Yazan: Joachim Quoden
Joachim Quoden, EXPRA Genel Direktörü, 22 yıldır ambalajda GÜS alanında çeşitli görevlerde çalışmıştır.

Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) doğru uygulandığında, kaynak yönetimi alanında güçlü bir politika ilkesi olabilir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatına (OECD) göre GÜS, "üreticinin ürünle ilgili sorumluluğunun, ürünün yaşam döngüsünde tüketim sonrası aşamayı da kapsayacak şekilde genişletildiği bir çevre politikası yaklaşımıdır." Buna göre, piyasaya ürün süren şirketler ürün yaşam döngüsünü tamamladıktan sonra ürünü ve ambalajını toplamak, ayırmak ve geri dönüşümünü sağlamakla yükümlüdür. Buna ek olarak şirketler, tasarım aşamasında ürün ve ambalajının kullanım sonrası bertarafını düşünmek zorundadır.

GÜS yıllar boyunca Avrupa Birliği ve çeşitli ülkelerde belediye seviyesindeki ambalaj atıklarını da kapsayacak şekilde farklı atık akışlarında uygulandı. Şüphesiz ki bu sayede söz konusu atıkların çevre performansı iyileşti, örneğin atık geri dönüşüm oranları yükseldi. Ambalaj atığı sorumluluğunun vergi mükelleflerinden üreticiye ve sonuçta tüketicilere aktarılması, ürünün nihai fiyatının atık yönetim maliyetini de içermesine yol açmaktadır.

GÜS programında üreticinin sorumluluğu somut, mali ve/veya bilgilendirmeye yönelik olabilir. OECD, dışsal çevresel maliyetlerin bu şekilde içselleştirilmesini, başta GÜS olmak üzere çevre politikalarının tasarlanmasında temel bir unsur olarak değerlendirmektedir. AB'de bu ilkeler resmi olarak Atık Çerçeve Direktifine girmiştir.

Her ne kadar GÜS'te üreticilerin önemli bir sorumluluğu olsa da, üreticiden geri dönüşümcüye ambalaj zincirindeki tüm oyuncuların (malzeme üreticileri, ambalaj üreticileri, dolumcular, ithalatçılar, perakendeciler, tüketiciler, yerel yönetimler, atık yönetimi şirketleri, geri dönüşümcüler ve unutmamak lazım ki yasa koyucuların) kendilerine has sorumlulukları bulunmaktadır.

GÜS bir çok farklı şekilde uygulanabilir. Sadece Avrupa Birliğinde bile 25 Üye Devlet kendilerine özgü GÜS ambalaj programlarını uygulamaya koymuştur. Özellikle açık ve net bir mevzuatın uygulandığı; hükümetler, yerel yönetimler, üreticiler ve atık yönetimi şirketlerinin yakın işbirliğiyle yürütülen bazı ülkelerin programları büyük başarı kazanmıştır. İlgili oyuncuların sorumluluk ve yükümlülüklerinin açıkça tahsis edilmediği durumlarda ise GÜS aynı sonucu göstermemiştir.

Güçlü bir Yasal Çerçevenin Önemi
Görülüyor ki, atık yönetimi alanında yasa koyucuların en önemli görevlerinden biri, rol ve sorumlulukları net bir şekilde tanımlayıp dağıtımını yapmaktır. Sisteme dahil olan oyuncuların farklı çıkarları olsa da işlevsel bir GÜS sistemi oluşturmak için yakın çalışırlar. Yasa koyucular özellikle bu farklı oyuncuların rollerinin birbirleriyle çakışmasını ve çıkar çatışmaları oluşmasını engellemelidir.

Bir başka kilit nokta ise GÜS programının hedeflerini gerçekleştirmek için yeterli kaynakların ayrılmasıdır. Bu nedenle yasal çerçevede GÜS kuruluşunun kamu hizmeti görevi tanımı yapılmalı, ayrıca GÜS kuruluşunun düzenli üçüncü taraf denetimlerine tabi olacağı ve yetkili makamlarca gözden geçirileceği öngörülmelidir. GÜS kuruluşunun raporladığı hacimlere dair veri şeffaflığı kritik öneme sahiptir. Yasa koyucular ayrıca GÜS kuruluşunun akreditasyon/lisans alabilmesi için net ve katı kriterler belirlemelidir.

