Uluslararası Para Fonu (IMF), gelecek yıllarda önemli iklim finansmanına ihtiyaç duyulacağına dikkat çekti.
IMF, Küresel Finansal İstikrar Raporu'nun "Yükselen Piyasalarda ve Gelişmekte Olan Ekonomilerde Özel İklim Finansmanını Artırmak: Zorluklar ve Fırsatlar" başlıklı 2'inci bölümünü yayımladı. Raporda, yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerin, küresel sera gazı emisyonlarının 3'te 2'sini oluşturduğu ve birçoğunun iklim tehlikelerine karşı oldukça kırılgan olduğu vurgulandı. Raporda bu ekonomilerin 2050'ye kadar net sıfır sera gazı emisyonu hedefini sağlama yolunda ilerlemeleri halinde, yalnızca yenilenebilir enerjiye yönelik yatırım ihtiyaçlarının 2030 yılına kadar yılda 1 trilyon dolara ulaşabileceği kaydedildi. Emisyonları azaltma çabalarının Paris Anlaşması tarafından belirlenen küresel sıcaklık hedeflerinin gerisinde kalması halinde yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler için finansman ihtiyacının da keskin bir şekilde artacağı belirtilen raporda, tahminlerin emisyon seyrine bağlı olarak 2050'den sonra yıllık 520 milyar dolar ile 1,75 trilyon dolar arasında değiştiği bildirildi.
Küresel Atık Geri Dönüşüm Hizmetleri Pazarı’nın 2027 yılına kadar 77,6 milyar dolar gelir elde etmesi bekleniyor.
MarketStudyReport’un hazırladığı rapora göre, 2020 yılında 54,39 milyar dolar değerinde olan pazarın, 2021-2027 döneminde yüzde 5,2 oranında büyümesi öngörülüyor. Pazarın, aynı dönem içerisinde yüzde 7,8 yıllık bileşik büyüme oranı ile çalışma döneminin sonunda 657,111 milyon dolar toplaması bekleniyor.
Atık yönetimi konusunda oluşan farkındalık, artan nüfus, genişleyen şehirleşme ve hükümetler tarafından yapılan yeni düzenlemelerle birlikte geri dönüşüm hizmetleri pazarının hızla büyüyeceği öngörülüyor. Örneğin Dünya Bankası Grubu’nun verilerine göre, 2016 yılında, dünya genelinde günde 2,01 milyar ton katı atık üretildi. Üretilen katı atığın, 2050 yılına kadar yüzde 70 oranında artarak 3,4 milyar tona ulaşacağı tahmin ediliyor.
Atıkların tekrar üretime dahil edildiği döngüsel ekonomi endüstrisinde; odun, plastik, gıda, cam, elektronik, giyim ve tekstil atıkları gibi segmentler dünya genelinde döngüsel metotların yaygın olarak kullanıldığı alanlar olarak belirtilirken, artan nüfusun etkisiyle gıda atığının, diğer atık türleri içinde en büyük gelir payına sahip olarak öne çıktığı vurgulanıyor.
Raporun bir bölümünde “Küresel Atık Geri Dönüşüm Hizmetleri Pazarı” başlığı altında Asya Pasifik, Kuzey Amerika, Avrupa, Latin Amerika ve Dünyanın Geri Kalanı olarak bölgesel analiz de yapıldı. Buna göre Asya Pasifik, atık malzeme yönetimi konusunda artan farkındalığın yanı sıra şirketlerin ve devlet kurumlarının etkin atık geri dönüşümü için hayata geçirdiği uygulamalar sayesinde pazar payı açısından dünya çapında lider konuma ulaştı. Avrupa ve Kuzey Amerika’nın da 2021-2027 döneminde yüksek büyüme oranını yakalaması bekleniyor.
Ayrıca raporda bazı uluslararası markalar döngüsel ekonomik modelde önde gelen oyuncular olarak belirtiliyor. Bunlar; ZARA SA, Unilever plc, Sony Group Corporation, Panasonic Corporation, Nestle SA, International Business Machines Corporation, Inter IKEA Systems BV, Hennes & Mauritz AB (H&M), Cisco Systems Inc. ve Adidas AG.
“Değer” Kavramı Yeniden Anlamlandırılmalı
Yeni Zelanda’da yayımlanan yeni bir rapor ise, mevcut finansal sistemin döngüsel ekonomiye geçişi yavaşlatan engellerle dolu olduğunu gösteriyor.
Sustainable Business Network ve Grant Thornton’un ortak hazırladığı raporda, ekonomilerin doğal varlıkların tüketilmesi üzerine kurulduğu ve bu sayede elde edilen kazancın da başarı göstergesi olarak kabul edildiği belirtiliyor. Dolayısıyla mevcut finansal sistemin atık üretimini teşvik ettiği ancak atık geri dönüşümü konusunda yetersiz kaldığı ifade ediliyor.
