ABD'li otomobil üreticisi Ford Motor, ABD Michigan Eyaleti Flat Rock kentindeki fabrikasında elektrikli araç üretecek.
ABDli otomobil şirketi Ford Motor Company, Kuzey Amerika'da elektrikli araç ürettiği fabrika sayısını ikiye yükseltme kararı aldı. Şirket 11 milyar dolar tutarındaki yatırım programı çerçevesinde Michigan'ın Flat Rock kentindeki fabrikasında 900 milyon dolar yatırım ile elektrikli araç üretim hattı ekleyecek.
2023 yılına kadar yapılacak yatırım 900 kişiye istihdam sağlayacak.
14 Mart 2019’da Climate Action’da Rachel Cooper tarafından kaleme alınan haberde, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yapılan yeni bir araştırmada, Paris Anlaşması’na uygun olarak salımlar azaltılsa dahi, Kuzey Kutbu’nda kış aylarındaki sıcaklık artışları 2050’de 3,5 C’yi, 2080’de 5,9 C’yi aşacak! Araştırma raporunun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
BM’ye göre sıcaklık artışı çevre için mahvedici sonuçlar doğuracak. Bu sonuçlardan birisi deniz/okyanus düzeylerinin artması olacak. Bir başkası ise kutuplardaki donmuş toprak parçalarının %45 oranında azalması olacak. Donmuş toprak parçalarının 1.672 milyar tonluk karbonu tuttuğu düşünülürse, erimenin ciddi karbon dioksit ve metan gazı salımlarına neden olması bekleniyor.
Geçen yıl Global Carbon Project’in yayımladığı raporda ise okyanusların asitleşmesinin özellikle kutuplarda yaşayan deniz canlılarını olumsuz etkilendiğinin bulunduğu belirtilmiş; sanayi devriminden bu yana dünyanın okyanuslarının %30 daha asitli hale geldiği bildirilmişti.
AP, deniz kirliliğine neden olan tabak, çatal, bıçak ve pipet gibi tek kullanımlık plastik ürünleri 2021'den itibaren yasaklayan kararı kabul etti.
Avrupa Parlamentosu (AP), deniz kirliliğine neden olan tabak, çatal, bıçak ve pipet gibi tek kullanımlık plastik ürünleri 2021'den itibaren yasaklayan kararı onayladı.
Strazburg'da devam eden AP Genel Kurulu, denizler ve kıyılarında en çok bulunan tek kullanımlık plastik atıkların kullanımını yasaklayan kararı oyladı.
AP üyelerince 35 "hayır", 28 "çekimser" oya karşı 560 "evet" oyuyla kabul edilen karara göre, 2021'den itibaren plastik tabak, çatal, bıçak, kaşık, pipet, bardak, balon çubukları, gıda kapları, kulak pamukları Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde kullanılmayacak.
AB üyesi ülkelerin, 2029 yılına kadar plastik şişelerin yüzde 90'ını toplama, 2025 yılına kadar tek kullanımlık plastik şişelerin yüzde 25'ini, 2030'a kadar da yüzde 30'unu geri dönüştürmek zorunda olduğu belirtilen kararda, AB ülkelerinin sigara filtrelerini üretenlerin, ürünlerinin atık ve temizlik maliyetlerini karşılamaya katkı sağlayacağı vurgulandı.
Kaynak: Anadolu Ajansı
Almanya Federal Çevre İdaresi tarafından yapılan kesin olmayan ilk hesaplamalara göre ülkenin 2018 yılı emisyonları 2017’e göre %4,2 oranında azaldı.a’nın sera gazı emisyonlarının, dört yıllık yavaşlama sürecinin ardından 2018’de önemli oranda gerilediği bildirildi.
38 milyon tona denk gelen bu azalış ile ülkenin 2018 yılı emisyonları 868,7 milyon ton olarak gerçekleşti. Gerileme oranı 1990 yılına göre ise %30,6 oldu.
İdarenin açıklamasına göre gerilemede fosil yakıt kullanımının azalırken, yenilenebilir kaynaklı elektrik üretiminin artması ile birlikte hava koşulları etkili oldu.
38 milyon tonluk bu azalışta en yüksek pay 15 milyon ton ile konutlarda gerçekleşti. Enerji sektörünün payı 14 milyon ton, ulaşım sektörünün 5 milyon ton, sanayi sektörünün 4 milyon ton olurken, tarım sektörü ise %0,7 ile emisyonların arttığı tek alan oldu.
Açıklamadaki hesaplamalara göre Almanya’nın yenilenebilir kaynaklı elektrik üretimi 2018 yılında 184 milyon ton karbondioksit salımının önüne geçerken, bu hesaplamada en büyük pay ise 75 milyon ton ile rüzgar enerjisi santrallerinin oldu.
