Dünya Bankası’nın raporu, Türkiye’nin iklim değişikliği ve doğal afetler karşısındaki risklerini inceliyor ve çözüm önerileri sunuyor.
Dünya Bankası’nın hazırladığı Ülke İklim ve Kalkınma Raporları (Country Climate and Development Reports, CCDRs), 2021 yazında 54 ilde 139.500 hektar ormanı etkileyen yangınları, Karadeniz bölgesinde şiddetli fırtınaların ardından yaşanan sel ve toprak kaymalarını hatırlatarak Türkiye’nin iklim değişikliği karşısında kırılgan olduğunu belirtiyor. Raporda sıcaklıkların artmaya devam etmesinin Türkiye’yi olumsuz etkileyeceği belirtilirken, gerçekleşecek olan kuraklık, su kıtlığı, deniz seviyelerindeki yükselme ve seller gibi afetlerin kamu sağlığı, iş gücü verimliliği, tarım, altyapı ve ekosistemlere karşı büyük risk oluşturduğu ifade ediliyor.
Rapor, Türkiye’nin uyum ve dayanıklılık hedeflerine nasıl ulaşabileceği konusunda beş ana madde altında bir yol haritası sunuyor.
Makroekonomik istikrarın sürdürülmesi ve uyum ile dayanıklılığın sağlanması için yönetimin güçlendirilmesi: Raporda, makroekonomik dalgalanmalar ve COVID-19 pandemisinin kalkınma stratejilerini olumsuz yönde etkilediği belirtilirken, ekonominin güçlendirilmesi ve potansiyel risklerin azaltılması için iklim hedeflerinin kamu finans yönetim araçlarına entegre edilmesi gerektiği vurgulanıyor. Aynı zamanda iklim değişikliğinin sosyal ve ekonomik boyutlarının göz önüne alınarak, mali planlamaya iklim risklerinin ve uyumun dahil edilmesinin önem taşıdığı ifade ediliyor.
Kapsayıcı ekonomik büyümenin sağlanması ve kırılgan grupların desteklenmesi: Raporda, kadınların iş gücüne katılımına engel olan kısıtlamalar ve ücret farklılıkları gibi engellerin kaldırılması, kadınlar ve çocuklar için eğitim fırsatlarının artırılmasının Türkiye için önem taşıdığına değiniliyor. Yoksul ve kırılgan kesimlerin faydalanabilmesi için sağlık hizmetleri, sosyal güvenlik ve finansal hizmetlere erişimin genişletilmesinin Türkiye’nin sosyoekonomik dayanıklılığını artırabileceği belirtiliyor.
Altyapı dayanıklılığının artırılması için kapsamlı bir stratejinin geliştirilmesi: Raporda, Türkiye’nin iklim değişikliği ve doğal afetlere dayanıklı ulusal altyapı stratejisi oluşturması gerektiği belirtiliyor. Bu doğrultuda kapsamlı risk değerlendirmelerin yapılması, inşaat standartlarının güncellenmesi, finansmanın sürdürülmesi ve afet risk finans araçlarının geliştirilmesi etkili adımlar arasında sıralanıyor.
Tarım, gıda ve su dayanıklılığının artırılması: Raporda, Türkiye’de tarım sektörünün su kıtlığı dahil iklim tehlikelerine karşı oldukça hassas bir durumda olduğu vurgulanıyor. Tarım sektörü için kapsamlı bir iklim değişikliği uyum stratejisinin geliştirilmesi ve su kaynaklarının yönetimi ile toprak, su ve gıda sistemlerinde dayanıklılığın artırılmasının mümkün olduğu belirtiliyor. Türkiye’nin kuraklık erken uyarı sistemleri, sulama yönetimi bilgi sistemleri, Ar-Ge yatırımları ve özel sektörle iş birliği içerisinde risk yönetim mekanizmalarını genişletme potansiyeline sahip olduğu aktarılıyor.
Ekosistemleri korunması ve doğa temelli çözümlerin uygulanması: Ekosistemlerin korunmasını sağlamak iklim değişikliğiyle mücadelede maliyet etkin bir çözüm sunarak çok yönlü sosyoekonomik ve çevresel fayda sağlıyor. Raporda, Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında ekosistem sağlığı ve biyoçeşitliliğin korunması konularında düşük puana sahip olduğu ancak sürdürülebilir deniz ve kıyı yönetimi stratejilerini uygulayarak ve ekosistemlerin korunması için ulusal bir strateji oluşturarak ekosistem dayanıklılığını artırabileceği belirtiliyor.
Kaynak : İSO Yeşil Blog