e-Bülten Haberleri


GCA Ödül

2-4 Ekim tarihlerinde Monaco Grimaldi Forum'da düzenlenen Luxe Pack Monaco 2023 Fuarı’nda yer alan GCA, sürdürülebilir premium spirits cam şişe çözümlerini standında sergiledi.

Fuarın 2. gününde 25 yıldır üreticilerin en iyi sürdürülebilir ambalaj yeniliklerini ve en etkili kurumsal sosyal sorumluluk (CSR) projelerini ödüllendiren Luxe Pack Green Awards, bu sene GCA’yı ürün ve kurumsallık açısından sürdürülebilirlik çalışmaları sebebiyle “Kurumsal Sosyal Sorumluluk Girişimi” kategorisinde EKOMAT projesiyle Jüri Özel Ödülü’ne layık gördü.

Yaklaşık 100.000 kişiye hizmet veren ve ambalaj malzemelerini geri dönüşüme kazandırmak üzere tüketicide bilinci artırmanın hedeflendiği projede 14 ayda toplam 1 milyon 900 bin adet cam, plastik ve metal şişe geri dönüşüme kazandırıldı.

“Geleceğin ambalaj çözümlerine dair vizyonumuzu paylaştık”

Dünyanın dört bir yanından sektör profesyonellerinin katıldığı fuarda yer aldıkları için çok mutlu olduklarını ifade eden GCA Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret, “Luxe Pack Monaco 2023 Fuarı, lüks ambalaj endüstrisindeki son trendleri, inovatif çözümleri ve sektör liderlerini bir araya getiren öncü bir platformdur. Ambalaj tasarımının ve marka değerinin önemine vurgu yaparak, markaların tüketicilere sunacakları deneyimi nasıl geliştirebilecekleri konusunda önemli fikirler ve ilham kaynakları sunmaktadır. Bu prestijli etkinlikte, sektörün sınırlarını zorlayan trendleri, teknolojileri ve stratejileri ilk elden gözlemleme fırsatı bulduk. GCA olarak, fuarda birçok değerli katılımcı ile bir araya gelip, geleceğin spirits kategorisinde cam ambalaj çözümlerine dair vizyonumuzu paylaştık. Ayrıca en yenilikçi ürünlerimizi sergileyerek, sektör profesyonellerinin yorum ve önerilerini değerlendirdik. Öte yandan jüri özel ödülünün sahibi olmanın gururunu yaşıyoruz. Bizim için çok verimli olan bu büyük etkinlik vesilesiyle, sektördeki son gelişmeleri paylaşmak ve iş birlikleri kurmak bizleri çok sevindirdi” diye konuştu.

sütaş foto 1Dünya Gıda Günü’nde Sütaş, sürdürülebilirlik karnesini kamuoyu ile paylaştı

Sürdürülebilirlik İlerleme Raporunu 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde paylaşan Sütaş’ın Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz, “Raporumuzu bu önemli günde paylaşarak gıda sisteminin, sürdürülebilirlik ve döngüsellik esasında dönüşümüne ilişkin farkındalık oluşmasına destek olmak istedik. Dünyamız, iklim değişikliğinin yol açtığı küresel ısınma ve doğal kaynakların hızla tükenmesinin yarattığı tehditlerle mücadele etmeye çalışırken gıda sektörü olarak artan dünya nüfusunun sağlıklı gıdaya erişimini sağlama sorumluluğumuz var. Biz, bu küresel sorunların çözümüne katkı sağladığına inandığımız; özüne sürdürülebilirliği alan “Çiftlikten Sofralara” iş modelimizle çalışıyoruz. Bu model, tüketicilerimizin doğallık ve güvenilir gıda beklentilerini de en iyi şekilde karşılamamıza olanak sağlıyor” dedi.

Her geçen gün daha fazla etkisini gösteren iklim değişikliği, toplumun tüm kesimlerinin harekete geçmesini zorunlu kılarken gelecekteki çevresel sorunları önlemede kritik bir öneme sahip olan “sürdürülebilirlik” artık ülkelerin, şirketlerin en önemli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Bu doğrultuda “sürdürülebilir gıda sistemleri” arayışının da daha fazla ele alındığını görüyoruz. 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde “2022 Yılı Sürdürülebilirlik İlerleme Raporu’nu yayınlayan Sütaş, özüne sürdürülebilirliği alan “Çiftlikten Sofralara” entegre iş modeli ile bu alanda önemli bir örnek oluşturuyor.

