e-Bülten Haberleri

003

AB Komisyonu, AAAD’nin (Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Direktifi - Packaging and Packaging Waste Directive, PPWD) mevcut metninde yapılan değişikliklerin zaman çizelgesiyle ve sonraki adımlarıyla ilgili bazı ayrıntıları paylaştı. Etki değerlendirmesinin, taslak teklifin 2022 baharında düzenlenebilmesi amacıyla, kasım ya da aralık ayında Mevzuat İnceleme Kurulu'na sunulacağına vurgu yapıldı. Söz konusu taslağın büyük olasılıkla bir direktif olarak kalması bekleniyor (bir yönetmeliğe dönüşeceğini düşünmek için ne zaman ne de yeterli işgücü mevcut). Ek gereksinimler ve önlemlerin ise AAAD metnine değişiklik olarak eklenmesi düşünülmekte. 2021 yılı bitmeden başka herhangi bir paydaş müzakeresi veya çalıştayı da öngörülmemektedir. Bununla birlikte, AAAD'nin hükümlerinin değiştirilmesi ve potansiyel ek önlemlerin belirlenmesi için Komisyonu desteklemek amacıyla, dışarıdan başka bir danışmanla sözleşme imzalanması beklenmektedir. Bu durum ancak gelecek yılın başlarında, Mevzuat İnceleme Kurulu'nun tavsiyesinin uygulanmasından sonra gerçekleşebilir. Henüz açıklığa kavuşturulmamış ve teyide muhtaç olmakla birlikte, bu aşamada yeni paydaşların sürece katılımı da öngörülebilir. Buna ek olarak, geri dönüştürülmüş malzemelerden yeni ambalajlar üretilmesiyle ilgili sorumluluğun tanımlanma ihtiyacı ise halen devam etmektedir (Komisyon, ikincil hammaddelerin ambalajlara dahil edilmesi ile ilgili sorulara kimin yanıt vermesi gerekeceğini henüz belirlememiştir). Son olarak, AB Piyasaya Süren Listesi’nin oluşturulması konusu da hala düşünülmektedir.

Paris Anlasmasi

Paris Anlaşması 5 Ekim 2016 itibariyle, küresel sera gazı emisyonlarının %55’ini oluşturan en az 55 tarafın anlaşmayı onaylaması koşulunun karşılanması sonucunda, 4 Kasım 2016 itibariyle yürürlüğe girmişti. Ülkemiz ise Paris Anlaşması’nı, 22 Nisan 2016 tarihinde, New York’ta düzenlenen Yüksek Düzeyli İmza Töreni’nde 175 ülke temsilcisiyle birlikte imzalamıştı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanan Paris İklim Anlaşması, 7 Ekim 2021 tarihli ve 31621 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 

starbucks

Tek kullanımlık bardaklardan geri dönüştürülen Starbucks Circular Cup misafirlerini bekliyor!

Starbucks Türkiye, sürdürülebilirlik vizyonuna uygun olarak tek kullanımlık Starbucks bardaklarından geri dönüştürülerek elde edilen bardaklarını misafirlerinin beğenisine sunuyor.

Ürünlerinde yüksek kaliteyle birlikte sürdürülebilirliğe, etik standartlara ve hayvanlara kötü muamele yapılmadan elde edilmiş malzeme kullanımına odaklanan Starbucks; sektörü dönüştürecek girişimlere imza atmaya devam ediyor ve yeniden kullanılabilir bardak serisini de genişletiyor.

Starbucks, her yıl mağazalarından milyonlarca kullanılmış kâğıt bardak topluyor. Bu bardakların büyük bir bölümü, önce endüstriyel olarak temizleniyor ve eski kâğıt bardaklar daha sağlam, yeniden kullanılabilir bir bardak haline getirmek için güzelce parçalanıyor. Geri dönüştürülmüş bardaklar, bardakların dış katmanında kullanılmak üzere güçlü bir reçine oluşturabilmek için geri dönüştürülmüş bir plastikle karıştırılıyor. Kalıplar kullanılarak tamamen geri dönüştürülmüş malzeme tekrar bardak formuna dönüştürülüyor.

Altı adet tek kullanımlık bardaktan üretilen Starbucks Circular Cup, geri dönüşümlü kahve bardaklarına yeni bir soluk getirerek atık malzemelere sürdürülebilir bir çözüm sunuyor.