İdare ülkenin 2018 yılı emisyonlarına dair kesin sonuçları 15 Ocak 2020 tarihinde yayınlanacak.
Almanya sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 1990 yılı seviyesinin %55 altına çekmeye hedefliyor.
Kaynak: www.yesilekonomi.com
Türkiye’nin kullanılabilir su kaynağı, yılda 112 milyar metreküp, kişi başına düşen tatlı su miktarı ise 1.519 metreküp. Her ne kadar akarsular nedeniyle su zengini bir ülke gibi gözüksek de bu verilere göre “su sıkıntısı çeken ülkeler” arasında yer alıyoruz. 2030’da nüfusumuzun 100 milyon olacağı ön görülürse, kişi başına düşen tatlı su oranı 1.120 metreküp olacak ve bu Türkiye’yi “su fakiri” ülkeler arasına sokacak. İstanbul Bilgi Üniversitesi Çevre, Enerji ve Sürdürebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ayşe Uyduranoğlu’na göre su üzerindeki baskının tek nedeni nüfus artışı değil; dağıtımda yaşanan kayıplar ve suyun denetimsiz, bilinçsiz kullanımı.
Suyun yarısı dağıtımda kayboluyor
Türkiye’nin en büyük sorunlarından birinin, suyun şebeke aracılığıyla kullanıcılara dağıtımı esnasında yaşanan kayıplar olduğunu belirten Doç. Dr. Uyduranoğlu, “Bunun en büyük nedeni su şebekelerinin eski olması. Gelişmiş ülkelerde dağıtım esnasında yaşanan su kaybı yüzde 10-15 arasında seyrederken, bu oran gelişen ülkelerde yüzde 50 civarındadır. Ülkemizden bir örnek verecek olursak Kocaeli su şebekesinde kayıp kaçak oranları 2004’ten önce yüzde 72-75 civarındaydı. 2004 sonrası Kocaeli Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İSU) tarafından yapılan yatırımlar, 2013 yılında bu oranı yüzde 31 seviyesine çekmeyi başardı. Altyapıların rehabilite süreci ne kadar maliyetli olursa olsun birinci hedef olmalı” dedi.
Tarifeli fiyatlandırma şart
Doç Dr. Uyduranoğlu, suyun ev ve tarım alanlarında bilinçsiz ve denetimsiz kullanıldığını vurguladı: “Bireysel bilinç sağlanmadığı için evlerde ihtiyaç fazlası kullanımın önüne geçilemiyor. Farkındalık oluşturabilmek için tarifeli fiyatlandırma uygulanmalı. İngiltere’de kullandığınız suyun bedelinin iki katını da atık sular için ödüyorsunuz. Böyle bir fiyatlandırma politikası davranışsal değişikliğe yol açarak, suyun daha dikkatli kullanılmasını sağlıyor. Tarımda ise sulama hala konvansiyonel yöntemlerle yapılıyor. Teknolojik entegrasyon tam sağlanmış değil. Bu yüzden ihtiyaç fazlası su kullanılıyor ve açık sulama kanalları ile suyun bir kısmı da buharlaşıyor.”
Türkiye’nin ilerde susuzluk sorunu çekmemesi için alınması gereken önlemlere de değinen Doç Dr. Uyduranoğlu, altyapıların tamamen değişmesi, farkındalık kampanyalarına ağırlık verilmesi, denetimlerle kaçak kullanımların önüne geçilmesi, tarımsal sulamanın değiştirilmesi ve su krizlerini de dikkate alan kapsamlı bir sürdürülebilir kalkınma programı hazırlanması gerektiğini belirtti.
Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) hazırladığı "Küresel Enerji ve Karbondioksit Emisyonları Statü Raporu"na göre, enerji talebindeki ve özellikle Asya'da kömür kullanımındaki artışla bağlantılı olarak karbondioksit emisyonu bir önceki yıla oranla 1,7 artışla 33,1 milyar tona yükseldi. Böylece küresel karbondioksit emisyonunda da 2013'den bu yana en yüksek seviye görüldü.
Merkezi Paris'te bulunan ajanstan yapılan açıklamaya göre 2018 yılında küresel enerji talebi yüzde 2,3 oranında artış kaydederek 2010’dan bu yana en yüksek seviyesine ulaştı.