“DÜNYA GIDA GÜNÜ’NDE YAYINLAYARAK FARKINDALIK OLUŞTURULMASINA DESTEK OLMAK İSTEDİK”

Sütaş’ın kuruluşunun 50’inci yılını kutlayacağı 2025 yılı hedefleri doğrultusunda yürüttüğü faaliyetleri ve 2022 yılı sürdürülebilirlik performansını paylaşmaktan mutluluk duyduklarını dile getiren Sütaş Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz, “Raporumuzu bu önemli günde paylaşarak gıda sisteminin, sürdürülebilirlik ve döngüsellik esasında dönüşümüne ilişkin farkındalık oluşmasına destek olmak istedik. Dünyamız, iklim değişikliğinin yol açtığı küresel ısınma ve doğal kaynakların hızla tükenmesinin yarattığı tehditlerle mücadele etmeye çalışırken gıda sektörü olarak artan dünya nüfusunun sağlıklı gıdaya erişimini sağlama sorumluluğumuz var. Biz, bu küresel sorunların çözümüne katkı sağladığına inandığımız; ineklerin beslendiği yemden, sofralara ulaşan süt ve süt ürünlerine kadar olan tüm süreci, tam bir tedarik zinciri entegrasyonu ile yönetmemize imkân veren “Çiftlikten Sofralara” iş modelimizle çalışıyoruz. Sürdürülebilirlik ve döngüselliği esas alan bu model, aynı zamanda tüketicilerimizin doğallık ve güvenilir gıda beklentilerini de en iyi şekilde karşılamamıza olanak sağlıyor.” dedi.

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE MÜCADELE VE KARBON YÖNETİMİ ÖNCELİKLERİMİZ ARASINDA”

İklim değişikliği ile mücadele ve karbon yönetiminin 2022 yılında da öncelikleri arasında yer aldığını kaydeden Yılmaz, “Çalışmalarımızla sera gazı emisyonlarında bir önceki yıla göre yüzde 7’lik, emisyon yoğunluğumuzda da yüzde 10 oranında düşüş sağladık. İklim etkimizi azaltmadaki en önemli araç, çiftliklerimizin gübreleri ve tesislerimizin tüm organik atıklarını işleyerek elektrik, buhar ve sıcak su elde ettiğimiz biyogaz tesislerimiz. Şimdiye kadar yaptığımız yatırımlarla 4 entegre tesiste elektrik üretim kapasitemizi 18,1 MWh’ye, termal enerji kapasitelerimizi de 18 MWh’ye çıkardık. Üretim tesislerimizin elektrik ihtiyacının yüzde 80’ini karşılar durumdayız. Bu sayede ayrıca 590 bin ton karbonu yakaladık. Bu rakam, faaliyetlerimiz sonucu oluşan sera gazı miktarının yüzde 252 fazlasına denk geliyor. Bu arada enerji verimliliği çalışmaları ile 2015-2022 yılları arasında 26 milyon kWh enerji tasarrufu sağladık. Elde ettiğimiz bu tasarruf, 9 bin 400 hanenin bir yıllık elektrik tüketimine eşit.” değerlendirmesinde bulundu.

GES YATIRIMLARI İLE YENİLENEBİLİR ENERJİ ÇEŞİTLENDİRİLİYOR

Yılmaz, yenilenebilir enerji ile ilgili çalışmalarını paylaştığı sözlerini şöyle sürdürdü; “2020 yılında yenilenebilir enerji üretimini çeşitlendirme kararı alarak 25 MWp GES yatırım hedefi koymuştuk. Bu kapsamda, Bingöl Entegre Tesislerimizde 1 MWp’lik, Tire Entegre Tesislerimizde 4,9 MWp’lik güneş enerjisi santrali (GES) yatırımlarını sonuçlandırdık. Diğer lokasyonlarımızdaki çiftliklerimiz ve üretim tesislerimizin çatıları için GES fizibilite ve şartname çalışmalarımız devam ediyor.”

SÜTAŞ İNEKLERİNİN YEMLERİ ONARICI TARIM ESASLARI DOĞRULTUSUNDA YETİŞTİRİLİYOR

Sözleşmeli olarak çalıştığı çiftçiler ile onarıcı tarım esaslarını uyguladıklarını belirten Yılmaz; “İneklerimizin yediği yemlerin yetiştirildiği toprakları zenginleştirmek amacıyla biyogaz tesislerimizin çıktılarından elde ettiğimiz organik ve organomineral gübrelerin tarımsal üretimde kullanımımı artırıyoruz. Bu sayede topraklarımıza kazandırdığımız organik madde miktarı, 2020 yılına oranla 2022’de yüzde 43 artarak 43 bin ton oldu. Bu kapsamda İl Tarım ve Orman Müdürlükleri ile organik ve organomineral gübre kullanımının tarım topraklarında kalite ve verim üzerine etkilerinin belirlenmesine yönelik deneme çalışmalarımız da devam ediyor.” dedi.

