Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) Enerji Teknoloji Perspektifleri 2024 (ETP 2024) raporuna göre, küresel temiz enerji teknolojileri pazarının önümüzdeki 10 yılda büyük bir ivme kazanarak 2 trilyon dolarlık bir hacme ulaşması bekleniyor.
Küresel temiz enerji teknolojileri pazarının önümüzdeki 10 yılda büyük bir ivme kazanarak 2 trilyon dolarlık bir hacme ulaşması bekleniyor. Mevcut 700 milyar dolar seviyesindeki piyasa değerinin, özellikle güneş, rüzgâr enerjisi, elektrikli araçlar, bataryalar ve ısı pompaları gibi teknolojilerin yaygınlaşmasıyla üç katına çıkması öngörülüyor. Bu büyüklük, ham petrol piyasasının küresel boyutlarına yaklaşarak enerji sektöründe bir dönüşüm sinyali veriyor.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Enerji Teknoloji Perspektifleri 2024 (ETP 2024) raporuna göre, temiz enerji teknolojilerinin hızla gelişen pazarı, önümüzdeki dönemde üretim ve ticaret alanında yeni fırsatlar yaratacak. Raporda, küresel temiz enerji teknolojileri ticaretinin 10 yıl içinde 570 milyar dolara ulaşacağı belirtiliyor ki bu rakam, küresel doğal gaz ticaretinin hacmini bile aşacak.
IEA Başkanı Fatih Birol, bu gelişmelere dair yaptığı açıklamada, enerji, sanayi ve ticaret politikalarının iç içe geçerek ülkeler için kritik bir gündem oluşturduğuna dikkat çekti. Birol, “Temiz enerji teknolojileri pazarı büyük bir ekonomik fırsat sunuyor, fakat bu süreç hükümetleri karmaşık kararlarla karşı karşıya bırakıyor. Enerji ve iklim hedeflerinde ilerlerken rekabet, inovasyon ve maliyet avantajlarını gözetmek kritik olacak.” ifadelerini kullandı.
Temiz enerji teknolojileri alanında Çin, ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Hindistan gibi ülkeler güçlü pozisyonlarını koruyor. Çin’in, 2035 itibarıyla 340 milyar dolar seviyesine çıkması beklenen ihracat rakamlarıyla, küresel üretim ve ticarette başrol oynamaya devam etmesi bekleniyor. Öte yandan ABD, AB ve Hindistan’daki teşvik politikaları da bu alandaki küresel rekabeti körüklüyor.
Raporda öne çıkan bir diğer vurgu ise temiz enerji teknolojilerinin sadece bazı ekonomilere değil, daha geniş bir kesime fayda sağlaması gerekliliği oldu.
Kaynak : Temiz Enerji
Türkiye, yeşil hidrojen üretimi alanında önemli bir kilometre taşına imza attı. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM), %99,9 saflıkta hidrojen üretebilen yerli bir elektrolizör geliştirdi.
Proton değişim membran (PEM) tipi elektrolizör, Türkiye’nin hidrojen teknolojilerindeki ilk yüksek kapasiteli yerli ürünü olma özelliğini taşıyor. Bu teknoloji, Türkiye’nin yeşil enerji hedeflerine ulaşmasında kritik bir rol oynayacak.
Güney Marmara hidrojen vadisi projesi
Balıkesir’in Bandırma ilçesi merkezli olarak hayata geçirilen Güney Marmara Hidrojen Vadisi projesi kapsamında geliştirilen bu teknoloji, Türkiye’nin yeşil enerji hedeflerine büyük katkı sağlaması bekleniyor. Güney Marmara Kalkınma Ajansı, Eti Maden İşletmeleri ve Enerjisa’nın finansman desteğiyle yürütülen proje, Türkiye’nin ilk yerli yeşil hidrojen üretim tesisinin saha uygulamasını da kapsıyor.
