2030 hedefleri kapsamında tüm operasyonlarında net sıfır olmayı hedefleyen Anadolu Efes, 2021 yılında iklim krizi odaklı 107 milyon TL değerinde 104 projeyi hayata geçirdi. Şirket, değer zinciri boyunca da mümkün olan her noktada iş birlikleri kurarak, çevresel etkisini azaltmaya devam ediyor.
Bu kapsamda kurumsal kıyafetlerinin üretiminde de sürdürülebilirliği merkezine alan Anadolu Efes, sorumlu modanın önemli isimlerinden Gamze Saraçoğlu ve tekstilde sürdürülebilirlik anlayışıyla üretim yapan Tekstar ile iş birliği yaptı.
Yenilenen kreasyonda, Better Cotton Initiative (BCI)/ İyi Pamuk İnisiyatifi sertifikalı pamuklar kullanıldı. Bu sertifikaya sahip ürünler konvansiyonel pamuğa göre yüzde 60 oranında daha az karbon ayak izine sahip. Bunun yanı sıra koleksiyonun üretiminde 2 ton geri dönüştürülmüş elyaf malzeme tercih edildi. Uluslararası yenilenebilir enerji I-REC sertifikası kullanılarak ise üretimde yüzde 92 daha az karbon ayak izi oluşması sağlandı. Ayrıca koleksiyondaki ürünlerin sevkiyatı da FSC sertifikalı tedarikçilerden alınan yüzde 100 geri dönüştürülmüş karton kolilerle gerçekleşti. 40 parçadan oluşan 4 mevsim koleksiyonun üretimiyle, Sinop’ta kadın emeğinin ve kadınların iş hayatına katılımı da desteklendi.
Rapora göre CarrefourSA, 2020-2021 yıllarında 1 tona yakın gıda atığını kurtarırken, sıfır atık belgesi sahibi mağaza sayısını 69’dan 180’e yükseltti.
CarrefourSA, 2020-2021 yıllarını kapsayan ve Global Reporting Initiative (GRI) Standartlarına göre hazırlanan ilk Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayınladı. Raporda, ekonomi, doğru iş yeri, değer zinciri ve çevresel sorumluluk başlıkları ön plana çıktı.
“Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları”nı dikkate alarak kendi sürdürülebilirlik yaklaşımlarını geliştirdiklerini belirten CarrefourSA CEO’su Kutay Kartallıoğlu, bu yaklaşımı iş yapış modellerinin temel unsurlarından biri haline getirdiklerini söyledi. Global Reporting Initiative (GRI) Standartlarında belirtilen Raporlama Prensipleri doğrultusunda hazırlanan bu raporla, hem yüksek başarı sergiledikleri çalışmaları hem de kendilerini daha fazla geliştirmeleri gereken alanları tüm şeffaflığıyla paylaştıklarını dile getiren Kartallıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Rapor GRI’nın ‘kapsamlı’ raporlama sınıflandırmasına giriyor. Öncelikli konuların tamamında performans bilgilerimizi, olumlu ya da olumsuz, istisna gözetilmeksizin kamuyla paylaşıyoruz. Bunu yapan şirket sayısı sadece sektörde değil, tüm Türkiye’de çok az. Kaç adet etik araştırma başlatıldığını da hijyen ve kalite kontrolleri sonucu raftan çektiğimiz ürün sayısını da, her alanda kendi performansımızı nasıl ölçtüğümüzü de rakamlarla ve büyük bir samimiyetle paydaşlarımızla paylaşıyoruz. Bunları kendimize güvendiğimiz ve her zaman daha doğrusunu yapabileceğimize inandığımız için paylaşıyoruz.”
CarrefourSA’nın sürdürülebilirlik raporuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
https://www.carrefoursa.com/kurumsal/wp-content/uploads/2022/10/Surdurulebilirlik_Raporu.pdf
Bunge Gıda Türkiye ve EBRD arasında gerçekleştirilen iş birliği kapsamında; Komili Zeytinyağı, Ayvalık’ta kurulacak “Komili Zeytin ve Zeytinyağı Enstitüsü” için çalışmalarına başladı.