TESİSLERİMİZ BULUNDUKLARI BÖLGELERDE TOPLUMUN REFAHINA KATKI SAĞLIYOR

Çiftlikten Sofralara iş modelinin ekonomik, sosyal etkileri ve kapsayıcı niteliğiyle bir “Bölgesel Kalkınma Modeli” örneği oluşturduğu belirten Yılmaz sözlerine şöyle devam etti; “İş modelimiz çevresel sürdürülebilirliğin yanı sıra paydaşlarımıza sosyal ve ekonomik açıdan da katkı sağlamamıza imkân tanıyor. Bu anlayışla hayata geçirdiğimiz yatırımlarımız; tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinde birçok farklı alt sektörü harekete geçirirken yerel kalkınmaya ve faaliyette bulunduğumuz bölgelerdeki toplum refahının artmasına katkıda bulunuyor. 2022 yılında 18 binden fazla süt üreticisinden süt aldık ve 33,2 bin dekar arazide sözleşmeli yem bitkisi üretilmesini sağladık. Sözleşmeli model ile iş birliği yaptığımız yem bitkileri üreticilerimizi, toprağın hazırlanmasından uygun tohum seçimine, verimli sulama sistemlerinin geliştirilmesinden organik ve organomineral gübre teminine ve hasat faaliyetlerine kadar birçok konuda destekledik. Süt üreticilerimizin de gerek sürdürülebilir süt hayvancılığı konusunda verdiğimiz eğitimler, gerek yerinde denetimler aracılığı ile daha kaliteli ve verimli üretim yapmalarına katkı sağladık.”

Son yıllarda dünyanın dikkatinin, plastik atıklar ile mücadelenin yanı sıra gıda atık ve kayıplarına yöneldiğini belirten Yılmaz; “Her iki konuda da işbirliğinin gücüne inanıyor, oluşturulan girişimlerde paydaşlarımızla birlikte çalışmalar yürütüyoruz. 2022 yılına kadar gramaj azaltımı çalışmalarımızla ambalajlarımızda yaklaşık 2.100 ton daha az plastik kullandık. Gıda kaybımızı da %1’in altına düşürmeyi başardık.” dedi.

Sütaş, Sürdürülebilirlik gönüllülerini, 2025 sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda “çevrenin sürdürülebilirliği”, “bireylerin sağlığı ve mutluluğu” ve “toplumun gelişimi ve refahı” alanlarında gerçekleşen çalışmalarını anlattığı raporunu incelemeye davet ediyor.

Rapor için tıklayınız.

Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması 1

Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği’nde faaliyet gösteren şirketler için (belirli kriterlere sahip üçüncü ülke şirketleri dâhil), kurumsal sürdürülebilirlik raporlamasını 2024 yılından itibaren zorunlu hale getiren “Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi” kapsamında kullanılacak olan Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartları (Euopean Sustainability Reporting Standards-ESRS)’in ilk setini 31 Temmuz 2023’te kabul etti. GRI ve ISSB raporlama çerçeveleriyle büyük oranda uyumlu olarak hazırlanan ESRS, Avrupa Birliği’ndeki şirketlerin tedarik zincirlerinde bulunan ve Avrupa Birliği’nde 150 milyon €’dan fazla ciroya sahip olan şirketlerimizi yakından ilgilendiriyor. 

Avrupa Komisyonu ESRS’i neden onayladı?

Avrupa Birliği’nde daha önce yürürlükte olan Finansal Olmayan Raporlama Direktifi, şirketlerin sürdürülebilirlikle ilgili risk ve fırsatları raporlamaları için yeterli değildi. Yatırımcılar ve diğer paydaşların sürdürülebilirlikle ilgili bilgi ihtiyacını karşılamayan bu standartlar, şirketlerin yaptıkları raporlamaların objektif olarak kıyaslanmasını da güçleştiriyordu. 

Avrupa Birliği’nin, Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal) ile belirlenen hedeflere ulaşabilmesi için, özellikle özel sektörün sahip olduğu finansal kaynakların gerçek anlamda sürdürülebilir iş modeline sahip şirketlere aktarılması gerekiyor. Sürdürülebilirlik raporlamasındaki eksiklikler ve problemler, Sürdürülebilir Finans Bildirim Direktifi’nin kapsamına giren yatırımcıların çevre ve insan haklarına saygılı bir şekilde bilinçli ve doğru karar alma kapasitesine zarar veriyor. Bu nedenle Avrupa Komisyonu, Aralık 2022’de yürürlüğe giren Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (Corporate Sustainability Reporting Directive) çerçevesinde kullanılacak ve sürdürülebilirlik raporlamasının kalitesini artıracak ortak sürdürülebilirlik standartlarını onayladı. 

ESRS ile birlikte sürdürülebilirlik raporlarında yer alan hususların standart hale getirilerek şirketlerin bu raporları hazırlarken harcadıkları zamandan ve finansal kaynaklardan tasarruf edilmesi hedefleniyor. Sürdürülebilirlik raporlamasındaki eksikliklerin giderilmesi ve bu alanda daha kaliteli raporların hazırlanması, şirketlerin kamuoyu dâhil tüm paydaşlara karşı daha hesap verebilir bir anlayışla hareket etmesine katkı sunacaktır. 

Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması 1ESRS kapsamında şirketler neleri raporlamalı?