Serinin bir diğer ürünü Reusable bardaklar, çeşitlenen tasarımları ile sıcak ve soğuk alternatifleriyle misafirlerle buluşuyor.

Reusable serisi ürünlerini kullanmayı tercih eden misafirler her içecek alışverişlerinde 50 kuruş indirim kazanıyor.

Starbucks, bünyesinde oluşturulan sürdürülebilirlik ve pozitif kaynak amacını daha da ileriye taşımayı hedefliyor.

aysendincler

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, “Döngüsel İşler Atölyesi”nde atık malzemeleri ham maddeye çevirerek doğal kaynakların kullanımını azaltmayı ve üreticilerin ekonomisine katkı sunmayı hedefliyor. Avrupa Birliği (AB) hibe programı Horizon 2020 tarafından fonlanan “Pop-Machina” projesinin detaylarını İbb Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Ayşen Erdinçler anlattı.

Prof. Dr. Ayşen Erdinçler, sözlerine Pop Machina’nın bir araştırma ve inovasyon projesi olduğunu belirterek başladı. Şehirlerdeki üretici topluluklarının bir araya getirilmesiyle, burada yer alan kişilerin küçük ve orta ölçekli prototip yapmalarına imkan sağlanarak üretim alanlarının oluşacağını anlatan Erdinçler şöyle devam etti: “Odakta dezavantajlı grupların yer alacağı şekilde, vatandaşların kendi tasarladığı ürünleri hayata geçirmeleri amacıyla bu projeyi başlattık. Böylelikle onlara, doğrudan istihdam yoluyla değil, kendi tasarımlarıyla ticarileşmelerine fırsat yaratmak suretiyle, katkı sunmak istiyoruz. Döngüsel İşler Atölyesi, bu kapsamda oluşturulmuş bir çalışma alanı.”

İhtiyaç duyulan ekipman seçildi

Erdinçler, projenin aşamalarını anlatırken şunları söyledi: “Atölye hazırlanırken Barcelona Fab Lab ile birlikte yaptığımız çalışmada, vatandaşların prototip geliştirmek için ihtiyaç duyabilecekleri malzemeleri seçtik. Projenin her anlamda vatandaşların erişimine uygun hale getirilmesine büyük özen gösteriyoruz. Döngüsel İşler Atölyesi’nde ham maddemiz çoğunlukla kullanılmayan dekorlar, ahşap plakalar, plastik kapak gibi atık malzemelerden seçiliyor. Atölyede bu malzemeleri ham madde şeklinde kullanarak prototip üretmeleri konusunda vatandaşlara ilham olabilecek bazı eğitimler de vereceğiz. Sonrasında, vatandaşların kendi prototiplerini üretmelerine imkan sağlayacağız.”

Kurumsal atıklar, ham madde olarak kullanılıyor

Atık maddelerin ham maddeye dönüşüm sürecinden bahseden Erdinçler, “Döngüsel İşler Atölyesi’nde değerlendirilebilir kurumsal atıklarımızı ham madde olarak kullanıyoruz. Öncelikle kurum içerisinde oluşan atıklar, ‘plastik, ahşap ve metal’ olarak sınıflandırılıyor. Daha sonra vatandaşların üretmek istediği prototipin özelliğine göre işleniyor. Bu amaçla atölyeye küçük el aletlerinden, CNC tezgahına, ekstrüzyon ve enjeksiyon makinalarına kadar oldukça farklı ekipmanlar yerleştirdik. Vatandaşlar, proje kapsamında oluşturulacak dijital platform aracılığı ile ekipman ve malzeme stokunu da görebilecek ve randevu alarak Döngüsel İşler Atölyesi’nde uzman personelimiz eşliğinde atık malzemelerden prototiplerini oluşturabilecek” dedi.

