e-Bülten Haberleri

002ÇEVKO Vakfı olarak Laboratoires Expanscience / Mustela‘nın neredeyse tüm üst düzey çalışanları ile Genel Müdür başkanlığında çok faydalı olduğuna inandığımız bir toplantı gerçekleştirdik.


İklim krizi konusunda herkes rahatsız ama bireyler de geneli itibari ile harekete geçmiyor, bir şeyler bekliyor kendine göre.

Konusunun önde gelen birçok firmasında olduğu gibi Laboratoires Expanscience’nda iklim krizine destek sağlayabilmek için ciddi hedefleri ve adımları var. Biz ise bireyler olarak bu konuda neler yapabileceğimizi birlikte değerlendirdik.

001ÇEVKO Vakfı, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) iş birliğinde geçen yıl başlattığı ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle masaya yatırmaya devam ediyor. 2022 yılı ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nin dördüncüsü, Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları başlığıyla gerçekleştirildi. EGD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen söyleşide; L’Oréal Türkiye ve Unilever’in uygulamaları aktarıldı.

Özellikle son beş yıldır “iklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş”e odaklanan ÇEVKO Vakfı, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle ele alıyor.

"ÇEVKO Vakfı Söyleşileri " bu yıl da tüm hızıyla devam ediyor. Ekonomi Gazetecileri Derneği Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu'nun hazırladığı söyleşilerin dördüncüsü, Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları başlığıyla gerçekleştirildi. Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Celal Toprak moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen online söyleşide; L’Oréal Türkiye ve Unilever’in uygulamaları aktarıldı. Söyleşinin bu ayki konukları ise L’Oréal Türkiye Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü İrem Karaoda ile Unilever- NAMETR-Çevre Uyum Müdürü Buket Özbekle Apaydın oldu.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “Birlikte eyleme geçmeliyiz.”

Çevrim içi toplantının açılışında, EGD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Celal Toprak, "ÇEVKO Vakfı Söyleşileri”nin önemini vurgulayarak ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’e verdi. ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ise farkındalık oluşturmak kadar eyleme geçmenin de elzem olduğunun altını şu sözlerle çizdi:

“ÇEVKO Vakfı üyesi şirketlerin iklim krizi ile savaşım konusunda örnek uygulamalarını, EGD işbirliğinde gündeme getirmeyi sürdürüyoruz. Sürekli vurguladığımız üzere, bu konuda hem farkındalık yaratmak, hem de eyleme geçmek önem taşıyor. Uluslararası bir tıp dergisinin, 18-25 yaş arası gençler arasında gerçekleştirmiş olduğu bir çalışma, genç kuşağın iklim değişikliğine karşı çaresizlik, suçluluk, kaygı ve öfke duyduğunu ortaya koyuyor. İklim değişikliğinin birtakım psikolojik sorunlara yol açabileceği de söylenmekte. Çözüm ise eyleme geçmekte yatıyor. Atıkların toplanması, ormanların rehabilite edilmesi gibi çalışmaların içerisinde yer almanın bireylerde çaresizlik, suçluluk, öfke ve kaygı gibi olumsuz duyguların aşılmasına katkı sağladığı bildiriliyor. ÇEVKO Vakfı olarak, bu yıl üyelerimizle birlikte sahil temizliği, orman rehabilitasyonu gibi pek çok eylem gerçekleştirdik. Bugün dinleyeceğimiz üyelerimiz örnek çalışmalarıyla ülkemizin diğer sanayi kuruşlarına örnek olmakta, toplumsal sorumluluk açısından çok önemli bir görevi yerine getirmekteler. Etkinliğimize katılanlara teşekkür ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.”

L’Oreal Türkiye: Bir Güzellik Şirketi Dünyayı Değiştirebilir Mi?

L’Oréal Türkiye Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü İrem Karaoda, sürdürülebilirlik çalışmaları hakkında bilgi vermeden önce her gün kendilerine “Bir güzellik şirketi dünyayı değiştirebilir mi?” sorusunu sorduklarını belirtti. Bu soruyu katılımcılara da soran Karaoda, sözlerine şöyle devam etti: “Yaptığımız işin kalbinde bu soru var: Bir güzellik şirketi dünyayı değiştirebilir mi? Şuna inanıyoruz: Devrimlerini aşkla yapar ve tüm paydaşlarını bu seferberliğe dahil ederse, Evet! Bunun kalbinde ise üç ana devrim yatıyor: İlki, dijital dönüşüm. İkincisi, bugün ele alacağımız sürdürülebilirlik/ yeşil devrim. Üçüncüsü de anlamlı markalar yaratma devrimi. Sürdürülebilirlik programımız Gelecek İçin L’Oréal’in en büyük özelliği ve benzerlerine göre farkı, kapsayıcılığı. L’Oréal olarak etkimizi yüzde 1’den yüzde 100’e çıkarıyoruz, dedik ve tüm paydaşlarımızı, tedarikçilerimizi, iş ortaklarımızı, müşterilerimizi bu sürece dahil etmek, liderlik etmek üzere yola çıktık. Gelecek İçin L’Oréal Sürdürülebilirlik Programımızla odağımız; kendi iş yapış şeklimizi ‘gezegenimizin sınırlarına’ saygı duyarak dönüştürmek. Yani kendimizi dönüştürmek. Kendimizle sınırlı kalmayarak tüm iş eko-sistemimizi güçlendirmek, daha kapsayıcı olmak. Son olarak, dünyanın yüzleştiği, acil olarak önlem alınması gereken çevresel ve sosyal zorlukların çözümüne ‘somut ve ölçülebilir’ katkılarda bulunmak.