ESRS’de çifte önemlilik (double materiality) prensibi benimseniyor. Başka bir ifade ile, şirketlerin hem kendi faaliyetlerinin çevre ve insanlar üzerindeki etkilerini, hem de sosyal ve çevresel konuların şirketlerin faaliyetleri üzerindeki etkilerini raporlaması isteniyor. 

ESRS 1 (“Genel Gereklilikler”), ESRS’ye göre raporlama yapılırken uygulanacak genel ilkeleri belirliyor. ESRS 2 (“Genel Bildirimler”) ise, hangi sürdürülebilirlik konusu dikkate alınırsa alınsın raporlanacak temel bilgileri içerir. ESRS 2, CSRD kapsamındaki tüm şirketler için zorunludur. ESRS 2 haricindeki tüm standartlar ile ilgili raporlama, şirketlerin yapacakları önemlilik değerlendirmesinin sonucuna bağlı. Diğer bir ifade ile şirketler, önemli olarak değerlendirmedikleri hususlara raporlarında yer vermeyebilir. 

Şirketler tarafından önemli olarak değerlendirilen konuların raporlanması zorunlu. Avrupa Birliği’nin belirlediği iklim hedeflerine erişilebilmesi için ESRS’in uygulanması sürecinde şirketlerin yapacakları önemlilik değerlendirmesi süreçlerinin de denetimden geçmesi bekleniyor. Örneğin bir şirket, iklim değişikliği konusunun önemli konular arasında yer almadığına kanaat getirirse, bu değerlendirmeye nasıl ulaştığını tatmin edecek şekilde açıklaması gerekiyor. 

EFRAG tarafından sunulan teklifte Avrupa Komisyonu hangi değişiklikleri yaptı?

Avrupa Komisyonu tarafından EFRAG’ın sunduğu taslakta yapılan değişiklikler üç kategoride toplanabilir:

  • Bazı raporlama standartlarının kademeli olarak uygulamaya girmesi
  • Önemlilik değerlendirmesinde şirketlere daha fazla esneklik sağlanması
  • Zorunlu olan bazı raporlama hususlarının gönüllü hale getirilmesi

Yapılan değişikliklerle özellikle daha önce sürdürülebilirlik raporlamasına tabi olmayan küçük ve orta ölçekteki şirketlerin aşırı finansal yükle karşılaşmadan raporlama sürecine hazırlanabilmesine imkan tanınması hedefleniyor. Buna göre 2024 yılı raporlaması için tüm şirketler çevresel konulardan kaynaklanan finansal riskleri raporlamak zorunda değil. Ayrıca, sosyal güvence, engelli çalışanlar, meslek hastalıkları ve özel hayat-iş yaşamı dengesi gibi iş gücü ile ilgili konular da ilk yıl raporlanmayabilir. 750’den az çalışanı olan şirketler, aşağıdaki hususlara yer vermeyebilir:

  • İlk yıl Kapsam-3 emisyonları (ESRS E1) ve iş gücü ile ilgili bildirimler (ESRS S1)
  • İlk iki yıl biyoçeşitlilik ile ilgili bildirimler (ESRS E4), değer zincirinde çalışanlar (ESRS S2), etkilenen toplumlar (ESRS S3) ve tüketiciler (ESRS S4)

EFRAG tarafından sunulan taslakta yer alan standartların önemli bir bölümü zorunluydu. Avrupa Komisyonu tarafından yapılan değişiklikle ESRS 2 haricindeki standartlar haricindeki standartlar gönüllü olarak raporlanacak. Biyoçeşitlilik geçiş planı da gönüllülük esasına göre raporlanacak konular arasında alındı. 

ESRS’nin diğer raporlama standartları ile ilişkisi nedir?

ESRS hazırlanırken özellikle Küresel Raporlama Girişimi (Global Reporting Initiative (GRI)) ve Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (International SustainabilityStandards Board-ISSB) standartları ile uyumlu olmasına dikkat edildi. Bununla birlikte, ISSB’de dikkate alınan finansal önemlilik prensibi ile ESRS’te benimsenen çifte önemliliğin (double materiality) tanımları arasında bazı farklar bulunuyor. 

Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması 2Büyük ölçüde yatırımcıların ihtiyaçları gözetilerek hazırlanan ISSB ile daha fazla paydaşın çıkarlar gözetilerek hazırlanan ESRS arasında bazı farklar bulunuyor. Diğer taraftan Avrupa Birliği, şirketlerin ISSB’ye uyumlu raporlama ihtiyacını ortadan kaldırmak için mümkün olduğunca ISSB kapsamında yayımlanan standartların ESRS’ye dâhil edilmesi için çaba sarf etti.

Bundan sonraki aşamada ne olacak?

ESRS standartların tam olarak yürürlüğe girebilmesi için Avrupa Parlamentosu Avrupa Konseyi’nin onayından yeniden geçmesi gerekiyor. Uzatmalarla birlikte yaklaşık 4 ay sürecek bu dönemde Parlamento ve Konsey ESRS’yi reddedebilir fakat değiştiremez.

