ÇEVKO Vakfı olarak aramıza yeni katılan üyemiz HENKEL'e hoş geldiniz diyor ve birlikte nice başarılara imza atmayı diliyoruz.
Henkel Hakkında
1876 yılında kurulan Henkel, markaları, inovasyonları ve teknolojileri ile endüstriyel ve tüketici iş birimlerinde, dünya genelindeki pazarlarda lider konumlara sahiptir. Yapıştırıcı Teknolojileri ile yapıştırıcılar, yalıtım malzemeleri ve fonksiyonel kaplamalar pazarlarında global lider olan Henkel, Tüketici Markaları ile başta çamaşır ve ev bakım ile saç olmak üzere dünya genelinde pek çok piyasa ve kategoride liderliği bulunmaktadır. Loctite, Persil ve Schwarzkopf markaları Henkel’in en tanınmış ve güçlü markalarıdır. 2023 mali yılında Henkel, 21,5 milyar Euro’nun üzerinde satış ve yaklaşık 2,6 milyar Euro düzeltilmiş faaliyet karı bildirmiştir. Henkel’in imtiyazlı hisse senetleri, Almanya DAX borsa endeksine kayıtlıdır.
Türkiye’de 1963 yılında kurulan Henkel, Yapıştırıcı Teknolojileri ve Tüketici Markaları olmak üzere iki stratejik iş alanında, yaklaşık 900 çalışanı ile faaliyet göstermektedir. Türk Henkel’in genel merkezi İstanbul’da, fabrikaları ise Gebkim, Tuzla ve Ankara’dadır. Bununla birlikte İzmir ve Ankara’da bölge satış müdürlükleri bulunmaktadır.
Sürdürülebilirlik, Henkel’in temel değerlerinden biridir ve belirlediği net hedefler doğrultusunda uyguladığı sürdürülebilirlik stratejisiyle bu alanda öncü konumdadır. Henkel, “Pioneers at heart for the good of generations” (Gelecek Nesiller İçin İyiliğe Öncülük Ediyoruz) misyonuyla yaklaşık 48.000 kişiye istihdam sağlamaktadır.
17 Aralık 2024’te gerçekleşen Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu konferansının ardından Yeşil Nokta Ödülleri de sahiplerini buldu.
Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri
Bu yıl 7.si düzenlenen Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri kapsamında bağımsız bir Jüri tarafından değerlendirilen projeler arasından:
“Ambalajda Önleme Uygulamaları” kategorisinde Yeşil Nokta Sanayi Ödülleri: Abdi İbrahim’e ‘Akıllı Yazılım’ için; Netpak Ambalaj’a ise ‘NETGO, Sürdürülebilir Bir Çevre İçin Çantaya Dönüşen Kargo Torbası’ çalışmaları için verildi. Bu kategoride Teşvik Ödülleri: Coca-Cola İçecek’e ‘Paletlemede Nanostreç Uygulaması’ başlıklı çalışması için; Sapro’ya ise ‘Newipe Yeni Nesil Bebek Mendili’ için verildi.
“Atık Yönetimi ve Uygulamaları” kategorisinde Anadolu Efes ‘Anadolu Efes Biyogaz Projesi’ ve ‘Anadolu Efes İleri Dönüştürülmüş Malt Lifi Projesi’ ile Yeşil Nokta Sanayi Ödülü’ne layık görüldü.
“Çevre Konulu Sosyal Sorumluluk Uygulamaları” kategorisinde Anadolu Efes ‘Denize +1 Nefes’, Migros ‘Gıdaya Saygı’ ve Vestel "Vestel'le Yap Atölyeleri" projeleriyle Yeşil Nokta Sanayi ödüllerini kazandılar. Bu kategoride Teşvik Ödülü ise Gürok Turizm’e ‘Ekomat Projesi’ için verildi.
Yeşil Nokta Basın Ödülleri
ÇEVKO Vakfı tarafından bu yıl 13.sü düzenlenen Yeşil Nokta Basın Ödülleri, 2024 yılı boyunca çevre haberlerine öncelik veren ve geri dönüşüm konusunda kamuoyunu bilgilendiren basın-yayın kuruluşlarına ve habercilere verildi.
2024 yılında Gazete dalında “Nasıl Bir Ekonomi”, Televizyon dalında “EkotürkTV”, İnternet Haber Sitesi dalında “TRTHaber.com”, Sektörel Haber Sitesi dalında “Yesilhaber.net” Haber Ajansı dalında “Anadolu Ajansı”, Dergi dalında “Ekonomist” Dergisi, Sektörel Dergi dalında “Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi” ödül kazandı.
Kendilerini canı gönülden kutluyor, çevre haberlerine olan önceliklerinin devamını diliyoruz.
ÇEVKO Vakfı: “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Modelinin Yeniden Hayata Geçirilmesini Öneriyoruz”
Türkiye, Kendi Atıklarını Döngüsel Ekonomiye Kazandıramazsa, Küresel Mevzuat Değişiklikleri Ülkemizin İhracat, Üretim, İstihdam Güçlerini ve Uluslararası Yatırım Cazibesini Olumsuz Etkileyebilir.
ÇEVKO Vakfı tarafından düzenlenen Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Konferansı, 17 Aralık 2024 tarihinde Kamu, STK ve İş Dünyası’ndan ulusal ve uluslararası konuşmacıların katılımıyla gerçekleşti. Konferansta, döngüsel ekonomiye geçişle birlikte önemi büyük ölçüde artan, ülkemizde 2020 yılından bu yana terk edilen Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu uygulamalarına geri dönülmesinin önemi vurgulandı. Konferans kapsamında 2024 Yeşil Nokta Ödülleri de sahiplerini buldu.
ÇEVKO Vakfı tarafından düzenlenen “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Konferansı”, 17 Aralık 2024 Salı günü İstanbul’da başarıyla tamamlandı. Konferans, kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve akademik çevrelerden geniş katılımla gerçekleştirildi. Konferans, Türkiye’nin döngüsel ekonomiye geçiş sürecinde atık düzenlemeleri ve Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu uygulamalarını masaya yatırdı. Avrupa Birliği Eko-Tasarım Mevzuatı, Türkiye’de yeşil aklama karşıtı düzenlemeler ve GETAM Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi’nin çalışmaları gibi kritik konular, ulusal ve uluslararası uzmanların sunumlarıyla ele alındı.
ÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Okyar Yayalar, konferansın açılış konuşmasında şunları söyledi: “ÇEVKO Vakfı, 33 yıl önce Türkiye’de Genişletilmiş Üretici Sorumluluğunu (GÜS) benimseyen şirketler tarafından kurulmuştur. Bu süre içinde Türkiye’de ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanarak geri dönüştürülmesi için çalışıldı. 33 yıl içinde toplumumuzda geri dönüşüm bilincinin kazandırılması için eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları gerçekleştirildi. Kamu otoriteleriyle yasal altyapının oluşturulmasıyla ilgili iş birliği yaparken, bir yandan da belediyeler ve lisanslı toplama ve ayırma tesisleriyle birlikte çalıştık. Son yıllarda ise gündemimizde iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve döngüsel ekonomiye geçişte sivil toplum kuruluşu kimliğimizle öncülük yapmak vardı. Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu modelinin yaygınlaştırılması için yıllardır çalışıyoruz. Ancak Avrupa’da döngüsel ekonomiye geçişle birlikte Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun büyük önem kazanmasına rağmen ülkemizde maalesef 2020 yılından itibaren bu uygulamanın terk edildiğine hepimiz şahit oluyoruz. Bundan sonrası için ülkemiz açısından faydalı öneriler ortaya çıkarmak için bu konferansın verimli geçmesini diliyorum.”
Unilever Kurumsal İlişkiler Kıdemli Müdürü Çetin Yılmaz: “Karşımızdaki sorun çok büyük bir sorun: İklim krizi”
Açılış konuşmaları kapsamında söz alan, etkinliğin ana sponsoru Unilever’in Kurumsal İlişkiler Kıdemli Müdürü Çetin Yılmaz, ÇEVKO Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı olarak da konferans katılımcılarını selamladı. Yaptığı konuşmada Yılmaz şunları söyledi: “İklim krizi bugün insanlık için en büyük tehdidi oluşturuyor. Kapsamı ve etkileri o kadar büyük ki, bütün tarafların: devletin, iş dünyasının, STK'ların ve elbette tüketicilerin birlikte ve işbirliği halinde hareket etmesini gerektiriyor. Burada en önemli sorumluluk devlete ait: düzenleme ve denetleme yapması, yaptırımlar uygulaması ve teşvik mekanizmaları hayata geçirmesi hayati önemde. Biz üreticilerin de sürece katılması ve katkı vermesi Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) ile düzenlenmiştir. Bu yüzden ülkemizde GÜS modelinin yeniden işlerlik kazanması gerekmektedir.”
“GCA Cam Ambalaj Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret: Mevcut şartlar sürdürülebilir üretimi mümkün kılmıyor”
Etkinliğin altın sponsoru GCA Cam Ambalaj Genel Müdürü Dr. Abdullah Gayret ise açılış konuşmaları kapsamında şu noktalara vurgu yaptı: “Artık dünyamızın kaynakları ve çevresel dengeleri mevcut şartlarda sürdürülebilir üretim yapmayı mümkün kılmıyor. Bu sadece üreticilerin kendi üretim süreçlerinden aldıkları önlemlerle de baktığımızda sürdürülebilirliği gerçekleştirmek konusunda yeterli olmuyor. Tüm üreticilerin, ürünlerin tüm yaşam döngüsü boyunca atıklarını minimize etmeleri ve her türlü emisyonu aşağı çekmeleri büyük önem arz ediyor.”
EXPRA Yönetim Kurulu Başkanı Claude Turping: “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu uygulamalarına öncelik verilmeli”
EXPRA - Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Birliği’nin Yönetim Kurulu Başkanı Claude Turping açılış bölümünün son konuşmacısı olarak söz aldı; Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) ilkelerinden ve GÜS’ün tarihçesinden bahsettikten sonra GÜS ve Vergi uygulaması arasındaki farklılıklara vurgu yaptı. Turping sözlerini şöyle tamamladı: “Plastik kullanımının gittikçe hassaslaşmakta olduğu günümüzde AB’de yayımlanan Tek Kullanımlık Plastikler Direktifi’nin cezalandırıcı, yasaklayıcı, kirliliğin sorumluluk ve maliyetini üreticilere yükleyen hükümlerinin yerine otoritelerin denetim ve kontrollerini sıkılaştırması ve GÜS uygulamalarına öncelik verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
Açılış konuşmalarının ardından, Döngüsel Ekonomiye Geçişte Atık Düzenlemeleri, Genişletişmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) Uygulamaları ve Sürdürülebilir Üretim başlıklı ilk oturuma geçildi.
EXPRA Genel Müdürü Joachim Quoden: Akü ve piller, ömrünü tamamlamış araçlar, ambalaj, tek kullanımlık plastikler, elektrikli ve elektronik araçların atıklarıyla ilgili AB düzenlemelerinde GÜS uygulaması zorunlu”
Oturumun ilk konuşmacısı, EXPRA - Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Birliği Genel Müdürü Joachim Quoden, EXPRA’nın 2013 yılında aralarında ÇEVKO’nun da bulunduğu kar amacı gütmeyen geri kazanım örgütleri tarafından kurulduktan sonra bugün üye ve işbirliği yapan kuruluş sayısının 38’e ulaştığını belirtti. Avrupa Birliği’nin Atık Çerçeve Direktifi ve Döngüsel Ekonomi Paketi çerçevesinde yayımlanan yeni Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü hakkında ayrıntılı bilgiler veren Quoden akü ve piller, ömrünü tamamlamış araçlar, ambalaj, tek kullanımlık plastikler, elektrikli ve elektronik araçların atıklarıyla ilgili AB düzenlemelerinde GÜS’ün zorunlu olduğunu bildirdi. GÜS’ün tanımını yaptıktan sonra EXPRA üyelerinin ülkelerindeki farklı GÜS uygulamalarına işaret eden Quoden, GÜS modelinin ortak özellikleri, en iyi GÜS uygulamaları ve EXPRA’nın geliştirdiği GÜS’ün ‘altın’ kuralları hakkında açıklamalarda bulundu.”
ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “İzlenebilir, doğrulanabilir ve şeffaf GÜS modelinin yeniden hayata geçirilmesini öneriyoruz”
Oturumda söz alan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ise Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun nasıl tanımladığının çok önemli olduğunu vurgulayarak, OECD’nin tanımına göre GÜS’ün üreticinin bir ürünle ilgili sorumluluğun o ürünün yaşam döngüsünde tüketiciler sonrası evreye genişlettiği bir çevre politikası olduğunu belirtti ve bu tanıma göre GÜS sistemleri, belirli ürünlerle ilgili atıkların önlenmesi ve yönetimi için oluşturulmuş kurumsal mekanizmalardır ve ‘kirleten öder’ ilkesine dayanır” dedi. Türkiye’de GÜS’ün 2006’da Çevre Yasası’na girdiğini, Atık Yönetimi Yönetmeliği ve Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’nde halen yürürlükte olan GÜS hükümleri bulunduğunu ayrıntılı olarak açıklayan İmer, 2020’den itibaren piyasaya sürenlerden T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından Geri Kazanım Katılım Payı (GEKAP) alınmaya başlanmasıyla birlikte GÜS modelinin terk edildiğini belirtti. ÇEVKO Vakfı’nın GÜS çalışmalarını anlatan; şirketlerle son dört yıldır gönüllü olarak yaptıkları GÜS saha çalışmalarına değinen İmer, GEKAP ve GÜS’ün birlikte ele alınması için öneri geliştirdiklerini söyledi: “Önerimiz, izlenebilir, doğrulanabilir ve şeffaf bir GÜS modelinin yeniden kurulması ve hayata geçirilmesi; bu sistem içerisinde finansal yükümlülüklerini yerine getirdiğini belgeleyen üreticilerin ilgili harcamalarının GEKAP’tan mahsup edilmesine olanak sağlanmasıdır” dedikten sonra T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Türkiye Çevre Ajansı başta olmak üzere ilgili tüm paydaşları birlikte çalışmaya davet ettiklerini; bu konuda ÇEVKO Vakfı olarak destek vermeye hazır olduklarını sözlerine ekledi.
Unilever Kurumsal İlişkiler Kıdemli Müdürü Çetin Yılmaz: “Türkiye küresel mevzuat değişikliklerinden en çok etkilenecek ülkelerden biri konumunda”
AB mevzuat değişikliklerinin Türkiye ihracatı ve ekonomisi üzerine olası etkilerini vurgulayan Çetin Yılmaz, “2030 itibariyle AB pazarına arz ve ithal edilen her ambalajın en az yüzde 30 oranında geri dönüştürülmüş malzeme içermesi zorunlu hale gelecek. Bu koşul, en büyük pazarımız olan AB’ye mal ihracatının maliyetini artıracak. Bunun yanı sıra, Mayıs 2024’te AB’de yürürlüğe giren Atık Sevkiyat Tüzüğü ile de AB’den atık ihracatına önemli kısıtlamalar getirildi. Oysa biz geri dönüştürülmüş girdide AB’den yapılan ithalata bağımlıyız. Türkiye’de mevcut mevzuat ve uygulamalar ise ülkemizi bu düzenlemelerin etkilerinden korumak için yeterli değil. İleride doğabilecek sıkıntıları önlemek için en doğru çözüm, ülkemizde ambalaj atıklarının en az kayıpla ve uygun koşullarda ayrıştırılarak toplanması ve geri dönüşüm imkân ve kabiliyetinin artırılmasıdır. Piyasaya ambalaj arz eden ekonomik aktörlerin GÜS yoluyla sürece aktif bir şekilde dahil edilmesi bu çözüme hizmet edecektir. Bu doğrultuda önerimiz; izlenebilir, doğrulanabilir ve şeffaf bir GÜS modelinin yeniden kurulması, hayata geçirilmesi ve bu sistem içinde finansal sorumluluklarını yerine getirdiğini belgeleyen üreticilerin ilgili harcamalarını GEKAP’tan mahsup etmesine imkân verilmesidir.” dedi.
CONAI - İtalya Ulusal Ambalaj Konsorsiyumu - Uluslararası İlişkiler BaşkanıAmanda Fuso Nerini: “Döngüsel ekonomide ambalajların eko-tasarımı önem kazandı”
İkinci oturumun ilk konuşmacısı olan CONAI - İtalya Ulusal Ambalaj Konsorsiyumu - Uluslararası İlişkiler MüdürüAmanda Fuso Nerini şu konuların altını çizdi: “Döngüsel ekonomide ambalajların eko-tasarımı önem kazandı. AB’de ortaya konulan Yeşil Mutabakat’ta ve yeniden düzenlenmekte olan AB yasal mevzuatında eko-tasarımla ilgili hükümler bulunmakta. Yeni yayımlanan AB Ambalaj ve Ambalaj Atıklarının Kontrolü Tüzüğü’nde önleme, azaltma ve geri dönüşüm üç ana hedef olarak yerini korudu. İtalya’da ambalaj ve ambalaj atıklarının yönetimi konusunda GÜS uygulanmakta ve bu konuda yetkili tek kuruluş bütün ambalaj malzemelerini konsorsiyum halinde bünyesinde birleştiren CONAI” dedikten sonra CONAI’nin çalışmaları hakkında ayrıntılı bilgi verdi.
T.C. Ticaret Bakanlığı Reklam, Denetim ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Erdem Biçer: “Sürdürülebilirlik, özellikle son dönemde çok önem kazandı”
Oturumun ikinci konuğu T.C. Ticaret Bakanlığı, Reklam, Denetim ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Erdem Biçer, “Sürdürülebilirlik konusu son dönemde tüketici tercihlerinin değişmesiyle birlikte daha çok önem kazandı ve reklam kampanyalarında öne çıkmaya başladı. Bu gelişme paralelinde, günümüzde 6 ana başlık altında toplanan Yeşil Aklama konusuna karşı önlem alınması da önemli hale geldi” diyerek sözlerine başladı. Ticaret Bakanlığı’nın 2022 tarihli ‘Çevreye İlişkin Beyanlar İçeren Reklamlar Hakkında Kılavuz’ dokümanı hakkında bilgiler veren Biçer markaların sürdürülebilirlik ve çevre konusuyla ilgili yapılan reklam ve iletişim çalışmalarına yönelik yapılan düzenlemelerden söz etti. Erdem Biçer şu konuların altını çizdi: “Bu kılavuz, tüketicilerin çevre konusundaki duyarlılık ve hassasiyetlerinin istismar edilmesinin engellenmesi üzerine bina edildi. Hedefimiz bu yönde reklam verenlere yol gösterirken, tüketicilerin de bilgi düzeyini artırmak. Temel olarak, reklamlarda yer verilen çevresel beyanların belirsizlik içermemesi, mutlaka doğrulanabilir ve ölçümlenebilir nitelikte olması gerekiyor. Aynı şekilde halka açık olmayan şirketlerin de çevresel hedeflemeler ile ilgili beyanlarının doğrulanabilir ve ölçümlenebilir nitelikte ve şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Erdem Biçer, Reklam Kurulu nezdinde bir ilke kararı özelliği taşıyan kılavuzun, özel sektör kuruluşları ile paylaşıldığını ve sektörlerden dönüş beklendiğini de sözlerine ekledi.