L’Oréal Türkiye Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü İrem Karaoda, Sürüdürülebilirlik programı ile ilgili şunları söyledi: “İklim Değişikliği, Su Güvenliği ve Orman” olmak üzere üç çevresel temanın tümü için altı yıl üst üste ‘3A’ skoru almayı başaran ilk ve tek şirket olduk (Karbon Saydamlık Projesi/ CDP Worldwide tarafından). Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesi’nde L’Oréal Global Compact tarafından iş dünyasının en kapsamlı sürdürülebilirlik programı olarak tanındık. En kapsamlı bu sürdürülebilirlik programını neye göre dizayn ettiniz, derseniz… Altı ana konu başlığımız var. İklim, su, kaynaklar, biyoçeşitlilik, toplumlar ve iş eko sistemi. İklimdeki hedeflerimizin ilki, 2025 yılına kadar yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanmak. Ürünlerimizin sevkiyatında oluşan karbon salımını yüzde 50 oranında azaltmak... Ayrıca stratejik tedarikçilerimizin karbon salımını yüzde 50 oranında ve tüketicilerimizin ürün tüketiminden kaynaklanan karbon salımını yüzde 25 oranında azaltmayı hedefliyoruz. Endüstride kullanılan suyun yüzde yüz geri dönüşümü, ürünlerimizin kullanımından kaynaklanan su kullanımını yüzde 25 oranında azaltmak, su eko-sistemlerine saygılı formüller yaratmak için Çevresel Test Platformları oluşturmak ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı ile ortak hedeflerle ilerliyoruz. Kaynaklar konusundaki hedeflerimiz ise yüzde 100 oranında yeniden doldurulabilir, yeniden kullanılabilir, geri dönüşüme kazandırılabilir veya biyolojik olarak bozulabilir plastik ambalajlar, ambalajlarda geri dönüşüme kazandırılmış maddelerden veya biyolojik temelli kaynaklardan üretilen plastik, geri dönüşüme ve yeniden kullanıma kazandırılan saha atıkları, döngüsel ekonomiye uygun eko-dizayn stantlar, biyolojik temelli, bol bulunan minerallerden veya yüzde 95 oranında döngüsel süreçlerden elde edilen içeriklerin kullanıldığı formüller ve ambalaj yoğunluğunun yüzde 25 oranında azaltılması. Biyo-çeşitlilik başlığı altında biyolojik temelli içeriklerin izlenebildiği formül ve ambalajlara döneceğimizi taahhüt ediyoruz. Ayrıca biyo-çeşitlilik üzerinde olumlu bir etkiye sahip tesis ve operasyon binaları da hedeflerimiz arasında. Toplumlar konu başlığında, ihtiyaç sahibi kadınların desteklenmesi için 50 milyon Euro fonumuz var. Bozulan eko-sistemlerin bir milyon hektarlık kısmının iyileşmesi ve döngüsel ekonominin desteklenmesi için de 100 milyon Euroluk bir fonumuz daha bulunmakta… Sonuncusu da iş eko-sistemi. Stratejik tedarikçilerimizin çalışanlarının geçimlerinin garantiye alınması, grup ürünlerinin eko-dizaynla üretilmesi hedeflerimiz arasında. Markalarımızın sosyal programlarından minimum 3 milyon kişi yararlanacak, toplumun dezavantajlı kesimlerinden de en az 100 bin kişiye de istihdam sağlayacağız. Türkiye’de bu hedefler doğrultusunda neler yaptık? İki hareket olarak konumlandırıyoruz. İlki “Geri Dönüşüm Hareketi”. E-ticaretimizi yüzde 100 plastiksiz şekilde gerçekleştiriyoruz. Carbios isimli bir startup ile sonsuz kez geri dönüştürülebilen plastikten üretilen ilk kozmetik şişesine imza atmaktan dolayı gururluyuz. Merkez ofisimizde atıklardan kompost üretimi, ileri dönüşüm başlığı altında makyaj stantları (36 okula kitaplık/ kedi evi/ oyuncak dolabı), teşhir malzemelerinin yüzde 100 eko-dizayn olması ve Garnier “Yeşil Bir Adım” projesiyle geri dönüşüme yine katkı sunmaktan dolayı mutluyuz. L’Oréal Professional Serie Expert serisinde yüzde 95 oranında geri dönüştürülmüş plastik kullanılıyor. DIA Light serisinde yüzde 95 geri dönüştürülmüş alüminyum ve yüzde 100 dönüştürülmüş plastik geri dönüştürülebilir kutu mevcut. La Roche_Posay markamızda kartondan ambalaj, Armani My Way parfümünün yeniden doldurulabilir şişesi ve Kiehl’s markamızın geri dönüştür ve ödülünü al projesi de ‘Geri Dönüşüm Hareketi’nin önemli ayakları… Başka bir startupla da iş birliğimiz var: Çevre Koruma Hareketi başlığımız altında yer alan, su tüketimini yüzde 65 azaltan duş başlığı (Gjosa Water Saver). Fabrikamızda yüzde 72, merkez ofisimizde yüzde 60 oranında yenilenebilir enerji kullanıyoruz. Su tasarrufu amacıyla 6 bin litre yağmur suyunu yeniden kullanıma sunuyoruz, bahçe sulamasında kullanıyoruz. Garnier çevresel ve sosyal etki etiketleme sistemi başlattı ki tüketiciler A’dan E’ye bir sıralama çerçevesinde ürünün çevreye etkilerini görebiliyor. Ecobeauty Score Konsorsiyumu (42 paydaş ile çevresel etki standardı) ve Biotherm’in ambalajdan satışa sürdürülebilir malzemeler kullanması da diğer çalışmalardan. Su konusunda da liderlik etmeyi planlıyoruz. L’Oréal Türkiye İstanbul üretim tesisimiz, “suyu dönüştürerek kullanan su dostu” bir fabrika haline gelecek. Her yıl 50 milyon litre su tasarruf edilmesi planlanıyor ki bu da 53 bin İstanbullunun bir günlük su tüketimine eş değer bir oran. 2022’nin son çeyreğinde hayata geçirmeyi planlıyoruz. Güçlerimizi birleştirerek dünyayı değiştirebiliriz!”

