Doğa üzerindeki insan baskısını en iyi anlatan göstergelerden biri şüphesiz Ekolojik Ayak İzi. Dünyanın ekolojik sınırlarını epeyce aşmış durumdayız. İnsanlığın gelişimi ve bu gelişimin devamlılığı büyük oranda doğal sermayenin paraya çevrilmesi ile mümkün kılındığı için, insanlık doğal kaynakları kendisini yenilemelerine izin vermeyen bir hızda tüketiyor.

Küresel Ayak İzi Ağı'nın (Global Footprint Network - GFN) son çalışmasına göre, 2014 yılına ait Ekolojik Ayak İzi'miz 19 Ağustos'ta gezegenin kapasitesini aşmış bulunuyor. Dünya Limit Aşım Günü insanlığın talebinin, doğanın bir yıl içinde sunduğu kaynak miktarının üzerine çıktığı gün olarak her yıl GFN tarafından açıklanıyor. GFN verileri, 2000 yılında 1 Ekim olan Dünya Limit Aşım Günü'nün bu yıl 19 Ağustos'a kaydığını gösteriyor. Yani 20 Ağustos itibarıyla gezegenin kendisini yenilemesine izin vermeden gelecek yılın kaynaklarının üretiminden harcanmaya başlandı.

Küresel Ayak İzi Ağı Başkanı Dr. Mathis Wackernagel konuyla ilgili olarak, "Küresel limit aşımı, 21. yüzyılda dünyanın karşı karşıya bulunduğu açmazı gösteriyor. Bugün dünya nüfusunun %86'sı, doğanın arz edebildiğinden daha fazla kaynak talep eden ülkelerde yaşıyor. Yıl boyunca kullanmamız gereken doğal kaynağı sekiz ayda tüketiyoruz. İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, ormansızlaşma ve su krizi açıkça gösteriyor ki doğa, mevcut tüketimimizi karşılamakta yetersiz kalıyor," dedi.

Ekolojik Ayak İzi, tüketilen doğal kaynakların yeniden üretimi, oluşan atıkların geri kazanımı için ne kadar kara ve su sahasına ihtiyaç duyulduğunu gösteren bilimsel bir ölçü. Bu ölçü sayesinde, doğal kaynaklar ve ekosistem üzerinde insanların tüketimi sonucu oluşan etki ortaya konuyor. Başka bir deyişle, bize doğal kaynakların tüketim hızıyla dünyanın kendi kendini yenileme kapasitesini karşılaştırarak, varolan tüketimin sürdürülebilir olup olmadığını gösteriyor. Ayak İzi'nin içinde, solunum için gerekli olan hava, temiz su, gıda, ısınma/ soğutma, ihtiyaç duyulan enerji, tüketilen ağaç ürünleri, yaşam alanlarının yaratılması için tüketilen kaynaklar ve tüketim sonucu ortaya çıkan seragazları, katı atıklar gibi atıklar yer alıyor.

Herkesin Ayak İzi eşit değil elbette. Bireylerin Ekolojik Ayak İzi olduğu gibi ülkelerin de Ayak İzi var. Dünyada ilk kez biliminsanları, William Rees ve Mathis Wackernagel tarafından daha sonra 2002'de WWF'in (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) yaptığı hesaplamalarla birçok ülkenin Ekolojik Ayak İzi tespit edildi. Kişi başına düşen Ekolojik Ayak İzi sıralamasına göre, Türkiye 154 ülke arasında 63. sırada. İlk 10 ülke arasında BAE, Katar, Danimarka, Belçika, ABD, Estonya, Kanada, Avustralya, Kuveyt ve İrlanda.

Az gelişmiş ülkelerin Ekolojik Ayak İzi ne kadar küçükse, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin Ayak İzi o derece büyük. Mesela, bir ABD'linin Ayak İzi 43 Afrikalının Ayak İzi'ne eşit. Dünyada herkes ABD ya da Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki ortalama bir kişinin tüketim alışkanlıklarına sahip olsaydı, ihtiyaçları karşılamak için beş gezegene ihtiyaç olacaktı. Dünyada herkes bir Avrupalı kadar tüketse üç, Türkiye'de yaşayan biri kadar tüketse bize iki gezegen gerekecekti. Türkiye'de en yüksek gelir grubunun Ekolojik Ayak İzi, en düşük gelir grubundan üç kat fazla. Bu devasa kirliliğe bulaşmış Ayak İzleri'nin bedelini ise tüm dünya farklı biçimlerde ödüyor.

Tek gezegenlik yaşam döngüsüne ulaşmak için hangi yaşam değişikliklerinin ya

pılması gerektiği aciliyetini korurken, yeşillere bürünmüş büyüme ve kalkınma ekonomisi hâlâ hâkim yapı olarak sürüyor. İnsanlığın bir an önce doğal kaynak kapasitesinin sınırları içinde yaşamanın yollarını bulması ve bunu sürdürülebilir yaşam için hızla uygulamaya koyması, kalkınma anlayışını değiştirmesi ve doğal kaynakları tüketme/ yönetme biçimini farklılaştırması gerekiyor. Çünkü, gidecek başka gezegen yok.

Birleşmiş Milletler verilerine göre bugün için 7 milyar olan dünya nüfusu 2050'de 9 milyarı geçecek. Dünya Gıda Örgütü verilerine göre her yıl 1,3 milyar ton gıda israf edilirken Birleşmiş Milletler'e göre ise şu an dünyada 81 milyon kişi yardım muhtaç bir şekilde yaşıyor. Yıllık gıda israfının ekonomik değeri ise yaklaşık 1 trilyon doları buluyor. Dünyadaki gıda kaybı ve israfının dörtte birinin önlenmesiyle bile yetersiz beslenen 870 milyon insanın gıda ihtiyacı karşılanabilecek iken aynı zamanda doğal kaynakların aşırı tahribatı da azalmış olacak. Daha fazla nüfus, sınırlı kaynakların daha fazla insana bölüştürülmesi anlamına geliyor.


Kaynak : http://www.wwf.org.tr/?3400

http://www.taraf.com.tr/yazilar/pelin-cengiz/ayagini-karbonuna-gore-uzat/30613

Zaman gazetesi, 24.08.2014