Türkiye Çevre Ajansı Geri Dönüşüm ve Üretici Sorumluluğu Direktörlüğü, Çevre Mühendisi Zeynep Efşan Çeşme: “Çevre Ajansı’nın faaliyetleri 6 ana başlık altında toplanıyor”
Türkiye Çevre Ajansı Geri Dönüşüm ve Üretici Sorumluluğu Direktörlüğü, Çevre Mühendisi Zeynep Efşan Çeşme, ikinci oturumdaki konuşmacılardandı. Türkiye Çevre Ajansı’nın çalışmalarından söz eden Çeşme, ajansın çevre kirliliğini önlemek, yeşil alanların korunmasına, iyileştirilmesine katkı sağlamak, döngüsel ekonomi ve sıfır atık yaklaşımı doğrultusunda kaynak verimliliğini arttırmak ile ulusal ölçekte depozito yönetim sistemi kurulmasına, işletilmesine, yönetilmesine ve denetimine yönelik faaliyetler gibi çalışmaları yürütmek amacıyla 2020 yılında kurulduğunu belirtti. Çeşme, Çevre Ajansı’nın faaliyetlerini şu 6 başlık altında topladı: “Depozito yönetim sistemi kurmak, işletmek ya da işlettirmek, depozito uygulamasına tabi ürünlere yönelik izin ve onay işlemleri dahil gerekli idari düzenlemeleri ve tedbirleri uygulamak ve gerekli kontrolleri yapmak, çevrenin geliştirilmesi yönünde faaliyetlerde bulunmak, sıfır atık yönetim sisteminin kurulmasına ve uygulanmasına katkı sağlamak, geri kazanılabilir ürünlerin kullanımları sonrası ülke ekonomisine kazandırılmasını sağlamak, geri kazanılabilir ürünlerin kullanımları sonrası ülke ekonomisine kazandırılması, kamuoyunda duyarlılık ve farkındalık oluşturmak.”
ÇEVKO Vakfı Kamu, Uluslararası İlişkiler ve Projeler Müdürü Alphan Eröztürk: “GETAM Analizleri çevre ile ilgili beyanları bilimsel verilerle destekleyebilme olanağı sağlıyor”
Oturumun son konuşmacısı, ÇEVKO Vakfı Kamu, Uluslararası İlişkiler ve Projeler Müdürü Alphan Eröztürk, bilimsel konularda spekülasyondan uzak yaklaşımların önemini ve çevre konusundaki beyanların bilimsel olgularla desteklenmesi gerekliliğini vurguladı. Ticaret Bakanlığı kılavuzunu, yapılanların ne şekilde ifade edilmesi gerektiği konusunda yönlendirmeler içermesi nedeniyle çok değerli bulduğunu söyleyen Eröztürk, “Bir ambalaj üzerinde çevreye yönelik bir ifade kullanılacaksa, arkasında mutlaka bilimsel destek olması lazım. Öte yandan gerek küresel ticaret zincirleri gerekse regülatif yapılanmalar açısından, ambalajların geri dönüştürülebilir niteliği ve geri dönüştürülmüş malzeme kullanım oranları üzerinde açısından net kriterler oluşturuluyor. Gerek ticaret sürekliliği ve yasal uyum gerekse sürdürülebilirlik iletişimi açısından doğru beyanlar için bilimsel verilerin önemi artıyor. ÇEVKO Vakfı ve Yıldız Teknik Üniversitesi iş birliğinde İstanbul Kalkınma Ajansı desteği ile oluşturduğumuz GETAM Geri Kazanım Test Merkezi, bu konularda net bilimsel veriler sunuyor. Test merkezinde biyobozunurluk ve kompostlanabilirlik analizleri gibi ileri düzey çalışmalar da gerçekleştirilebiliyor. GETAM bünyesinde, endüstri ihtiyaçlarına göre yeni analiz süreçlerinin de hazırlık aşamasındayız. GETAM Analizleri şirketlere, yasal yükümlülükleri ve sürdürülebilirlik iletişimleri açısından gündeme getirmeleri gereken çevre ile ilgili beyanlarını, bilimsel verilerle destekleyebilme olanağı sağlıyor” şeklinde konuştu.
ÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. İsa Coşkun: “Avrupa Birliği ambalaj ve ambalaj atığı yönetmeliğine ülkemizin uyumu ihracatımız için önemli”
Konferansın kapanış konuşmasını yapan ÇEVKO Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. İsa Coşkun, tüm konuşmacıların sunumlarından notlarla genel bir çerçeve çizdi. Avrupa Birliği’nin ambalaj ve ambalaj atığı yönetmeliğine dikkat çeken Coşkun, ülkemiz ihracatının yüzde 40’ının AB ülkelerine olduğunu belirterek, bu konuda AB mevzuatına uyumun ülkemiz ekonomisi için önemli olduğunu vurguladı. Coşkun şunları söyledi: “İzlenebilir, doğrulanabilir ve şeffaf bir genişletilmiş üretici sorumluluğu modelinin yeniden kurulması, hayata geçirilmesi ve bu sistem içinde finansal sorumluluklarını yerine getirdiğini belgeleyen üreticilerin, ilgili harcamalarını GEKAP’tan mahsup etmesine imkan verilmesini öneriyoruz.”
ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle düzenlediği "COP29 Değerlendirmesi" başlıklı çevrimiçi söyleşisi 2 Aralık 2024 tarihinde gerçekleşti. İSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe, Çevre ve Sürdürülebilirlik Uzmanı, OMÜD Genel Sekreteri Umay Yılmaz ve ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in katıldığı söyleşinin moderatörlüğünü, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak yaptı.
ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nin Aralık ayındaki özel oturumunda Bakü’de gerçekleşen COP29; Taraflar Konferansı gündemdeydi. Söyleşi, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. Konferansın en önemli gündem maddesinin finansman oluğunu belirten İmer, “Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere her yıl en az 300 milyar dolar iklim finansmanı sağlaması hedefi sonuç metnine girdi” dedi. İmer, konferansta küresel karbon piyasalarına ilişkin kuralların netleştirilmesi konusunda da bir anlaşma sağlandığını söyledi.
ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “Bundan sonraki süreçte, liderlik, samimi ve bencillikten uzak davranış ve kararlar kritik önemde”
29. Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansı’nda iklim finansmanının yanında ‘Barış, Yardım ve İyileşme için İklim Eylemi’ne ilişkin Bakü Çağrısı’nın başlatıldığını belirten Mete İmer, bu çağrının iklim kaynaklı savaşların önüne geçecek ve savunmasız ülkelere desteği arttıracak stratejileri geliştirmeyi amaçladığını bildirdi. İmer “Finansman dışında ele alınan bir başka konu da toplumsal cinsiyet eşitliği idi; iklim eyleminde toplumsal cinsiyetin gözetilmesi hedefleniyor” şeklinde konuştu. Fosil yakıtlardan çıkış konusunda COP 28’de alınan karar ile ilgili bir gelişme olmamasının hayal kırıklığı yarattığını belirten İmer “Bundan sonraki süreçte, uluslararası toplumda özellikle büyük ölçekli ülkelerin liderliklerinin, samimi ve bencillikten uzak davranış ve kararlarının başarı için kritik önemde olduğunu” sözlerine ekledi.
