerlemeleri tanımakla kalmıyor, aynı zamanda daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru yol alırken üzerimize düşen sorumluluk bilincini de artırıyor” dedi.

L’Oréal Grup Kurumsal Sorumluluk Direktörü Ezgi Barcenas ise konuyla ilgili şunları söyledi: “L’Oréal Grup olarak gezegenimizin karşı karşıya olduğu zorlukların aciliyetinin ve büyüklüğünün farkındayız. Değer zincirimizde anlamlı bir dönüşüm yaratmak için şeffaf bir şekilde iş birliği içinde çalışmaya kararlıyız.”

CDP İcra Direktörü Simon Fischweicher de konuyla ilgili “Çevresel raporlama alanının kurucusu olarak, insanların, gezegenin ve kârın gerçekten dengelendiği bir dünya kurmaya kendini adamıştır. L’Oréal Grup’un şeffaflığı teşvik etme çabalarımıza verdiği desteği takdir ediyoruz. Şeffaflık, her seviyede eyleme geçirmeyi sağlar. CDP üzerinden açıklama yapan şirketler, doğrudan emisyonlarını yüzde 7-10 oranında azaltıyor. Bu açıklama, yalnızca işaretlenecek bir kutu değil, durumu net bir şekilde görmek, kararlı bir şekilde hareket etmek ve değişim yaratmak için önemli bir araçtır. Çevresel krizi çözmek için, her organizasyonun sahip olması gereken bir araçtır. L’Oréal Grup’un bu konudaki istikrarlı taahhüdü her zamankinden daha fazla önem taşıyor. L’Oréal Grup’un desteğiyle, yeni bilgilerin ortaya çıkmasına yardımcı olacak verileri toplayabiliriz, bu da gelecekteki nesilleri korumak için gezegen dostu kararlar almanıza olanak sağlayacak” dedi.

hayatsigortaEv bakım, bebek bakım, kadın kişisel bakım, kişisel sağlık, evcil hayvan bakım ve temizlik kağıtları kategorilerinde Bingo, Molped, Molfix, Bebem Natural, Papia, Focus, Familia, Evony, Gleen, Sholk gibi 16 Türk markasını dünya çapında milyonlarca tüketiciyle buluşturan Hayat, Mersin ve Kocaeli tesislerindeki enerjiyi kendisi üreterek hem karbon ayak izini azaltıyor hem de ülke ekonomisine katma değer sağlıyor.

Türkiye’de ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi sertifikasyonuna sahip ilk akredite şirket olan Hayat, global üretim tesislerinde ortalama yüzde 80 enerji verimliliği sağlayarak hem karbon ayak izini azaltıyor hem de ülke ekonomisine katkı sağlıyor. Yeşil ve dijital dönüşümü birlikte gerçekleştirmeyi ifade eden ikiz dönüşüm hedefleri doğrultusunda çalışmalarını sürdüren şirket, tüm süreçlerinde enerji verimliliği doğrultusunda geliştirmeler yaparak sektörde enerjiyi en verimli kullanan üretici olmayı hedefliyor.

Yerinde üret, yerinde tüket

Şirketin öncü sürdürülebilirlik uygulamalarıyla yenilenebilir enerji, yeşil ve dijital dönüşüm gibi konularda önemli bir misyon üstlendiğinin altını çizen Hayat, Enerji Üretim Müdürü Serbay Tarakçı, “Bu topraklardan çıkmış küresel bir şirket olarak faaliyetlerimizi geniş çaplı ve bütüncül ele alıyoruz. Ekonomiye değer katma hedefiyle üretim hacmimizi arttırırken, kaynakları verimli kullanmaya, enerji tüketimimizi yenilenebilir çözümlerle karşılamaya da önem veriyoruz. Hayat içerisinde oluşturduğumuz Enerji Komitemiz ile tüm iş süreçlerinde uygulanacak şekilde enerji verimliliği konusunda ciddi bir farkındalık oluşturduk. Bu sayede proje havuzumuzdan enerji verimliliğini artırma fonksiyonu yüksek olanları seçerek uygulamaya alıyoruz. Operasyonlarımızın sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla ihtiyacımız olan enerjinin tamamını üretmek, yani “yerinde üret, yerinde tüket” prensibini tesislerimizde uygulamak için harekete geçtik. Bunu yüksek verimli trijenerasyon tesislerimiz ve güneş enerjisi sistemimizle gerçekleştiriyoruz. Bu yıl faaliyete aldığımız yatırımlarımız arasında 14,6 MW DC kapasiteli “Mersin Fabrikası Çatı Tipi Güneş Enerjisi” sistemimiz bulunuyor. Bu yatırımımızla yılda yaklaşık 9 bin 600 ton karbon emisyonunu engellemeyi hedefliyoruz. Bu da yaklaşık 23 bin 350 adet ağaç anlamına geliyor. Diğer taraftan 75 kW kurulu güçte, atık ısıyı değerlendirerek gerçekleştirdiğimiz elektrik üretim projemizi devreye aldık. Atık ısıdan elde ettiğimiz sıcak su sayesinde Organik Rankine Çevrimi (ORÇ) elektrik üretiyoruz” dedi.