Rapora göre 2018'de ABD'nin karbondioksit emisyonu yüzde 3,1 artarak, bir önceki yılın altında kalırken, Çin'inki yüzde 2,5, Hindistan'ınki ise yüzde 4,5 yükseldi. Avrupa'nın karbondioksit emisyonunda ise yüzde 1,3 oranında bir azalma kaydederken, Japonya'nın karbondioksit emisyonunda da düşüş yaşandı.
Karbondioksit emisyonu küresel ortalama sıcaklık artışının temel nedeni olarak görülüyor. Dünya genelinde birçok ülke iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak için karbondioksit emisyonundaki artışı dizginlemeye çalışıyor.
Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu’nun 2010 yılından bu yana Türkiye ayağını yürüttüğü, dünyanın en büyük kurumsal çevre raporlama platformu olan CDP’nin, 2018 yılı Türkiye sonuçları, 27 Mart 2019, Çarşamba günü, Zorlu PSM’de düzenlenen “CDP Türkiye İklim Değişikliği Konferansı” ile kamuoyuna duyuruldu.
CDP İklim Değişikliği ve Su Raporu’na göre;
• Türkiye’den CDP’ye yanıt veren şirketlerin büyük çoğunluğu (%93), iklimle bağlantılı riskleri tanımlarken, bu risklerin iş faaliyetleri üzerinde finansal ve stratejik etkiler yaratabilecek güçte olduğunu vurguluyor.
• CDP’ye yanıt veren şirketlerin neredeyse hepsi (%95’i) şirketlerinde iklim değişikliği konusunun yönetim kurulları seviyesinde ele alındığını belirtiyor.
• Türkiye’den CDP’ye yanıt veren şirketlerin %81’i şirketlerinin tüm faaliyetlerini kapsayan su politikalarına sahip olduklarını bildirdiler. Şirketlerin %92’si ise suyla ilgili kamu politikalarını doğrudan veya dolaylı yoldan etkileyebilecek faaliyetlerde bulunduğunu raporladı.
• Yönetim kurulları da artık su güvenliği konusunun önemini ve aciliyetini kavramış durumda.
CDP’nin Türkiye sonuçlarının açıklandığı konferansta ayrıca “CDP Türkiye İklim Liderleri” Ödülleri de sahiplerini buldu. Törende; Arçelik, Aselsan ve Garanti Bankası “CDP Türkiye Liderleri Ödülü”nü aldılar.
İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği’nin 8. Olağan Genel Kurul Toplantısı 19 Mart Salı günü gerçekleştirildi. Genel Kurul toplantısının ardından, yapılan ilk Yönetim Kurulu toplantısında, Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin, geçen yıl devraldığı Başkanlık görevini devam ettirmek üzere seçildi. PwC Danışmanlık Ortağı Ediz Günsel ve Eczacıbaşı Holding İnsan Kaynakları Grup Başkanı Ata Selçuk Başkan Yardımcısı olurken Sütaş Süt Yönetim Kurulu Üyesi Duygu Yılmaz Saymanlık görevine getirildi.
SKD Türkiye’nin 2021 yılına kadar görev yapacak Yönetim Kurulu’nun belirlendiği Olağan Genel Kurul Toplantısı’ndan önce ayrıca Yekta Kopan’ın moderatörlüğünü yaptığı çeşitli paneller gerçekleştirildi.
“Gelecek Gençler için Sürdürülebilir mi?”, “Döngüsel Ekonomi”, “Sürdürülebilirlik Raporlaması”, “Kadın İstihdamı ve Fırsat Eşitliği” başlıkları altında dernek grup başkanları, üye şirketlerin ve birlikte proje yapılan paydaş kurumların üst düzey yöneticilerinin konuşmacı olarak yer aldığı paneller ile sürdürülebilirlik konusu çeşitli yönleriyle ele alındı.
Gelecek Gençler için Sürdürülebilir mi? Panelinde Yekta Kopan’ın konukları, daha önce Akçansa Biyoçeşitlilik Yarışması’nda finalist olan Özel Çakabey Koleji öğrencileri Defne Sallı ve Tuan Dolmen idi. Defne Sallı “İçinde yaşayacak bir dünya olmaz ise geleceğin ne önemi var” sözleri ile gelecek ve sürdürülebilirlik kesişiminde durmamız gereken noktayı özetlerken, Tuan Dolmen “Sürdürülebilirlik, dünya vatandaşı olmanın gerektirdiği bir sorumluluktur.” diyerek gençlerin önceliğini ifade etti.
ÇEVKO Vakfı üyelerinden Coca-Cola İçecek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinasyonunda başlatılan ‘Sıfır Atık’ seferberliği kapsamında Elâzığ ilinde yer alan Hazar Damla Su Fabrikası’ndaki dönüşümü tamamladı. Hazar Fabrikası ile Türkiye’de ‘Sıfır Atık’ statüsünde üretim yapan fabrika sayısını dörde çıkaran Coca-Cola İçecek tüm fabrikalarında bu dönüşümü tamamlamayı hedefliyor.
