“2024’te SICAKLIK ARTIŞINDA 1,5 DERECE EŞİĞİNE ULAŞILDI, HÂLÂ UMUT VAR MI?”
ÇEVKO Vakfı’nın düzenlediği çevrimiçi söyleşide, iklim krizinin geldiği kritik eşik ve sürdürülebilirlik uygulamaları ele alındı. Bilim insanlarından genç iklim elçilerine uzanan konuşmaların ortak noktası ise netti: “Sistemler kadar anlatım biçimleri de dönüşmeli.”
Uzman sanayi inisiyatifi ve etkin sivil toplum kuruluşu kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ÇEVKO Vakfı’nın, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle düzenlediği çevrimiçi söyleşiler, 5inci yılında da devam ediyor. 2025 yılının ilk söyleşisi, “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlığıyla düzenlendi ve gelinen son noktada küresel ısınmanın ulaştığı tehlikeli boyutlar masaya yatırıldı.
Moderatörlüğünü Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Üyesi, Ekonomi Yazarı Çetin Ünsalan’ın üstlendiği söyleşinin konuşmacıları, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, ETİ Gıda Çevre Mühendisi Ensar Sakarya, İstanbul Gelişim Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı, RTS Bölümü Öğr. Üyesi Dr. Özlem Tuğçe Keleş ve Bahçeşehir Üniversitesi İklim Elçisi Kamil Koray Eryılmaz oldular. Söyleşinin ana ekseni, çevresel verilerin yanı sıra, iletişim yöntemleri üzerine kuruldu.
“1,5 derece eşiğine ulaşıldı, ama hala umut var”
Söyleşinin açılış konuşmasını yapan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, 2024 yılı itibariyle dünya ortalama sıcaklık artışının 1,5°C’a ulaştığını belirterek, “İklim krizi, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sorun. Paris İklim Anlaşması’nda, 1,5°C sıcaklık artışını aşmama hedefi vurgulanıyor, Dünya Meteoroloji Örgütü 2024 yılı verilerine göre dünya ortalama sıcaklığındaki artış 1,5°C dereceyi buldu. Ancak bir yıllık bir dönemde bu eşiğe ulaşmış olmamız, henüz tüm sürecin kaybedildiği ve durumun geri döndürülemez hale geldiği anlamını taşımıyor, yani hala umut var. Toplumsal farkındalığı arttırarak, bilimi, aklımızı ve vicdanımızı kullanarak, sorunun üstesinden gelebiliriz. Bu konuda hem iletişim ve farkındalık perspektifini, hem de sorumlu sanayi uygulamalarının güzel örneklerini konuşmacılarımızdan dinleyeceğiz. Bizlere umut ve moral veren ise, gençlerin bu konudaki bilinci ve girişkenliğidir.” dedi.
“İklim krizini anlatmak için dili değiştirmek zorundayız”
Dünya genelinde iklim değişikliği ile ilgili iletişimsizlik süreci yaşandığını ifade eden İstanbul Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Özlem Tuğçe Keleş, “İklim değişikliğinin hayatımızdaki etkilerini üç aşağı beş yukarı biliyoruz, farkındayız. Fakat bize o kadar uzak ifadelerle, uzak tanımlarla, uzak söylemlerle anlatılıyor ki, sonuçları doğrudan bizi etkilemeyecek bir şeymiş gibi konumlandırılıyor. Oysa bu, insanlık tarihiyle iç içe bir konu. Mısır’daki hiyerogliflere baktığınızda insanların sellerden nasıl etkilendiğini, nasıl kaçıp hayatta kalmaya çalıştıklarını, toprağa karşı verdikleri mücadeleyi resmettiklerini görürsünüz. Ya da Maya uygarlığının neden göç ettiğini anlamak istiyorsanız suyla olan ilişkisine bakarsınız. Tüm göç hikayeleri, suyu kaybetmeleri üzerine yazılmıştır. İklim değişikliği, bugün olduğu gibi tarih boyunca da göç etmemize ya da toplumsal kırılganlıkların artmasına neden olmuştur.” şeklinde konuştu.