Aynı çatı altındaki en büyük kapasiteli trijenerasyon ve güneş enerji santrali (GES) yatırımı

Mersin tesisindeki uygulamanın aynı çatı altındaki en büyük kapasiteli trijenerasyon ve GES yatırımı olduğuna değinerek sözlerine devam eden Tarakçı, şunları söyledi:

Mersin tesisimizdeki yatırımımız bizim için çok önemli bir tecrübe oldu. Bu yatırımda elde ettiğimiz deneyimi yeni tesislerimize de transfer ediyoruz. Önümüzdeki dönem planlarımız arasında enerji üretiminde yenilenebilir enerjinin payını artırmak var. Tüm bu atılımları yaparken karbon salımı konusunda uluslararası regülasyonları takip ediyor, güncel gelişmeler doğrultusunda planlarımızı yeniliyoruz. Enerji, maliyeti yüksek ve verdiğiniz kararların anlık olarak analiz edebilmesine ihtiyaç duyulan bir sektör. Hayat içerisinde kullandığımız enerji yazılımımız sayesinde anlık olarak Enerji OEE (Overall Equipment Efficiency – Toplam Ekipman Verimliliği) verim ve maliyet analizlerini takip edebiliyoruz. Enerjiyi üretmek kadar onu yönetmenin de önemli olduğunun bilinciyle bugün olduğu gibi gelecekte de karbon salımımızı düşürmeye, yenilenebilir enerji çözümlerimizle sürdürülebilir bir dünyaya katkı sunmaya devam edeceğiz.”

kobiSanayi ve Teknoloji ile Ticaret Bakanlıkları, Türkiye’nin dijital ve yeşil dönüşüm sürecinde KOBİ’ler ve ihracatçıların Avrupa Birliği (AB) kriterlerine uyum sağlamalarını kolaylaştırmak amacıyla bilgilendirme broşürü hazırladı.

AB düzenlemelerine adaptasyonu hızlandırmayı hedefleyen rehber, işletmelere kritik süreçler için yol gösterici olmayı amaçlıyor. Rehberde, AB’nin yeşil dönüşüm hedefleri doğrultusunda hayata geçirdiği düzenlemelerin takvimine dikkat çekiliyor. Özellikle karbon yoğun ürünler ve bataryalar için uygulamaya girecek yeni yükümlülükler vurgulanıyor.

Karbon yoğun ürünlerde yeni mali yükümlülükler:
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) çerçevesinde, karbon emisyonlarının hesaplanması ve raporlanması 1 Ocak 2026 itibarıyla zorunlu hale gelecek. Bu düzenleme, demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, hidrojen ve elektrik sektörlerini kapsayacak. İhracatçılar, ürün bazında emisyon verileri ve karbon ücreti bilgilerini AB’ye sunmakla yükümlü olacak.

Dijital ürün pasaportu geliyor:
Tekstil, mobilya, lastik ve elektronik cihazlar gibi ürün gruplarını kapsayan dijital ürün pasaportu uygulaması 2027 itibarıyla devreye alınacak. Ürünlerin yaşam döngüsüne dair bilgilere, ürün üzerindeki karekod aracılığıyla erişilebilecek.

Sürdürülebilir tasarım ve döngüsel ekonomi şartı
Gıda ve medikal ürünler hariç tüm ürünlerde sürdürülebilir tasarım esas alınacak. Daha az enerji tüketen, geri dönüştürülebilir ve uzun ömürlü ürünler artık AB pazarına girişin ön koşulu olacak.

Tekstil sektörü:
AB, tekstil ve hazır giyim sektörlerinde çevresel ve sosyal etkileri azaltmayı hedefliyor. Bu yıl sonunda yürürlüğe girecek “Sürdürülebilir ve Döngüsel Tekstil Stratejisi”, uzun ömürlü, geri dönüştürülebilir ve çevre dostu ürünlerin pazara sunulmasını zorunlu kılacak. Ayrıca, “fast fashion” (hızlı moda) eğiliminin azaltılması ve tamir ile yeniden kullanım seçeneklerinin yaygınlaştırılması planlanıyor.