Mete İmer, Türkiye’nin 29. Taraflar Konferansı kapsamında 2053 Uzun Vadeli İklim Stratejisi’ni Birleşmiş Milletlere ilettiğini; buna göre 2030’a kadar: Enerji tüketiminin %16 azaltılacağını; birincil enerjideki yenilenebilir enerji oranının %17’den %50’ye çıkarılmasının, 4,8 GW nükleer enerji kurulu gücü ile 2,1 GW batarya kapasitesinin devreye alınmasının, güneş ve rüzgar kurulu gücünün dört kat artmasının hedeflendiğinin bildirildiğini söyledi. Bununla birlikte, önemli ev ödevlerimizin bulunduğunun altını çizen İmer “Bizim ÇEVKO Vakfı olarak, 2053 Karbon Nötr hedefine ulaşabilmek için, iki yıl önce yaptığımız ve içinde ulusal katkı beyanımızın mutlak azaltım hedefi olarak belirlenmesi, iklim yasası ve ilgili düzenlemelerin çıkarılması, enerji üretiminde kömürün kullanımına kademeli olarak son verilmesi için plan yapılması, finansman sağlanması, ulusal farkındalık kampanyası oluşturulmasının yer aldığı 10 maddelik çağrımız geçerliliğini koruyor” şeklinde sözlerini tamamladı.
COP29’u yerinde takip eden isimlerden İSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe, Taraflar Konferansı’ndaki gelişmeleri anlattı.
İSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe: “Dünyanın iklim değişikliği mücadelesi için yıllık 1.3 trilyon dolara ihtiyacı var”
Sultan Tepe sözlerine şöyle başladı: “COP29’un genel çerçevesine bakarsak, COP28’de alınan kararlar değerlendirildi ve finansman odaklı bir toplantı oldu. Dünyanın iklim değişikliğiyle mücadele için yıllık 1,3 trilyon dolara ihtiyacı olduğu belirtildi. Ancak bu finansmanı sağlama sorumluluğu, gelişmiş ülkelerin üzerine yüklendi. Listede 24 ülke var ve bunların çoğu Avrupa,
Amerika ve Kanada’dan oluşuyor.”
Özellikle Çin ve Suudi Arabistan gibi büyük finansal kaynaklara sahip olan ülkelerin, bu sorumluluğun dışında tutulmasının büyük tartışmalara yol açtığını belirten Tepe, gelişmekte olan ülkelerin fonların borç yerine hibe şeklinde sağlanması gerektiği görüşünü savunduklarının altını çizdi. Tepe sözlerini, “Özellikle yeşil yatırımlar için verilen krediler, geri ödeme yükü yaratıyor ve bu, gelişmemiş ülkelerin ekonomik durumuyla bağdaşmıyor” şeklinde sürdürdü.
Küresel emisyon azaltım hedeflerine yönelik durumun da değerlendirildiğini belirten Tepe, COP28’de alınan kararların yeterince hayata geçmediğinin görüldüğünü, alınan kararların uygulamaya geçmesindeki yavaşlığın iklim hedeflerinin gerçekleşmesini riske attığını sözlerine ekledi.
Taraflar Konferansı’nda kayıp ve hasar fonunun devreye alınması kararının alındığını belirten Sultan Tepe, büyük doğal afetlerle oluşan kayıpların karşılanması için bir fon oluşturulması gerekliliğinin vurgulandığını da söyledi.
OMÜD Genel Sekreteri Umay Yılmaz: “İhtiyaç duyulan şey, finansal kaynakların doğru yerlere yönlendirilmesi”
Söyleşide son sözü alan Umay Yılmaz, iklim eylemi açısından çok kritik bir dönemden geçtiğimizi belirterek konuşmasına başladı. “İklim krizinin bir takvimi var ve son yıllarda, özellikle pandemi sonrası doğal afetlerdeki artış, bu konunun ne kadar acil olduğunu bir kez daha gösterdi” diyen Yılmaz, sözlerine “afetlerin şiddetinin ve sıklığının arttığını hepimiz gözlemliyoruz, hatta bazılarını bizzat yaşıyoruz. Yaz aylarının her yıl daha sıcak hale geldiğini de fark ediyoruz. Tüm bunlar, iklim krizinin hayatımızdaki etkilerini açıkça gösteriyor şeklinde devam etti. Yılmaz “Bugün artık ne yapılması gerektiğini biliyoruz; teknolojilerimiz ve çözümlerimiz var. Ancak ihtiyaç duyulan şey, finansal kaynakların doğru yerlere yönlendirilmesi. Bu finansal akışın belli bir takvime oturtulması ve düzenli şekilde işler hale getirilmesi gerekiyor. Finansla ilgili tüm kararlar COP29’a bırakıldı, bu da beklentiyi artırdı. Ancak maalesef finansa dair tüm konuları sonuca bağlayamadılar. Bu gelecek senenin iş yükünü artıracaktır” dedi.
Umay Yılmaz konuşmasına şöyle devam etti: Bu COP’ta adaptasyon finansmanına daha fazla odaklanıldığı görülüyor. Çünkü iklim krizinin olumsuz etkileri, özellikle kırılgan coğrafyalarda ciddi sorunlar yaratıyor. Ancak bu, mitigasyon projelerinin ihmal edilmesi anlamına gelmemeli. Çünkü fosil yakıt kullanımını ve sera gazı emisyonlarını azaltmadığımız sürece kriz ilerlemeye devam edecek.
ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle hazırladığı “COP29 Değerlendirmesi " başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=Lf8RmywyqKU
Küresel iklim değişikliği, dünyamızı çevresel, ekonomik ve toplumsal açılardan tehdit eden olayların en başında gelmektedir. Diğer yandan, artan nüfus ve azalan kaynaklar dünyada sürdürülebilir kalkınmayı öne çıkarmıştır. Bu nedenle sürdürülebilirlik ilkelerine bağlı kalarak iklim değişikliği ile mücadelede bireylere, kamu otoritelerine, sanayi ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir. ÇEVKO Vakfı olarak, iklim kriziyle savaşım konusunda samimi ve bilimsel verilere dayanan bir politika izlenmesini savunuyoruz. Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için, duyduğumuz sorumluluk duygusu ile, ilgili taraflarla, önlem ve önerilerin gerçekleştirilmesine yönelik, kendi kapasitemizle uyumlu işbirlikleri geliştirmeyi sürdüreceğiz. Bu kapsamda, iklim değişikliği ile mücadele ve sürdürülebilirlik konularında çalışmak üzere, 2016 yılının Ekim ayında, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik (İDS) Çalışma Grubu kurulmuştur. Bu kitapçıkda da Çalışma Grubu Üyelerimizin iyi uygulama örneklerine yer vererek tüm sanayi kuruluşlarımızı yenilikçi uygulamalar ve çevreye duyarlı projeler üretmeye teşvik etmeyi amaçlıyoruz.