Unilever: Sürdürülebilir Yaşamı Yaygınlaştırmak İçin Ne Yapmalıyız?

Unilever NAMETR (Unilever Kuzey Afrika, Orta Doğu, Türkiye ve Rusya) Çevre Uyum Müdürü Buket Özbekle Apaydın, Unilever’in sürdürülebilirlik yaklaşımı hakkında önemli bilgiler verdi:

“Hedefimiz, Sürdürülebilir Yaşamı Yaygınlaştırmak. Özellikle iklim ve döngüsel ekonomi çerçevesinde uygulamalarımızı paylaşmak istiyorum. Unilever, 190’dan fazla ülkede operasyonlarına devam ediyor. 148 bin çalışanıyla faaliyet gösteren, dünyanın önde gelen kişisel bakım, ev bakım, güzellik, sağlık, beslenme ve dondurma şirketlerinden biri. Her gün 3.4 milyar tüketiciye ulaşıyoruz. Unilever olarak Türkiye’de altı fabrikamız ve 5 binden fazla çalışanımızla faaliyet gösteriyor ve 32 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. 29 markamızla, en az 1 ürünümüzle her hanede yer alıyoruz. Unilever Türkiye genelinde kadın liderlerin tüm liderlere oranı ise yüzde 50. Unilever bir amacı olan şirketlerin kalıcı olduğuna, bir amacı olan insanların geliştiğine ve bir amacı olan markaların büyüdüğüne inanıyor. Dünyanın karşı karşıya olduğu sorunların aşılması için devletler yoğun çalışıyorlar, ancak iş dünyası ve markalar da çözümün bir parçası olmak zorunda. 2010-2020 yılları arasında uyguladığımız Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı ile dünya genelinde 1.3 milyar insanın sağlığının ve esenliğinin geliştirilmesine destek olduk. Ürünlerimizin sera gazı etkilerinde yüzde 10 azaltım sağladık, tüketici atıklarının ayak izini de yüzde 34 oranında azalttık. 2.6 milyon küçük işletme sahibine destek sağladık, ürünlerimizin yüzde 67’sinin sürdürülebilir yöntemlerle tedariğini sağladık. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini operasyonlarına entegre eden ilkler arasındaydık. 10 yılın sonunda sürdürülebilirlik konusundaki ajandamız sona ermedi. 2020 yılında Unilever Sürdürülebilir Yaşam Pusulası stratejimizi lanse ettik. Bu yeni iş stratejimiz 1 milyar Euro’luk İklim ve Doğa Fonu’nu, 2039 yılında tüm ürünlerin üretiminden kaynaklı emisyonlarda karbon nötr olmasını, 2023 yılına kadar ağaçsızlandırmadan arınmış bir tedarik zincirini, yeni jenerasyon çiftçileri ve küçük işletmeleri güçlendirmeyi, 2030 yılına kadar ürün formülasyonlarını biyobozunur hale getirmeyi ve 100 adet su koruyuculuğu (Water Stewardship) programını hayata geçirmeyi de içeren birçok hedefi içinde barındırıyor… Ekosistemimiz içinde 4R Stratejimiz mevcut. Bu stratejiyi azalt, yeniden kullan, geri dönüştür ve geri kazan olarak özetlemek mümkün (Reduce/ Reuse/ Recycle/ Recover). Bu strateji kapsamındaki yatırımlarımızı da temiz teknoloji fonumuz aracılığıyla gerçekleştiriyoruz. 2021’de Türkiye’de toplamda 1.8 milyon Euro değerinde sürdürülebilir teknoloji yatırımına imza atıldı. 2010-2020 döneminde Türkiye’deki fabrikalarımızda karbon emisyonlarında yüzde 55 azalma sağlanırken 2010 yılından bugüne üretim süreçlerinde kullanılan enerjide ürün başına yüzde 17 azaltma kayıtlara geçti. ‘Çöplüğe Sıfır Atık’ uygulamamız da hala devam ediyor.”