İklim ve çevre problemleriyle ilgili çalışmalarda, iletişim ve haberleştirme dilinin, başlık ve kelime seçimlerinin önemine dikkat çeken Dr. Özlem Tuğçe Keleş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Elbette çevre bilimciler, fizikçiler ve iklim uzmanları önemli çalışmalar yapıyor, ama sayılarla toplum arasında bir bağ kuramadığımız sürece duyarlılığı kaybediyoruz. İklim değişikliği; evimizin önündeki ağaçla, musluktan akan suyla, tenceremize koyacağımız gıdayla doğrudan ilgili. Bu konuda yapılan haberler kaygı duymamıza sebep olsa da gördükten sonra unutuyoruz çünkü ertesi gün hayat yine devam etmek zorunda. İşte bu yüzden iletişim çerçevesini kurarken, insanlara korku yerine sorumluluk duygusu vererek, empati kurdurarak anlatmak gerekiyor. Avrupa Birliği’nin ya da Yale Üniversitesi’nin yaptığı gibi ‘senin de payın var, çözümde rolün olabilir’ diyebilen bir dil kurmalıyız. Türkiye gibi kırılgan grupların yoğun olduğu, iklim göçü riski taşıyan ülkelerde yerel anlatılar şart. Medya dilini değiştirmediğimiz sürece iletişim stratejileri işe yaramaz. Örneğin, “can kaybı yok” derken doğayı, ağacı, toprağı görmezden geliyoruz. Dijital platformlar, Antroposen sineması gibi yeni anlatımlar geliştiriyor ama yine de sorumluluğu hep başkalarına yüklüyoruz. Oysa İstanbul gibi şehirlerde bizlerin karbon ayak izi oldukça büyük. Hatta 1 dakikalık yapay zekâ kullanımı bir evin bir aylık elektrik tüketimine eşit olabilir. Ama bunu konuşmuyoruz. Haber dili, film dili, sosyal medya dili değişmeli. Daha sahici, empati kuran, insana dokunan bir iklim iletişimi şart. Çünkü iletişim, başkasının ayakkabısını giymeyi bilmektir; ama biz hâlâ hep kendi ayakkabımızla yürüyoruz.”
Sanayi ve Sürdürülebilirlik: Eti’nin Modeli
Söyleşinin sanayi boyutunda söz alan ETİ Gıda Çevre Mühendisi Ensar Sakarya, firmanın karbon ayak izini üç kapsamda ölçtüklerini paylaştı. ETİ Gıda bünyesindeki yenilenebilir enerji kullanımı ve 8.6 MW’lık çatı GES santrali hakkında da bilgiler verdi. ETİ Gıda’nın sadece üretim değil, atık yönetimi ve döngüsel ekonomi alanında da çeşitli uygulamaları hayata geçirdiğini anlatan Sakarya: “Sürdürülebilirlik bir sertifika işi değil, bir kültür meselesi, Yönetim Kurulu kadar mavi yakalı personelin de sürece dâhil olduğu bir model oluşturmaya çalışıyoruz.” dedi. ETİ’de sürdürülebilirliği, geleneksel marka sloganımızdan hareketle, gezegenimiz, insan, işimiz ve geleceğimiz için mutluluk bağlamında, Çevre, İnsan, Değer Zinciri, Yenilikçi Dönüşüm başlıkları ile ele alıyoruz.” dedi. Ensar Sakarya, ETİ Gıda hakkında bilgilerin yanı sıra, tüketici ve teknoloji trendleri üzerine bilgiler vererek başladığı konuşmasında, sürdürülebilirlik konusuna ve boyutlarına, ETİ bünyesinde sürdürülebilirliğin nasıl ele alındığına da değindi. Ensar Sakarya, ETİ’de yaşam ve çalışan mutluluğu, ETİ’de kariyer ve staj fırsatları konu başlıklarında da bilgiler aktardı.
Gençlerin sahada kurduğu yeni dil: “Etkinlik değil, etki”
Bahçeşehir Üniversitesi İklim Elçisi Kamil Koray Eryılmaz ise gençliğin sadece “iklim için kaygı duyan bir grup” değil, aynı zamanda çözüm üreten bir aktör olduğunu ifade etti. Azerbaycan’da düzenlenen COP Zirvesi’ne de katılan Eryılmaz, gençlik katılımının sembolik değil, yapıcı olduğunu vurgulayarak, “Gençler masa başında değil, sahada iş üretmek istiyor. Bu yüzden markaların sadece konuşması yetmiyor, etkinlik sonrası da bizimle temas kurmaları, süreçlere dahil etmeleri gerekiyor.” dedi.