Grant Thornton Sürdürülebilirlik ve Etki Lideri Michael Worth, işletmelerin sürdürülebilir bir şekilde üretilen ürünlerin piyasada rekabet edebilir hale gelmediği sürece bu modelden vazgeçmeyeceklerini söylüyor. Worth, halihazırdaki uygulamaların, şirketleri döngüsel ekonomi konusunda motive etmediğini ifade ederek yeni düzenlemelerin yapılması gerektiğinin de önemine değiniyor.
Rapor, “değer” kavramının döngüsel bir ekonomi bağlamında yeniden anlamlandırılmasının önemini vurguluyor. Bu kapsamda, değer kavramının maddiyat üzerinden değil, neyi koruduğumuz ve neyi dönüştürdüğümüz üzerinden yeniden adlandırılması gerektiği belirtiliyor.
Kaynak: İSO Yeşil Blog
Stanford Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, dünya çapında yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçişin maliyetinin altı yıl içinde geri kazanılabileceğini söylüyor.
Stanford Üniversitesi tarafından yapılan yeni bir araştırmada, 145 ülkeyi inceleyen araştırmacılar, temiz enerjiye geçmenin ve tüm enerji sektörlerini elektriklendirmenin elektrik kesintilerine veya fiyatlarda artışa yol açmayacağını belirtti. Araştırmaya göre fiyatlar hemen düşecek ve yüzde100 yenilenebilir enerjiye geçişin tüm ön maliyetleri sadece 6 yıl içinde geri ödenecekti.
Rapora göre temiz enerji, enerji birimi başına ortalama maliyeti yüzde 12 oranında azaltacak ve bu da toplamda yıllık yüzde 63 daha düşük enerji maliyeti sağlayacak.
Çalışma, Stanford Üniversitesi’nde inşaat ve çevre mühendisliği profesörü ve Atmosfer/Enerji Programı Direktörü Prof. Mark Z. Jacobson tarafından yönetildi. Jacobson’a göre, “Tüm enerji sektörlerini elektriklendirerek; temiz, yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimi; bu elektrikten ısı, soğuk ve hidrojen yaratmak; elektrik, ısı, soğuk ve hidrojenin depolanması; genişleyen iletim; ve bazı elektrik kullanım zamanını değiştirerek, her yerde güvenli, ucuz ve güvenilir enerji üretebiliriz.”
Jacobson, temiz, yenilenebilir bir enerji sistemine geçişte dünya çapında enerji kullanımının hemen yüzde 56 oranında azalacağını belirtiyor. Tasarruf, temiz enerjinin yakma sistemlerine göre verimliliği ve ayrıca fosil yakıt elde etmek için enerji harcamasına gerek kalmadığı için verimlilikten kaynaklanmaktadır.
Araştırma ekibi değerlendirmelerini yapmak için kara ve deniz rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi, güneş ısısı, jeotermal elektrik ve ısı, hidroelektrik ve az miktarda gelgit ve dalga elektriğine baktı. Piller, en yaygın elektrik depolama çözümüydü ve ekip, dört saatten fazla depolama süresine sahip pillerin gerekli olmadığını tespit etti.
Rapora göre, dünyadaki karbondioksitin yüzde 99,7’sini üreten 145 ülkedeki sistemleri güncellemek için tahmini 62 trilyon dolar gerekli olduğundan, fiyatlar düşük değil. Ancak yenilenebilir enerjiye geçiş, yılda 11 trilyon dolarlık anında tasarruf sağlıyor. Bu, eğer bu ülkeler sadece değişikliği yapmaya istekli olsaydı, dünyanın altı yıl gibi kısa bir sürede peşin maliyetleri dengeleyebileceği anlamına geliyor.
Jacobson ve ekibi, dünyanın 2050’ye kadar kesinlikle yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçmesini tavsiye ederken, ekibin hedefi, 2030 yılına kadar dünyanın yüzde 80’inin geçişi gerçekleştirmesini sağlamak.
Araştırmaya aşağıdaki link üzerinden ulaşabilirsiniz:
https://web.stanford.edu/group/efmh/jacobson/Articles/I/145Country/22-145Countries.pdf
Birlik, Birleşmiş Milletler Çevre Asamblesi’nde alınan karar ile kuruldu.
Küresel plastik kirliliğine son vermeyi amacı ile Ruanda ve Norveç hükümetlerinin öncülüğünde “Plastik Kirliliğini Durdurmak İçin Yüksek Azimli Koalisyon” kurulduğu bildirildi.