Ambalaj sektörü:
2030’dan itibaren yalnızca geri dönüştürülebilir ambalajların piyasaya sunulması zorunlu hale gelecek. Plastik ambalajlarda ise belirli oranlarda geri dönüştürülmüş içerik kullanılması gerekecek.

Soya, sığır eti, palm yağı, kakao ve kahve gibi tarımsal ürünlerin üretiminde ormansızlaştırmayı önlemeye yönelik yükümlülükler bu yıl devreye girdi. Mobilya, lastik ve deri sektörleri de bu düzenlemelerden etkilenecek.

Kaynak : Temiz Enerji

anadoluefestarımAnadolu Efes, 2024 yılında tarım ekosistemini iklim krizine karşı daha dirençli hale getirmek için Anadolu Meraları iş birliğiyle "Tarladan Şişeye Onarım" programını başlattı ve böylelikle onarıcı tarım pratiklerini tedarik zincirine entegre etmek için öncü bir adım attı. Onarıcı tarım, iklim krizi ve biyoçeşitlilik kriziyle mücadelede önemli bir rol oynuyor. Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi’nin (WBCSD) “Shaping the Future Of Farming” raporuna göre onarıcı tarım bugün küresel ekim alanlarının yaklaşık yüzde 15'ini kapsıyor. Aynı raporda iklim değişikliğini 1,5 derecelik sıcaklık artışı ile sınırlandırmak için, 2030 yılına kadar dünyada bu oranın yüzde 40'a çıkması gerektiği vurgulanıyor.

“Tarladan Şişeye Onarım” programı kapsamında pilot bölgelerde onarıcı tarım uygulamalarına başlayan şirket, bir yandan ekosistemin bu alandaki bilgi, beceri ve yetkinliklerini geliştirmeye odaklanırken, bir yandan da Anadolu Meraları ile birlikte tarım alanında bir kaynak oluşturarak, sektörünün ilk Onarıcı Tarım Kılavuzu’nu yayımladı.

Araştırmalar, gıda sistemlerinin biyoçeşitliliğin hızla kaybolmasında en büyük etkenlerden biri olduğunu ve küresel su kullanımının yüzde 70’ini oluşturduğunu gösteriyor. Çözüm için global olarak giderek daha fazla kurum tarafından uygulanmaya başlanan “onarıcı tarım” ise doğa, toprak sağlığı, su temini ve kalitesi, besin ve karbon döngülerine katkıda bulunma gibi pozitif nedenlerle tarımsal üretimde çok önemli bir rol oynuyor. Onarıcı tarım, bugün küresel ekim alanlarının yaklaşık yüzde 15'ini kapsarken iklim değişikliğini 1,5 derecelik sıcaklık artışı ile sınırlandırmak için, 2030 yılına kadar bu oranın yüzde 40'a çıkması gerektiği vurgulanıyor. Toprak sağlığını artıran uygulamalar, uzun vadede karbon tutma kapasitesini artırırken, su tutma kapasitesini iyileştiriyor ve biyoçeşitliliği zenginleştiriyor.

Anadolu Efes de “Gelecekte tarım, tarımda gelecek var!” mottosuyla tarımının sürdürülebilirliğine katkı sunmak için yeni çalışmalar ve projeler geliştirmeye devam ediyor. 2018’de akıllı tarım uygulamalarına başlayan şirket, 2024 yılında iklim krizine karşı tarım ekosisteminin dirençliliğini artırmak için onarıcı sistemler geliştiren, ekolojik ve sosyal sorunlara çözümler üreten sosyal girişim Anadolu Meraları ile “Tarladan Şişeye Onarım” programını başlattı. Anadolu Efes, tedarik ağının haritalandırılarak onarıcı bir topluluk altyapısına dönüştürmeyi, onarıcı tarım ve bütüncül yönetim anlayışının yaygınlaşmasını sağlamayı amaçlıyor. Aynı zamanda, çiftçilerin refahını ve doğal kaynakların korunmasını önceliklendirerek, doğayla uyumlu bir üretim ekosistemi oluşturmayı hedefliyor.

Program kapsamında pilot bölgelerde onarıcı tarım uygulamalarına başlayan şirket, bir yandan ekosistemin bu alandaki bilgi, beceri ve yetkinliklerini geliştirmeye odaklanırken, bir yandan da tarım alanında bir kaynak oluşturarak, Anadolu Meraları ile birlikte sektörünün ilk Onarıcı Tarım Kılavuzu’nu yayımladı. Bu kılavuz, geleceğin tarımı için faaliyet gösterenlere bir rehber niteliğinde.