Üretilen PEM elektrolizör, saatte minimum 5 standart metreküp yeşil hidrojen üretme kapasitesine sahip. Bu elektrolizörün en önemli özelliği, yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektrik kullanılarak suyun hidrojen ve oksijene ayrıştırılmasını sağlaması. Böylece, karbon emisyonu olmadan temiz hidrojen üretilebiliyor. Üretilen hidrojen, Enerjisa’nın Bandırma’daki doğalgaz santralinde türbin jeneratörlerinin soğutulmasında kullanılacak. Ayrıca, bu teknoloji sanayi ve medikal uygulamalarda da kullanılabilecek şekilde tasarlandı.
Ticari potansiyel ve gelecek planları
Hidrojen Vadisi Proje Koordinatörü Mehmet Volkan Duman, TÜBİTAK tarafından geliştirilen PEM elektrolizörlerin, sadece yerel ihtiyaçları karşılamakla kalmayıp ticari üretim ve ihracat potansiyeline de sahip olduğunu vurguladı. Duman, “Bu teknolojiyi geliştirerek, Türkiye’yi yeşil hidrojen alanında önemli bir oyuncu haline getirmeyi hedefliyoruz” dedi.
Proje kapsamında Eti Maden’in sodyum borhidrür bazlı yeni bir güç sistemi geliştireceği de belirtildi. Bu sistem, hidrojenin depolanması ve taşınması konusunda yeni çözümler sunabilir.
Yerel teknolojinin önemi
Gebze’deki TÜBİTAK yerleşkesinde montajı tamamlanacak olan elektrolizör, Bandırma’ya taşınarak sahada aktif olarak kullanılacak. Bu gelişme, Türkiye’nin yenilenebilir enerji dönüşümünde yerlilik oranını artırma hedeflerine önemli bir katkı sunuyor. Aynı zamanda, sanayi ve enerji sektöründe yenilikçi çözümlerin önünü açıyor.
Türkiye’nin bu alanda attığı önemli adımlar, sadece iç piyasada değil, uluslararası enerji sektöründe de rekabet avantajı sağlayabilir. Yerli ve yenilikçi projelerin, gelecekte yeşil enerji hedeflerine ulaşılmasında kritik bir rol oynaması bekleniyor.
Proton Değişim Membran (PEM) Elektrolizörler
PEM elektrolizörler, suyu elektroliz yoluyla hidrojen ve oksijene ayrıştırmak için kullanılan bir tür elektrolizör. Bu elektrolizörlerde, elektrotlar arasında proton iletken bir membran bulunur. PEM elektrolizörler, yüksek verimlilik, hızlı tepki süresi ve kompakt boyut gibi avantajları nedeniyle yeşil hidrojen üretiminde giderek daha fazla tercih edilmekte.
Çalışma prensibi
PEM elektrolizörlerde, anot tarafına su verilir ve elektrik akımı uygulandığında su molekülleri hidrojen iyonlarına (protonlar) ve oksijene ayrışır. Hidrojen iyonları, PEM membranından geçerek katot tarafına ulaşır ve burada elektronlarla birleşerek hidrojen gazını oluşturur. Oksijen gazı ise anot tarafında açığa çıkar.
Avantajları
PEM elektrolizörler, yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektrik kullanılarak yeşil hidrojen üretimi için ideal bir çözüm sunmakta.
Kaynak : Yeşil Haber
BM: “Ülkelerin ulusal iklim planları küresel ısınmayı sınırlandırmadan hala çok uzak”
Hükümetlerin sera gazı emisyonlarını düşürmeye yönelik ulusal taahhütlerinin, "felaket boyutundaki küresel ısınmayı" sınırlandırmak için gereken seviyenin çok altında olduğu bildirildi.
Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin (UNFCCC) ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelede sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerini içeren Ulusal Katkı Beyanları (NDC) Sentez Raporu yayımlandı.
Rapor, Paris Anlaşması'na taraf 195 ülkenin eylül itibarıyla sunulan veya güncellenen NDC'lerini içeriyor. Bu NDC'ler, 2019'da 52,9 gigaton karbondioksit eşdeğeri olduğu tahmin edilen toplam küresel emisyonların yüzde 95'ini kapsıyor.
Rapora göre, ülkelerin BM'ye sunduğu NDC'ler, küresel emisyonların 2030 itibarıyla 2019 seviyesine göre yüzde 2,6 azaltılmasını sağlıyor.