Bunge Gıda Türkiye ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) arasında sürdürülebilirlik projeleri alanında gerçekleştirilen iş birliği kapsamında, EBRD sponsorluğunda kuruluş çalışmaları başlayan “Komili Zeytin ve Zeytinyağı Enstitüsü” Ayvalık’ta açılacak.
Komili Zeytin ve Zeytinyağı Enstitüsü; öncelikli olarak kadın zeytin çiftçileri yetiştirme, iklim dostu, sürdürülebilir ve verimli çiftçilik pratiklerini öğretme ve organik zeytin üretimini destekleme başta olmak üzere üç temel amaca hizmet edecek.
Toplumların gelişmesi ve daha başarılı olması için kadın emeğinin odağa alınması gerektiğine sonuna kadar inanıyorum ve bu inançla; doğal olanı koruma yolunda kadın çiftçi ve çiftçi adaylarına destek olmak için kuracağımız “Komili Zeytin ve Zeytinyağı Enstitüsü” için çok heyecanlıyım diyen Bunge Türkiye Ülke Lideri Turgut Yeğenağa açıklamasında “Komili’de doğal olana sahip çıkmak ve doğal kalmasını sağlamak misyonu ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 1878 yılından süre gelen deneyimimiz, bilgi birikimimiz ve uzmanlığımız ile ürettiğimiz en iyi kalite zeytinyağını sevenleriyle buluşturuyoruz. Şimdi de bir ilki daha hayata geçirmenin mutluluğu içerisindeyiz çünkü zeytinyağı ve kültürünün geleceği için uzun zamandır kurmayı çok istediğimiz enstitümüz artık hayata geçiyor. Bu çok önemli, çünkü bu enstitü kurulduğunda zeytin ağacı yetiştirme ve bakımı alanlarında, Ege Bölgesi’nde kadın çiftçilerimizin modern tarım tekniklerine erişimleri artacak, en üst seviye bilgi birikimine sahip eğitmenlerden alacakları eğitimler ile hali hazırda mevcut olan bilgilerine bilgi katabilecekler. Bu enstitünün bir diğer önemli misyonu da tüm dünyada mücadele ettiğimiz iklim krizi konusunda tek çıkar yolumuz olacağını düşündüğüm; sürdürülebilir ve iklim dostu tarıma yönelme yolunda bilimin ışığında adımlar atacak olmasıdır. Ayrıca enstitümüzde organik zeytin yetiştiriciliği ve üretimi konusunda da çalışmalar hayata geçireceğiz. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) gibi uluslararası önemli bir kuruluşun yanımızda olması da çok değerli. Kuruluş çalışmalarını büyük bir inanç ve heyecanla başladığımız Komili Zeytin ve Zeytinyağı Enstitüsü’nün ülkemizin geleceği için önemli çalışmalara imza atmasını diler, EBRD başta olmak üzere Komili Zeytin ve Zeytinyağı Enstitüsü’ne emeği geçen ve geçecek olan herkese teşekkür ederim” dedi.
Tarımda Pozitif Gelecek Sempozyumu, tarım ekosisteminin paydaşlarını bir araya getirdi.
PepsiCo’nun İstanbul’da düzenlediği sempozyumda, “Tarımda Pozitif Dönüşüm: Yenileyici Tarım” başlıklı oturum gerçekleştirildi. Oturumda PepsiCo Vakfı Başkan Yardımcısı C.D. Glin, Anadolu Meraları Kurucu Ortağı Durukan Dudu ve Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlkay Dellal yenileyici tarıma yönelik değerlendirmelerde bulundu.
“Gıdaya Erişim ve Sürdürülebilir Gıda Sistemlerinin Oluşturulması” oturumunda ise Temel İhtiyaç Derneği Genel Müdürü Nil Tibukoğlu, “Topraktan Tabağa” girişiminin kurucusu, Sosyal Girişimci ve Şef Ebru Baybara Demir, Tarım ve Orman Bakanlığı Avrupa Birliği ile Uyum Daire Başkanı, Gıdanı Koru Kampanya Koordinatörü Zeynep Özkan sürdürülebilir gıda sistemini masaya yatırdı.