22 Ağustos 2022 günü resmî olarak kurulan koalisyonun diğer üyeleri ise Kanada, Peru, Almanya, Senegal, Gürcistan, Kore Cumhuriyeti, Birleşik Krallık, İsviçre, Portekiz, Şili, Danimarka, Finlandiya, İsveç, Kosta Rika, İzlanda, Ekvador, Fransa ve Dominik Cumhuriyeti ülkeleri oldu.
Koalisyon tarafından konu ile ilgili yapılan açıklamada koalisyonun kurulma fikrinin kaynağının geçtiğimiz Mart ayında gerçekleşen Birleşmiş Milletler Çevre Asamblesi (UNEA) kapsamında alınan bir karar olduğu bilgisini verildi.
Asamblede üzerinde mutabık kalınan karar küresel plastik kirliliğini sona erdirmek için uluslararası yasal bağlayıcılığı olan bir araç geliştirilmesine yönelik müzakerelerin başlatılmasına yönelik adımlar atılmasını içeriyordu.
Koalisyonun açıklamasında uluslararası bağlayıcılığı olan bir araç geliştirilmesine yönelik bu kararın Paris İklim Anlaşması’nın ardından ilk olmasının önemine vurgu yapıldı.
2024 yılında bir anlaşma metninin kabul edilmesi için çalışmalar yürütecek Koalisyon, 2040 yılında plastik kirliliğinin son bulmasını hedefliyor.
Koalisyonun üyeleri önümüzdeki haftalarda ABD’nin New York şehrinden düzenlenecek Birleşmiş Milletler Genel Asamblesi sırasında bir araya gelerek bundan sonra atılacak adımları görüşecek.
Hükümetlerarası Müzakere Komitesi de ilk toplantısını 28 Kasım tarihinde Uruguay’ın Punta del Este kentinde yapacak.
Koalisyon temel olarak üç stratejik hedef belirlemiş durumda. Bunlar; plastik tüketimini ve üretimini sürdürülebilir düzeylerde sınırlamak, çevreyi ve insan sağlığını koruyan plastikler için döngüsel bir ekonomi oluşturmak, plastik atıkların çevreye duyarlı bir şekilde yönetilmesini ve geri dönüştürülmesini sağlamak.
Atık miktarı katlanarak artacak
Koalisyonun açıklamasında OECD çalışmasında göre 2019’da 460 milyon ton olan yıllık plastik tüketiminin, herhangi bir önlem alınmadığı takdirde 2060 yılında 1,231 milyar tona yükseleceğine dikkat çekildi.
Bununla birlikte açıklamada mevcut eğilimin devam etmesi halinde nehir ve göllere her yıl karışan plastik miktarı 2019’daki 109 milyon ton seviyesinden 2060 yılında 348 milyon tona, okyanuslara karışan plastik miktarı ise 30 milyon tondan 145 milyon tona ulaşacağı bilgileri paylaşıldı.
Kaynak: Yesilekonomi.com
Avrupa Konseyi, “55’e Uyum” paketi kapsamında yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği yönergelerini müzakere ederek yeni bir yasa tasarısı oluşturdu.
Yeni yasa tasarısının nihai metninin oluşması için Konsey’in Avrupa Parlamentosu ile müzakerelere başlaması planlanıyor.
Enerji üretimi ve kullanımı Avrupa Birliği’nin (AB) emisyonlarının yüzde 75’ini oluşturuyor. Uzlaşmaya varılan yeni hedefler, AB’nin 2030 yılına kadar 1990 seviyelerine kıyasla net sera gazı emisyonlarını en az yüzde 55 oranında azaltma hedefine önemli bir katkı sağlayacak.
Fransa Enerji Dönüşümü Bakanı Agnès Pannier-Runacher, uzlaşmaya varılan başlıkların Ukrayna’daki savaş göz önüne alındığında enerji için Rusya’ya olan bağlılığın azaltılmasına yardımcı olacağını belirterek; “Üye devletlerin bu iki yönerge üzerindeki anlaşması, küresel ısınmaya karşı mücadelede atılmış büyük bir adım. Büyük miktarda yenilenebilir enerji dağıtımı ve enerji tasarrufunda önemli çabalarla enerji sistemlerimizi karbondan arındırmak, iklim hedeflerimize ulaşmak için çok önemli.” dedi.
Sektörlere özel hedefler belirlendi
Konsey, yenilenebilir kaynaklardan sağlanacak enerjinin, elde edilen toplam enerji içerisindeki payını yüzde 32’den yüzde 40’a çıkarma kararı aldı. Üye devletlerin, yeni hedefe ulaşmak için 2023 ve 2024’te güncellenecek olan Ulusal Enerji ve İklim Planları’nda (National Energy and Climate Plans, NECP) belirlenen ulusal katkı paylarını artırmaları gerekecek. Ek olarak; yenilenebilir enerjilerin entegrasyonunu hızlandırmak için Konsey, sektörlere özgü hedefler belirlemek üzere anlaşmaya vardı.