ESRS’nin ilk etapta NFRD kapsamına giren 500’den fazla çalışanı olan büyük şirketler, bankalar ve sigorta şirketleri için yürürlüğe girmesi bekleniyor. İlk raporlamalar 2024 yılı için 2025 yılında gerçekleşecek. Diğer büyük şirketler ve borsada işlem gören AB dışındaki şirketler için ise raporlamalar 2025 yılı için 2026 yılında gerçekleşecek. Borsada işlem gören KOBİ’ler 2026 yılı için 2027 yılında raporlama yapacak ancak bu raporlama zorunluluğunu iki yıl erteleme hakları var. 

Bunlara ilave olarak AB genelinde yıllık 150 milyon €’dan fazla ciroya sahip ve AB içerisinde yıllık 40 milyon €’dan fazla ciroya sahip bir branşı olan veya büyük şirket/borsada işlem gören bir KOBİ bağlısı olan AB dışındaki şirketler de 2028 yılı için 2029 yılından itibaren raporlamaya başlayacaklar. Özellikle bu kategoriye giren Türk şirketlerinin şimdiden kurumsal sürdürülebilirlik raporlama kapasitelerini artırmaları gerekiyor. 

Sonuç ve değerlendirme

Kurumsal sürdürülebilirlik raporlaması artık dünya genelinde zorunlu hale gelmeye başlıyor. İklim değişikliğine bağlı felaketler, finansal kaynakların sürdürülebilirlik performansı yüksek olan şirketlere aktarılmasını mecbur hale getiriyor. Değişen tüketici davranışları bu anlamda da şirketleri kurumsal sürdürülebilirlik performanslarını artırmaya zorluyor. 26 Haziran 2026’da kabul edilen ISSB standartlarından sonra onaylanan ESRS, bu çerçevede atılan en ciddi adımlardan birisi olarak dikkat çekiyor. 

Türkiye olarak ihracatımızın yaklaşık %40’ını Avrupa Birliği’ne gerçekleştiriyoruz. Avrupa Birliği’nin tedarik zincirinde yer alan çok fazla şirketimiz var. Şirketleri kendi değer zincirlerinden de sorumlu tutan ESRS’in uygulanması ile birlikte özellikle 2024 yılı sonrasında Avrupa Birliği’ndeki şirketler tarafından Türkiye’deki şirketlere yönelik sürdürülebilirlik konusunda bilgi talebinde ciddi bir artışın yaşanması bekleniyor. ESRS kapsamında yapılacak raporlamaların finansal kuruluşlar ve yatırımcılar tarafından da dikkate alınacağı göz önünde bulundurulursa, Türk şirketlerinin Avrupa Birliği pazarındaki rekabet güçlerini koruyabilmeleri, dünya genelinde yaygın olarak kullanılan raporlama çerçevelerine uygun olarak sürdürülebilirlik performanslarını artırmalarına bağlı. 


Kaynak : Yeşil Büyüme

 

 

 

Ahmet KirmanŞişecam’ın Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kırman, global cam sektörünün gelişimine katkıları nedeniyle Phoenix Ödül Komitesi tarafından takdim edilen ve cam sektörünün Oscar’ı olarak tanımlanan "Yılın Cama Değer Katan İnsanı" ödülünü İtalya-Como’da aldı.

Şirketten yapılan açıklamaya göre, Phoenix Ödül Komitesi Başkanı Lincoln Brown’ın Prof. Dr. Ahmet Kırman’a ödülünü takdim ettiği özel geceye global iş dünyası ve cam sektörünün önde gelen temsilcileri katıldı.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Şişecam’ın Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kırman, dünyanın çok önemli 3 büyük sorunu olduğunu ve bu sorunların çözümü için cam sektörüne önemli görevler düştüğünü açıkladı.

Kırman, şunları kaydetti:

"Bu sorunların başında sürdürülebilir dünya anlayışının, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere özellikle gelişmiş ülkelerde kuvvetli biçimde seslendirilmesine karşın, politik ve ekonomik çıkarlar uğruna yeterince dikkate alınmaması geliyor. Çözüm için öncelikle cam sanayisinin kaynak kullanımı konusunda birlikte hareket etme ihtiyacı var. Ortak sorunların kâr hırsından arınarak, rekabeti en alt seviyede tutarak ve ortak akılla çözülmesi gerekiyor. Cam sanayisinde adaletli gelir dağılımı ve kadınlara fırsat eşitliği sağlanması ise diğer önemli konular. Bu alanlardaki ortak çabalarımızı da artırmalıyız.

Dünya cam sanayisi açısından önem taşıyan ve sektöre katkıda bulunanlara 50 yılı aşkın süredir takdim edilen bu özel ödüle layık görülmek benim için büyük önem taşıyor. Hakimlik, akademisyenlik ve bankacılık sonrası bir parçası olmaktan büyük gurur duyduğum cam sanayisinde yaptıklarımızın izleniyor ve takdir ediliyor olması hem motivasyon hem sorumluluk anlamında çok etkileyici. Değerli komite üyelerine teşekkür ediyorum."