Ancak bu oran, bilim insanlarının Paris Anlaşması'ndaki küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için gerekli gördüğü yüzde 43'lük azaltım seviyesinden oldukça uzakta.
Bu kapsamda UNFCCC, "felaket boyutundaki küresel ısınmayı" sınırlandırmak için ülkelerin hazırlayacağı yeni ulusal iklim planlarının daha iddialı taahhütler içermesi ve bu taahhütlerin hızla uygulamaya konulması çağrısında bulundu.
UNFCCC İcra Sekreteri Simon Stiell, rapora ilişkin değerlendirmesinde, bugünkü NDC raporunun bir dönüm noktası olması gerektiğini belirterek, "Artık yetersizlik dönemi sona ermeli ve gelecek yıl her ülkeden daha iddialı yeni ulusal iklim planlarıyla hızlanma çağı başlatılmalı. Raporun bulguları çarpıcı ancak şaşırtıcı değil. Mevcut ulusal iklim planları, küresel ısınmanın dünyanın her yerinde milyarlarca hayatı ve geçim kaynağını mahvetmesini ve ekonomileri felç etmesini durdurmak için gerekenden çok uzakta." ifadelerini kullandı.
Daha iddialı yeni iklim planlarının sadece iklim kaosunu önlemekle kalmayacağını ve iyi uygulandığında her ülkede insanlar ve refah için dönüştürücü olabileceğini kaydeden Stiell, bu planların daha güçlü yatırımlar, ekonomik büyüme, daha fazla istihdam, sağlıklı yaşam, güvenli ve ucuz enerji gibi birçok fayda sağlayacağını aktardı.
Stiell, mevcut iklim planlarının tam olarak uygulanması durumunda 2030'da emisyonların 51,5 gigaton karbondioksit eşdeğeri seviyesinde olacağı bilgisini paylaşarak, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu seviye 2019'dakinden sadece yüzde 2,6 daha düşük. Bu seviyelerdeki sera gazı kirliliği, istisnasız her ülke için insani ve ekonomik bir felaketi garanti edecektir. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, sera gazı emisyonlarının 2030'a kadar 2019 seviyelerine göre yüzde 43 azaltılması gerektiğini belirtiyor. 2035'e kadar, küresel net sera gazı emisyonlarının 2019 seviyelerine göre yüzde 60 düşürülmesi gerekli. Bu, en kötü iklim etkilerini önlemek için bu yüzyılda küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlamak açısından kritik öneme sahip. Bir sonraki ulusal iklim planlarında, iklim eylemi ve hedeflerinde dramatik bir artış sağlanmalı."
Kaynak : Yeşil Hat
Rüzgar ve güneş enerjisinde 2030'a yönelik mevcut hedeflerini büyük bir farkla aşması beklenen Türkiye'nin, temiz enerji dönüşümünü hızlandırmak ve iklim değişikliğiyle mücadelesini güçlendirmek için daha iddialı hedefler koyabileceği belirtildi.
Uluslararası sivil toplum kuruluşları Climate Analytics ve NewClimate Institute, dünyada küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırmak için kilit ülkelerde rüzgar ve güneş enerjisinde gereken artış hızını hesapladı.
Bu kapsamda, dünyadaki mevcut rüzgar ve güneş enerjisinin yüzde 70'inden fazlasını oluşturan 11 ülkede, ulusal düzeyde ihtiyaç duyulan rüzgar ve güneş enerjisi kurulu gücü analiz edildi.
Analizdeki ülkeler arasında Türkiye, Çin, ABD, Hindistan, Avustralya, Brezilya, Almanya, Endonezya, Meksika, Nijerya ve Güney Afrika yer aldı.
Analizde Türkiye'ye ilişkin bulgulara göre, ülkenin 2022 sonu itibarıyla 22 gigavat seviyesinde bulunan rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesinin hızla artırılması için büyük bir potansiyel bulunuyor.
Türkiye'nin Ulusal Enerji Planı'nda 2030'a kadar güneş enerjisi kurulu gücünün 33 gigavat, rüzgar enerjisi kurulu gücünün ise 18 gigavata ulaşma hedefi bulunuyor.