Krizi Anlatmak için Krizin İçinden Konuşmak Gerek
Gençlik, sanayi, akademi ve sivil toplumun farklı dillerle ama ortak bir kaygıyla buluştuğunu; iklim krizi ile mücadelede sadece teknik bilgi paylaşımının değil, anlatım biçiminde dönüşümün de gerekli olduğunu bir kez daha gözler önüne seren ÇEVKO Vakfı “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikte Son Gelişmeler” söyleşisi, etkili bir iklim iletişimi için atılmış önemli adımlardan biri olarak kayda geçti.
ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle hazırladığı “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=BcDru_oQAbA
Yeşil Nokta’lı firmalara özel düzenlediğimiz eğitimler kapsamında Kurumsal Sürdürülebilirlik Eğitimi ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Eğitimi gerçekleşti. Değerli eğitmenimiz Ünzile Bilici tarafından verilen eğitimler yoğun ilgi ile takip edildi.
Değerli eğitmenimiz Niran Armutcu tarafından verilen Yaşam Döngüsü Analizi ve Ürün Karbon Ayak İzi Hesaplaması Eğitimi katılımcıların talebi ile geçen yılın ardından bu yıl bir kez daha gerçekleştirildi. ÇEVKO Akademi kapsamında düzenlenen eğitim 7-8 Mart 2025 tarihlerinde toplam 2 gün olarak 10.00-17.00 saatleri arasında çevrimiçi olarak gerçekleşti.
PEPSİCO TÜRKİYE’DEN ÇEŞİTLİLİĞİ VE KAPSAYICILIĞI DESTEKLEYEN ÖNEMLİ BİR PROJE DAHA
PepsiCo Türkiye, pep+ stratejisi doğrultusunda sürdürülebilir bir gıda sisteminin oluşturulması için çalışırken, hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projeleriyle yarattığı pozitif toplumsal etkiyi büyütmeye devam ediyor. Özellikle kadının iş hayatındaki yerinin ne kadar önemli olduğuna inanan, kadın istihdamına son derece önem veren ve bireysel farklılıkların iş dünyasına kattığı değerin bilinciyle daha adil bir gelecek inşa etmek için çalışan PepsiCo, çeşitliliği ve kapsayıcılığı destekleyen yepyeni projesi “PepsiCo Sen’sin”i hayata geçirdi.
PepsiCo Türkiye, sürdürülebilirlik stratejisi pep+ doğrultusunda bir yandan daha çevreci bir gıda sistemi için çalışırken, bir yandan da toplumsal cinsiyet eşitliği, kapsayıcılık ve çeşitliliği destekleyen projeleriyle toplumda pozitif değişim yaratmaya devam ediyor.
PepsiCo Türkiye bu kapsamda, PepsiCo’nun kadın çalışanlarının başarılarını, katkılarını ve hikayelerini görünür kılmak amacıyla global çapta yürüttüğü She is PepsiCo projesini, Türkiye’de daha kapsayıcı bir yaklaşımla "PepsiCo Sen’sin" ismiyle hayata geçirdi. Bu kampanya, kadın çalışanlarının kariyer yolculuklarını, ilham veren hikayelerini paylaşmayı ve daha fazla kadının iş gücüne katılımını teşvik etmeyi amaçlıyor.
“PepsiCo Sen’sin” projesi kapsamında, PepsiCo Türkiye’nin sahada çalışan kadınlarının ilham verici hikayeleri videolar aracılığıyla geniş kitlelerle buluşturuluyor. PepsiCo’nun farklı lokasyonlarında gerçekleştirilen çekimlerde, altı kadın çalışanı kendi kariyer yolculuklarını, PepsiCo’daki deneyimlerini ve bu süreçte karşılaştıkları zorlukların üstesinden nasıl geldiklerini samimi bir şekilde anlattı. Her bir hikâye, kadınların azmini, kararlılığını ve başarıya giden yoldaki deneyimlerini gözler önüne seriyor. Bu videolar sadece PepsiCo çalışanlarına değil, aynı zamanda Türkiye’nin dört bir yanında ilham arayan tüm kadınlara umut olmayı hedefliyor.
PepsiCo Strateji ve Transformasyon Kıdemli Direktörü Deniz Alkan: PepsiCo olarak, çeşitliliği içeren iş gücünü destekleyerek daha eşit ve sürdürülebilir bir çalışma kültürüne katkı sağlamayı amaçlıyoruz.