Phoenix Ödül Komitesi Başkanı Lincoln Brown ise sektörün gelişimine 17 yıldır önemli katkılar sunan, ilham veren liderliğiyle Şişecam’ın faaliyet alanlarında önde gelen global bir şirket olmasını sağlayan Kırman’a bu ödülü takdim etmekten büyük mutluluk duyduklarını belirtti.

IEA FotoUluslararası Enerji Ajansı IEA Net Sıfır Yol Haritası: Kömür, petrol ve gaz yatırımlarına ihtiyaç yok

IEA'nın dönüm noktası niteliğindeki Net Sıfır Yol Haritası, daha güçlü uluslararası işbirliği ile desteklenen daha yüksek emisyon azaltım eylemleri ve uygulamanın iklim hedeflerine ulaşmada kritik öneme sahip olacağını gösteriyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 26 Eylül 2023 Net Sıfır Yol Haritası’nı yayımladı. Raporda, temiz enerji yatırımlarındaki büyüme ile birlikte fosil yakıtların önümüzdeki yıllarda düşüşe geçeceği vurgusu dikkat çekiyor.

IEA’nın dönüm noktası niteliğindeki Net Sıfır Yol Haritası, daha güçlü uluslararası işbirliği ile desteklenen daha yüksek azaltım eylemleri ve uygulamanın iklim hedeflerine ulaşmada kritik öneme sahip olacağını gösteriyor.

Net Sıfır Yol Haritası’nın yeni güncellemesine göre, dünya enerji sektöründen kaynaklanan sera gazı emisyonlarını net sıfıra çekmek ve küresel ısınmayı 1,5 ̊C ile sınırlamak, temel temiz enerji teknolojilerinin rekor büyümesi nedeniyle mümkün olsa da, birçok alanda ivmenin hızla artması gerekiyor.

Yeni Yol Haritası, 1,5 ̊C hedefini ulaşılabilir kılmak için küresel bir yol belirleyerek, 2021de yayınlanan ve politika yapıcılar, endüstri, finans sektörü ve sivil toplum için temel bir ölçüt olarak hizmet veren orijinal rapora kapsamlı bir güncelleme sağlıyor.

2023 güncellemesi, pandemi sonrası ekonomik toparlanma ve bazı temiz enerji teknolojilerindeki olağanüstü büyümenin yanı sıra, fosil yakıtlara yapılan yatırımların artması ve inatla yüksek emisyonlar da dahil olmak üzere son iki yılda enerji alanında yaşanan önemli değişiklikleri içeriyor.

2021’den bu yanagüneş enerjisi kapasitesindeki ve elektrikli otomobil satışlarındaki rekor büyüme, yüzyılın ortasına kadar küresel olarak net sıfır emisyona doğru giden bir yol ve bu teknolojiler için yeni üretim kapasitesinin yaygınlaştırılmasına yönelik endüstri planları ile uyumlu görülüyor. Bu iki teknolojinin tek başına, bugün ile 2030 yılları arasındaki emisyon azaltımlarının üçte birini sağlaması nedeniyle bu önemli bir gelişme olarak kabul ediliyor. Öte yandan temiz enerji inovasyonu da daha fazla seçenek sunuyor ve teknoloji maliyetlerini düşürüyor. IEA’nın 2021’de yayınlanan orijinal Yol Haritası’nda, henüz piyasada bulunmayan teknolojiler 2050’de net sıfır için gereken emisyon azaltımlarının neredeyse yarısını sağlıyordu. Bu sayı, bu yılki güncellemede yaklaşık yüzde 35’e düştü.

Yine de bu on yılda daha cesur adımlar atılması gerekiyor. Bu yılki güncellenmiş net sıfır patikasında, küresel yenilenebilir enerji kapasitesi 2030’a kadar üç katına çıkıyor. Bu arada, enerji verimliliği iyileştirmelerinin yıllık oranı iki katına çıkıyor, elektrikli araç ve ısı pompası satışları hızla artıyor. Enerji sektörü metan emisyonları ise yüzde 75 oranında düşüyor. Emisyonların azaltılması için kanıtlanmış ve genellikle uygun maliyetli teknolojilere dayanan bu stratejilerin, birlikte on yılın sonuna kadar ihtiyaç duyulan azaltımların yüzde 80’inden fazlasını sağlaması bekleniyor.

IEA İcra Direktörü Fatih Birol, “Küresel ısınmayı 1.5 ̊C ile sınırlama hedefini canlı tutmak için dünyanın hızla bir araya gelmesi gerekiyor. İyi haber şu ki, ne yapmamız gerektiğini ve nasıl yapacağımızı biliyoruz. En son veri ve analizlere dayanan 2023 Net Sıfır Yol Haritamız ileriye dönük bir yol gösteriyor” diyor ve ekliyor:

“Ama aynı zamanda çok net bir mesajımız var: Güçlü uluslararası işbirliği başarı için çok önemlidir. Hükümetlerin, karşı karşıya olunan zorluğun boyutları göz önüne alındığında, iklimi jeopolitikten ayrı tutmaları gerekiyor.”