Projede 23 ortak bulunuyor

Projenin, toplamda 23 ortakla birlikte yürütüldüğünün altını çizen Prof. Dr. Erdinçler, “Pilot uygulamada 7 şehirde benzer atölyeler oluşturuluyor. Bu şehirler; Yunanistan’da Selanik ve Pire, Hollanda’da Venlo, Belçika’da Leuven, İspanya’da Santander, Litvanya’da Kaunas ve Türkiye’de İstanbul. Projede ortak bir amaç olmasına rağmen atölyelerin eğitim, odak grup ve ekipman donanımının hazırlanması gibi konularda her şehrin potansiyeline uygun uzun bir teorik aşama yürütüldü. Bu aşamayı İstanbul’da uygulamak için Türkiye konsorsiyumu olarak; İSTAÇ, Koç Üniversitesi ve Planet Turkey ile birlikte çalışmalar yürüttük” şeklinde konuştu.

Ekonomiye ve çevreye büyük katkı

Atık maddelerin ham maddeye dönüştürülmesinin katkılarını da anlatan Erdinçler şu bilgileri de aktardı: “İstanbul, dünyanın en büyük mega şehirleri arasında yer alıyor. Dolayısıyla bertaraf edilmesi gereken atık miktarı birçok ülkeden oldukça fazla. Atığın, değerlendirilebilir ham madde olarak yaşam döngüsüne katılmasının sağlanması, ekonomiye ve çevreye ciddi katkı anlamına geliyor. Aynı zamanda yerel yönetim aracılığıyla vatandaşa sunulan bu ortak üretim alanları, şehirdeki üretici ekosistemiyle bir araya gelerek değer üretmeyi de mümkün kılıyor. Avrupa Birliği (AB), Ocak 2016’da sürdürülebilir kalkınma amacı doğrultusunda 17 hedef belirledi. Bu hedefler, büyükşehirlerin stratejik amaçlarına eklendi ve eylem planlarına entegre edildi.

Atık miktarının azaltılması, ikincil ham madde kullanımının artmasıyla birlikte, dünya nüfusunun yüzde 70’inin şehirlerde yaşadığını düşünürsek özellikle şehirlerin alacağı aksiyonlar, iklim değişikliği, kaynaklarda döngüsellik gibi konularda büyük etki oluşturacak. Bu bağlamda da 16 milyon nüfuslu İstanbul, büyük bir potansiyel taşıyor. Biz bu proje ile vatandaşlarda; yeniden kullanım, onarma ve tamir gibi kavramlar üzerinden ürünlerin ömrünü uzatmaları konusunda bir bilinç oluşturmayı düşünüyoruz ve bunu bir zincirin parçası olarak görüyoruz.”

Üreticilere online eğitim

Geçtiğimiz bir yıl içerisinde proje kapsamında her şehirden üretici potansiyeli olan kişilerin Barcelona Fab Lab (Dijital Prodüksiyon Laboratuvarı) ve IAAC (Katalonya Mimarlık Enstitüsü) tarafından oluşturulan programda online eğitim aldığını açıklayan Erdinçler, “Bu eğitimler, vatandaşlara verilecek eğitimlerin içeriklerini oluşturmak, üretici ekosistemi konusunda daha fazla bilgi sahibi olmak gibi temel konuları kapsıyor. Üretici şampiyonlarımızın katkısıyla etkinlik takvimi oluşturup projeyi hizmete alma konusunda çalışıyoruz. Biz, Döngüsel İşler Atölyesi olarak, ikincil ham madde kullanımı konusunda, ileri dönüşüm alanında uzman kişiler ve STK’lar aracılığı ile de etkinlikler düzenlemek istiyoruz. Burada amaç, kendini üretici diye tanımlayan vatandaşların üretici ekosisteme dahil olmasını sağlamak” ifadelerini kullandı.

Hedefimiz kendi kendine yeten şehirler oluşturmak

Ayşen Erdinçler geleceğe dair planlarını da ekleyerek sözlerini şöyle tamamladı: “Şehrin ve vatandaşların birçok fayda sağlayabileceği alanlar mevcut. Bunlardan en çarpıcı olanları, kullanılabilir atıkların kaynağında değerlendirilebilmesini sağlamaktır. En önemli hedefimiz burada yapılan çalışmalarla kendi kendine yeten şehirler oluşturmak. Proje kapsamında yapılan bu çalışmaları, Döngüsel İşler Atölyesi’ni mikro üretim alanları olarak görebiliriz. Öncelikle ‘Pop Machina’ projesi kapsamında biz, mümkün olduğu kadar fazla vatandaşa ulaşmak ve İstanbullunun bu alanda hayata geçirdiği girişimlerinin yerel yönetimler aracılığıyla büyümesine tanıklık etmek istiyoruz. Döngüsel İşler Atölyesi’yle birçok projeye katılmayı, farklı çalışmalar yaparak etkisini büyütmeyi istiyoruz. Bu hedeflerle oluşturulan, başvuru aşamasında 2 projemiz mevcut. Birçok farklı disiplin ve uzmanlığın bir araya gelerek oluşturduğu projelerle vatandaşımıza ve şehrimize değer yaratacak hizmetler üreteceğiz.”