PepsiCo Strateji ve Transformasyon Kıdemli Direktörü Deniz Alkan, “PepsiCo olarak, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı rehber edinen bir şirketiz. Bu kapsamda 17 sürdürülebilir kalkınma amacının birçoğuna yönelik çalışmalarımız bulunuyor. Özellikle nitelikli eğitimden toplumsal cinsiyet eşitliğine kadar uzanan alanlarda hem küresel olarak hem de Türkiye özelinde birçok çalışmamız var. Bu anlayışla PepsiCo global olarak pep+ stratejisi doğrultusunda çeşitliliği, eşitliği ve kapsayıcılığı geliştirerek daha iyi bir dünya inşa etmek için küresel amaçlar doğrultusunda bugüne kadar 71 ülkede toplumsal cinsiyet eşitliği girişimlerini hayata geçirdik. Çalışanlarımızın ve hizmet verdiğimiz toplumun gelişiminin, şirketimizin başarısı için temel faktör olduğuna inanıyoruz. Kim olduğumuza, nereden geldiğimize veya kimi sevdiğimize bakmaksızın herkesin eşit söz hakkına sahip olduğu, iş birliğini teşvik eden, kapsayıcı ve eşitlikçi bir çalışma ortamı yaratmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Çeşitli projelerimizle de bu vizyonumuzu somut adımlarla hayata geçiriyoruz.Geleceğin Bilim Kadınları Akademisi ve Milyon Kadına Mentor gibi programlarla genç kadınları bilim ve iş dünyasında destekliyor; KİPAP ile İstihdam projemizle üretim süreçlerinde kadın çalışanların sayısını artırmayı hedefliyoruz. Ayrıca sahada kadın istihdamını teşvik edecek çalışmalar yürütüyor, düzenlediğimiz atölye ve webinarlarla farkındalık yaratıyoruz. Mentorluk ve sponsorluk programlarımızla kadınların liderlik rollerinde güçlenmesine destek veriyoruz. Bu anlayışla hayata geçirdiğimiz son projelerden biri de “PepsiCo Sen’sin” oldu” dedi.
PepsiCo İnsan Kaynakları Kıdemli Direktörü Özlem Ökten: PepsiCo Sen’sin” projesiyle sahadaki kadınların hikayeleri hepimize ilham veriyor.
PepsiCo İnsan Kaynakları Kıdemli Direktörü Özlem Ökten, “PepsiCo Sen’sin’ projesi, özellikle sahada çalışan kadın arkadaşlarımızın emeklerini, başarılarını ve katkılarını daha görünür kılmayı amaçlayan global bir kampanyadır. Globalde ‘She is PepsiCo’ olarak bilinen bu kampanyayı, Türkiye’de daha kapsayıcı bir anlayışla ‘PepsiCo Sen’sin’ adıyla hayata geçirdik. Proje kapsamında, belirlediğimiz 6 kadın çalışma arkadaşımızla birlikte farklı lokasyonlarımızda çekimler gerçekleştirdik. Bu çekimlerde, hem kapsayıcı çalışma ortamımıza dair görüşlerini hem de kariyer yolculuklarında ilham veren hikayelerini paylaştıkları içerikler ve videolar hazırladık. Amacımız, sahadaki kadın çalışanlarımızın ilham verici hikayelerini hem şirket içinde hem de dışında paylaşarak, daha fazla kadının böylesine zengin ve destekleyici bir iş gücüne katılmasına ilham vermek” dedi.
PepsiCo Türkiye olarak, pep+ ajandalarının önemli bir parçası olarak, aslında tüm çalışanları için de sürdürülebilir ve pozitif bir çalışma ortamı sağlamak için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya odaklandıklarını söyleyen Ökten, bu kapsamda toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadınların iş hayatındaki rolünü destekleyerek, her kadının potansiyelini gerçekleştirebileceği bir dünya için çalıştıklarının altını çizdi.
Okullarda Atık Geri Dönüşümü Konulu Eğitim ve Farkındalık Çalışmaları
Uzman sanayi inisiyatifi ve etkin sivil toplum kuruluşu kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ÇEVKO Vakfı, T.C. Millî Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı okullarda atık geri dönüşümü konulu eğitim ve farkındalık çalışmaları gerçekleştirecek.
MEB Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve ÇEVKO Vakfı arasında 3 yıl süre ile imzalanan iş birliği protokolü uyarınca, MEB’e bağlı ve bakanlık tarafından belirlenen okullarda, çevrenin korunması odağında öğrencilere ve öğretmenlere yönelik eğitim ve farkındalık çalışmaları gerçekleştirilecek. İş birliği kapsamında, geri dönüştürülebilir atıklar konusunda öğrencilerde ve öğretmenlerde farkındalık oluşturulmasına katkı sağlanması, geri dönüştürülebilir nitelikli atıkların ayrı biriktirilmesi ve toplanması süreçlerinin alt yapısının desteklenmesi amaçlanıyor.