‘Veriler net: fosil yakıtlar çağı sona eriyor’

Avrupa İklim Vakfı CEO’su Laurence Tubiana da rapor üzerine şu değerlendirmelerde bulunuyor:

COP28öncesinde, son bilimsel veriler net: fosil yakıtlar çağı sona eriyor. Bu yeni rapor çok açık; enerji sektöründe ilerlemenin tek yolu yenilenebilir enerji kaynaklarını, verimliliği ve elektrifikasyonu geliştirmektir. Yeni petrol veya gaz sahalarına ya da kömür madenlerine ihtiyaç yoktur. Dubai’de, COP başkanlığı fosil yakıt sonrası liderliğin neye benzediğini göstermek zorunda kalacak.”

‘Yeni petrol, gaz veya kömür sahalarına yer yok’

Oil Change International Araştırma Direktörü Kelly Trout da “2023 Net Sıfır Emisyon senaryosu bir gerçeği bir kez daha teyit ediyor: Küresel sıcaklık artışını uluslararası düzeyde kararlaştırıldığı şekilde sınırlandırmak için yeni petrol, gaz veya kömür sahalarına yer yok. Fosil yakıtların hızlı, adil ve tam finansmanlı bir şekilde kullanımdan kaldırılmasının zamanı gelmiştir. Ülkeler COP28’de ciddi iklim taahhütlerindebulunmaya hazırlanırken, fosil yakıtlardan uzaklaşılması gerektiğine ve bunun hızla gerçekleşmesi gerektiğine dair kesin kanıtları dikkate almalıdırlar” diyor.

Ember Küresel Program Lideri Dave Jones ise “Yenilenebilir elektriğin üç katına çıkarılması, fosil yakıtlardan hızlı bir şekilde uzaklaşılmasını sağlamak için bu on yılda yapılması gereken en büyük eylemdir. Temiz elektrifikasyon ön plana çıktıkça, elektrik yeni petrol haline gelecektir. Bu da dünya liderlerinin büyük düşünmesini ve büyük inşa etmesini gerektiriyor. Bu roket bilimi değil ama uzay yarışındaki kararlılık ve aciliyeti gerektiriyor” ifadelerini kullanarak şunları aktarıyor:

“Daha da önemlisi, gelişmekte olan ekonomilerin bu yarışa girebilmeleri için yatırıma ihtiyaçları var ve bu da nihayetinde hepimizin yararına olacaktır.”

Düzenleyici Yardım Projesi (The Regulatory Assistance Project, RAP) Müdürü ve Avrupa Program Direktörü Jan Rosenow, “Yol haritası yeni kömür, petrol ve gaz yatırımlarına ihtiyacımız olmadığını gösteriyor. Doğru altyapı ile desteklenen elektrifikasyon ve enerji verimliliği ile birlikte yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılması, dünyayı net sıfır hedefine ulaştıracak temel bileşenlerdir. İyi haber şu ki, IEA birçok alanda şu anda bu yolda olduğumuzu tespit etti” değerlendirmesinde bulunuyor.

‘Bir sonraki NDC turuna kadar beklemeyi göze alamayız’

Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi (GWEC) Politika ve Projeler Başkanı Joyce Lee, “Rapor, iklim eylemi için bir kaldıraç olabilen ancak bazen gerçek uygulanabilir politika ortamlarının eksikliğini maskeleyenUlusal Katkı Beyanları’nı (NDC) güçlü bir şekilde vurguluyor. Rüzgar ve güneş enerjisi hedeflerinin ulusal politika çerçevelerinde ve büyük amiral gemisi sanayi politikası paketlerinde yer aldığını görmemiz gerekiyor. Bu, iklime dirençli büyüme ve enerji güvenliğinin kilidini açacak acil ve zaman yoğun eylemdir ve 2025’te yapılacak bir sonraki NDC turuna kadar beklemeyi göze alamayız” diyor ve ekliyor:

“Rüzgar ve güneş enerjisi, 2022’de kurulan tüm yeni yenilenebilir kapasitenin yüzde 90’ına katkıda bulunarak küresel ekonomi için karbonsuzlaştırmanın bel kemiği olacaktır. Ancak bu on yıl içinde küresel emisyonları zirveye çıkarmak için rüzgâr sektöründe sağlam tedarik zincirlerine ve üretim kapasitesine ihtiyacımız var. Politika yapıcıların, geçiş için sürdürülebilir endüstriyel kalkınma planları oluşturmanın yanı sıra, bu raporda vurgulanan diğer hızlı kolaylaştırıcıları (izin prosedürlerini hızlandırmak, şebeke altyapısını genişletmek ve finans, temiz enerji standartları ve ticaret koridorları konusunda uluslararası işbirliğini güçlendirmek) uygulamak için sanayi ile işbirliği yapması çok önemlidir.”

