Dünyanın 40 ayrı ülkesinde iklim değişikliğine yönelik toplumsal farkındalık seviyesini ölçmek için kamuoyu araştırması yapıldı.

Sonuçlar küresel pazar ve kamuoyu araştırma şirketi WIN International tarafından 2019 yılı Ekim-Aralık döneminde dünyanın 40 ülkesindeki ortakları aracılığı ile toplamda 29.368 kişi ile görüşülerek gerçekleştirilen kamuoyu araştırması ile elde edildi.[1]

Araştırmada katılımcılara, Küresel ısınmaya neden olan bir iklim değişikliği var mı?, Küresel ısınma insan faaliyetlerinin sonucu mu?, Küresel ısınma insanlık için ciddi bir tehdit midir? ve İklim değişikliğinin gerilemesi için çok geç mi? olarak dört soru soruldu.

Katılımcılardan da bu sorulara tamamen katılıyorum, kısmen katılıyorum, kısmen katılmıyorum ve hiç katılmıyorum olarak dört ayrı şekilde cevap vermeleri istendi.

Çalışmanın Türkiye ayağı ise WIN International’ın Türkiye ortağı Barem tarafından Kasım-Aralık döneminde 601 kişi ile telefon görüşmesi yolu ile gerçekleştirildi.

 Türkiye dünya ortalamasının altında kaldı

Katılımcılardan dört soruya da “tamamen katılıyorum” cevabını verenlerin oranının dünya ortalaması %38,7 olurken Türkiye ortalaması ise %24,2 olarak gerçekleşti.

Çalışmada farkındalığı en yüksek olarak tanımlanan bu gruba ayrı olarak ülkelerindeki sivil toplum kuruluşlarına olan güvenleri de soruldu.

Bu soruya dünyada %56,8, Türkiye’de ise %55,8 oranında katılıyorum cevabı alındı.

 

Küresel ısınma iklim değişikliğinin sonucu ve insan kaynaklı

 Dünya genelinde araştırmaya katılanlardan %85,8’i küresel ısınmanın iklim değişikliği sonucu olduğu sorusuna tamamen veya kısmen katıldığını söylerken, bu oran % 94,8 ile en yüksek olarak Tayland’da kaydedildi.

Türkiye’de % 94 oranında olumlu cevap verilirken, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi %88,7 ile bölgesel olarak ilk sırada geldi.

Bu soruya verilen cevaplarda katılımcıların eğitim durumları arasında çok ciddi fark yaşanmadı ve hiç eğitim almayanlarda %88,8 olan oran, yüksek lisans sahibi olanlarda %94,7 olarak gerçekleşti.

Küresel ısınmanın insan faaliyetlerinin sonucu olup olmadığı sorusuna da katılımcıların %87,4’si olumlu cevap verirken, Türkiye’de ise tüm ülkeler arasında altıncı sırada olarak bu soruya % 90 oranında olumlu cevap verildi.

Küresel ısınmanın insanlık için tehdit olduğu önermesine ise en yüksek katılım oranı %95 ile Türkiye’de oldu.

Bu soruda dünya ortalaması %84,5 olurken, en düşük evet cevabı %56,8 ile Çin’de verildi. ABD’de ise % 76,1 oranında evet cevabı verildi.

Umudu en yüksek kesim 1981-1996 arasında doğanlar, en düşük 1997 sonrasında doğanlar

Anket katılımcıların %45,9’u iklim değişikliğini geri almanın çok geç olduğunu düşünüyor.

1981-1996 yılları arasında doğanları tanımlayan Y kuşağı bu önermeye %55,8 ile en fazla karşı çıkan grup olurken, umudu en düşük kesim ise 1997 sonrası doğanları tanımlayan Z kuşağı.

Bu kuşağın temsilcileri %42,8’lik bölümü iklim değişikliğinin geri döndürülemez olduğunu düşünüyor.

Ülkeler özelinde ise 40 ülkenin 25’inde küresel iklim değişikliğinin geri dönülebilir bir durum olduğu 14’ünde ise bunun için artık çok geç olduğu düşüncesi egemen.

Artık çok geç diyenlerin başında %84 oranla Hindistan geliyor. Brezilya ise yüzde 20’lik oranla bunu inkar ediyor.

Çalışmanın Türkiye ayağını gerçekleştiren Barem tarafından yayınlanan basın açıklamasında şirketin Genel Müdürü Sencer Binyıldız’ın şu değerlendirmeleri paylaşıldı;

“Son zamanlarda yapılan çalışmalardan ve artık sorunun etkilerini daha net yaşamamızdan dolayı hepimizin farkındalığı oldukça yüksek. Son yıllarda üst üste sıcaklık rekorları kırılıyor. Daha önce görülmeyen etki ve sıklıkta doğal afetlere tanıklık ediyoruz. Davos Dünya Ekonomik Forumu “Küresel Riskler Raporu 2020” uzun vadeli risklerin tamamını çevresel riskler olarak tanımladı. Çok sayıda STK’nın ve bu arada Greta Thunberg ile yıldızlaşan genç iklim aktivistlerinin mücadelesinin de bu sonuçlarda etkili olduğu kanısındayım. Artık herkes 1880 yılından beri gezegenin ısısının 1,5 derece arttığını öğrendi. Kritik eşiğin aşıp aşılmadığı konusundaysa insanlık, umudunu yitirmemeye çalışıyor.

Ülkemizde iklim bilincinin dünya ortalamasının da üstünde olmasını, global gündemi yakından takip etmemize ve coğrafi konumumuz nedeniyle zararları bilfiil yaşıyor olmamıza bağlıyorum. Türkiye’de kuruyan 60 gölün toplam yüzölçümü Marmara Denizi’ nin yüzölçümünden daha fazla. Termik ve hidroelektrik santrallerin iklim değişikliğine katkıları ve verilen mücadele sosyal medya sayesinde artık daha çok göz önünde. Ancak farkında olmak yetmiyor, bu konuda acilen tüm dünyada bir şeyler yapılması gerekiyor, bazıları için şu an bile çok geç.”