T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve ÇEVKO Vakfı Arasında İş Birliği Protokolüne, T.C. Millî Eğitim Bakanlığı adına Destek Hizmetleri Genel Müdürü Ömür Fatih Karakullukçu ve ÇEVKO Vakfı adında da Yürütme Kurulu Başkanı Çetin Yılmaz tarafından imza konuldu.
İmza töreninde konuşma yapan T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Destek Hizmetleri Genel Müdürü Ömür Fatih Karakullukçu, "Çevre bilincinin erken yaşlarda kazandırılması, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmemiz için hayati önem taşıyor. Bu doğrultuda okullarımızda hâli hazırda yürüttüğümüz çevre duyarlılığı ve geri dönüşüm alışkanlıklarını yaygınlaştırma çalışmalarımıza ÇEVKO Vakfı'nın sağlayacağı değerli katkılarla yeni bir boyut daha kazandırıyoruz. Bu anlamlı projede ÇEVKO Vakfı'nın yanımızda olmasından büyük memnuniyet duyuyoruz" dedi.
ÇEVKO Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Çetin Yılmaz ise "Millî Eğitim Bakanlığı ile hayata geçirdiğimiz bu değerli proje, çocuklarımızın çevre konusunda bilinçlenmesi ve sorumluluk sahibi olması açısından büyük önem taşıyor. Geri dönüşümün önemini uygulamalı eğitimlerle genç nesillere aktararak sürdürülebilir bir çevre için güçlü bir adım atıyoruz" şeklinde konuştu.
ÇEVKO Vakfı’ndan Protokol Kapsamında Eğitim, Destek ve Sponsorluk Çalışmaları
Protokol kapsamında ÇEVKO Vakfı, proje hedefleri doğrultusunda MEB ile koordineli olarak eğitim ve proje materyalleri hazırlayacak, çalıştaylar düzenleyecek ve üretim ile dağıtım planlamalarını gerçekleştirecek. Proje kapsamındaki öğretmen ve görevlilerin eğitim süreçlerini Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile iş birliği içinde organize edecek olan ÇEVKO, ayrıca proje faaliyetlerinin izleme ve değerlendirme çalışmalarını da yürütecek.
Öğrencilere doğru atık ayrıştırma yöntemlerini öğretmek amacıyla uygulamalı eğitimler düzenleyecek olan ÇEVKO Vakfı, Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen okullarda “Atık Dönüşüm Atölyeleri” kuracak. Bunun yanı sıra ÇEVKO Vakfı, bu atölyelerin nasıl kullanılacağına dair öğretmenlere eğitimler de verecek.
Bakanlık tarafından belirlenen tüm okulları kapsayacak şekilde sponsorluk ve bağış çalışmaları da yürütecek olan ÇEVKO Vakfı, temin edilen finansal kaynaklarla atık kumbarası, eğitim kitleri ve konteyner gibi ihtiyaçları karşılayarak okullara ulaştıracak. ÇEVKO Vakfı ayrıca, projenin Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü onayı doğrultusunda yürütüldüğü illerde, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları ile iş birliği içinde çalışmalar gerçekleştirebilecek.
Migros, bilimsel temelli sürdürülebilirlik yaklaşımıyla Dünya normunda tam onayı alabilen Türkiye’deki ilk ve dünyadaki 26. gıda perakendecisi oldu.
Migros’un İyi Gelecek Planı kapsamında iklim değişikliğiyle mücadele için yürüttüğü karbon azaltım çalışmaları, bu alanda dünyanın en saygın otoritelerinden Bilim Temelli Hedefler Girişimi’nden (SBTi) tam onay aldı. SBTi’nin doğrulama sürecinin sonunda, Migros’un uzun ve kısa vadeli tüm hedef ve çalışmaları 260 kriterde değerlendirmeye alındı. Hem 2030 karbon emisyonu azaltım hem de 2050 net sıfır hedeflerinin tutarlılığını ve metodolojisinin doğruluğunu onaylatan Migros, Türkiye’den bu global onayı alabilen ilk ve dünyadaki 26. gıda perakendecisi oldu.