Kaynak: İBB İstanbul Dergisi

gorsel 1

Türkiye’de 24 yerel yönetimin iklim kriziyle mücadelesini mercek altına alan “İklim İçin Kentler: İzleme & Değerlendirme Raporu” yayınlandı. Kadıköy Belediyesi iklim krizine yönelik çalışmalarıyla öne çıkan belediyelerden biri oldu.

350.org Türkiye, Türkiye’deki 24 yerel yönetimin iklim çalışmalarını incelediği raporunu yayınladı. Raporda, Aralık 2019’da Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşen İklim İçin Biz Varız deklarasyonuna imza atarak iklim krizine karşı somut adımlar atmayı taahhüt eden 6 büyükşehir belediyesi, 4 il belediyesi ve 14 ilçe belediyesinin gerçekleştirdikleri iklim eylemleri inceleniyor. 5 Aralık 2019’da gerçekleşen ortak deklarasyonda Türkiye genelinde toplam 24 büyükşehir, il ve ilçe belediyesi iklim krizine karşı yerelde mücadele edeceğini taahhüt etmişti.

24 yerel yönetimin içinde Kadıköy Belediyesi dışında yer alan yerel yönetimler şöyle:

• Büyükşehir Belediyeleri: Adana, Ankara, Aydın, Bursa, Erzurum, İzmir

• İl Belediyeleri: Bolu, Edirne, Rize, Tunceli

• İlçe Belediyeleri: Kadıköy, Acıpayam, Tepebaşı, Avcılar, Beşiktaş, Sarıyer, Sultanbeyli, Bornova, Çiğli, Karşıyaka, Fethiye, Çerkezköy, Bodrum, Ayvalık

İklim krizi ve COVİD-19 salgını, son bir yıl içinde yaşanan iklim felaketleri, yerel yönetimlerin iklim krizine karşı gerçekleştirdikleri eylemlerin mercek altına alındığı raporda, aynı zamanda belediyelerin yaşadığı zorluklar ve engeller de değerlendirildi.

Yerel yönetimler yolun başında

“İklim İçin Bizde Varız” deklarasyonun üzerinden bir yıldan fazla zaman geçtiğinin hatırlatıldığı raporda, geçen süre içinde kentlerin COVİD-19 pandemisinin etkisiyle beraber zor günler geçirdiği ve iklim krizi ile birleştiğinde kentlerdeki sosyal ve ekonomik hayatın her zamankinden daha büyük tehdit altında olduğunun altı çizildi. Kentlerde eş zamanlı krizlerle mücadele edebilmek için bilgi ve deneyim paylaşımına dayanan ortak bir mücadelenin her zamankinden daha fazla önemli olduğunun belirtildiği raporda, sivil toplum işbirliklerinin önemine dikkat çekildi.

Yerel yönetimlerin iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik icraatlarının krizin ciddiyetine ve aciliyetine cevap verecek düzeyin altında kaldığının savunulduğu rapora göre COVİD-19, iklim kriziyle mücadeleyi sekteye uğratan önemli bir unsur olarak öne çıkıyor. Bir diğer sorun ise belediyelerin dikey ve bürokratik bir idari yapıya sahip olması, kapasite yetersizliği, birimler arası koordinasyon ve eşgüdümün sağlanamaması, katılımcılık mekanizmalarının yeterince işletilememesi. Raporda, bu nedenlerin belediyelerin iklim eylemine yönelik olarak bazı iyileşmeleri ve düzenlemeleri hayata geçirmeye başlamış olmalarına rağmen eylemlerin hızının ve kapsamının yeterli seviyede olmasını engellediği belirtiliyor.