Ancak mevcut politikalar ve piyasa koşulları altında 2022'de 11 gigavat olan güneş enerjisi kapasitesinin 2028'de 39 gigavata ulaşacağı öngörülürken, 2022'de 11 gigavat olan rüzgar enerjisi kapasitesinin ise yine bu dönemde 18 gigavata yükselmesi bekleniyor.
Böylece, Türkiye'nin 2030'a ilişkin mevcut rüzgar ve güneş enerjisi hedeflerini büyük bir farkla aşacağı öngörülüyor. Analize göre, bu durum Türkiye'nin temiz enerji dönüşümü ve iklim değişikliğiyle mücadeleyi güçlendirmek için güneş ve rüzgar enerjisinde daha iddialı hedefler koyabileceğini gösteriyor.
Küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefiyle uyumlu olması için Türkiye'nin rüzgar ve güneş enerjisinden elektrik üretiminin 2030'a kadar 2022 seviyesine göre 3 ila 4 kat artması gerekirken, bu da söz konusu dönemde güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesinin sırasıyla 62 ve 27 gigavata yükselmesini gerektiriyor.
Türkiye'nin bu kapasite artışını gerçekleştirmesi halinde 2035'e yönelik ulusal hedeflerine 5 yıl erken ulaşabileceği hesaplanıyor.
Climate Analytics Kıdemli İklim ve Enerji Analisti Neil Grant, analize ilişkin değerlendirmesinde, "Türkiye'nin mevcut politika planları, 1,5 derece hedefiyle uyumlu ve gereken hıza ulaşmak için kolaylıkla biraz daha hızlanabilir. Ülke, bol yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmak için harika bir konumda." ifadelerini kullandı.
Güneş, 2050'de dünya elektriğinin yarısından fazlasını karşılayabilir
Küresel iklim hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi için ise rüzgar ve güneş enerjisinin Türkiye dahil söz konusu 11 ülkede ise 2030'a kadar mevcut hızından 5 kat, 2035'e kadar 8 kat daha hızlı büyümesi gerekiyor.
Bu ülkelerde kısa vadede rüzgar enerjisi kilit bir rol oynarken, güneş enerjisinin 2050 itibarıyla temel elektrik kaynağı haline gelmesi ve küresel elektrik üretiminin yarısından fazlasını karşılaması bekleniyor.
Çin, bu alanda kilit piyasa olarak öne çıkıyor. Rüzgar ve güneş enerjisinde 2030 hedeflerini 6 yıl erken başaran ve bu kaynaklardaki kurulu gücü 1,2 teravata yükselen Çin'in mevcut hızını sürdürmesi halinde 4,5 teravat kapasiteye ulaşma ihtimali bulunuyor.
Hindistan'ın rüzgar ve güneş enerjisinde mevcut kapasitesini 5 kat artırarak 600 gigavata ulaşması gerekirken, ülkenin daha fazla uluslararası finansmana ihtiyaç duyabileceği öngörülüyor.
ABD'de ise küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefiyle uyumlu olması için rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesinin 2030'a kadar 5 kat büyüyerek 1,400 gigavata yükselmesi gerekiyor.
Grant, Çin'deki kapasite artışına ilişkin değerlendirmesinde, Çin'de yenilenebilir enerji kapasitesinin rekor kırmasıyla emisyonların zirveye yaklaştığını belirterek, "Ancak bu zirveyi aşmak ve emisyonları 1,5 derece hedefi için gereken hızda düşürmek amacıyla Çin'in kendi başarısını da aşması ve bu kaynakları daha hızlı şekilde devreye alması gerekiyor." ifadesini kullandı.
NewClimate Institute'den raporun yazarı Markus Hagemann ise ABD'nin 2035'e kadar karbondan arındırılmış elektrik sektörü vaatlerini yerine getirmesi gerektiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
"Bu hedef genel olarak Paris Anlaşması'ndaki küresel sıcaklık artışını sınırlandırma hedefleriyle uyumlu. ABD için bu, fosil yakıtların 2035'e kadar elektrik üretiminden tamamen çıkarılabilmesini sağlamak için rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesini 2030'a kadar neredeyse 5 kat artırmak anlamına geliyor."
Kaynak : Anadolu Ajansı