Kapsamlı bir yasal çerçeve, güçlü bir yürütme politikası ile desteklenmelidir. Kamu kuruluşları, denetçi şapkalarıyla, GÜS uygulamasının nitelikli yapılmasını sağlamalıdır, örneğin boşlukları kapatmak veya hazıra konanları takip etmek için uygun yürütme prosedürlerine başvurarak. Yasa koyucu da GÜS'ün uygulanması için mekanizmalar oluşturmalı ve sorumlu şirketler arasındaki adil rekabeti güçlendirmelidir. Bunun yapılabilmesi için örneğin izleme ve yürütmeden sorumlu bir kurum belirlenebilir.

Bunun yanısıra, ulusal çerçeveye bağlı olarak, kalan evsel atıkları için "attığın kadar öde" (PAYT) sistemleri gibi diğer eşlik eder nitelikteki ekonomik araçlar, vatandaşların ayırma alışkanlığı geliştirmesini teşvik edebilir. Öte yandan, GÜS'ün uygulanmasına sekte vuracağından ambalaj vergisi veya depozito programları gibi düzenleme ve tedbirlerin faydası yoktur.

Bir GÜS Programının İşletme Yönü
GÜS mevzuatı uyarınca sorumlu kılınan şirketler, atık haline gelen ürün ve ambalajlarının uygun bir şekilde bertarafını sağlamalıdır. Bu nedenle bu şirketler ambalaj atıklarının toplanması, ayrılması ve geri dönüşümünü finanse, organize ve koordine edecek GÜS uyum programları kurmalıdır.

Şirketler, bireysel nitelikteki sorumluluklarını kolektif hale getirmek için sektör temsilcileri tarafından fonlanan ve sorumlu şirketlerin geri alma yükümlülüklerinden sorumlu bir GÜS kuruluşunu görevlendirmelidir. Bu görev, yetkili makamlarca akreditasyon/lisans şeklinde verilmelidir. Topluma ve sorumlu şirketlere en düşük maliyeti olan, ayrıca sürdürülebilirliği, çevresel ve hukuki uyumu en yüksek olan yöntem budur. Gerçekten de GÜS uyum programını finanse eden ve GÜS kuruluşuna aktif katılan sorumlu şirketler, bu sayede ambalaj geri kazanımıyla ilgili işletme giderlerini koordine ve kontrol edebilir, giderlerini gereken en düşük düzeyde tutabilirler.

Ayrıca sorumlu şirketler eğitim kampanyaları gibi gerekli uzun vadeli projelere fon ayırma konusunda anlaşmaya varabilirler. GÜS sistemleri, tüketici ihtiyaçlarının karşılanmasını, eğitim ve iletişim gibi daha üstün amaçların güdülmesini sağlamalıdır. Bu özellikle evsel ambalajlar için önemlidir. Bunun yanısıra GÜS uyum programının uzun vadeli performansını artırmak amacıyla da fon ayrılabilir.

Başarılı bir GÜS Programının Ön Şartları
Bir GÜS uyum programının başarısı için olduğu kadar ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliği için de vazgeçilmez olan koşul, belediye/yerel yönetimler ile sektör temsilcilerinin yer aldığı GÜS kuruluşu arasında karşılıklı güvene dayanan yakın bir işbirliğidir.

Belediye/yerel yönetimlere düşen, kimi ürün/atık akışı ile doğrudan ilişkili olan kilit roller vardır. Örneğin yüksek hacimli evsel ambalaj ya da hızlı tüketim malı akışı söz konusu olduğunda, kapıdan kapıya toplama ve/veya toplama noktası merkezlerinin oluşturulması ve yönetilmesinde belediyelere büyük rol düşer. Böyle bir durumda, belediye/yerel yönetimler ile GÜS kuruluşu, yerel özellikleri dikkate alarak, ulusal ve Avrupa çapındaki gerekliliklere göre en uygun toplama sistemi konusunda anlaşmaya varmalıdırlar.

Belediye/yerel yönetimlere ile GÜS kuruluşu aynı zamanda yerel halkla iletişim ve farkındalık oluşturma programlarında, veri toplama ve takibinde, atık yönetimi operatörlerinin kontrol edilmesinde ve toplama hizmetleri ihalelerinde aktif olarak işbirliği yapmalıdır.