Şirketin tüm fabrikalarında yüzde 100 yenilenebilir kaynaklardan elektrik enerjisi kullanımı ve ‘çöplüğe sıfır tehlikesiz atık’ sisteminin mevcut olduğunu ifade eden Buket Özbekle Apaydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Güneş, rüzgar ve yenilenebilir termal enerji kaynaklarına odaklanan karbonsuzlaştırma çalışmalarımız devam ediyor. 2025’e kadar yeni hedeflerimiz de var. Atık toplama ve işleme konusunda yatırım ve doğru ortaklıklarla, geri dönüştürülmüş plastik satın alımı ve kullanımıyla, piyasaya sürdüğümüz ambalajların toplama bedelini doğrudan ödediğimiz ‘Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Planları’ ile sattığımızdan daha fazla plastiği toplayıp işleyeceğiz. ÇEVKO ile çalışıyoruz bu konuda da. İlk kullanılan plastiği ciddi şekilde azaltacağız. Ülkemizde PCR alt yapısını da desteklemeye devam edeceğiz.”

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, konuşmacılara teşekkür etti ve bu söyleşide olduğu gibi şirketlerin yaptıkları çalışmaları paylaşmalarının bir kez daha önemine değindi.

Ekonomi Gazetecileri Derneği Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Çalışma Grubu'nun hazırladığı söyleşilerin dördüncüsünü, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/user/CEVKOVAKFI

adidas bozcaada revadidas sponsorluğunda gerçekleştirilen adidas Bozcaada Yarı Maratonu bu yıl Run For The Oceans kapsamında sürdürülebilirlik temasıyla 4 Haziran Cumartesi günü 2 bine yakın katılımcıyla koşuldu. İki güne yayılan maratonda hafta sonunda çeşitli doğa, sürdürülebilirlik sanat ve spor aktiviteleri ile partiler düzenlendi.

Denizlerdeki plastik atık kirliliğine dikkat çekerek bu konuda bir önlem alınması için Parley ile birlikte Run For The Oceans’ı başlatan adidas’ın bu kapsamda düzenlediği adidas Bozcaada Yarı Maratonu 4 Haziran’da koşuldu. adidas 4-5 Haziran tarihlerindeki etkinliklerle uzun bir hafta sonu olarak planladığı maratonla yaza merhaba derken, sürdürülebilir bir dünyanın önemine de dikkat çekti.

adidas Bozcaada Yarı Maratonu ve 10 K Koşusu, Türkiye’den ve Almanya, Litvanya, Yunanistan, İsviçre, Belarus, Fas gibi dünyanın dört bir yanından profesyonel ve amatör yaklaşık 2 bin katılımcıyla 4 Haziran Cumartesi günü gerçekleştirildi. Adanın doğal güzelliği, temiz havası, tarihi dokusunun sporla birleştiği adidas Bozcaada Yarı Maratonu’nda bir festival havası yaşanırken Bozcaada’da katılımcılar, yazın başlangıcını Türkiye’nin en özel noktalarından birinde, koşarak kutladılar.

Bozcaada’nın doğal güzelliği içerisinde zorlu bir parkurda gerçekleştirilen organizasyonda Yarı Maraton 21K ve 10K olmak üzere iki kategoride koşuldu. 08.30’da adidas runners koçları eşliğinde yapılan ısınma hareketlerinin ardından ilk olarak saat 09.00’da 21K yarı maratonun startı verildi. 09.30’da verilen start ile de 10K koşusu başladı. Koşular Bozcaada Cumhuriyet Meydanı’nda başladı ve sona erdi. Dereceye giren sporcular ödüllerini yarışma sonrası Bozcaada Meydanı’nda düzenlenen törenle aldılar.

ids2806"ÇEVKO Vakfı Söyleşileri " bu yıl da tüm hızıyla devam ediyor. Ekonomi Gazetecileri Derneği Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Çalışma Grubu'nun hazırladığı söyleşilerin üçüncüsü, Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları başlığıyla gerçekleştirildi. Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Celal Toprak moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen online söyleşide; PINAR Su ve İçecek, MEY DIAGEO ve NESTLE WATERS-Erikli’nin uygulamaları aktarıldı. Söyleşinin bu ayki konukları ise PINAR Su ve İçecek Ar-Ge Müdürü Burcu Günal Emir, MEY DIAGEO Sağlık Emniyet Çevre Müdürü Çinel İşlek Güncü ve NESTLE WATERS-Erikli Pazarlama Direktörü Can Emci oldu.

Online toplantının açılışında EGD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Celal Toprak, çevre bilinci yüksek sanayi kuruluşlarının iklim krizi ile mücadelede üstlendikleri öncülüğün önemini vurgulayarak ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’e verdi.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nde, farklı sektörlerden sorumlu sanayi kuruluşlarının sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği alanındaki çalışmalarının aktarıldığını ifade ederken farkındalık oluşturan bu söyleşilerin önemini vurgulayarak bir an önce aksiyona geçilmesi gerektiğinin de altını çizdi:

“EGD ile birlikte iki yılı aşkın bir süredir bu konferansları düzenliyoruz. Geçen ay da İzmir’de, yine EGD’nin organize ettiği iklimle ilgili bir konferans vardı ki tüm bu söyleşiler, konferanslar, farkındalık yaratmak açısından büyük önem taşıyor. Aksiyona geçmek de farkındalık yaratmak kadar önemli. Çok az zaman kaldı. İklim değişikliği kriz haline geldi. Sanayi kuruluşları da boş durmuyor, bu konuda çok başarılı projelere imza atıyor. Hem diğer paydaşları motive etmek hem de sanayinin bu konuda yaptıkları çalışmaları ortaya koymak açısından bu yılki toplantılarımızı hayata geçiriyoruz. Bugün burada su ve içecek sektörlerinden, sanayinin öncü kuruluşları ile bir aradayız. Tabii döngüsel ekonomiye geçişten de söz ediyoruz, atık olmadan üretimin öneminden söz ediyoruz. Ekotasarım çok gündemde. Bütün ambalajların geri dönüştürülebilir olması, geri dönüştürülebilir malzeme olarak tekrar sürece dahil edilmesi, bütün çalışmaların başında geliyor. Atıkların toplanıp geri dönüşüme kazandırılması sürecinde sanayiciler etkin rol oynuyor. Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu, aslında bize yabancı bir kavram değil. Ülkemizde 15 yıldır (2005-2020) aktif olarak da yerine getirdik, bu çalışmaları yürüttük. Şimdi daha çok önem kazandı, AB döngüsel ekonomiye geçti. Yeşil Mutabakat ile birlikte hem İklim Krizi hem Döngüsel Ekonominin bir arada düşünülmesi ve bunu, bizim ülkemizde de Avrupa’ya ihracat yapan şirketlerin kavraması, uyum sağlaması çok önemli. Bu bakımdan toplantımıza katılan sanayi kuruluşlarımıza, katılımcılara teşekkür ediyorum.”

PINAR Su ve İçecek’ten “Çevreye İyi Bak” Misyonu

PINAR Su ve İçecek Ar-Ge Müdürü Burcu Günal Emir, Yaşar Holding kuruluşlarından Pınar Su ve İçecek’in sürdürülebilirlik çalışmaları hakkında bilgi verdi:

“Yaşar Holding olarak, 60’lardan bugüne bir misyonumuz ve vizyonumuz var. Pınar Su ve İçecek olarak da bu misyonu ve vizyonu çok önemsiyoruz. Önce tüketicilerimiz ve müşterilerimiz, daha sonra operasyonel mükemmeliyetçiliğimiz, insan kaynağımız, etik duruşumuz, çevresel ve sosyal sorumluluğumuz olarak kategorize etmek mümkün. Sürdürülebilirliğin 17 temel ilkesi kapsamında tüketicimize, çevremize, üreticimize, çalışanlarımıza ‘İyi Bakmak’a çalışıyoruz. “Çevreye İyi Bakmak” ne anlama geliyor? Çevresel etkiyi ölçmeye, iyileştirmeye, doğal kaynaklarımızın korunmasına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Uluslararası gelişmeleri takip etmek, topluluğun iş alanlarıyla sürdürülebilir kalkınma amaçlarına hizmet etmek de en büyük görevlerimiz arasında. Topluluğumuz “Çevreye İyi Bakmak” derken su yönetimini, enerji ve iklim değişikliğini ve atık yönetimini başlıca üç temel prensip olarak ele alıyor. Her bir şirketimizde, tesisimizde İSO 14001 Çevre Yönetim Sistemi’ni uyguluyoruz. Enerji tüketimi ve İklim Değişikliği ile mücadelede İSO 50001 Enerji Sistemi uygulanmakta. Bir firmamızda da çalışmalar devam ediyor. Yaşar Topluluğu, Türkiye’nin 2053 Karbon Nötr olma hedefine hizmet etmek doğrultusunda tüm sürdürülebilirlik çalışmalarını yürütüyor. Topluluk bünyesinde halka açık şirketlerimizde aynı zamanda Karbon Saydamlık projesini iyi uygulama, ölçme ve değerlendirme yöntemlerini benimseyerek her yıl paydaşlarımız için İklim Değişikliği ve Su Raporları hazırlanmakta. BM Küresel İlkeler Sözleşmesi imzacısıyız. TÜSİAD, SKD ve Global Compact Türkiye öncülüğünde oluşturulan İş Dünyası Plastik Girişimi’nin ilk imzacılarından da biriyiz.

PINAR Su ve İçecek Ar-Ge Müdürü Burcu Günal Emir, su yönetimi ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı konusunda yaptıkları çalışmaları da anlattı:

“Pınar Su ve İçecek olarak tatlı suyun yüzde 1’inden az kısmını paketliyoruz çünkü gıda güvenliğini önemsiyoruz, tüketicilerin sağlıklı suya erişebilmesi için çalışıyoruz. Tüm süreçte su ayak izimizi de azaltıyoruz. 2018’de yaklaşık 58 milyon litre atık su çıkarken bugün bu oran (2021), 19 milyon. Üç tesisimizde su verimliliği yüzde 95’ken (2020), şu anda yüzde 96. Birim üretim başına atık su miktarı bir önceki yıla göre yüzde 25 oranında azaldı. Tüm tesislerimizde atık su miktarını azaltmak için çalışıyoruz. Topluluk olarak 2050 yılında karbon nötr’e doğru giderken enerji tasarrufu ve iklim değişikliğine yönelik çalışmalar da yapıyoruz. Enerjiyi en verimli şekilde nasıl kullanabiliriz’i sorguluyoruz. Şanslıyız çünkü DESA Enerji gibi bir enerji üreticimiz var. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulması, bu kaynaklardan yararlanılması konusunda destek alıyoruz. Sera Gazı emisyon değerlerimiz ise 2019’dan bu yana stabil… Karbon Nötr sertifikasına da sahibiz. Atık Yönetimini özellikle ‘pet’te çok önemsiyoruz. 2021 yılında da devam eden ambalaj optimizasyon ve yalınlaştırma projeleri ile birlikte belirli ürün gruplarında Polietilen Tereftalat kullanımı, yüzde 15.9 oranında azaltıldı. Bütün ürün gruplarının toplamında kullanılan Polietilen Tereftalat ise 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 8.47 oranında azaldı. Polietilen kullanımında ise bir önceki yıla göre yüzde 11.8 azaltım sağlandığını da eklemeliyim. Pınar Su ve İçecek, tüm üretim tesislerinde atık yönetimi faaliyetlerini Sıfır Atık Belgesi ile sertifikalandırmakta. Ciddi çalışmalar yapıyoruz, tehlikeli atıklar konusunda da. Toplam tehlikesiz atık oranı 2019’da 525.90 tonken, 2021 yılında bu oran, 646.18 ton oldu. Genel toplam ise 2019’da 945.75 tondu, 2021’de 1.162.64 ton olarak kayda geçti.”

MEY DIAGEO’nun Misyonu “Tohumdan Kadehe Sürdürülebilirliğe Öncülük Etmek”

MEY DIAGEO Sağlık Emniyet Çevre Müdürü Çinel İşlek Güncü, Mey Diageo’nun sürdürülebilirlik yaklaşımı hakkında önemli bilgiler verdi:

“Mey Diageo, çiftçi bir şirket. Tarıma dayalıyız, hem de sanayiciyiz. Misyonumuz, geçmişin mirasını bir sonraki kuşaklara aktarmak. Dolayısıyla her alanda sürdürülebilirlik, bizim için vazgeçilmez. O yüzden ‘Tohumdan Kadehe Sürdürebilirlik’ diyoruz. Türkiye’nin birçok yerinde bağlarımız ve üretimiz tesislerimiz, satış ofislerimiz mevcut. Sürdürülebilirlik yolculuğumuz ise 2007 yılında başladı. Karbon ayak izini azaltmak için ilk çalışmalara, 2007’de başladık. 2011 yılında, ürün karbon ayak izi hesaplanmasına başlandı. 2019’da Global Compact imzacısı olduk. 2021’de ilk sürdürebilirlik ilerleme raporumuzu yayınladık. 2022’de de bir ay önce yayınladık. 2017-2020 yılları arasında 320 projeye, 2021 yılında 67 projeye imza attık. Katkıda bulunduğumuz ilk beş SKA (Küresel Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları) ise sırasıyla şöyle sıralanabilir: Sorumlu Üretim ve Tüketim, İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme, İklim eylemi, Karasal Yaşam, Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar. ‘Ekosistem 2030: İlerlemenin Ruhu’ anlayışımızda da birçok başlık var. Sorumlu Tüketim, Kapsayıcılık, Biyoçeşitlilik, Sera Gazı Emisyonları gibi… 2030 yılına kadar karbon nötr çalışmaları ile tüm operasyonlarımızda net sıfır karbona ulaşmak, tedarikçilerimizle işbirliği yaparak onların karbon oranlarındaki payımızı yüzde 50 azaltmak, üretim sırasında tüm elektrik gereksinimi yüzde 100 yenilenebilir kaynaklardan sağlamak ve net sıfır karbon hedeflerimizden. 2007’den bu yana sera gazı emisyonlarımızı azalttık. Yenilenebilir enerjiden üretilmiş elektrik kullanıyoruz. Alaşehir, Nevşehir ve Tarsus’ta, ihtiyaç duyduğumuz enerjinin bir kısmını üretilmiş biyogazdan ve biyokütleden elde ediyoruz. Yürüttüğümüz çalışmalar ile daha az fosil yakıt kullanıyoruz.”

MEY DIAGEO Sağlık Emniyet Çevre Müdürü Çinel İşlek Güncü, su kullanımı konusundaki Türkiye geneline yayılan projeleri nasıl hayata geçirdiklerini de şöyle anlattı:

“2016 yılına kadar su sıkıntısı çeken tüm bölgelerimizde yaptığımız her içecekte kullandığımızdan daha fazla suyu yerine geri koymak; 2030 yılına kadar yaptığımız her içecek için bugünden yüzde 40 daha az su kullanmak; su kalitesinin artırılmasından sanitasyon ve hijyene erişimin iyileştirilmesine kadar tüm ülkede sosyal sorumluluk projeleri yapmak da diğer hedeflerimiz… Şimdiye kadar da üretimdeki suların yeniden kullanımını sağladık, temiz su arıtma ünitesi geri yıkama sularının yeniden kullanımı ve atık su arıtma tesisi çıkış suyunun arıtma tesisi polimer ünitesinde yeniden kullanımı gibi önemli projelere imza attık. 2021 yılında su stresi olan bölgeler belirlendi ve bu bölgelerde doğadan alınan suyun tamamının yerine konması projeleri hız kazandı. Amaç, kaynak verimliliği dedik ve suyu yerine koyma olarak adlandırdık. Belediyeler, kamu kurumları, üniversitelerle çalışmalar yaptık. Yakın dönem su kazanım projelerimiz ise Manisa’da, Şahyar damla sulama projesi; Nevşehir’de, üniversite yeşil alan sulama projesi; Tarsus, Alaşehir ve Acıpayam’da, perlatör yatırımı. Ayrıca direkt operasyon olan yerlerde sıfır atığa ulaşmak, tüm ambalajlarımızı yüzde 100 geri dönüştürülebilir yapmak, ambalajlarımızdaki geri dönüştürülebilir malzeme içeriğini yüzde 60’a kadar çıkarmak, toplam ambalaj ağırlığımızda yüzde 10 azalma sağlamak ve rejeneratif tarım eğitimi alan çiftçileri desteklemek de hedeflerimiz arasında. Tüm tesislerde sıfır atığız. Anason posalarından buhar elde ediyoruz. Üzüm cibreleri hayvan yemi olarak kullanılırken üzüm sapları, komposttan gübre üretimi veya biyometanizasyon/ yakıt olarak enerjiye dönüştürülüyor. Türkiye’de ilk kez arıtma çamurundan tuğla üretimi hammaddesi (Alaşehir fabrikamızda, üniversite ile birlikte yaptığımız bir proje) gerçekleştirdik ve ödül aldık. Arıtma çamuru, evsel atıklar biyometanizasyon ünitelerinde elektrik enerjisi elde etmek için kullanılıyor. Tasarımda da sürdürülebilirlik bizim için çok önemli. Çevreye dost tasarımı savunuyoruz. Yüzde 99.9 geri dönüştürülebilir ambalaj kullanıyoruz. Kaynak kullanımımız, yüzde 20-30 geri dönüştürülmüş içerikten (malzeme içeriği). Dizaynda da toplam ağırlık oranı hedefimiz, yüzde 10… Sürdürülebilir tarım kapsamında rejeneratif eğitimi alan çiftçi sayısını 2 katına çıkarmak, araziyi yenilemek ve biyoçeşitlilik oluşturmak için 150 bin küçük toprak sahibi çiftçiyi, yenilikçi teknikler ile desteklemek, döngüsel ekonomiye katkıda bulunmak istiyoruz. Sürdürülebilir Tarım projelerimiz arasında da Kayra Oldvine Semillon Projesi, Anason Çiftçi Belgesi, Anason Islahı Projesi, Yeni Nesil Çiftçilik Projesini sayabiliriz. Bağlarda da sürdürülebilirlik çalışmalarımız devam ediyor.”

 

NESTLE WATERS-Erikli Pazarlama Direktörü Can Emci, Nestle Waters olarak dünyanın en büyük ambalajlı su şişeleyicisi olduklarını söylerken sürdürülebilirliği merkeze aldıklarını örneklerle anlattı:

“80 ülkenin üzerinde operasyonumuz, Türkiye’de de gurur duyduğumuz iki fabrikamız var. Sağlıklı bir hayat için Nestle olarak hidrasyonu teşvik ediyoruz… Su bizi dönüştürdü, sağlığımız için de büyük önem taşıyor. Toplumlarımız ve dünyamız için de. Hepimiz biliyoruz ki sağlıklı bir hidrasyon için yeterli su alımı çok önemli. Ama bugün su kaynakları konusundaki endişeler ve plastiğin etkisi, ambalajlı suyu tercih eden insanların çelişki duyabilecekleri bir konu durumuna geliyor. Sürdürülebilir bir şekilde tedarik edildiğini ve paketlendiğini bilmek, herkesin hakkı. Nestle Waters olarak suyu daha sürdürülebilir yollarla sunmak için uğraşıyoruz. Türkiye’de iki büyük tesisimiz var ki Uludağ Kestel Dolum Tesisi, 19 futbol sahası büyüklüğünde. Nestle’nin dünyadaki en büyük dolum tesisi. Türkiye, Nestle Waters dünyasının ilk beş büyük ülkesi içinde. 11 milyon haneye direkt ulaşan bir dağıtım ağımız var (Home and Office Delivery). Dünyadaki pek çok ülkeden farkımız, damacana işimiz. Türkiye’de lideriz diyebilirim. Haneye ulaşan direkt dağıtım ve perakendede, hızlı tüketim sektöründe hizmet veriyoruz. Uludağ’ın eşsiz suyunu, 60 yılı aşkın süredir, lezzetli ve güvenli bir şekilde Türkiye’nin dört bir yanındaki tüketicilerimize sunuyoruz. Başta çocuklar olmak üzere toplumun her kesimine sağlıklı su içme alışkanlığı kazandırmayı hedefliyoruz. Bu topraklara yatırımımızı sürdürüyoruz. Uludağ Kestel Dolum Tesisi ve Uludağ İnegöl Tesisimiz ile bölgedeki üretimi ve istihdamı sürekli artırıyoruz. Sürdürülebilirlik işimizin odağında. Şişe başı elektrik tüketimi yüzde 38 azaltıldı. Su tüketimi yüzde 30, plastik ambalaj kullanımı yüzde 24, karbon ayak izi ise yüzde 54 oranında azaltıldı. 2025 itibariyle kullandığımız suyun tamamını su havzamıza tekrar geri kazandıracağız. Karbon nötr olacağız. Tüm ambalajlarımız tekrar kullanılabilir veya geri dönüştürülebilir olacak. 1 litrelik sularımız, yüzde 50’si geri dönüştürülmüş malzemeden üretilen şişelerle satışta. Uludağ’ın biyoçeşitlliiğini korumak ve gelecek kuşaklara emanet etmek için çalışıyoruz.”