Yol Haritası, 2050’ye kadar küresel enerji sektörü için net sıfır emisyona giden bir rotanın ana hatlarını çiziyor, ancak farklı ulusal koşulları dikkate alan adil bir geçişin teşvik edilmesinin önemini de kabul ediyor. Örneğin, gelişmiş ekonomiler, gelişmekte olan ekonomilere daha fazla zaman tanımak için net sıfıra daha erken ulaşıyor. Ve net sıfır yolu, enerji sektörü yatırımlarının yüzde 1’inden biraz fazlasına karşılık gelen yıllık yaklaşık 45 milyar ABD doları yatırımla 2030’a kadar herkes için modern enerji biçimlerine tam erişim sağlıyor.

Neredeyse tüm ülkelerin net sıfır tarihlerini öne çekmeleri gerekiyor

Bununla birlikte, bu patikada kalabilmek, neredeyse tüm ülkelerin hedefledikleri net sıfır tarihlerini öne almaları gerektiği anlamına geliyor. Bu aynı zamanda, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde yatırımlarda önemli bir artışın harekete geçirilmesine bağlı. Yeni sıfır yolunda, küresel temiz enerji harcamaları 2023’te 1,8 trilyon ABD dolarından 2030’ların başında yıllık 4,5 trilyon ABD dolarına yükseliyor.

Güncellenmiş net sıfır emisyon senaryosunda, temiz enerji kapasitesinin politika güdümlü olarak büyük ölçüde artırılması, fosil yakıt talebini 2030’a kadar yüzde 25 azaltarak emisyonları 2022’de kaydedilen tüm zamanların en yüksek seviyesine kıyasla yüzde 35 azaltıyor. 2050’ye gelindiğinde fosil yakıt talebi yüzde 80 oranında düşüyor. Sonuç olarak uzun vadeli yeni petrol ve gaz projelerine, yeni kömür madenlerine, maden genişletmelerine veya yeni kömür santrallerine ihtiyaç duyulmuyor. Bununla birlikte, mevcut bazı petrol ve gaz varlıklarına ve halihazırda onaylanmış projelere devam edilmesi gerekiyor. Zarar verici fiyat artışları veya arz fazlalıklarından kaçınılması için temiz enerji yatırımlarındaki artış ve fosil yakıt tedarik yatırımlarındaki düşüşün sıralanması hayati önem taşıyor.

Rapora göre, temiz enerji teknolojileri ve bunları üretmek için gerekli olan kritik mineraller için daha esnek ve çeşitli tedarik zincirleri, net sıfır emisyonlu bir enerji sektörü oluşturmanın anahtarı olarak görülüyor. Bununla birlikte, gerekli temiz enerji gelişiminin hızı ve kapsamı göz önüne alındığında tedarik zincirlerinin açık kalması da aynı derecede hayati önem taşıyor.

Rapor, küresel ısınmanın 1.5 ̊C ile sınırlandırılması için daha güçlü uluslararası işbirliğinin önemini vurguluyor. Rapor, şu an ile 2030 arasında hedeflerin ve uygulamaların yeterince artırılmamasının ekiklim riskleri yaratacağı ve 1.5 ̊C hedefine ulaşmayı, pahalı ve ölçek olarak kanıtlanmamış karbon giderme teknolojilerinin büyük ölçüde yaygınlaştırılmasına bağlı kılacağı uyarısında bulunuyor. Raporun incelediği “Gecikmeli Eylem Durumu”nda, temiz enerjinin 2030’a kadar yeterince hızlı bir şekilde yaygınlaştırılamaması, bu yüzyılın ikinci yarısında her yıl yaklaşık 5 milyar ton karbondioksitin atmosferden uzaklaştırılması gerektiği anlamına geliyor. Karbon giderme teknolojileri bu ölçekte başarısız olursa sıcaklığı 1.5 ̊Cye geri döndürmek mümkün olmayacaktır.

Dr. Birol, “Karbonu atmosferden uzaklaştırmak çok maliyetli. Karbonu atmosfere salmamak için mümkün olan her şeyi yapmalıyız” önerisinde bulunuyor ve ekliyor:

“1.5 ̊Cye giden yol son iki yılda daraldı, ancak temiz enerji teknolojileri bu yolu açık tutuyor. Bu on yıl içinde fosil yakıt talebinde daha güçlü bir düşüşe yol açacak olan yenilenebilir kapasitenin üç katına çıkarılması ve enerji verimliliğinin 2030’a kadar iki katına çıkarılması gibi kilit küresel hedeflerin arkasında uluslararası bir ivme oluşurken, Dubai‘deki COP28 iklim zirvesi, bu kritik on yılın kalan yıllarında daha güçlü bir hırs ve uygulama taahhüdünde bulunmak için hayati bir fırsattır.”

Kaynak : Yeşil Gazete