Bütün atık yönetim sistemlerinin işletme merkezinde atık yönetimi ve geri dönüşüm şirketleri bulunur. İşi yapıp sonucu alan onlardır. Onların etkinliği ve yenilikçiliği GÜS sisteminin ekonomik ve çevresel performansını da olumlu etkileyecektir. Bu açıdan, en iyi performansı alabilmek için yeterli fon ve gerekli teşviklerin sağlanması kritik öneme sahiptir.
Fakat serbest piyasa yöntemiyle işletilen bir GÜS sisteminde atık operatörleri ve yatırımcılarının, maksimum kar ve pazar payında artış elde etmeye doğal olarak meyledebileceklerini de belirtmek gerekir. Bir başka deyişle toplanan, ayrılan ve geri dönüşüme alınan malzemede ton başına en yüksek fiyat hedeflenebilir. Bu yolla piyasaya sürülen ambalaj miktarının artmasına ilgi duyabilirler. Bu ise atık hiyerarşisinin hukuki hedeflerine tamamen aykırı olmakla kalmaz, toplumun çıkarlarıyla da çatışır.

Bu nedenle atık operatörleri GÜS kuruluşunun koordinasyonuna karışmamalı, GÜS kuruluşu da toplayıcı, ayırmacı veya geri dönüşümcü gibi hareket etmemelidir. Rekabet ve anti-tröst kanunlarına tam uygunluk sağlamak için her oyuncu birbirinden ayrı bir rol oynar.

Bir GÜS Programının Mali Sorumluluğu
Sektör temsilcilerinin fonladığı bir GÜS uyum programı kar amacı gütmeden işletilmelidir. Bu hukuki statü, özellikle hem aynı hem de farklı sektörlerden bir çok şirket beraber çalıştığı için rekabet mevzuatına uygunluğu sağlar.

Uyum programları, sistemlerindeki ambalaj atıklarının toplanması, ayrılması ve geri kazanımını finanse etmek için üyelerinden gereken mali katkıyı toplar. Bu fon genellikle sorumlu şirketin ambalajlı ürün maliyet hesabında büyük yer tutar ve bu nedenle diğer sorumlu şirketlere kıyasla rekabetçi konumunu etkiler. Bu yüzden bu ücretlerin hesaplanması da tahsilatı da adil ve şeffaf bir şekilde yapılmalıdır. Ayrıca GÜS'ün amaçlarına uygun olarak bu ücretler belli bir ambalajın çevre üzerindeki etkisini de dikkate almak zorundadır.

Uyum programı üyelerinin, yani sorumlu sektörlerin ödemesi gereken ücretler, sistemdeki çeşitli ambalaj malzemelerinin maliyetine göre farklılaşmalıdır. Böyle bir ücret yapısı "gerçek maliyet" ilkesini yansıtır, bir başka deyişle, belli bir ambalajın toplanması, ayrılması ve geri kazanımı için gereken maliyetlere dayalıdır. GÜS prosedürlerine uyulması, yerli ve ithalatçı şirketler arasında ayrımcılığı engelleyeceği gibi büyük şirketler ile KOBİ'lerin eşit koşullara tabi olmasını güvence altına alır.

GÜS'ün bir çok hedefinden biri, ıskartaya çıkan ambalaj malzemeleriyle ilgili sorumluluğu vergi mükellefinden üreticiye ve nihayetinde ambalajlı malların tüketicisine aktarmaktır. Bu nedenle geri dönüşüm ve geri kazanım hedeflerini yerine getirmek üzere sorumlu sektöre ve onun uyum programlarına (genellikle belediyelerle yakın işbirliği içinde) ambalaj atıklarının ayrı toplanmasını organize etme görevi verilir. Bir uçta sorumlu sektörün üstlenmesi gereken maliyetlerin öbür uçta belediyeler ve vergi mükelleflerinin ödemesi gereken maliyetlere göre belirlenmesi gerektiği aşikardır. Bu süreçte izlenmesi gereken temel ilke "her paydaşın sadece etkileyebileceği maliyetlerden sorumlu olması" ilkesidir.