Daha az atıkla, daha kaliteli üretim!
Son 8 yılda PET ambalajlarında yürüttüğü hafifletme çalışmaları ile 15 bin ton daha az plastik kullanan CCI, piyasaya sürdüğü ambalajların %54’ünü geri dönüşüme kazandırıyor ve ayrıca Coca-Cola fabrikaları arasında enerji ve su tasarrufu açısından en iyi performansı gösteren şişeleyiciler arasında yer alıyor.
Geçtiğimiz yıl Elâzığ, Çorlu ve Ankara fabrikalarında ‘Sıfır Atık’ statüsünde üretime başlayan ve bu yıl Elazığ’da yer alan su fabrikasını da sıfır atık ile üretime geçiren CCI, bu uygulamayı Türkiye’deki 10 fabrikasında hızla yaygınlaştırmayı hedefliyor.
‘Çevresel ayak izimizi azaltıyoruz’
CCI’ın faaliyet gösterdiği tüm ülkelerde sorumlu kurumsal vatandaşlık ilkelerinden taviz vermediğini belirten Coca-Cola İçecek Kurumsal İlişkiler Direktörü Servet Yıldırım, “Sürdürülebilirlik stratejimizi yürütürken paydaşlarımızın önceliklerine odaklanıyor, tüm operasyonlarımızı çevre üzerindeki etkimiz konusunda bilinçli bir şekilde yürütüyoruz. Daha az atık üretme, toplam karbon ayak izimizi azaltma, enerji verimliliğimizi artırma ve su yönetimine ilişkin çalışmalarımız ile çevresel performans hedeflerimize doğru ilerlemeye devam ediyoruz. Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi 100 Endeksi’nde yer alan tek Türk şirketi olarak; yaptığımız çalışmalarla işimizin devamlılığını sağlarken, içinde yaşadığımız çevre ve toplumun iyileştirilmesine de katkı sağlamaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Mutfak; evimizin en işlek, en çok tüketimin yaşandığı bölümüdür. Mutfağınızda geri dönüşüm yapmanızın, değerlendirmenizin ve daha az tüketmenizin size pek çok faydası var. Bu adımlar mutfağınızı düzenli tutmanıza yardımcı olur, tasarruf etmenizi sağlar, çevreye katkı sağlamanın tatminini yaşatır ve sizi daha mutlu bir birey yapar.
Mutfağınızda uygulamak için 7 temel ipucu:
1. Mutfağınıza bir geri dönüşüm kutusu koyarak başlayın.
Ambalaj atıklarını ayrı toplamaya mutfağınızdan başlayabilirsiniz. Çöpten ayrı bir şekilde, temiz ve kuru olarak ayırdığınız ambalaj atıklarını bu kutuya atın. Banyonuzda kullanılan ambalajlı ürünler için banyoya bir kutu daha koyabilir ya da onları da mutfağınızda ayrı biriktirebilirsiniz. Ambalajları geri dönüşüme atmadan ezerek küçültürseniz atık kutularınızdan da tasarruf etmiş olursunuz.
Evinizde geri dönüşüm için ayrı topladığınız ambalaj atıklarınızı size en yakın geri dönüşüm kumbarasına atabilirsiniz. Camları diğer ambalajlardan ayrı biriktirmeyi unutmayın. Geri dönüşümünü kolaylaştırmak için camlar ayrı kumbaralarda toplanıyor. Yaşadığınız ya da çalıştığınız mahallede geri dönüşüm yapılmıyorsa belediyenizin çevre koruma ya da temizlik işleri müdürlükleri ile iletişime geçin, taleplerinizi iletin.
2. Sanatçı gözüyle bakın
Daha dün çöp olarak bakıp attığınız şeylere bir daha bakın. “Birilerinin çöpü, bir başkasının hazinesidir.” diye bir söz vardır. Çok doğru… Atıklarınız yapabileceğiniz çok şey var. Mutfağınızda ya da evinizde işe yarar başka şeylere dönüştürebilir, çocuklarınızla etkinlikler yapabilir, atıklarla yukarı dönüşüm yapan bir arkadaşınıza verebilirsiniz. Yumurta kartonlar, tuvalet kâğıdı ya da kâğıt havlu ruloları, plastik şişeler dekoratif ve güzel ev eşyalarına dönüşebilir. Çocuğunuzun okul projesi olabilir. Biraz yaratıcılığına kalmış.