Sempozyumun son oturumunda ise “Tarımda Gelecek ve Genç Nesillerin Tarıma İlgisi” başlığı altında, Targi Kurucusu, çiftçi Ahmet Sümer, Tabit Akıllı Tarım Teknolojileri AŞ Kurucu Ortağı Tülin Akın, Susuz Tarım Çiftliği Kurucusu ve Üst Yöneticisi (CEO) Dr. Ece Aynur Onur, gençlerin tarıma ilgi duyması için neler yapılabileceğini iyi örnekler üzerinde konuştu.
Sempozyumda konuşan PepsiCo Global Kurumsal İlişkilerden Sorumlu Başkan ve PepsiCo Vakfı Başkanı Roberto Azevedo, PepsiCo’nun 60 yıldır Türkiye’de olduğunu ve global olarak PepsiCo’nun en önemli stratejik operasyonlarından birini Türkiye’de yürüttüğünü söyledi.
PepsiCo olarak son birkaç yılda sürdürülebilirlik konusundaki çabalarını tüm dünyada büyük ölçüde hızlandırdıklarını aktaran Azevedo, “Pep+ stratejisi kapsamında başta bugünkü buluşmamızın odağı olan tarım olmak üzere birçok başlıkta güçlü hedeflerimiz var. Türkiye’de bu hedeflerde şimdiden önemli ilerlemeler kaydetmiş bulunuyoruz. Türkiye’deki patates ve mısırımızın yüzde 100’ünü Sürdürülebilir Tarım Programımız aracılığıyla sürdürülebilir bir şekilde sağlıyoruz. Yenileyici tarım kapsamında Türkiye’de çok önemli çalışmalara imza atıyoruz. Agro Akademi ile Türk çiftçisine eğitim ve maddi destek sağlıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Azevedo, sürdürülebilir bir gıda sistemi için gelecekteki zorlukları ancak birlikte ve iş birliği içinde aşabileceklerini belirtti.
PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Evrim Şen de PepsiCo Türkiye’nin Pozitif Tarım çerçevesinde önemli işler hayata geçirdiğini ve çok geniş ölçeğe sahip bir tarım ekosistemi bulunduğunu anlattı.
Şen, “PepsiCo olarak sürdürülebilir bir gıda sisteminin hepimizin ortak meselesi olduğunu düşünüyor ve bu konudaki iş birliklerini destekliyoruz.” dedi.
İsveç İstanbul Başkonsolosluğu ve UNDP Türkiye, sürdürülebilirlik konusundaki hedeflerini, düzenledikleri “İsveç’ten Sürdürülebilir Lezzetler” resepsiyonunda paylaştı. İsveç İstanbul Başkonsolosu Peter Ericson ve UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, sürdürülebilir bir gelecek için, gıda tüketiminin kritik olduğuna dikkat çekti.
Dünyadaki nüfusun artması ve buna bağlı olarak doğal kaynakların tükenmeye başlaması tüm ülkeleri sürdürülebilirlik konusunda daha bilinçli olmaya itiyor. Birçok ayrı faktörün tetiklediği iklim değişikliği ve karbon salımı ise en çok gıda sektörünü etkiliyor.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA’lar) bünyesinde, “2030’a kadar perakende ve tüketici düzeylerinde kişi başına düşen küresel gıda atığının yarıya indirilmesi ve hasat sonrası kayıplar dâhil üretimdeki ve tedarik zincirlerindeki gıda kayıplarının azaltılması” SKA 12.3 hedefi olarak belirlendi.
BM'ye göre, küresel olarak, üretilen gıdanın yaklaşık yüzde 14'ü hasat ve perakende arasında kaybolurken, toplam küresel gıda üretiminin tahminen yüzde 17'si boşa gidiyor.
BM Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO) göre; sadece Türkiye'de her yıl 18 milyon ton gıda çöpe atılıyor. Bu rakam Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için 88 milyon tona çıkıyor.