BAKÜ’DE SONA EREN COP29, GELİŞMİŞ ÜLKELERDEN GELİŞMEKTE OLANLARA YILDA EN AZ 300 MİLYAR DOLAR KAYNAK AKTARIMI ÖNGÖRÜYOR
ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi işbirliğiyle düzenlediği "İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlıklı çevrimiçi söyleşi 25 Kasım 2024 tarihinde gerçekleşti. Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, Netpak Yönetim Kurulu Üyesi Özge Avcı Paşaoğlu, ODTÜ - İklim Elçisi Kardelen İşlek ve ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in katıldığı söyleşinin moderatörlüğünü, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak yaptı.
ÇEVKO Vakfı Söyleşileri, Kasım ayında da devam etti. Bu ayın söyleşisi, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in açılış konuşmasıyla başladı. İmer sözlerine, Dünya Meteoroloji Örgütü’nün İklimin Durumu 2024 başlıklı raporuna değinerek başladı. Raporda Ocak-Eylül 2024 döneminde kaydedilen 1,54°C’lik sıcaklık artışına dikkat çekildiğini belirten İmer, “Rapora göre, bu durum, Paris İklim Anlaşması’nın 1,5°C sıcaklık artışını aşmama hedefinin artık ulaşılamaz olduğu anlamına gelmiyor. Hâlâ umut var” şeklinde konuştu.
ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “İklim finansmanı kapsamında gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere her yıl en az 300 milyar dolar sağlaması hedefleniyor.”
Bakü’de sona eren 29. Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansı’na da değinen Mete İmer bu konferansın öncelikli gündem maddesinin iklim finansmanı olduğunu belirtti. Paris İklim Anlaşması’nın,, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere yıllık 100 milyar dolar iklim finansmanı sağlamasıyla ilgili hedefin 2025 yılından önce yenilenmesini ve daha yüksek bir hedef belirlenmesini öngördüğünü hatırlatan İmer, tarafların bu konuda anlaştığını vurguladı. İmer sözlerini “Çeşitli müzakerelerden sonra, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere her yıl en az 300 milyar dolar sağlamasını öngören bir mutabakat sağlandı” şeklinde tamamladı.
Prof. Dr. Murat Türkeş: “Politikalar, yoksul kesimlerin iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden daha fazla zarar gördüğü dikkate alınarak oluşturulmalı.”
Söyleşide söz alan ikinci konuşmacı Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş oldu. Konu kapsamında, iklim değişikliği, sürdürülebilirlik, sürdürülebilir kalkınma ve yeni eğilimler üzerinde durulması gerektiğini belirten Türkeş, “özellikle sürdürülebilir kalkınma amaçlarından biri olan iklim değişikliği eylemine odaklanmak istiyorum” diyerek sözlerine başladı. Türkeş, iklim eyleminin kapsamlı bir çerçevede ele alınması gerektiğini belirterek, bu kapsamı sera gazı salımını azaltmak, yaşam ve davranış biçimlerini değiştirmek, yutak alanları geliştirerek atmosferdeki karbon dioksit, metan ve diğer sera gazlarının olumsuz etkilerini azaltmak olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Murat Türkeş sözlerini şöyle sürdürdü: “Kentler, enerji, gıda güvenliği ve afetlere dayanıklılık gibi pek çok alanda sürdürülebilirlik hedeflerine uygun bir şekilde dönüştürülmelidir. Bu dönüşüm, merkezi bir planlama, kamucu bir anlayış ve adil bir geçiş ilkesi çerçevesinde gerçekleşmeli. Özellikle yoksul kesimlerin, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden daha fazla zarar gördüğü dikkate alınarak politikalar oluşturulmalıdır.”
Netpak Yönetim Kurulu Üyesi Özge Avcı Paşaoğlu: “Çevre dostu üretim stratejileri ve düşük karbonlu ürünlerle döngüsel ekonomiye destek veriyoruz.”
Sözlerine “Dünya genelinde iklim değişikliğinin etkileri artık daha belirgin ve yıkıcı hale geldi. 2024 yılının kaydedilen en sıcak yıl olması bekleniyor. Bu durum sadece çevreyi değil, ekonomik ve sosyal yaşamı da derinden etkiliyor” şeklinde başlayan Özge Avcı Paşaoğlu, kaynakların sınırlı, ihtiyaçların sınırsız olduğunu vurguladı. Paşaoğlu “Netpak olarak çevre dostu üretim stratejileriyle düşük karbonlu ürünler üretiyor ve döngüsel ekonomiye destek veriyoruz” dedi.
Netpak Yönetim Kurulu Üyesi Özge Avcı Paşaoğlu, sözlerini; “Yaklaşık 20 yıl önce geri dönüşüm ve sürdürülebilir ürünlerin önem kazanacağını öngörerek üretim hatlarımızı çevre dostu, tekrar kullanılabilir ürünlere yönelttik. Bu stratejik değişim, firmamızın sürdürülebilirlik alanında öncü adımlar atmasını sağladı” şeklinde sürdürerek, yol haritalarının altını çizdi.
ODTÜ - İklim Elçisi Kardelen İşlek: Yaz geldiğinde “tatil zamanı” demek yerine “nerede orman yangını çıkacak” diye düşünür olduk.
Söyleşinin son konuşmacısı ise Ortadoğu İklim Elçisi Kardelen İşlek oldu. İşlek, “Eskiden yağmurlar başladığında, ‘bereket yağdı, ne güzel’ derken; bugün ‘acaba sel olacak mı? Maddi veya manevi bir kayıpla mı karşılaşacağız’ gibi endişeler taşıyoruz. Benzer şekilde yaz geldiğinde, artık ‘tatil zamanı’ demek yerine, ‘nerede bir orman yangını çıkacak’ diye düşünür olduk. Daha önce keyif veren birçok şey, artık gençler ve gelecek nesiller için endişe kaynağına dönüşmüş durumda” dedi.
İklim Elçileri platformunun etkinliklerinden söz eden İşlek, amaçlarının 209 üniversite öğrencisinin kendi üniversiteleri ile İklim Değişikliği Başkanlığı arasında köprü görevi görerek, üniversitelerinde çevre çalışmaları ve çevre toplulukları aracılığıyla yeşil dönüşüme katkı sağlaması olduğunu belirtti.
ÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle hazırladığı “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=EFWFlTXSnwU
ÇEVKO’DAN DEPREM BÖLGESİNE ATIK KONTEYNERİ DESTEĞİ DEVAM EDİYOR
6 Şubat depremi sonrasında ÇEVKO Vakfı’nın gerçekleştirdiği kampanyayla başlatılan evsel atık konteynerleri desteği, bu yıl da devam ediyor. Geçtiğimiz yıl ÇEVKO Vakfı ve paydaşlarınca bağışlanan ve deprem bölgesinde kullanıma alınan 50 adet konteyner, hizmet vermeye devam ediyor. ÇEVKO Vakfı girişimiyle bu yıl da bölgeye 25 konteyner daha gönderildi.
Geçtiğimiz yıl ülkeyi yasa boğan deprem felaketi sonrasında, afet bölgesinde tüketim sonrası atıkların toplanması ve yönetilmesi önemli bir ihtiyaç halini almış ve ÇEVKO Vakfı, bu ihtiyaca yanıt vermek amacıyla bölgeye sevk edilen 50 adet evsel atık konteyneriyle, deprem sonrası temizlik ve çevre koruma çabalarına destek sağlamıştı.
Bu konteynerlerin bölgedeki hizmeti devam ediyor. ÇEVKO Vakfı bu yıl da Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesine 25 adet sac evsel atık konteyneri göndermiş, Kore Dostluk ve Yukarı Pazarcık konteyner kentlerine dağıtımı tamamlanmıştır.
Deprem sonrasında barınma, gıda ve suya erişim gibi ortaya çıkan temel sorunların yanı sıra, temizlik ve evsel atıkların yerinde toplanması gibi gereksinimler de önem kazandı. Yürütülen çalışma ile atıkların toplanması için altyapı sağlamanın yanında bölgede ortaya çıkan hijyen sorununun çözümüne katkı sağlamayı da amaçlıyor.
İklim krizi etkilerini dünyada ve ülkemizde arttırarak sürdürüyor. Toplumda bu konudaki farkındalığı arttırmayı görev bildiğimiz için ÇEVKO Dönüşüm’ün bu sayısında da İklim Krizi hakkındaki gelişmelere yer verdik.
Kasım 2024’te Birleşmiş Milletler’in Bakü’de yapılacak 29. Taraflar Konferansı öncesinde sivil toplum kuruluşları ile yaptığımız değerlendirmede konferansın bu yılki ana gündeminin “finansman” olacağı hakkında görüş birliğine vardık. Bilindiği gibi Paris İklim Anlaşması’nın 2. maddesinde belirlenmiş olan üç önemli amaçtan birisi “Düşük sera gazı salımlarının sağlanması ve iklim değişikliğine karşı direnç kazanılması yönünde mali katkı akışı yoluyla iklim değişikliği tehdidine karşı küresel tepkiyi güçlendirmektir.”
Anlaşmanın mali konularla ilgili 9. maddesinde yer alan “Taraflar Konferansı, gelişmiş ülkelerin, 2025 sonuna kadar, anlamlı ve saydam Azaltım eylemlerinin uygulanması için toplu fonların harekete geçirilmesi ile ilgili mevcut hedeflerini korumak niyetinde olduklarına hükmetmiştir; 2025’ten önce, gelişmekte olan ülkelerin gereksinim ve önceliklerini dikkate alarak, gelişmiş ülkelerin sağlayacağı yılda 100 milyar Amerikan Doları’ndan az olmayacak yeni bir toplu nicel hedef belirleyecektir” hükmüne göre bu hedefin belirlenmesi bu yılki konferansın ana gündemini oluşturacak. Ancak, ne yazık ki, bugüne kadar toplanan ve harekete geçirilen mali kaynağın bu hedefin çok altında kaldığı bilindiğine göre bu konuda zorlu bir sürecin dünyayı beklediği söylenebilir.
Türkiye’nin iklim krizi ile savaşımı açısından ise Vakfımızın 2022 sonunda yayımladığı 10 öneri, 2024’ün sonuna yaklaştığımız bu günlerde de geçerliliğini ve güncelliğini korumaktadır. Bu öneriler şunlardır:
Pek çok STK tarafından da paylaşılan, hatta detaylandırılan bu önerilerin bazıları hakkında kamu otoritesinin, zaman zaman ilgili kesimlerin görüşlerini de alarak çalışma yürüttüğünü gözlemliyoruz. Çalışmaların kısa sürede eyleme dönüşmesini, Türkiye’nin 2053 hedefine ulaşabilmesi için bilime dayanan ara hedeflerin belirlenmesini ve yürürlüğe konulmasını ilgililerden bekliyoruz.
Dünyamızın bugünü ve geleceği için en büyük tehdit olan iklim krizine karşı yapılan mücadele içinde yer almayı; düşünce ve önerilerimizi kamuoyu ile paylaşmayı sürdüreceğiz.
ÇEVKO DÖNÜŞÜM’ü sizlere sunarken, hazırlanmasında emeği geçenlere gönülden teşekkür ediyorum.
Mete İmer
ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri
ÇEVKO Dönüşüm Dergisinin 31. sayısını okumak için tıklayınız.
AB’NİN AMBALAJ ATIKLARI DİREKTİFİNİN GÜNCELLENMESİYLE ATIKLARIN YERİNDE DÖNÜŞÜMÜ ÖNEM KAZANIYOR
ÇEVKO Vakfı tarafından Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle düzenlenen "İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler" başlıklı çevrimiçi söyleşi 21 Ekim 2024 tarihinde gerçekleşti. PepsiCo Sürdürülebilirlik Strateji ve Etkileşim Müdürü Ece Gılava, Eskişehir Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Alp Özdemir, Başkent Üniversitesi İklim Elçisi Kadir Gürbüz ve ÇEVKO Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Çetin Yılmaz’ın katıldığı söyleşinin moderatörlüğünü, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Üyesi Çetin Ünsalan yaptı.
Ekim ayının ÇEVKO Vakfı Söyleşisi, ÇEVKO Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Çetin Yılmaz’ın açılış konuşmasıyla başladı. Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olduğunu belirten Yılmaz, 2023 yılı itibarıyla ülkemizin Avrupa Birliği’ne 106 milyar dolarlık bir ihracat hacminin olduğunu ve bunun toplam ihracat içinde yüzde 40’lık bir paya sahip olduğunu hatırlattı. AB’de Yeşil Mutabakat kararının ardından birçok değişim yaşandığını vurgulayan Yılmaz, Avrupa Birliği’nde yaşanan her değişimin ülkemiz ekonomisini de doğrudan etkilediğini söyledi.