Onarıcı Tarım Kılavuzu’na ulaşmak için tıklayınız

temizsanayiAvrupa Komisyonu tarafından onaylanan Temiz Sanayi Anlaşması, sanayinin karbonsuzlaşmasını ekonomik büyüme fırsatına dönüştürmeyi amaçlıyor.

Avrupa Komisyonu yüksek enerji maliyetleri ve küresel rekabet baskısı karşısında, Temiz Sanayi Anlaşması’nı (Clean Industrial Deal) hayata geçiriyor. Anlaşma, sanayinin karbonsuzlaşmasını hızlandırmak, enerji fiyatlarını düşürmek, nitelikli iş fırsatları yaratmak ve şirketler için uygun bir iş ortamı sağlamak amaçlarını taşıyor.

Anlaşma kapsamında çelik, metal ve kimya gibi enerji yoğun sektörlerin temiz enerjiye geçişini sağlamak ve yüksek maliyetler karşısında rekabetçiliğini korumak için destekler sunulacak.

Diğer yandan, sanayinin yeşil dönüşümü ve karbonsuzlaşması için temiz teknolojilere ağırlık verilecek. Temiz enerji yatırımları ve elektrifikasyon artırılıp enerji verimliliği uygulamalarının yaygınlaştırılmasıyla ithal fosil yakıtlara bağımlılık azaltılacak. Avrupa’da üretilen temiz ürünlerin talebi de artırılacak. Kamu ve özel sektör ihalelerinde üye ülkelerde üretilmiş olması ön planda olacak.

Temiz üretim için finansman sağlanacak

Avrupa Birliği (AB), temiz üretimi desteklemek için 100 milyar avroluk bir fon oluşturacak ve sanayinin karbonsuzlaşmasını hızlandırmak için Sanayi Karbonsuzlaşma Bankası’nı kuracak.

Horizon Europe programı kapsamında Ar-Ge ve inovasyon projelerine özel fon ayrılacak. InvestEU düzenlemesi gözden geçirilecek ve 50 milyar avro finansman sağlanarak temiz teknoloji ile atık azaltımı desteklenecek.

Karbonsuzlaşma sürecinde döngüsel ekonomi önemli rol oynayacak

Döngüsel ekonomiyi teşvik etmek de anlaşmanın temel unsurlarından birini oluşturuyor. Bu kapsamda atıkların azaltılması, geri dönüşümün artırılması ve kaynakların daha verimli kullanılması hedefleniyor.

2026’da yürürlüğe girecek Döngüsel Ekonomi Yasası ile atıkların azaltılması, malzemelerin verimli kullanılması ve istihdam yaratılması hedefleniyor. 2030 yılına kadar AB’de kullanılan malzemelerin yüzde 24’ünün döngüsel olması amaçlanıyor.

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması basitleşecek

AB’nin küresel tedarik zincirlerini çeşitlendirmesi ve ekonomik güvenliğinin sağlanması için Temiz Ticaret ve Yatırım Ortaklıkları oluşturularak yeni ticari anlaşmalar yapılacak. Ayrıca, anlaşma Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (SKDM) basitleştirilmesi ve güçlendirilmesini de içeriyor.

SKDM, AB’ye ithal edilen karbon yoğun ürünlerin emisyonlarını fiyatlandırarak Avrupa sanayisinin rekabetçiliğini korumayı ve küresel karbon kaçağını önlemeyi amaçlıyor. Yeni düzenlemelerle SKDM süreci basitleştirilecek ve karbon fiyatlandırma sistemlerine sahip ülkeler için kolaylaştırıcı adımlar atılacak. Böylece sanayiye yönelik idari yükün azaltılması ve küresel karbon fiyatlandırmasının teşvik edilmesi hedefleniyor.

Bununla birlikte şirketlerinin ortak ham madde talebi oluşturmasına olanak sağlayacak bir ham madde tedarik mekanizması kurulacak. AB için Kritik Ham Maddeler Merkezi oluşturulacak ve toplu alımlar üzerinden daha uygun fiyatlar elde edilecek.

Düşük karbon ekonomisine geçiş sürecinde Beceri Birliği kurulacak ve temiz teknolojiler, dijitalleşme ve girişimcilik alanlarında iş gücünün yeni beceriler kazanması sağlanacak.

Ayrıca, Erasmus+ programı ile eğitim ve mesleki gelişimi desteklenerek 90 milyon avroluk fon sağlanacak.

AB ekonomisini güçlendirmek için bürokratik engeller azaltılacak ve üye devletler arasındaki politika koordinasyonu güçlendirilecek.

Kaynak : İSO Yeşil Blog