İyi Gelecek Planı doğrultusunda bilimsel temelli sürdürülebilirlik hedefleriyle gıda perakende sektörüne öncülük eden Migros, alanında dünyanın en saygın kuruluşlarından olan Bilim Temelli Hedefler Girişimi’nden (SBTi) karbon azaltım hedeflerine tam onay aldı. Migros, sektöründeki çıtayı da yükselterek, Türkiye’de SBTi tarafından kısa ve uzun vadeli hedeflerinin tamamı onaylanan 7 şirket arasında ilk gıda perakendecisi oldu. Migros’un onaylanması ile tüm dünyada bu kapsamda onay alabilen gıda perakendecisi sayısı 26’ya yükseldi.
Sürdürülebilirlik anlayışının Migros’un iş modelinin merkezinde yer aldığını belirten Migros Grubu İcra Başkanı Özgür Tort, “Bu yıl Dünya Ekonomik Forumu’nda açıklanan “2025 Küresel Riskler Raporu”nda 10 yıllık gelecek için öngörülen ilk 4 risk, çevre ve iklim konularıyla ilgili. Biz de Migros İyi Gelecek Planımız doğrultusunda bu kapsamda önemli yatırımlar yapıyor, gerçekçi ve somut adımlar atıyoruz. Yenilenebilir enerjiye yönelik gerçekleştirdiğimiz GES yatırımlarımızın yanında sürdürülebilir su yönetimi, gıda israfıyla mücadele ve plastik atıkların azaltılması için takip ettiğimiz değer yaratan modellerle ekosistemimizi koruyacak önlemler alıyoruz” dedi.
İklim değişikliğinin ilk olarak tarım ve su kaynaklarını etkilediğini belirten Tort, “Sürdürülebilirlik çalışmalarımız kapsamında verdiğimiz taahhütler ve gerçekleştirdiğimiz hedeflerle tarımın geleceğine yatırım yapıyoruz. Tarımın sürdürülebilirliği ve yerli ürünlerin üretiminin Anadolu’nun bereketli topraklarında çoğaltılması için birçok önemli proje yürütüyoruz. Migros olarak önceliğimiz, halkın uygun fiyatlı ve sağlıklı gıdaya olan kesintisiz erişimini güvence altına almak” dedi.
Özgür Tort, sözlerine şöyle devam etti: “SBTi’dan aldığımız onayla, iyi gelecek planımızda yer alan iklim yol haritamızdaki bilimsel temelli metodolojimizin doğruluğu, yakın ve uzak vadeli karbon net sıfır hedeflerimizin tutarlılığı ve güvenilirliği dünya normunda tescillendi. Migros, yenilenebilir enerji yatırımları kapsamında 2026 yılı sonuna kadar toplam enerji tüketiminin 1/3’ünü kendi güneş enerjisi santrallerinden sağlamayı amaçlıyor. Bunun için de art arda güneş enerjisi santralleri devreye almaya başladık. Migen iştirakimiz, bu yolda önemli yatırımlar yaparak aynı zamanda enerji verimliliğini de artırıyor. İklim değişikliği ile mücadele konusundaki çalışmaların somut adımlarla ilerlemesi için önce bilimsel verilere dayanarak mevcut konumuzun belirlenmesi, ölçülmesi ve doğrulanması gerekli. Geçmişte gerçekleştirdiğimiz oranlar, gelecekte yapacağımız somut çalışmaların da kanıtı. Her yıl büyüyen bir şirket olmamıza karşın, son üç yılda doğrudan karbon emisyonları azaltım hedefimizin 1/3’ünü aştık. Bilimsel verilerle 2030 yılı sonuna kadar karbon emisyonunda toplam %42 azaltım, 2050 yılına da Net Sıfır hedefleri için somut adımlarla ilerliyoruz. Ayrıca, iklim değişikliği ile mücadelede topyekün bir etki yaratmak için iş ortaklarımızla çalışıyoruz” dedi.
Migros, Tedarikçileri ile Sürdürülebilirlikte Topyekün Etki için Çalışıyor
Migros, 2050 karbon Net Sıfır hedeflerine ilerlerken, hedefleri arasına tedarikçileri ile birlikte dolaylı emisyonlarını 2033 yılı sonuna kadar %32 azaltımı da ekledi. BIST Sürdürülebilirlik 25 Endeksi’nde yer alan Migros, CDP 2023 İklim Değişikliği ve Su Güvenliği programlarının her ikisinden birden en yüksek not olan “A” alarak ‘Global A Listesi’ne Türkiye’den giren 5 şirketten biri konumunda.