ÇEVKO Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Çetin Yılmaz: “AB’nin Ambalaj Atıkları Direktifinin Güncellenmesiyle Atıkların Yerinde Dönüşümü Önem Kazanıyor”
Bu değişimlerden bir tanesinin de Avrupa Birliği ambalaj atıkları direktifinin güncellenip bir tüzük haline getirilmesi olduğunu belirten Çetin Yılmaz, AB tarafından üretilen ve ithal edilen bütün ambalaj atıklarının ağır kriterlere bağlanacağını söyledi. Ülke olarak bizim de bu gelişmeler ışığında önemli sıkıntılar yaşayabileceğimizin altını çizen Çetin Yılmaz, ülkemizde de atıkların yerinde ayrıştırılarak toplanıp geri dönüşüme kazandırılma imkan ve kabiliyetlerinin artırılması gerektiğinin önemini vurguladı.
PepsiCo Sürdürülebilirlik Strateji ve Etkileşim Müdürü Ece Gılava: “Dünya’da İçilebilir Suyun Yüzde 70’i Tarımda Kullanılıyor”
Söyleşide söz alan ikinci konuşmacı PepsiCo Sürdürülebilirlik Strateji ve Etkileşim Müdürü Ece Gılava oldu. 60 yıldır Türkiye’de faaliyet gösterdiklerini ve 6 fabrikalarında tüm üretimi Türkiye’de yaptıklarını belirten Gılava, dünyanın önde gelen yiyecek içecek üreticilerinden biri olmalarının yanında aynı zamanda büyük bir tarım işletmesi olduklarını da hatırlattı. Bu durumun sürdürülebilir bir gıda sisteminin oluşturulmasında anlamlı bir katkı verme potansiyelini de beraberinde getirdiğini belirten Ece Gılava, bu yaklaşımla sürdürülebilirlik odaklı ve uçtan uca stratejik bir dönüşüm içinde olduklarını, bu iş stratejilerine Pep Pozitif dediklerini söyledi. Unesco verilerine göre; Dünya’daki içilebilir suyun yüzde 70’inin tarımda kullanıldığına dikkat çeken Gılava, modernleşme, dijitalleşme ve yeni yatırımlarla, sulama sistemlerinde kullandıkları düşük basınçlı teknolojilerin kullanılmasıyla, tarımda kullandıkları suyu yüzde 45 azalttıklarını söyledi.”
Üstünde durdukları bir diğer konunun da yenileyici tarım olduğunu anlatan Gılava, “Biz Türkiye'deki cipslik patates üretimimizin çok büyük bir kısmını yenileyici tarım uygulamalarıyla gerçekleştiriyoruz” şeklinde konuştu.
Eskişehir Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Alp Özdemir: “Temiz Enerjiye Geçiş Kaçınılmaz”
Söyleşide söz alan üçüncü konuşmacı, Eskişehir Teknik Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Alp Özdemir oldu. Geçen Eylül ayında yeni bir araştırmanın yayınlandığını, araştırmada Dünya'nın son 485 milyon yılının iklimle ilgili durumun incelendiğini belirten Özdemir, 1911 yılına kadar, binlerce yıl boyunca atmosferdeki karbondioksit oranı hiçbir zaman 300 ppm'nin üzerine çıkmadığını ancak bu tarihten itibaren karbondioksit konsantrasyonunda bir artış trendi gözlemlendiği ve bu artışın son 70 yılda hızlandığını ve bugün 422 ppm seviyelerine ulaştığını söyledi. Alp Özdemir, bu artışın temelde insan kaynaklı olduğunu belirtti.
Küresel ısınmada karbondioksitin en etkili sera gazlarından biri olduğunu ve bu gazlarının atmosferde birikmesi ile küresel ısınmanın yaşandığı ve bunu sonucunda iklim değişikliğinin ortaya çıktığını vurgulayan Özdemir, iklim değişikliğinin de birçok alanda etkili olduğunu, bunların başında gıda ürünlerinin üretimine yönelik tehlikenin artması ve canlı ekosistemi üzerinde göç tehlikesinin oluşmasının geldiğini belirtti. Ayrıca, beklenmeyen hava olaylarının görülme sıklığının arttığını hatırlattı. Özdemir, temiz enerjiye geçişin ve döngüsel ekonomi yaklaşımının fosil kaynaklı sera gazlarının oluşmasını azaltmak için daha hızlı bir şekilde uygulanmasının artık kaçınılmaz olduğunu ifade etti.
Son olarak, sürdürülebilirlik ve iklim değişikliğiyle mücadelede bireysel farkındalığın ve kalıcı katılımın sağlanmasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Özdemir, bu konuda Ulusal Ajans tarafından desteklenen Portekiz ve İspanya ortaklığında bir Avrupa Birliği projesini yürüttüklerini ve “Lifelong Learning for Sustainability: From campus to daily life (LEAF)” gibi projelere bu kapsamda daha çok ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. LEAF projesindeki amacın, bireylerin sürdürülebilirlikle ilgili konuları içselleştirmelerine teşvik edecek bilgi ve farkındalık temelli bir çerçeve oluşturmak olduğunu, bu sayede bireylerin günlük alışkanlıklarında küçük değişiklikler yaparak sürdürülebilirlik ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik uygulamalara katkıda bulunmalarını ve sürdürülebilirlik sorumluluğuna yönelik davranışlarını olumlu yönde değiştirmeyi hedeflediklerini iletti.
Başkent Üniversitesi İklim Elçisi Kadir Gürbüz: ““Gençler, İklim Değişikliğinden sadece gelecekte etkilenecek olanlar değil, bugünün de etkilenenleridir. Bu nedenle, bugünün de paydaşlarıdırlar.”
Söyleşinin son konuşmacısı ise Başkent Üniversitesi İklim Elçisi Kadir Gürbüz oldu. İklim Elçilerinin uluslararası iklim eyleminin bir parçası olduğunu belirten Gürbüz, iklim elçilerinin UNICEF Türkiye ve İklim Değişikliği Başkanlığı’nın desteğiyle ortaya çıkan bağımsız bir gençlik inisiyatifi olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. En temel amaçlarının kendi üniversitesinin yeşil dönüşümüne katkı sağlamak ve bu konuda gençlik temsilini sağlamak olduğunu söyleyen Kadir Gürbüz, iklim değişikliğinden ve iklim krizinden en çok etkilenen grubun gençler olacağı için, gençlerin bu süreçlerin paydaşı olması gerektiğinin altını çizdi.
ÇEVKO Vakfı tarafından Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle düzenlenen “İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler " başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=zQ0a7gR5hqo&t=20s