Konsey taşımacılık sektörüne, 2030 yılına kadar sera gazı yoğunluğunun yüzde 13 oranında azaltılması veya sektörde tüketilen enerjinin yüzde 29’unun yenilenebilir enerjiden elde edilmesi arasında seçim yapma olanağı tanıyacak.
Yapılan oylamada, havacılık sektörü için ücretsiz emisyon izinlerinin 2027 yılına kadar aşamalı olarak kaldırılması da kabul edildi. Sürdürülebilir havacılık yakıtlarının (Sustainable Aviation Fuel, SAF) kullanımının yaygınlaştırılmasına yönelik oluşacak maliyetleri karşılamak için aşamalı olarak kaldırılan ücretsiz tahsisatların 20 milyonu sektöre hibe edilecek.
Konsey, deniz taşımacılığı emisyonlarını Emisyon Ticaret Sistemi (Emission Trading System, ETS) kapsamına dahil etmeyi de kabul etti. Deniz taşımacılığına büyük ölçüde bağımlı olan üye devletler bu karardan en fazla etkilenecek ülkeler olacağından, Konsey, açık artırmada verilen tahsisatların yüzde 3,5’ini bu üye devletlere dağıtma kararı aldı.
Enerji tüketiminde tasarruf sağlanacak
Mayıs 2022’de Komisyon tarafından önerilen RepowerEU planının öncelikleri doğrultusunda yenilenebilir enerji projeleri için gerekli izin prosedürlerinin işleyişinin hızlandırılmasını kararlaştıran Konsey, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden sonra, AB’nin Rus fosil yakıtlarına bağımlılığını sonlandırma planı kapsamında yenilenebilir enerjilerin dağıtımını hızlandırmayı hedefliyor.
Konseyde, 2030 yılına kadar AB düzeyinde enerji üretimi ve tedariki için kullanılan enerjiyi ifade eden birincil enerji tüketiminin yüzde 39, son kullanıcılar tarafından tüketilen enerjiyi temsil eden nihai enerji tüketiminin yüzde 36 oranında azaltılması da onaylandı.
Yeni kararlara göre üye ülkeler, 1 Ocak 2024’ten itibaren yıllık nihai enerji tüketiminin yüzde 1,1’i oranında tasarruf sağlayacak. Bu oran, 1 Ocak 2026’dan itibaren yüzde 1,3 ve 1 Ocak 2028’den 31 Aralık 2030’a kadar yüzde 1,5 olarak artırılacak.
ETS ve SKDM’de yeni hedefler
ETS kapsamındaki sektörlerde 2030 yılına kadar emisyonların yüzde 61’inin azaltılması hedefinin sürdürülmesinde mutabık kalan Konsey ayrıca, yeniden temellendirme kapsamında genel emisyon tavanının bir kereye mahsus azaltılmasını ve emisyon üst sınırının yıllık azaltım oranının yılda yüzde 4,2 oranında artırılmasını onayladı.
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism, CBAM – SKDM) kapsamındaki sektörlerle ilgili olarak Konsey, 2026 ile 2035 arasındaki on yıllık bir süre boyunca SKDM tarafından ilgili sektörlere yönelik ücretsiz tahsisatların aşamalı olarak sona erdirilmesi önerisini kabul etti. Bu sektörlerin karbondan arındırılması için gereken destek, İnovasyon Fonu’ndan sağlanacak. Konsey ayrıca Komisyon’dan ihracatta karbon kaçağı da dahil olmak üzere SKDM’nin etkilerini takip etmesini ve ek önlemlere ihtiyaç olup olmadığını değerlendirmesini istedi.
Modernizasyon Fonu ile ilgili olarak Konsey, ilave tavanın yüzde 2,5’inin açık artırmaya çıkarılması, öncelikli yatırımların payının ise yüzde 80’e çıkarılmasını talep etti. Konsey, Modernizasyon Fonu’ndan yararlanan üye ülkeler listesinin genişletilmesine de karar verdi. Doğal gaz projeleri ilke olarak Fon’dan yararlanamayacaklar. Ancak Konsey, fondan yararlanacakların belirli koşullar altında doğal gaz projelerini finanse etmeye devam etmelerine izin verecek bir geçiş tedbiri getirdi.
Konsey ve Parlamento bu aşamadan sonra iki yönergenin nihai metni üzerinde anlaşmak için müzakerelere başlayacak.
Kaynak: İso Yeşil Blog