Gıda kaybı ve israfı gıda sistemlerimizin sürdürülebilirliğini baltalarken, gıdalar kaybolduğunda veya israf edildiğinde, bu gıdayı üretmek için kullanılan su, toprak, enerji, emek ve sermaye dahil tüm kaynaklar boşa gidiyor.
İsveç İstanbul Başkonsolosu Peter Ericson ve UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton tarafından düzenlenen resepsiyon, sürdürülebilir bir gelecek için sürdürülebilir gıda sistemlerine dikkat çekmek, gıda israfına karşı mücadeleye destek vermek ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları konusunda farkındalık yaratmak amacıyla organize edildi. 12 Ekim’de verilen davetin tarihi, duyarlılık yaratmak için özellikle 29 Eylül Uluslararası Gıda Kaybı ve İsrafı Farkındalık Günü ile 16 Ekim Dünya Gıda Günü arasında olacak şekilde seçildi.
İsveç İstanbul Başkonsolosu Peter Ericson’un ev sahipliğini yaptığı gecede; İsveç Sarayı Şefi Nusret Altundağ’ın İsveç ve Türk mutfağının birleşimiyle sürdürülebilir gıdalardan hazırladığı özel menu misafirlere sunuldu. Hazırlanan menüde kullanılan malzemelerin doğal ve Ekim ayında Türkiye’de bulunabilen, mevsimsel ürünler olmasına özellikle dikkat edildi.
“Atıksız mutfak” uygulamalarının iklim değişikliğini önlemede önemli bir rolü olduğunu belirten İsveç İstanbul Başkonsolosu Peter Ericson; “Hepimizin bildiği gibi, gıda israfı bir dizi sosyal, ekonomik ve çevresel sonuç doğuran en büyük küresel sorunlardan biri. İsveç; gıda israfıyla mücadele konusunda birçok girişimde bulunarak ve sürdürülebilir gıda kültürünü teşvik ederek gıda israfına karşı mücadele de öncü ülkeler arasında yer alıyor” dedi.
Konuşmasına, gıda atığı hareketlerini durdurmaya yönelik düzenledikleri bilinçlendirme kampanyalarını ve özel sektör ile kamu sektörü tarafından geliştirilen yenilikçi çözümlere verdikleri desteği anlatarak devam eden Ericson, “İsveç Ulusal Gıda Ajansı, İsveç Çevre Koruma Ajansı ve İsveç Tarım Kurulu ile işbirliği içinde adımlar atarak, çiftlikten müşteriye ulaşan tüm süreç boyunca gıda israfını azaltmak üzere pek çok çalışma gerçekleştiriyoruz. İsveç Hükümeti, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları kapsamındaki Hedef 12.3'e uygun olarak; tüm gıda tedarik zinciri boyunca üretilen toplam gıda kaybını ve üretilen atığı azaltmayı hedefliyor. Bu hedefler; 2020'den 2025'e kadar toplam gıda atığı miktarını kişi başı en az yüzde 20 azaltmak ve 2025 yılına kadar gıda üretiminin artan payını, perakendeci ve tüketicilere ulaştırmak. Ayrıca İsveç Hükümeti olarak, Türkiye'nin “Sıfır Atık” girişimini, cesur ve iddialı planlarıyla sınırlı kaynakların verimli kullanımını teşvik etmesi, israfın önlenmesi, atıkların en aza indirilmesi ve yeniden kullanılması yönündeki çalışmaları bakımından oldukça önemli buluyor ve destekliyoruz” dedi.
UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton ise “COVID-19 pandemisi, yalnızca iki yıl içinde açlığın azaltılmasında elde edilen yirmi yıllık küresel ilerlemeyi tersine çevirdi. Bu dönemde ciddi gıda güvencesizliği olan insan sayısı iki katına çıkarak 135 milyondan 276 milyona ulaştı. Bu gerileme, tarımsal gıda sistemimizin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor ve dünyadaki tüm insanların her zaman sağlıklı bir beslenme düzenine sahip olmasını sağlamak için gıda mevcudiyetini artırma ihtiyacının altını çiziyor. Gıda israfını ortadan kaldırmak, tüm çözümlerin çok önemli bir parçası.” dedi.