Sorumlu sektörler, hükümetleri tarafından belirlenen hedeflere ulaşmak için tasarlanmış toplama sistemi dahilindeki ambalaj toplama ve bertaraf maliyetlerini üstlenmelidir. Bu maliyetler genel olarak, belli bir semtin hükümet tarafından belirlenen hedefleri tutturması için gereksinimlerini en iyi şekilde yansıtacak usul olan ihaleye davet usulüyle belirlenmelidir. Belediyeler evde toplamayı (ve ayırmayı) organize etmeye karar verirlerse, üstlenilecek maliyet, optimum bir sistemde, ulusal çapta üzerinde anlaşılan referans maliyetlere göre hesaplanmalıdır.

Ayrıca, satış işlemi uyum programı tarafından yapılmayacaksa, toplanan ve ayrılan ambalaj atıklarından elde edilecek satış gelirlerinin de hesaba dahil edilmesi gerekir.

Sorumlu sektör hükümetçe belirlenen hedeflere ulaşmak için vatandaşlar tarafından üstlenilen iletişim maliyetlerini de devralabilir. Bunu yaparken, vatandaşlara belediye atıklarını nasıl bertaraf edip ayırmaları gerektiği konusunda belediyelerin bilgilendirme sorumluluğu bulunduğunu da unutmamak gerekir.

Ancak yere çöp atmayı önleme girişimleri ve temizleme faaliyetleri sorumlu şirketlerin (maliyetle ilgili) sorumlulukları içine girmez; bazı vatandaşlar tarafından gerçekleştirilen yere çöp atma şeklindeki olumsuz davranış bir yandan eğitim kampanyaları diğer yandan cezai yaptırımlarla önlenmelidir.

Belediyelerde oluşan ambalaj atıklarına gelince, uyum programları genellikle belediyelerle yakın işbirliği içinde ambalaj atıklarının toplanması ve ayrılması için gereken altyapıyı kurmak ve devam ettirmek zorundadır. Tüketicilerin/vatandaşların günlük bazda atıklarını ayırabilecekleri bir altyapıya kolay erişimi olmazsa makul seviyelerde evsel atık toplamak mümkün olmayacaktır. Ambalaj atıklarının geri kazanımında en büyük payı evsel atıkların ayrı toplamasına veren tüm EXPRA üyeleri bu deneyimi yaşar. Ayrıca toplanan ambalaj atıklarının doğru bir biçimde bertaraf edilmesini sağlamalıdırlar - hatta (özellikle) ayrılan ambalaj atıklarının eksi değeri olduğu zaman bile bu geçerlidir; örneğin ambalaj atıklarının geri dönüşümü için geri dönüşümcülere ödeme yapılması gerektiğinde. Bunun sonucunda uyum programlarının sağlam finansal temelleri olması gerektiği ortaya çıkar. 

Bu nedenle hükümetler uyum programı yürütme lisansını ancak güçlü bir mali yapısı olan güvenilir kuruluşlara vermelerini sağlayacak katı bir yetkilendirme süreci oluşturmalıdır. Herhangi bir sebeple programın işletilmesi kesintiye uğrarsa, en az altı ay boyunca işletmeye devam edilmesini sağlayacak asgari bir finansal teminatın belirlenmesiyle, sistemin istikrarı güvence altına alınabilir. Uyum programının sahiplik yapısının şeffaf olması, öngörülmeyen çıkar çatışmalarını engeller. Hal böyleyken uyum programından, uyum ve atık yönetimi işleri arasına bir nevi Çin Seddi çekmesi talep edilmelidir.

Uyum programı kapsamına giren ambalaj tipi ile programın toplayacağı ambalaj tipi konusunda şeffaflık olması sağlanmalıdır. Uyum programının yıllık raporlarında ilgili hükümetlerce belirlenen hedeflere nasıl ulaşıldığı açıklanmalı ve bu rapor bağımsız, yetkili bir üçüncü tarafın denetiminden geçmelidir. Son olarak, koşullara uyulmaması durumunda para cezasından lisansını almaya kadar yaptırımlar uygulanmalıdır.

GÜS'ün uygulanması çok karmaşık bir süreçtir. Buna rağmen doğru kullanıldığında ambalaj gibi (kullanılmış) ürünlerin karmaşık tasarımı ve bertarafı açısından mükemmel sonuçlar verdiğinden, bu ilkeyi uygularken harcanan tüm çabalara değer niteliktedir.