Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde 30 Kasım -13 Aralık 2023 tarihleri arasında gerçekleşen BM 28. Taraflar Konferansı’nın ana gündemi Paris İklim Sözleşmesi’nde ortaya konulan hedeflerin neresinde olduğumuzu belirlemek ve bu kapsamda dünyamız için bir durum değerlendirmesi yapmaktı. Gözlemciler fosil yakıtlardan çıkılıp çıkılmayacağının konferansta yapılan toplantılar sırasında görüş ayrılıklarına neden olduğunu belirtirken konferans bu konuda bir uzlaşı ile son buldu ve fosil yakıtlardan çıkış için bir söz verilmese de ‘fosil yakıt döneminin sonunun başlangıcı’ olarak nitelendirilebilecek bir yorum yapıldı. Enerji sistemlerinde kullanılan fosil yakıtların, gelişmiş ülkelerin liderliğinde, “adil, düzenli ve eşitlikçi” bir şekilde kullanımının azaltılması metne girmiş oldu.
İlk kez yapılan küresel durum değerlendirmesi aslında olumsuz bir sonucu da gözler önüne serdi; ne yazık ki, Paris İklim Sözleşmesi’nde sözü edilen taahhütleri yerine getirme yolunda istenilen hızla ilerlenmediği görülüyor. 2030’a kadar sera gazı salımlarının 2019 düzeylerine göre %43 azaltılması gerekiyor ki Paris İklim Sözleşmesi’nde belirlenen 1,5 C derece artış sınırı tutturulabilsin. Ek olarak belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi için 2030’a kadar yenilenebilir enerji kapasitelerinin 3 kat, enerji verimliliği iyileştirmelerinin 2 kat artması gerekiyor! Daha kısa vadede, Taraflar, 1,5 C sınırını dikkate alan, tüm sera gazı salımlarını, sektörleri ve kategorileri kapsayan ve tüm ekonomiye yaygınlaşmış, “ulusal katkı payları” olarak bilinen iklim eylem planlarını 2025 yılına kadar daha iddialı hale getirmeye davet edildiler.
Ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerine karşı dirençlerinin arttırılması, yani “iklim değişikliğine uyum” çabaları kapsamında iklim krizi nedeniyle ortaya çıkan hasarların karşılanması için oluşturulan Kayıp ve Zarar Fonu’nun yürürlüğe girmesi ise sevindirici bir gelişme oldu. Taraflar, ayrıca, ‘Küresel Uyum Amacı’ adı altında ülkelerin dayanıklılık ve uyumunun artırılması için mali, teknolojik ve kapasite geliştirme çabalarının destekleneceği çerçeve ve hedeflerin belirlenmesinde mutabık kaldılar.
İklim kriziyle başa çıkmada iklim finansmanının hedeflenen yeterli miktara ulaşmamış olması en büyük sorun olarak karşımızda duruyor. Yapılan küresel durum değerlendirmesi, gelişmiş ülkelerin finansal taahhütlerinin, gelişmekte olan ülkelerin temiz enerjiye geçiş, ulusal iklim planlarının ve uyum çabalarının uygulanabilmesi için hesaplanan trilyonlarca dolarlık gereksinimin çok altında kaldığını ortaya koydu. Değerlendirme, bu miktarda bir fonlamanın sağlanabilmesi için çok taraflı finans mimarisinde reform yapılmasına, sürmekte olan yeni ve yaratıcı finans kaynakları oluşturulması eyleminin ise hızlanmasına gerek olduğunun altını çizdi. Konferansta ‘iklim finansmanında yeni, toplu, somut hedef’ 2024’ten başlamak üzere, yılda en az 100 milyar dolar olarak belirlendi.
İki hafta süren konferansta 154 devlet ve hükümet başkanı; sivil toplum, iş dünyası, yerel halk, gençler, yardımsever kuruluşlar ve uluslararası örgütlerden yaklaşık 85.000 katılımcı yer aldı. Konferans, ayrıca, devletler ve taraflar arasında çeşitli yeni girişim, kulüp ve ortaklıkların oluşmasına; mevcut girişim, kulüp ve ortaklıkların yeni katılımcılarla genişlemesine sahne oldu.
2024 yılındaki 29. BM Taraflar Konferansı’nın Azerbaycan’da, 2025 yılındaki 30. Taraflar Konferansı’nın ise Brezilya’da yapılmasına karar verildi. COP 29’da hükümetlerin iklim krizinin boyut ve aciliyetinin gerektirdiği yeni bir finansal hedef belirlemeleri gerekiyor. COP 30’da ise 1,5 C sınırını dikkate alan, daha iddialı, yeni ulusal katkıların ana gündemi oluşturması hedefleniyor.
Uluslararası toplumun gözü önünde gerçekleşen Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansları ve diğer benzer toplantılar iklim krizine karşı yapılanları ve yapılamayanları ortaya koyarak sürprize yer bırakmıyor. İnsanlık olarak bu savaşı kazanmak için hala zamanımız olsa da bu süre çok azaldı. Bu bakımdan her birimize düşen sorumluluk da o denli artmış durumda.
Mete İmer
Kaynak: UNFCCC