Nestle Waters Pazarlama Direktörü Can Emci, markalarından “Erikli”ye de ayrı parantez açtı:

“Tek kaynaktan çıkıyor, kaynağımız Uludağımız… Korumaya, kollamaya özen gösteriyoruz; gelecek nesillere aktarmak için çaba gösteriyoruz. Türkiye’nin en bilinen markası, Erikli. Pazar payı ve satış hacmi olarak lider. Yıllardır bu liderliğini sürdürüyor. Çeşitli paket kategorilerinde var: Pet, premium pet, cam ve geri dönüşümlü pet malzemelerden ürettiğimiz recycle pet. Erikli olarak dünyanın en büyük su markalarından biriyiz. 6. Kez üst üste Türkiye’nin en sevilen suyu seçildi (Lovemark araştırmalarında). Bu yıl da 7. kez almak istiyoruz. Sürdürülebilirlik yaklaşımımızdan söz etmek istiyorum ki bu işin sürdürülebilir olması, çok önemli. Nestle ve Nestle Waters olarak her zaman merkezimizde. Bütün ticari, pazarlama planlarımızda sürdürülebilirlik, merkezimizde konumlanıyor. Tüm bireyler için sağlıklı hidrasyonun sağlanması, yaşam kalitesini artırmak ve sağlıklı bir gelecek için toplumların desteklenmesi, sıfır çevresel etki için çaba göstermek (dünyamız için), üç önemli önceliğimiz… Ne yaptık? 2009-2020 yılları arasında, şişe başı elektrik tüketimi yüzde 38 azaltıldı. Şişe başı su tüketiminde yüzde 30 tasarruf sağlandı. Şişe başı karbon ayak izi yüzde 54 oranında azaltıldı. Şişe başı plastik ambalaj kullanımı, yüzde 24 azaltıldı. Toplam üretim hacmimizin en az yüzde 30’unu oluşturan damacanaların tamamı, geri dönüştürülebilir hale getirildi. Yaklaşık 10 bin çocuğa su tasarrufu eğitimi verdik. 2020 yılında Sıfır Atık sertifikamızı aldık (Uludağ Kestel Fabrikası). İki yenilikçi ambalajımız da var, yüzde 50’si geri dönüştürülebilir malzemeden… 2025-2050 yılları arası taahhütlerimiz de sıralayalım: 2025 yılı itibariyle ambalajlarımızın tamamının tekrar kullanılabilir veya geri dönüştürülebilir olmasını hedefliyoruz. Türkiye’de, su kategorisinde oran olarak yüzde 99.9’dayız. Yenilenebilir enerji kullanmayı hedefliyoruz. Şişelerimizin tamamını geri dönüştürülebilir pet malzemeden üretmek, kullandığımız suyun tamamını su havzamıza tekrar geri kazandırmak, piyasaya sunduğumuz pet şişe miktarı kadar piyasadan pet şişe toplamak diğer hedeflerimiz arasında. 2025’te karbon nötr (su kategorisinde), 2050’deki hedefimiz ise net zero emisyonu (karbon salımı kapsamında).”

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, konuşmacılara teşekkür etti ve bu söyleşide olduğu gibi şirketlerin yaptıkları çalışmaları paylaşmalarının bir kez daha önemine değindi:

“Tüm şirketler belli hedeflere doğru hızla koşuyor ve bugün burada yaptıkları çalışmaları paylaşmaları, büyük önem taşıyor. Belli sorunlar tabii ki var. Plastikle ilgili… Öncelikle depozito sistemine uyum sağlamalıyız. Atıklarımızı kaynakta ayrı toplamalıyız, geçmişten daha iyi olmalıyız. Yapacak çok işimiz var ama öncü sanayi kuruluşları, görevlerini layıkıyla yerine getiriyor.”

Ekonomi Gazetecileri Derneği Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Çalışma Grubu'nun hazırladığı söyleşilerin üçüncüsünü, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/user/CEVKOVAKFI/videos

 

carrefoursa maratonSporseverlerin akın ettiği gelenekselleşen Bozcaada Yarı Maratonu’nda Carrefoursa suları ile parkurda yerini aldı. Spordan eğlenceye, sanattan eğitime birbirinden keyifli aktivitelerin yer aldığı Bozcaada Yarı Maratonu 3 - 5 Haziran tarihlerinde gerçekleştirildi. Deniz ve spor coşkusunu bir arada yaşatan, katılımcıların kendilerini test edip sınırlarını zorladığı parkurlarda keyifli anlar yaşandı.

CarrefourSA, maraton nedeniyle yüksek ziyaretçi sayısına ulaşan adada, maraton sonrası temizlik seferberliği yaptı. Carrefoursa’nın ÇEVKO Vakfı iş birliğiyle gerçekleştirdiği çevre temizliğine yüzlerce kişi katıldı.